CKarakilic.com
Current View

Müttekî’ler için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı nasıl kazanılır? Hakkında bir sohbet

Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 0 Müttekî’ler için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân -ı Kerîm’in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı nasıl kazanılır ? h akkında bir sohbet Y A Z A N Ali Celâleddin Karakılıç 2020 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 1 Müttekî’ler için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân -ı Kerîm’in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet Y A Z A N Ali Celâleddin Karakılıç 2020 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 2  ْ مي ِ ج � رلا ِ ن َاط ْ ي � شلا َ ن ِ م ِ �ا ِ ب ُذ ُ وع َا ْ س ِ ب ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ �ا ِ م �ا ج َ ب ْي َ ر َ� ُ با َت ِ ك ْلا َ ك ِ ل َ ذ ج ِ هي ِ ف ج ى ً د ُ ه ِ ل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل “Elif Lâm Mîm Bu Kitâb, öyle bir kitâb’dır ki kendisinde (Allâh tarafından gönderilmiş olduğunda) aslâ şübhe yokdur O , (nefsini, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan günahlardan korumak isteyen takvâ sâhibi) müttekî’ler için, (doğru yola irşâd edici, sevâb ve hayır yollarını gösterici, dünyevî ve uhrevî menfaatlerine delâlet edici) bir hidâyet’dir (doğru yolun ta kendisidir) 1 ءا َ ف ِ ش َ و ى ً د ُ ه او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل َ و ُ ه ْ ل ُق ط “De ki: O (Kur’ân), îmân edenler için bir hidâyet ve şifâ’dır” 2 ءا َ ف ِ ش َ و ُ ه ا َ م ِ ل ة َ ْ � َ ر َ و َ ي ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل � O (Kur'Ân), mü’min’ler için bir şifâ’ ve bir rahmetdir " 3    1 -Bakara, 1- 2 2 -Fussilet, 44 3 - İsrâ’, 82 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 3 ْ مي ِ ج � رلا ِ ن َاط ْ ي � شلا َ ن ِ م ِ �ا ِ ب ُذ ُ وع َا ْ س ِ ب ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ �ا ِ م Muhterem Misâfirler Sözlerime başlamadan önce bu mutlu günü bizlere lûtf -ü ihsân eden Allâhü Teâlâ’ya hamd -ü senâlar, Rasûlüne salât -ü selâmlar eder, Yüce Rabb’imizin selâm ve selâmetinin, şaşmaz hidâyet ve nusratinin , bizlerin, sizlerin ve Allâhü Teâlâ’nın kendisinde hayır görüp sırât -ı müstekîmine nâil buyurduğu tüm kullarının üzerine olmasını diler, hepinizi en derin sevgi, saygı ve muhabbetlerimle selâmlarım Muhterem kardeşlerim Kur’ân -ı Kerîm’in ilk sûresi olan Fâtiha Sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in özü, aslı, esâsı ve anasıdır Bundan sonra gelen diğer sûre ve âyet -i kerîme’ler ve bunların tatbikat şekillerini gösteren Rasûlü’llâh aleyhi’s -selâm ’ın Hadîs -i şerîf’ler i, Fâtiha Suresi’nin birer tefsîri mâhiyetinde olup Allâhü Teâlâ’nın kullarına karşı olan sonsuz rahmetini ve mağfiretini kazanma y ollarını gösteren birer hidâyet rehberidir ki bu ilk sûrede, şöyle buyurulmaktadır: َ ا َ ي ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ � ِ ُ د ْ م َْ � � ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا � ِ م ْ و َي ِ ك ِ لا َ م ِ ني �دلا ط � ي ِ إ َ كا � ي ِ إ َ و ُ د ُب ْ ع َن ُ ي ِ ع َت ْ س َن َ كا ط ي ِ ق َت ْ س ُ م ْلا َ طا َ ر � صلا ا َن ِ د ْ ه ِ ا َ طا َ ر ِ ص َ م َ ا َ ني ِ ذ � لا َ ت ْ م َ ع ْ ن ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع � ِ بو ُ ض ْ غ َ م ْلا ِ ْ � َ غ َ ي � لا � ضلا � َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün sâhibi olan Allâh’a hamd olsun Yâ Rabb, biz yalnız sana Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 4 kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri doğru yola hidâyet eyle O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil Âmin Bu ana sûreden sonra gelen ve Fâtiha Sûresi’nin birer tefsîri mâhiyetinde olan ve Kur’ân -ı Kerîm sûrelerinin ikincisi olan Bakara Sûresi’nin ilk iki âyet -i kerîmesi , Allâhü Teâlâ’nın kullarına karşı olan sonsuz rahmetini ifâde eden ilâhî bir hitab şeklidir ki, dinleyenlerin dikkatini ve hayretini celbetmemesi ve O’nun te’sîri altında kalmaması mümkün değildir �ا ج َ ب ْي َ ر َ� ُ با َت ِ ك ْلا َ ك ِ ل َ ذ ج ِ هي ِ ف ج ى ً د ُ ه ِ ل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل “Elif Lâm Mîm Bu Kitâb, öyle bir kitâb’dır ki kendisinde (Allâh tarafından gönderilmiş olduğunda) aslâ şübhe yokdur O, (nefsini, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan günahlardan korumak isteyen takvâ sâhibi) müttekî’ler için, (doğru yola irşâd edici, sevâb ve hayır yollarını gösterici, dünyevî ve uhrevî menfaatlerine delâlet edici) bir hidâyet (doğru yolun ta kendisi ) dir 4 B u ilk iki âyet -i kerime’den birinci si olan “Elif Lâm Mîm” âyet -i kerîme’si, müteşâbih bir âyet -i kerîme’ dir ki bu şeki ldeki Müteşâbih âyet’ler, ibâresi (lâfızları ve kelimeleri ), Şârî -i Mübîn’in murâdına delâlet husûsunda şübhe ve ihtimâl 4 -Bakara, 1- 2 Takvâ: Lügatde, sakınma, korunma, korkma ma’nâsınadır ki aslı “vikâye: korumak, sıyânet etmek ” dir İstılahda ise, âhiretde insanlara zarar verecek şey’lerd en sakınmakdır İbâdet ve tâatlerin kemâl derecesidir Bu b akımdan takvâ sıfatlarına sâhib olan kimselere “Müttekî” denir Bu konuda fazla bilgi için bak: Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 166-171 Elmalılı Muh Hamdi Yazır Hulâsatü’l -Beyân fî Tefsîri’l -Kur’ân, C 1 ss 37 -38 Mehmed Vehbi Kur’ân -ı Hakîm ve Meâl -i Kerîm, C 1 ss 13 Hasan Basri Çantay Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 5 bulunan âyetlerdir Böyle olan âyetlerin ma’nâları açık olmayıp kapalıdır ve kendileri ile ne kasdedildiği belli değildir Bu bakımdan herhangi bir dile terceme ve tefsîri de mümkün değildir 5 Ashâb -ı Kirâm ile İmâm A’zâm Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik ve İmâm Şâfiî gib i Mütekellimîn (Selef) ulemâsı, müteşâbih âyet’lerin ma’nâlarını ve keyfiyyetlerini, Allâhü Teâlâ’ya tefvîz ederek ( havâle ederek ) terceme ve tefsîrine girişmemişlerdir Çünkü Âl -i İmrân Sûresi’nin 7 nci âyet -i kerîmedeki ( �ا �إ :ancak Allâh bilir ) istisnâsından sonra vakıf yapılmasını iltizâm ederek ( tercih ederek ) ( َ و ُ خ ِ سا � رلا َ نو : yüksek pâyeye erenler ise ) deki ( ْ وا َ و : vâv ) harfinin, isti’nâfiyye için (söz başı için ) olduğunu kabûl etmişler, buna istinâden de müteşâbih âyetlerin te’vîl ve tefsîrini, ancak Allâhü Teâlâ’nın bilebileceğine hukm ederek onların te’vîl ve tefsirini yapmamışlar ve onların keyfiyyetlerini anlamaya çalışmamışlardır 6 5 - Müteşâbih olan âyet -i kerîmeler, başlıca iki kısımdır : Bunlardan bir kısmı, hem lâfzı hem de ma'nâsı ciheti ile M üteşâbih olanlardır Ba'zı sûrelerin başlarında bulunan ve "Mukattaa Harfleri" ismi verilen ( ق - سي - هط - �ا ) âyet -i kerîmeleri gibi Bunların ne lâfızları ve ne de ma'n âları, bizim için ma'lûm değildir Allâhü Teâlâ ile Rasûl'ü arasında birer şifre mesâbesindedir Diğer bir kısmı da, yalnız ma'nâ ciheti ile Müteşâbih ola nlardır ( ْ م ِ هي ِ د ْي َا َ ق ْ و َ ف ِ �ا ُ د َي : Allâh'ın eli, onların ellerinin üstündedir ) âyet-i kerîmesindeki ( ْ د َي : el ) ta'bîri gibi Bu şekilde müteşâbih olan âyet -i kerîmelerin, lügat ma'nâları ma'lûm ise de hakîkî ma'nâlarını ve keyfiyyetlerini anlama k mümkün değildir 6 - Tefvîz: Kendi yapacağı bir işini başka bir kimseye ısmarlamak, havâ le etmek, bırakmakdır Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 6 Müteahhirîn (Halef) ulemâsı ise, ( َ و ُ خ ِ سا � رلا َ نو : Yüksek pâyeye erenler ise ) deki ( ْ وا َ و : vâv ) harfinin, atıf için olduğunu kabûl ederek müteşâbih âyetlerin te’vîl ve tefsîrini, ma’nâ ve medlûlünü, Allâhü Teâlâ bildiği gibi, ilimde yüksek dereceye erişip “Râsih” olan (rüsûh ve meleke kesbedip husn-i nazar ve ictihâd sâhibi bulunan ) 7 kimselerin de, muhkem âyetlerin (nass’ların) ortaya koyup te’sîs etdiği ana kâıdelere göre bilmek selâhıyyetini hâiz bulundukları; bu yüksek ilmî ve ictihâdî dereceye sâhip olmayanların ise müteşâbih âyetleri anlayama yacakları, netîcesine varmışlar ve buna delîl olarak da zikri geçen âyet -i kerîmenin sonundaki, ( َ م َ و َ ي ا � ك � ذ ِ إ ُ ر ُ وا � ُ ولا ْ ل َ� ْا ِ با َب :Bunları sâlim akıl sâhiblerinden başkası iyice düşünüp anlayamaz” kavl-i şerifini göstermişlerdir İslâm âlimleri, Allâme Teftezânî ’nin yaşamış olduğu devre göre iki kısma ayrılmışla rdır ki Allâme Teftezânî ’den evvelki devirlerdeki âlimlere “Mütekellimîn”, O’ndan sonraki devirlerdeki âlimlere de “Müteahhirîn” ismi verilmişdir 8 İltizâm: Lüzumlu görmek, tercih etmek, birinin tarafını tutmak, gerekli görmekdir İsti'nâfiyye: Yeniden başlama, söz başı, demekdir ki atıf için olan ( ْ وا َ و :vâv) harfi, evvelki sözlerle ilgisi bulunmayan müstakil bir cümle evv elinde bulunursa "Vâv -i isti'nâfiyye" adını alır ve yeni bir söze başlanıldığını ifâde eder 7 - Rüsûh: Bir ilmi, derinliğine ve genişliğine bütün incelikler i ile anlayıp bilme melekesidir 8 - İslâm âlimleri, Hicrî (727 veyâ 712) târihinde Teftezân’da doğmuş v e (792 veyâ 793) târihinde semerkand’da vefât edince na’şı Serahs’e nakledilmiş olan Allâme Teftezânî ’nin yaşamış olduğu devre göre iki kısma ayrılmışla rdır ki Allâme Teftezânî ’den evvelki devirlerdeki âlimlere “Mütekellimîn”, O’ndan sonraki devirlerdek i âlimlere de “Müteahhirîn” ismi verilmişdir 8 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 7 Bunlardan Müteahhirîn ulemâsı , İbn -i Abbas radıya’llâhü anh ’ın rivâyetine dayanarak “Elif Lâm Mîm” âyet -i kerîme’sini , bir takım fitne ve fesâd erbabının saldırılarına meydan vermemek için ( ُ م َل ْ ع َا ُ�ا َان َا :Ben Allâh’ım; her şey’in en iyisini, en doğrusunu, en güzelini, en faydalısını , en mükemmelini, ben bilirim) diye te’vîl ve tefsir ederek hiçbir kimsenin, hiçbir âlimin, hattâ peygamberlerin bile Allâhü Teâlâ’nın ilmini ihâta edem eyeceği esâsını belir terek onların da ( ً ام ْ ل ِ ع ِ � ْ د ِ ز � ب َ ر ْ ل ُق َ و : Yâ Rabb, benim ilmimi artır )9 diye duâ etdiklerin i, önemle vurgulamışlardır Bu esâsa binâen İbn -i Mes’ud radeya’llâhü anh da, bu âyet -i kerîme’yi her okuduğu nda, ( َ و ًام ْ ل ِ ع ِ � ْ د ِ ز � ب َ ر ْ ل ُق َ و ِ يا َ م ً انا َ و َ ي ِ ق ً اني :Yâ Rabb, benim ilmimi, îmânımı, kesin inan cımı artır ) diye duâ etmişdir Allâhü Teâlâ’nın ilmi ise, şu âyet -i kerîme’lerde ifâde buyurulduğu gibi, sonsuzdur ُ ق َ ل ل َ نا َ ك ْ و ِ ل ا ً دا َ د ِ م ُ ر ْ ح َب ْلا � � َ ر ِ تا َ م ِ ل َ ك ْ ن َ أ َ ل ْ ب َ ق ُ ر ْ ح َب ْلا َ د ِ ف َن َل ْ ن َ ت َ د َ ف اً د َ د َ م ِ ه ِ ل ْث ِ ِ � ا َن ْ ئ ِ ج ْ و َل َ و � � َ ر ُ تا َ م ِ ل َ ك “De ki: Eğer denizler mürekkeb olsa, bir o kadar daha denizleri yardımcı olarak ilâve etsek , Rabb’ imiz (olan Allâh ) ın sözleri bitmeden o denizler biter” 10 ِ ض ْ ر َ ْ �ا ِ � ا َ� � َ أ ْ و َل َ و ْ ن ِ م ْ ن ِ م ُه � د َُ � ُ ر ْ ح َب ْلا َ و م َ � ْق َ أ ٍ ة َ ر َ ج َ ش ٍ ر ُْ � َ أ ُة َ ع ْ ب َ س ِ هِ د ْ ع َب َ م مي ِ ك َ ح زي ِ ز َ ع َه � للا � ن ِ إ ِ ه � للا ُ تا َ م ِ ل َ ك ْ ت َ د ِ ف َن ا “Yer yüzündeki her bir ağaç k alemler olsa, deniz de, arkasından yedi deniz daha kendisine yardım ederek 9 - Tâ -Hâ, 114 10 -Kehf, 109 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 8 ( mürekkeb ) olsa, yine Allâh’ın kelimeleri tükenmez Şübhesiz ki Allâh Azîz’dir (yegâne gâlibdir), tam bir huküm ve hikmet sâhibidir” 11 � سلا ا َني ِ ت ْ أ َت َ � او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا َ لا َق َ و ُ ة َ عا ِ ب ْ ي َغ ْلا ِِ �ا َ ع ْ م ُ ك � ن َ ي ِ ت ْ أ َت َل � � َ ر َ و ى َل َب ْ ل ُق ُ لا َ ق ْ ث ِ م ُه ْ ن َ ع ُ ب ُ ز ْ ع َ ي َ � ن ِ م ُ ر َغ ْ ص َ أ َ � َ و ِ ض ْ ر َ ْ �ا ِ � َ � َ و ِ تا َ وا َ م � سلا ِ � ٍ ة � ر َ ذ َ ك ِ ل َ ذ ٍ ي ِ ب � م ٍ با َت ِ ك ِ � � � ِ إ ُ ر َ ب ْ ك َ أ َ � َ و “Küfredenler, o sâat (kıyâmet) bize gelmez dedi (ler) De ki: Hay ır ğaybı bilen Rabb’im hakkı iç in o, size mutlaka gelecekdir Göklerde ve yerde zerre miktârı hiçbir şey’ , O’nun (Allâh’ın ) ilminden gizli kalmaz Bundan daha küçük ve daha büyük olanları da şübhesiz apaçık bir kitabda (levh-ı mahfûz’da) yazılıdır 12 َ و ُ ه � � ِ إ ا َ ه ُ م َل ْ ع َي َ� ِ ب ْ ي َغ ْلا ُ ح ِ تا َ ف َ م ُه َ دن ِ ع َ و ط ِ � ا َ م ُ م َل ْ ع َي َ و ِ ر ْ ح َب ْلا َ و � ر َ ب ْلا ط ا َ م َ و ٍ ة �ب َ ح َ� َ و ا َ ه ُ م َل ْ ع َ ي � � ِ إ ٍ ة َق َ ر َ و ن ِ م ُ ط ُ ق ْ س َت َ ْ �ا ِ تا َ م ُل ُظ ِ � َ� َ و ٍ ب ْط َ ر َ� َ و ِ ض ْ ر ِ � � � ِ إ ٍ س ِ با َي ٍ با َت ِ ك ُ م ٍ ي ِ ب “Gaybin anahtarları O’nun yanındadır Kendinden başkası bunları bilmez Karada ve deniz de ne varsa hepsini O bilir O’nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez Yerin karanlıkları içindeki tek bir tâne, yaş ve kuru (hiçbir şey’ ) müstesnâ olma mak üzere apaçık bir kitabda, ( Levh-ı mahfûz’da ) dır 13 Bu âyet -i kerîme’lerde ifâde buyurulan hakikatler i bizlere bildiren Allâhü Teâlâ, sonsuz kudretinin, rahmetinin ve mağfiretinin bir eseri olarak b izle re şu gerçekleri bildirerek 11 -Lukmân, 27 12 -Sebe’, 3 13 En’âm, 59 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 9 takvâ sâhibi Müttakî birer k ul olmamızı ısrarla istemekte ve şöyle buyurmaktadır : “Ey kullarım, ( ُ م َل ْ ع َا ُ�ا َان َا :Ben Allâh’ım; sizleri yaratan benim; her şey’in en iyisini, en doğrusunu, en güzelini, en faydalısını, en mükemmelini, ben bilirim) Bunun için de sonsuz rahmetimin bir eseri olarak “Bana kulluk yapmakda kusur etmemeniz için” sizlere şu hakikati bildiriyorum : Habîbim ve Rasûlüm Hazreti Muhammed aleyhi’s-salâtü ve’s -selâm vâsıtası yle sizlere teblîğ ettirmiş olduğum Kitâb (Kur’ân -ı Kerîm) , öyle bir kitâb’dır ki kendisinde , (Yüce Rabb’iniz Allâh tarafından gönderilmiş olduğunda) , aslâ şübhe yokdur O, (nefsini, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan günahlardan korumak isteyen takvâ sâhibi) müttekî kullarım için, (doğru yola irşâd edici, sevâb ve hayır yollarını gösterici ve menfaatlerine delâlet edici) bir hidâyet’dir , (doğru yolun ta kendisidir ) 14 Çünkü Ahd-i mîsak’daki fıtrî kâbiliyyetlerini kaybetmeyen mütta kî kullarım, böyle bir Kitâbı rehber edinerek şübheli yollardan sakınırlar da takvâ sâhibi bir kul olmaya çalışırlar Her Fâtihâ -i şerîfi okudukları zaman da , “Yâ Rabb, biz yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri doğru yola (Sırât -ı müstekîm’e) hidâyet eyle Kendilerine ni’met verip râzı olduğun peygamberler, sıddîklar, şehîdler, sâlihler yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil ” duâsında bulunurlar ve Ahd-imîsak ’daki fıtrî îmanlarını, kendi hür irâdeleri ile kazandıkları Kesbî îmanları ile yenileyip devam ettirirler Ahd- i mîsak’daki Fıtrî îmanlarını yenilemiyerek kendi h ür irâdeleri ile Kesbî îmân sâhibi olmayan kullarım ise, 14 -Bakara,2 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 10 böyle bir duâda bulun amadıkları için bu Kitab’dan (Kurân -ı Kerîm'den) istifâde edemezler, ancak azâba ve gazâba uğrayıp dalâletde ve hüsranda kalırlar İşte, b u esâsa binâendir ki Kur’ân -ı Kerîm’in ilk hitâbında , " ً ىد ُ ه � ي َب َ و ِ سا �نل ِ ل ِ نا َق ْ ر ُ ف ْلا َ و ى َ د ُْ �ا َ ن ِ م ٍ تا َن ح :Bu (Kur’ân) insanlar için bir hidâyetdir, doğru yolun ve Hakk ile bâtılı ayırd eden hükümlerin nice delilleridir" 15 â yet-i kerîme’sinde olduğu gibi ( ِ سا�نل ِ ل ً ىد ُ ه : Bu (Kur’ân), insanlar için bir hidâyetdir) denilmeyip ( َ ب ْي َ ر َ� ُ با َت ِ ك ْلا َ ك ِ ل َ ذ ج ِ هي ِ ف ج ى ً د ُ ه ِ ل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل :Bu Kitâb, öyle bir kitâb’dır ki kendisinde (Allâh tarafından gönderilmiş olduğunda) aslâ bir şübhe yokdur O, müttekî’ler için, bir hidâyet’dir (doğru yolun ta kendisidir)16 âyet -i kerîme’sinde ( َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ً ىد ُ ه : Bu (Kur’ân ), müttekîler için bir hidâye tdir) buyurulmuşdur Çünkü bu Kitâb , bütün insanlara bir hidâyet rehberi olmak üzere nâzil olduğu halde, O’nun hidayetinden istifâde etmenin ilk ve tek şartı, kendi hür irâdesi ile takvâ yolunu tercih ederek ezeldeki Ahd-i mîsâkını yenileyip Kesbî îmân sâhibi müttekî bir kul olmaya çalışmakdır Bunun için ( ً ىد ُ ه َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل : Bu (Kur’ân), müttekîler için bir hidâye tdir) buyurulmuş ve böyle bir ittikâyı (korunmayı) isteyiniz ki dünyâda ve âhiretde felâh bulup mutlu olasınız, uyarısında bulunulmuşdur Böyle bir uyarı ise, Yüce Rabb’imiz Allâhü Teâlâ’nın kullarına karşı olan sonsuz merhametindendir 15 -Bakara, 185 16 - Bakara, 2 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 11 Müttakî ve Muhlâs bir kul olma ne demekdir? Ve b u vasıf nasıl kazanılır? Böyle bir gerçeğe ve esâsa binâendir ki, Allâhü Teâlâ’ ya, Kur’ân -ı Kerîm’e , Peygamber’e ve İslâm Dîni'nin tüm prensiplerine îmân etmenin esâsı ve yaratılışımızın amacı , Müttakî , Muhlâs ve Rızâ -i Bârî’ye uygun hakîkî ma’nâda Mü’min bir kul olma vasfını kazanmak olduğuna göre , sohbetimizin asıl konusunu teşkil eden konunun da “Müttakî ve Muhlâs bir kul olma ne demekdir ve bu vasıf nasıl kazanılır” konusu olmalıdır? Bunun için de, her şey’den önce, Kur’ân -ı Kerîm’in her fırsatda dile getirdiği Takvâ, İttikâ, Ehl-i Takvâ, Müttakî , İhlâs, Muhlâs, Havf- i Bârî , Havfen mine’llâh , Vikâye gibi if âdelerini iyi ve doğru anlamamız ve ona göre , ( � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و ِ نو ُ د ُب ْ ع َ ي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و :Ben cinleri de, insanları da (başka bir hi kmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 17 âyet- i kerîme’sinde ifâde buyurulan kulluk görevimizi en iyi bir şekilde yapmaya çalışmalıyız 18 17 -Zâriyât, 56 18 -Müttakî ( ىقتم ): İttikâ eden, sakınan, çekinen İhlâs: Her amelini, Allâh’ın rızâsını kazanmak için şirkden, küfürden, nifakdan uzak tutarak Allâh’a yönelip içten, gönülden kulluk yapmaya çalışan Muhlâs: İhlâslı olan; şirkden, küfürden, nifakdan uzak kalıp Allâh’a yönelere k Cenabı Hakkın yasakladığı her şeye samîmi bir şek ilde nefsini kapatan Havf- i Bârî: Allâh korkusu Havfen mine’llâh : Allâh’dan korkarak Vikâye : Elem ve zarar verecek şey’lerden sakınıp kendini iyice kor umak Tahliye ( ( هيل� ): ): Güzel ameller ile nefsi süslemek, donatmak Tahliye (( هيل�): ): Kötü amellerden nefsi uzak tutmak, boşaltmak Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 12 Bu güzel vasıflardan birincisi olan Takvâ ( ىوقت ) lâfzının a slı , ( هياقو :vikâye ) dir ki All âh’dan korkmak , Allâh korkusu ile dînin yasak ettiği şey’lerden sakınma k, kaçınma k, uzak durma k; insanı günaha ve zillete düşürecek şey’lerden korumak ma’nâsınadır Ayrıca, herhangi bir has talık veyâ bir tehlike için önleyici tedbir almak anlamını da ifâde eder Bu ma’na ile ilgili olarak, insanın dünyevî ve uhrevî hayâtını tehlikeye sokan küfür, şirk, nifak, fitne ve fesad gibi dalâlet hastalıklarına karşı önleyici (koruyucu) tedbirler alarak Kesbî îmân a, ihlâs a ve İslâm 'a yönelmek anlamını da ifâde eder Bunun içindir ki Alâhü Teâlâ’nın secde emrini yerine getirmed iği için ebedî la’nete uğrayan İblîs’in, “Ben de senin Sırât -ı müstakîm’inde (doğru yolunda pusu kurup) oturacağım Onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından gelip onlara musallat olacağım; isyankâr amellerini süsleyip azdıracağım Sen de onların çoğunu şükre dici bir kul olarak bulmayacaks ın Ancak ( ُ م ُ ه ْ ن ِ م َ ك َ دا َب ِ ع � � ِ إ َ ي ِ ص َل ْ خ ُ م ْلا :O nlardan ihlâsa erdirilmiş Mü’min kulların müstesnâ , (Onları sana kullukdan döndüremem )” 19 sözündeki ihlâs sâhibi Muhlâs kullar ifâdesi de, aynen Müttâkî kullar ifâdesi gibidir Bu bakımdan , ihlâs sâhibi Müttakî bir kul , aşağıdaki âyet -i kerîme’lerin ve benzeri âyet -i kerîme’lerin ifâde buyurduğu gerçekleri gözönünde bulundurarak bolluk zam ânında , Yüce Rabb’inin hiç hoşlanmadığı gurur, kibir, 19 -Hıcr, 40 Sâd, 83 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 13 israf, gaflet ve benlik hallerine kapılmadan zekât, sadaka-i fıtr ve sadaka gibi farz, vâcib ve nâfile olarak yaptığı infakları için büyük sevâblar kazandığı gibi; darlık zamânında da, s amîmî bir teslîmiyet ve sabırla Yüce Rabb'inin taksîmine ve verdiğine râzı olu r Eğer ehil ise ve ihtiyâcı da varsa , verilen zekâtı veyâ sadaka -i fıtrı veyâ herhangi bir yardımı alması da, kendis ine farz veyâ vâcib olur ve Yüce Rabb’inin hiç hoşlanmadığı kötü am ellerden nefsini uzak tutup Yüce Rabb’ine tevekkül ederek herhangi bir isyan hâlinde bulunmadığı iç in de aynı sevâbları kazanmış bulunu r Çünkü Allâhü Teâla , adâlet sâhibi olduğundan verdiği ni’metlerin hesâbını sormaya başlayınca birinin hesâbı çok olur , birinin hes âbı az olur Bununla berâber her iki halde de, kazanılmış olan sevâb ların karşılığı, niyetine ve teslîmiyetine göre, bire on, bire yüz, bire yediyüz ve bire yediyüzden de fazla olabilir Günâhın ın karşılığı ise bire birdir Bunun için de bolluk veyâ darlık içerisinde bulunan bir Müslüman, hikmetini bilmediği bu iki hal karşısında “Lûtfun de hoş kahrın da hoş” diye, büyük bir sabır ve teslîmiyet göstererek İblîs ’in yanıltmasına herhangi bir fırsat vermemeye çalışır Bunun için de İblîs, böyle ihlâs sâhibi Müttakî ve Muhlâs bir Mü’mini, Sırât -ı müstakîm’den, ihlâs ve takvâ yolundan döndüremez Ancak, böyle olmayan insanlara musallat olup onları kendi tarafına çekmeye ve onların, kendisi gibi, isyankâr bir kul olmalarına çalışır ِ سا � نلا َ ر َ ث ْ ك َ أ � ن ِ ك َل َ و ُ ر ِ د ْ ق َي َ و ءا َ ش َي ن َ م ِ ل َ ق ْ ز � رلا ُ ط ُ س ْ ب َي � � َ ر � ن ِ إ ْ ل ُق َ � َ نو ُ م َل ْ ع َي “De ki: Şübhesiz Rabb’im kimi dilerse onun rızkını genişletir, (kimi de dilerse onunkini) daraltır Fakat Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 14 insanların çoğu (bunun neden böyle olduğunun hikmetini ) bilmezler (anlayamazlar) ” 20 ْ ن ِ م ءا َ ش َي ن َ م ِ ل َ ق ْ ز � رلا ُ ط ُ س ْ ب َي ُه � للا ِ ع ُ ه َل ُ ر ِ د ْ ق َي َ و ِ هِ دا َب ط ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك ِ ب َ ه � للا � ن ِ إ مي ِ ل َ ع “Allâh, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayar (genişletir) Onu kısar da Şübhesiz ki Allâh her şey’i (kullarına salâh veyâ fesad verecek her şey’i) hakkıyl a bilendir” 21 اَ ق َ م ُه َل ِ ض ْ ر َ ْ �ا َ و ِ تا َ وا َ م � سلا ُ دي ِ ل � ل ُ ك ِ ب ُه � ن ِ إ ُ ر ِ د ْ ق َي َ و ءا َ ش َي ن َ م ِ ل َ ق ْ ز � رلا ُ ط ُ س ْ ب َي مي ِ ل َ ع ٍ ء ْ ي َ ش “Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur Kimi dilerse onun rızkını yayar, (dilediğininkini de) kısar, (aynı kimseye ba’zan bol, ba’zan da dar ve rir) Çünkü O, her şey’i çok iyi bilendir” 22 ْ م ُ ه َ أ َ ك �ب َ ر َ ة َْ � َ ر َ نو ُ م ِ س ْ ق َي ط ْ م ُ ه َ ن ْ ي َب ا َن ْ م َ س َق ُ ن َْ � ِ ةا َي َْ �ا ِ � ْ م ُ ه َ ت َ شي ِ ع � م ا َي ْ ن � دلا ْ م ُ ه ُ ض ْ ع َب َ ذ ِ خ �ت َي ِ ل ٍ تا َ ج َ ر َ د ٍ ض ْ ع َب َ ق ْ و َ ف ْ م ُ ه َ ض ْ ع َب ا َن ْ ع َ ف َ ر َ و ا �ي ِ ر ْ خ ُ س ا ً ض ْ ع َب ط � ب َ ر ُ ت َْ � َ ر َ و ر ْ ي َ خ َ ك � ِ م َ نو ُع َ م َْ � ا "Rabb'inin rahmetini onlar mı paylaştırıyorla r? Dünyâ hayâtında onların maişetlerini bile aralarında (onlar değil, k imini âlim, kimini câhil, kimini zengin, kimini fakir, kimini kavi, kimini zaîf, kimini patron, kimini amele yapmak suretiyle) biz taksîm etdik Kimini derece derece diğer kiminin üstüne çıkardık ki bir kısmı bir kısmını iş adamı edinsin (de aralarında , birbirlerine bir üstünlük taslamadan, bir 20 -Sebe’, 36 Ra’d, 26 İsrâ’, 30 21 -Ankebut, 62 22 -Şûrâ, 12 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 15 kaynaşma, bir birleşme, bir nizam , bir intizam, teessüs etsin) Rabb'inin rahmeti onların toplayageldiklerinden daha hayırlıdır" 23 َ ق ْ ز � رلا ُه � للا َ ط َ س َب ْ و َل َ و ْ ن ِ ك َل َ و ِ ض ْ ر َ ْ �ا ِ � ا ْ و َغ َ ب َل ِ هِ دا َب ِ ع ِ ل َ م ٍ ر َ د َ ق ِ ب ُ ل � ز َ ن ُي ا ُ ءا َ ش َي ط ِه ِ دا َب ِ ع ِ ب ُه � ن ِ إ ب َ خ ِ ز � ِ ص َب ري "Eğer Allâh, (bütün) kullarına (müsâvât üzere) bol rızık verseydi yer (yüzün) de muhakkak taşkınlık ederler, azarlardı Fakat O, ne miktar dilerse (rızkı o kadar) indirir (Ba'zı kullarına bol, ba'zılarına da az rızık verir) Şübhe yok ki O, kulların (ın her hâlin) den haberdardır, (her şey'i) kemâliyle görendir" 24 Bu âyet -i kerîme' lerde, dünyâ hayâtının nizam ve intizâmı için, ne zenginin zenginliği cihetinden bir üstünlüğü, ne de fakirin fak irliği cihetinden bir eksikliği olmadığı husûsu, açıkça ifâde buyurulmuşdur Çünkü, üstünlük veyâ eksiklik, ( ِ إ ْ ك َا � ن َ ر ُ ك َ م ْ م ْ ن ِ ع َ د ْ ت َا ِ �ا ي َ ق ُ ك ْ م ط : Şübhesiz ki sizin Allâh nezdinde en şerefliniz , takvâca en ileride olanınızdır) 25 âyet -i kerîme'sine göre ancak Takvâ iledir Bunun için sevindirici veyâ üzücü herhangi bir hâdise ile karşı karşıya kaldığımız hallerde, Yüce Rabb’imiz Allâhü Teâlâ’ya yönelip O’na kayıtsız şartsız teslîm olarak, büyük bir teslîmiyyet ve sabırla, ( ِ ه ْ ي َل ِ إ ا � ن ِ إ َ و ِ ه ّل ِ ل ا � ن ِ إ َ ن ُ وع ِ ج َار : İnnâ li’llâhi ve innâ ileyhi râciûn : -Biz (dünyâda) Allâh’ın (teslim olmu ş kulları) yız ve biz (âhiretde) O’na dönücüleriz -) diyerek istircâ’ da bulunmak, dünyevî uhrevî 23 -Zuhruf, 32 24 -Şûrâ, 27 25 -Hucurât, 13 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 16 her türlü mutluluğun anahtarıdır Bunun için Şâir Dertli'nin aşağıdaki şiirinde yakındığı gibi yakınmalar hatâlıdır: Nahnü kasemnâ'da taksimde Mevlâ, İçirdin feleğin câm -i zehrini, Bu noksan kısmeti bana mı verdin Aldı gam leşkeri gönül şehrini Âleme safâlar eyledin atâ', Yeter bunca demdir çektim karhını, Derd ile mihneti bana mı verdin Firâk-ı hasreti bana mı verdin Geleli dünyâya rahm -i mâderden, Bu nasıl tecellî bilmem ne hikmet, Gönül şâd olmadı gamdan kederden Ser pilmiş cihâna dâne-i kısmet Türlü serencamlar geçirdik serden, Dertli'yi gurbetde koydun âkıbet, Hep kamû kesreti bana mı verdin Diyâr-ı gurbeti bana mı verdin  İttikâ ve Takvâ'n ın mertebeleri İşte, bu esâslar dairesinde nefsini, zarar verecek şey’lerde n ve şer’a muhâlif olan günahlardan korumak isteyen takvâ sâhibi müttekî’ler için, bir hidâyet rehberi olan Kur’ân -ı Ker îm’in ifâde buyurduğu “İttikâ” ve “Takvâ” , doğru yolun ta kendisi olup başlıca üç mertebe ifâde eder ki böyle kimselere “Muhlâs” ve “Müttakî” denildiği gibi “Ehl-i Takvâ” da denir Şöyle ki: 1- Ebedî azâbdan korunmak için şirkden , küfürden , nifakdan, fitne ve fesaddan sakınarak îmân etmekdir ki böyle bir takv â, itt ikânın en aşağı bir mertebesi olup avam için hem gerekli , hem de zarûrî dir Böyle bir takvânın özelliği, aslı ve esâsı, şu âyet -i kerîme’de işâret edilerek belirtilmiş, bunun için de Kelime- i Tevhîd ’in ve Kelime- i şehâdet ’in en mühim bir esâs olduğu vurgulanmışdır ْ ن َ أ َف ُ ه َت َني ِ ك َ س ُه � للا َ ل َ ز ْ ؤ ُ م ْلا ى َل َ ع َ و ِ ه ِ لو ُ س َ ر ى َل َ ع ى َ و ْ ق � تلا َة َ م ِ ل َ ك ْ م ُ ه َ م َ ز ْل َ أ َ و َ ي ِ ن ِ م “Allâh, rasûlünün ve mü’minlerin üzerine kuvve -i ma’neviyyesini indirdi, onları takvâ sözü (Kelime- i Tevhîd ve Kelime- i şehâdet) üzerinde durdurdu” 26 26 -Feth, 26 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 17 Bu âyet -i kerîme’ de ve benzer i âyet-i kerîme lerde ifâde buyurulan Takvâ, ebedî azâbdan korunmak için şirkden, küfürden, nifakdan, fitne ve fesaddan sakınarak îmân etme demekdir ki şu beş ana esâs, böyle bir takvânın en mühim özelliğidir a -Allâhü Teâlâ’nın var olduğuna, bir olduğuna, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemal sıfatları ile muttasıf olduğuna inanmak; b -Kur’ân -ı Kerîm’in Allâhü Teâlâ’nın kelâmı olduğuna inanmak; c- Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm ’ın Allâh’ın kulu ve rasûlü olduğuna inanmak; d-" Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim, ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 27 meâlindeki âyet -i kerîme’de ifâde buyurulan İslâm Dî ni’nin bir bütün olduğuna inanmak e- İslâm Dîni bir bütündür, tecezzi (bölünme) kabul etmez Bunun için demokrasi, lâiklik, sınırsız özgürlük, sınırsız hoşgörü gibi Batının beşerî felsefe ve sistemleri, İslâm Dîni esâslarına aykırı olduğundan bunların her biri açık veyâ gizli bir şirk ifâde eder ki Müttakî bir kulun bunlardan da sakınması lâzımdır Çünkü âyet -i kerîme'de şöyle buyurulmuşdur: َ ك ْ ر � شلا � ن ِ إ مي ِ ظ َ ع م ْ ل ُظ َل “Şübhesiz, şirk, çok büyük bir zulümdür” 28 َ ن ُ وك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و � � ِ إ ِ �ا ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َا ُ نم ْ ؤ ُي ا َ م َ و 27 -Mâide, 3 28 -Lukmân, 13 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 18 “Onların çoğu, Allâh’a şirk (ortak) koşmaksızın îmân etmez” 29 2- Büyük günahlardan sakınmak, küçük günahlarda ısrar etmemek üzere farzları ve vâcibleri edâ’ etmek dir ki şer’an müteâref olan (bilinen) takvâ budur Bu mertebe ittikânın orta mertebesi olup havass ın (takvâda hassâsiyyet gösterenlerin) mertebesidir ki böyle bir takvânın özelliğine ve ehemiyyetine, şu âyet -i kerîme’ lerde işâret edilmişdir ْ و َل َ و او ُن َ مآ ى َ ر ُ ق ْلا َ ل ْ ه َ أ � ن َ أ ٍ تا َ ك َ ر َب م ِ ه ْ ي َل َ ع ا َن ْ ح َت َ ف َل ْاو َ ق � تا َ و ِ م ِ ءا َ م � سلا َ ن َ ْ �ا َ و َ ل َ و ِ ض ْ ر ْ ن ِ ك او ُب � ذ َ ك ْ م ُ ها َن ْ ذ َ خ َ أ َف او ُنا َ ك ا َِ � ي َ نو ُب ِ س ْ ك “Eğ er o memleketler halkı îmân edib de (küfür, şirk , nifak ve isyandan) sakınmış olsalardı elbette üzerlerine gökden ve yerden nice bereket (hazîne) ler (ini) açardık Fakat onlar (peygamberlerini) yalanladılar da , (emir ve nehiylerini yerine getirmediler de), biz de onları kazanmakda oldukları (küfür, şirk, nifak ve isyan) yüzünden (geceleyin uyurlarken) tutup yakaladık” 30 َ ن ِ م ٍ ض ْ ق َن َ و ِ ع ُ و ْ �ا َ و ِ ف ْ و َْ �ا َ ن ِ م ٍ ء ْ ي َ ش ِ ب ْ م ُ ك � ن َ و ُل ْ ب َن َل َ و ِ س ُ ف ْ ن َ� ْا َ و ِ ل َاو ْ م َ� ْا ِ ت َار َ م �ثلا َ و ط َ ني ِ ر ِ با � صلا ِ ر � ش َب َ و � “And olsun, sizi biraz korku, (biraz) açlık, (biraz da) mal, can ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihân edeceğiz Sabr edenlere (lûtf-ü keremimi) müjdele” 31 ْ م ُ ه � ن َ قي ِ ذ ُن َل َ و َ ن ُ وع ِ ج ْ ر َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ َ � ْ ك َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ُ ود َ� ْ د َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ِ م "Biz, o en büyük azâbdan (âhiret azâbından) önce de onlara mutlakâ yakın azâbdan (katl, esâret, kuraklık, kıtlık, 29 -Yûsüf, 106 30 -A ’râf, 96 31 -Bakara, 155 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 19 salgın hastalıklar gibi dünyevî azâblardan) tatdıracağız Tâki ric'at etsinler (Küfür, şirk ve nifakdan îmâna dönüp tevbe etsinler diye) " 32 Bu âyet -i kerîme’lerde, Allâhü Teâlâ’nın sayısız ni’metlerine nâil olmak ve katl, kıtlık, kuraklık, sel felâketleri, anarşik olaylar ve Korona Virüsü gibi bir takım sıkıntılardan kurtulmak için , ً ة � ف َاك ِ م ْ ل � سلا ِ � ا ُ ول ُ خ ْ دا ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َا َاي ص ِ ت َاو ُط ُ خ ا ُ وع ِ ب �ت َ ت َ� َ و ِ ن َاط ْ ي � شلا ط ي ِ ب ُ م � و ُ د َ ع ْ م ُ ك َل ُه � نإ ُ م ُ ك ْت َءا َ ج ا َ م ِ د ْ ع َب ْ ن ِ م ْ م ُت ْ ل َل َ ز ْ ن ِ إ َف ِ ز َ ع َ �ا � ن َ أ او ُ م َل ْ عا َف ُ تا َن � ي َ ب ْلا مي ِ ك َ ح زي “Ey îmân edenler, hep birlikde silme (yeniden İslâm’a, barışa, dünyâ ve âhiret selâmetine ) girin (Tevhîd esâslarına bağlı kâmil, olgun, iyi, takvâ ve ihlâs sâhibi birer müslümân olun) Şeytanın adımları ardına düşmeyin Çünkü o, sizin ap açık bir düşmanınızdır “Size bunca açık delîller geldikden sonra yine kusur ederseniz (silm’e girmekden, birlik ve berâberliğinizi koruyup olg un birer Müslüman olmaktan kaçarsanız), iyi bilin ki muhakkak Allâh, Azîz’dir (mutlak gâlibdir, hukmüne karşı gelinmez, dilediğini yapar ve emrini infâz eder) ve Hakîm’dir (her yaptığını bir h ikmetle yapar)” 33 âyet -i kerîme'sine göre , yeniden îmânı tâzeleyip küfür, şirk , nifak ve isyan hallerinden şiddetle kaçınarak Allâhü Teâlâ’nın emir ve n ehiylerinin emr edildiği veyâ nehyedildiği gibi aynen yerine getirilmesinin önemine işâret edilmişdir 34 32 -Secde, 21 33 -Bakara, 208-209 34 -Şah Veliyyu’llâh -i Dehlevî, bu konu ile ilgili olarak şöyle demektedir : Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 20 İçinde bulunduğumuz bugünlerde , tüm dünyanın karşı karşıya kalıp âciz kaldığı Korona Virüsü , sel, deprem, kuraklık, düşman tasallutu gibi âfetler de, isyankâr kulların, bu hallerinden vaz geçip Yüce Rabb'lerine yönelip O'ndan afv ve mağfiret dilemeleri için , apaçık ilâhî bir uyarıdır 3-Kalbi, Allâh’dan başka , meşgul edecek her şey’ den temizleyip yalnız Allâh’ a yönel mek; tüm ibâdetleri ifrat ve tefr îte kapılmadan emredildiği veyâ nehyedildiği gibi aynen edâ’ edib her türlü isyan hâlinden ve günah lardan temizlemek; yerlerde, göklerde ve kendi nefsimizde Allâhü Teâlâ’nın azametine delâlet eden delilleri tefekkür ile meşgul etmek ve nazargâh -ı ilâhi olan böyle bir kalbe, nazargâh -i ilâhî olan kalbimizin Haram- ı şerîf'ine, en ufak bir şirk, küfür ve nifâk virüslerinin girmesine müsâade etmemekdir ki ind -i ilâhî'de makbul olacak bir Kelime-i Tevhîd, bunu ifâde eder “Böyle bir takvâ, Hakîkî takvâ olup takvânın en üstün mertebesidir Bu mertebenin dereceleri o kadar genişdir ki mensubları, peygamber değildirler ama, birbirinden farklı derecelerine göre , peygamberlerin sâhib olduğu derecelere kadar çıkabilir ler Çünkü, peygamberler, hem nübüvvet, he m de velâyet riyasetlerine (idarecilik vasıflarına) sâhibdir ler Bunun için onların âlem -i eşbâh’a taallukları (yüce âlemlere âidiyetleri), meâlim -i ervaha (ruhlar âlemindeki yüksek derecelere) yükselmelerine mâni olmaz ve halkın işleri ile uğraşmaları şuû n-i Hakk’da istiğraklarına (her an Cenâb-ı Hakk ile berâber olmalarına) bir sed çekmez Bu da kendi “Ba’zı memleketler vardır ki oralarda şeytana (nefsin h evâsına) uyma (âdeti salgın hâlinde) galebe etmiş, halkı hayvan nüfusuna dönmüşdür O memleketlere âid cezâların bir kısmı belirli bir zamana kadar sinib to planır” Kur’ân -ı Hakîm ve Meâl -i Kerîm,C 1 ss 231 Hasan Basri Çantay Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 21 iktisablarının bir semeresi değil, Hakk Teâlâ Hazretlerinin rahmet- i mahsûsasının bir eseridir 35 Bunun için aşağıdaki âyet -i kerîme’ler de, İttikâ ve T akvâ 'nın bu üç hâline işâret e dilmiş dir ki bu da bu günkü şartlarda , yeniden Silm'e, yeniden İslâm’a, barışa, dünyâ ve âhiret selâmetine girip Tevhîd esâslarına bağlı kâmil, olgun, takvâ ve ihlâs sâhibi birer müslümân olmakla mümkündür: ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ ا َي او ُن َ مآ َ ني او ُ ق � تا ِ ه ِ تا َ ق ُت � ق َ ح َه ّللا � ن ُتو َُ � َ� َ و ْ ن َ أ َ و � � ِ إ م ُت َ نو ُ م ِ ل ْ س � م “Ey îmân edenler, Allâh’dan nasıl korkmak lâzımsa öylece korkun Sakın siz Müslümanlar (olmak) dan başka (bir sıfatla) can vermeyin, (huzûruma gelmeyin) ” 36 Çünkü, ( ِ نو ُ د ُب ْ ع َ ي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و :Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 37 اوُل ِ م َ ع َ و او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ى َل َ ع َ س ْ ي َل حا َن ُ ج ِ تا َِ �ا � صلا او ُ م ِ ع َط ا َ مي ِ ف ا َ م ا َ ذ ِ إ اوُل ِ م َ ع َ و او ُن َ مآ � و ْاو َ ق � تا ِ تا َِ �ا � صلا او ُن َ مآ � و ْاو َ ق � تا �ُ � َ و ْاو َ ق � تا �ُ � او ُن َ س ْ ح َ أ ط ّ للا َ و ُه َ ي ِ ن ِ س ْ ح ُ م ْلا � ب ِ ُ � “ İmân edib de sâlih işler yapanlara , -(Bundan sonra da haram ve günah olan şey’lerden) sakınıp îman (larında sebât ederek) sâlih amellerine devam etdikleri ; sonra (haram ve günah olan şey’lerden) sakını p (onların haram ve günah olduklarına) inandıkları ; sonra yine (haram ve günah olan 35 -Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir C 1 ss 169 -170 Elmalılı M Hamdi Yazır 36 -Âl -i İmrân, 101 37 -Zâriyât, 56 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 22 şey’lerden) sakınmakda devam edip güzel işler (yaparak bunun) la meşgul oldukları takdirde - (daha önce haram olanları ) tatdıklarından dolayı üzerlerine , hiçbir günah yokdur Allâh, iyi ve güze l işler yapanları sever” 38 Bütün bu esâslara binâen İttikâ veyâ Takvâ , “İnsanın kendisini Allâh’ın korumasını dileyerek âhiretde azâba sebeb olacak şey’lerden en iyi bir şekilde korumaya çalışması; diğer bir ifâde ile , günahlardan sakınarak iyi, güzel ve hayırlı işler yapma ya çalışması” diye ta’rîf edilmişdir ki böyle bir takvâ, hem Hakîkî Haşyeti ( Allâh korkusunu ), hem de Hakîkî Mehabbeti ( Allâh sevgisini), en iyi bir şekilde , if âde eder Bu esâsa binâen dir ki vücûdî ve ademî iki haysiyet ifâde eden “Haşyet ve Mehabbet” lâfızlarından “Haşyet” lâfzı, Allâh korkusu ile nefsini şirk, küfür ve günahlardan temizleyip felâha , dünyâ ve âhiret selâmetine ulaş ma ( هيلحت :tahliye etme) haysiyetini; “Mehabbet” lâfzı ise , Allah sevgisi ile nefsini, şirk, küfür ve günahlar ile alabildiğine örtmekden , hakîkâtleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirerek kirletmekden uzak tutup her türlü kötülükden boşaltma ( خت هيل : tahliye etme ) haysiyetini ifâde eder ki bu iki haysiyeti (şerefi), samimî bir inançla söylediğimiz Eûzü - Besmele ’den ve Kelime-i Tevhîd’ den sonraki İslâmî yaşayışımızda , her zaman görmek mümkündür Bununla berâber böyle şer’î bir takvâ hâlini , sırf menfi ve mücerret bir perhizkârlıkdan ibâret zannetmek de, hatâdır 39 Bunun için her hâlimizde ifrâd ve tefrîdden sakınmak lâzımdır 38 -Mâide, 93 39 -Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir C 1 ss 169 Elmalılı M Hamdi Yazır Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 23 Şu halde , Bakara sûresi’nin ikinci âyet -i kerîme’ sinde ifâde buyurulan Hidâyet , doğru yola irşad edip sevab yollarını göstermek; İttikâ ise , nefsi, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan gü nahlardan korumak dır Böyle bir Hidâyet ve İttikâ, hâlen ve meâlen müttekî’ lere mahsus olup küfür, şirk, nifak ve isyandan ittika etmeyenlere (korunmayanlara) mahsus değildir Çünkü bunlar, Kur’ân -ı Kerîm’in Allâh kelâmı olduğunu kabul et medikleri veyâ onu şübhe ile karşıladıkları için , dînin haram kıldığı şey’leri hiçbir şey’den çekinmeden yaparlar ve âhiret hayâtına îman edip cennet ve cehennem hayâtını düşünmezler Bunun için de Kur’ân , onlar için bir hidâyet rehberi olmaz Ancak Hakk ile Bâtıl'ı birbirinden ayırt edip gözlerinin önüne serer ve Hakk yolunu tercih ederek Müttakî bir kul olmalarını ı srarla ister Bu esâsa binâendir ki Yüce Rabb’imiz Allâhü Teâlâ, halîfelik vasfı ile en güzel bir sûrette yaratmış olduğu kullarının hüsrandan ve cehennemin Esfel-i sâfilî ’ninden kurtulmaları için îman edip sâlih amel işlemelerin in; birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelerini n, şart olduğunu ifâde ederek şöyle buyur ur: ِ ر ْ ص َ ع ْلا َ و � ٍ ر ْ س ُ خ ي ِ ف َل َ نا َ سن ِ ْ �ا � ن ِ إ � او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا � � ِ إ ا او ُل ِ م َ ع َ و ِ تا َِ �ا � صل ِ ْ � � صلا ِ ب ا ْ و َ صا َ و َ ت َ و � ق َْ �ا ِ ب ا ْ و َ صا َ و َ ت َ و “And olsun asra ki” “Muhakkak, insan kat’î bir ziyandadır” “Ancak îmân edenlerle , güzel güzel amelde bulunanl ar, bir de birbirine hakkı tavsiye, sabrı tavs iye edenler böyle değil” 40 40 -Asr, 1-2- 3 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 24 ِ ن ُ وت ْي � زلا َ و ِ ي �تلا َ و � َ ي ِ ني ِ س ِ ر ُ وط َ و � َ نا َ س ْن ِ � ْا َان ْ ق َل َ خ ْ د َ ق َل ِ ي ِ م َ� ْا ِ د َل َ ب ْلا ا َ ذ َ ه َ و ٍ � ِ و ْ ق َ ت ِ ن َ س ْ ح َا ِ � ط َ ي ِ ل ِ فا َ س َ ل َ ف ْ س َا ُه َان ْ د َ د َ ر �ُ � � ا ُ ول ِ م َ ع َ و ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � لا � � ِ إ ْ َ م ُ ر ْ ي َ غ ر ْ ج َا ْ م ُ ه َل َ ف ِ تا َِ �ا � صلا ٍ ن ُ ون ط ِ ني �دلا ِ ب ُ د ْ ع َب َ ك ُب � ذ َ ك ُي َام َف ط َ س ْ ي َل َا َ ي ِ م ِ ك َا ْ �ا ِ م َ ك ْ ح َا ِ ب ُ �ا "Tîn, Zeytûn, Sînîn dağı ve bu Emîn şehir hakkı için yemîn ederim ki biz, insanı, (halifeliğe lâyık olabilmesi için ) Ahsen- i takvîm üzere (en güzel bir sûretde) yaratdık Sonra da O'nu, (halifeliğe lâyık olup olmadığını denemek için) aşağıların aşağısı olan Esfel -i sâfilîn'e redd etdik (Cehennem'in en alt tabakalarına kadar götüren şehevî arzûlarına, hevâ ve hevesine düşkün bir nefis ile berâber kıldık ve onun arz ûlarına meyyâl bir hâle çevirdik) Ancak îmân edip güzel güzel amel ve hareketlerde bulunan kimseler, (halifeliğe lâyık olup) bundan müstesnâdır Onlar için bitmez, tükenmez (başa kakılmaz) mükâfât vardır O hâlde ( Sen bu hakîkate inandıkdan sonra ) sana dî ni (bu hakikatleri) ne (kim) tekzîb etdirebilir? Allâh, hâkimlerin hâkimi değil midir?" 41 Şunu da iyi bil in ki: ْ لا ِ ب ُه َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ي ِ ذ � لا َ و ُ ه ه ُ ُ ه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ِ ني ِ د َ و ى َ د ِ ه � ل ُ ك ِ ني �دلا ى َل َ ع ْ و َل َ و َ نو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ه ِ ر َ ك ع “Müş riklerin (fâsıkların, münâfıkların, kâfirlerin ) hoşuna gitmese de O (Allâh) , (İslâm) dînini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur’ân ile) ve hakk dîn (İslâm) ile gönderendir” 42 41 -Tîn, 1 -8 42 -Saff, 9 Fetih, 28…Tevbe, 33 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 25 َ و ُ ه َ و َ و ِ ت َاو َ م � سلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا َ ن َاك َ و ٍ ما �ي َا ِ ة �ت ِ س ِ � َ ض ْ ر َ� ْا َ ىل َ ع ُه ُ ش ْ ر َ ع ً � َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل ِ ء َام ْلا ط “(Halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin ameli daha güzel olduğu (husûsunda) sizi imtihana çekmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur (Bundan evvel ise) Arş’ı, su üstünde idi” 43 ً� َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل َ ة َ وي َْ �ا َ و َ ت ْ و َ م ْلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل َا ط ُ زي ِ ز َ ع ْلا َ و ُ ه َ و ُ ر ُ وف َغ ْلا � “O, (halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin daha güzel amel (ve hareket) de bulunacağını imtihân etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır O, Azîz’dir, (kendisine isyân edenlerden intikam almakda Gâlib -i mutlak’dır) Ğafûr’dur, (Kendisine tevbe ile yönelip emir ve nehiy’lerine teslîm olanlar hakkında da bağışlayıcıdır) ” 44 ْ ن َ م َ و ِ ه ّللا ُ دو ُ د ُ ح َ ك ْ ل ِ ت ُ ه َلو ُ س َ ر َ و َ ه ّللا ِ ع ِ ط ُي ْ ن ِ م ي ِ ر َْ � ٍ تا � ن َ ج ُه ْ ل ِ خ ْ د ُي ا َ ه ِ ت َْ � َ ْ �ا ُ را َ ه ْ ن ُ مي ِ ظ َ ع ْلا ُ ز ْ و َ ف ْلا َ ك ِ ل َ ذ َ و ا َ هي ِ ف َ ني ِ د ِ لا َ خ ْ ن َ م َ و ُه َلو ُ س َ ر َ و َ ه ّللا ِ ص ْ ع َي ُ ه ْ ل ِ خ ْ د ُي ُه َ دو ُ د ُ ح � د َ ع َ ت َي َ و َ خ ا ً را َن با َ ذ َ ع ُه َل َ و ا َ هي ِ ف ا ً د ِ لا ُ م ي ِ ه “İşte bunlar, Allâh’ın (sizi imtihan etmek için koymuş olduğu) sınırlarıdır Kim Allâh’a ve Peygamberine itâat ederse (Allâh) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar Bu, en büyük bir kurtuluş (ve mutluluk) dur” 43 -Hûd, 7 44 -Mülk, 2 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 26 “Kim de Allâh’a ve Peygamberine isyan eder, (Allâh’ın, sizi imtihan etmek için koymuş olduğu ) sınırlarını (çiğneyip) geçerse onu da -içinde ebedî kalıcı olarak- ateşe koyar Onun için hor ve hakir edici bir azâb vardır” 45 ِ ْ �ا َ س ْ ئ ِ ب ُ م ْ س ِ نا َ� ِ ْ �ا َ د ْ ع َب ُ قو ُ س ُ ف ْلا ج ْ ن َ م َ و ْ َ � ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ َف ْ ب ُت َي َ نو ُ م ِ لا � ظلا “Îmândan sonra fâsıklık ne (kadar da) kötü addır! Kim (Allâh’ın yasak ettiği şey’lerden) tevbe etmezse onlar zâlimlerin ta kendileridir (ki onlara azâb hakk olur) ” 46 ُ ود ُب ْ عا َ و ا ُ ت � َ و َ �ا ْ ش ِ رك ُ وا ِ ب ِ ه َ شئ ْ ي ً ا “Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiçbir şey'i eş tutmayın” 47 Çünkü, َ ك ْ ر � شلا � ن ِ إ مي ِ ظ َ ع م ْ ل ُظ َل “Şübhesiz, şirk, çok büyük bir zulümdür” 48 ُ نم ْ ؤ ُي ا َ م َ و َ ن ُ وك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و � � ِ إ ِ �ا ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َا “Onların çoğu, Allâh’a şirk (ortak) koşmaksızın îmân etmez” 49  Kur’ân -ı Kerîm’e gö re Mü’min, kâfir, münafık ne demekdir Yüce Rabb’imiz Allâhü Teâlâ, sonsuz rahmetinin bir eseri olarak, Habîbi ve Rasûlü Hazreti Muhammed salla’llâhü aleyhi ve sellem vâsıtasıyle teblîğ ettirip gözlerimizin önüne koyduğu Kur’ân -ı Kerîm’in kendi kelâmı olduğunu, bunda 45 -Nisâ’, 13 -14 46 -Hucurât, 11 47 -Nisâ’, 36 48 -L ukmân, 13 49 -Yûsüf, 106 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 27 aslâ bir şübhenin olmadığını, bu kitâbın takvâ ehli M üttekî 'ler için doğru yola irşâd edici, sevâb ve hayır yollarını gösterici ve menfaatlerine delâlet edici bir hidâyet rehberi olduğunu önemle belir tdikden sonra, kullarının b u kitab karşısındaki tutumları yüzünden üç guruba ayrılarak mü’min, kâfir veyâ münâfık olduğunu, bunların özelliklerini ve âkıb etlerini haber vererek şöyle buyurur: Birinci gurubda olan mü’minler , böyle bir kitâbın tüm özelliklerine tüm samîmiyyetleri ile kalben, lisânen ve bedenen (fiilen) îmân edip takvâ yolunu tercih eden M üttekî 'lerdir ki bunlar, şeksiz, şübhesiz ğaybe inanırlar Öyle ki gözleri ile görüp bilmedikleri halde , Allâhü Teâlâ’nın var olduğuna, bir olduğuna, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf olduğuna; meleklerin varlığına ; âhiret gününe; peygamberlere ve peygamberlere yapılan vahye, öldükden sonraki dirilmeye, âhiret hayâtındaki suâle, hesaba, kitâba, sırata, azâba, gazâba, cennet ve cehennem hayâtına , gözleri ile görüp bilmiş gibi kalbi ile tasdik edip dili ile ikrâr ederek ve emredilenleri fiilen yaparak, nehy edilenlerden de şiddetle kaçarak inanırlar da bunları n herhangi biri nde en ufak bir şek k ve şüpheye düşmezler Bunun için de bunlar, bu halleri ile Sırât-ı müstekîm’ de, peygamberler, sıddî klar, şehidler ve sâlih kimseler ile50 berâberdirler ki bunlar hakkında şöyle buyuru lur: َ ا َ ة� � صلا َ نو ُ مي ِ ق ُي َ و ِ ب ْ ي َغ ْلا ِ ب َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُي َ ني ِ ذ � ل ْ ن ُي ْ م ُ ها َن ْ ق َ ز َ ر ا �ِ م َ و َ نو ُ ق ِ ف � َ و َ ني ِ ذ � لا ْ ن ُ أ ا َِ � َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُي َ ل ِ ز ْ ن ُ أ ا َ م َ و َ ك ْ ي َل ِ إ ْ ن ِ م َ ل ِ ز َ ك ِ ل ْ ب َ ق ج َ نو ُن ِ قو ُي ْ م ُ ه ِ ة َ ر ِ خ�ا ِ ب َ و ط ِ م ى ً د ُ ه ى َل َ ع َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ْ ن َ ر َ ك ِ ئ َلو ُ أ َ و ْ م ِ � � َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م ُ ه 50 -Nisâ', 69 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 28 “(O Mütta kî’ler ki) onlar, ğaybe inanırlar , (ruhlar âlemindeki Aslî îmân larını dünyâ hayâtındaki Kesbî îmânı ile te’yîd ederek , görmedikleri halde kendilerini yaratan ve sayısız ni’metler veren Allâhü Teâlâ’nın var olduğuna, bir o lduğuna, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğuna; meleklerinin varlığına ve â hiret hayâtının olacağına, hesaba, kitaba, cennet ve cehennem hayâtına şeksiz şübhesiz inanırlar ), namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızı k olarak verdiğimizden de (Allâh yolunda) harcarlar” “(O takvâ sâhibleri ki Habîbim) onlar, sana indirilene de, senden evvel indirilenlere de inanırlar Onlar, Âhiret’e de (gözleri ile görmüş gibi) şübhesiz bir inan beslerler” “İşte onlar, Rabb’ler inden (gelen) Hidâyet’in (doğru yolun) tam üzerindedirler Asıl kurtuluşa eren (Müttakî’ler) de işte onlardır” 51 (Onlar bu halleri ile, peygamberler, sıddîklar, şehîdler, sâlihler zümresine dâhil olurlar) İkinci gurubda olan kâfir ler, böyle bir kitâbın Allâh kelâmı olduğuna inanmayan ve akıl ni’metini doğru yolda kullanmasını bilmeyen kâfirler, müşrikler, fitne ve fesad erbabı insanlardır ki bunlara , âkıbetlerin i haber versen de vermesen de , hiçbir nasihat fayda vermez Çünkü bunlar, bu hallerinde ıs rar ettikleri için Allâhü Teâlâ da bunların kalblerinin, kulaklarının üzerine mühür bas mış, gözlerinin önüne perde çekmişdir Artık hiçbir şekilde hak k hakikati göremezler Bunun için de ilâhî imtihanı kaybederek en büyük azâba mü stehık olurlar Bununla beâber, Cenâb-ı Hakk, dünyâ hayâtında, Rahmân isminin bir muktezâsı olarak , her türlü 51 -Bakara, 1- 5 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 29 çalışmalarının karşılığını ziyâdesi ile verir Bunun için de, Allâhü Teâlâ bunlar hakkında şöyle buyurur: ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ءا َ و َ س او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ َ ء ْ ن َ أ ْ م َ أ ْ م ُ ه َ ت ْ ر َ ذ ْ ن ُت َْ � ْ م ُ ه ْ ر ِ ذ َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُي َ� َ م َت َ خ ْ م ِ ه ِ ع َْ � َ ىل َ ع َ و ْ م ِ ِ � ُ ول ُق َ ىل َ ع ُ �ا ط ة َ وا َ ش ِ غ ْ م ِ ه ِ را َ ص ْب َا َ ىل َ ع َ و ط ْ م َُ � َ و ميِ ظ َ ع ب َاذ َ ع ع “(Aslî îmân larını kesbî îmâna çevirmek istemeyen) kâfirleri, (Allâhü Teâlâ’nın azâbı ile) uyarsan da uyarmasan da (âkıbetlerini haber versen de vermesen de) onlar için birdir (fark etmez) Çünkü onlar îmân etmezler” "Allâh onların kalbleri üstüne de, kulakları üstüne de mühür basmış, gözlerinin üzerine de bir perde çekmişdir En büyük azâb onlarındı r" 52 Üçüncü gurubda olan münâfık lar ise, böyle bir kitâbın Allâh kelâmı olduğuna inandıklarını söyleyerek Allâh’a ve âhiret gününe inanıyoruz dedikleri halde, kalblerindeki küfür, şirk, fitne, fesad , hased, menfaat ve çıkar gibi hastalıklar yüzünden iki yüzlü davranışları ile Allâh’ı ve A llâh’a inanan mü’ min ve müslümanları aldattıklarını zannederek, çağdaş medeniyet seviyesine yükseltmek için ıslahat yapıyoruz, insanlara mutlu bir hayat yaşatmak için çalışıyoruz , "bizde mi o akıl fukarası sefih mü’mi nler gibi ondört asır önceki katı hükümler ile amel edelim siloganları " ile; kendi fikir ve inanışlarına uygun kâfir ve münafık adamlarının yanına vardıkları zaman da “B ir takım çıkarlarımızı elde etmek için biz de sizin gibi Müslümanız diyerek çıkarlarımı zı elde etmeye çalıştık Bu suretle de onlarla alay ettik Yoksa sizin zannettiğiniz gibi bir müslüman değiliz” diyerek iki yüzlü 52 -Bakara, 6-7 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 30 davranışları ile; her türlü şirk, küfr, fitne ve fesad erbâbı olduklarını sergilerler ve hidâyeti vererek dalâlet’i (doğru yol u bırakıp sapıklığı) satın aldıkları için de bazen kâfir, baze n da mü’min görünürler Bunun için Allâhü Teâlâ da , onlar ile alay edip îmân ile küfür arasında, bir bocalama devresi içinde bırakarak bu türlü ticâretlerinin kendilerine bir fayda vermeyeceğini ve kâfirlerin azâbından daha şiddetli bir azâba duçar olacaklarını haber verir ki şu hadîs-i şerîf ve şu âyet -i kerîme 'ler de, bunun açık bir delîlidir: َ و ًان ِ م ْ ؤ ُ م ُ ل ُ ج � رلا ُ ح ِ ب ْ ص ُي ِ م ِ ل ْظ ُ م ْلا ِ ل ْ ي � للا ِ ع َط ِ ق َ ك ًان َت ِ ف ِ ل َام ْ ع َ� ْا ِ ب ا ُ ور ِ د َاب ى ِ س ُْ� َاي ْن � دلا َ ن ِ م ٍ ض َ ر َ ع ِ ب ُه َني ِ د ُ عي ِ ب َي ًار ِ ف َاك ُ ح ِ ب ْ ص ُي َ و َان ِ م ْ ؤ ُ م ى ِ س ُْ� ْ و َ أ ًار ِ ف َاك "Karanlık gecenin (zifîrî) karanlıkları gibi fitneler zuhur etmeden amellere koşuşun (Zîrâ o fitneler zuhur edince) kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak veyâ mü'min olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, dînini (az) bir dünyâ metâı mukabilinde satacakdır" 53 Bunun için Allâhü Teâlâ, bülûğ çağına kadar Fıtrî (Aslî) îmân sâhibi oldukları halde, bülûğ çağından sonr aki hayatlarında Kesbî îmâna yönelmeyerek münafıklık yapan bu şekildeki insanların hâlini en güzel bir şekilde teşhîr ederek şöyle buyurur: َ ي ْ ن َ م ِ س � انلا َ ن ِ م َ و ِ �ا ِ ب � ان َ مآ ُ ل ُ وق ري ِ د َق ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك َ ىل َ ع َ�ا � ن ِ إ ع “İnsanlardan ba’zıları da, kendileri îmân etmiş olmadıkları halde, -Allâh’a ve âhiret günü’ne inandık - der” 53 -Müslim, Îmân, (186 nolu h ş ) Sahîh -i Müslim Terceme ve şerhi,C 1 ss 446 Ahmed Davudoğlu Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 31 “(Böyle söylemekle) Allâh’ı da, îmân edenleri de (gûyâ) aldatırlar Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatmazlar da yine farkına varmazlar” “Onların kalblerinde bir maraz (hastalık) vardır Allâh da (onların) marazlarını artırdı Yalan söylemekde oldukları için de, onlara acıklı bir azâb vardır” “Kendilerine, -Yer (yüzün) de (fitne ve) fesâd yapmayın - denildiği zaman, -Biz ancak islâh edicileriz - derler” “Gözünü aç Onlar muhakkak ki fesâd’cıların ta kendileridir Fakat farkında değildirler” “Onlara -insanların ( müslümân’ların) inandığı gibi (siz de) inanın - denilince - Biz de mi o beyinsizlerin inandığı gibi inanacağız - derler Dikkât e t ki (asıl) beyinsizler hiç şübhesiz kendileridir Fakat bilmezler” “Onlar îmân edenler ile buluştukları zaman -Biz de (sizin gibi) inandık - derler Kendi şeytan’ları ile (hem fikir oldukları adamları ile) buluştukları zaman (onlarla başbaşa kaldıkları zaman) da -Emîn olun, biz sizinle berâberiz Biz ancak (onlarla) istihzâ (alay) edicileriz- derler” “Allâh da onlarla istihzâ’ eder ve taşkınlıkları içinde serseri serseri dolaşmalarına mühlet verir” “Onlar öyle kimselerdir ki hidâyeti vererek dalâlet’i (doğru yolu bırakıp sapıklığı) satın almışlardır Bu sûretle de onların alış -veriş’leri kendilerine bir kazanç sağlamamış ve hidâyet’i (doğru yolu) da bulamamışlardır” “Onların hâli, ateş yakan bir kimsenin hâli gibidir ki o (ateş) çevresindekileri aydınlatmaya başlayınca Allâh (da) Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 32 ışıklarını giderip (söndürüp) kendilerini karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın) bir şekilde, bırakıvermişdir” “(Onlar, bu halleri ile) bir sürü sağırlar, bir sürü dilsizler, bir sürü körlerdir Artık (Hakk’a) dönmezler” “Yâhud onların hâli, gökden boşa lan yağmur ( a tutulmuşun hâli) gibidir ki onda (o yağmurda) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır Ölüm korkusu ile yıldırımlardan (korunmak için), parmaklarını kulaklarına tıkarlar Allâh kâfir’leri (işte böyle) çepçevre kuşatandır” “O şimşek (nerdeyse) hemen hemen gözlerini (n nûrunu) kapıp alıverecek Onları aydınlatınca (da onun ışığı) içinde yürürler Başlarına karanlık çökünce de (bir odun kütüğü gibi) dikilip kalırlar Allâh dileseydi onların işitmelerini, gözlerini giderirdi (de kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi Bu sûretle de hiçbir şey’i işitemez ve göremez olurlardı ki bu da Allâhü Teâlâ’nın rahmetinin ve lûtfunun münâfıklara tanıdığı bir fırsatdır Bu fırsatdan faydalanıp kurtuluş imkânını da elden kaçırırlarsa vay onların hâline) Şübhe yok ki Allâh, her şey’e hakkıyl a kâdir’dir” 54 او ُن َ مآ �ُ � او ُ ر َ ف َ ك �ُ � او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ ُ ر َ ف َ ك �ُ � ا ً ر ْ ف ُ ك او ُ دا َ د ْ زا �ُ � او ْ م َل ُه ّللا ِ ن ُ ك َي َ ي ِ ل ْ م ُ ه َي ِ د ْ ه َ ي ِ ل َ� َ و ْ م َُ � َ ر ِ ف ْ غ ً �ي ِ ب َ س ط ا ً مي ِ ل َ أ ا ًبا َ ذ َ ع ْ م َُ � � ن َ أ ِ ب َ ي ِ ق ِ فا َن ُ م ْلا ِ ر � ش َب � َ ني ِ ذ � لا َ ءا َي ِ ل ْ و َ أ َ ني ِ ر ِ فا َ ك ْلا َ نو ُ ذ ِ خ �ت َي ْ ن ِ م َ ي ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ِ نو ُ د ط َ نو ُغ َ ت ْ ب َي َ أ ْ ن ِ ع ُ م ُ ه َ د اً عي ِ َ � ِ ه ّل ِ ل َ ة � ز ِ علا � ن ِ إ َف َ ة � ز ِ ع ْلا ط "Hakîkat, îmân edib de sonra küfre sapanlar, sonra yine îmân ederek küfre dönenler, sonra da küfürlerinde 54 -Bakara, 8-20 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 33 ileri gidenler (yok mu?) Allâh onları mağfiret edecek değildir Onları (doğru) bir yola iletecek de değildir" "Münâfıklara müjdele (haber ver) ki onlara pek acıklı bir azâb vardır" "Onlar mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinenlerdir İzzet (ve şevket) i onların (kâfirlerin) yanında mı arıyorlar? Hakîkî bütün ululuk ve kudret Allâh'ındır" 55 َ ك ْلا َ و َ ي ِ ق ِ فا َن ُ م ْلا ُ ع ِ ما َ ج َه ّللا � ن ِ إ ِ فا ً عي ِ َ � َ م � ن َ ه َ ج ِ � َ ني ِ ر ا � "Allâh, muhakkak ki münâfıkları da, kâfirleri de cehennemde bir araya getirecek olandır" 56  Allâhü Teâlâ’nın rahmetinin ve mağfiretinin genişliği Allâhü Teâlâ, ( ِ سا � نلا ِ ب َه ّللا � ن ِ إ مي ِ ح � ر فو ُ ؤ َ ر َل :Şübhe yok ki Allâh, insanlar hakkında Raûf ve Rahîm’ dir (esirgeyici ve merhametlidir) 57 âyet -i kerîme'sine ve benzeri âyet -i kerîme'lere göre kulları hakkında Raûf ve Rahîm 'dir Onlar ne kadar nankörlük yaparla rsa yapsınlar son nefeslerine kadar ( îmân -ı ye’s hâ li, -korku ve ümitsizlik - hâli -, hâriç ) tevbe, istiğfar ve îman kapısını , sonsuz rahmetinin bir eseri olarak, aç ık bırakarak şöyle buyurur: ْ م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ُ م ُ ك �ب َ ر او ُ د ُب ْ عا ُ سا � نلا ا َ ه �ي َ أ ا َي ْ م ُ ك � ل َ ع َل ْ م ُ ك ِ ل ْ ب َ ق ن ِ م َ ني ِ ذ � لا َ و َ نو ُ ق � ت َ ت � 55 -Nisâ', 137 -138-139 56 -Nisâ', 140 57 -Bakara, 143 ve Hacc, 65 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 34 “Ey insanlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabb’inize ibâdet (ve kulluk) edin Tâki (rahmetimizin bir eseri olarak verdiğimiz mühletden istifâde ederek takvâ sâhibi kullarımız gibi, yüce Rabb’inizin ni’metlerini hatırlayıp) takvâ sâhibi (bir kul) olasınız” 58 Bunun için, “Ey insanlar, sizi de, sizden önceki atalarınızı da yaratan Rabb’inize ibâdet edin; kulluk görevinizi yapın Be nim rahmetim den, mağfiretimden ümîdinizi kesmeyin Şirk’den, küfürden, nifakdan , fesaddan sakınıp günahlarınıza tevbe ederek Müttakî kullarımız gibi takvâ sâhibi bir kul olmaya çalışın Tevbe ve istiğfar ederek benden afv ve mağfiret dileyin ki size rahmet kapılarımı açayım Çünkü “ Ben, cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” Sizin en büyük düşmanınız olan İblîs’den başka, göklerin ve yerlerin bütün ni’metlerin i sizin için y aratıp emrinize âmâde kıldım” “Bütün bunlara rağmen hâlâ Kur’ân’ın benim bir kelâmım olduğundan şübhe ediyorsanız haydi siz de onun benzerinden bir sûre getirin Fakat bunu yapamadınız ve yapamayacaksınız Onun için bu nankörlüğünüzün ve isyânınızın cezâsını çekmek üzere, tuturağı, odunu, çırası ins an ile o taş olan cehennem az âbına hazırlanın Çünkü o cehennem, sizin gibi nasihat dinlemeyen kâfirler için hazırlanmışdır Küfür, şirk ve nifakdan sakınıp tevbe ve istiğfar ederek îmana yönelmeniz için kıtlık, açlık, kuraklık, sel, deprem, düşman tasallutu , Onbeş Temmuz, Korona virüsü gibi muhtelif şekillerdeki 58 -Bakara, 21 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 35 uyarılarımıza rağmen, böyle bir cehennem azâbına tahammül etmeyi aklınız kesiyorsa, küfür, şirk, nifak, fitne, fesad ve isyân hâli ndeki yaşayışını za devam edin Şunu iyi bilin ki Şeytan ve şeytânî insanlar, sizin için en büyük birer düşmandır” Bunun için şu uyarılarıma dikkât edin: او ُ د ُب ْ عا ُ سا � نلا ا َ ه �ي َ أ ا َي ْ م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ُ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م َ ني ِ ذ � لا َ و ْ م ُ ك � ل َ ع َل ْ م ُ ك ِ ل ْ ب َ ق َ نو ُ ق � ت َ ت � َ ا � ل ُ م ُ ك َل َ ل َ ع َ ج ي ِ ذ َ ْ �ا َ ءا َ م � سلا َ و ًاشا َ ر ِ ف َ ض ْ ر ً ءا َن ِ ب ص ْ ن َ أ َ و َ ن ِ م َ ل َ ز ِ ءا َ م � سلا ً ءا َ م َ ج َ ر ْ خ َ أ َف ِ ب ِ تا َ ر َ م �ثلا َ ن ِ م ِ ه َ ل ًاق ْ ز ِ ر ْ م ُ ك ج او ُل َ ع َْ � َ� َف ْ ن َ أ ِ ه ّل ِ ل ًادا َ د ْ ن َ أ َ و ْ م ُت َ نو ُ م َل ْ ع َ ت ِ ا َ و ْ ن ْ ن ُ ك َ ع ى َل َ ع ا َن ْل � ز َن ا � � م ٍ ب ْي َ ر ِ � ْ م ُت ا َن ِ د ْ ب او ُت ْ أ َف ٍ ة َ رو ُ س ِ ب ِ م ْ ن ِ م ِ ه ِ ل ْث ص او ُع ْ دا َ و َ ءا َ د َ ه ُ ش ِ م م ُ ك ْ ن ِ ه ّللا ِ نو ُ د َ ي ِ ق ِ دا َ ص ْ م ُت ْ ن ُ ك ْ ن ِ إ ْ ن ِ إ َف او ُل َ ع ْ ف َ ت ْ� � ْ ن َل َ و او ُ ق � تا َف او ُل َ ع ْ ف َ ت ُ ة َ را َ ج ِ ْ �ا َ و ُ سا � نلا ا َ ه ُ دو ُق َ و ِ � � لا َ را � نلا ج ْ ت � د ِ ع ُ أ َ ني ِ ر ِ فا َ ك ْ ل ِ ل ط "Ey ins anlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibâdet (kulluk) edin Tâki takvâ sâhibi olasınız" "O (Rabb) ki yer yüzünü sizin için bir döşek, göğü bir binâ yapdı O gökden su indirib onunla dürlü dürlü semerelerden (meyvelerden, mahsullerden) sizin için rızık çıkardı O halde, kendiniz bilib dururken Allâh'a eş koşmayın" "Eğer kulumuz (Muhammed) in üzerine parça parça (sûre sûre, âyet âyet) indirdiğimiz (Kur'ân'ın Allâh katından geldiğin) den şübhe ediyorsanız haydi onun benzerinde n siz de bir sûre getirin Allâh'dan başka şâhidlerinizi Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 36 (bilginlerinizi) de (yardıma) çağırın, eğer (iddiânızda) doğru (insan) lar iseniz" "Fakat bunu yapamazsınız -ki hiçbir zaman da yapamayacaksınız -, o halde sakının o ateşden ki onun tuturağı (odunu, çırası, ocaktaşı) insanla o taşdır O (ateş), kâfirler için hazırlanmıştır" 59  Îmân ve îmânın özellikleri Îmân: Allâhü Teâlâ’nın zâtını, sıfâtını, ef’âlini, Kur’ân -ı Kerîm’in Allâh kelâmı olduğunu, peygamberlerin peygamberliklerini, âhiret hayâtını , îmân edilmesi lâzım gelen diğer şey’leri kalbi ile tasd ik edib dili ile ikrar etmekdir ki böyle bir îmân , İmâm A’zâm rahmetü’llâhi aleyh ’e göre, ( ِ ن َان َ ج ْلا ِ ب قي ِ د ْ ص َت َ و ِ نا َ س � للا ِ ب ر َار ْق ِ إ : İmân, dil ile söylemek, kalb ile inanıp tas dik etmek) dir Bunun için Kelime'i Tevhîd 'i veyâ Kelime- i Şehâdet 'i diliyle söyleyip kalbiyle tasdik eden bir kimse, îmân edilecek şey'lere kısaca ve toptan îmân etmiş olur ki buna İcmâlî Îmân ; îmân edilecek şey'lerin her birine ayrı ayrı îmân edip kalbi ile tasdik etmeye de, Tafsîlî Îmân denir Diğer bir ifâde ile , "Ben bir Müslüman'ım" diyen herkesin ezberinde olan şu altı esâsa, yakinen (kat’î olarak ) inanıp kalb i ile tasdik etmesi, dili ile ikrâr edip söylemesi , demekdir ki biz bunu şöyle i fâde ederiz: َ ن ِ م ِ ه � ر َ ش َ و ِ ه ِ ْ � َ خ ِ ر َ د َ ق ْلا ِ ب َ و ِ ر ِ خ� ْا ِ م ْ و َ ي ْلا َ و ِ ه ِ ل ُ س ُ ر َ و ِ ه ِ ب ُت ُ ك َ و ِ ه ِ ت َ ك ِ ئ َل َ م َ و ِ �ا ِ ب ُ ت ْ ن َ مآ � ق َ ح ِ ت ْ و َ م ْلا َ د ْ ع َ ب ُ ث ْ ع َ ب ْلا َ و َ � َاع َت ِ �ا 59 -Bakara, 21-24 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 37 “Âmentü bi’llâhi ve melâiketihi ve kütübihi ve rusulihi ve’l -yevmi’l -âhiri ve bi’l -kaderi hayrihi ve şerrihi mine’llâhi Teâlâ, ( ve’l-ba’sü ba’de’l -mevt, hakkun )” Ya’nî, “Allâhü Teâlâ’nın var olduğuna, bir olduğuna , noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğuna, meleklerine , kitâblarına , Peygamberlerine, â hiret gününe, k adere, hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’dan olduğuna tereddüdsüz îmân etdim, (ve öldükden sonra dirilmeye de inandım ki,bunların hepsi hak ve gerçekdir) Bir kimsenin böyle söyleyip inanması, o kimsenin îmân’ının kemâlini ve İslâm inancının esâsını teşkil eder Bunun için, Kur’ân -ı K erîm’in Allâ h kelâmı olduğuna şeksiz şübhesiz inanan ve onun hidayetine mazhar olan M üttekî kulların övgüye lâyık îmân esâsları ve güzel halleri , şu âyet -i kerîme’lerde ifâde buyurulup gözlerimizin önüne serilmişdir: َ ني ِ ذ � ل َا ِ �ا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب ْ م ُ ه ُب ُ ول ُق � ن ِ ئ َ م ْط َت َ و ا ُ ون َ مآ ط ُ ب ُ ول ُ ق ْلا � ن ِ ئ َ م ْط َت ِ �ا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب � َا ط “Bunlar, (Allâh'ın, gönüllerini kendisine çevirip doğru yola iletdiği kimseler) , îmân edenler ve kalbleri (gönülleri) A llâh’ın zikri ile sükûnete kavuşanlardır Haberiniz olsun ki kalbler, ancak Allâh’ın zikri ile (O’na kulluk ile) huzûr bulur” 60 َ ِ � َاث َ م ًا ِ � َاش َت ُ م ًاب َات ِ ك ِ ثي ِ د َْ �ا َ ن َ س ْ ح َا َ ل � ز َن ُ � َا ق َ ني ِ ذ � لا ُ د ُ ول ُ ج ُه ْ ن ِ م � ر ِ ع َ ش ْ ق َ ت ْ م ُ ه �ب َ ر َ ن ْ و َ ش َْ � ج ِ �ا ِ ر ْ ك ِ ذ َ � ِ إ ْ م ُ ه ُب ُ ول ُق َ و ْ م ُ ه ُ د ُ ول ُ ج ُ ي ِ ل َت �ُ � ط َ ىد ُ ه َ ك ِ ل َ ذ ُءا َ ش َي ْ ن َ م ِ ه ِ ب ى ِ د ْ ه َي ِ �ا ط ٍ د َاه ْ ن ِ م ُه َل َام َف ُ �ا ِ ل ِ ل ْ ض ُي ْ ن َ م َ و 60 -Ra’d, 28 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 38 "Allâh, sözlerin en güzelini, birbirini destekleyen lâfızlar ve ma'nâlar olarak (âyet âyet, sûre sûre) bir kitâb hâlinde indirdi Onu işitince Allâh'dan korkanların tüyleri ürperir Anlayınca da tüyleri yatışır ve kalbleri Allâh'ın zikrine ısınır Bu bir hidâyet yoludur ki Allâh dilediğini ona ulaştırır (hidâyet verir) Allâh'ın şaşırtdığı kimseye h iç bir kimse yol gösteremez" 61 ْ ت َل ِ ج َ و ُه � للا َ ر ِ ك ُذ ا َ ذ ِ إ َ ني ِ ذ � لا ْ م ُ ه َبا َ ص َ أ ا َ م ى َل َ ع َ ني ِ ر ِ با � صلا َ و ْ م ُ ه ُبو ُل ُ ق ا� ِ م َ و ِ ة َ � � صلا ي ِ مي ِ ق ُ م ْلا َ و َ نو ُ ق ِ فن ُي ْ م ُ ها َن ْ ق َ ز َ ر “Onlar öyle (mü’min) kimseler ki, Allâh anıldığı zaman kalbleri titrer ; başlarına gelene sabrederler; namazı (dosdoğru) kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şey’lerden (Allâh için hayra) sarf ederler” 62 ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ْ ت َي ِ ل ُت َاذ ِ إ َ و ْ م ُ ه ُب ُ ول ُق ْ ت َل ِ ج َ و ُ �ا َ ر ِ ك ُذ َاذ ِ إ َ ني ِ ذ � لا َ ن ُ ون ِ م ْ ؤ ُ م ْلا َا � � ِ إ ُ ه ُت َايآ َ ن ُ ول � ك َ و َ ت َي ْ م ِ ه �ب َ ر َ ىل َ ع َ و ًان َا� ِ إ ْ م ُ ه ْ ت َ د َاز ج “Mü'minler ancak onlardır ki Allâh anıldığı zaman yürekleri titrer, karşılarında âyetleri okununca da (bu, onların) , îmânlarını artırır Onlar ancak Rabb'ine dayanıp güvenirler” 63 61 -Zümer, 23, 62 -Hacc, 35 63 -Enfâl, 2 Bir gün bir kimse, Hasen -i Basrî rahmetü’llâhi aleyh ’e “Sen mü’min misin?” diye sorar O da “Eğer Allâhü Teâlâ’ya, meleklere, kitaba, peygamberlere, âhiret gününe, cen nete, nâra ( cehenneme), ba’se, hesâba inanmayı soruyorsan ben onların hepsine istisnâsız inanan bir mü’minim Fakat , ( َاذ ِ إ َ و ْ م ُ ه ُب ُ ول ُق ْ ت َل ِ ج َ و ُ �ا َ ر ِ ك ُذ َاذ ِ إ َ ني ِ ذ � لا َ ن ُ ون ِ م ْ ؤ ُ م ْلا َا � � ِ إ َ ع َ و ًان َا� ِ إ ْ م ُ ه ْ ت َ د َاز ُه ُت َايآ ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ْ ت َي ِ ل ُت َ ن ُ ول � ك َ و َ ت َ ي ْ م ِ ه �ب َ ر َ ىل ج : Mü'minler ancak onlardır ki Allâh anıldığı zaman yürekleri titrer, karşılarında âyetle ri okununca da (bu, onların), îmânlarını artırır Onlar ancak Rabb'ine dayanıp güv enirler) âyet -i kerîme’sinde Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 39 Bu âye t-i kerîme’lerde ifâde buyurulan hakîkî îmân vasıflarına sâhip olmayan insanlar (müşrikler) ise, ulûhiyyeti ya’nî Allâhü Teâlâ’nın İlâhlık -Tanrılık - vasfını, varlığını ve birliğini büsbütün inkâr etmeseler bile açık veyâ gizli bir şirk karıştırmadan Allâh’a ve Allâh’ın emir ve nehiylerine inanmazlar H âlis bir Tevhîd inancı ile îmân etmezler Dünyâ ile ilgili olan şey’lere gönül verirler ve dünyâ ağına düşerler 64 Bunun için de bu hususa işâretle , Kur’ân -ı Kerîm’de şöyle buyurulmuştur: َ ث ْ ك َا ُ ن ِ م ْ ؤ ُي ا َ م َ و َ نو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و � � ِ إ ِ �ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر “Onların çoğu Allâh'a şirk (ortak) koşmaksızın îmân etmez” 65 َ ك ْ ر � شلا � ن ِ إ مي ِ ظ َ ع م ْ ل ُظ َل “Şübhesiz, şirk, çok büyük bir zulümdür” 66 ifâde buyurulan mü’minlerden olup olmadığımı süâl ediyorsan onu bilmem, onu ancak Allâhü Teâlâ bilir” cevâbını vermişdir Kitâbü Zübde -i İlm -i Hâl,ss 12 Abdü’l -Hamîd ibn -i Mustafâ (Rûmî Hicrî 1305) 64 -İmâm Rağıb rahmetü’llâhi aleyh 65 -Yûsüf, 106 Mekke’liler, “Tanrı birdir, ortağı yo kdur Melekler O’nun kızlarıdır” derlerdi Puta tapanlar, “Tanrı birdir, Putlar ibâdete müstehık olmak husûsunda O’nun ortaklarıdır” derlerdi Yahûdî’ler, “Tanrı birdir, Uzeyr, O’nun oğludur” derlerdi Hristiyan’lar, “Tanrı birdir Mesih, O’nun oğludur” derlerdi Bunların hiçbiri, bu halleri ile, mü’min değildir Allâh’dan ğayriye tapmak; papa zları rabb edinmek; Allâh’a, hâşâ, oğul ve kız isnâd etmek; nur ve zulmete Tanrı diye bakmak ve bütün bunl arın benzerleri de şirkdir (Beyzâvî) Riyâ ve nifâk da bir şirk -i hafî veyâ şirk -i sağîr’dir (İmam Rağıb) Dünyâ ağına düşmüş olan kimseler de şirk içine dümüş olurlar (İmam Rağıb) Kur’ân -ı Hakîm ve Meâl -i Kerîm,C 1 ss 365 Hasan Basri Çantay Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir,C 4 ss 2932 -2934 Elmalılı M Hamdi Yazır 66 -Lukmân, 13 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 40 ُ ود ُب ْ عا َ و ا ُ ت � َ و َ �ا ْ ش ِ رك ُ وا ِ ب ِ ه َ شئ ْ ي ً ا “Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiçbir şey'i eş tutmayın” 67 ُءا َ ش َي ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ َ نو ُ د ا َ م ُ ر ِ ف ْ غ َي َ و ِ ه ِ ب َ ك َ ر ْ ش ُي ْ ن َ أ ُ ر ِ ف ْ غ َي � َ �ا � ن ِ إ ج ْ ن َ م َ و ًامي ِ ظ َ ع ًا ْ � ِ ا ى َ ر َ ت ْ فا ِ د َ ق َ ف ِ �ا ِ ب ْ ك ِ ر ْ ش ُي “Muhakkak ki Allâhü Teâlâ, kendisine şirk (ortak, eş ) koşulmasını aslâ mağfiret etmez (bağışlamaz) Bundan başkasını ( şirkden başka olan günahları ), dilediği kimseler için ( kendisinde hayır gördüğü kimseler için ) mağfiret eder ( bağışlar ) Kim Allâh’a şirk koşarsa, muhakkak ki o, çok büyük bir günah ile iftirâ’ etmiş olur” 68 Rasûlü’llâh aleyhi’s-selâm da, "Allâh ındinde en büyük günah nedir?" diye soran bir kimseye, şöyle cevab vermişdir: ( َ ل َ ع َْ � ْ نَأ ِ َ ك َ ق َل َ خ َ و ُ ه َ و ًا ّ د ِ ن ِ � :Seni yaratmış olduğu hâlde Allâh'a şirk koşmandır )69  T e v h î d ve Ş i r k ne demektir Allâhü Teâlâ tarafından gönderilmiş olduğunda aslâ şek ve şübhe olmayan Kur’ân -ı Kerîm’in , nefsini, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan günahlard an korumak isteyen takvâ sâhibi “ Müttekî” ler için bir hidâyet rehberi olduğu konusunun daha iyi anlaşılması için , kıyâmet alâmetlerinin zifîrî karanlıklar gibi başımıza üşüştüğü şu günlerde, İslâm’ın, birbirine zıt en temel esâslarından biri si olan “T e v h î d” ve “Ş i r k” in ne demek olduğunu, en iyi bir şekilde anlayıp 67 -Nisâ’, 36 68 -Nisâ’, 48 69 -Sahîh -i Müslim Tercemesi ve Şerhi, C 1 ss 364 Ahmed Davudoğl u Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 41 kavramak; Cenâb-ı Hakk’ın murâdına en yakın bir netîcenin alınmasına çalışmak; nass karşısında ( ya’nî Kur’ân ve Sünnet ile sâbit olan kat’î hükümler karşısında ) veyâ emr-i ilâhî karşısında kendi aklına göre re’y ve kıyâs’da bulunara k isyan eden İblî s gibi olmamak; bu şekildeki bir davranış veyâ hevâ ve heves ile açık veyâ gizli bir “Şirk” içine düşmemek lâzımdır Diğer bir ifâde ile, kendi hevâ ve hevesine veyâ başkalarının hevâ ve hevesine uyarak kendi arzû ve iştihâlarını dile getirip insanla rı onun etrâfında to plamaya çalışan deccal- vârî bir takım kimselerin tehakküm ve istibdât fikrinden uzak rûhî bir olgunluğa, İslâmî bir ahlâka, İslâmî bir siyâset anlayışına, doğru bir “Tevhîd” inancına sâhip olmanın yollarını aramak ; içinde bulunduğumuz t oplumun birlik ve berâberliğini tehlikeye düşüren muhtelif irâde ve re’y’lerin tenâkuz ve cidâlinden ( birbirine zıt kavga ve döğüşlerden ) toplumu kurtarmaya çalışmak lâzımdır Çünkü “Tevhîd” ve “Şirk” in ne demek olduğunu iyice anlayıp idrâk eden bir Müslümân , “Şirk” in her çeşidine karşı yalan, yanlış, eğri, bozuk, sahte, bâtıl, uydurma inanç ve akîde’lerden, hevâ ve heveslerden, fikir ve ahlâk kurallarından yüz çevirip dâimâ Hakk’a ve doğruya yönelir Dîni, yalnız Allâh için hâlis kılıp tefrîkaya düşmeden onun etrâfında toplanır Tam bir ihsân, ihlâs ve teslîmiyyet ile yalnız Allâh’a kulluk eder Yalnız O’nun yardımını ister Yalnız O’na ibâdet ederek ecir ve mükâfâtını O’ndan bekler Sahtekâr, çıkarcı ve İslâm’a uymayan yenilikçi kimselerin arzû ve isteklerine âlet olmaz Bir takım fitne ve fesâd sâhibi kimselere karşı, taraf tutma gayretini göstermez Onlara karşı bir meyli olduğunu, gizli veyâ açık bir şekilde belirtmez Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 42 Bi’l-hâssa bid’at sâhibi kimselerin küfrünü veyâ dâiye olduğunu ( ya’nî kendi fikir ve duygularını telkin ve teşvîk edici olduğunu ) iyice ayırt edip kendisini ve etrâfındakileri böyle tehlikeli yollara yöneltmekden korumaya çalışır Bunları anlayıp idrâk edince de, İslâm’da, herhangi bir kimsenin şer’î bir huküm vaz’ etmesinin mümkün olmadığını, kendi hevâ ve hevesine veyâ başkalarının hevâ ve hevesine uyarak -İslâm’a ve müslümân’lara hizmet gâyesi ile de olsa - din nâmına yeni bir şey’ ihdâs etmenin aslâ câiz olmadığını iyice anlayıp kavrar ve kendini Allâh’a yöneltip O’na teslim olur Allâhü Teâlâ’nın Peygamberine ve o Peygamber vâsıtası ile göndermiş bulunduğu Kur’ân -ı Kerîm’e itâat eder Emredilenleri aynen yapmaya, nehyedilenleri de aynen yapmamaya çalışır Bunları yaparken de ifrât ve tefrîdden kaçınır Kula kul olmaz Kula üstünlük de taslamaz Vekâr ve olgunluğunu muhâfaza ederek insanlığın gâye ve hedefi olan kâmil insan, olgun insan hedefine doğru yol almaya çalışır Dünyâsını ve âhiretini mutlu kılıp başarıya ulaşır İnsan ve cin şeytanlarının şerrinden, nefis bataklığının şehevî câzibelerinden kurtulup Cennet’e ve Cemâl ’e ulaşır Bunun netîcesi olarak da “Selâm Selâm” hitâbına nâil olur B u esâslar dâhilinde Hakk’a yönelmesini ve O’na Teslim olmasını bilen îmân sâhibi Müttekî bir kimse, her yönü ile mükemmel bir Bilgisayara benzer Bunun için böyle îmân sâhibi Müttekî bir kimse, sâhi p olduğu îmân esâslarını, her yönü ile , her zaman ve her yerde, şirk, küfür ve nifak virüslerinden koruması lâzımdır Çünkü îmân sâhibi Müttekî bir kimsenin îmânı , en güzel bir vasıf olduğu gibi, onu son Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 43 nefese kadar en iyi bir şekilde korumak da , cenneti kazanması için en mühim bir şartdır Nasıl ki bir bilgisayara herhangi bir şekilde bir veyâ bir kaç virüs girince, bütün bilgileri ve çalışmaları bir anda alt -üst e dip bozar ve işe yaramaz bir hâle getirirse, her hangi bir şekilde insana musallat olan bir şirk veyâ küfür hâli de, o kimsenin îmân ve tevhîd es âslarını bir anda yok edip siler Bunun için bozulan bir bilgisayarı temizleyip yeniden bilgiler yüklemek gerektiği gibi, yok olan veyâ işe yaramaz bir hâle gelen îmân ve tevhîd esâslarını da yeniden tâzeleyip şirk, küfür ve nifak vi rüslerinden temizlemek lâzımdır Bunun için nazargâh -ı ilâhi olan kalbimizin haram-ı şerifine yerleştirdiğimiz îmân hakikatlerini ve bunların güzel netîceleri ni veyâ güzel vasıfları nı kabul etmeyerek küfür , şirk, nifak ve fesad hallerini tercih eden îman, akıl ve iz’ân fukarâsı kimselerin dûçar olacakları acı netîceler , şu âyet -i kerîme’ler de, en açık bir şekilde ifâde buyurulup g özlerimizin önüne serilmişdir ki hidâyet ve yâ dalâlet yol larından, hayır ve yâ şerr yoları ndan birini tercih etmek , bizim kendi irâdemize bırakılmışdır: ِ � ِ ر َ ك ْلا َ ك �ب َ ر ِ ب َ ك � ر َ غ ا َ م ُ نا َ سن ِ ْ �ا ا َ ه �ي َ أ ا َي ي ِ ذ � لا َ ك َل َ د َ ع َ ف َ كا � و َ س َف َ ك َ ق َل َ خ “Ey ins an, O ( lûtf-ü) keremi bol (nihâyetsiz kerem sâhibi) olan Rabb’ine karşı seni aldatan ne ( ki O'na kulluk yapmıyorsun da, O’na isyan edip duruyorsun?) ” “ (Halbuki O) , seni yaratan, sana sâlim uzuvlar veren, sana şu nizâm ve i’tidâli verendir” 70 ْ د َق ا َ هي � كز ْ ن َ م َ ح َل ْ ف َا � ص 70 -İnfitâr, 6 -7 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 44 “Onu (nefsini, şirk, küfür, nifâk, fesad ve günahlardan) tertemiz yapan (insan), muhakkak (dünyâ ve âhiret selâmetine) ermişdir” 71 اَ هي � س َ د ْ ن َ م َ با َ خ ْ د َق َ و ط “Onu (nefsini, şirk, küfür, nifâk, fesad ve günahlar ile) alabildiğine örten (dînî hakîkâtleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getiren insan) ise, elbetde (dünyâda ve âhiretde) ziyana uğramışdır” 72 Bu iki halden hidâyet yolunu elde etmek için, nefsimizi, ömrümüz boyunca, her zaman ve her yerde tertemiz yapmak; faydalı, temiz ve güzel olan şey’leri almak; faydasız, pis ve z ararlı olan şey’leri terk etmek; kara sinek gibi her önümüze gelen şey’e konup ondan istifâde etmek yerine, bal arısı gibi faydalı ve şifâlı şey’ler peşinde koşmak , yaşayışımızın en mühim bir şiârı olmalıdır Bunun için kalbimizin haram -ı şerifine , Allâh sevgisini, Allâh korkusunu ve Allâh’a itâat inancını iyice yerleştirip Batının beşerî sistemlerinden demokrasi, özgürlük, lâiklik, hoşgörü, ılımlı islâmiyet, rad ikal islâ miyet, demokratik islâmiyet, yenilikçilik, telfikçilik gibi şirk, küfür, nifâk , fesad ve bid’at virüslerin in girmes ine hiçbir şekilde müsâade etmemeliyiz ِ ن َ ع َ ن ْ و َ ه ْ ن َي َ و ِ فو ُ ر ْ ع َ م ْلا ِ ب َ نو ُ ر ُ م ْ أ َي َ و ِ ْ � َْ �ا َ � ِ إ َ نو ُع ْ د َي ة � م ُا ْ مك ْ ن ِ م ْ ن ُ ك َت ْل َ و ا ُ ؤا َ و ِ ر َ ك ْ ن ُ م ْل َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل “İçinizden öyle bir topluluk (öyle bir teşekkül) olsun ki (onlar herkesi) hayra çağırsınlar (Tevhîd’e, İslâm’a, birlik 71 -Şems, 9 72 -Şems, 10 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 45 ve berâberliğe da’vet ederek) iyiliği emr etsinler, kötülükden vaz geçirmeye çalışsınlar İşte (bu vazîfeleri hakkıyl a yapanlar) felâha, murâda erenlerin ta kendileridir” 73 Âyet -i kerîme’sinde ifâde buyurulan Emr-i bi'l- ma'rûf ve nehy-i ani'l- münker: İyiliği emretmek kötülükden vaz geçirmek” görevi mizi, (içinde bulunduğumuz şu zaman da terk edilmiş olmasına rağmen), yerine getirerek yanlış yolda olanları uyarıp Sırât -i müstakîm’e (doğru yola ) yönelmeleri için çalışmalıyız Bunun aksine olarak son zamanlarda, bir kısım siyâsî v e dînî otorite sâhibi kimseler , ba’zı akıl , îmân ve iz’ân fukarası yenilikçi , telfikci din adaml arının yanlış fetvalarına uyarak “Değişim ve yenilenme hayatın bir gerçeğidir Her alanı kuşatan bir o lgudur” “Bu zamanda şeriat esâslarına göre amel etmek mümkün değildir Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için demokrasîden, lâiklikden, özgürlükden, ılımlı islâmiyet den, dem okratik anlayışdan aslâ vazgeç meyiz” der ve Ehl- i sünnet ve’l -cemâat yolunu müdâfaa eden din adamlarını ta’n edip “İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ni bugün uygulayamazsınız” gibi yanlış fikir ve inançları, doğru zannederek kalbimizin Haram-ı şerîfi’ne girmesine ortam hazırlarsa , o zaman da böyle bir kalbdeki îmândan hayır gelmez ve sahibini, küfür, şirk, nifak ve fesa d bataklığının içine sürükler Çünkü İslâm Dîni bir bütündür, tecezzi ( bölünme ve değişim ) kabul etmez Onun bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek veyâ onda bir değişiklik yapmak, aslâ câiz 73 -Âl -i İmrân, 104 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 46 değildir Böyle bir yetki, yalnız Allâhü Teâlâ’ya âiddir Rasûlü Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in bile böyle bir yetkisi yokdur Kendisine vahyedilen, emredilen veyâ nehyedilen esâsların dışında en ufak bir değişiklik de bulunamaz Çünkü böyle bir şey’e cür’et etmesi, O’nun, derhal helâki ni mûcibdir ki şu âyet -i kerîme’ler bunun açık bir delîlidir: ِ لي ِ وا َق َ�ا َ ض ْ ع َب ا َن ْ ي َل َ ع َ ل � و َ ق َ ت ْ و َل َ و � َ ِ ي ِ م َي ْلا ِ ب ُه ْ ن ِ م ا َن ْ ذ َ خ َ� � ا َن ْ ع َط َ ق َل �ُ � َ ني ِ ز ِ جا َ ح ُه ْ ن َ ع ٍ د َ ح َا ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ن ِ م ا َ م َف َ ي ِ ت َ و ْلا ُه ْ ن ِ م “Eğer (Peygamber söylemediğimiz) ba’zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı” “Elbetde O’nun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverirdik (boynunu vururduk)” “Sonra da, hiç şübhesiz, O’nun kalb damarını koparırdık (da yaşatmazdık)” “O vakit sizden hiç biriniz buna (bu katlimize) mâni’ de olamazdınız” 74 Bunun için, -İslâm Dîni’nin hükümlerini kifâyetsiz görüp veyâ beğenmeyip veyâ kabul etmeyip zamânın ihtiyaçlarına cevap vermesi mümkün değildir gibi bir düşünceye kapılmak, Cenâb -ı Hakk’a cehil isnad etmek demekdir ki böyle bir hal, apaçık bir küfürdür Hele hele bu hallerden daha beteri de, Allâhü Teâlâ, ءا َي ِ ل ْ و َ أ ْ م ُ ك � و ُ د َ ع َ و ي � و ُ د َ ع او ُ ذ ِ خ �ت َ ت َ � او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ ا َي 74 -Hâkka, 44 -45 -46-47 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 47 “Ey îman edenler, benim de , sizin de düşmanınız (olanları) dostlar edin meyin” 75 َ ت َي ْ ن َ م َ و ُ � � َ و ْ م ْ ن ِ م ُ ك َ ف ْ م � ن ِ إ ْ ن ِ م ُه ُ ه ْ م ط “İçinizden kim onları dost edinirse (üzerine hâkim bir duruma geçirirse ve âdetlerini de benimserse) o da onlardandır” 76 buyurduğu halde, “ Avrupa Birliği böyle istiyor” , "Batı böyle istiyor" diye, İslâm ve Müslüman düşmanı gayr-i m üslimlerin isteklerini yerine getirerek fuhşu serbest bırakmak, domuz etini serbest bırakmak, îdâmı kaldırmak, her türlü hayâsızlığı, ahl âksızlığı hoş görüp serbest bırakmak, azâb -ı ilâhî ’yi celbetmenin en şiddetli bir şeklidir Şöyle ki: ا ً م ْ و َ ق ا ْ و � ل َ و َ ت َ ني ِ ذ � لا َ � ِ إ َ ر َ ت َْ � َ أ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُه � للا َ ب ِ ض َ غ ط َ م ِ م م ُ ه ا ْ ن ْ م ُ ك َ � َ و ْ م ُ ه ْ ن ِ م � ِ ب ِ ذ َ ك ْلا ى َل َ ع َ نو ُ ف ِ ل َْ � َ و َ نو ُ م َل ْ ع َ ي ْ م ُ ه َ و اً دي ِ د َ ش ا ًبا َ ذ َ ع ْ م َُ � ُه � للا � د َ ع َ أ ط َ ءا َ س ْ م ُ ه � ن ِ إ او ُنا َ ك ا َ م َ نو ُل َ م ْ ع َي ِ ا َ � � ْ ن َ ع او � د َ ص َف ًة � ن ُ ج ْ م ُ ه َنا َْ � َ أ او ُ ذ ْ م ُ ه َل َ ف ِ ه � للا ِ لي ِ ب َ س ي ِ ه � م با َ ذ َ ع ْ ن َل ِ م م ُ ه ُ د َ � ْ و َ أ َ � َ و ْ م ُُ �ا َ و ْ م َ أ ْ م ُ ه ْ ن َ ع َِ � ْ غ ُت ِ ه � للا َ ن ا ًئ ْ ي َ ش ط ُ با َ ح ْ ص َ أ َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ِ را � نلا ط ا َ هي ِ ف ْ م ُ ه َ نو ُ د ِ لا َ خ “Allâh’ın, kendilerine gazâb etdiği bir kavmi (Yahûdî’leri) dost edinen (münâfıkları) görmedin mi? Bunlar sizden (Mü’minlerden) de değildir, onlardan (Yah ûdî’lerden) de değildir Kendileri bilib dururlarken, onlar yalan yere yemin ederle r (Biz mü’miniz diye) ” 75 -Mümtehıne, 1 76 -Mâide, 51 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 48 “Allâh onlar için çetin bir azâb hazırladı Hakikat , onların yapmakda oldukları (işler) ne kötüdür!” “Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allâh yolundan çevirdiler İşte onların hakkı horlatıcı bir azâbdır” “Onların ne malları, ne evlâtları hiçbir veçhile Allâh (ın azâbın) dan, mümkün değil, kurtaramaz Onlar ateş yârânıdırlar Onlar orada ebedîdirler” 77 ِ ل نا َي َب ا َ ذ َ ه ِ ل ة َظ ِ ع ْ و َ م َ و ى ً د ُ ه َ و ِ سا � نل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل “Bu (Kur’ân) insanlar için bir beyandır, (fenalıklardan) sakınan müttekîler için de bir hidâyet ve bir öğüddür” 78 َ ْ ي َب َ م ُ ك ْ ح َت ِ ل � ق َْ �ا ِ ب َ با َت ِ ك ْلا َ ك ْ ي َل ِ إ ا َن ْل َ زن َ أ ا � ن ِ إ ِ سا � نلا “Biz bu kitâbı, Allâh’ın size gösterdiği şekilde , insanlar arasında hükmetmeniz için , bir hakk ve gerçek olarak indirdik 79 َ نو ُظ ِ فا ََ � ُه َل ا � ن ِ إ َ و َ ر ْ ك � ذلا ا َن ْل � ز َن ُ ن َْ � ا � ن ِ إ “Bu Kur’ânı biz indirdik, biz O’nun koruyucuları da, şübhesiz ki biziz” 80 Âyet -i kerîme’lerinde ve benzeri âyet -i kerîme'lerde ifâd e buyurulduğu gibi Kur’ân-ı Kerîm, fe nâlıklardan sakınan M üttekî 'ler için bir hidâyet ve öğüt rehberi; insanlar arasında adâletli olmak isteyenler için de hakkı ve gerçeği bildirmek üzere indirilmiş bir kitabdır ki onun koruyucuları da bi’z -zat Allâhü Teâlâ’nın kendisidir  77 -Mücâdile, 14 -15 -16-17 78 -Âl -i İmrân, 138 79 -Nisâ’,105 80 -Hıcr, 9 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 49 Demokrasi, Lâiklik,Özgürlük ve Hoşgörü felsefesi İşte, bu ve benzeri âyet -i kerîme’lerde ifâde buyurulan İslâm esaslarına binâendir ki 1937’lerden sonra lâikliğin; 1946’ lardan sonra tefrika nın, ihtilâfın, şirkin, küfrün ve anar şik olayların ana kaynağı olan ve ABD tarafından geliştirilip yürürlüğe konan eski Yunan’daki Demokrasi felsefesinin; daha sonraları da özgürlük, serbestlik, sınırsız hoşgörü gibi felsefelerin muhtelif şekillerde yaygınlaşması , Bakara Sûresi’nin ikinci âyet -i kerîme’ sinde, ( َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ً ىد ُ ه : Bu (Kur’ân), müttekîler için bir hidâyet dir) şeklinde ifâde buyurulan Takvâ esâslarına ve ( ُ لو ُ س َ ر د � م َُ � ُ �ا � � ِ إ َه َل ِ إ � ِ �ا :Lâ ilâhe ill e’llâh, Muhammedü’r -Rasûlü’llâh) 81 şeklinde ifâde edilen Kelime-i Tevhîd esâslarına tamânen aykırıdır ki şu âyeti kerîme 'ler, bunu açık bir şekilde ifâde buyurup gözlerimizin önüne sermektedir: ( ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َا ُ ن ِ م ْ ؤ ُي ا َ م َ و َ نو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و � � ِ إ ِ �ا :Onların çoğu Allâh'a şirk (ortak) koşmaksızın îmân etmez” 82 ( َ ن ِ م � ن َنو ُ ك َت َ � َ و َ ك �ب َ ر َ � ِ إ ُع ْ دا َ و َ ي ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا :Sen onları (insanları) Allâh'a da'vet et Sakın müşriklerden olma" 83 ( ً ة َي َ � َ ك ِ ل َ ذ ِ � � ن ِ إ ط َ نا َ ك ا َ م َ و ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َ أ ُ م َ ي ِ ن ِ م ْ ؤ :(Şübhesiz ki bunda (bu haberlerde) mutlak bir ibret vardır (Fakat) onların ekseriyyeti , îmân ediciler değildir" 84 81 -“Allâh’dan başka hiçbir ilâh -hiçbir tanrı, hiçbir ma’bûd - yokdur, ancak O vardır; Muhammed - aleyhi’s -selâm - O’nun Rasûl’üdür ” 82 -Yûsüf, 106 83 -Kasas, 87 84 -Şuarâ', 103 -121-139-158-174-190 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 50 ( مي ِ ظ َ ع م ْ ل ُظ َل َ ك ْ ر � شلا � ن ِ إ : Şirk, en büyük bir zulümdür” 85 Halbuki İslâm Dîni , Allâhü Teâlâ tarafından rahmetinin bir eseri olarak insanların dünyevî ve uhrevî mutluluğunu te’min etmek maksâdı ile vaz’ olunmuş ve Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm vâsıtası ile insanlara teblîğ ettirilmiş ilâhî kânunlar sistemidir Bu sistemde, insanların bir katkısı olmadığı gibi herhangi bir husûsunu değiştirmek veyâ kaldırmak yetkisi de yokdur Böyle bir şey’i yaparken veyâ yapmaya cür’et ederken takınılacak tavır, doğrudan doğruya Allâhü Teâlâ’ya bir isyân olduğundan, böyle bir davranış şiddetle yasak edilmiş, buna rağmen böyle bir şey’i yapmaya cür’et edenlerin çok şiddetli bir azâba uğratılacakları husûsu, önemle belirtilmişdir Çünkü bu husûsdaki her türlü yetki, ancak Allâhü Teâlâ’ya âid bir konudur Demokrasi ise, ilk çağlarda ve Eski Yunan’lılarda zaman zaman tatbik edilen bir halk idâresi şeklidir ki onsekizinci yüzyılda vukû’ bulan Amerikan ihtilâlinden sonra Amerika’nın geliştirip tatbik etdiği, daha sonra da bir çok dünyâ devletleri tarafından benimsenip tatbik edilen beşerî bir sistemdir ki İslâm Dîni ile uzakdan yakından hiç bir ilgisi ve benzerliği yokdur Çünkü birisi ilâhî bir kânun, diğeri beşerî bir sistemdir Son zamanlarda bizde de beğenilip tatbik edilmeye başlanılan böyle bir sistem, Birinci Büyük Millet Meclisinin merhum ve muhterem üyelerinin, büyük bir ferâsetle, bir devletin temelini teşkil eden 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu yaparken, “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dır Resmi dili Türkçe’dir, makarrı Ankara Şehri’dir” şeklinde yapmış olduğu anayasa hükümlerine de aykırıdır 85 -Lukmân, 13 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 51 Böyle bir Anayasa'nın “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dır” maddesi, İnönü ve arkadaşlarının Lozan felsefesine uygun olarak yaptıkları çalışmalar netîcesinde yapılan ba'zı değişiklikler ile 10-Nisan-1928 de Anayasa'dan çıkarılmış ve 05-Şubat-1937 Anayas ası'na lâiklik ilkesi olarak girmişdir İslâm Dîni'nin hükümler inin tatbikâtını yasaklayan ve a paçık bir şirki ifâde eden böyle bir sistem, daha sonraki yıllarda yapılan Anayasa değişikliklerinde de aynen ko runmuşdur ki hâlen de öyledir M Fethullah Gülen’in “Kırık Testi 5 İkindi Yağmurları” isimli kitabında savunduğu demokrasi görüş leri ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın ( 10-11-Mayıs-2014) t ârihinde Diyarbakır'da düzenle nen "Demokratik İslam (Toplum) Kongresi " ne gönderdiği mesajındaki görüşleri de, aynı yanlışlıkları ifâde eden birer şirkdir Yeni ABD Başkan ı Biden 'ın, Çin lideri hakkınd a "Çok akıllı, çok sert , fakat bedeninde tek bir küçük demokratik kemik dahi bulunmayan biri" sözü de, demokrasinin, İslâm dışı bir sistem olduğunun açık delillerinden biridir Yıllardan beri, Müslüman olduklarını söyled ikleri halde, Lât, Uzzâ, Menat putları gibi, kafaların içinde putlaştırılıp müdâfaa edilen böyle demokratik bir sistemin müşrik ve fâsık mensupları karşısında bize düşen görev , Ehl- i sünnet ve'l - cemâat esâslarından en ufak bir ta'vîz vermeden; çektiği bütü n sıkıntılara rağmen "Yâ Rabb, kavmim câhildir, bilmezler, kusurlarına bakma, onlara hidâyet ver " demek büyüklüğünü gösteren Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem gibi, haklarında hayır duâda bulunup Yüce Rabb'imizin kendilerinde hayır görüp hidâyet verdiği ve doğru yola iletdiği kullarından olmaları için "Yâ Rabb, içinde bulunduğumuz Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 52 toplum câhil bir haldedir, bir takım akıl, îmân ve iz'ân yoksulu içimizdeki dışımızdaki İslâm ve Müslüman düşmanı hâin eller tarafından dînî hakikatleri göremez, işite mez, anlayamaz bir hâle getirilmişlerdir Bunun için onlar hakkı bilmiyorlar, onların kusurlarına bakma, onlara hidâyet ver İslâm Dîni'ni doğru anl ayıp doğru yaşamaya çalışarak r ızânı kazanan kullarından eyle " diye duâ etmek ; veyâ kendilerine hid âyet nasib olmayacaksa , Hazreti Nuh aleyhi's- selâm'ın dokuz yüz elli sene lik da'vetine uymayan ve her gün kendisini aşağılayıp hakâret eden kavmine karşı yapmış olduğu ( َ ف ْ ن َ م َ و ِ � �َ � َ و ا ً ح ْ ت َ ف ْ م ُ ه َ ن ْ ي َب َ و ِ � ْ ي َب ْ ح َت ْ فا َ م ِ ع َ ي َ ن ِ م َ ي ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا :(Yâ Rabb ), Benimle onların arası ndaki hükmü, Sen ver de beni ve berâberimdeki mü'minleri kurtar )86 duâsını ve Lût aleyhi's- selâm'ın ( َ نو ُل َ م ْ ع َي ا �ِ م ي ِ ل ْ ه َ أ َ و ِ � �َ � � ب َ ر :Yâ Rabb, beni ve ehlimi (ve îmân eden mü'minleri) onların yapageldikleri (kötülüğ) ün (azâb) ından kurtar) 87 ( � ب َ ر َ لا َق ْ نا َ ني ِ د ِ س ْ ف ُ م ْلا ِ م ْ و َ ق ْلا ى َل َ ع ِ � ْ ر ُ ص : De ki: Yârab, fesadcılar gürû huna karşı bana yardım et" 88 du âsı nı yaparak Yüce Rabb'imizin, bizi ve bizler gibi inanıp îmânını , amelini, ahlâkını ve muâmelâtını muhâfaza etmeye çalışan din kardeşlerimizi kurtarmasını niyaz e derek "Yâ Rabb , bizim ile ve biz im gibi inanan mü'min kulların ile , onlar arasındaki hukmü Sen ver de, bizi ve bizim gibi inanıp amel eden mü'min kullarını Sen kurtar " duâsında bulunmakdır 86 -Şuarâ', 118 "Biz de duâsını kabû edib kavmini suda boğarak helâk etdik" Sâff ât, 75-76 87 -Şuarâ', 169 88 -Ankebut, 30 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 53 Bugünlerd e, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Yeni bir anayasayı tartışma vakti geldi" sözleri ; Adâlet Bakanı Abdülhamit Gül'ün "Bugün , 1921 Anayasası'nın rû huyla, yine cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken yeni bir toplumsal sözleşmeyi, yine Gazi Meclis' imizin, milletimizin iradesiyle yeni Anayasa ile taçlanacağına olan inancımız tamdır " sözleri ; ve AKP'li Bülent Turan'ın "Tekrar besmele çekmenin önünde engel kalmadı" sözleri de, böyle bir duânın gerçekleşeceğine , siyâsî de olsa , bir ışık tutar gibidir Çünkü böyle bir başarı, ancak, ( َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ً ىد ُ ه : Bu (Kur’ân), müttekîler için bir hidâyet dir) âyet -i kerîme'si ile ifâde buyurul an Müttakî 'lik vasfına sâhi p Müslümanlar ile mümkündür Çünkü, yıllarca, İslâm Dîni'ni ve onun m ensubu Müslümanları, bilhâssa Müslüman Türkl eri yıkıp yok etmeye çalışan düşmanlar ve içimizde bulunup da onların menfur emellerine âlet olan akıl, îmân ve iz'ân yoksulu müslüman görünümlü münafık ve müşrikl er, elb etteki böyle bir duâya âmin dem eyeceklerdir Bunun için İslâm Dîni esâsları ile , her türlü fitne, fesad , şirk ve anarşik olayların ana kaynağı olan demokrasi sistemleri ve Türkiye Cumhuriyeti demokratik , lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir gi bi anayasa hukmü arasında , hiçbir ilişki yokdur Böyle olduğu için de, demokrasi denilen si stem ve onun îcâbları, tamâmiyl a İslâm Dîni dışında bir sistemdir Ayrıca İslâm Dîni’nde, sınırsız bir özgürlük ve mesnedi olmayan bir hakk-hukuk iddiâsında bulunmak; herkesin kendi gönlüne göre bir yaşam tarzı seçmesi, dilediğine inanıp dilediğini kabûl etmemesi, işine geldiği şekilde bir Müslümân’lık iddiâsında bulunması, mümkün değildir Çünkü Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 54 bu konuların hepsinde muhayyer olmadıkları gibi ilâhî emir ve yasak ları aynen yerine getirmek mecbûriyyeti vardır Bunun için Cenâb -ı Hakk, Kur’ân -ı Kerîm’inde, dilediği gibi yaşama arzûsunda olanları veyâ İslâm’ın emir ve nehiy’lerini kendi keyf ve isteklerine göre te’vîl ve tefsir edenleri veyâ demokrasi, lâiklik , özgürlük gibi İslâm dışı sistemleri kabul edip reform ve çağdaşlık nâmı altında bir devlet sistemi kurmayı bir başarı ve bir ma'rifet sayanları, açık bir dalâlet ve şirk olarak bildirmiş ve -aşağıdaki âyet -i kerîme'de belirtildiği gibi - gerekli uyarıları yapmışdır َ و ٍ ن ِ م ْ ؤ ُ م ِ ل نا َ ك ا َ م َ و ْ ن ِ م ُة َ ر َ ي ِ ْ �ا ُ م َُ � َ نو ُ ك َي ْ نَأ ًار ْ م َا ُه ُلو ُ س َ ر َ و ُ �ا َ ى َ ض َق ا َ ذ ِ إ ٍ ة َن ِ م ْ ؤ ُ م � ْ م ِ ه ِ ر ْ م َا ط ًاني ِ ب ُ م ً�� َ ض � ل َ ض ْ د َ ق َ ف ُه َلو ُ س َ ر َ و َ �ا ِ ص ْ ع َي ْ ن َ م َ و “Allâh ve Peygamber’i bir işe hukmetdiği zama n, mü’min olan bir erkek ile mü’min olan bir kadın için (ona aykırı) işlerinde kendilerine (bir) muhayyerlik yokdur, (Allâh’ın ve Rasûl’ünün emri hilâfına hareket ve ihtiyâr câiz değildir) Kim Allâh’a ve Rasûl’üne isyân ederse muhakkak ki o, ap açık bir sapıklıkla yolunu sapıtmışdır” 89 َ ع ُ ش ْ ع َي ْ ن َ م َ و ْ ض �ي َ ق ُن ِ ن َْ � � رلا ِ ر ْ ك ِ ذ ْ ن ني ِ ر َق ُه َل َ و ُ ه َ ف ًان َاط ْ ي َ ش ُه َل َ ن ُ ود َت ْ ه ُ م ْ م ُ ه � ن َ أ َ ن ُ وب َ س َْ � َ و ِ لي ِ ب � سلا ِ ن َ ع ْ م ُ ه َنو � د ُ ص َي َل ْ م ُ ه � ن ِ إ َ و َ ءا َ ج ا َ ذ ِ إ � � َ ح ْ ي َب َ و ِ � ْ ي َب َ ت ْ ي َل ا َي َ لا َق ا َن َ ك َن ُ ني ِ ر َ ق ْلا َ س ْ ئ ِ ب َف ِ ْ ي َ ق ِ ر ْ ش َ م ْلا َ د ْ ع ُب ْ ن َل َ و ْ ن َي َ م ْ و َ ي ْلا ُ م ُ ك َ ع َ ف َ ظ ذ ِ إ َ نو ُ ك ِ َ � ْ ش ُ م ِ با َ ذ َ ع ْلا ِ � ْ م ُ ك � ن َ أ ْ م ُت ْ م َل “Kim o Rahmân (olan Allâh) ın zikrinden göz yumarsa (gâfil olup ondan yüz çevirir, emir ve nehiylerine göre hareket 89 -Ahzâb, 36 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 55 etmezse) biz de ona şeytanı musallat ederiz Artık o, onun (ayrılmaz) bir arkadaşıdır” “Şübhesiz ki bu (şeytan) onları yoldan çıkarır, onlar da kendilerinin hidâyetde (doğru yolda) olduklarını sanırlar” “Nihâyet (hesâb günü olan kıyâmet gününde) o, bize geldiği zaman, -Kâşki seninle benim aramda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı (da sen bana arkadaş olmasaydın) Sen ne kötü bir ar kadaş (mışsın) - der, (ama artık iş işden geçmişdir) ” “(Bu temenniniz ve pişmanlığınız) bugün size aslâ bir fâide vermez Çünkü (hepiniz, dünyâda iken nefislerinize) zulm etdiniz Muhakkak ki hepiniz de azâbda ortaklarsınız” 90 ِ لي ِ ب � سلا ِ ن َ ع ْ م ُ ه � د َ ص َف ْ م َُ �ا َ م ْ ع َ أ ُ نا َط ْ ي � شلا ُ م َُ � َ ن �ي َ ز َ و َ نو ُ د َت ْ ه َي َ � ْ م ُ ه َ ف "Şeytan onların amellerini , (yaptıkları kötü amel ve inançlarını ) süslemiş de kendilerini yoldan saptırmış; onun için (gittikleri yolun doğru olduğunu zannederek) doğru yola giremiyorlar" 91 ِ لي ِ ب َ س َ ر ْ ي َ غ ْ ع ِ ب �ت َي َ و َ ىد ُْ �ا ُه َل َ� ي َ ب َ ت ا َ م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م َ لو ُ س � رلا ِ ق ِ قا َ ش ُي ْ ن َ م َ و َ م � ن َ ه َ ج ِ ه ِ ل ْ ص ُن َ و � � َ و َ ت ا َ م ِ ه � ل َ و ُن َ ي ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ط ًا� ِ ص َ م ْ ت َءا َ س َ و ع "Kim kendisine doğru yol besbelli oldukdan sonra Peygambere muhâlefet eder, mü' minlerin yolundan başkasına uyu p giderse onu, döndüğü o yolda (kendi hâline) bırakırız (Âhiretde de) kendisini Cehennem’e koyarız O, ne kötü bir yerdir" 92 90 -Zuhrûf, 36 -37-38-39 91 -Neml, 24 92 -Nisâ', 1 15 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 56 1947- 1949 yılları arasında hazırlanıp sinsi bir siyâsî oyun la, Sovyet tehdidine karşı Yeşil Kuşak Teorisine hizmet edecek, ABD’nin değer ve görüşlerine uygun bir toplum yetiştirilmesi için 13-Mart-1950 tarih ve 5596 sayılı yasa ile resmen imzâlanı p 18-Mart- 1950 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Fullbright anlaşması; diğer bir ifâde ile ( Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu ile), Türk milli eğitim sistemi nin ve Türk milli eğitim müfredatının, Türkiye’deki Amerikan Büyük Elçisinin başkanlığı altı ndaki bir komisyonun belirlemesine teslim edi lişi;93 Fransa’nı n Strazburg kentinde 93 -Yeşil Kuşak Teorisi, ılımlı, denetlenebilir bir İslâm’ı , siyâsî bir oyunla, SSCB’ye ve komünizm e karşı, bir panzehir olarak kullanma projesidir ki tahrîbâtı, yıllardan beri, hâlen devam edip gelmektedir Bu hususta fazla bilgi için bak :18-Mart-1950 târihli Resmî Gazete'ye ve Emekli Tuğamiral İlker Güven'in "Milli egemenliğimiz Amerika’nın ipoteği altında" ki yazısına Özgürlük Meydanı 13-Kasım -2019 Fullbright anlaşması'nı imzalay an İnönü'nün i'tirâfı: “Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemesini istiyoruz Herkes aynı şeyden söz ediyor Nasıl yapacağım ben bunu? Karar verec eğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar Yapabilirler mi bunu? Hepsinin çevresinde uzman denen yabancılar dolu İğfal etmeye çalışıyorlar Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor Sonucu, memurlardan önce sefirden öğreniyorum Bağımsızlık savaşından son ra Lozan ’da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu Yoksa sınırlar zaten fiili durum idi Tazminat işin i iki devlet aramızda çözerdik Bütün mücadele idaremize yapılmak istenen müdahale yüzü nden çıktı Bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar Dayattık Biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk Onlar bizim neden inatla red ettiğimizi biliyorlardı Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları va at ederler İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir Ondan sonra sökebilirsen sök Gitmezler Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek Yoksa ne bağımsız dış politika, ne bağımsız iç politika güdemezsiniz Havanda su döversiniz Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez …” Zeki Mercan, Fatih Haber Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 57 düzenlenip Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda onaylanan Avrupa Konseyi Sözleşmesi , 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için “İstanbul Sözleşmesi” ismiyle anılan ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanan ve 01- Ağustos - 2014’de yürürlüğe giren; 2014-2016 yıllarında Orta Öğretim Genel Müdürlüğü organizesiyle on ayrı ilde, liselerin 11 ve 12 sınıf öğrencilerine “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi (ETCEP)” başlığıyla seminer konu su olarak sunulan “Kadın lara Yönelik Şiddetle mücadele Sözleşmesi” nin kabul edilip yürürlüğe konuluşu , gibi çalışmalar, kendi öz benliğimizi, dînî kimliğimizi, asırlardan beri dünyanın bir denge unsuru olan Müslüman Türk kudretini ve İslâm Dîni’nin esaslarına göre kurulmuş olan aile yapısını tahrife yönelik birer çalışma olduğundan , bu şekildeki çalışmalar ile varlığımızın , birliğimizin ve devletimizin devâmı olan halkımızın ve genç yavrularımızın ekseriyyeti , dînî hakikatleri göremez, işitemez ve anlayamaz bir hâle getirildiği gibi, men subu oldukları İslâm Dîni de, içimizde bulunup da müslümanım diyen ve kula kul olmayı bir başarı sayarak de mokrat, lâik, sosyal ve inkilapçı geçinen akıl, îmân ve iz'ân fukaraları eliyle, karma karışık bir hale getirilmişdir Neden böyle olduk! ( ِ � ِ ر َ ك ْلا َ ك �ب َ ر ِ ب َ ك � ر َ غ ا َ م ُ نا َ سن ِ ْ �ا ا َ ه �ي َ أ ا َي � ي ِ ذ � لا َ ع َ ف َ كا � و َ س َف َ ك َ ق َل َ خ َ ك َل َ د � :Ey insan, O (lûtf-ü) keremi bol (olan nihâyetsiz kerem sâhibi) Ra bb'ine karşı seni aldatan ne? (Ki O'na isyan edip duruyorsun?) ( Şunu iyi bil ki, Seni yaratan, sana sâlim uzuvlar veren, sana şu nizâm ve i'tidâli bahşeden O'dur) 94 ilâhî hitabına , nasıl cevap vereceğiz ? 94 -İnfitâr, 6 -7 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 58 Neden, böyle olduk! Onlar kadar aklımız mı yok? Fikrimiz mi yok? Düşüncemiz mi yok? Neyimiz eksik ki iki yüz seneye yakın bir zamandan beri onların şirk, küfür, nifak , fesad gibi pis yaşayışlarına imrenerek onlar gibi olmaya çalışıyoruz? Neden, dünyâmızı âhiretimizi garanti altına alan İslâm'ın şemsiyesi altında toplanmıyoruz da, her türlü fitne, fesad, tefrika ve ihtilâfın; şirkin, küfrün ve anarşik olayların ana kaynağı olan demokrasi şemsiyesi altında toplanmayı doğru bir ma'rifet kabul ediyoruz? Yoksa, yıllardan beri, genç yavrularımızı helâk etmek ve yüce Rabb’imizin bir lûtf -i ilâhîsi olan yüce dînimizi karma karışık edip içinden çıkılmaz bir hale getirmek için çalışan ve içlerindeki kin, nefret ve düşmanlık duyguları hiçbir zaman eksik olmayan İslâm ve Müslüman düşmanlarının; bi’l -hâssa Müslüman Türk düşmanlarının, sinsi ve mel’un telkinlerine kapılarak şirk, küfür, nifak ve fesad batılığına düşmeyi bir ma’rifet mi sanıyoruz ? Yoksa, kadın hakları ile ilgili şu âyet -i kerîme’de ifâde buyurulan gerçekler gözlerimizin önünde dururken, İslâm ve Müslüman Türk düşmanlarının sinsi ve şeytânî tuzaklarına düşmeyi ; bir milletin, bir toplumun, bir ailenin temel dayanağı olan kadınlarımızın onların sefîh ellerindeki edeb ve hayâdan yoksun , analık vasfından uzak kadınları gibi olma larını, çağdaş medeniyet mi sanıyoruz ? ِ م م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ُ م ُ ك �ب َ ر او ُ ق � تا ُ سا � نلا ا َ ه �ي َ أ ا َي ْ ن َ ن ا َ ه ْ ن ِ م َ ق َل َ خ َ و ٍ ة َ د ِ حا َ و ٍ س ْ ف ً �ا َ ج ِ ر ا َ م ُ ه ْ ن ِ م �ث َب َ و ا َ ه َ ج ْ و َ ز ِ ن َ و ًا� ِ ث َ ك ً ءا َ س ج اوُ ق � تا َ و َ ءا َ س َت ي ِ ذ � لا َه ّللا َ نو ُل َ ْ �ا َ و ِ ه ِ ب َ ما َ ح ْ ر ط ا ًبي ِ ق َ ر ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ نا َ ك َه ّللا � ن ِ إ Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 59 "Ey insanlar, sizi bir tek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini v ücûde getiren ve ikisinden de bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabb’iniz den korkun" " (Ayrıca) kendisi (nin adını öne sürmek suretiy) la birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh’dan ve (rahim sâhibesi kadınların haklarını ve onlar sebebi ile meydana getirdiğiniz ) akrabalık (bağlarını) kırmak dan , korkun ( sakının ) Çünkü Allâh sizin üzerinizde tam bir gözeticidir” 95 İlâhî hakikat i, böyle olduğu halde , apaçık bir düşmanımız olan insan ve cin şeytanları, şu âyet -i kerîme ve benzerleri nde ifâde buyurulan kötü netîcelerin en açık bir müsebbibidirler ki bu âyet -i kerîme'de şöyle buyurulmuşdur: َ و ْ م ُ ه ُ ؤ َاك َ ر ُ ش ْ م ِ ه ِ د َ� ْ و َا َ ل ْ ت َ ق َ ي ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ن ِ م ٍ � ِ ث َ ك ِ ل َ ن �ي َ ز َ ك ِ ل َ ذ َ ك ْ م ُ هو ُ د ْ ر ُ ي ِ ل ا ُ وس ِ ب ْ ل َ ي ِ ل َ و ْ م ُ ه َ ني ِ د ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُ �ا َءا َ ش ْ و َل َ و َ نو ُ ر َ ت ْ ف َي ا َ م َ و ْ م ُ ه ْ ر َ ذ َف ُه ُ ول َ ع َ ف ا َ م “Böylece onların (o müşriklerin, fâsıkların hem fikir olan) ortakları, müşrik lerden (ve fâsıklardan) çoğuna, (a)- hem onları (Müslüman’ları) helâke düşürmek, (b)- hem de kendilerine karşı dinlerini karma karışık edip bozm nıak için -, 95 -Nisâ’, 1 Rasûlü'llâh aleyhi's-selâm , "Sırât üzerinden Ümmetini en evvel geçirecek olan ben olacağım" buyurduğu hadisi şerîf'inin so nunda, "Sırâtın her iki yanında ellerinde ateşden çengeller olan bir takım melekler durup o çengeller ile, ( yakalanması istenilen) insanları kapıp çeke rler" " Emânet ile sıla-i rahm de oraya gönderilip Sırât'ın sağlı sollu iki yanına du rurlar H âin ile emîn , sıla -i rahmi (kadın haklarını ve kadınlar sebebi ile meydana getir diğiniz akrabalık haklarını ) yerine getirenler ile getirmeyenler arasında, şâhidlik yapıp hakkı yerine getirenleri müdâfaa edecek ler, bâtılı kabûl edip onunla uğraşanların da aleyhinde bulunacaklardır" buyurmuşdur S B M Tecrîd -i Sarîh Tercemesi,C 2 ss 829 -836 Ahmed Naim Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 60 evlâtlarını öldürmeyi (doğru yoldan saptırıp dalâlet’de bırakmayı, dînî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi) süslü (güzel bir şey’ imiş gibi) gösterdi (ler) Allâh dileseydi, bunu yapamazlardı O halde onları, uydurdukları (iftirâları) ile baş başa bırak” 96 96 -En’âm, 137 Kur'ân -ı Kerîm'in bu âyet -i kerîmesinde zikri geçen "Katl: Öldürme" lâfzı, Fıkıh Usûlü ilmindeki lâfız kurallarına göre: 1-Hakîkat olarak alınırsa, maddî benliği yok etme (öldürme) ma'nâsı anlaşılır Bu manâya göre, "İns ve cin şeytanları, müşriklerin çoğunu, akıllarını, fikirlerini, du ygularını, bir takım kuruntular ile ifsâd etdiler Onlara, fakirlik k orkusu ile yetişmiş çocuklarını öldürmeyi, putlara kurban etmeyi, kızlarını diri diri mezara gömmeyi, iskât-ı cenîn etmeyi, bu sûretle de kendi nesillerini kendilerine kı rdırmayı, bir iktisâd, bir akıl, bir nâmûs ve bir dîn işi gibi iyi bir şey' olarak telkîn etd iler ve bunu da (yukarıdaki) iki maksad için yaptılar" ma'nâsı anlaşılır (Elmalılı, C 3 ss 2063) (1960 Baskısı) 2-Mecâz olarak alınırsa, ma'nevî benliği yok etme (öldürme) ma'nâsı anlaşılır ki bu ma'nâya göre de, ْ نَأ ا َ ن َنو ُ ر ُ م ْ أ َت ا ِ ب َ ر ُ ف ْ ك � ن ْ نَأ ُه َل َ ل َ ع َْ � َ و ِ ه � لل دا َ د ً ا ط َ ب ْ ل َ م ْ ك ُ ر ِ را َ ه�نلا َ و ِ ل ْ ي � لا ْ ذ ِ إ :Hayır, gece gündüz (işiniz) hilekârlık idi Bize de Allâh’ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emr ediyordunuz)" (Sebe',33) âyet-i kerîme’sinin ifâdesine göre binbir türlü hîle ve desî se ile, ( ِ ل او ُ ع َ م ْ س َت َ � ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا ا َ ذ َ ه َ نو ُب ِ ل ْ غ َ ت ْ م ُ ك � ل َ ع َل ِ هي ِ ف ا ْ و َغ ْلا َ و : Sakın şu Kur'ân'ı dinlemeyiniz Okunduk ça gürültü ediniz Belki gâlib gelirsini z (susturursunuz) " (Fussılet, 26 ) âyet -i kerîme’sinin ve bunlar gibi diğer âyet -i kerîme’lerin ifâdesine göre de, akla hayâle gelmedik baskılar ile, "Beyinlerini yıkayarak hakk yoldan döndürüp kendi çocuklarını, ke ndi nesillerini helâke götürmeyi, onları Sırat -ı müstekîm’den, İslâm yolundan uzaklaştırmayı, boş ve faydasız şeyler ile meşgul edip dînî hakîkatleri, göremez, i şitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için iyi bir şey' imiş gibi telkîn etdiler ve bunu da (yukarıdaki) iki şey' için yaptılar " ma'nâsı anlaşılır ki bu şekilde bir öldürme, maddî varlıkl arını öldürmeden daha şedîddir Çünkü birinci şekilde öldürülen evlatları n - aslî (fıtrî) îmân’ları bozulmadığı için - cennetlik olma durumları vardır İkinci şekilde öldürülen ( dînî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirilip şuursuz bir şekilde körü körüne İslâm düşmanlığı yapan, ins ve cin şeytanlarının istediği bir ne sil hâline getirilen) evlâtların ise, - hakk yola yönelip kendilerini kur taramazlarsa, diğer bir ifâde ile ezeldeki aslî Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 61 Aynı şekilde , ( َ نو ُ ك َي َ و ة َن ْ ت ِ ف َ نو ُ ك َت َ� � � َ ح ْ م ُ هو ُل ِ تا َق َ و ِ ه ّل ِ ل ُ ني �دلا ط ْ نا ِ ن ِ إ َف ْ و َ ه َ تا َ ي ِ م ِ لا � ظلا ى َل َ ع � � ِ إ َ نا َ و ْ د ُع َ� َف : (Ey Mü’min’ler), fitne (den eser) kalmayıncaya, din de (şunun bunun değil) yalnız Allâh’ın (dîni) oluncaya kadar onlarla savaşın (Eğer Müşrik’ler, şirk’den , fitne ve fesaddan) vaz geçerlerse artık zâlimlerden başkasına bir husûmet yokdur” 97 buyurulduğu halde , ( َ ن ْ ت ِ ف ْلا َ و ِ ل ْ ت َ ق ْلا َ ن ِ م � د َ ش َا ُة ج :Fitne katilden beterdir) 98 âyet- i kerîme’s inde ifâde buyurulan fitne şekillerini, iç ve dış düşmanlarımızın telkinlerine kapılıp binbir türlü hîle ve desîseler ile çağdaş medeniyetin, modanın, kalkınmanın ve yenilikçiliğin bir gereği olarak kabul edip îmândan sonra fâsıklığa mı döndük? Eğer böyle isek , ( ِ ْ �ا َ س ْ ئ ِ ب ُ م ْ س ِ نا َ� ِ ْ �ا َ د ْ ع َب ُ قو ُ س ُ ف ْلا ج : Îmândan sonra fâsıklık ne kötü bir addır !) Âyet -i kerîme’sinde ifâde buyurulan netîce, bizim için hak olmaz mı ? (fıtrî) îmân’larını kendi hür irâdeleri ile Kesbî îmân’a çeviremezlerse - ebedî olarak cehennemlik olma durumu vardır İçinde yaşadığımız bu zamanda ise, her iki şekli de, her zaman ve her yerde, muhtelif şekillerde görmek mümkündür 97 -Bakara, 193 98 -Bakara, 191 Fitne : İmtihân, sınav ve sınama ma’nâsına geldiği gibi, bir ad amı veyâ bir topluluğu azdırmak, doğru yoldan saptırmak, dâhilî ih tilâf, ayrılık, karışıklık, küfr, azgınlık, sapıklık, günah işlemek, rüsvaylık, belâ’, a zâb, çirkin olan bir şey’i beğenip kalbin ona meyl ve muhabbet etmesi, ma’nâlarına da gelir İmâm Birgivî Hazretleri de, Tarîkât -ı Muhammediyye adlı eserinde, fitneyi şu şekilde ta’rîf ve tavsîf eder: “Fitne, insanları, meşrû’ bir fâide olmaksızın, ızdırâba, ihtilâle, ihtilâf a, mihnet ve belâ’ya düşürmekdir ki kalbe ârız olan âfetlerdendir” Kurân -ı Hâkîm ve Meâl -ı Kerîm, C 1 ss 52 Hasan Basri Çantay Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 62 Yoksa, asırlar boyunca Kur’ân’ın rehberliğindeki Hakk Yol, Doğru Yol, gözlerimizin önünde dururken bâtıl yolları mı tercih etdik? Yoksa, Hakk ile bâtılı birbirine karıştırmadan, “fitne (den eser) kalmayıncaya, din de (şunun bunun değil) yalnız Allâh’ın (dîni) oluncaya kadar onlarla savaşacağımız yerde” 99 aşağıdaki Hadîs -i şerîf’de ve âyet -i kerîme’de ifâde buyurulduğu gibi Hakk ile bâtılı birbirine karıştırıp mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak veyâ mü'min olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, dînimizi az bir dünyâ metâı mukabilinde sataca k bir hâle mi geldi k? ى ِ س ُْ� َ و ًان ِ م ْ ؤ ُ م ُ ل ُ ج � رلا ُ ح ِ ب ْ ص ُي ِ م ِ ل ْظ ُ م ْلا ِ ل ْ ي � للا ِ ع َط ِ ق َ ك ًان َت ِ ف ِ ل َام ْ ع َ� ْا ِ ب ا ُ ور ِ د َاب َاي ْن � دلا َ ن ِ م ٍ ض َ ر َ ع ِ ب ُه َني ِ د ُ عي ِ ب َي ًار ِ ف َاك ُ ح ِ ب ْ ص ُي َ و َان ِ م ْ ؤ ُ م ى ِ س ُْ� ْ و َ أ ًار ِ ف َاك "Karanlık gecenin (zifîrî) karanlıkları gibi fit neler zuhur etmeden amellere koşuşun (Zîrâ o fitneler zuhur edince) kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak veyâ mü'min olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, dînini (az) bir dünyâ metâı mukabilinde satacakdır" 100 َ ن ِ م َ و ِ سا � نلا َ ه ّللا ُ د ِ ه ْ ش ُي َ و ا َي ْ ن � دلا ِ ةا َي َْ �ا ِ � ُه ُل ْ و َ ق َ ك ُب ِ ج ْ ع ُي ن َ م ِ � ا َ م ى َل َ ع ِ ما َ ص ِ ْ �ا � د َل َ أ َ و ُ ه َ و ِ ه ِ ب ْ ل َ ق ى َ ع َ س � � َ و َ ت ا َ ذ ِ إ َ و َ ك ِ ل ْ ه ُي َ و ا َ هي ِ ف َ د ِ س ْ ف ُ ي ِ ل ِ ض ْ ر َ�ا ِ � َ ث ْ ر َْ �ا َ ل ْ س � نلا َ و ط ُ ه ّللا َ و َ دا َ س َ فلا � ب ِ ُ � َ� ُ ه َل َ لي ِ ق ا َ ذ ِ إ َ و ُه ْت َ ذ َ خ َ أ َه ّللا ِ ق � تا ُ ة � ز ِ ع ْلا ِ ْ � ِ �ا ِ ب ُ م � ن َ ه َ ج ُه ُب ْ س َ ح َف ط ُ دا َ ه ِ م ْلا َ س ْ ئ ِ ب َل َ و “İnsanlardan öylesi vardır ki, onun (bu) dünyâ hayâtı hakkındaki sözü hoşunuza gider (de sizi imrendirir) ve o, 99 -Bakara, 293 100 -Müslim, Îmân, (186 nolu h ş ) Sahîh -i Müslim Terceme ve şerhi,C 1 ss 446 Ahmed Davudoğlu Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 63 kalbinde olana Allâh’ı şâhid getirir (de sizi kendisine inandırmaya çalışır) Halbuki o, (İslâm) düşmanlarının en yamanı (en gaddarı) dır” “O, yeryüzünde (bir) iş başına geçdi mi orada fesâd çıkarmaya, hars’i (elinizin emeği olan her şey’i) ve nesl’i, kökünden kurutup yok etmeye (helâk etmeye) koşar (çalışır) Allâh fesâdı sevmez (ve fesâd çıkaranları da sevmez)” “Ona: -Allâh’dan kork (da böyle hareket etme - denildiği zaman, izzet (-i nefsi, câhilâne gurûr ve kibir) i onu (tutar, onurlandırır da daha ziyâde) günah işlemeye götürür İşte böylelerinin hakkından ancak Cehennem gelir O ne fenâ’ yatakdır (ve ne kötü yatılacak bir yerdir) ” 101 ْ م َُ � َ لي ِ ق ا َ ذ ِ إ َ و او ُ د ِ س ْ ف ُ ت َ� َ ْ �ا ِ � او ُلا َق ِ ض ْ ر َ نو ُ ح ِ ل ْ ص ُ م ُ ن َْ � ا َ� � ِ إ “(Bunların ), Kendilerine,- Yer (yüzün) de (fitne ve) fesâd yapmayın - denildiği zaman, -Biz ancak islâh edicileriz - derler” “Gözünü aç Onlar muhakkak ki fesâd’cıların ta kendileridir Fakat farkında değildirler” “Onlara -insanların ( müslümân’ların) inandığı gibi (siz de) inanın - denilince - Biz de mi o beyinsizlerin inandığı gibi inanacağız - derler Dikkât et ki (asıl) beyinsizler hiç şübhesiz kendileridir Fakat bilmezler” 102 “(Onlar, bu halleri ile) bir sürü sağırlar, bir sürü dilsizler, bir sürü körlerdir Artık (Hakk’a) dönmezler” 103 101 -Bakara, 204- 205-206 102 -Bakara, 11-12-13 103 -Bakara, 18 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 64  Rasûlü’llâh aleyhi’s-selâm ’ın tavsiyesi Hazret-i Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem’ in, aşağıdaki hadîs -i şerîf’lerde ifâde buyurduğu fitnelerin , ya’nî ihtirâs, bid’at, tefrîka, ihtilâf, anarşi, terör, katil, parti taassubu, moda, özgürlük iddiâları, hakk isteme arzûları ve demokratik istekler şeklinde, insana ümidsizlik, endîşe ve dehşet veren, küçüğünden büyüğüne korku salan, sokaklara döken, ne olduğu belirsiz şey’lerin , zifîrî karanlıklar gibi başımıza üşüştüğü b ugünlerde ve bundan sonra da üşüşmek de devam etmesi kuvvetle muhtemel olan zaman ve zeminlerde, İslâm âlemi, bu gün , bu fitnelerin dünyevî azâbını yaşayıb durmaktadır ki bu hallerden kurtuluşun tek çâresi, İslâm Dîni’ni, Ehl -i sünnet ve’l -cemâat esâslarına göre öğrenip yaşamaya ve yaşatmaya çalışmakla mümkündür “Muhakkak ki ileride muzlim gece kıt’aları (zifîrî gece karanlıkları) gibi fitneler olacakdır Denildi ki -Yâ Rasûl a’l lâh, ondan necât (kurtuluş) ne? - Buyurdu ki Allâhü Teâlâ’nın Kitâbı (Kur’ân -ı Kerîm) dir Onda sizden evvelkilerin haberi, sizden sonrakilerin haberi, birbirinizin arasındaki şey’lerin hukmü vardır O bir hezl (boş söz) değil, (hakk ile bâtılı birbirinden ayıran) bir fasıldır O’nu tecebbüren (kibirlenip büyüklenerek) terk edenin Allâh belini kırar Doğru yolu O’nun gayrisinde arayanı, Allâh dalâlete düşürür O, Allâh’ın habl -i metîni (sapasağ lam bir ipi), nûr -i mübîn’i (apaçık bir nûru) dir Zikr -i hakîm’dir Sırât -ı müstekîm’dir Keyiflerin sapıtmamasına, re’ylerin dağılmamasına yegâne sebeb O’dur Ulemâ’, O’na doymaz Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 65 Etkıyâ’ (Allâh korkusu ile günah işlemekden çekinenler) O’ndan usanmaz O’nun ilmini bilen ileri gider O’nunla amel eden me’cûr olur (sevab kazanır) O’nunla hukmeden adâlet eder O’na sımsıkı sarılan doğru yola hidâyeti bulur” 104 Câbir radıya’llâhü anh ’den rivâyet edilen şu hadîs -i şerîf de, bu hakîkatleri te’yîd edip gözlerimizin önüne sermektedir “Sözlerin en hayırlısı Allâh’ın Kitâb’ı (Kur’ân -ı Kerîm) dir En hayırlı hidâyet, Hazreti Muhammed aleyhi’s -selâm’ın irşâd ve hidâyeti’dir Din işlerinin en fenâları sonradan uydurulan şey’lerdir ve her bid’at bir dalâlet’dir” 105 Kezâ, büyük Sahâbî Abdu’llâh ibn -i Mes’ûd radıya’llâhü anh ’ ın talebelerine yaptığı şu vasiyetleri de, içinde bulunduğumuz şu zamanda bize büyük bir ışık tutmakta ve fitne, fesâd, tefrika, ihtilâf zamanlarında nasıl hareket etmemiz lâzım geldiğini gözlerimizin önüne sermektedir: “Kardeşlerim, ilim ortadan kalkmadan ilim tahsîline ehemmiyet veriniz İlmin ortadan kalkması, tabii ehl -i ilm’in ölümü iledir Sizden hiçbiriniz, kendisine ne zaman mürâceat edileceğini ta’yîn edemez Fakat yakında bir sınıf insanlar ile karşılaşırsınız ki onlar, sizi, Kitâbü’llâh’a da’vet etdiklerini iddia ederler Halbuki bu ehl- i bid’at, Kitâbü’llâh’ı arkalarına atdıklarını fark edemezler Böyle dalâlet zamânında, ilmin sâye -i irşâdına sığınmanızı tavsiye ederim Bid’at iltizam etmekden (bid’at olan şey’leri lüzumlu görerek yapmakdan), kelâmî tekellüf’den (hakîkatleri ikinci plâna atarak gösterişli konuşmalar yapmakdan), felsefî 104 -Ahmed İbn -i Hanbel, Müsned, C 1 ss 9l Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 30 Elmalılı Hamdi Yazır Dârimî, Sünen, Fedâilü’l -Kur’ân 105 -Riyâzü’s -Sâlihîn, C 1 ss 164 (172 nolu h ş ) (Sahîh -i Müslim) den Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 66 teammuk’dan (felsefî fikirler içerisine dalarak yeni yeni şey’ler ortaya koymakdan) sakınınız Dînimizin safvet -i asliyyesini (saf ve temiz hâlini) muhâfaza etmeye çalışınız” 106 َ و ُ ه َ ف ًان َاط ْ ي َ ش ُه َل ْ ص �ي َ ق ُن ِ ن َْ � � رلا ِ ر ْ ك ِ ذ ْ ن َ ع ُ ش ْ ع َي ْ ن َ م َ و ني ِ ر َق ُه َل َ ن ُ ود َت ْ ه ُ م ْ م ُ ه � ن َ أ َ ن ُ وب َ س َْ � َ و ِ لي ِ ب � سلا ِ ن َ ع ْ م ُ ه َنو � د ُ ص َي َل ْ م ُ ه � ن ِ إ َ و َ ءا َ ج ا َ ذ ِ إ � � َ ح َ ك َن ْ ي َب َ و ِ � ْ ي َب َ ت ْ ي َل ا َي َ لا َق ا َن ُ ني ِ ر َ ق ْلا َ س ْ ئ ِ ب َف ِ ْ ي َ ق ِ ر ْ ش َ م ْلا َ د ْ ع ُب ْ ن َل َ و ْ ن َي َ م ْ و َ ي ْلا ُ م ُ ك َ ع َ ف َ ظ ذ ِ إ ِ � ْ م ُ ك � ن َ أ ْ م ُت ْ م َل َ نو ُ ك ِ َ � ْ ش ُ م ِ با َ ذ َ ع ْلا “Kim o Rahmân (olan Allâh) ın zikrinden göz yumarsa (gâfil olup ondan yüz çevirir, emir ve nehiylerine göre hareket etmezse) biz de ona şeytanı musallat ederiz Artık o, onun (ayrılmaz) bir arkadaşıdır” “Şübhesiz ki bu (şeytan) onları yoldan çıkarır, onlar da kendilerinin hidâyetde (doğru yolda) olduklarını sanırlar” “Nihâyet (hesâb günü olan kıyâmet gününde) o, bize geldiği zaman, -Keşk e seninle benim aramda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı (da sen bana arkadaş olmasaydın) Sen ne kötü bir arakaş (mışsın)- der, (ama artık iş işden geçmişdir) ” “(Bu temenniniz ve pişmanlığınız) bugün size aslâ bir fâide vermez Çünkü (hepiniz, dünyâda iken nefislerinize) zulmetdiniz Muhakkak ki hepiniz de a zâbda ortaklarsınız” 107 ِ لي ِ ب َ س َ ر ْ ي َ غ ْ ع ِ ب �ت َي َ و َ ىد ُْ �ا ُه َل َ� ي َ ب َ ت ا َ م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م َ لو ُ س � رلا ِ ق ِ قا َ ش ُي ْ ن َ م َ و َ م � ن َ ه َ ج ِ ه ِ ل ْ ص ُن َ و � � َ و َ ت ا َ م ِ ه � ل َ و ُن َ ي ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ط ًا� ِ ص َ م ْ ت َءا َ س َ و ع 106 -Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarih Tercemesi, C 4 ss 63 Kâmil Miras (Hammâd ibn -i Ebî Süleymân rivâyeti) 107 -Zuhrûf, 36 -37-38-39 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 67 "Kim kendisine doğru yol besbelli oldukdan sonra Pe ygambere muhâlefet eder, mü' minlerin yolundan başkasına uyu p giderse onu, döndüğü o yolda (kendi hâline) bırakırız (Âhiretde de) kendisini Cehennem’e koyarız O, ne kötü bir yerdir" 108  Allâhü Teâlâ, İsyankâr kullarını hemen helâk eder mi ? Bütün bunlara rağmen, Allâhü Teâlâ, aşağıdaki âyet -i kerîme 'lerde ve benzeri âyet -i kerîme’lerde ifâde buyurulduğu gibi, bir toplumun içinde, İslâmî esâslara göre îmânı, ihlâsı, hakkı, sabrı, tevbe ve istiğfârı tavsiye eden insanlar bulunduğu müddetçe, şirk, küfür, nifâk, fesâd ve anarşik olaylar yüzünden o toplumu hemen helâk etmez İnşâa’llâh bizleri de helâk etmez Onları imtihana tâbi' tutup bir mâzeret beyân etmemeleri için, sonsuz rahmetinin gereği olarak , bir müddet daha mühlet verir Bu müddetden de istifâ de etmesini yine bilemezlerse, vay onların hâline! Bu sefer de azâbları arttıkça artar َ نو ُ ح ِ ل ْ ص ُ م ا َ ه ُل ْ ه َا َ و ٍ م ْ ل ُظ ِ ب ى َ ر ُ ق ْلا َ ك ِ ل ْ ه ُ ي ِ ل َ ك �ب َ ر َ نا َ ك ا َ م َ و “Senin Rabb'in - ehâlîsi (birbirini) ıslâh edib dururken de - o memleketleri sırf şirk ve küfür yüzünden (veyâ bir kısım zulümler nedeni ile hemen) helâk etmez” 109 ْ م ِ ه ِ م ْ ل ُظ ِ ب َ سا � نلا ُه ّللا ُ ذ ِ خا َ ؤ ُي ْ و َل َ و َ م ْ ن ِ م ا َ ه ْ ي َل َ ع َ ك َ ر َ ت ا ْ ن ِ ك َل َ و ٍ ة �بآ َ د ْ م ُ ه ُ ر � خ َ ؤ ُي ى� م َ س � م ٍ ل َ ج َ أ َ �إ ج َ ءا َ ج ا َ ذ ِ إ َف َ نو ُ ر ِ خ ْ أ َت ْ س َي َ� ْ م ُ ه ُل َ ج َ أ َ و ًة َ عا َ س َ� َ نو ُ م ِ د ْ ق َ ت ْ س َي 108 -Nisâ', 115 109 -Hûd, 117 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 68 "Eğer Allâh, insanları zulümleri yüzünden muâheze edecek olsaydı (yer) üstünde hiçbir canlı mahluk bırakmazdı Fakat O, bunları (insanları,) adlandırılmış (takdir edilmiş) bir müddete kadar gecikdirir Ecelleri geldiği zaman da , onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler" 110 Bununla berâber İslâm’ı, îmânı, ihlâsı, takvâyı, hakkı, sabrı, tevbe ve İstiğfârı tavsiye eden ilmi ile âmil, ilim ve takvâ ehli âlimlerin sözleri ve nasihatleri dinlenmezse; herkes kendi bildiğini yapmaktan geri kalmazsa ; insan hakları, özgürlük, lâiklik ve demokrasi diyerek , İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni şânına lâyık bir şekilde yaşamaya, yüceltip yaymaya çalışılmazsa , o zaman da Allâhü Teâlâ’nın azâbı, gazâbı ve ilâhî intikâmı , o topluma hakk olur Çünkü , Allâhü Teâlâ'nın emir ve nehiylerini dinlememekte ısrar eden toplumlar hakında, şöyle buyurulmaktadır: ُ ل ْ و َ ق ْلا َاه ْ ي َل َ ع � ق ََ � َاهي ِ ف ا ُ وق َ س َ ف َ ف َاهي ِ ف َ ر ْ ت ُ م َان ْ ر َ م َا ًة َي ْ ر َ ق َ ك ِ ل ْ ه ُن ْ ن َ أ َان ْ د َ ر َا ا َ ذ ِ إ َ و ه َان ْ ر � م َ د َف ٍ ح ُ ون ِ د ْ ع َب ْ ن ِ م ِ نو ُ ر ُ ق ْلا َ ن ِ م َان ْ ك َل ْ ه َا ْ م َ ك َ و ًا� ِ م ْ د َت َا ط "Biz bir memleketi helâk etmek istediğimiz vakit onun ni'met ve refahdan şımarmış elebaşılarına (ileri gelenlerine, Allâh'a, peygambere ve Kur'ân'a itâati) emr ederiz de onlar orada (bu emrimize rağmen) itâatden çıkarlar (Emirlerimizi dinleme yerek isyanlarını, fısklarını artırırlar da kendi hevâ ve heveslerine uyarlar) Artık o (memlekete) karşı azâb hakk olmuşdur İşte biz onu kökünden mahv -ü helâk etmişizdir" "Nûh ( devrin) den sonra nice asırlar (halkını) helâk etdik (helâk ettiğimiz gibi) " 111 110 -Nahl, 61 111 -İsrâ', 16 -17 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 69 ْ د َ ق َل َ و او َ د َت ْ عا َ ني ِ ذ � لا ُ م ُت ْ م ِ ل َ ع ِ ت ْ ب � سلا ِ � ْ م ُ كن ِ م او ُنو ُ ك ْ م َُ � ا َن ْ ل ُ ق َ ف ًة َ د َ ر ِ ق ِ ئ ِ سا َ خ َ ي ج ِ ل ً�ا َ ك َن ا َ ها َن ْ ل َ ع َ ج َف ا َ م ا َ ه ْ ي َ د َي َْ ي َب ًة َظ ِ ع ْ و َ م َ و ا َ ه َ ف ْ ل َ خ ا َ م َ و ِ ل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل "Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek) hakkında (ki dînî emrimizi , balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen (Eyle halkının başına gelenleri) her halde bilmişsinizdir İşte biz onlara (Dâvud lisânı ile) -Hor ve zelil maymunlar olun - dedik" "Biz onu, ( Eyle halkının bu kıssasını ), hem öndekilere, hem de sonrakilere ibret verici bir cezâ', mü'minlerden takvâya erenlere de bir öğüt yaptık" 112 � سلا ِ ن َ ع َ ن ْ و َ ه ْ ن َي َ ني ِ ذ � لا َان ْ ي َ ْ� َا ِ ه ِ ب ا ُ ور � ك ُذ َام ا ُ وس َن ا � م َل َ ف َ ني ِ ذ � لا َان ْ ذ َ خ َا َ و ِ ءو َ ن ُ وق ُ س ْ ف َ ي ا ُ ون َاك َا ِ � ٍ سي ِ ئ َب ٍ ب َاذ َ ع ِ ب ا ُ وم َل َظ ْ ن َ ع ا ْ و َ ت َ ع ا � م َل َ ف َ م ُه ْ ن َ ع او ُ ه ُن ا َ ي ِ ئ ِ سا َ خ ً ة َ د َ ر ِ ق او ُنو ُ ك ْ م َُ � ا َن ْ ل ُ ق “Vaktâki onlar artık yapılan va'zları u nutdular Biz de kötülükden vazgeçirmekde sebât edenleri selâmete çıkardık (Emrimizi dinlemeyerek nefislerine) zulm edenleri de yapmakda oldukları fısklar yüzünden şiddetli bir azâb ile yakaladık” “Bu sûretle onlar, serkeşlik ederek yasak edileni yapmakda ısrar edince kendilerine: Hor ve zelîl maymunlar olun- dedik” 113  112 -Bakara, 65-66 113 -A’raf, 165 -166 Üç gün sonra helâk olmuşlar veyâ ma'nevî ve siyâsî bir zillette ve esârete düşmüşlerdir Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 70 Kur'ân'a, İslâm Dîni'ne ve Müslüman'lara düşmanlık yapanların hâli İki yüz yılı aşkın bir zamandan beri akıl, îmân ve anlayış yoksunu tüm dünyâ devletleri yetkililerinin ve başında bulundukları toplumların, Kur'ân'a, Hazre ti Muhammed aleyhi's- selâm'a ve onun mensupları olan Müslümanlara , özellikle Müslüman Türk'lere karşı olan içlerindeki gizli kin ve düşmanlık had safhaya var mış, takındıkları tavır ve zu lümkâr davranışlar daha da şiddetlenmiş ve önüne geçilmez bir hal almışdır İçimizde bulunan bir kısım akıl, îmân ve iz'ân yoksunu hâinler de, bunlara âlet olma gafletinden geri kalmamışlardır Bunun için de Allâhü Teâlâ, kendisine, Kur'ân'ına ve Rasûlü ve Habîbi Hazreti Muhammed aleyhi's- selâm 'a ve O'nun ümmetlerine karşı harb açanları, hafif yollu da olsa, zaman zaman zelzele, kıtlık, kuraklık, sel, düşman tasallutu gibi felâketler ile uyarıda bulunmasına rağmen, bunlardan ibret alıp kendisine yönelmeyen kullarını, bölgesel felâketle r ile karşı karşıya bırakmışdır ki bunların bir çok örneği, kendi memleketimizde de zaman zaman görülmüşdür: Kur’ân ve İslâm düşmanlığının had safhaya vardırıldığı 17-Ağustos -1999 gecesinde, Gölcük Depremi’nin meydana gelmesi, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuş ve üç yüz kadar yüksek rütbeli subayın bulunduğu Deniz Kuvvetleri Donanma K omutanlığı ve Gölcük İskelesi, denize gömülmüştür Ertesi gün deniz dibine inen dalgıçlar, gördükleri manzara karşısında korkup geri çıkmışlardır Bu hâdise üzerine, “Bu binâlar, depreme dayanıklı olmayan çürük bir zemin üzerinde yapılmış olduğundan böyle Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 71 olmuştur” gerekçesi ile, Gölcük terk edilip bugünkü yerine taşınarak bu subaylardan ve onların bu kötü hallerinden hiç bahsedilmemişdir ki Kur’ân’a ve İslâm’a hakâret edenlerin bu korkunç hâli, şu âyet -i kerîme’ler de, apaçık ifâde buyurulmuşdur ُ ءا َ ش َن ْ و َل َ و او ُ ق َ ب َت ْ سا َف ْ م ِ ه ِ ن ُي ْ ع َ أ ى َل َ ع ا َن ْ س َ م َط َل َ نو ُ ر ِ ص ْ ب ُي � � َ أ َف َ طا َ ر � صلا ْ و َل َ و ُ ءا َ ش َن ْ م ُ ها َن ْ خ َ س َ م َل َ نو ُع ِ ج ْ ر َي َ � َ و ا �ي ِ ض ُ م او ُعا َط َت ْ سا ا َ م َف ْ م ِ ه ِ ت َنا َ ك َ م ى َل َ ع “Eğer dileseydik onları gözlerinin üzerinden silme kör yapar dık da yolda koşuşub (didişib) kalırlardı Artık nasıl göreceklerdi?” “Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değiştiri p bambaşka çirkin bir mâhiyete getirirdik de ne ileri gitmeye, ne ger i dönüp gelmeye güçleri yetmezdi , (içi boş hurma kütüğü gibi donup kalırlardı) ” 114 ْ نا َف ْ م ُ ها َن ْ ق َ ر ْ غ َ أ َف ْ م ُ ه ْ ن ِ م ا َن ْ م َ ق َ ت ا َ ه ْ ن َ ع او ُنا َ ك َ و ا َن ِ تا َيآ ِ ب او ُب � ذ َ ك ْ م ُ ه � ن َ أ ِ ب � م َي ْلا ِ � َ ي ِ ل ِ فا َ غ “Artık biz de bunca âyetlerimizi yalanladıkları, onları umursamadıkları için kendilerinden intikam almak istedik de hepsini denizde boğduk” 115 اَنو ُ ف َ سآ ا � م َل َ ف ْ نا َ ي ِ ع َْ � َ أ ْ م ُ ها َن ْ ق َ ر ْ غ َ أ َف ْ م ُ ه ْ ن ِ م ا َن ْ م َ ق َ ت “Onlar bizi gazablandırınca kendi lerinden intikam aldık Derhal onların hepsini (suda) boğduk” 116  Allâhü Teâlâ, insanlık târihi bo yunca, en güzel bir sûretde yaratıp İblîs'den başka sayısız ni'metleri emrine âmâde kıldığı 114 -Yâsîn, 66 -67 115 -A’râf, 136 116 -Zuhruf, 55 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 72 is yankâr kullarını çeşitli şekillerde uyarıp bir takım felâketler ile karşı karşıya bıraktığı halde, bunlardan ibret alıp kendisine ve peygamberlerinin emir ve nehiylerine uymamakda ısra r eden kullarını da, Nuh Tufânı'nda olduğu gibi, umûmî bir felâketle helâk edip ortadan kaldırmıştır İçinde bulunduğumuz şu zamanda , tüm insanlığın , her türlü imkân, yetki ve harb vâsıtaları ellerinde olduğu halde âciz kalıp karşı karşıya kaldığı Kor ana Vürüsü salgını da , Allâhü Teâlâ'ya kulluk yapmayan, son peygamberinin teblîğ etdiği ilâhî hükümleri yerine getirmeyen, diledikleri gibi bir yaşam tarzını tercih edip ona göre yaşamak isteyen, Kur'ân'a, Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'a, İslâm Dîni'ne ve Onun mensubu olan Müslüman'lara, bi'l -hâssa Müslüman Türk'lere ka rşı olan kin ve düşmanlıklarını hiçbir zaman eksik etmeyen, isyankâr ve günahkâr kulları için gönderdiği küresel bir azâb ve gazâ b şeklinden başka bir şey' değildir  Alâhü Teâlâ’nın azâbından , gazâbından ve i ntikâmından kurtuluşun çâresi Kullarına ve her türlü mahlûkâtına karşı sonsu z rahmet ve mağfiret sâhibi olan Allâhü Teâlâ, isyankâr ve günahkâr kullarını uyararak şu müjdeyi vermektedir: ِ �ا ِ ة َْ � َ ر ْ ن ِ م او ُط َن ْ ق َ ت � ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ن َا َ ىل َ ع او ُف َ ر ْ س َا َ ني ِ ذ � لا َ ي ِ دا َب ِ ع ا َي ْ ل ُق ط � ن ِ إ ً اعي ِ َ � َ بو ُن � ذلا ُ ر ِ ف ْ غ َي َ �ا ط ُ مي ِ ح � رلا ُ رو ُ ف َغ ْلا َ و ُ ه ُه � ن ِ إ “(Yâ Muhammed, benim tarafımdan onlara ) de ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden (günahkâr) kullarım Allâh’ın rahmetinden ümid kesmeyin (Eğer Tevhîd’e yönelir, şirk’den sakınır ve günahlarınıza tevbe ederseniz) Allâh Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 73 bütün günahlarınızı bağışlar Çünkü O, Ğafûr ve Rahîm’dir, (çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir) ” 117 ُ م ُ ك َي ِ ت ْا َي ْ ن َ أ ِ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ُه َل او ُ م ِ ل ْ س َا َ و ْ م ُ ك �ب َ ر � ِ إ او ُبي ِ ن َا َ و � �ُ � ُ با َ ذ َ ع ْلا َ نو ُ ر َ ص ْ ن ُي “Size azâb gelib çatmadan Rabb’inize dönün O’na teslim olun Sonra size yardım edilmez” 118 َ م َ ن َ س ْ ح َا او ُع ِ ب � تا َ و ُ با َ ذ َ ع ْلا ُ م ُ ك َي ِ ت ْا َي ْ ن َ أ ِ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ي َل ِ إ َ ل ِ ز ْن ُا ا َ � ْ م ُت ْ ن َا َ و ًة َت ْ غ َب َ نو ُ ر ُع ْ ش َت � “Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb gelmezden önce Rabb’inizden size indirilen (ni'metler) in en güzeli (olan Kur’ân-ı Kerîm’e ve peygamberlerin en hayırlısı olan Hazreti Muammed) e uyun” 119 ِ ن َاط ْ ي � شلا ِ ت َاو ُط ُ خ ا ُ وع ِ ب �ت َ ت َ� َ و ًة � ف َاك ِ م ْ ل � سلا ِ � ا ُ ول ُ خ ْ دا ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َا َاي ي ِ ب ُ م � و ُ د َ ع ْ م ُ ك َل ُه � نإ َ ءا َ ج ا َ م ِ د ْ ع َب ْ ن ِ م ْ م ُت ْ ل َل َ ز ْ ن ِ إ َف او ُ م َل ْ عا َف ُ تا َن � ي َ ب ْلا ُ م ُ ك ْت مي ِ ك َ ح زي ِ ز َ ع َ �ا � ن َ أ “Ey îmân edenler, hep birlikde silme (İslâm’a, barışa, dünyâ ve âhiret selâmetine ) girin (Tevhîd esâslarına bağlı k âmil, olgun, iyi, takvâ ve ihlâs sâhibi birer müslümân olun Ayıp ve ku surlardan uzak bulunun) Şeytanın adımları ardına düşmeyin (şeytânî yollara sapmayın, Deccâl’lerin, Tâğut’ların, Mücrim’lerin ve Bâtıl fikirlerinde isrâr edip büyüklük taslayanların peşinden gitmeyin ) Çünkü o (onlar), sizin için apaçık bir düşmandır” 117 -Zümer, 53 118 -Zümer, 54 119 -Zümer, 55 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 74 “Size bunca açık delîller geldikden sonra yine kusur ederseniz (silm’e girmekden, birlik ve berâberliğinizi koruyup olg un birer Müslüman olmaktan kaçarsanız), iyi bilin ki muhakkak Allâh, Azîz’dir (mutlak gâlibdir, hukmüne karşı gelinmez, dilediğini yapar ve emrini infâz eder) ve Hakîm’dir (her yaptığını bir hi kmetle yapar)” 120  İslâm Dîni bir bütündür , Tecezzî (bölünme) kabul etmez Asırlardan beri dünyanın bir denge unsuru olarak varlığını ve birliğini devam ettirip gelen ve Tevhîd Dîni İslâm’ın öncülüğünü yaparak yüceltmeye çalışan kahraman ecdâdımız Müslüman Türkler’in , ( ِ إ ْ ك َا � ن َ ر ُ ك َ م ْ م ْ ن ِ ع َ د ْ ت َا ِ �ا ي َ ق ُ ك ْ م ط :Şübhesiz ki Allâh nezdinde sizin en şerefliniz , takvâca en ileride olanınızdır) 121 âyet -i kerîme’sinde ifâde buyurulan “Takvâ” sıfatı ile şerefyâb oldukları Yüce İslâm Dîni, bir bütündür , tecezzî (bölünme) kabul etmez Onun bazı hükümlerini kabul edib bazı hükümlerini kabul etmemek veyâ zamânın îcablarına göre değişik şekillerde yorumlayıp amel etmek aslâ câiz değildir Onda herhangi b ir değişiklik yapma yetkisi ancak ve ancak Allâhü Teâlâ’ya mahsusdur Peygamberlerin bile onda bir değişiklik yapma yetkisi yokdur Çünkü, Cenâb -ı Hakk, bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: ْ ن َي ا َ م َ و ُ ق ِ ط ْ لا ِ ن َ ع ى َ و َ ه ط ُ ي ي ْ ح َ و � � ِ إ َ و ُ ه ْ ن ِ إ ى َ حو � ى َ و ُ ق ْلا ُ دي ِ د َ ش ُه َ م � ل َ ع � “O (Rasûlüm), kendi (re’y ve) hevâsından söylemez O, kendisine vahy edilen bir vahiyden başka (bir şey’) 120 -Bakara, 208-209 121 -Hucurât, 13 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 75 değildir Onu müthiş kuvvetlere mâlik olan (Cebrâîl aleyhi’s -selâm ) öğretdi” 122 اَن ْ ي َل َ ع َ ل � و َ ق َ ت ْ و َل َ و َ ْ �ا َ ض ْ ع َب ِ لي ِ وا َق � َ َ � ِ ي ِ م َي ْلا ِ ب ُه ْ ن ِ م ا َن ْ ذ َ خ � ُه ْ ن ِ م ا َن ْ ع َط َ ق َل �ُ � َ ني ِ ز ِ جا َ ح ُه ْ ن َ ع ٍ د َ ح َا ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ن ِ م ا َ م َف َ ي ِ ت َ و ْلا “Eğer (O Peygamber söylemediğimiz) ba’zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı” “Elbetde O’nun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverirdik (boynunu vururduk)” “Sonra da, hiç şübhesiz, O’nun kalb damarını koparırdık (da yaşatmazdık)” “O vakit sizden hiç biriniz buna (bu katlimize) mâni’ de olamazdınız” 123 ُ ب ْ ع َ ي ْ ن َ م ِ س � انلا َ ن ِ م َ و ٍ ف ْ ر َ ح َ ىل َ ع َ�ا ُ د ج ر ْ ي َ خ ُه َب َاص َا ْ ن ْإ َف ِ ن ِ ه ِ ب � ن َا َ م ْطا ج ْ ن ِ إ َ و ة َن ْ ت ِ ف ُه ْ ت َب َاص َا ِ ن ِ ه ِ ه ْ ج َ و َ ىل َ ع َ ب َل َ ق ْ نا فق َ ة َ ر ِ خ ْ �ا َ و َاي ْن � دلا َ ر ِ س َ خ ط َ و ُ ه َ ك ِ ل َ ذ ُ ي ِ ب ُ م ْلا ُ ن َار ْ س ُْ �ا “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki (cân-ü gönülden değil de işine gelen tarafından, bir kenarından, bir ucundan tutarak veyâ dil ucu ile müslümân olarak) Allâh’a ibâdet eder Eğer kendilerine bir hayır dokunursa ona yapışır, yatışır, (fit olur) Eğer bir fitne (bir şerr, bir zarar) isâbet ederse yüz üstü dönüve rir (de irtidâd bile eder) (İşte bu şekilde Allâh’a kulluk eden bir kimse), dünyâ’da da, âhiret’de de hüsrâna uğramışdır Bu ise, apaçık bir ziyandır, (apaçık bir hüsrândır)” 124 122 -Necm, 3-4-5 123 -Hâkka ,44 -45 -46-47 124 -Hacc, 11 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 76 Bir gün Mekke müşrik’lerinden Velid ibn -i Muğîre, Ebû Cehil, Ümeyye ibn -i Halef ve As ibn- i Vâil gibi kimseler, Rasûlü’llâh aleyhi’s-selâm ’a gelerek şöyle dediler: “Yâ Muhammed, bırak bu tuttuğun da’vâ’yı, biz sana istediğin kadar mal ve servet verelim, kızlarımızdan istediğin kız ile evlendirelim, seni üzerimize melik yapalım Eğer bunları yapmazsan gel, bizim ilâhlarımıza tap, biz de senin ilâhına tapalım, müşterek olalım Hayır ve güzellik hangisinde ise ona hepimiz nâil olalım” “Gel, sen bizim dînimize tâbi’ ol Biz de senin dînine tâbi’ olalım Bir sene sen bizim taptıklarımıza ibâdet edersin, bir sene de biz senin ma’bûd’una ibâdet ederiz” Mekke müşrik’lerinin bu şekildeki tekliflerini dinleyen Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm da, “Allâh korusun, Allâh’a şirk koşmakdan” dedi Onlar da “Hiç olmazsa bizim ilâhlarımızdan ba’zılarına şöyle bir el sürüver de seni tasdîk edelim ve senin ilâhına ibâdet yapalım” diye bir ta’vîz vermesini istediler O, bunu da kabûl etmeyerek müşriklerin bu câzib tekliflerini, Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerine ( muhabbetine) tercih etmedi Bunun üzerine Cebrâil aleyhi’s-selâm gelerek “Yâ Rasûlâ’llâh, onların tekliflerini kabul etmiş olsaydın, Cenâb -ı Hakk Seni helâk edecekdi” dedi ve ( ُ ق َ نو ُ ر ِ فا َ ك ْلا ا َ ه �ي َا ا َي ْ ل :Kul, yâ eyyühe’l -kâfirûn) sûresini vahy etdi Hazreti Mu hammed aleyhi’s -selâm da, Kurayş’in ileri gelenlerine bu sûreyi, Haram- ı Şerif’de okudu Onlar da yine îmân etmeyerek ümidlerini kesip gitdiler ki bu sûrede, müşrik’lere karşı şöyle deniliyordu: Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 77 َ نو ُ د ُب ْ ع َ ت ا َ م ُ د ُب ْ ع َا � َ نو ُ ر ِ فا َ ك ْلا ا َ ه �ي َا ا َي ْ ل ُق ْ د ُب ْ ع َا ا َ م َ نو ُ د ِ با َ ع ْ م ُت ْ ن َا � َ و ج ْ ُ ت ْ د َب َ ع ا َ م د ِ با َ ع ا َن َ أ � َ و � َ ا ا َ م َ نو ُ د ِ با َ ع ْ م ُت ْ ن َا � َ و َ ِ � َ و ْ م ُ ك ُني ِ د ْ م ُ ك َل ْ د ُب ْ ع ِ ني ِ د “(Yâ Muhammed) de ki: Ey kâfirler, ben sizin tapmakda olduklarınıza tapmam Siz de benim ibâdet etdiğime kulluk ediciler değilsiniz Ben (zâten) sizin taptıklarınıza (hiçbir zaman) tapmış değilim Siz de benim kulluk etmekde olduğuma (hiçbir zaman) kulluk ediciler değilsiniz Sizin dîniniz size, benim dînim bana” Bu sûre -i celîlede de açıkca ifâde buyurulduğu gibi, dinde herhangi bir değişiklik yapmak; az bir dünyâ menfaati karşılığında karşı tarafa müdâhenede bulunarak, yağcılık yaparak, ta’vîz ler vererek onlara hoş görünmek; hakk ve gerçekle hiçbir zaman bağdaşması mümkün olmayan arzû ve isteklerini yerine getirerek bir uzlaşma (diyalog) yapmak; aslâ câiz değildir Bunun için böyle bir davranış, bir nev’î şirk ’dir ki böyle bir şirk’den -Rasûlü’llâh aleyhi’s -selâm’ın sığındığı gibi- bizlerin de her zaman ve her yerde Allâhü Teâlâ’ya sığınmamız ve O’nun korumasını istememiz , farz ma'nâsında vâcib dir Bütün bunlara rağmen bi’l -farz Hazreti Muhammed aleyhi’s -selâm , müşrik’lerin iltifatlarına aldanıp ta’vîz vererek onların arzû ve isteklerini yerine getirmiş olsaydı, “Birazcık el sürmenin bir zararı olmaz” diyerek onlara ufacık bir ta’vîz’de bulunsaydı, Allâhü Teâlâ’nın, kendisini derhal helâk edeceği husûsu, açık bir şekilde beyân edilip ifâde buyurulmuşdur İşte, bu nun gibi âyet-i kerîme ve hadîs -i şerîf’ler , yıllardan beri, iç ve dış düşmanların , Lozan felsefesi Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 78 doğrultusundaki telkinlerine kapılıp hayâta geçirdiğimiz lâiklik, özgürlük, demokrasi ve sınırsız hoşgörü felsefeleri gibi beşerî sistemlerin dünyevî uhrevî hayâtımızda ne gibi tahribatlar yaptığını gözlerimizin önüne sermekte ve aklımızı başımıza toplayarak iş işten geçmeden, kuş kafesden uçmadan Dînî kimliğimizi korumamızı emretmektedir Bunun içindir ki, aşağıdaki küllî kâıdelere göre, Nass’a ve kavâıd -i külliyye’ye aykırı olacak herhangi bir ictihadda veyâ fetvâda bulunmak da, aslâ câiz değildir ِ ه � ل ُ ك ِ ر ْ ك ِ ذ َ ك ى � ز َ ج َت َي َ�ا َ م ُ ر ْ ك ِ ذ “Mütecezzî olmayan (bölünme kabûl etmeyen) bir şey’in ba’zısını zikr etmek (bir kısmını bölmeye kalkışmak), küllünü zikr gibidir (tamâmını bölüp parçalamak gibidir) 125 َ ت ُ ر َ ك ْ ن ُي َ� ِ نا َ م ْ ز َ� ْا ِ � � َغ َ ت ِ ب ِ م َاك ْ ح َ� ْا ُ ر � ي َغ “Zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunamaz” 126 Bu kâıdenin aslı ,”Eşbah” da aşağıdaki şekildedir ki doğrusu da bu esâsa uyarak amel etmekdir Böyle bir küllî kâıdenin işimize gelen tarafını alıp diğer kısmını terk etmek suretiyle amel etmek, aslâ câiz değildir Böyle bir fetvâ, fitne, fesad ve dalâlet yollarından başka bir netîce doğurmaz ُ ر َ ك ْ ن ُي َ� ُ ر � ي َغ َ ت ِ م َاك ْ ح َ� ْا ِ � � َغ َ ت ِ ب ِ نا َ م ْ ز َ� ْا ِ ط ْ ر َ ش ِ ب � ص � نلا َ ف ِ لا َُ � َ� ْ ن َا ا َ د ِ عا َ و َ ق ْلا َ و ْ ل َة �ي � ل ُ ك “Nass’a ve kavâıd -i külliyye’ye muhâlif olmamak şartı ile, zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunamaz” 125 -Mecelle, madde 63 “Eşbah” dan 126 -Mecelle, madde 39 "Mecâmî"den Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 79 Bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki bazı maksatlı kimselerin, şeytânî ve sinsi bir tuzakla, işin ehli bir çok melektaşlarımızı câmi kürsülerinden uzaklaştırmak için İslâm’ın teblîğ metodunu inhisar altına alarak merkezî hutbe ve merkezî va’z sistemlerini yürürlüğe koyması; rejime ters düşecek, kulağa hoş gelmeyecek, göze batacak dînî konuların k onuşulmaması ta’lîmâtında bulunması; hiçbir zaman doğru bir davranış değildir Çünkü, Cenâb -ı Hakk, İslâmî esâsların ketm edilip söylenmemesi hakkında şöyle buyurmaktadır ki böyle bir azâb -ı ilâhî’ye dayanmak, herhalde halifelik vasfı ile imtihan olunan he r insanın dayanabileceği bir netîce değildir 127 ُها � ن � ي َب ا َ م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ى َ د ُْ �ا َ و ِ تا َن � ي َ ب ْلا َ ن ِ م ا َن ْل َ ز ْ ن َا ا َ م َ نو ُ م ُت ْ ك َي َ ني ِ ذ � لا � نإ ِ با َت ِ ك ْلا ِ � ِ سا � نل ِ ل � ُ وا َ ني ِ ذ � لا � � ِ إ َ نو ُن ِ ع� ْلا ُ م ُ ه ُ ن َ ع ْ ل َي َ و ُ �ا ُ م ُ ه ُ ن َ ع ْ ل َي َ ك ِ ئ َل ُ با َت ُ ون �ي َب َ و او ُ ح َل ْ ص َا َ و او ا ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُ بو ُت َا َ ك ِ ئ َلو ُا َف ج ُ مي ِ ح � رلا ُ با � و � تلا ا َن َ أ َ و ِ إ � ن اَ م َ و او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا ت ُ و ا ُة َن ْ ع َل ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ك ِ ئ َلو ُا را � ف ُ ك ْ م ُ ه َ و ا ِ سا � نلا َ و ِ ة َ ك ِ ئ َل َ م ْلا َ و ِ � َ و ُ با َ ذ َ ع ْلا ُ م ُ ه ْ ن َ ع ُ ف � ف َُ � � َ و َ ي ِ ع َْ � َا َ نو ُ ر َظ ْ ن ُي ْ م ُ ه � "O kimseler ki bizim inzâl etdiğimiz beyyineleri (Allâh'ın emrine, hukümlerine, irşâdına ve bunlara îmân etmenin, ittibâ' etmenin vücûbuna delâlet eden ve ayn -i hidâyet, mahz -ı hidâyet olan âyet ve delîlleri), biz bunu insanlar için Kitâb'da (Tevrât, İncîl ve Kur'ân cinsi Kitâb'da) 127 -Ben, 1971 yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı Dînî Hi zmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Daire Başkanlığı’nda görevli iken, bu şekildeki teklifleri, Din İşleri Yüksek Kurulu’na kimlerin ne maksatla getirdiklerini ç ok iyi biliyorum Bunun için de o zamandan beri bu şekildeki tasarrufların yapılmasın ın yanlış olduğunu, bunun dîne büyük zararlar vereceğini ve büyük bir sorumlulu ğu olduğunu her fırsatda dile getirdim ki hâlen de öyleyim Çünkü, böyle bir davranı ş, İslâmî hakikatlerin öğrenilip yaşanmasına mâni' olduğu gibi, mensuplarını da dalâlet yolla rına sevk edip İslâmî hakikatleri göremez, işitemez ve anlayamaz bir hâle get irir Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 80 beyân etdikden sonra ketm ederler (gizlerler) İşte bunlar (öyle kimselerdir ki) Allâh bunlara lâ'net eder ve bütün lâ'net edebilecek kimseler de lâ'net eder" "Ancak tevbe edenler, tevbe edib d e islâh-ı hâll edenler, islâh -ı hâll edib de ketm etdiği hakîkati beyân edip neşr edenler (yok mu?), ben de onların tevbelerini kabûl ederim (Çünkü) Tevvâb olan, Rahîm olan da ancak benim)" "Tevbe etmeyib de küfürlerinde sâbit olanlar ve bu hâl üzere ölenler (yok mu?), onlar kâfirlerdir ki işte bunlar da böyle mel'unlardır Allâh'ın, meleklerin ve insanların lâ'neti onların üstünedir" "Onlar (o lâ'netin veyâ cehennemin) içinde ebedî olarak kalırlar Onlardan ile'l -ebed azâb hafifletilmez ve o nlara hiçbir mühlet ve müsâade de verilmez" 128 ِ م ا ً ع ْ ب َ س َ كا َن ْ ي َ تآ ْ د َ ق َل َ و َ ن َ مي ِ ظ َ ع ْلا َ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ و ِ �ا َث َ م ْلا “And olsun ki biz sana (namazın her rek’atınde) tekrarlanan yedi (âyet-i kerîme) yi ve şu büyük Kur’ân -ı verdik” 129 ْ ج َ و ْ م ِ ق َ أ ْ ن َ أ َ و ا ً في ِ ن َ ح ِ ني �دل ِ ل َ ك َ ه ج َ ي ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ن ِ م � ن َنو ُ ك َت َ� َ و � “Ve: Yüzünü (hanîf bir Müslüman olarak) Tevhîd Dîni’ne döndür, sakın müşriklerden olma” 130 � � ِ إ ِ ه ّللا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َ أ ُ ن ِ م ْ ؤ ُي ا َ م َ و ْ م ُ ه َ و ُ م َ نو ُ ك ِ ر ْ ش “Onların çoğu Allâh’a îmân etmez, ille (putperestler gibi dünyâ ağının şirk ve nifâk ifâde eden sistemlerine gönül vererek) Allâh’a ortak katanlardır onlar” 131 128 -Bakara, 159-162 129 -Hıcr, 87 130 -Yunus, 105 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 81 َ ي ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ِ ل َ نا َ ك ا َ م ِ �ا َ د ِ جا َ س َ م او ُ ر ُ م ْ ع َي ن َ أ ْ ن َ أ ى َل َ ع َ ني ِ د ِ ها َ ش ْ م ِ ه ِ س ُ ف ِ ر ْ ف ُ ك ْلا ِ ب ط ْ ع َ أ ْ ت َط ِ ب َ ح َ ك ِ ئ َلو ُ أ ْ م ُُ �ا َ م ج َ نو ُ د ِ لا َ خ ْ م ُ ه ِ را � نلا ِ � َ و “Allâh’a eş koşanların , (Allâh'a eş koşan müşriklerin) , kendi küfürlerine kendileri şâhid olub dururken, Allâh’ın mescidlerini i’mâr etmeye (ehliyetleri) yokdur Onların (hayır nâmına) bütün yaptıkları boşa gitmişdir ve onlar ateşde ebedî kalıcıdırlar” 132 Bu âyet -i kerîme'nin hükmünü, şu âyet -i kerîme te'yîd eder: َ ني ِ ر ِ فا َ ك ْلا ءا َ ع ُ د ا َ م َ و ٍ ل َ� َ ض ِ � � � ِ إ "Kâfirlerin duâsı (hayır nâmına yaptıkları ), sapıklık içinde kalmakdan başka (bir mâhiyetde) de ğildir" 133 َ ىتآو َ ة َ ول � صلا َ م َاق َا َ و ِ ر ِ خ� ْا ِ م ْ و َ ي ْلا َ و ِ �ا ِ ب َ ن َ مآ ْ ن َ م ِ �ا َ د ِ ج َاس َ م ُ ر ُ م ْ ع َي َا � � ِ ا َ ني ِ د َت ْ ه ُ م ْلا َ ن ِ م ا ُ ون ُ وك َي ْ ن َا َ ك ِ ئ َل ُ وا ى َ س َ ع َ ف َ �ا � � ِ ا َ ش َْ � َْ � َ و َ ة َ وك � زلا "Allâh'ın mescidlerini ancak Allâh'a ve âhiret gününe îmân eden , (müşrik olmayan) , namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allâh'dan başkasından korkmayan kimseler i'mâr eder İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır" 134 131 -Yûsuf,106 Bu âyet -i kerîme'de ifâde buyurulduğuna göre, hakîkî îmân vasıflarına sâhip olmayan insanlar (müşrikler), ulûhiyyeti ya’nî Allâhü Teâlâ’nın İlâhlık va sfını, varlığını ve birliğini büsbütün inkâr etmeseler bile açık veyâ gizli bir şirk karıştırmadan Allâh’a ve Allâh’ın emir ve nehiylerin e inanmazlar Hâlis bir Tevhîd inancı ile îmân etmezler Bunun için de, dünyâ ağına düşüp şirk , küfür ve nifâk ifâde eden beşerî sistemlere gönül verip ona göre bi r yaşam tarzı kabul ederler de Allâhü Teâlâ'ya şirk koştuklarının farkında olmaz lar Olsalar bile kabul etmezler veyâ "ondört asır önceki katı kurallar ile bugün amel edilemez" derler ki böyle bir yaşam tarzı, Fâtiha -i Şerîfe'deki söylediklerimize tamamen aykırıdır 132 -Tevbe, 17 133 -A'râf, 14 134 -Tevbe, 18 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 82  Takvâ Libâsı 'na bürünüp Müttakî ve Muhlâs bir kul olmak Allâhü Teâlâ’nın sevdiği ve râzı olduğu sevimli bir kul olmanın tek çâresi, y üce ve şerefli bir vasıf olan “Takvâ Libâsı” na bürünmekle mümkündür ki böyle bir kul, hem “Müttakî” , hem de İblîs'in yanlış yollara yöneltemediği "Muhlâs" bir kuldur Diğer bir ifâde ile, ( ِ نو ُ د ُب ْ ع َ ي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و : Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 135 âyet -i kerîme’sine göre de, Yüce Rabb’imizin var olduğunu, bir olduğunu, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğunu idrâk edib bilmek ve O’na kulluk etmekle mümkü ndür ki böyle yüce ve şerefli hakikate, “Ma’rifetü’llâh” denir Ma’rifetüllâh konusunu iyi anlayıp idrâk eden bir kimse, Müttekî ’ler için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân -ı Kerîm’in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfını kazanmış olduğu gibi; insanın en büyük düşmanı olan İblîs'in ( ُ م ُ ه ْ ن ِ م َ ك َ دا َب ِ ع � �إ َ ي ِ ص َل ْ خ ُ م ْلا : Ancak onlardan, hâlisa erdirilmiş (ihlâs sâhibi mü'min) ) kulların hâriç, (onları yollarından saptıramam Çünkü benim azdırmam onları etkilemez) 136 diyerek dalâlet 135 -Zâriyât, 56 136 -Hıcr, 40 ve Sâ d, 83 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 83 yollarına saptıramadığı Muhlâs bir kul olma vasfını da kazanmış olur Bunun için Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ, sonsuz kudretinin, büyüklüğünün, rahmetinin ve mağfiretinin bir eseri olarak, Müttekî kulları için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân -ı Kerîm’in hidâyet etdiği (doğru yola yönelttiği) takvâ sâhibi Müttakî ve Muhlâs bir kul olmamızı ısrarla is temekte ve şöyle buyurmaktadır: “Ey kullarım, ( ُ م َل ْ ع َا ُ�ا َان َا :Ben Allâh’ım; sizleri yaratan benim; her şey’in en iyisini, en doğrusunu, en güzelini, en fayd alısını, en mükemmelini, ben bilirim) Bunun için de sonsuz kudretimin, rahmetimin ve mağfiretimin bir eseri olarak “Bana kulluk yapmakda kusur etmemeniz için” sizlere şu hakikati bildiriyorum : �ا ج َ ب ْي َ ر َ� ُ با َت ِ ك ْلا َ ك ِ ل َ ذ ج ِ هي ِ ف ج ى ً د ُ ه ِ ل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل Habîbim ve Rasûlüm Hazreti Muhammed aleyhi’s-salâtü ve’s -selâm vâsıtasıyl a sizlere teblîğ ettirmiş olduğum “Bu Kitâb (Kur’ân -ı Kerîm), öyle bir kitâb’dır ki kendisinde , ( Yüce Rabb’iniz Allâh tarafından gönderilmiş olduğunda) , aslâ şübhe yokdur O , (nefsini, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan günahlardan korumak isteyen takvâ sâhibi) müttekî kullarım için, (doğru yola irşâd edici, sevâb ve hayır yollarını gösterici ve menfaatlerine delâlet edici) bir hidâyet’dir , (doğru yolun ta kendisi dir)” 137 Şu halde, Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet ettiği Müttâkî kullarımın hâli böyle olduğuna ve Kur'ân -ı Kerîm 'in benim kelâmım olduğuna , inandığınıza göre, 137 -Bakara, 1-2 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 84 َ ي ِ ض ِ ر ْ ع ُ م ِ ة َ ر ِ ك ْ ذ �تلا ِ ن َ ع ْ م َُ � ا َ م َف ْ ن َ ت ْ س � م ر ُُ � ْ م ُ ه � ن َ أ َ ك ة َ ر ِ ف ْ ن ِ م ْ ت � ر َ ف َ ق ٍ ة َ ر َ و ْ س “(Bu Kitâb’ın benim kelâmım olduğuna ) inanmayanlara ne oluyor ki (hâlâ) öğüt (kabul etmek) den yüz çeviriyorlar? “Onlar, bu halleri ile, s anki arslandan kaçan vahşî eşekler gibi midirler ” 138 ُ �ا ُ م ُ ه َ ن َ ع َل َ ني ِ ذ � لا َ ك ِ ئ َل ُ وا َ ص َا َف ْ م ُ ه َ ر َاص ْب َا َ ىم ْ ع َا َ و ْ م ُ ه � م َا ُ � َاف ْق َا ٍ ب ُ ول ُق َ ىل َ ع ْ م َا َ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ نو ُ ر �ب َ د َت َي � َف َ أ َ ىد ُْ �ا ُ م َُ � َ� ي َ ب َ ت َام ِ د ْ ع َب ْ ن ِ م ْ م ِ ه ِ ر َاب ْ د َا َ ىل َ ع او � د َت ْ را َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ � ُ ن َاط ْ ي � شلا ْ م َُ � َ ل � و َ س ط ْ م َُ � َ ىل ْ م َا َ و “İşte bunlar, Allâh’ın kendilerini lânetlediği, bu yüzden kendilerini sağır ve gözlerini kör kıldığı kimselerdir” “Onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli mi?” “Şübhesiz ki kendilerine doğru yol belli oldukdan sonra, ona arka dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermişdir” 139 ِ َ � ْ ك َ ْ �ا ِ با َ ذ َ ع ْلا َ نو ُ د َ � ْ د َ ْ �ا ِ با َ ذ َ ع ْلا َ ن ِ م ْ م ُ ه � ن َ قي ِ ذ ُن َل َ و َ نو ُع ِ ج ْ ر َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل � ُ � ِ ه �ب َ ر ِ تا َيآ ِ ب َ ر � ك ُذ ن �ِ م ُ م َل ْظ َ أ ْ ن َ م َ و ا َ ه ْ ن َ ع َ ض َ ر ْ ع َ أ ط َ ي ِ م ِ ر ْ ج ُ م ْلا َ ن ِ م ا � ن ِ إ ْ ن ُ م ُ م ِ ق َت َ نو “Biz o en büyük azâbdan (âhiret azâbından) önce de onlara mutlakâ yakın azâbdan (katl, esâret, kıtlık, salgın hastalıklar gibi dünyevî azâblardan) tattıracağız Tâki ric’at 138 -Müddessir, 49 -50-51 139 -Muhammed, 23-24-25 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 85 etsinler (küfürden, şirkden, fitne ve fesâddan îmâna dönüp bize yönelere k bize kulluk etsinler diye) ” “Kendilerine Rabb’inin âyetleri ile öğüt verilib de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kimdir? Hiç şübhesiz ki biz günahkârlardan intikam alıcılarız” 140 َْ ي َب َ و َ ك َن ْ ي َب َان ْ ل َ ع َ ج َ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ ت ْ أ َ ر َ ق َاذ ِ إ َ و ًاب َاج ِ ح ِ ة َ ر ِ خ� ْا ِ ب َ ن ُ ون ِ م ْ ؤ ُي � َ ني ِ ذ � لا ًار ُ وت ْ س َ م � ًار ْق َ و ْ م ِِ �آذآ ِ � َ و ُهو ُ ه َ ق ْ ف َي ْ ن َ أ ً ة � ن ِ ك َا ْ م ِ ِ � ُ ول ُق َ ىل َ ع َان ْ ل َ ع َ ج َ و ط َ ت ْ ر َ ك َذ َاذ ِ إ َ و ًار ُ وف ُن ْ م ِ ه ِ ر َاب ْ د َا َ ىل َ ع ْ و � ل َ و ُه َ د ْ ح َ و ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا ِ � َ ك �ب َ ر “Sen Kur’ân’ı okuduğun zaman seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz” “Ve kalblerinin üzerine, onu (Kur’ân’ı) anlamalarına (engel) perdeler gerer, kulaklarına bir ağırlık veririz Sen Rabb’ini, Kur’ân’da bir tek olarak andığın zaman da ürkek ürkek arkalarını döner (kaçar) lar“ 141 َ م � ن َ ه َ ج ُ ر َان ْ م َُ � ا ُ ور َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا َ و ج ُ ف � ف َُ � � َ و ا ُ وت ُ وم َي َ ف ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ى َ ض ْ ق ُي � َا ِ � َاذ َ ع ْ ن ِ م ْ م ُ ه ْ ن َ ع ط ٍ ر ُ وف َ ك � ل ُ ك ى ِ ز َْ � َ ك ِ ل َاذ َ ك ج َاهي ِ ف َ ن ُ وخ ِ ر َط ْ ص َي ْ م ُ ه َ و ج َ اص ْ ل َ م ْ ع َن َان ْ ج ِ ر ْ خ َا َان �ب َ ر ُ ل َ م ْ ع َن � ان ُ ك ى ِ ذ � لا َ ر ْ ي َ غ ًا ِ � ط َام ْ م ُ ك ْ ر � م َ ع ُن َْ � َ و َا ُ ري ِ ذ � نلا ُ م ُ ك َء َاج َ و َ ر � ك َ ذ َت ْ ن َ م ِ هي ِ ف ُ ر � ك َ ذ َت َي ط ْ ن ِ م َ ي ِ م ِ ل � اظل ِ ل َام َف ا ُ وق ُ وذ َف ٍ � ِ ص َن ع "O kimseler ki küfr etdiler, Cehennem ateşi onlar içindir (Onlar orada) öldürülmezler ki ölsünler (o 140 -Secde, 21-22 141 -İsrâ’, 45 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 86 Cehennem) azâbından bir kısmı, onlardan kaldırılıp hafifletilmez de İşte biz, küfürde ileri giden herkesi böyle cezâlandırırız" "Onlar orada (şöyle) bağrışırlar: -Ey bizim Rabb'imiz, bizi çıkar Daha evvel yapmakda devam etdiğ imizden bambaşka iyi amel (ve hareketler) yapacağız - Size iyice düşünecek kimsenin düşünebileceği ve öğüt kabûl edeceği kadar bir ömür vermedik mi? Size (azâb ile) korkutan (âkıbetinizi haber veren kitâb ve peygamber) de gelmişdi Şimdi tadın (azâbı) Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yok" 142  Allâhü Teâlâ’nın emrini veyâ nehyini yerine getirmeyenlerin durumu (İmtihân -ı ilâhî) Yüce Rabb’imiz Allâhü Teâlâ, yarattığı her mahlûkâtı , kendisine itâat edip etmemek; emirlerini nehiylerini yerine getirip getirmemek konusunda imtihâna tâbi’ tutmuş, ona göre de haklarındaki olumlu veyâ olumsuz hükmünü vermişd ir ki b unların en başında melekler, İblîs ve insanlar gelmektedir Şöyle ki: ً ة َ في ِ ل َ خ ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � ل ِ عا َ ج �� ِ إ ِ ة َ ك ِ ئ َل َ م ْ ل ِ ل َ ك �ب َ ر َ لا َق ْ ذ ِ إ َ و ط ا َ هي ِ ف ُ ل َ ع َْ � َا او ُلا َق َ ءا َ م �دلا ُ ك ِ ف ْ س َي َ و ا َ هي ِ ف ُ د ِ س ْ ف ُي ْ ن َ م ج ُ س �د َ ق ُن َ و َ ك ِ د ْ م َِ � ُ ح �ب َ س ُن ُ ن َْ � َ و َ ك َل ط َ نو ُ م َل ْ ع َ ت �ا َ م ُ م َل ْ ع َا �� ِ إ َ لا َق “Hani Rabb’in meleklere: -Muhakkak ben yer yüzünde (benim emirlerimi teblîğ ve infâza me’mûr) bir halîfe (bir insan, âdem) yaratacağım- demişdi 142 -Fâtır, 36 -37 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 87 (Melekler) de: -Biz seni hamdinle tesbîh ve takdîs (ayıblardan, eksiklerden, eş koşmakdan tenzîh) edib dururken orada (yerde) bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın - demişlerdi Allâh (da): -Sizin bilmeyeceğinizi her halde ben bilirim- demişdi” 143 Böyle bir süal ve cevab karşısında büyük bir hatâ yaptıklarını anlayan melekler de, ا َن َ ت ْ م � ل َ ع ا َ م � � ِ إ ا َن َل َ م ْ ل ِ ع � َ ك َنا َ ح ْ ب ُ س او ُلا َق ط َ ْ �ا ُ مي ِ ل َ ع ْلا َ ت ْن َ أ َ ك � ن ِ إ ُ مي ِ ك “(Yâ Rabb), Seni tenzîh (ve tesbîh) ederiz Senin biz e öğretdiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok Çünkü (her şey’i) hakkıyla bilen, huküm ve h ikmet sâhibi olan ancak Sensin Sen , demişlerdi ” 144 diyerek Allâhü Teâlâ’yı tesbîh ve takdîs etdiklerini söylemişlerdi ki bu sözü söyleyenlerin içinde İblîs de vardı Fakat sözlerinde samîmî olup olmadıkları henüz belli değildi Bunun için Allâhü Teâlâ, onların hepsini imtihan etmek için hepsine birden “Ben, kuru bir çamurdan, sûretlenmiş bir balçıkdan bir beşer (bir halîfe) yaratacağım” 145 , “Ben onun yaratılışını bitirdiğim, ona ruhumdan üflediğim (can verdiğim) zaman siz onun için (onu kıble edinerek bana) secde edin, (veyâ O’nun ve evlâtlarının hizmetine girin )”146 , emrini verince bütün melekle r derhal secdeye vardı ve imtihân -ı ilâhî’yi kazandı; fakat İblîs, “Ben O’ndan hayırlıyım Çünkü beni ateşden yaratdın O’nu da çamurdan yaratdın” diyerek büyüklük taslayıp secde etmedi ve İlâhî imtihânı kaybederek cennetden çıkarıldı 143 -Ba kara, 30 144 -Bakara, 32 145 -Hıcr, 28 146 -Hıcr, 29 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 88 ُ �ا ُه َن َ ع َل م َ ق َ و َ َ � َ لا ًاضو ُ ر ْ ف َ م ًابي ِ ص َن َ ك ِ دا َب ِ ع ْ ن ِ م � ن َ ذ ِ � � � ُ َ � َ َ و � ل ِ ض ْ م ُ ه � ن َ � َ و ْ م ُ ه � ن َ ي � ن َ م ُ َ � َ و ِ ما َ ع ْ ن َ� ْا َ نا َ ذآ � ن ُ ك �ت َب ُي َل َ ف ْ م ُ ه � ن َ ر ُ م َ غ ُ ي َل َ ف ْ م ُ ه � ن َ ر ُ م َ � َ و َ ق ْ ل َ خ � ن ُ ر � ي ِ �ا ط ِ �ا ِ نو ُ د ْ ن ِ م ًا ّي ِ ل َ و َ ن َاط ْ ي َ شلا ِ ذ ِ خ �ت َي ْ ن َ م َ و ًاني ِ ب ُ م ًانا َ ر ْ س ُ خ َ ر ِ س َ خ ْ د َ ق َ ف ط “Allâhü Teâlâ da, ona (İblîs’e) lâ’net etdi (ve rahmet’inden kovdu) O da (İblîs de) -Celâl’in hakkı için yemîn ederim ki: 1- Kullarından bir nasîb (bir pay) edineceğim, 2- Onları mutlakâ saptıracağım, 3- Muhakkak onları boş kuruntulara (olmayacak şey’lere) boğacağım, 4- Kesin olarak onlara emr edeceğim de davarların (hayvanların) kulaklarını (ibâdet ediyoruz zannı ile) yaracaklar (putlar için nişanlıyacaklar), 5-Onlara muhakkak emr edece ğim de Allâh’ın hilkâtini (yaratdığını) değiştirecekler -, dedi ” “(Allâhü Teâlâ da), -Kim Allâh’ı bırakarak şeytanı yâr (dost) edinirse, şübhesiz ki o, açıkdan açığa büyük bir hüsrâna (ziyana) düşmüşdür - (buyurdu)” 147  Hazreti Âdem aleyhi’s-selâ m ile e şi Havvâ radıyâ’llâhü an hâ’ya da şöyle dedi : ْ ن َ أ ْ ن ُ ك ْ سا ُ م َ دآ ا َي ً اد َ غ َ ر ا َ ه ْ ن ِ م َ� ُ ك َ و َة � ن َْ �ا َ ك ُ ج ْ و َ ز َ و َ ت ا َ م ُت ْ ئ ِ ش ُ ث ْ ي َ ح ص َ� َ و َ ي ِ م ِ لا � ظ ْلا َ ن ِ م ا َنو ُ ك َت َ ف َ ة َ ر َ ج � شلا ِ ه ِ ذ َ ه ا َب َ ر ْ ق َ ت 147 -Nisâ’, 118 -119 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 89 “Ey Âdem, sen eşinle berâber Cennetde yerleş Oradan (Cennetin yiyeceklerinden), neresinden isterseniz, ikiniz de bol bol yeyin (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın Yoksa ikiniz de (nefsine) zulmeden zâlimlerden olursunuz” 148 Bu hâdise üzerine, Allâhü Teâlâ’nın la’netine uğradığı için insanın en büyük düşmanı olan İblîs, onların bu güzel hallerine hased etdiği için, bir yolunu bulup cennete girdi Âdem aleyhi’s -selâm ile Hâvvâ’ya yaklaşarak “Şübhesiz ki b en sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” diye yemin ederek vesvese vermeye başladı ve “Rabb’iniz size bu ağacı, başka bir şey’ için değil, ancak iki melek olacağınız, yâhud (cennetde) ebedî kalıcılardan olacağınız için yasak etdi, dedi ” ve “Bir de onlara: Şübhesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim, diye yemin etdi” 149 ve onları yanıltıp yasak ol an ağacın meyvesinden yedirtdi Onlar da, Allâhü Teâlâ'nın nehyini unutup cennete muhabbet ettikleri için, İblîs’in yalanlarına kanıp o ağacın meyvesini tatdıkları anda üzerlerindeki cennet libaslar ı soyulup çirkin yerleri açıldı Allâhü Teâlâ da, “Ben size bu ağacı yasak etmedim mi? Şeytan size apaçık bir düşmandır demedim mi? Diye nidâ etdi Onlar da, yaptıklarına pişmân olarak, ْ ن َ أ ا َن ْ م َل َظ ا َن �ب َ ر َ�ا َق ْ ن ِ إ َ و ا َن َ س ُ ف ْ م َل َ ن ِ م � ن َنو ُ ك َن َل ا َن ْ َ � ْ ر َ ت َ و ا َن َل ْ ر ِ ف ْ غ َ ت َ ني ِ ر ِ سا َْ �ا “Ey Rabb’imiz, kendimize yazık etdik Eğer bizi bağışlamazsan, bizi esirgemezsen her halde (maddî ve ma’nevî en büyük) zarara uğrayanlardan olacağız , dediler ”150 ise de imtihân -ı ilâhî'yi kaybetmiş oldular 148 -Bakara, 35 A’râf, 19 149 -A’râf, 20 -21 150 -A’râf, 23 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 90 Alâhü Teâlâ da, Hazreti Âdem, Havvâ ve İblîs'e hitâben şöyle buyurdu: اوُط ِ ب ْ ها َ لا َق � و ُ د َ ع ٍ ض ْ ع َ ب ِ ل ْ م ُ ك ُ ض ْ ع َب ج ِ � ْ م ُ ك َل َ و َ ْ �ا َ � ِ إ عا َت َ م َ و � ر َ ق َ ت ْ س ُ م ِ ض ْ ر ٍ ي ِ ح ا َ هي ِ ف َ و َ ن ْ و َ ي َْ � ا َ هي ِ ف َ لا َق َ نو ُ ج َ ر ُْ � ا َ ه ْ ن ِ م َ و َ نو ُتو َُ � ع ْ د َق َ م َ دآ ِ � َب ا َي ْ ن َ أ ا ً سا َب ِ ل ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ا َن ْل َ ز ي ِ را َ و ُي ا ً شي ِ ر َ و ْ م ُ ك ِ تا َء ْ و َ س فق َ ى َ و ْ ق � تلا ُ سا َب ِ ل َ و َ ك ِ ل َ ذ ر ْ ي َ خ ط ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ َ نو ُ ر � ك � ذ َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ ه ّللا ِ تا َيآ “Kiminiz kiminize düşman olarak (yeryüzüne) inin Yer (yüzün) de sizin için bir zamâna kadar yerleşi p kalmak ve geçinmek (mukadderdir) ” “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz, yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız , dedi” 151 ve üçünü de , birbirine düşman olarak, yeryüzüne indirdi  Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın rahmetinin genişliği Bu sûretle “ Kiminiz kiminize düşman ol arak yer (yüzün) e inin ” emrini veren ve ( ِ � َْ � َ ر َ و ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك ْ ت َ ع ِ س َ و ط : Benim rahmetim her şey'i kuşatmıştır) 152 yüceliğini gösteren Allâhü Teâlâ, yine sonsuz rahmetinin bir eseri olarak, yer yüzüne indirdiği insanlara şöyle dedi: ْ د َق َ م َ دآ ِ � َب ا َي ا ً سا َب ِ ل ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ا َن ْل َ زن َ أ ا ً شي ِ ر َ و ْ م ُ ك ِ تا َء ْ و َ س ي ِ را َ و ُي فق ُ سا َب ِ ل َ و ر ْ ي َ خ َ ك ِ ل َ ذ َ ى َ و ْ ق � تلا ط ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ ّ للا ِ تا َيآ َ نو ُ ر � ك � ذ َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ ه َ� َ م َ دآ ِ � َب ا َي 151 -A’râf, 24 -25 152 -A'râf, 156 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 91 ُ م ُ ك � ن َ ن ِ ت ْ ف َي ُ نا َط ْ ي � شلا ِ م م ُ ك ْي َ و َب َ أ َ ج َ ر ْ خ َ أ ا َ م َ ك ْ ن َي ِ ة � ن َْ �ا َ ن ُ عِز ا َ م ُ ه َ سا َب ِ ل ا َ م ُ ه ْ ن َ ع اَ م ِِ �ا َء ْ و َ س ا َ م ُ ه َي ِ ُ � ِ ل ط ْ م ُ ه َن ْ و َ ر َ ت َ� ُ ث ْ ي َ ح ْ ن ِ م ُه ُلي ِ ب َق َ و َ و ُ ه ْ م ُ كا َ ر َي ُه � ن ِ إ ط ا � ن ِ إ َ ءا َي ِ ل ْ و َ أ َ ي ِ طا َي � شلا ا َن ْ ل َ ع َ ج َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُي َ� َ ني ِ ذ � ل ِ ل “Ey Âdem oğulları, (yer yüzünde) size (şeytanın açmak istedi ği) çirkin yerlerinizi örtecek bir libâs , bir de giyip süsleneceğiniz bir libâs indirdik Takvâ libâsı ise, o daha hayırlıdır Bu (libâsların indirilmesi ) Allâh’ın (fazl-u rahmetine delâlet eden) âyetlerindendir Tâki (insanlar) iyice düşünsünler (ni’metlerinin kıymetini bilsinler de O'na şükr edip isyankâr olmasınlar )” “Ey Âdem oğulları, şeytan ana ve babanızı, fenâ yerlerini kendilerine göstermek için, elbîselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa sakın size de bir fitne (belâ') yapmasın Çünkü o da, kabîlesinden olan (lar) da sizi, sizin göremeyeceğiniz yer (ler) den muhakkak görür (ler) Biz şeytanları îmân etmeyeceklerin velîleri yapdık” 153 او ُط ِ ب ْ ها ا َن ْ ل ُ ق ْ م ُ ك � ن َ ي ِ ت ْ أ َي ا � م ِ إ َف ًاعي ِ َ � ا َ ه ْ ن ِ م ِ م ْ ن َ م َف ى ً د ُ ه � � َ ع ِ ب َت َ� َف َ يا َ د ُ ه ْ و َ خ نو ُن َ ز َْ � ْ م ُ ه َ� َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ف " (Evet, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin Sonra size benden bir hidâyet (ci peygamber ve kitab) gelir de kim benim hidayetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur Onlar mahzun da olacak değillerdir" 154 153 -A’râf, 26 -27 154 -Bakara, 38 Bir hâtıra: 1967 yılında, Niğde İmam -Hatip Okulu'nda görev yaparken bir cum'a günü Merkez Kığılı Câmii'nde va'z ediyordum Sohbetimi bitirip El -Fâtiha deyince, Câmi müezzini gelip "Hocam, İmam Efendi'nin bir ma'zereti varmış, namazı siz kıldıracaksınız" dedi Böyle bir hal, (beni mahcup bir duruma düşürmek için) düşünülmüş bir imtihandı Ç ünkü, merhum imam, Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 92  İblîs'in, Hazreti Âdem aleyhi's-selâm'ın ve eşi Havvâ'nın hayır ve yâ şer r yolunu tecihleri İşte, bu esâsa binâendir ki İblîs 'in, Hazreti Âdem 'in ve eşi Havvâ 'nın Cennet'den çıkarılıp birbirine düşman olarak yer yüzüne indirilmeler inin ve onlardan kıyâmete kadar gelecek nesillerin , birbirine düşman olarak yaşamalarının ana sebebi, Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın emir ve nehiyleri ni gereği gibi yerine getirm eyerek kendi hür irâdeleri ile bir isyan hâlini tercih etmeleridir ki bunlardan İblîs, isyânında ı srar ederek şerr yolunu tercih edip pişman olmadığı için ebedî cehennemlik olmuş; Hazreti Âdem ile eşi Havvâ , takvâ yolunu tercih edip pişman olarak afv-ü mağfiret dilemiş ve kaybetdikleri Cenneti yeniden kazanmışlardır Bunun iç in, bu gün ki müslümanların perîşan hallerinin ana sebeblerinden bir kısmını , şöyle dile getirebiliriz: 1-Müslüman olduğumuzu söylediğimiz halde, Kur’ân -ı Kerîm’in yukarıda zikri geçen Bakara Sûresi'nin aşağıdaki âyet -i kerîme’sinde ve buna benzer diğer âyet-i kerîme’lerinde ifâde buyurulan “Takvâ sâhibi” bir kul olmaya ve “Takvâ Libâsı” nı giymeye çalışan ihlâs sâhibi bir kul olmaya çalışmamamızdır ki bu da, Kur’ân -ı Kerîm’in ş u ilâhî mesajlarını anla yamadığımızın açık bir delîlidir �ا ج ِ ك ْلا َ ك ِ ل َ ذ َ ب ْي َ ر َ� ُ با َت ج ِ هي ِ ف ج ى ً د ُ ه ِ ل َ ي ِ ق �ت ُ م ْ ل imamlık görevini kimseye vermezdi Ben de hutbede, yukarıda zikri geçen Bakara Sûresi'nin 35 n ci âyet -i kerîme'sini okuyup meâlini vererek "Ey insanlar, dünyâ hayâtı sizin için bir cennet misâlidir Orada bir mekân tutun, eşinizle, aile efrâdınızla yeyin için, gezin dolaşın Eğer benim Kitâbımın ve Peygamberlerimin gösterdiği yoldan gider, emir ve nehiylerimi aynen yerine getirirseniz, yine cennetlik olursunuz" şeklinde bir hutbe okuyup namazı kıldırdım ki böyle b ir hal, bir kısım cemâatin takdîrine vesile olmuşdur Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 93 “Elif Lâm Mîm Bu Kitâb, öyle bir kitâb’dır ki kendisinde (Allâh tarafından gönderilmiş olduğunda) aslâ şübhe yokdur O, (nefsini, zarar verecek şey’lerden ve şer’a muhâlif olan günahlardan korumak isteyen takvâ sâhibi) müttekî’ler için, (doğru yola irşâd edici, sevâb ve hayır yollarını gösterici ve menfaatlerine delâlet edici) bir hidâyet’dir (doğru yolun ta kendisidir) 155 2- Müslüman olduğumuzu söylediğimiz halde, perîşan hallerimizin en açık sebeblerinden birisi de, islâmî emir ve nehiyleri emr edildiği veyâ nehyedildiği gibi değil, işimize geldiği gibi anlayıp yaşamaya çalışmamızın acı netîcelerindendir ki şu âyet -i kerîme ve benzerleri de, bu yanlışlarımızın en açık birer delîlidir � انلا َ ن ِ م َ و ٍ ف ْ ر َ ح َ ىل َ ع َ�ا ُ د ُب ْ ع َي ْ ن َ م ِ س ج ِ إ َف ر ْ ي َ خ ُه َب َاص َا ْ ن ِ ن ِ ه ِ ب � ن َا َ م ْطا ج ة َن ْ ت ِ ف ُه ْ ت َب َاص َا ْ ن ِ إ َ و ِ ن ِ ه ِ ه ْ ج َ و َ ىل َ ع َ ب َل َ ق ْ نا فق َ ة َ ر ِ خ ْ �ا َ و َاي ْن � دلا َ ر ِ س َ خ ط َ ك ِ ل َ ذ ُ ي ِ ب ُ م ْلا ُ ن َار ْ س ُْ �ا َ و ُ ه “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki (cân-ü gönülden değil de işine gelen tarafından, bir kenarından, bir ucundan tutarak veyâ dil ucu ile müslümân olarak) Allâh’a ibâdet eder Eğer kendilerine bir hayır dokunursa ona yapışır, yatışır, (fit olur) Eğer bir fitne (bir şerr, bir zarar) isâbet ederse yüz üstü dönüverir (de irtidâd bile eder) (İşte bu şekilde Allâh’a kulluk eden bir kimse), dünyâ’da da, âhiret’de de hüsrâna uğramışdır Bu ise, apaçık bir ziyandır, (apaçık bir hüsrândır)” 156 3- Müslüman olduğumuzu söylediğimiz halde, aşağıdaki ây et-i kerîme’de ve benzerlerinde belirtildiği gibi, Hakk ile 155 -Bakara, 1-2 156 -Hacc, 11 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 94 Bâtıl'ın , Şirk ile Küfr 'ün ne demek olduğunu öğrenmeyip birbirine karıştırarak gerçeği gizl ememiz de, tüm kötülüklerin ve huzursuzlukların en açık sebeblerinden birisidir ki şu âyet -i kerîme 'ler ve benzer i âyet-i kerîme'ler de bunun açı k birer delilidir: َ نو ُ م َل ْ ع َ ت ْ م ُت ْ ن َا َ و � ق َْ �ا او ُ م ُت ْ ك َت َ و ِ ل ِ طا َب ْلا ِ ب � ق َْ �ا اوس ِ ب ْ ل َ ت � َ و “Kendiniz bilib dururken, hakk’ı bâtıl’a karıştırıb da gerçeği gizlemeyin” 157 ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َا ُ ن ِ م ْ ؤ ُي ا َ م َ و َ نو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و � � ِ إ ِ �ا ِ ب “Onların çoğu , ( Allâh'a, Peygambere, Kur'ân'a ve İslâm Dîni'ne inandıklarını söyledikleri halde), Allâh'a şirk (ortak) koşmaksızın , (dünyâ ağının şirk, küfür ve nifâk ifâde eden beşerî sistemlerine gönül verdikleri için), îmân etmez” 158 4- İki yüz seneyi aşkın bir zamandan beri daha medenî olma hevâ ve hevesine kapılar ak kendi değerlerimizi bırakıp büyük ta'vizler vererek İslâm ve Müslüman düşmanı, bi'l - hâssa Müslüman Türk düşmanı , olan gayr-i müslimlerin âdet ve an'anelerini benimseyip onlar gibi ol maya çalışmak da, küfre imrenmenin ve onlara şirin görünmeye çalışmanın acı netîcelerinden başka bir şey’ değildir ki şu âyet -i kerîmeler ve benzeri âyet -i kerîme'ler de bunun açık birer delîlidir: َ ع � ن � د َُ � � َ و ِ إ َ ك ْ ي َ ن ْ ي ا َي ْ ن � دلا ِ ةو َي َْ �ا َ ة َ ر ْ ه َ ز ْ م ُ ه ْ ن ِ م ًاجا َ و ْ ز َا ِ ه ِ ب ا َن ْ ع � ت َ م ا َ م َ � ِ هي ِ ف ْ م ُ ه َ ن ِ ت ْ ف َ ن ِ ل ط ِْ � َط ْ صا َ و ِة َ ول � صلا ِ ب َ ك َل ْ ه َا ْ ر ُ م ْا َ و َ ىق ْب َا َ و ر ْ ي َ خ َ ك �ب َ ر ُ ق ْ ز ِ ر َ و اَ ه ْ ي َل َ ع ط ً اق ْ ز ِ ر َ ك ُل َ ئ ْ س َن � ط َ ك ُق ُ ز ْ ر َ ن ُ ن َْ � ط ِ ل ُة َب ِ قا َ ع ْلا َ و َ و ْ ق � تل ى “Onlardan (kâfirlerden) bir sınıfa, sırf fitneye düşürmek (imtihân etmek) için, (verdiğimiz ve) fâidelendirdiğimiz (bu) 157 -Bakara, 42 158 -Yûsüf, 106 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 95 dünyâ hayâtına âid zînetlere ve debdebelere sakın gözünü dikme Rabb’inin rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir” “Ehline (ve ümmetine) namazı emret Kendin de ona sebât ile devâm eyle Biz senden bir rızık istemiyoruz Seni biz rızıklandırıyoruz (Güzel) âkıbet, takvâ (erbâbı) nındır” 159 ْ ك َي ْ ن َ م ِ ل ا َن ْ ل َ ع ََ � ً ة َ د ِ حا َ و ًة � م ُا ُ سا � نلا َ نو ُ ك َي ْ ن َ أ � ْ و َل َ و ُ وي ُب ِ ل ِ ن َْ � � رلا ِ ب ُ ر ُ ف ْ م ِِ � َ ج ِ را َ ع َ م َ و ٍ ة � ض ِ ف ْ ن ِ م ًاف ُ ق ُ س َ نو ُ ر َ ه ْظ َي ا َ ه ْ ي َل َ ع � َ او ْب َا ْ م ِِ �و ُي ُ ب ِ ل َ و َ ن ُ ؤ ِ ك �ت َي ا َ ه ْ ي َل َ ع ًار ُ ر ُ س َ و ًاب � ً اف ُ ر ْ خ ُ ز َ و ط ُ عاتم ا � م َل َ ك ِ ل َ ذ � ل ُ ك ْ ن ِ إ َ و ْ ن � دلا ِ ةو َي َْ �ا ا َي � ْ ل ِ ل َ ك �ب َ ر َ د ْ ن ِ ع ُة َ ر ِ خ� ْا َ و َ ي ِ ق �ت ُ م “Eğer (bütün) insanlar (küfre imrenecek) bir tek ümmet hâline gelmeyecek olsalardı, O Rahmân olan (Allâh) a küfr edenlerin evlerinin tavanlarını, üstünden çıkacakları merdivenleri”, “Odalarının kapılarını, üzerine yaslanacakları tahtları hep gümüşden yapardık” “(Onları) altın zînetler (e boğardık) Bunların hepsi dünyâ hayâtının geçici metâından başka şey'ler değildir Âhiret (seâdeti) ise, Rabb’inin ındinde (ancak küfür, şirk ve meâsî’den) kaçınanlara mahsûsdur” 160 5- Yaratılışımızın amacı olan “Ma’rifetü’llâh” ı, ya’nî Allâhü Teâlâ’nın varlığını, birliğini bilib O’na inanma; O’nu noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak O’na kulluk etme inancını ; diğer bir ifâde ile “Lâ 159 -Tâ Hâ,131 -132 160 -Zuhrûf, 33 -34-35 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 96 ilâhe illâ’llâh , Muh ammedü’r -Rasûlü’llâh : Allâh’dan başka hiçbir ilâh, -hiçbir tanrı, hiç bir ma’bûd - yokdur, ancak O vardır ; Muhammed - aleyhi’s-selâm - Allâh’ın ( kulu ve) Rasûlü’dür ” Kelime-i Tevhîd’inin ifâde etdiği tüm esâsları , kalbimizin Haram- ı şerîf’ine noksansız yerleştirip kalbimizi huzûra kavuştur amadığımızın acı neticelerindendir ki şu âyet -i kerîme’ler de bu husûsun açık delîlleridir: َ نو ُ د ُب ْ ع َ ي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و “Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 161 ِ �ا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب ْ م ُ ه ُب ُ ول ُق � ن ِ ئ َ م ْط َت َ و ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � ل َا ط َ ت ِ �ا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب � َا ُ ب ُ ول ُ ق ْلا � ن ِ ئ َ م ْط ط “Bunlar, (Allâh'ın, gönüllerini kendisine çevirip doğru yola iletdiği kimseler) , îmân edenler ve kalbleri (gönülleri) Allâh’ın zikri ile sükûnete kavuşanlardır Haberiniz olsun ki kalbler, ancak Allâh’ın zikri ile (O’na kulluk ile) huzûr bulur ” 162 6- Müslüman olduğumuzu söylediğimiz halde, dînî , fikhî, bilgi ve inanç eksikliği yüzünden , Allâhü Teâlâ’nın ilâhî kânunlarını hesâba katmadan ; gizli veyâ açık olarak yaptığımız hayır işlerde sevâb ve rızâ olduğunu , şerr işlerde de, günah ve azâb olduğunu düşünmeden ; takvâ ehli Müttakî bir kul olmaya çalışmadan; peygamberler, sıddîklar, şehîdler, sâlihler zümresine dâhil olmayı arzu etme den; yaptığımız işlerimizin acı netîceleridir ki şu âyet -i kerîme’ler de bu konunun açık delîller indendir: 161 -Zâriyât, 56 162 -Ra’d, 28 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 97 ى َ ف ْ خ َي ا َ م َ و َ ر ْ ه َ ج ْلا ُ م َل ْ ع َي ُه � ن ِ إ ط “O, âşikârı da bilir, gizliyi de” 163 ُه ُ س ْ ف َن ِ ه ِ ب ُ س ِ و ْ س َ و ُت ا َ م ُ م َل ْ عن َ و َ ن َاس ْن ِ � ْا َان ْ ق َل َ خ ْ د َ ق َل َ و ج ْ ن ِ م ِ ه ْ ي َل ِ إ ُ ب َ ر ْ ق َا ُ ن َْ � َ و َ ع ِ ن َاي � ق َل َ ت ُ م ْلا � ىق َل َ ت َي ْ ذ ِ إ ِ دي ِ ر َ و ْلا ِ ل ْ ب َ ح دي ِ ع َق ِ لا َ م � شلا ِ ن َ ع َ و ِ ي ِ م َي ْلا ِ ن دي ِ ت َ ع بي ِ ق َ ر ِ ه ْي َ د َل � � ِ إ ٍ ل ْ و َ ق ْ ن ِ م ُ ظ ِ ف ْ ل َي ا َ م � ق َْ �ا ِ ب ِ ت ْ و َ م ْلا ُة َ ر ْ ك َ س ْ ت َءا َ ج َ و ط ُ دي ِ َ � ُه ْ ن ِ م َ ت ْ ن ُ ك ا َ م َ ك ِ ل َ ذ “And olsun, insanı biz yaratdık Nefsinin ona ne vesveseler vermekde olduğun u da biz biliriz (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız” “Hatırla ki (insanın) sağında, solunda oturan, onun amellerini tesbit etmekde olan iki de (melek) vardır” “O, bir söz atmaya dursun, mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır” “(B ir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelmiş, -İşte bu, senin kaçıp durduğun şey’ - dir (denilmiş) dir” 164 ْ ن َ م َ و � للا ِ ع ِ ط ُي � للا َ م َ ع ْ ن َ أ َ ني ِ ذ � لا َ ع َ م َ ك ِ ئ َلو ُ أ َف َ لو ُ س � رلا َ و َ ه م ِ ه ْ ي َل َ ع ُه ِ م َ ي �ي ِ ب � نلا َ ن َ د َ ه � شلا َ و َ ي ِ قي �د � صلا َ و ِ ءا َ ي ِ ِ �ا � صلا َ و ج َ ن ُ س َ ح َ و ا ً قي ِ ف َ ر َ ك ِ ئ َلو ُ أ ط “Kim Allâh’a ve Peygamber’e itâat ederse işte onlar, Allâh’ın, kendilerine ni’metler verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdlerle, iyi adamlarla berâberdirler Onlar ne iyi arkadaşdır” 165 163 -A’lâ, 7 164 -Kâf, 16 -19 165 -Nisâ’, 69 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 98 َ ل ْ و ُ أ ِ م ى ً د ُ ه ى َل َ ع َ ك ِ ئ ْ ن َ ر ّ ب ِ َ ك ِ ئ َلو ُ أ َ و ْ م ِ ه َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م ُ ه “İşte bunlar, Rabb’lerinden gelen Hidâyet’in tam üzerindedirler Asıl muradlarına kavuşanlar da işte bunlardır” 166 7- Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ, "Şeytan, sizin en büyük bir düşmanınızdır" uyarısında bulunduğu halde, Şeytan'ın ve onun yoldan çıkardığı insanların şerlerinden korunmak için gerekli tedbirleri almayışımızdandır ki şu âyet -i kerîmeler de bunun açık birer delidir: ْ ر ُ ف ْ كا ِ نا َ س ْن ْ � ِ ل َ ل َاق ْ ذ ِ إ ِ ن َاط ْ ي � شلا ِ ل َث َ م َ ك ج َ ف َ ك ْ ن ِ م ءي ِ ر َب �� ِ إ َ ل َاق َ ر َ ف َ ك ا � م َل َ ي ِ م َل َاع ْلا � ب َ ر َ �ا ُ ف َاخ َا �� ِ إ ِ ن ْي َ د ِ لا َ خ ِ را � نلا ِ � ا َ م ُ ه � ن َ أ ا َ م ُ ه َ ت َب ِ قا َ ع َ نا َ ك َف اَ هي ِ ف ط َ ي ِ م ِ لا � ظلا ا ُ ؤ َ ز َ ج َ ك ِ ل َ ذ َ و ع “Onların hâli , (doğru yolda olduklarını zannederek insanları küfür, şirk, nifak ve bid'at yoluna teşvik eden münafıkların hâli ), - Sen beni fersah fersah geçtin, ben Rabb’ime bir kere isyan etdim, ebedî O’nun lânetine uğradım Ben Rabb'imden korkarım Allâh'ın azâbı şiddetlidir Senin şerrinden Allâh’a sığınırım Gerçek şu ki ben sizin görem eyeceği nizi görüyorum -, diyerek ondan ayrılıp tabana kuvvet kaçan) şeytanın hâli gibidir Çünkü (şeytan) insana - Küfr et - der de o küfr edince -Ben hakikaten senden uzağım Çünkü ben âlemlerin Rabb’i olan Allâh’dan korkarım - der” “Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakikaten ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur İşte zâlimlerin cezâsı budur” 167 166 -Bakara, 5 Müttakî'ler için bir hidâyet rehberi olan Kur'ân -ı Kerîm'in hidâyet etdiği Müttakî bir kul olma vasfı, nasıl kazanılır? hakkında bir sohbet 99 8- Bunların hepsinden daha tehlikelisi de içimizde ve dışımızda bulunan düşmanlara karşı gerekli tedbirleri almayışımızdandır Çünkü bu düşmanlar, Rabb’inin istediği hakk yolda yürüyerek Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı müslümânları -özellikle İslâm’a en çok hizmet eden müslümân Türk’leri -, bu yoldan çevirip hüsrân ve iflâsa sürüklemek sûretiyle yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlar , muhtelif isim ve sıfatlar altında, yıllarca hattâ asırlarca süren çalışmalarının mühim bir netîce vermediğini görünce, son çâreyi, "İslâm’ın içinde İslâm’ı yıkmakda", diğer bir deyimle "İslâm’ın usûl (ve metot) larını kullanmak sûretiyle, İslâm’ı bozup mensublarını bid’at, fesat, şirk ve küfür yollarına saptırmakda" bulmuşlardır ki bunların hepsinin arkasında, Feto'nun arkasındaki akıl, îmân ve iz'ân yoksunu gizli güçler gibi, gizli güçler olduğunda hiç şüphe yokdur Bunun için, içinde bulunduğumuz son yıllarda, İslâm'ın son kalesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin karşı karşıya kaldığı böyle büyük bir tehlikenin önlenmesi , ancak siyâsî ve dîni yetki sâhibi devlet yetkililerinin, İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymak için Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcı olarak görev yapması ile mümkündür Çünkü dînen ve ahlâken çökertilen milletler, ne kadar güçlü ve kuvvetli olurlarsa olsunlar yıkılıp yok olmaya mahkumdur Bunun için, şu güzel vatanımızda tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek din altında mutlu bir hayat yaşamamız 167 -Haşr, 16 -17 ...