Küçük Tecvîd İlmi
Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 0 K Ü Ç Ü K ديو ملع TECVÎD İLMİ Kur’ânı Kerîm Okuma Kâıdeleri H A Z I R L A Y A N A CELÂLEDDİN KARAKILIÇ 2013 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 1 K Ü Ç Ü K ديو ملع TECVÎD İLMİ Kur’ânı Kerîm Okuma Kâıdeleri Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 2 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 3 K Ü Ç Ü K ديو ملع TECVÎD İLMİ Kur’ânı Kerîm Okuma Kâıdeleri H A Z I R L A Y A N CELÂLEDDİN KARAKILIÇ 2013 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 4 فا ا ُ ؤ ر ْ ق دم ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا ن ِ م ر س ي ت ام ط “Kur’ân’da n ne kolay gelirse onu okuyun” 1 Bu eser, Diyânet Reisliği’nin 19 -09-1961 târih ve 27593 sayılı inceleme emrine müsteniden, Müşâvere ve Dînî Eserler İnceleme Heyetince tetkîk olunmuş; İmâm-Hatip Okulları, Hâfız Kursları talebeleri ve Hayrat Hademesi için faydalı olduğuna 06 -10-1961 târihinde karar verilmişdir Bu kitâb, Millî Eğitim Bakanlığı’nın 13 -Ocak-1986 târih ve 2203 sayılı Teblîğler Dergisinde okuyuculara tavsıye edilmişdir 1 - Müzzemmil, 20 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 5 Besmele, Hamdele, Salvele ْ س ِ ب ِ مي ِ ح رلا ِ ن ْ رلا ِ ا ِ م ِ م لا ع ْلا ب ر ِ ِ ُ د ْ م ْ ا ِ مي ِ ح رلا ِ ن ْ رلا ِ ني دلا ِ م ْ و ي ِ ك ِ لا م ط ُ د ُب ْ ع ن كا ي ِ إ ُ ِ ع ت ْ س ن كا ي ِ إ و ط ْ م ِ ه ْ ي ل ع ت ْ م ع ْ ن ا ني ِ ذ لا طا ر ِ ص مي ِ ق ت ْ س ُ م ْلا طا ر صلا ا ن ِ د ْ ه ِ ا ِ ْ غ لا ضلا و ْ م ِ ه ْ ي ل ع ِ بو ُ ض ْ غ م ْلا ِ ل ْا و ِ نا ِ ِ ل ا ني د ه يذ لا ِ ِ ُ د ْ م ْ ا ٍ طا ر ِ ص ِ إ ُءا ش ي ْ ن م ي ِ د ْ ه ي ُ ا و ِ م ْ س ٍ مي ِ ق ت ْ س ُ م ىف ط ْ صا ني ِ ذ لا ِ ه ِ دا ب ِ ع ىل ع ٌ م س و ِ ِ ُ د ْ م ْ ا ْ ن م و ني ِ ر ِ ها طلا ِ ب ي طلا ِ ه ِ ب ْ ح ص و ِ ه ِ لآ ىل ع و ٍ د م ُ ا ن ِ لو ُ س ر ىل ع ُ م سلا و ُة ول صل ا ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه ع ِ ب ت ِ ني دلا ِ م ْ و ي ِ إ ٍ نا س Bi’smi’llâhi’r -Rahmâni’r -Rahîm Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün sâhibi olan Allâh’a hamd olsun Yâ Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri doğru yola hidâyet eyle O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’ e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun Âmîn Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 6 ا ي ِ ت ْ ر ت نآ ْ ر ُ ق ْلا ِ ل ت ر و “Kur’ân’ı, açık açık, tâne tâne tertîl ile oku” 2 ر ب ي س ْ ر و ُ ت ع س ْ ر ر ب ت م ْ م ِ ب ْ لا خ ِ ْ “Rabbim! kolaylaştır zorlaştırma, Rabbim, hayırla sonuçlandır ” 2 - Müzzemmil, 4 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 7 Ö N S Ö Z “Allâhü Teâlâ, sözlerin en güzelini, birbirini destekleyen lâfızlar ve ma’nâlar olarak âyet âyet, sûre sûre bir kitâb hâlinde indirdi Onu işitince Allâh’dan korkanların tüyleri ürperir Anlayınca da tüyleri yatışır ve kalbleri Allâh’ın zikrine ısınır Bu bir hidâyet yoludur ki Allâh dilediğini ona ulaştırır Allâh’ın şaşırttığı kimseye, hiçbir kimse yol gösteremez” 3 Sonsuz ebediyet diyârına göçmeden şu fânî hayâtın imtihan anlarında -bir nebzecik dahi olsa - Hâlik’ın kelâmından zevk almak, O’nu lâyık olduğu şekilde okumaya çalışarak ilâhî hitâbı duymak ve duyurmak gâyesiyle bu kitâbı hazırladım Kalbini her türlü fenâlıklardan tecrîd edib îmân nûru ile aydınlatan muhterem din kardeşlerimin bu küçük kitâbcıktan fâideleneceklerini, ümit ederim Bu ve buna benzer kitâblardan fâidelenerek Kur’ân -ı Kerîm’i lâyık olduğu şekilde okumaya ve okutmaya çalışıp ilâhî hitâbı duymaya ve duyurmaya ğayret sarf eden din kardeşlerime Allâh’dan rahmet, hidâyet ve nusrat niyâz eylerim Tevfîk ve hidâyet yalnız ve yalnız Allâh’tandır A Celâleddin KARAKILIÇ 24-Ocak-2013 12-Rabîü’l -evvel-1434 3 Zümer, 23 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 8 ا لل ُ ه م اي ُ م ف ت ح ْ ا ل ْ ب او ِ ب ِ إ ْ ف ت ْ ح ل ان خ ْ ي ر ْ لا اب ِ ب Ey kapıları açan Allah'ım, bize hayır kapılarını aç Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 9 G İ R İ Ş Kur’ân -ı Kerîm , Allâhü Teâlâ tarafından Cibrîl -i Emîn vâsıtasıyle Arabca olarak Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’e yirmiüç senede âyet âyet, sûre sûre inzâl buyurulmuş olan bir Nazm-ı Celîl’dir Bu bakımdan bu mukaddes kitâbın nazmı da ma’nâsı da ilâhî olup vahy’e dayanır Vahy’e dayandığı için de nazm ve ma’nâ , Kur’ân -ı Kerîm’in mâhiyetini teşkîl eden iki rükün (iki farz) d ır ki bunlar bulunmadınça Kur’ân meydana gelmiş ol maz Bunun için Kur’ân -ı Kerîm’i, nazm ve ma’nâsı ile birlikde Allâhü Teâlâ’dan Cebrâîl aleyhi’s-selâm vâsıtasıyle alan Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , Ashâb-ı Kirâm’ına da -kendisine inzâl olduğı gibi - aynen okumuş ve ta’lîm ettirmişdir Ashâb -ı Kirâm da, Hazreti Peygamber’in ta’rîfi vechile hem yazmışlar hem de ezber etmişlerdir Aynı zamanda hem ma’nâsını hem de okuma şekillerini ta’lîm buyurmuşlardır Ashâb -ı Kirâm’dan da zamânımıza kadar - aklın reddedemiyeceği derecede sağlam ve çok râvîler ta rafından - mütevâtiren nakl olunarak gelmiş ve her asırda yüzbinlerce zevâtın hâfızalarını tezyîn ederek hıfz olunmuşdur Kıyâmet’e kadar da hıfz olunmakda devâm edecekdir ki bu mümtâz vasıf, -bütün semâvî kitâblar arasında - yalnız Kur’ân -ı Kerîm’e mahsûsdu r Bu bakımdan Kur’ân -ı Kerîm’in Âyet ve Sûre’lerinin - şimdiki tertîb üzere tertîbi - tevkîfî olup ( Cibrîl-i Emîn’in ta’lîmine , Rasûl -i Ekrem’in işâretine müstenid olup ) ictihâdî değildir Nitekim namazda da bu tertîbe riâyet edilmesi , fukahâ’nın çoğunluğu tarafından kabul edilen bir esâsdır Elif- bâ’ Kur’ân -ı Kerîm’in Resm -i Hadd’ına mahsûs olup Arab alfâbesini teşkîl eden Arab harfleri, yirmisekiz tânedir ki sağdan sola yazılır ve okunurlar Aşağıdaki tablo, Arab alfâbesind eki harflerin isimlerini, bu harflerin kelime başında, ortasında, sonunda ve yalnız olarak nasıl yazıldıklarını bildirir Aynı zamanda onların, -Ebced hesâbındaki - adedî değerlerini, Türk alfâbesindeki karşılığını verir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 10 Sıra Harflerin Harflerin başda Harflerin Harflerin Türk Harflerin No yalnız ola - ortada ve sonda isimleri alfâbesindeki adedî rak yazılış şe yazılış şekiller i karşılığı değerleri 1 ا ا ْ ف ِ ل ا : Elif e,a 1 2 ب ببب ءاب : Bâ’ b 2 3 ت تتت ءات : Tâ’ t 400 4 ث ثثث ءاث : Sâ’ s 500 5 ج ججج ميج: Cîm c 3 6 ح ححح اح : Hâ h 8 7 خ خخخ ءاخ : Hâ’ h 600 8 د د لاد : Dâl d 4 9 ذ ذ لاذ : Zâl z 700 10 : ر ر ءار : Râ’ r 200 11 ز ز ياز : Zây z 7 12 س سسس س : Sîn s 60 13 ش ششش ش : Şîn ş 300 14 ص صصص داص : Sâd s 90 15 ض ضضض داض : Dâd d 800 16 ط ططط ءاط : Dâ’ d,t 9 17 ظ ظظظ ءاظ : Zâ’ z 900 18 ع ععع ع : Ayn a,u 70 19 غ غغغ غ : Ğayn ğ,g 1000 20 ف ففف ءاف : Fâ’ f 80 21 ق ققق فاق : Gâf g,k 100 22 ك ككك فاك : Kâf k 20 23 ل للل م : Lâm l 30 24 م ممم ميم : Mîm m 40 25 ن ننن نون : Nûn n 50 26 ه ههه ءاه : Hâ’ h 5 27 و و واو : Vâv v 6 28 ي ييي ءاي : Yâ’ y 10 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 11 Hurûf -i şemsiyye ve Hurûf -i kameriyye Arab Alfâbesini teşkil eden harfler, “Hurûf-i şemsiyye : Şemsî harfler ” ve “Hurûf -i kameriyye :Kamerî harfler ” diye iki kısma ayrılırlar Bunlardan ( ن ل ظ ط ض ص ش س ز ر ذ د ث ت ) harfleri, Hurûf -i şemsiye harfleridir ki ondört tânedir Geriye kalan ( ي و ه م ك ق ف غ ع خ ح ج ب ا ) harfleri de Hurûf -i kameriye harfleridir ki ondört tânedir Harflerin böyle iki gurûba ayrılmaları, bu harflerin önüne gelen ( ل ا :Elif- lâm) Harf -i ta’rîf’inin ( ل :Lâm) harfinin okun up okunmaması esâsı üzerine kurulmuşdur Şemsî harfler önüne gelen Harf -i ta’rîf’in ( ل :Lâm) harfi, telâffuz edilmeyip o harfe idğâm edilerek (birleştirilerek aynı harf gibi ) okunur v e o Şemsî harf’in üzerine de -iki defâ okunması için - bir şedde işâreti konur Kamerî harf’ler önüne gelen Harf- i ta’rîf’in ( ل :Lâm) harfi ise, telâffuz edilerek okunur ve idğâm yapılmaz Harf- i ta’rîf’in kendisinden evvel bir kelime veyâ bir harf bulunursa, Harf- i ta’rîf’in ( ا :Elif) harfi, vasıl hâlinde okunmaz, vakıf hâlinde okunur Hareke ve Okuma işâretleri Kur’ân -ı Kerîm’deki bütün harfler, Hareke ve Okuma işâretleri denilen bir takım işâretler ile okunurlar ki bunların en önemlileri şunlardır: 1-Hareke: ( : Üstün veyâ Fetha), ( ِ :Esire veyâ Kesre) ve ( ُ :Ötüre veyâ damme) denilen bu işâretler, Türkçe’deki ( a,e,i,u,ü) sesli harfleri yerine kullanılırlar ve üzerinde bulundukları harfi, Türkçe’deki gibi kısa okuturlar Çünkü, Kur’ân -ı Kerîm harflerinin hemen hemen hepsi -esâs i’tibâriyle - sessiz harflerdir Bu harfleri seslendirmek için, Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 12 harake denilen bu işâretler kullanılır Bunlara, çizgi harekeleri de denir Bu harekelerden Üstün, dâimâ harfin üze rinde bulunur ve o harfi - harfin inceliğine veyâ kalınlığına göre - ( e ) veyâ ( a ) okutur Esire, dâimâ harfin altında bulunur ve o harfi ( i ) okutur Ötüre ise, dâimâ harfin üzerinde bulunur ve o harfi - harfin inceliğine veyâ kalınlığına göre - ( u ) veyâ ( ü ) okutur 2-Ten vîn: ( -- ً-- :İki üstün), ( -- ٍ ٍ -- :İki esire) ve ( -- ٌ ٍ -- :İki Ötüre) denilen bu işâretler, dâimâ kelimelerin son harflerinde bulunurlar Bunlara, Nûn’latan harekeler de denir İki üstün, dâimâ kelimenin son harfinin üzerinde bulunur ve o harfi -harfin inceliğine veyâ kalınlığına göre - (… en) veyâ (… an) okutur İki esire, dâimâ kelimenin son harfinin altında bulunur ve o harfi (… in) okutur İki ötüre ise, dâimâ kelimenin son harfinin üzerinde bulunur ve o harfi -harfin inceliğine veyâ kalınlığına göre - (… un) veyâ (… ün) okutur Eğer, kendisinde tenvîn bulunan kelimenin son harfi üzerinde durulursa ya’nî vakıf yapılırsa, -son harf, sâkin (tutuk) olarak okunacağından - yukarıdaki şekilde okunmazlar 3-Cezim: ( -- ْ ٍ - :Cezim veyâ tutar) denilen bu işâret, dâimâ harflerin üzerine konur ve üzerinde bulunduğu harfi, sâkin ( tutuk ) okutur Bunun için iki harfi birbirine tutturmaya ya’nî berâber okutmaya yarar Üzerinde cezim ( tutar) işâreti bulunan bir harfe de, sâkin ( tutuk) harf denir 4-Şedde : ( - ٍ -- :Şedde) denilen bu işâret de, dâimâ harflerin üzerine konur ve üzerinde bulunduğu harfi, iki kere okutur Bu halde harf, birinci okunuşda sâkin olarak, ikinci okunuşda ise üzerinde bulunan harekenin cinsine göre okunur Bunun için harfin üzerindeki şedde, hiçbir zaman yalnız olarak -ya’nî harekesiz olarak - bulunmaz Dâimâ bir hareke ile berâber bulunur ki bu hareke, ikinci harfin harekesidir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 13 5-Medd veyâ Uzatma işâretleri: Harflerin üzerinde bulunan ( --'- ) şeklindeki işâret veyâ altında bulunan ( -‚-- ) şeklindeki işâret, o harfi, bir elif miktârı uzatarak okutmaya yarar ki birincisine “Asar”, ikincisine “Çeker” denilir Yine dâimâ harflerin üzerine konulan ( ~ ) şeklindeki işâret de, asar veyâ çeker’li olan harfleri, bir elif miktârından fazla uzatar ak okutmaya işâret eder ki bu işâretin uzatma miktârı, -Kırâet -i Âsım ve Rivâyet -i Hafs üzere - dört elif miktârıdır 6-Hemze: ( ء :Hemze) denilen bu harf, harekeli bir elif harfidir ki - her nerede olursa olsun - dâimâ okunur Bu harfin harekesi üstün o lursa ( ا : e) şeklinde, esire olursa ( ِ ا : i) şeklinde, ötüre olursa ( ُ ا : ü ) şeklinde okunur Mahrec Harflerin çıkıp belirdiği ve sesin işitildiği yere mahrec denir Her hangi bir harfin mahreci ve sıfatı şu şekilde bulunur: Mahrecini ta’yîn etmek istediğimiz harfi ya sâkin veyâ şeddeli kılarız ve evveline bir ( أ :Hemze) getirerek telâffuz ederiz Bu sûretle sesin başlayıp bittiği yer, o harfin mahreci olmuş olur Meselâ, ( ء اب :Bâ’) harfinin mahrecini bulmak istersek, ( ء اب :Bâ’) harfini sâkin kılar ve evveline bir ( أ :Hemze) getirerek okursak ( ْ ب أ :eb) diye okuruz ki, bu halde dudaklar birbirine kapanır İşte bu sûretle ( ء اب :Bâ’) harfinin mahreci dudaklardır, deriz Bundan sonra da, bu harfi, d âimâ aynı yerden çıkarıp okumaya çalışırız Tecvîd’in ta’rîfi Tecvîd, harfleri mahreclerinden çıkararak lâfızları güzel etmek ve harflere - gerek müfret gerekse mürekkeb hallerinde - sıfatın her birinden lâzım gelen hakkını vermekdir ki harfleri bu şekilde okumak herkese lâzım ve farz’dır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 14 Tecvîd’in farz oluşu Kur’ ân-ı Kerîm’i tecvîd ile okumak, ( ا ي ِ ت ْ ر ت نآ ْ ر ُ ق ْلا ِ ل ت ر و : Kur’ân’ı açık açık, tâne tâne, tertîl ile oku) 4 âyet -i kerîme’si ile her er kek ve kadına farz kılınmışdır Kur‘ân -ı Kerîm’in Kırâet i Kur’ân -ı Kerîm’in kırâeti, Seb’a ve Aşere kurrâ’larına ( imam’larına ) göre üç türlü olarak tasnîf edilmişdir 1-Tahkîk: Medd-i munfasıl’ı, dört veyâ beş elif miktârı çekecek sûretde gâyet ağır bir âhenk ile okumakdır 2-Tedvîr: Medd- i munfası l’ı, İki veyâ üç elif miktârı çekecek sûretde orta derecede okumakdır 3-Hadr: Medd-i munfasıl’ı, Medd-i tabîî gibi bir eli f miktârı çekecek sûretde seri’ okumakdır (Bununla berâber, Medd- i munfasıl’ı bir elif ve Medd -i muttasıl’ı da iki elif miktârı çekmek vâcib’dir) Kur’ân -ı Kerîm’i bu üç şekilden biri ile okum ak câizdir Fakat Tedvîr ile okumak daha efdaldir Bura ya kadar anlatılan konular, Kur’ân -ı Kerîm okumak isteyen bir kimsenin ilk def’a baş vuracağı ve ihtiyaç duyacağı en önemli husûslardır Bunları hakkıyle öğrenip tatbîk eden bir kimse, Kur’ân -ı Kerîm’i en kısa bir zamanda okuyabilir Karşılaşılacak tek bir güçlük varsa o da, ileride bahs edilecek olan Tecvîd kâıdelerinden ba’zılarının bi’z -zât üstâdının ağzından dinlemek sûretiyle öğrenilmesi olacakdır ki bu da ufak bir zahmete katlanmak sûretiyle bertaraf edilebilir Bu husûsun ihmâl edilmemesi ve karşılaşılan güçlüklerin bilen bir kimseden sorulması, okuyucularımızdan ehemiyyetle ricâ’ olunur 4 - Sûre -i Müzzemmil, âyet 4 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 15 K Ü Ç Ü K Tecvîd İlmi v eyâ Kur’ân -ı Kerîm Okuma Kâıdeleri Bu kitâbda anlatılacak konular, Kırâet-i Âsım ve Rivâyet -i Hafs üzere okuduğumuz Âsım kırâeti’nin esâslarına göre hazırlanmış bulunan Karabaş Tecvîdi’nin muhtevâsını ihtivâ etmektedir Her Müslümân’ın, burada anlatılan konuları gâyet iyi bilmesi ve Kur’ân -ı Kerîm’i ona göre okuması, üzerine farz olan dînî vecîbelerdendir Çünkü Kur’ân -ı Kerîm’i, tecvîd kurallarına göre okumak, her Müslümân’ın üzerine farz-ı ayın ’dır Harf-i medd ve Sebeb-i medd Harf-i medd: Medd olunup çekilmekliği kabûl eden harflere, Harf- i medd denir Bunlar da üç tâ ne olup ( ْ و او :Vâv), ( ء اي :Yâ’), ( ْ ف ِ ل ا :Elif) harfleridir 5 Bu harfler, yalnız şu hallerde Harf- i medd olurlar, başka hallerde Harf -i medd olmazlar A- ( ْ و او :Vâv) harfi sâkin olsa ve mâkablindeki harf de ( kendisinden önce gelen harf de ) madmûm olsa, o zaman ( ْ و او :Vâv) harfi, Harf -i medd olur ve çekilerek okunur ( ُذ ُ وع ا ) misâlinde olduğu gibi ki burada ( ْ و او : Vâv) harfi sâkindir ve mâkablindeki ( ْْ ع :Ayn) h arfi de madmûm’dur Bunun için , bu vaziyetdeki ( ْ و او :Vâv) harfi, Harf- i medd olduğundan çekilerek okunur 5 - Hareke kabûl eden Elif harfine Hemze, hareke kabûl et meyen Elif harfine de Elif denir ki Harf- i medd olan bu Elif harfi, dâimâ sâkindir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 16 B- ( ء اي :Yâ’) harfi sâkin olsa ve mâkablindeki harf de meksûr olsa, o zaman ( ء اي :Yâ’) harfi, Harf -i medd olur ve çekilerek okunur ( لي ِ ق ) misâlinde olduğu gibi ki burada ( ء اي : Yâ’) harfi sâkindir ve mâkablindeki ( ْ ف اق :Gâf) harfi de meksûr’dur Bunun için bu vaziyetde ( ء اي :Yâ’) harfi, Harf -i medd olduğundan çekilerek okunur C- ( ْ ف ِ ل ا :Elif) harfi daimâ sâkin olup mâkablindeki harf de meftûh olursa, Harf-i medd olur ve çekilerek okunur ( ل اق ) misâlinde olduğu gibi ki burada Elif harfi sâkindir ve mâkablindeki ( ْ ف اق :Gâf) harfi de meftûh’dur Bunun için bu haldeki Elif harfi, Harf- i medd olduğundan çekilerek okunur 6 ( ا ني ِ ت ُ وا ) kelimesinde, Harf- i medd’lerin her üçü de vardır Bu kelimeyi (ütina) şeklinde okuyamayız Ancak (ûtînâ) diye okuyabiliriz Çünkü birinci misâlde, Harf -i medd’siz okuyoruz ki bu okuyuş yanlıştır İkinci misâlde ise, Harf -i medd’li okuyoruz ki bu okuyuş doğrudur Sebeb-i medd: Kelimelerdeki Medd- i aslî’lerin, kendi aslî tabiatleri olan bir elif miktârından ziyâde çekilmesine sebeb olan âmillere, Sebeb -i medd denir Sebeb- i medd’ler, Hemze ve Sükûn olmak üzere iki türlüdür: Hemze: Harekesi olan ( ا :Elif) harfine denir ki v akıf ve vasıl hâlinde dâimâ sâbitdir ( ن ِ ا – ِ ا ) kelimelerinde olan Hemze’ler gibi 7 6 -Bu harflere, Harf- i medd denilmesinin sebebi: Bu harfler, ağız ve boğaz boşluğundan çıktıkları için çekilerek hevâya müntehî olurlar (hevâda son bulurlar ) Bu sebeble de harfin sesini kesinceye kadar o harf, medd ’i kabûl eder ve istediğimiz kadar o harfin sesini uzatabiliriz Bunun için bu üç harfe, Harf-i medd denilmişdir 7 - İki türlü Elif harfi vardır Birincisi, hareke kabûl etmeyen Elif harfidir ki buna “Elif” denir Bu Elif harfi, dâimâ sâkin olduğundan mâkabli meftûh olunca Harfi medd olur Kelimelerin ortasında veyâ sonunda bulunup b aş tarafında bulunmaz Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 17 Sükûn diye de, harekesiz olmak hâline denir Harekesi olmayan her harf, sâkin’dir Sükûn, Sükûn-i lâzım ve Sükûn -i ârız olmak üzere iki türlüdür ki bunların tafsîlâtı , ileride gelecektir Medd-i tabiî Bir kelimede, Harf-i medd olan ( ْ و او :Vâv), ( ء اي :Yâ’) ve ( ْ ف ِ ل ا :Elif) harflerinden biri veyâ birkaçı bulunur ve onlardan sonra da Sebeb- i medd’lerden -Sükûn veyâ Hemze - den biri bulunmazsa, bu halde o kelimede olan medd, Medd-i tabiî olur ( اد ب ا – ابا و ت ) kelimelerinde olan medd’ler gibi ki bu kelimelerdeki mâkabli meftûh olan elif harfleri, Harf -i medd olduğundan ve kendilerinden sonra da Sebeb -i medd’lerden biri bulunmadığından Medd -i tabiî olarak okunurlar Kezâlik, ( ء ار ْ م ْ ف ِ ل ا : ر ل ا ) ve ( اه اط : هط ) ve ( ْ مي ِ م اح : م ح ) misâllerinde oduğu gibi ki bunlarda da, mâkabli meftûh olan mukadder ( gizli) birer elif harfi vadır Bu elif harfleri de , -kendilerinden sonra Sebeb- i medd olmadığından- Medd-i tabiî olarak okunurlar İhtâr: Kelime sonunda bulunan Elif harfleri, tenvînli olur ve durmadan geçilirse, Medd -i tabiî olmazlar ( اامي ِ ل ع ُ ا ن اك و اامي ِ ك ح ) misâlinde olduğu gi bi Medd- i tabiî’lerin mertebesi (çekilme miktârları ), bir elif miktârı medd olunmaktır Bir elif miktârı ise, bir parmak kaldıracak kadar bir zamandır 8 İkincisi ise, hareke kabûl eden Elif harfidir ki bu na da “Hemze” denir Hemze de, Hemze- i vasıl ve Hemze- i katı’ diye iki kısma ayrılır a-Hemze- i vasıl, dâimâ sâbit olmadığından sebeb -i medd olamaz b-Hemze- i katı’, dâimâ sâbit olduğundan Sebeb -i medd olur ki burada zikr olunan Hemze, budur El-Kavlü’s -Sedîd fî ilmi’t -Tecvîd veyâ Tecvîd -i Cedîd,ss 49 8 - Ba’zı kimseler de bir elif miktârını, fâsıla ve sekte v ermeden harekeli olarak üç elif okuma ( ا ا ا) zamânıdır, diye ta’rîf etmişlerdir Buna mukâbil tec vîd âlimi (هَ ز ْ م َ ح : Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 18 M edd’ler, iki kısımdır: a-Medd- i aslî’dir ki buna Medd-i zâtî veyâ Medd- i tabiî de deni r Bunun çekilme miktârı , -yukarıda geçtiği vechile - bir elif miktârı medd olunma k (uzatmak ) dır b-Medd- i fer’î’dir ki bu da bir sebebten dolayı, Medd -i tabiî’nin aslı üzerine fazla çekilmekle olur Bu türlü medd’ler de aşağıda gelecektir Bunların çekilme miktârları, kırâet imâmlarına göre değişebilir Medd -i fer’î’lerin medd’leri, ba’zan câiz ve ba’zan da vâcib olur Medd- i tabiî olan Harf -i medd’ler, ancak bir elif miktârı çekilirler Az veyâ çok çekilmezler Çünkü, bu harfler, bir elif miktârı çekilmedikçe vücûdları tahakkuk etmez Bununla berâber Harf -i medd’lerin mâkablinde bulunan harfler çekilmezler Çünkü, çekilen şey’, ancak Harf -i medd’lerdir Medd- i tabiî’lerin aslı üzerine ziyâde çekilen medd’ler ise, iki türlüdür ki bunların bi risi tûl (uzun ), diğeri de tevassud ( orta ) dır Bunlardan Medd -i tûl, dört elif miktârıdır Medd -i tevassud ise, üç elif miktârıdır 9 Medd- i muttasıl Harf- i medd’den sonra Sebeb -i medd’en hemze vâki’ olur ve her ikisi de bir kelimede bulunursa, bu halde o kelimede olan medd, Medd- i muttasıl olur ( ءى ِ ج – ك ِ ئ ل ُ وا – ء اج اذ ِ ا – ء ُ وس – ء اس ِ ن ) misâllerinde olduğu gibi Bu misâllerde, Harf -i medd’en Hamze ), “Bir elif miktârı demek, teklifsiz ağzı açmanın miktârıdır ve yâ elif diyecek kadar geçen bir zamandır” demiştir ki, yukarıdaki “Bir elif miktârı, bir parmak kaldıracak kadar bir zamandır” ta’rîfini te’yîd ede r 9 - Bu miktârlar, Âsım kırâeti’ne göredir Diğer kırâetlerd en ba’zılarına göre de tûl, beş elif miktârı ve tevassud ise, dört elif miktârıdır Çünk ü, bu miktârlar, kırâet imâmlarına göre değişebilir Bunun için her kırâetin med d miktârını, o kırâetin üstâdından öğrenmek îcâb eder Bunlardan başka şu dört mertebe de rivâyet olunmuştur ki bunlara Merâtib-i erbea denir Beş elif, dört elif, üç elif, iki elif miktârı ; veyâ üç elif, iki buçuk elif, iki elif, bir buçuk elif miktârı; veyâ iki elif, bir el if üç çeyrek, bir elif iki çeyrek, bir elif bir çeyrek miktârıdır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 19 sonra hemze vâki olmuş ve her ikisi de aynı kelimede vukû’ bulmuşdur 10 Medd- i fer’î’lerde n olan Medd- i muttasıl’ın meddi, vâcib’dir ki mutlakâ medd etmek lâzımdır Çünkü müttefekun aleyh’dir Müttefekun aleyh demek ise, cemî’ kurrâ’ medd ettiler, alâ merâtibihim kasr etmediler, ya’nî İlm -i kırâet’de imâm olan kurrâ’lar, kendi ilim ve ma’rifetl erine dayanarak medd ettiler ve hiç biri kasr etmediler, demektir Medd -i muttasıl’ın mertebesi, Kırâet -i Âsım 11 ve Rivâyet -i Hafs12 üzere dört elif miktârı medd olunmaktır 13 Medd- i munfasıl Harf- i medd’en sonra Sebebi medd’en hemze gelir ve her ikisi de ayrı ayrı kelimelerde bulunursa, bu halde birinci kelimede bulunan Harf-i medd, Medd- i munfasıl olur ( ُ ف اخ ا ِ ا – اه ي ا آي – ِ ا ِ ا ا ُ وب ُ وت ) misâllerinde olduğu gibi Bu misâllerde, Harf -i medd’ler ile Sebeb -i medd’en olan hemze, ayrı ayrı kelimelerde vukû’ bulmuşdur Medd- i munfasıl’ların Harf -i medd’leri, ba’zan vâv -i mukaddere olur ki bunlar, gözle görülüp kalem ile yazılm ayan, fakat lâfız ve tekellümde meydana gelen ( ْ و او :Vâv) harfi demektir ( ِ ه ِ ن ْ ذ ِ ا ِ ب ِ ا ُه د ْ ن ِ ع – ُه د ل ْ خ ا ُه لا م ن ا ) misâllerinde olduğu gibi Burada ( ُه لا م ) ve ( ُه د ْ ن ِ ع ) kelimelerinin damme olan ( ء اه :Hâ’) harfleri, kendisine muttasıl olan bir ( ْ و او :Vâv) harfi varmış gibi 10 - Bu misâllerden ( ك ِ ئ ل ُ وا ) kelimesinin ( ْ م :Lâm) harfinde, mukadder ( gizli) bir elif harfi vardır ki bu elif harfi, Harf -i medd’ir 11 -İlm -i kırâet’de imâm olan Âsım, Kûfe’lidir ve Eimme -i Seb’a’dan ( yedi- imâmdan ) beşincisidir 12 - Hafs, İmâm Âsım’ın râvîsidir Kırâeti, İmâm Âsım’dan rivâyet etmi ştir ki hâlihazırda bütün Müslümân’lar arasında ekseriyetle okunan kırâet, bu kırâet’dir 13 -Medd- i muttasıl’ın ziyâde medd olunmasında, bütün kırâet imâmlar ı, ettifak etmişlerdir Fakat meddinin miktârında, her biri kendi mezhebine göre ihtilâf etmişdir İmâm Âsım, dört elif miktârı medd olunmaktır, demiştir Buna tâbi’ olanlar da, dört elif miktârı medd etmişlerdir Ba’zıları da, beş elif ve yâ iki elif miktârı medd olunmaktır, demişlerdir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 20 kabûl olunur ve medd ile okunur Çünkü, bu mukadder ( ْ و او : Vâv) harflerinden sonra, Sebeb -i medd’en hemze gelmekte ve her ikisi de ayrı ayrı kelimelerde bulunmaktadır ki bunlar, ( ِ ا ) ve ( ُه د ل ْ خ ا ) kelimelerini n hemze’leridir Ba’zan da yâ’ -i mukaddere olur ( ه ِ م ْ ل ِ ع ْ ن ِ م ء اش ا ِ ِ ا – ُ ب ذ ك ُي ام و ِ ا ِ ه ِ ب ) misâllerinde olduğu gibi Burada ( ِ ه ِ ب ) ve ( ِ ه ِ م ْ ل ِ ع ) kelimelerinin kesre olan ( ء اه :Hâ’) harfleri, kendisine bitişik olan bir ( ء اي :Yâ’) harfi varmış gibi kabûl olunur ve medd ile okunur İşte, bu türlü medd’lere de, Medd -i munfasıl denir Çünkü, bu medd’lerden sonra da, kendilerinden sonra gelen kelimelerin hemze’leri gelmektedir Medd- i fer’î’lerden olan Medd -i munfasıl’ların meddi, câiz’dir Çünkü muhtelefün fîh’dir, ya’nî ba’zı kurrâ’ medd ettiler, ba’zı kurrâ’ kasr ettiler, demektir 14 Medd- i munfasıl’ların mertebesi, Kırâet -i Âsım ve Rivâyet -i Hafs üzere, dört elif miktârı medd olunmaktır Medd- i lâzım Bir kelimede, Harf- i medd’en sonra Sebeb -i medd’en Sükûn -i lâzım vâki’ olursa, bu haldeki medd, Medd -i lâzım olur 15 Sükûn -i lâzım diye de, -yukarıda zikr edildiği gibi - vakıf ve vasıl hallerinde ( durma ve geçme hallerinde ) sâbit olan sükûn’a denir 16 Medd- i lâzım’lar dört türlüdür: A-Medd- i lâzım kelime -i müsakkale: Harf-i medd’en sonra ge len aynı cinsten iki harfin bir ibirine idğâm olunarak şeddelendiği ve bu iki harften birincisinin sâkin olarak sükûn -i 14 - Ya’nî, ba’zı kurrâ’, Medd -i tabiî’lerden ziyâde medd ettiler ve ba’zı kurrâ’ d a Medd- i tabiî’leri kadar medd edip ziyâde çekmediler, demekt ir 15 - Lâzım diye, lügatde, bir şey’ bir şey’e gerekli görüler ek ondan bir an dahî ayrılmaması hâline, denir 16 -B aşka bir deyimle, Sükûn -i lâzım diye, hiçbir veçhile, vakıf ve vasıl hâlinde, kelimeden ayrılması mümkün olmayan sükûn’a denir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 21 lâzım’a sâhip bulunduğu kelimeye, Medd -i lâzım kelime -i müsakkale denir Çünkü, harf, şeddeli olunca telâffuzu ağır ve zor olur ( لا ضلا و – ُ ور ُ م ْا ت – ُة قا ْ ا ) misâllerinde olduğu gibi Bu kelimelerde, Harf- i medd’lerden sonra gelen şeddeli ( ْ م : Lâm), ( ْ ف اق :Gâf) ve ( ْ ن ُ ون :Nûn) harflerinin birincisi olan sâkin harfin sükûnu, vakıf hâlinde de, vasıl hâlinde de dâimâ sâbitdir B-Medd- i lâzım kelime -i mühaffefe: Harf-i medd’en sonra gelen harf, şeddesiz olarak sükûn -i lâzım hâlinde olursa, o kelimeye de, Medd- i lâzım kelime-i mühaffefe denir Çünkü, harf, şeddesiz olunca telâffuzu hafîf ve kolay olur ( آ ْ ن ) misâlinde olduğu gibi Bu misâlde, istifhâm hemzesi’ni medd eden gizli bir Elif- i mukaddere vardır ki bundan sonra, sâkin olan ( ْ م :Lâm) harfinin sükûn -i lâzım’ı vâki’ olmuşdur C-Medd- i lâzım harf -i müsakkal: Hakîkatde şeddeli olmadığı halde telâffuz hâlinde şeddeli olup Kelime -i müsakkale gibi o kunan harflere denir ( ْ مي ِ م ْ م ْ ف ِ ل ا : ا ) nazm- ı celîl’inin ( ْ م :Lâm) harfinde, ( ْ دا ص ْ مي ِ م ْ م ْ ف ِ ل ا : صا ) nazm- ı celîl’inin ( ْ م :Lâm) harfinde ve ( ْ مي ِ م ْ ِ س اط : مسط ) nazm-ı celîlînin ( ْ ِ س :Sîn) harfinde olduğu gibi Bura da, ( ْ م :Lâm) harflerinden sonra gelen elif harfleri ve ( ْ ِ س :Sîn) harfinden sonra gelen ( ء اي :Yâ’) harfi, Harf -i medd’irler Kendilerinden sonra gelen ( ِ مي ِ م :Mîm) ve ( ْ ن ُ ون : Nûn) harfleri de sâkin’dirler Bunlardan ( ْ مي ِ م :Mîm) harflerinin sükûnu, Sükûn -i lâzım olduğundan ve aynı cinsten ikinci bir harfe de uğradıklarından dolayı, İdğâm -i misleyn mea’l -ğunne 17 hukmüne girip telâffuzda idğâm olunarak Kelime -i müsakkale gibi okunurlar 17 -Aşağıda gelecek olan İdğâm -i misleyn bahsine bak Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 22 ( ْ ِ س :Sîn) harfinin Nûn -i sâkini ise, kendisinden sonra g elen ( ْ مي ِ م :Mîm) kelimesinin ( ْ مي ِ م :Mîm) harfine uğradığı için, İdğâm -i mea’l -ğunne 18 hukmüne girip telâffuzda idğâm olunarak Kelime- i müsakkale gibi okunurlar D-Medd- i lâzım harf -i mühaffef: Kolaylıkla ve hafîfce okunan harflere denir ki bu harflerdeki Harf- i medd’lerden sonra gelen harflerin sükûnu, Sükûn -i lâzım olup kendileri şeddeli değildir Meselâ, ( ْ مي ِ م ْ م ْ ف ِ ل ا : ا ) nazm- ı celîl’inin ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinin ikinci ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinde, ( صا ْ مي ِ م ْ م ْ ف ِ ل ا : ْ دا ص ) nazm- ı celîl’inin ( ْ مي ِ م :Mîm) ve ( ْ د اص :Sâd) harflerinde, ( ء ار ْ م ْ ف ِ ل ا : رلا ) nazm- ı celîl’inin ( ْ م :Lâm) harfinde ve ( ْ مي ِ م ا ح : مح ) nazm- ı celîl’inin ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinde olduğu gibi Bu misâllerin ( ْ مي ِ م :Mîm), ( ْ د اص :Sâd) ve ( ْ م :Lâm) kelimelerindeki Harf- i medd’lerden sonra gelen harfler, sâkin olup sükûnları da Sükûn -i lâzım’dır Kendilerinden sonra da, kendi cinslerinden ikinci bir harfe uğramadıkları için, bunların okunması hafîf ve kolaydır ki Kelime-i mühaffefe gibi okunurlar 19 Medd- i fer’î’lerden olan Medd -i lâzım’ların meddi, vâcib ’dir Çünkü, müttefekun aleyh’dir Kasr’ı câiz değildir Medd- i lâzım’ların mertebesi, -bütün kurrâ’lara göre - dört elif miktârı medd olunmaktır Hiç birisi, dört elif miktârından aşağı okumamıştır 18 - Aşağıda gelecek olan İdğâm -i mea’l -ğunne bahsine bak 19 -Bunlara, hernekadar Harf- i müsakkal ve Harf-i mühaffef denirse de, hakîkatde Kelime -i müsakkale ve Kelime -i mühaffefe’dirler Kur’ân -ı Kerîm’de, harf sûretinde yazıldıkları için, Harf -i müsakkal ve Harf -i mühaffef denilmiştir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 23 Medd- i ârız Harf- i medd’en sonra Sebeb -i medd’en Sükûn -i ârız vâki’ olursa, bu haldeki medd, Medd- i ârız olur 20 Sükûn -i ârız diye de, vakfen sâbit, vaslen sâkıt olan sükûn’a denir ( ن ُ وم ل ْ ع ي – ِ م ْ و ي ِ ني دلا – ُ ِ ع ت ْ س ن ) misâllerinde olduğu gibi Bu misâllerde, Harf -i medd’lerden sonra gelen ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfleri üzerinde vakıf yapıldığı zaman, ( ْ ن ُ ون :Nûn) harflerinin harekeleri giderek yerine sükûn gelir ve bu sûretle de o harflerdeki sâkinlik, ârızî olmuş olur Bu halde, Sükûn -i ârız ile sâkin olan bu harflerin mâkablinde de Harf -i medd olduğu için, burada Medd -i ârız vukû’ bulmuş olur Eğer ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfleri üzerinde vakıf yapılmazsa Sükûn -i ârız meydana gelmiyeceğinden Medd -i ârız da olmaz Bununla berâber kelimelerdeki Harf -i medd’ler bâkî kaldığından, Medd -i tabiî olarak okunurlar Medd- i fer’î’lerden olan Me dd-i ârız’ların meddi, câiz’dir Çünkü, muhtelefün fîh’dir Bunun için Medd -i ârız’ların medd’inin mertebesi nde, üç vecih vardır: A-Vakıf yapılacak kelimenin son harfi meftûh ise, üç vecih câiz’dir: a-Tûl: Dört elif miktârı medd etmektir b-Tevassud: Üç elif miktârı medd etmektir 21 c-Kasr: Bir elif miktârı medd etmek, ya’nî Medd -i tabiî olarak okumaktır ( ن ُ وم ل ْ ع ي ) misâlinde olduğu gibi 20 -Sonradan bir sebeb ile m eydana gelen sükûn’a, Sükûn -i ârız denir ki bir kelimede vakıf yapılarak durulursa, Sükûn -i ârız meydana gelir Eğer, vakıf yapılmayıp vasıl yapılarak geçilirse, Sükûn -i ârız meydana gelmez Çünkü, vakfın muktezâsı sükûn, valsın muktezâsı harekedir Ârız diye de, lügatde, sonradan olan şey’e denir 21 -“Tûl üç elif, tevassud iki elif miktârıdır” diyenler, Medd-i aslî’den sonrasını murad etmişlerdir ki Medd -i aslî’yi de ilâve edersek tûl dört, tevassud üç elif mi ktârı olmuş olur El-Kavlü’s -Sedîd fî İlmi’t -Tecvîd veyâ Tecvîd -i Cedîd,ss 43 -53 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 24 B-Vakıf yapılacak kelimenin son harfi meksûr ise, dört vecih câiz’dir a-Tûl: Dört elif miktârı medd etmektir b-Tevassud: Üç elif miktârı medd etmektir c-Kasr: Bir elif miktârı medd et mektir d-Kasr ile ravm: Ravm diye, gizli ses ile harfin harekesini taleb etmeye, ya’nî harekeyi hafîfce çıkarmaya denir 22 ( ِ ني دلا ِ م ْ و ي ) misâlinde olduğu gibi C-Vakıf yapılacak kelimenin son harfi madmûm ise, yedi vecih câiz’dir a-Tûl: Dört elif miktârı medd etmektir b-Tevassud: Üç elif miktârı medd etmektir c-Kasr: Bir elif miktârı medd etmektir d-Tûl ile işmâm: İşmâm diye, sükûn’dan sonra dudakları yumarak ötüre yapmaya denir e-Tevassud ile işmâm f-Kasr ile işmâm g-Kasr ile ravm’dır ( ُ ِ ع ت ْ س ن ) misâlinde olduğu gibi 23 Medd- i lîn: Bir kelimede, Harf- i lîn’den sonra Sebeb-i medd’en sükûn vâki’ olursa -gerek Sükûn -i lâzım ve gerekse sükûn -i ârız - o zaman buradaki medd, Medd- i lîn olur 24 ( ْْ ع – ْ م ْ و ن و ) misâllerinde olduğu gibi 22 -Ravm, vasıl hukmünde olduğu için ancak kasr ile ravm ya pılır Tûl ve tevassud ile ravm yapılmaz 23 - Medd’lerin miktârını, ravm ve işmâm’ların nasıl yapıldıkl arını, bi’z-zât üstâdının ağzından öğrenmek lâzımdır 24 -Lî n diye, lügatde, yumuşak olan şey’e denir Harf -i lîn’ler de, sühûlet ve kolaylıkla meddi kabûl ettikleri için, bu hâle, Medd -i lîn denilmişdir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 25 Harf- i lîn diye de ( ْ وا و :Vâv) ve ( ء اي :Yâ’) harfleri sâkin olur ve makabli meftûh olursa ona denir ( ٌ م ْ و ن و – ٍ ف ْ و خ ْ ن ِ م – ِ ه ْ ي ل ع – ِ ف ْ ي صلا و ) misâllerinde olduğu gibi Bu misâllerde, sâkin olan ( ْ وا و :Vâv) ve ( ء اي : Yâ’) harflerinden evvel gelen harfler, meftûh olduğu için ( ْ وا و :Vâv) ve ( ء اي :Yâ’) harfler i Harf-i medd olmayıp Harf -i lîn olmuşlardır Binâen -aleyh, bu harflerin kendilerinden sonr a gelen harfler üzerinde vakıf yapılırsa, Sükûn -i ârız meydana gelir ve bu sûretle de me ydana gelen medd’ler, Medd -i lîn olmuş olurlar Med d-i fer’î’lerden olan Medd -i lîn’lerin meddi, câiz’dir Çünkü muhtelefün fîh’dir ( ihtilâf edilmiş dir) Bunun için Medd- i lîn’lerin meddi, iki türlüdür: A-Harf- i lîn’den sonra gelen Sebeb -i medd, Sükûn -i lâzım olursa, iki vecih câiz olur: a-Tûl: Dört elif miktârı medd etmektir b-Tevassud: Üç elif miktârı medd etmektir ( صعيهك قسع ) kavl- i şerîf’lerinde ki ( ْ ع :Ayn) lâfızlarında olduğu gibi ki ( ْ ع :Ayn) diye okunursa, kâıde meydana çıkmış olur B-Harfi lîn’den sonra gelen Sebeb -i medd, Sükûn-i ârız olursa, - aynen Medd- i ârız’larda olduğu gibi - kelimenin son harfinin harekesine göre üç veyâ dört veyâ yedi vecih câiz olur ( ٌ م ْ و ن و - ٍ ف ْ و خ ْ ن ِ م - ِ ه ْ ي ل ع - ِ ف ْ ي صلا و ) misâllerinde olduğu gibi 25 Harf- i lîn diye de, mâkabli meftûh olup kendileri sâkin olan ( ْ و او :Vâv) ve ( ء اي : Yâ’) harflerine denir Bu harflerden önce gelen har flerin harekesi kendi cinslerinden ise, hem Harf-i medd, hem de Harf- i lîn olurlar Eğer kendi cinslerinden değilse, yalnız Harf -i lî n olurlar, Harf-i medd olmazlar Bunun için Harf -i lîn âmdır ( umûmîdir ), Harf-i medd hâsdır ( husûsîdir) 25 -Ba’zı kimseler, “Medd -i lîn’de , medd’ler birer elif miktârı aşağıdır Bu i’tibârla tûl üç, tevassud iki elif miktârı olacaktır” derler Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 26 İhtâr: Buraya kadar zikr olunan medd’lerin hepsi, lâfzî sebeblere göre olan medd’lerdir Bir de ma’nevî sebeblere göre olan medd’ler vardır ki bunlar da iki türlüdür: a-Ta’zîm ile berâber mübâleğadır Hakk Teâlâ’ya duâ ederken ta’zîm ve mübâleğa kastı ile yapılan medd’ler bu nev’îdendir Duâ’da, istiğâse’de ( yardım istemede) ve Kelime- i Tevhîd’d e olur ( ُ ا – ِ ا ِ ب – ُ ا ِ ا ه ل ِ ا ) misâllerinde olduğu gibi 26 b-Yalnız mübâleğadır Lâ -i tebrîe ile bir şey’ nefy edildiği zamanda olur ( ب ْي ر – ُه ل كي ِ ر ش ) misâllerinde olduğu gibi Bunlarda, zâhiren bir sebeb olmadığı halde, aslından ziyâde medd etmek câiz’dir Fakat, tevassud efdaldir 27 Tenvîn ve Nûn -i sâkin Tenvîn diye, kelimenin son harekesine tâbi’ olup onunla berâber bulunan ve kendisi ile te’kîd -i fiil kasd olunmayan Nûn -i sâkin’e denir ki ulemâ’, tenvîni, ma’nâ bakımından böyle ta’rîf etmişlerdir 28 Türkçe, ismen ta’rîfi ise, iki üstün ( -- ا ٍ- ), iki esire ( -- ٍ ٍ- ) ve iki ötüre’ye ( -- ٌ ٍ- ), tenvîn denir, demişlerdir Nûn -i sâkin diye de, cezim’li ( harekesiz) olan ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfine denir Bu Nûn -i sâkin, tenvîn’den başka olup kendisi ile ba’zan te’kîd -i fiil kasd olunur ve Nûn -i muhaffefe gibi emr’e ve nehy’e dâhil olur Eğer kelimenin sonunda bulunan ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfi sâkin olursa, ona da Nûn -i sâkin denilir ( ْ ن ِ ا– ْ ن ا– ْ ن ل– ْ ن ك ) misâllerinde olduğu gibi 26 -Medd- i ta’zîm’in alâmeti, Lâfzatü’llâh’da olmaktır ki bir e lif miktârından ziyâde çekilir Fakat tevassud, ya’nî üç elif miktârı çekmek efdaldir 27 -Tebrie veyâ Tebriye :Berî kılmak, temize çıkarmak, şüpheden uzak kılmak :lâ ’sı 28 -Tenvîn diye, aslında Nûn -i sâkin’e denir ki ismin sonuna konur Bu tenvîn, vasıl ve telâffuz hâlinde sâkıt olup vakıf ve kitâbet hâlinde sâbit olur Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 27 Tenvîn ve Nûn -i sâkin’in beş hâli vardır ki şunlardır: 1-Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, İhfâ’ harfleri olan ( ز ذ د ج ث ت ك ق ف ظ ط ض ص ش س ) harflerinden birine uğrarsa, ihfâ’ olurlar 2-Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, Hurûf -i halk (boğaz harfleri ) denilen ( غ ع خ ح ه ء ) harflerinden birine uğrarsa, o zaman izhâr olurlar 3-Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, ( ء اب :Bâ’) harfine uğrarsa, iklâb olurlar 4-Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, ( ْ مي ِ م :Mîm), ( ْ ن ُ ون :Nûn), ( ْ وا و :Vâv) ve ( ء اي :Yâ’) harflerinden birine uğrarsa, idğâm-i mea’l -ğunne olurlar 5-Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, ( ْ م :Lâm) ve ( ء ار :Râ’) harflerinden birine uğrarsa, idğâm-i bi-lâ ğunne olurlar İhfâ’ Harfe, sonradan gelen Sıfât -ı ârıza’dan bir sıfatdır ki lügatde, bir şey’i gizleyip setr etmeye denir İstılahda ise, ( ِ ةن ُغ ْلا ِ ء اق ب ع م ِ دي ِ د ْ ش تلا ِ ن ع ٌة ي ِ ر اع ِ م اغ ْ د ِ ْا و ِ ر اه ْظ ِ ْا ْ ب ٌة لا ح ُء اف ْ خ ِ ْ ا :İhfâ’ diye, ğu nne’nin bekâsı ile teşdîdsiz olarak idğâm ile izhâr arasındaki bir hâle -kırâete - denir) İhfâ’ harfleri onbeş harfdir ki ( ام ر ك ا ْ د ق ٍ ص ْ خ ش د ُ وج ان ث اذ ْ ف ِ ص – ى ف ااب ِ ل اط ْ م ُ د ىق ُت ْ د ِ ز اام ِ ل اظ ْ ع ض ) beytinin kelimelerinin evvelki harfleri olan ( ظ ط ض ص ش س ز ذ د ج ث ت ك ق ف ) harfleridir Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, bu onbeş harften ( ط د ت ) harflerine uğradığı zaman, ihfâ’-i kalîl ; diğer oniki harfe uğradığı zaman da ihfâ’-i kâmil olurlar Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, her ne zaman ihfâ’ harflerinden birine uğrarsa, ya’nî tenvîn veyâ nûn -i sâkin’den sonra ihfâ’ Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 28 harflerinden birisi gelirse, bu halde ihfâ’ olur 29 ( ي ِ ر ك ِ غ ٌ م– ْ ن ع ت ص ِ ْ م ِ ه - ٌ بي ِ ر ق ٌ ح ْ ت ف ) misâllerinde olduğu gibi Tenvîn ile Nun -i sâkin’in ihfâ’sı, bunların zatlarını tamâmen giderip ğunne sıfatlarını bâki’ bırakmak sûretiyle olur ki bu sıfatı söyleme esnâsında, dil ucu boşta kalmalı, alt ve üst tarafta bir yere değmemelidir Fakat ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinin ihfâ’sı ise, ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinin zâtını tamâmen gidermiyerek ve dudakları birbirine çok basmıyarak, zâtını setr etmek (gizlemek ) sûretiyle olur 30 İzhâr Harfe, sonradan gelen Sıfât -ı ârıza’dan bir sıfatdır ki lügatde, bir şey’i âşikâr etmeye ve zâhir kılmaya denir İstılahda ise, ( ِ ْ ف ْ ر ْ ا ْ ب ااد ُ ع اب ت ُ ل اص ِ ف ْن ِ ْا و ُ ه ُ ر اه ْظ ِ ْ ا :İzhâr diye, iki harfin arasını birbirinden ayırıp açarak -ihfâ’sız ve idğâmsız - okumaya denir) İzhâr harfleri, altı harfdir ki ( ٌ ق ِ ل اخ ى ح ُ ا ٌ ل ْ د ع ااي ِ د اه ِ غ ) İsm -i ilâhiyye’lerinin ilk harfleri olan ve Hurûf -i halk ( Boğaz harfleri ) ta’bîr olunan ( ه غ ع خ ح ء ) harfleridir Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, izhâr harfleri olan bu altı harften birine uğrarsa, bu halde izhâr olurlar; ya’nî idğâm’sız, ihfâ’sız, ve iklâb’sız olarak âşikâr bir sûretde okunurlar Bu sûretle de hakîkî ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfinin sesi meydana çıkarılmış olur ( ٍ ف ْ و خ ْ ن ِ م – ٌ مي ِ ل ح ٌ ر ُ وف غ – ن مآ ْ ن م ) misâllerinde olduğu gibi 29 - İhfâ’ harflerinin nasıl ihfâ’ yapıldıklarını iyice anlamak için, bi’z -zât üstâdından görmek ve dinlemek lâzımdır Aksi takdirde hatâ yapılabilir 30 -Bu husûs, aşağıda gelecek olan iklâb bahsinde de aynen böyledir Çünkü , Mîm -i sâkin, ( ء اب :Bâ’) harfine uğrayınca, ihfâ’ olur Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 29 İklâb Bu da harfe, sonradan gelen Sıfât -ı ârıza’dan bir sıfatdır ki lügatde, bir şeyin üstünü altına kalb edip çevirmek ve döndürmek ma’nâsınadır İstılahda ise , ( ِ نونلا ُ ب ْ ل ق و ُ ه ُ ب ْق ِ ْ ا ِ ةن ُغ ِ ب ِ ء اب ْلا د ْ ن ِ ع اه ُ ؤ اف ْ خ ِ ا و ااص ِ لا خ اامي ِ م ِ ني ِ و ْ ن تلا ِ و ا ِ ة ن ِ كا سلا :İklâb diye, Tenvîn veyâ Nûn -i sâkine’yi, -( ء اب :Bâ’) harfine uğradığı zaman - hâlis ( ْ مي ِ م :Mîm) harfine kalb ederek -hâsıl olan o ( ْ مي ِ م :Mîm) harfini- ( ء اب :Bâ’) harfi ındinde ğunne ile berâber ihfâ’ etmeye denir) ki bu, vâcib’dir İklâb harfi, yalnız ( ء اب :Bâ’) harfidir Her ne zaman Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, iklâb harfi olan ( ء اب :Bâ’) harfine uğrarsa, iklâb olur ve ta’rîfde zikr edildiği ve chile okunur ( ن ذ ب ْ ن ُ ي ل – ِ د ْ ع ب ْ ن ِ م – ٌ ِ ص ب ٌ عي ِ ) misâllerinde olduğu gibi Eğer Mîm -i sâkin ( ء اب :Bâ’) harfine uğrarsa, bu halde ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinin ihfâ’sı, ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinin zâtını tamâmen gidermeyip, dudakları birbirine çok basmayıp ve mâkablindeki harfi işbâ’ etmeyip, zâtını setr ve ihfâ’ etmek sûretiyle olur 31 İhtâr: Ta’rîfde zikri geçen ğunne’yi, “Hayşûm’dan -geniz veyâ burun boşluğundan - gelen ses” diye ta’rîf etmişlerdir ki iki kısımdır: Birincisi, Ğunne -i kâmil’dir ki idğâm olduğu yerde isti’mâl olunur İkincisi ise, Ğunne -i nâkısa’dır ki ihfâ’ ve iklâb olduğu yerde isti’mâl olunur Binâen -aleyh, ihfâ’ ve iklâb bahsinde zikri geçen ğunne, bu ikinci nev’î ğunne’dir 31 - İhfâ’ların ve teşdîd’lerin yapılma zamânı ( miktârı), bir elif miktârından fazla, iki elif miktârından az, ya’nî bir buçuk elif miktârı olmal ıdır İşbâ’ : Bir harfi başka bir harf gibi yapıp aslını bozmak Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 30 İdğâm -i mea’l -ğunne Birbirine benzeyen veyâ yakınlığı olan iki harfi, birbirine idğâm edip ğunne ile berâber şedde ile okumaya veyâ zâhirde şeddesiz olarak, telâffuzda ise ğunne ile be râber şeddeli tek bir harf gibi okumaya den ir 32 Bunun sebebi, iki harf arasında vukû’ bulacak olan güç telâffuzu önlemektir Faydası ise, lisânın başladığı birinci mahrecden ikinci mahrece geçişi kolaylaştırmak, aradaki sıklet ve zorluğu gidermektir İdğâm -i mea’l -ğunne harfleri, dört tâne olu p ( ي ُ ون ْ م :Yemnû) kelimesini teşkil eden ( ى و ن م ) harfleridir Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, bu dört harfden birine uğrarsa, İdğâm -i mea’l -ğunne olur ( ْ ل م ْ ع ي ْ ن م و – ِ ا ن ِ م ا ْ ض ف – ُه ر ي اا ْ خ ) misâllerinde olduğu gibi Eğer Nûn -i sâkin ile ( ْ و او :Vâv) veyâ ( ء اي :Yâ’) harflerinden biri, bir kelimede vâki’ olursa, bu halde İdğâm -i mea’l -ğunne yapılmayıp izhâr yapılır Ya’nî, ğunnesiz ve idğâmsız olarak araları birbirinden ayırd edilmek sûretiyle okunurlar Çünkü, İdğâm -i mea’l -ğunne yapılınca, kelimelerin asılları kaybolur ve maksad anlaşılmaz ( ٌ ن اي ْ ن ُ ب – ٌ ن او ْ ن ِ ق – ٌ ن او ْ ن ِ ص – اي ْن ُ د ) misâllerinde olduğu gibi Bunun için bunları, idğâm ile (büyyâmün, kıvvânun, sıvvânün, düyyâ) diye okuyamayız Ancak izhâr i le (bünyânün, kınvânün, sınvânün, dünyâ) diye okuyabi liriz İdğâm -i bi-lâ ğunne Ğunne’siz olan idğâma denir ki burada idğâm var, ğunne yoktur Meselâ ( ا ُ ول ع ْ ف ت ْ ْ ن ِ ا ف ) ibâresinde, Nûn -i sâkin ( ْ م :Lâm) harfine uğradığı için idğâm yapılır, fakat ğunne yapılmaz 32 -İdğâm ile ihfâ’ arasındaki fark: İdğâm, teşdîd ile ( şedde ile) olur, İhfâ’ ise teşdîdsiz ( şeddesiz) olur Not: Bu kısımda bahs olunan idğâm da, İdğâm -i tâm ve İdğâm -i nâkıs kısımlarına ayrılır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 31 Çünkü ğunne yapılırsa, idgâm’a halel gelir ve idğâm bozulur Halbuki burada idğâm yapmak, ğunne’den daha elzemdir İdğâm -i bi-lâ ğunne harfleri iki tâne olup ( ْ ر ل :Ler) kelimesini teşkîl eden ( ْ م :Lâm) ve ( ء ار :Râ’) harfleridir Eğer Tenvîn veyâ Nûn -i sâkin, bu iki harften birisine uğrarsa, bu halde İdğâm -i bi-lâ ğunne olur ( ر ْ ن ِ م ْ م ِ ه ب – ٌ مي ِ ح ر ٌ ر ُ وف غ – ِ ق ت ُ م ْ ل ِ ل ا ىد ُ ه – ا ُ ول ع ْ ف ت ْ ْ ن ِ ا ف ) misâllerinde olduğu gibi Bu misâllerde, Tenvîn ve Nûn -i sâkin, kendilerinden sonra gelen kelimelerin ilk harfleri olan ( ْ م :Lâm) ve ( ء ار :Râ’) harflerine uğradıkları için idğâm olunarak onlar gibi okunurlar Ya’nî, ( م :Lâm) ve ( ء ار :Râ’) harflerinin şeddeli şekilleri gibi okunurlar Fakat burada ğunne yoktur 33 İdğâm -i misleyn Lügatde, ikisi birbirine mümâsil ve müşâbih olan şey’e denir İstılahda ise, ( اة ف ِ ص و ااج ر ْ اد ا ام ِ ْ ل ْ ث ِ م ْلا ُ م اغ ْ د ِ ا :İdğâm -i misleyn diye, mahrecleri ve sıfatları aynı olan iki harfin - birincisi sâkin ikincisi müteharrik olarak - birbirine uğrarsa - birincisini ikincisine idhâl edip şeddeli bir harf gibi okumaya- denir) 34 ( اص ع ِ ب ْ ب ِ ر ْ ضا ِ ن ا ا ُ ور ص ن و ا ْ و وآ ك ْ م ُ ه ُ ت ر ا ِ ْ ت ِ ر ام ف )35 misâllerin de olduğu gibi Bu misâllerde ( ْ و او :Vâv), ( ء اب : Bâ’) ve ( ء ات :Tâ’) harfleri, İdğâm -i misleyn olmuşlardır Çünkü, birinci harfler, sâkin olup yine kendi cinsinden müteharrik olan ikinci bir 33 - Kırâet imâmlarından ba’zıları, “İdğâm -i bi-lâ ğunne’de, ğunne vardır”, derlerse de el’an amel edilen şekil, ğunnesiz okunması hâlidir 34 -Bu harfler, ister bir kelimede isterse başka başka kelimelerde olsunlar hep aynıdırlar Fakat Harf -i medd’ler, bundan müstesnâ’ olup idğâm edilmezler 35 -( او ُ ر ص ن و ا ْ و وآ ) misâlindeki elif harfi, alâmet için olup kırâet için olmadığından ona i’tibâr olunmaz Mümâsil : Benzeyen ,andıran Müşâbih : Benzeyen, benzer Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 32 harfe uğramışlardır İdğâm -i misleyn’de, ğunne yoktur Bunun için idğâm yapıldığı halde ğunne yapılmaz Nûn -i sâkin, kendi cinsinden olan harekeli ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfine uğrarsa, bu halde hem İdğâm -i misleyn, hem de İdğâm -i mea’l -ğunne, ya’nî İdğâm -i misleyn mea’l -ğunne olur Çünkü, her ikisi de, mahrecde ve sıfatda birdirler Fakat Nûn -i sâkin, genizden gelen ğunne ile çıkar ( ٍ ر ان ْ ن ِ م ُه ْ ر م ع ُ ن ْ ن م و ) misâllerinde olduğu gibi Bu misâllerde, sâkin olan birinci ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfleri harekeli olan ikinci ( ْ ن ون :Nûn) harflerine uğradığı için, hem İdğâm -i misleyn hem de İdğâm -i mea’l - ğunne olmuşlardır Mîm -i sâkin’in üç hâli vardır: a-Mîm -i sâkin, kendisinden sonra gelen harekeli ( ْ مي ِ م : Mîm) harfine uğrarsa, bu halde İdğâm -i misleyn mea’l -ğunne olur ( ٍ ع ُ وج ْ ن ِ م ْ م ُ ه م ع ْط ا – ٌة د ص ْ ؤ ُ م ْ م ِ ه ْ ي ل ع ) misâllerinde olduğu gibi Bunun için bu hallerdeki Mîm -i sâkin’ler, İdğâm -i misleyn mea’l -ğunne olurlar b-Mîm -i sâkin, kendisinden sonra gelen harekeli ( ء اب :Bâ’) harfine uğrarsa, bu halde İhfâ’ mea’l -ğunne olur ( ب ر ن ِ ا ِ ب ْ م ُ ه ْ م ِ ه – ِ ب ْ م ِ هي ِ م ْ ر ت ٍ ة ر اج ِ ح ) misâllerinde olduğu gibi Bu hallerde Mîm -i sâkin ( ء اب :Bâ’) harfine uğradığı için, İhfâ’ mea’l -ğunne, ya’nî hem ihfâ’ hem de ğunne olur (Dudak İhfâ’sı olur, diyenler de vardır) c-Mîm -i sâkin, ( ء اب :Bâ’) ile ( ْ مي ِ م :Mîm) harflerinden başka bir harfe uğrarsa, bu halde de İzhâr ( dudak izhârı) olur ( ْ م ُ ك ُني ِ د ْ م ُ ك ل – ِ هي ِ ف ْ م ُ ه ) misâllerinde olduğu gibi Bu hallerde de, Mîm -i sâkin, ( ء اب :Bâ’) ile ( ْ مي ِ م :Mîm) harflerinden başka harflere uğradığı için izhâr olur Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 33 İdğâm -i mütecâniseyn Lügatde, bir şey’ diğer bir şey’e müşâbih olup birbirine benzeyen iki cins ma’nâsınadır İstılahda ise, ( ام ِ ْ س ِ ن اج ت ُ م ْلا ُ م اغ ْ د ِ ا تا اة ف ِ ص اف ل ت ْ خ او ااج ر ْ اد ح :İdğâm -i mütecâniseyn diye, mahrecleri aynı olup sıfatları ayrı ayrı olan iki harfin -birincisi sâkin, ikincisi müteharrik olarak - birbirine uğrarsa birincisini ikincisine idhâl edip müşedded (şeddeli ) bir harf gibi okumaya, denir) ki bu idğâm, vâcib’dir İdğâm -i mütecâniseyn harfleri üç mahrec üzerindedirler a-( ء اط :Dâ’), ( ْ ل اد :Dâl) ve ( ء ات :Tâ’) harflerinin mahrecleridir Bu üç harfin mahrecleri, bir mahrec üzerinedir Fakat sıfatları ayrı ayrı olup bir değildir Çünkü, ( ء اط :Dâ’) har finde isti’lâ’ ve idbâk sıfatı; ( ْ ل اد :Dâl ve ( ء ات :Tâ’) harflerinde inhifâd ve infitâh sıfatı; ayrıca ( ْ ل اد :Dâl) harfinde cehr sıfatı; ( ء ات :Tâ’) harfinde de hems sıfatı vardır ki bunlar muhtelif sıfatlardır Bunun için bu halde olan bu üç harf, birbirine uğradığı zaman, İdğâm -i mütecâniseyn olurlar ( ٌة ف ِ ئ اط ْ ت ل اق و – ت ْط س ب ْ ن ِ ئ ل – ُْ ْ د ب ع ام – ا ا و ع د ْ ت ل ق ْ ث ا ) misâllerinde olduğu gibi Bu gibi hallerde, sâkin olan İdğâm -i mütecâniseyn harfleri, mahrecde bir, fakat sıfatda ayrı olan diğer mütecâniseyn harflerine uğradığı için, İdğâm -i mütecâniseyn olurlar Bu hallerde, birinci harf ikinci harfin şeddeli şekli gibi okunduğundan birinci harfin sıfatı kaybolmuş gibi olur 36 36 - İdğâm -i misleyn, İdğâm -i mütecâniseyn ve İdğâm -i mütekâribeyn’de, birinci harflerin hep si, sâkindirler İkinci harfler ise, dâimâ müteharriktirler İsti’lâ: İsti’lâ’ harfleri yedi tâne olup ( ق غ ظ ط ض ص خ ) harfleridir ki kuvvetli bir sıfat olduğundan kalın okunurlar İdbâk : İdbâk harfleri dört tâne olup ( ظ ط ض ص ) harfleridir ki kuvvetli bir sıfat olduğundan kalın okunurlar Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 34 b-( ء اظ :Zâ’), ( ْ ل اذ :Zâl), ( ء اث :Sâ’) harflerinin mahrecleridir Bu üç harfin mahrecleri de, bir mahrec üzerinedir Fakat sıfatları ayrı ayrı olup bir değildir Çünkü, ( ء اظ :Zâ’) ve ( ْ ل اذ : Zâl) harflerinde müştereken cehr sıfatı, ( ء اث :Sâ’) harfinde hems sıfatı, ( ء اظ :Zâ’) harfinde de isti’lâ’ ve idbâk sıfatı vardır ki bunlar da muhtelif sıfatlardır Bu bakımdan bu durumda olan harfler birbirine uğrarlarsa, İdğâm -i mütecâniseyn olurlar ( ا ُ وم ل ظ ْ ذ ِ ا – ك ِ ل ذ ْ ث ه ْ ل ي ) misâllerinde olduğu gibi Bu gibi haller de de, sâkin olan İdğâm -i mütecâniseyn harfleri, müteharrik olan diğer İdğâm -i mütecâniseyn harflerine uğradığı için, mahrecleri bir olup sıfatları ayrı ayrı olduğundan, İdğâm -i mütecâniseyn olurlar Bu hallerde, birinci harf ikinci harfin şeddeli şekli gibi okunduğundan birinci harfin sıfatı kaybolmuş gibi olur c-( ء اب :Bâ’), ( ْ مي ِ م :Mîm) harflerinin mahrecleridir Bu iki harfin mahrecleri de, bir mahrec üzerinedir Fakat sıfatları ayrı ayrıdır Çünkü, ( ء اب :Bâ’) harfinde şidded sıfatı olduğu hal de ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinde şidded sıfatı yoktur Kezâlik, ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinde beyniyye sıfatı olduğu halde ( ء اب :Bâ’) harfinde beyniyye sıfatı yoktur Bunun için sıfatları ayrı ayrıdır Bu durumda olan harfler de, - birincisi olan sâkin ( ء اب :Bâ’) harfi, İnhifâd : İnhifâd harfleri yirmidört tâne olup ( ت ف و س ك م ل ع ث ى د ح ر ش ن ا ب ز ه ج ذ ) harfleridirler ki zaif bir sıfat olduğundan ince okunurlar İnfitâh : İnfitâh harfleri yirmidört tâne olup ( ف غ ع ش س ز ر ذ د خ ح ج ث ت ب أ ى ن ه و م ل ك ق ) harfleridirler ki zaif bir sıfatdır Cehr : Cehr sıfatının harfleri ondokuz tâne olup ( م د ن ج ا ز غ ذ ء ض ب ر و ق ل ظ ع ى ط ) harfleridir ki kuvvetli bir sıfatdır Hems : Hems sıfatının harfleri on tâne olup ( ه ك ف ص ش س خ ح ث ت ) harfleridir ki zaif bir sıfatdır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 35 ikincisi olan müteharrik ( ْ مي ِ م :Mîm) harfine - birbirine uğrarlarsa, mahrecleri bir olup sıfatları ayrı ayrı olduğundan, İdğâm -i mütecâniseyn olurlar ( ان ع م ْ ب ك ْ را ُ ب اي ) misâlinde olduğu gibi Bu gib i hallerde de, sâkin ( ء اب :Bâ’) harfi müteharrik olan ( ْ مي ِ م :Mîm) harfine uğradığı için, mahrecleri bir olup sıfatları ayrı ayrı olduğundan, İdğâm -i mütecâniseyn olurlar Bu hallerde de, birinci harf ikinci harfin şeddeli şekli gibi okunduğundan -( ء اب :Bâ’) harfi ( ْ مي ِ م :Mîm) harfi gibi okunduğundan - birinci harfin sıfatı kaybolmuş gibi olur İdğâm -i mütekâribeyn Lügatde, birbirine yakın olup yaklaşıcı olan şey’lere denir İstılahda ise, ( م اب ر اق ت ام ِ ْ ب ِ ر اق ت ُ م ْلا ُ م اغ ْ د ِ ا اة ف ِ ص ْ و ا ااج ر ْ خ :İdğâm-i mütekâribeyn diye, mahreclerinde veyâ sıfatlarında birbirine bir benzerlik ve yakınlık olan iki harfin -birincisi sakin ikincisi müteharrik olarak- birbirine uğrarsa, -birincisini ikincisine idhâl edip - müşedded bir harf gibi okumaya denir) ki bu idğâm da vâcib ’dir İdğâm -i mütekâribeyn harfleri, iki mahrec üzerindedirler Şöyle ki: a-( ْ م :Lâm) ve ( ء ار :Râ’) harflerinin mahrecleridir Mahreclerinde veyâ sıfatlarında birbirine bir benzerlik ve yakınlık olan bu iki harf, birbirine uğrarsa, İdğâm -i mütekâribeyn olurlar ( ا ُه ع ف ر ْ ل ب – ب ر ْ ل ُق ) misâllerinde olduğu gibi Bu gibi hallerde, sâkin olan ( ْ م :Lâm) harfleri, mahrecte veyâ sıfatta birbirine benzerlik ve yakınlığı olan ( ء ار :Râ’) harfine uğradıkları için, iki harf birbirine idğâm olunarak İdğâm -i mütekâribeyn olmuşlardır Ya’nî, bu halde, ( ء ار :Râ’) harfi şeddeli gibi okunarak ( ْ م :Lâm) harfi belli edilmez Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 36 Hafs , Sûre -i Müdaffifîn’deki ( نا ر ْ ل ب ك ) nazm- i celîl’inde, idğâm -i mütekâribeyn yapmayıp sekte yapar b-( ْ ف اق :Gâf) ve ( ْ ف اك :Kâf) harflerinin mahrecleridir Mahreclerinde veyâ sıfatlarında birbirine bir benzerlik ve yakınlık olan bu iki harf de birbirine uğrarsa, İdğâm -i mütekâribeyn olurlar ( ن ْ ا ْ م ُ ك ْ ق ُل ْ خ ) misâlinde olduğu gibi Bu gi bi hallerde de, sâkin olan ( ْ ف اق :Gâf) harfi, mahrecte veyâ sıfatta birbirine bir benzerlik ve yakınlık bulunan ( ْ ف اك :Kâf) harfine uğradığı için, İdğâm -i mütekâribeyn olmuştur Ya’nî, bu halde, ( ْ ف اق :Gâf) harfi, ( ْ ف اك :Kâf) harfine idğâm edilerek ( ْ ف اك :Kâf) harfi, şeddeli gibi okunur ve ( ْ ف اق :Gâf) harfi belli edilmez ( ْ ف اك :Kâf) harfinin ( ْ ف اق :Gâf) harfine uğradığı yer yoktur İdğâm -i şemsiyye Lâm -i ta’rîf denilen ( ْ ف ِ ل ا :Elif) ve ( ْ م :Lâm) harfleri ( لا), aşağıdaki ondört harften -Hurûf -i şemsiyye’den - birine uğrarsa, bu halde İdğâm -i şemsiye olur 37 37 - Bu hale, İdğâm -i şemsiyye denilmesinin sebebi, bu türlü idğâmla r yapılırken ekseriyetle ( ُ س ْ مشل ا : Şems) kelimesinin misâl getirilmesindendir Buna nisbetle de bu harflere bu isim verilerek Hurûf -i şemsiye denilmiştir (Veyâ güneşin yanında yıldızların görünmediği gibi bu ondört harfin yanında da Lâm -i ta’rîf görülmediğinden İdğâm -i şemsiye denilmiştir) ( ْ ف ِ ل ا :Elif) ve ( ْ م :Lâm) harflerine ( لا), Arabca’da Lâm -i ta’rîf denir Ülemâ’nın ekserîsi, Harf -i ta’rîf ( Lâm-i ta’rîf ), yalnız ( ْ م :Lâm) harfidir, Hemze değildir, derler Bunun için buna Lâm -i ta’rîf denilmiştir Lâm -i ta’rîf, Hurûf -i şemsiyye’den birine uğradığı zaman okunmaz, o harfe idğâm olunur Çünkü, Lâm -i ta’rîf’in, bu harfler önünde okunması güçtür Bunun için bu türlü idğâmlarda, Lâm -i ta’rîf, yazılır Fakat okunurken lâfzı tamâmen giderilerek kendisinden sonra gelen harfe idğâm olunur Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 37 İdğâm -i şemsiye harfleri ondört tâne olup ( ْ د ِ ز ىم ر ااب ْن ذ ْ ع د ُ ْ ب ُت ْ م ع ن ُه ل ن ظ ب اط ٍ في ض ر ْ د ص ْ م ِ ش اة ع ُْ ) beytinin kelimelerinin evvelindeki ( ن ل ظ ط ض ص ش س ز ر ذ د ث ت ) harfleridir Lâm-i ta’rîf, bu ondört harften birine uğrarsa, ( ْ م :Lâm) harfi, o harfe idğâm olunarak okunur ki bu da, o harfi şeddeli okumakla mümkün olur ( ِ س ْ م شلا و – ِ س انلا و – ِ ق ِ ر اطلا و – ام سلا و ِ ء– ِ تلا و ) misâllerinde olduğu gibi İhtâr : Lâm -i ta’rîf, bu ondört harften yalnız ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfine uğrarsa, bu halde İdğâm -i şemsiye mea’l -ğunne olur Çünkü, Nûn -i sâkin’deki ğunne sıfatı, bir sıfat -ı lâzime olduğundan bu sıfatın harften ayrılması mümkün değildir ( ِ س انلا و ) misâlinde olduğu gibi Lâm -i ta’rîf, ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfi müstesnâ olmak üzere diğer onüç harften birine uğrarsa, bu halde de İdğâm -i şemsiye bi -lâ ğunne olur Çünkü, bu harflerde, ğunne sıfatı yoktur ( ِ س ْ م شلا و – ِ ق ِ ر اطلا و – ِ ء ام سلا و ) misâllerinde olduğu gibi İzhâr -i kameriyye Lâm -i ta’rîf denilen ( ْ ف ِ ل ا :Elif) ve ( ْ م :Lâm) harfleri ( لا), aşağıdaki ondört harften -Hurûf -i kameriyye’den - birine uğrarsa , bu halde İzhâr -i kameriye olur 38 Çünkü, bu harflerde idğâm yaparak harfi tahfîf etmeye (hafifletmeye ) lüzum yoktur Bunun için Hurûf -i kameriyye’ye uğrayan Lâm -i ta’rîf’ler izhâr ile okunurlar 38 - Kamer , lügatde, ay ma’nâsına geldiği gibi aydınlık ve rûşen gece ma’nâsına da gelir Eksreriyyetle bu kelime ile misâl getirildiği için, bu ta’bîr kullanılmışdır (Veyâ ayın yanında yıldızların göründüğü gibi bu ondört harfin yanında da Lâm -i ta’rîf göründüğünden İzhâr -i kameriye denilmiştir) Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 38 İzhâr -i kameriye harfleri ondört tâne olup ( ْ ف خ و ك ج ح ِ غ ْب ا ُه مي ِ ق ع ) beytinin cemi’ harfleri olan ( ك ى ق ع ف خ و ك ج ح غ ب ا ه ) harfleridir Lâm -i ta’rîf, bu ondört harften birine uğrarsa, bu halde İzhâr -i kameriye olur ki burada ( ْ م :Lâm) harfi, kendisinden sonra gelen Hurûf -i kameriyye’ye idğâm olunmayıp âşikâr olarak okunur ( ِ ر م ق ْلا و – ِ ر ْ ج ف ْلا و – ِ ر ْ ص ع ْلا و ) misâllerinde olduğu gibi Kalkale Lügatde, kavi şey’lerin sesine veyâ bir şey’in kımıldatılmasına denir, İstılahda ise, ( ر ْ خ م ْلا ُ ل ُ ق ْ ل ق ت ُة ل ق ْ ل ق ْل ا ُ ع م ْ س ُي ح ِ ج ٌة ي ِ و ق ٌة ر ْ ب ن ُه ل :Kalkale diye, mahrec’in tahrîk ve iddırâb’ına - deprenip kımıldamasına - denir ki o harfin mahrecinden kuvvetli bir ses çıkar) Kalkale, cehr ile şidded sıfatın ın bir araya gelmesi ile meydana gelen b ir sıfattır ki iki sese muhtaç olur ve yalnız sâkin’lerde vukû’ bulur Bu iki sesten birisi şidded sıfatının hakkı, diğeri de cehr sıfatının hakkıdır Her ikisi de ânî, kavi (kuvvetli ) ve haps olmuş seslerdir Bunun için Kalkale sıfatı, bütün sıfatların en kuvvetlisidir Kalkale harfleri beş tâne olup ( ٍ د ج ُ ب ْط ُق ) ya’nî ( د ج ب ط ق ) harfleridir 39 Bu beş harften biri, kelimenin ortasında veyâ sonunda sâkin bir halde olursa, o zaman bu harfler kalkale olurlar ( ن ُ ول ُ خ ْ د ي – ْ لا ِ ب ق ح – ٌ د ح ا ) misâllerinde olduğu gibi İhtâr: Kalkale, sâkin harflere mahsûstur Bunun için kelimenin başında bulunan kalkale harflerinde, kalkale yapılmaz Çünkü, kelimenin başında bulunan bu harfler, dâimâ 39 -Hemze harfinde de cehr ve şidded sıfatları birleşirse de ülemâ’ bu ha rfi, kalkale harflerinden çıkarmışlardır Çünkü, Hemze’ye, iylâl, tağyîr ve tahfîf ârız olur ve kalkalesi öksürük ve kusmak seslerine benzer Bu ses ise ke rih görüldüğünden, Hemze, kalkale harfi sayılmamıştır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 39 harekeli olmak mecbûriyyetindedirler Harekeli harf ise, hiçbir zaman kalkale olmaz Hukmü’r -Râ’ Bu bahiste, ( ء ار :Râ’) harfinin kısımlarından ve üzerine câiz olan Sıfat -i ârız’lardan bahsolunur ( ء ار :Râ’) harfinin mahreci, -ikinci bölümün mahrec bahsinde geçtiği gibi - dilin en uç tarafının biraz arkası ile karşısındaki ön dişlerin üst tarafı olan damaktır Buradan ( ء ار : Râ’) harfi çıkar ki bu halde, dilin ucu kavislidir ( ء ار :Râ’) harfinde, tekrîr, cehr, infitâh ve beyniyye sıfatları mevcûd olduğundan bu sıfatları hâiz olan ( ء ار :Râ’) harfini, bulunduğu yere göre, on türlü okumak mecbûriyyeti hâsıl olur ki bunlar, sırası ile şunlardır: 40 1-( ء ار :Râ’) harfi meftûh veyâ madmûm olursa, kalın okunur ( ِ مي ِ ح رلا ِ ن ْ رل ا – ِ ا ُ ر ْ ص ن – ُ حو رلا و ) misâllerinde olduğu gibi 2-( ء ار :Râ’) harfi meksûr olursa ince okunur ( ِ ْلا ِ ب ) misâlinde olduğu gibi İhtâr: Bu halde ( ء ار :Râ’) harfinin kesresi ister lâzime olsun -( ٌ ق ْ ز ِ ر ) misâlinde olduğu gibi -, ister ârıza olsun -( ني ِ ذ لا ِ ر ذ و ) misâlinde olduğu gibi -, isterse ( ء ار :Râ’) harfinin mâba’dindeki harf isti’lâ’ harfi olsun -( ُ ب اق رل ا ) misâlinde olduğu gibi -, isterse ( ء ار :Râ’) harfinin mâkablindeki harf 40 - Tekrîr: Tekrâr etmek ma’nâsına olup kuvvetli bir sıfatdır ve yalnı z ( ء ار ) harfine mahsûsdur Beyniyye: İki şey’ arasında olan bir hâle denir ki zaîf bir sıfatdır Beyniyye harfleri sekiz tâne olup ( ل ا ن ع و ر ى م ) harfleridir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 40 isti’lâ’ harfi olmasın -( ٌ ق ْ ز ِ ر ) misâlinde olduğu gibi-, aynı hukmü hâiz olup hepsinde de ( ء ار :Râ’) harfi ince okunur 3-(:Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harf de meftûh veyâ madmûm olursa, bu halde ( ء ار :Râ’) harfi kalın okunur ( ْ ر ُ وذنلا ِ ب – ْ ر ك ش ْ ن م – نا و ْ ْ ر ح ) misâllerinde olduğu gibi 41 4-( ء ار :Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harf de meksûr olursa, bu halde ( ء ار :Râ’) harfi ince okunur ( ِْ ط ْ صا و – ُه ْ ر ِ ف ْ غ ت ْ سا و ) misâllerinde olduğu gibi İhtâr ( ء ار :Râ’) harfinin bu hâlinde üç şartın bulunması lâzımdır: a-( ء ار :Râ’) harfinin mâkablinin harekesi lâzım olup ârız olmamak b-Kesre, ( ء ار :Râ’) harfinin bulunduğu kelimede olup ( ء ار :Râ’) harfine bitişik olmak c-( ء ار :Râ’) harfinin bulunduğu kelimede, ( ار ء :Râ’) harfinden sonra Hurûf -i isti’lâ’ olmamaktır 5-( ء ار :Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harf de meksûr olursa ve mâba’dinde de Hurûf-i isti’lâ’dan bir harf 41 - Ba’zı kayıtlarda “( ء ار :Râ’) harfinin sükûnu, vakıf için olmayıp Sükûn -i lâzım olmalıdır, denilerek – ( ُ ش ْ ر ع ْل ا – ْ ر م ا و ) gibi- Sükûn-i lâzım’lı olan ( ء ار :Râ’) harfli kelimeler misâl gösterilir ve bu şarta binâen de -( ْ ر ُ ذ ُن – ْ ر ك ش ) gibi- kelimelerdeki ( ء ار :Râ’) harfleri harekeli olup sükûnları, Sükûn -i lâzım değildir Vakıf sebebi ile Sükûn -i ârız’dır Bunun için vakıf sebebi ile ârız olan sükûn, bu bahiste mu’teber değildir” denirse de, her iki halde ( ء ار : Râ’) harfi ni kalın okumak îcâb eder El-Virdü’l -Müfîd fî Şerhi’t -Tecvîd Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 41 bulunursa, bu halde (:Râ’) harfi kalın okunur ( ٍ ة ق ْ ر ِ ف - ٍ س اط ْ ر ِ ق – ا اد اص ْ ر ِ م ) misâllerinde olduğu gibi 42 6-( ء ار :Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harf de meksûr olursa ve mâba’dindeki isti’lâ’ harfi de meksûr olursa, bu halde ( ء ار :Râ’) harfini ince ve kalın okumak câizdir Çünkü, ülemâ’, bunda ihtilâf ederek ba’zıları kalın ve ba’zıları da ince okumuşlardır ( ٍ ق ْ ر ِ ف ل ُ ك ) misâlinde olduğu gibi 7-( ء ار :Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harfin harekesi de ârız olursa, bu halde ( ء ار :Râ’) harfi kalın okunur ( ىض ت ْ را ِ ن م ِ ل – ى ِ ع ِ ج ْ ر ِ ا ) misâlinde olduğu gibi 43 8-( ء ار :Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harf de sâkin olursa, bu halde sâkine i’tibâr olunmaz Ancak sâkin olan harfin mâkablindeki harfe i’tibâr olunur Şöyle ki: Eğer bu harf, meftûh veyâ madmûm ise, ( ء ار :Râ’) harfi kalın okunur ( ٍ ر ْ م ا ل ُ ك ْ ن ِ م – ِ ر ُ ود صلا ِ – ِ ْ صلا ِ ب ) misâllerinde olduğu gibi 9-Eğer bu harf meksûr ise, ( ء ار Râ’) harfi ince okunur ( ٌ ري ِ د ق – ٌ ِ ص ب ) misâllerinde olduğu gibi 44 10-(:Râ’) harfi sâkin olur ve mâkablindeki harf de Harf -i lî n olursa, 45 bu halde de ( ء ار :Râ’) harfi ince okunur ( ْ س – ْ خ ) misâllerinde olduğu gibi 46 42 -İsti’lâ’ harfleri yedi tâne olup ( ق غ ظ ط ض ص خ ) harfleridir 43 -Burada, ( ء ار :Râ’) harfinden evvel gelen Hemze’ler, Hemze -i vasıl’dır Bunun için bunların evvelinde bir kelime getirilerek vasl olunur sa, o hemze’nin harekesi, ârız olduğu için zâil olur Binâen -aleyh, ârız olan harekeye i’tibâr olunmayarak ( ء ار :Râ’) harfi kalın okunur 44 -Sekiz ve dokuzuncu kısımdaki kâıdeler, vakıf haller ine mahsûstur Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 42 Not: Meftûh olan ( ء ار :Râ’) harfinin mâk ablindeki harf, meksûr ile ( ء ار :Râ’) harfi arasında sâkin bir halde bulunursa, bu halde ( ء ار :Râ’) harfini kalın okumak vâcib olur ( ْ ن ار ْ م ِ ع – ْ لي ِ ئا ر ْ س ِ ا – ْ مي ِ ها ر ْ ب ِ ا ) kelimelerinde olduğu gibi Eğer o sâkin harf, ( ْ د اض :Dâd), ( ء اط :Dâ’) ve ( ْ ف اق :Gâf) harflerinden biri olursa, veyâ o sâkin harf, bu üç harften başka olur ve ( ء ار :Râ’) harfi mükerrer zikr olunursa, bu halde de ( ء ار :Râ’) harfini kalın okumak vâcib olur ( اار ْ ص ِ ا – اار ْط ِ ق ) kelimeleri ile ( اار ار ْ س ِ ا – اار ار ْ د ِ م ) kelimelerin de olduğu gibi Eğer sâkin olan o harf, ( ْ د اص :Sâd), ( ء اط :Dâ’) ve ( ْ ف اق :Gâf) harflerinden başka olur ve ( ء ار :Râ’) harfi de mükerrer zikr olunmazsa ve ( ء ار :Râ’) harfinin mâba’dinde meksûr olan ( ْ ف اق :Gâf) harfinden başka isti’lâ’ harfi bulun ursa, bu halde de ( ء ار :Râ’) harfini kalın okumak vâcib olur ( ااض ار ْ ع ِ ا ) misâlinde olduğu gibi Bu son halde, Hurûf -i isti’lâ’dan yalnız meksûr ( ْ ف اق :Gâf) harfi bulunur ve diğerleri bulunmazsa, bu halde ( ء ار :Râ’) harfini inc e veyâ kalın okumak câiz olur Çünkü, bu haldeki 45 -Harf- i lîn, ( ْ و او :Vâv) ve ( ء اي :Yâ’) harfleri sâkin olur ve mâkabli de meftûh olursa, bu halde bu iki harf, Harf- i lîn olurlar F akat Elif harfi dâimâ Harf- i lîn’dir Çünkü, dâmâ sâkin olup mâkabli meftûh’dur 46 - Bu misâllerde, ( ء ار Râ’) harflerinin üzerine vakıf yapıl arak ( ء ار Râ’) harfleri, Sükûn -i ârız ile sâkin kılınmışlardır Not: a -( ر ْ ص ِ م ْ ن ِ م – ِ ر ْط ِ ق ْلا ْ ع ) kelimeleri ile, b-( ِ ر ْ س ا ف – ِ ر ْ س ا ْ ن ا - ِ ر ْ س ي اذ ِ ا ) kelimelerini, hem ince hem kalın okumak câizdir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 43 ( ء ار :Râ’) harfini, ba’zı ülemâ’ ince okumuş, ba’zı ülemâ’ da kalın okumuşdur ( ٍ ق ار ْ ح ِ ا – ٍ ق ار ْ ش ِ ا ) kelimelerinde olduğu gibi Lâfzatü’llâh veyâ Hukmü’l -lâm Bu bahiste, İsm -i celâl olan ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’inin kırâetinde bulunan hallerden bahs olunur Şöyle ki: ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’inin mâkabli meftûh 47 veyâ madmûm olursa, o zaman ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’i kalın okunur Ya’nî bu halde ( ْ م :Lâm) harfini tefhîm etmek ( kalın okumak ) vâcib olur ( ِ ا ُ ر ْ ص ن – ُ ا و ُ ه ) misâllerinde olduğu gibi Eğer ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’inin mâkabli meksûr olursa, o zaman da ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’i, ince okunur Ya’nî bu halde de ( ْ م :Lâm) harfini terkîk etmek ( ince okumak) vâcib olur ( ِ ِ – ِ ا ِ ب ) misâllerinde olduğu gibi 48 Zamir Zamir diye, lügatde, bir şey’i gizlemeye denir ( و ُ ه – ى ِ ه – اه ) gibi kelimelere zamir denilmesinin sebebi, kinâye olundukları 49 şey’in ismini ve kendisini, gizleyip gâib hukmüne getirdikleri içindir Binâen -aleyh, bu bahiste zikr 47 - ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’inin mâkablinde bulunan bu meftûh’un, meftûh -i ğayr -i mümâl olması lâzımdır ki bu halde ( ا :Allâh) lâfzı, kalın okunur Eğer ( ا :Allâh) lâfz -ı şerîf’inin mâkablinde bulunan meftûh, meftûh -i mümâl olursa, bu halde ( ْ م :Lâm) harfini tefhîm veyâ terkîk etmek -kalın veyâ ince okumak - câiz olur Meftûh -i ğayr -i mümâl diye, imâle olunmayan meftûh’a; meftûh -i mümâl diye de, imâle olunan meftûh’a denir Mümâl : Bir yana eğrilme, eğme, meyletme (İmâle) 48 - Meksûr olan harflere terkîk sıfatı ârız olduğundan terkîk’den tefhîm’e birdenbire geçmekte külfet ve güçlük vardır Bunun için kırâet imâmları, bu güçlüğü gidermek gâyesiyle, bu halde, Lâfzatü’llâh’ı, ince oku muşlardır 49 - Kinâye : Maksâdı, kapalı bir şekilde anlatan söz , işâret Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 44 olunan zamir, gâib zamîrinin yerini tutan ( ُ ه :Hû) zamîridir ki bunun okunuş şekilleri şöyledir: Bu zamîrin mâkablindeki harf, üç türlü harekeden -damme, fetha ve kesre’den - biri ile müteharrik olur sa, bu halde o zamîri, o zamirden sonra kendisine bitişik mukadder (gizli ) bir ( ْ و او :Vâv) veyâ ( ء اي :Yâ’) Harf -i medd’leri varmış gibi okuyarak medd ederiz ( ُ ه ل و – ِ ه ِ ب– ُ ه ن ِ ا ) misâllerinde olduğu gibi ki bunları ( ل و ُ وه – ِ ب ِ ه ى – ن ِ ا ُ وه ) şeklinde yazılmış gibi okuruz Bu zamirden sonra Sebeb- i medd’en Hemze vâki’ olmazsa, bu zamîri, Medd -i tabiî olarak okur ve bir elif miktârı medd ederiz Eğer bu zamirden sonra Sebeb -i medd’en Hemze vâki’ olursa, bu halde - Medd-i munfasıl bahsinde zikr olunduğu gibi - medd ederiz İhtâr: ( ِ ه ت ْ ن ي ْ ) ve ( ُه ق ْ ف ن ام ) gibi kelimelerdeki ( ء اه :Hâ’ ) harfleri, yukarıdaki kâıdeye uyularak medd edilmezler, Çünkü, bunlar, kelimenin asıl harfi olup zamir değildirler Eğer zamîrin mâkablindeki harf, müteharrik olmayıp sâk in olursa, bu halde o zamir medd olunmayıp kasr olunur ( ِ ه ْ ي ل ِ ا – ِ ه ْ ي ل ع – ِ هي ِ ف ) misâllerinde olduğu gibi İhtâr: ( ِ ه ْ ي ل ِ ا – ِ ه ْ ي ل ع ) gibi kelimelerde, zam îrden evvel vâki’ olan sâkin ( ء اي :Yâ’) harfleri, hiçbir zaman medd olunmayıp dâimâ kasr olunurlar Fakat, Sûre -i Fürkân’daki ( اان اه ُ م ِ هي ِ ف ) ibâresindeki zamir, bundan müstesnâ olarak medd olunur Ya’nî ( اان اه ُ م ى ِ هي ِ ف ) şeklinde yazılmış gibi okunur Çünkü zamîrin kesresinden sonra gelen ( ْ مي ِ م :Mîm) harfinin dammesine sür’atle geçmekte, güçlük ve külfet vardır Bunun için buradaki zamir, kasr olunması îcâb ettiği halde medd olunur Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 45 Bu zamîrin medd edilmesi hakkında ba’zıları da, “Bu zamir, - medd edilmek sûretiyle - evvelinde olan ma’nâyı te’kîd eder” derler ki bu husûs, tefsirlerde îzâh edilip anlatılır Not: Zamîrin mâkabli değil de mâba’dindeki harf ( kendisinden sonra gelen harf ) sâkin olursa bu halde o zamîrin mâkabli ister müteharrik olsun, isterse sâkin olsun, her iki halde de medd olunmayıp kasr olunur ki bütün kurrâ’ bunda ittifak etmiştir ( ِ ت او م سلا ُه ي ِ س ْ ر ُ ك ) misâlinde ve ( ة ي ْا ُه ار ا ف – د ه اع ا ِ و ا ُه ْ ي ل ع ) misâllerinde olduğu gibi Eğer zamîrin üzerine, sükûn ile veyâ ravm ile vakıf yapılırsa, her iki halde de vasıl terk olunur ( ُهي ب ت ْ جا و – ُ ه ْ ن ِ م – ُ ه ل ) misâllerinde olduğu gibi 50 Sekte Lügatde, sükût etmek ve devamlı ses çıkarırken iki sesin arasını soluk almadan ayırmak ma’nâlarınadır İstılahda ise, ( ن ُ ود ِ ت ْ و صلا ُ ع ْط ق ُة ت ْ ك سل ا ِ س ف نلا : Sekte diye, -kırâet esnâsında - nefes almadan sesi kesmeye denir) Sekte’nin zamânı, vakıf zamânından azdır Vakıf zamânı ise nefes alacak kadar bir zamandır Sekte, vasıl hâline mahsûstur Vakıf ise, fasl hâline mahsûstur Kur’ân -ı Kerîm’de, Kırâet -i Âsım ve Rivâyet -i Hafs üzere, dört yerde sekte gelmiştir: 50 - Zamir bahsinde zikr olunan bu gâib zamirinin, mâkabli meftûh vey â madmûm olursa, zamîrin kendisi de madmûm okunur ( ُ ه ب ر– ُ ه ن ِ ا ) misâllerinde olduğu gibi Eğer zamîrin mâkabli meksûr olursa, zamîrin kendisi de meksûr okun ur ( ِ هي ِ ف– ِ ه ِ ب ) misâllerinde olduğu gibi Bu zamir, hiçbir sûretle meftûh okunmaz Çünkü, müfret müzekker gâib zamîrinin müfret müennes gâibe zamîri ne müşâbih ve mültebis olmaması (benzeme mesi ve ona yakın olmaması )) lâzımdır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 46 1-Sûre -i Kehf’de ( اام ي ق ااج و ِ ع ) dır Burada ( ااج و ِ ع ) lâfzındaki tenvîni elife kalb ederek, elif üzerine sekte yapılır 2-Sûre -i Yâsîn’de ( م ْ ن ِ م اذ ه ان ِ د ق ْ ر ) dır Burada ( ان ِ د ق ْ ر م ) lâfzının elif harfi üzerine sekte yapılır 3-Sûre -i Kıyâme’de ( ٍ ق ار ْ ن م لي ِ ق و ) dır Burada ( ْ ن م ) lâfzının ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfi üzerine sekte yapılır 4-Sûre -i Müdaffifîn’de ( ن ار ْ ل ب ك ) dir Burada da ( ْ ل ب ) lâfzının ( ْ م :Lâm) harfi üzerine sekte yapılır Zikr olunan bu sekte’lerden başka, bir de Hâ’ -i sekte’ler 51 ile kırâet olunan kelimeler vardır ki şunlardır: Sûre -i Bakara’da ( ْ هن س ت ي ْ ); Sûre -i En’âm’da ( ْ ه ِ د ت ْ قا و ); Sûre -i Hâkka’da ( ْ ه ي ِ ب ات ِ ك – ْ ه ي ِ ب اس ِ ح – ْ ه ي ِ ل ام – ْ ه ي ِ ن اط ْ ل ُ س ) ve Sûre-i Kâria’da da ( ْ ه ي ِ ها م ) dir Bu kelimelerdeki Hâ’ -i sekte’leri, -vasıl hâlinde - ba’zı kurrâ’ isbât etmiş ve ba’zı kurrâ’ da isbât etmemişt ir Bunun için vasıl hâlinde, Hâ’ -i sekte’lerin isbâtı, muhtelefün fîh’dir İmâm Âsım, vasıl hâlinde, buradaki Hâ’ -i sekte’lerin hepsini isbât etmiştir Ba’zı kurrâ’lar da ( ْ ه ي ِ ب ات ِ ك – ْ ه ي ِ ب اس ِ ح ) lâfızlarında Hâ’ -i sekte’leri isbât etmişler, diğerlerinde isbât etmemişlerdir Böyle yerlerde, Hâ’ -i sekte’leri isbât eden kurrâ’lar için, bir Hâ’ -i sâkine ilâve etmek lâzımdır 51 -Hâ’ -i sekte diye, vasıl hâlinde de vakıf hâlinde de sâkin olan ( ء اه :Hâ’) harfine denir ki hareke ile okunmaz Eğer hareke ile okunursa h atâ yapılmış olur Kur’ân -ı Kerîm’de, yedi yerde Hâ’ -i sekte vardır ki bunlar, yukarıda zikr olunan sûrelerdeki Hâ’ -i sekte’lerdir Bunlardan Sûre -i Hâkka’daki ( ْ ه ي ِ ب ات ِ ك ) ve ( ْ ه ي ِ ب اس ِ ح ) lâfz -ı şerîf’leri ikişer tânedir Bunlar da ilâve edilirse dokuz yerde Hâ’ -i sekte gelmiş olur Halîl ibn -i Mustafa’nın Şemsiye adlı kitâbının Hâ’ -i kinâye bâbından ss 25 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 47 Vakıf hâlinde ise, bütün kurrâ’lar, Hâ’ -i sekte’leri isbât etmişler ( okumuşlar ) dır Bunun için vakıf hâlinde, Hâ’ -i sekte’lerin isbâtı, müttefekun aleyh’dir İhtâr: Sekte câiz olmayan yerlerde sekte yapmak hatâ olup bundan sakınmak lâzımdır Nitekim ba’zı kimselerin ( ك ب ر ِ ل ل ص ف ) de birinci ( ْ م :Lâm) harfi üzerine; ( ُ د ُب ْ ع ن ك اي ِ ا ) de ( ْ ف اك :Kâf) harfi üzerine yaptıkları gibi yapmamalıdır Vakıf Lügatde, durmak ve durdurmak ma’nâsınadır İstılahda ise, ( ِ س ف ن تلا ع م ِ ت ْ و صلا ُ ع ْط ق ُ ف ْق و ْل ا :Vakıf diye, nefesle berâber sesin kesilmesine denir) Vakıf’da esâs olan, sükûn üzerine vakıf yapmaktır Hareke üzerine vakıf yapılmaz Hareke üzerine vakıf yapılamıyacağı için de, vakıf hâlinde, son harfleri müteharrik olan kelimeler, - sonu sâkin olan kelimeler gibi- sâkin olarak okunurlar ki bu halde o kelim e, Sükûn-i ârız ile sâkin olmuş olur ( ُ ِ ع ت ْ س ن – ُ م ْ و ي ِ ني دلا – ِ م ل اع ْلا ب ر ) misâllerinde olduğu gibi Tenvîn de, vakıf hâlinde, -iskân kâıdesine tebean - sâkıt olur ( düşer ) Çünkü Tenvîn, son harfin harekesine tâbi’ olan bir Nûn -i sâkine’dir Metbû’ gidince tâbi’ de kalmaz Bu halde, iki üstünlü kelimeler, elif üzerine vakıf olunurlar ( اء ان ِ ب ء ام سلا و – اامي ِ ل ا ااب اذ ع ) misâllerinde olduğu gib i ( اء ان ِ ب – اء اس ِ ن ) gibilerde vakıf yaparken, Tenvîn’i hazf edip hemze’yi elife kalb ederek, elif üzerine vakıf yapmalıdır Fakat ( ٌة ْ ر ) gibilerde vakıf yaparken, Tenvîn’i hazf edip Tâ’ -i te’nîs’i ( ء اه :Hâ’) ya kalb ederek ( ء اه :Hâ’) üzerine vakıf yapılmalıdır Çünkü ( ء ات :Tâ’) harfi ile nihâyet bulan kelimelerin sonu yuvarlak ( ء ات :T â’) harfi ise, vakfı, ( ء اه :Hâ’) harfi üzerine olur ( ْ هن ُ س – ْ ه ْ ر ) misâllerinde olduğu gibi Bu Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 48 nevî ( ء ات :Tâ’) harfine, Tâ’-i kasîra veyâ Tâ’-i merbûda denir Eğer, ( ء ات :Tâ’) harfi ile nihâyet bulan kelimelerin sonu, açık ( ء ات :Tâ’) harfi ise, vakfı, ( ء ات :Tâ’) harfi üzerine olur ( ْ ت او م سل ا – ْ ت اه ْ ي ه ) misâllerinde olduğu gibi Bu nevî ( ء ات :Tâ’) harfine de Tâ’-i davîle veyâ Tâ’-i mecrûre denir Kezâlik, müfret gâib zamîri ile nihâyet bulan kelimelerin vakfı hâlinde de aynı kâıde icrâ’ olunarak ( ء اه :Hâ’) üzerine vakıf yapılır ( ْ ه ب ر ى ِ ش خ – ْ ه ِ ن ْ ذ ِ ا ِ ب ِ ا ) misâllerinde olduğu gibi Hafs rivâyeti’nde (kırâeti’nde ), vakıf hâlinde, yedi kelimenin âhirine bir şey’den bedel olmıyarak bir elif ilâve olunmuştur ki bunlarda, bu elif üzrine vakıf olunur Vasıl hâlinde ise, elifsiz olarak okunurlar Bu yedi kelime şunlardır: 1-Mütekellim vahde zamîri olan ( ان ا ) dir ki bütün mevzîlerde elif üzerine vakıf olunur 2-Sûre -i Kehf’deki ( ُ ا و ُ ه ان ِ ك ل ) kavl- i şerîf’i; 3-Sûre -i Ahzâb’da ( ان ُ ون ظل ا ) kavl- i şerîf’i; 4-Sûre -i Ahzâb’da ( ُ وس رل ا ) kavl- i şerîf’i; 5-Sûre -i Ahzâb’da ( ي ِ ب سل ا ) kavl- i şerîf’i; 6-Sûre -i İnsân (Dehr) de ( ل ِ س س ) kavl-i şerîf’i; (Burada, Hafs’dan diğer bir rivâyetde de ( ْ م :Lâm) harfinin iskânı ile vakıf yapılır) 7-Yine Sûre -i İnsân’da evvelki ( اري ِ ر او ق ) kavl- i şerîf’idir Sonraki ( ري ِ ر او ق ) da, sükûn üzerine vakıf yapılır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 49 Kezâlik, Sûre -i Yûsüf’deki ( ْ ن ن ُ وك ي ل و ) kavl- i kerîm’i ile Sûre -i Alâk’daki ( ْ ن ع ف ْ س ن ل ) kavl- i kerîm’inin Nûn -i hafîfe -i te’kîdiyye’si, Mesâhif -i kerîme’de, Tenvîn şeklinde, -( اان ُ وك ي ل و ) ve ( ااع ف ْ س ن ل ) olarak- yazılmış olduğundan bunların vakfı da, elif üzerine yapılır Mâkablinin harekesi kendi cinsinden olan Vâv -i mütaharrike veyâ Yâ’ -i müteharrike ile nihâyet bulan kelimelerin vakfında -iskân sebebiyle - bir Harf-i medd hâsıl olduğundan bunlar, vakıf hâlinde, Medd-i tabiî gibi okunurlar ( ى ِ ع م ْ ن م و – و ُ ع ْ د ن ْ ن ل – ى ِ ه – و ُ ه ) misâllerinde olduğu gibi Sonu müşedded olan kelimelerin vakfında da, tekrîre riâyet edilir Ya’nî teşdîdler gözetilerek okunur ( ب ت – ر م ْل ا – ى ل ع – ُ ب – ا ب او دل ) misâllerinde olduğu gibi Vasıl Geçmek, ulaşmak ve yetişmek ma’nâsına olup vakfın zıddıdır Bir kelimenin diğer bir kelimeye vaslı hâlinde, iki sâkin harf bir araya gelirse ( içtimâ’ ederse), sâkin olan birinci harfin, iskâd veyâ tahrîk olunması lâzım gelir 52 Şöyle ki: Eğer sâkin olan birinci harf, Harf -i medd olursa, iskâd olunur ( د ق ْ و ت ْ سا ى ِ ذ ل ا – ني ِ ذ لا ا ُ وق ل ) misâllerinde olduğu gibi Fakat mütekellim zamîri olan ( ء اي :Yâ’) harfleri, -Harf-i medd oldukları halde - vasıl hâlinde, ekseriyetle meftûh okunarak iskâd olunmazlar ( ى ِ ذ لا ر – ِ لا ِ م ْ ع ِ ن – ني ِ ذ لا ى ِ د اب ِ ع اي ) misâllerinde olduğu gibi 52 -İskâd diye, mev cûd olan bir harfi, telâffuzdan düşürmeye denir Tahrîk diye de, sâkin olan bir harfi, harekelemeye denir İki sâkin harf arasında bulunan Hemze -i vasıl’lar, -vasıl hâlinde - telâffuz edilmezler Bunun için de, sâkin olan harfin telâfîsine mâni’ olamazlar Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 50 Eğer sâkin olan birinci harf, Harf -i medd değil ise, o harf kesre ile harekelenir Çünkü, Harf -i sâkin’i harekelemek de asl olan, ona kesre vermektir ( ِ ن ُ ك ي ْ – ِ د ُب ْ ع اف – ِ ت ل اق ) misâllerinde olduğu gibi ki bunlar, vasıl hâlinde, kesre ile harekelenirler Bununla berâber ( ْ ن ِ م ) harfi, cemî’ zamîri’nin ( ْ مي ِ م :Mîm) harfi ve mâkabli meftûh olan cemî’ vâv’ları, bu kâıdeden müstesnâ’ olup vasıl hâlinde ( ْ ن ِ م ) harfi fetha ile, cemî’ zamiri’nin ( ْ مي ِ م :Mîm) harfi ve mâkabli meftûh olan cemî’ vâv’ları da damme ile harekelenirler ( ني ِ ذ لا ن ِ م – ة اك زلا ا ُ و تآ – ا ُ و ش ْ انلا س – ُ ا ُ م ُ ك ُ ول ْ ب ي – ني ِ ذ لا ُ م ُ ه – ِ ا ن ِ م ف ) misâllerinde olduğu gibi Eğer sâkin olan birinci harf, Tenvîn olursa, -Tenvîn, Nûn -i sâkin’den ibâret olduğu için - bu da harekelenerek N ûn-i meksûre olarak okunur ( ٌ د ح ا ُ ا و ُ ه ْ ل ُق ِ ن ُ د م صلا ُ ا ) âyet-i kerîme’leri arasında olduğu gibi ki böyle yerlerde, küçük bir Nûn -i meksûre konulmuştur İşmâm Lügatde, sapmak ve bir harfe damme izâfe etmek ma’nâsınadır İstılahda ise, ( ب ِ ْ ت ف شلا ُ م ام ِ ض ْن ِ ا ُ م ا ْ ِ ْ ا ِ ن ُ وك سلا د ْ ع : İşmâm diye, sükûn’dan sonra dudakları yumarak ötüre yapmaya denir) Sûre -i Yûsüf’deki ( ان مأ ت ) lâfz -ı şerîf’inde, hareke iskân’a karıştırılarak İdğâm -i sahîh ile işmâm yapılır ki bu vâcib’dir Ya’nî, aslı ( ْ أ ت ان ُن م ) olan bu kelimede, -birinci ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfinin asıl harekesi olan damme’yi göstermek ve yanlış bir ma’nâya mahal vermemek için - birinci ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfini ikinci ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfine idğâm edip dudaklar ile birinci ( ْ ن ُ ون :Nûn) harfinin damm esine işâret ederek işmâm yapılı r Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 51 Burada, işmâm yapmak vâcib olduğundan bunu terk etmek hatâdır İmâle Lügatde, bir şey’i, bir tarafa meylettirip eğmeye denir İstılahda ise, Elif -i meddiyye ile ( ء اي :Yâ’) harfi arasında telâffuz edilen Elif harfine denir ki, ne hâlis Elif’dir, ne de hâlis ( ء اي :Yâ’) dır Bu halde, Elif tarafı ( ء اي :Yâ’) tarafına gâlip olursa ona İmâle -i suğrâ, eğer ( ء اي :Yâ’) tarafı Elif tarafına gâlip olursa ona da İmâle -i kübrâ denir Sûre -i Hud’daki ( اهي ر ْ ) lâfz -ı şerîf’ini, İmâle -i kübrâ ile kırâet etmek lâzımdır Burada ( ء ار :Râ’) harfinin önündeki Elif harfini İmâle -i kübrâ ile imâle yapabilmek için, buradaki Elif har fini telâffuz ederken ( ء اي :Yâ’) arfi gibi yaparak Elif harfinin mâkablindeki fetha’yı, kesre’ye çevirip ( ء ار :Râ’) harfini ince okumakla mümkün olur Bununla berâber bu husûsu, bi’z -zât üstadlarından öğrenmek en doğru yoldur İmâle sıfatı da, harfe sonradan ârız olan sıfatlardandır Teshîl Lügatde, kolaylaştırmak ma’nâsınadır İstılahda ise, birbirini ta’kîb eden iki Hemze’den ikinci Hemze’yi, Hemze ile Hemze’nin harekeli cinsi olan ( ا :Elif) harfi arasında ( ء اه :Hâ’) şâibesi ( alâmeti) olmayarak kırâet etmeye denir Kırâat -i Âsım ve Rivâyet -i Hafs üzere, Sûre -i Fussılet’deki ( ى ِ م ج ْ ع اأ ) lâfz -ı şerîf’ini, Teshîl ile kırâat etmek lâzımdır Ya’nî, ikinci Hemze’yi, Hemze ile Hemze’nin harekeli cinsi olan ( ا :Elif) harfi arasında ( ء اه : Hâ’) sesi olmayacak bir şekilde okumak gerektir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 52 Ba’zı kimseler, buradaki Hemze -i müsehhele’yi, ya’nî bahis mevzûu olan ikinci Hemze’yi, ( ء اه :Hâ’) harfine kalb ederek Teshîl ettim zannı ile ( ى ِ م ج ْ ع هأ ) şeklinde okurlar ki bu hatâdır Bundan kaçınmak lâzımdır Ravm Gizli ses ile harfin harekesini taleb etmeye, ya’nî harekeyi hafîfce çıkarmaya denir 53 ( ِ ني دلا ِ م ْ و ي ) misâlinde olduğu gibi İhtilâs Harekenin üçte ikisini nutk edip (okuyup ) üçte birini terk etmeye denir ki Sûre -i Zümer’deki ( ْ م ُ ك ل ُه ض ْ ر ي ) lâfz -ı şerîf’inin ( ء اه :Hâ’) harfini, ihtilâs ile okumak lâzımdır Not: Hafs, Sûre -i Kehf’deki ( ُهي ِ ن اس ْن ا آم و ) lâfz -ı şerîf’inin ( ء اه :Hâ’) harfi ile Sûre -i Fetih’deki ( ا ُه ْ ي ل ع ) lâf z-ı şerîf’inin zam îr olan (:Hâ’) harfini, -Lâfza -i celâl’e ta’zîm için - damme ile okumuştur Secâvend Tilâvet’de, durulacak yerler, Mesâfih -i şerîfe’deki duraklar ile Secâvend mahalleridir Her durak, bir âyet sonudur ki ondan sonra yeni bir âyet başlar Aradaki Secâvend denilen Hurûf -i rumûziyye ise, vakıf alâmeti olup şunları ifâde eder: ( ج ) :Vakf’ın câiz olduğuna işâret eder ki böyle yerlerde durmak da geçmek de câiz’dir Fakat durmak, daha evlâdır ( ط ) : Vakf’ın mudlak olduğuna işâret eder ki böyle yerlerde, üzerine vakıf yapılan kelimenin mâba’dinden başlanırsa, ma’nâ güzel olur 53 -Ravm, vasıl hukmünde olduğu için ancak kasr ile yapılı r Tûl ve tevassud ile ravm yapılmaz Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 53 ( م ) : Vakf’ın lâzım olduğuna işâret eder ki vasl olunursa ma’nâ fâsid olur demektir ( ز ) : C âiz görülme alâmetidir ki geçmek evlâ’ demektir ( ص ) : R uhsat alâmetidir ki nefes daralırsa durulabilir demektir ( ق ) : ( ْ لي ِ ق ْ د ق ) alâmetidir ki ba’zı kurrâ’ vakf etmekle berâber vasıl evlâ’ demişler, demektir ( ْ ف ِ ق ) : Vakf et, ma’nâsınadır ki vakıf evlâ’ demektir ( ك ) : Kezâlik’den ibâretdir ki kendisinden evvel olan rumûz’un hukmüne işâretdir ( ) : Durulmamaya işâretdir Fakat nefes daralırsa durulur Sonra o kelime tekrarlanarak vasl olunur Durak yerlerindeki ( ) işâreti ise, ma’nânın tamam olmadığına işâret olup vakf’a mânî değildir Aynı zamanda, âyet başına da işâret ettiğinden, böyle yerlerin vakfı, sünnet’dir İâdeye lüzûm yoktur ( ع ) : Ba’zı âyet sonlarında olup rukû’a işâret eder ki hatm ile Terâvih namazı kılanlar, buralara gelince rukû’a varırlar Ba’zı Mesâfih -i şerîfe kenarlarında, her beş âyetde bir ( خ ) veyâ ( ه ); her on âyetde bir de ( ع ) rumûzları konulmuşdur Ba’zan da, bunların ifâde ettikleri ma’nâlar ( س ْ ), ( ر ش ع ), ( ع ُ وك ُ ر ) diye açık olarak gösterilmişdir Ba’zı yerlerde de ( -*---*- ) şeklinde, üç noktalı işâretler vardır ki bunlara Vakf -ı muâ neka ve Vakf- ı murâkabe denir Bunların her ikisinde değil de yalnız birisinde durmak lâzımdır Çünkü her ikisinde de durulursa, ma’nâ tamam Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 54 olmaz ( ِ ق ت ُ م ْ ل ِ ل ا ىد ُ ه * ِ هي ِ ف * ب ْي ر ُ ب ات ِ ك ْلا ك ِ ل ذ ) âyet -i kerîme’sinde olduğu gibi Bu işâretlerin hâricinde olan yerlerde durulmaz Eğer durulmak îcâb ederse, iâde etmek lâzım gelir ki baş taraftan alınarak okumaya devam edilir Lahn- ı celî ve Lahn -ı hafî Kur’ân -ı Kerîm’i, Lahn-ı celî’den (ya’nî namazın ifsâdına sebeb olacak büyük hatâlardan) kurtaracak kadar tecvîd bilmek, her mükellef üzerine farz-ı ayın ’dır Lahn- ı hafî’den ( ya’nî ma’nâyı bozmadığı için namazın ifsâdın a sebeb olmayacak küçük hatâlardan) kurtaracak kadar tecvîd bilmek de farz- ı kifâye olup Ehl- i Kur’ân’a mahsûstur Lahn- ı celî’nin haramlığı, kat’îdir Bunun için bundan kurtulacak kadar tecvîd bilmek, her kâri’in (okuyucunun ) üzerine farz -ı ayın’dır Bu nevî hatâları yapanların namazı fâsid olur Çünkü, Lahn-ı celî, namazı ifsad eder ( bozar) Kur’ân -ı Kerîm’i, Cenâb -ı Hakk’ın Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’e inzâl buyurduğu edâ’ ve savt ile okumak esâsdır Ehl-i fısk’ın ve Ehl -i kitâb’ın okuduğu gibi - mûsikî usûlüne uydu rarak okumak- tamâmen hatâdır Ba’zı kimseler, Kur’ân -ı Kerîm’i okurken böyle mûsikî usûlüne kaçarlar ki bu, şer’an mekrûh olup yapılmaması lâzımdır 54 54 -Bu hususla ilgili olarak bir Hadîs-i şerîf’de şöyle buyurulmuşdur: "Öyle bir zaman gelir ki Müslümân'lar, birbirlerinden ayr ılıp parçalanırlar Şerîati bırakıp kendi düşüncelerine, görüşlerine uyarlar Ku r'ân-ı Kerîm'i mizmârdan ( çalgı âletlerinden ) şarkı gibi okurlar Allâh için değil, keyf için oku rlar Böyle okuyan ve di nleyenlere hiç sevâb verilmez Allâhü Teâlâ bunlara l a'net eder, azâb verir" Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 55 İstiâze Kur’ân -ı Kerîm’i okumaya başlarken istiâze ile ( Allâhâ sığınma ile ) başlamak, -kırâet kitâblarında yazılmış olup - vâcib ’dir Bu ibârenin lâfzı, ْ مي ِ ج رلا ِ ن اط ْ ي شلا ن ِ م ِ ا ِ ب ُذ ُ وع ا “Eûzü bi’llâhi mine’ş -şeydâni’r -racîm” dir ki ma’nâsı, “Ebedî recme uğramış Şeytân’dan Allâh’a sığınırım” demektir Bu şekilde istiâze etmenin evlâ ve sünnet olduğu, yine kırâet kitâblarında yazılmış olan husûslardan olup meşhûr ’dur Ziyâde istiâze etmek, ancak rivâyet olunan yerlerde câizdir Diğer yerlerde, câiz değildir Meselâ, her sabah namâzından sonra okunması müstehâb olan Haşr sûresi’nin son üç âyet -i kerîme’sinden evvel, ziyâde istiâze etmek câiz olup evlâdır Bu husûsda, şu Hadîs -i şerîf rivâyet edilmişdir: “Kim sabahleyin ( sabah namazından sonra ) üç def’a, ع ْلا ِ عي ِ م سلا ِ ا ِ ب ُذ ُ وع ا ِ مي ِ ج رلا ِ ن اط ْ ي شلا ن ِ م ِ مي ِ ل “Eûzü bi’llâhi’s -semîı’l -alîmi mine’ş -şeydânir’r -racîm” dedikten s onra, Haşr sûresi’nin sonundaki üç âyet -i kerîme’yi okursa, Allâh, ona, akşama kadar istiğfâr edecek yetmişbin melek tevkîl eder O kimse o gün ölürse, şehîd olarak ölür Akşama çıktığı zaman okursa, yine böyle olur” Besmele Lâfzı, ( ِ مي ِ ح رلا ِ ن ْ رلا ِ ا ِ م ْ س ِ ب :Bi’smi’llâhi’r -Rahmâni’r -Rahîm) olup meâli “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismi ile başlarım” demek olan Besmele- i şerîfe’nin, Tevbe (Berâe) sûresi’nin evvelinde okunması, kat’î sûrette men’ edilmişdir Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 56 Çünkü bu sûrenin, Enfâl sûresi’nin devâmı mı, yoksa ayrı bi r sûre mi olduğu, Ashâb -ı Kirâm arasında ihtilâflıdır Bizim mezhebimiz olan Hanefî Mezhebi’ne göre, namazda iken yalnız Fâtiha sûresi’nin evvelinde, her def’asında Besmele okunur Fâtiha sûresi’nden sonra okunan diğer sûre ve âyet’lerin hiç birisinde, namazda iken, bir sûreden diğer bir sûreye geçişlerde , Besmele okunmaz Namaz hâricinde ise, Fâtiha sûresi’n in evvelinde Besmele okumak -ittifakla- vâcib, Tevbe sûresi’nden maadâ diğer bütün sûrelerin hepsinin başında Besmele okumak yine vâcib, iki sûre arasında yeni bir sûreden diğer bir sûreye geçişle rde Besmele okumak - Rivâyet-i Hafs’a göre - yine vâcib’dir Sûre başı olmayan âyet -i kerîme’lerin evvellerinde -gerek Tevbe sûresi’nin ve gerekse diğer sûrelerin âyet’lerinin evvellerinde - Besmele okumak ise, muhayyer olup ba’zısında Besmele okumak evlâ, ba’zısında da Besmele’nin terk edilmesi münâsibdir Bu da, âyet evvellerindeki tafsîl -i ma’nâya göredir ( Bununla berâber Eûzü-Besmele ile başlamak efdaldir ) Secde- i tilâvet Kur’ân -ı Kerîm’in ondört yerinde secde âyeti vardır ki okuyucu buralara gelince, bir kere secde yapar Buna, Secde- i tilâvet ( okuma secdesi ) denir Secde- i tilâvet’in ruknü, secde âyetini okuyan veyâ işiten bir kimsenin bir def’a secde etmesi ya’nî alnını yere koymasıdır Hukmü de, dünyâda vâcib’in sükûtu, ahirette sevâba nâil olmaktır Sebebi de, secde âyetini, okumak veyâ işitmektir Secde âyetini okuyan veyâ işiten bir kimse, ayağa kalkarak doğrudan doğruya “Allâhü ekber” diyerek secdeye gider ve secdede üç def’a “Sübhâne Rabbiye’l -a’lâ” dedikten sonra “Allâhü ekber” diyerek doğrulur ve ayağa kalkar Bu sûretle Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 57 secdesini yapmış olur ki buradaki Tekbîr ve Tesbîh’ler, Sünnet’dir Kur’ân -ı Kerîm’in âdâbı “Kur’ân -ı Azîmü’ş -Şân’a ta’zîm ve hurmet ederek her türlü âdâbına riâyet etmek lâzımdır Kur’ân -ı Kerîm, dâimâ yüksek bir yere konmalı ve üzerine hiç bir şey’ konmamalıdır Oturulduğu vakit, göbekten aşağı tutulmamalıdır Kur’ân -ı Kerîm’i imhâ etmek mecbûriyyeti hâsıl olunca, tükrük ile imhâ etmiyerek su ile imhâ etmelidir Bu suyu da, temiz ve kimsenin ayağı basmayacak bir yere dökmelidir Eskimiş olan Kur’ân -ı Kerîm’i ve parçalarını, toprağa defn etmeli veyâ yakarak külünü temiz bir yere defn etmelidir 55 Kur’ân -ı Kerîm, açık bırakılmamalı ve her gün okunmalıdır Okunacağı zaman tamâmen temiz olmalıdır Temiz bir yerde kıbleye karşı oturarak Tertîl ve Tertîb üzere, kemâl -i huşû’ ve huzûr -i kalb ile ağlayarak veyâ ağlar gibi bir rûh hâliyle büyük bir hüzün içinde ma’nâsını tefekkür ede ede tilâvet etmelidir Tilâvet esnâsında da -zarûrî bir hâl olmadıkça - dünyâ kelâmı konuşulmamalıdır” Kur’ân -ı Kerîm’i okumaya başlayınca, başlangıçta Eûzü ve Besmele çekmeli, nihâyetinde de ( ِ مي ِ ظ ع ْلا ُ ا ق د ص : Sadeka’llâhü’l -azîm ) ve ( ني ِ د ِ ه اشلا ن ِ م ك ِ ل ذ ىل ع ُ ن ْ و ُ ِ ر ك ْلا ُه ُلو ُ س ر غ ل ب و : Ve belleğa Rasûlühü’l -kerîm ve nahnü alâ zâlike mine’ş - şâhidîn ) demelidir Kur’ân -ı Kerîm’i hatm ederken de, Kur’ân -ı Kerîm’in son sûres i olan Nâs Sûresi okunduktan sonra baş tarafa geçerek Bakara Sûresi’nin beşinci âyet -i kerîme’sinin sonuna kadar olan kısmı okunmalıdır 55 -Eskimiş olan Kur’ân -ı Kerîm’i veyâ parçalarını yakma işi şöyle olmalıdır: K ur’ân-ı Kerîm’i veyâ âyet’lerini, doğrudan doğruya ateşe atmak doğru değildir Ateşi, O’na arzetmeli dir Ya’nî, Kur’ân -ı Kerîm’i veyâ âyet’lerini elde tutup kibriti veyâ a teşi O’na yaklaştırmak sûretiyle yakmalıdır Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 58 Son sûre olan Nas Sûresi de okunu nca Tekbîr alınır Sonra Fâtiha Sûresi okunur Bundan sonra da Bakara Sûresi’nin evvelinden ( نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م ُ ه ك ِ ئ ل ُ وا و ) a kadar olan kısım okun ur Bu da okununca hatim duâsı yapılır Hatim duâsında da, sâlih kimselerden bir kaç cemâat bulundurmalı ve yemek vermeli veyâ şerbet ikram etmelidir Ve’d -Duhâ Sûresi’nin sonunda ve ondan sonra gelip Kur’ân -ı Kerîm’in âhirine kadar olan her sûre’nin sonunda Tekbîr almak Sünnet ’dir ki bi’z -zât Rasûlü’llâh aleyhi’s- selâm ’ın fiili ile sâbittir Bunun için Ve’d -Duhâ Sûresi’nden s onra gelen her sûre’nin sonunda ( ُ ر ب ْ ك ا ُ ا : Allâhü Ekbe r) diye Tekbîr almak, mendûb ve müstehâb ’dır Tekbîr’in lâfzında, ba’zıları yalnız ( ُ ر ب ْ ك ا ُ ا :Allâhü Ekber) demekle iktifâ ederler Ba’zıları da Tehlîl ile berâber okuyarak ( ُ ر ب ْ ك ا ُ ا و ُ ا ِ ا ه ل ِ ا ُ ر ب ْ ك ا ُ ا :Allâhü Ekber, lâ ilâhe illâ’llâhü ve’llâhü ekber) derler Ba’zıları da buna Tahmîd’i ilâve ederek ( ْ لا ِ ِ و ُ ر ب ْ ك ا ُ ا و ُ ا ِ ا ه ل ِ ا ُ ر ب ْ ك ا ُ ا ُ د ْ م ح :Allâhü ekber, lâ ilâhe illâ’llâhü ve’llâhü ekber ve li’llâhi’l -hamd) derler İhtâr: “Bir kimse, Kur’ân -ı Kerîm’i, Fâtiha ve Bakara Sûresi’nden başlayarak Fil Sûresi’ne veyâ İhlâs Sûresi’ne kadar okuduktan sonra ilerisini okuyup hatm etmek için başka bir kimseyi vekil ta’yîn edip ona okutarak hatmini tamamlatmış olsa ve ondan sonra da duâsını yaptırmış bulunsa, böyle bir halde, o kimse Kur’ân -ı Kerîm’i -şer’an - hatm etmiş olmaz Hatim yapmış olması için, geri kalan kısmını da kendisi okuyup tamamlaması lâzımdır Aynı şekilde bir kaç Müslüman bir araya gelerek cüz’leri bölüşmek suretiyle hatim yapmak isteseler böyle bir okuyuşla hatim yapılmış olmaz Ancak birer aşir yerine birer veyâ ikişer cüz’ okumuş olurlar Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 59 Hamd- ü senâ’ Her türlü hamd -ü senâ’ , aczimize rağmen bu kitâbı tamamlamayı lûtf -ü ihsân eden, bir ve tek olan, eşi ve ortağı olmayan, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunan, âlemlerin Rabbi Allâhü Teâlâ’yadır Âkıbet ( nihâî zafer ) müttekîlerindir Salât ve selâm, Allâhü Teâlâ’nın, Kur’ân’ı inzâl etdiği ve dîni ikmâl etdirdiği seyyidimiz Hazreti Mehammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve kıyâmete kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun Âmîn “Yâ Rabb, bizi peygamber’ler , sıddîk’ler, şehîd’ler ve sâlih’ler ile haşret ve onlarla birlikde Cennet’ine koy ve onlarla birlikde cemâl’ini görenlerden eyle” Âmîn, âmîn, âmîn, ve’l -hamdü li’llâhi Rabb’i’l -âlemîn A Celâleddin Karakılıç Kiçiköy Mah Altın tepe Cad Gonca sokak No 16 Talas-Kayseri Tel: (0352) 437 00 27 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 60 Kırâet -i Âsım ve Rivâyet -i Hafs İmâm Âsım rahmetü’llâhi aleyh ’in İsmi, ( نب مصاع ركب وبأ وكلا ىدسلا دوجنلا أ : Ebû Bekr Âsım ibn-i Ebi’n -Necûd El -Esedî El -Kûfî) dir Kûfe kârî’lerinin kırâet’de imâmı olup remzi ( ن :Nûn) dur Kendisi, Kurrâ’ -i Seb’a’dan beşincisi olup Kûfe’lidir Hicrî (127) veyâ (128) târihinde Kûfe’de veyâ Şâm’a giderken Semâve’de vefât etmişdir Büyük bir imâm olup Ebû Abdü’r -rahmân Es -Selemî’nin vefâtından sonra, Kûfe’de, riyâset -i kırâet kendisinde nihâyet bulmuşdur Fâdıl, fasîhu’l -lisân ve Kur’ân okumakda -ses bakımından - nâsın en güzeli idi Kendisi, Tâbiîn’den olup fesâhat, itkân, tahrîr ve tecvîd’i ğâyet iyi bilirdi Hadîs sâhasında da, sika bir râvîdir İmâm Âsım, kırâet’i, Ebû Abdü’r -rahmân Abdü’llâh ibn -i Habîb ibn -i Rabîa Es -Selemî’den, Ebû Meryem Zerr ibn -i Hubeyş ibn -i Hubâşe El -Esedî’den ve Ebû Amr Sa’d ibn -i İlyâs Eş -Şeybânî’den öğrenip rivâyet etmişdir Bunlardan Ebû Abdü’r -rahmân Abdü’llâh ibn -i Habîb ibn -i Rabîa Es -Selemî, Abdü’llâ h ibn-i Mes’ûd’dan, Usmân ibn -i Affân’dan, Ali ibn -i Ebî Tâlib’den, Ubeyy ibn -i Ka’b’dan ve Zeyd ibn- i Sâbit’den; Ebû Amr Sa’d ibn -i İlyâs Eş -Şeybânî de, Abdü’llâh ibn -i Mes’ûd’dan; Abdü’llâh ibn -i Mes’ûd, Usmân ibn -i Affân, Ali ibn -i Ebî Tâlib, Ubeyy ibn- i Ka’b ve Zeyd ibn -i Sâbit ise, Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’den öğrenip rivâyet etmişlerdir 56 Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem de, Cenâb -ı Hakk’dan, Cebrâil aleyhi’s-selâm vasıtasıyle , vahy ile alıp öğrenmiş dir 56 -En -Neşru fi’l -Kırâeti ’l-Aşr, Cüz’,1 ss 155 İbn -i Cezerî Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 61 İmâm Âsım Hazretleri’nin iki râvîsi vardır ki bunlardan birisi, ( ةبعش ركب وبأ :Ebû Bekr Şu’be ), diğeri de ( صفح :Hafs ) dır A-Ebû Bekr Şu’be: Asıl ismi, ( ىدسلا شايع نب ةبعش ركب وبأ وكلا : Ebû Bekr Şu’be ibn -i Ayyâş El -Esedî) dir Remzi ( ص :Sâd) dır Hicrî (95) târihinde doğmuş ve (193) târihinde vefât etmişdir İlmi ile âmil âlim bir imâm idi Ebû Bekr Şu’be ibn -i Ayyâş, İmâm Âsım’ın kırâeti’ni, doğrudan doğruya kendisinden -ya’nî Kûfe imâmı olan İmâm Âsım’dan - öğrenip rivâyet etmişdir 57 İmâm Âsım’dan kırâet rivâyetinde bulunan Ebû Bekr Şu’be ibn- i Ayyâş’ın da iki tarîk’ı vardır ki bunlardan birisi , ( نب مدآ :Yahyâ ibn -i Âdem ), diğeri de ( ىميلعلا :El -Uleymî ) dir a-Yahyâ ibn -i Âdem: Büyük bir imâm olup Hicrî (233) târihinde vefât etmişdir b-El -Uleymî: Kırâeti sahîh ve zabd melekesi kuvvetli bir imâm olup sika’dan idi Hicrî (243) târihinde vefât etmişdir B-Hafs: Asıl ismi, ( ىدسلا ةغا نب ناميلس نب صفح ورمع وبأ زازبلا وكلا : Ebû Amr Hafs ibn-i Süleymân ibnü’l -Muğîra El - Esedî El -Kûfî El -Bezzâz) dır Remzi ( ع :Ayn) dır Kendisi, bez satıcısı olduğu için “El-Bezzâz” ismi verilmişdir Hicrî (90) târihinde doğmuş ve -sahîh kavle göre - (180) târihinde vefât etmişdir İmâm Âsım’ın kırâeti’ni, -İmâm Âsım’ın ashâbının içerisinde - en iyi bilenlerden idi Bir müdded 57 -En -Neşru fi’l -Kırâeti ’l-Aşr, Cüz’,1 ss 155 İbn -i Cezerî Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 62 Bağdâd ve Mekke’de oturmuş, oralarda kırâet ile meşkûl olmuşdur İmâm Âsım’ın üvey oğludur Hafs ibn- i Süleymân, İmâm Âsım’ın kırâeti’ni, doğrudan doğruya kendisinden -ya’nî Kûfe imâmı ve kârî’i olan İmâm Âsım’dan - öğrenip rivâyet etmişdir 58 Yahyâ ibn -i Mu’în, Hafs ibn -i Süleymân hakkında, “Kırâet -i Âsım’dan rivâyet olunan sahîh rivâyet, Rivâyet -i Hafs’dır Çünkü Hafs, Kırâet -i Âsım’ı, en iyi bilen bir zât idi” der 59 Ed-Dânî de, “Kırâet -i Âsım’ı öğrenip -tilâvet yolu ile - halka neşr eden, Hafs’dır” der İmâm Âsım’dan kırâet rivâyetinde bulunan Hafs ibn -i Süleymân’ın da iki tarîk’ı vardır ki bunlardan birisi ( نب ديبع حابصلا :Ubeyd ibnü’s -Sabbâh ), diğeri de ( حابصلا نب ورمع : Amr ibnü’s -Sabbâh ) dır a-Ubeyd ibnü’s -Sabbâh: Sâlih ve zabd melekesi kuvvetli bir kârî’ olup Hicrî (235) târihinde vefât etmişdir b-Amr ibnü’s -Sabbâh: Bu da zabd melekesi kuvvetli bir kârî’ olup Hicrî (221) târihinde vefât etmişdir Bu gün yer yüzündeki Müslümân’ların hemen hemen ekseriyyeti, Kur’ân -ı Kerîm’i, Kırâet-i Âsım ve Rivâyet -i Hafs üzere okumakda ve Mushaf’ları ona göre bastırmaktadır Radıye’llâhü anhüm Allâhü Teâlâ onlardan râzı olsun 58 -En -Neşru fi’l -Kırâeti’l -Aşr, Cüz’,1 ss 155 İbn -i Cezerî 59 -En -Neşru fi’l -Kırâeti’l -Aşr, Cüz’,1 ss 156 İbn -i Cezerî Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 63 F İ H R İ S T Tecvîd İlmi -Kur’ân -ı Kerîm Okuma Kâıdeleri - 1 Tecvîd İlmi -Kur’ân -ı Kerîm Okuma Kâıdeleri 3 Besmele, Hamdele, Salvele 5 Önsöz 7 Giriş 9 Kur’ân harflerini ve işâretlerini îzah eden küçük bir Elif -bâ’ 9 Hurûf -i şemsiyye ve Hurûf -i kameriyye 11 Hareke ve Okuma işâretleri 11 Tecvîd İlmi veyâ Kur’ân -ı Kerîm Okuma Kâıdeleri 13 Hareke 11 Tenvîn 12 Cezim 12 Şedde 12 Medd veyâ Uzatma işâretleri 13 Hemze 13 Mahrec 13 Tecvîd’in ta’rîfi 13 Tecvîd’in farz oluşu 14 Kur’ân -ı Kerîm’in Kırâeti 14 Tecvîd İlmi veyâ Kur’ân -ı Kerîm Okuma Kâıdeleri 15 Harf-i medd ve Sebeb-i medd 15 Medd- i tabiî 17 Medd- i muttasıl 18 Medd- i munfasıl 19 Medd- i lâzım 20 Medd- i ârız 23 Medd- i lîn 24 Tenvîn ve Nûn -i sâkin 26 Tenvîn ve Nûn -i sâkin’in beş hâli vardır 27 İhfâ’ 27 İzhâ r 28 İklâb 29 İdğâm -i mea’l -ğunne 30 İdğâm -i bilâ ğunne 30 İdğâm -i misleyn 31 Mîm -i sâkin’in üç hâli vardır 32 İdğâm -i mütecâniseyn 33 İdğâm -i mütekâribeyn 35 İdğâm -i şemsiye 36 İzhâr -i kameriye 37 Kalkale 38 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 64 Hukmü’r -râ’ 39 Lâfzatü’llâh veyâ hukmü’l -lâm 43 Zamir 43 Sekte 45 Vakı f 47 Vasıl 49 İşmâm 50 İmâle 51 Teshîl 51 Ravm 52 İhtilâs 52 Secâvend 52 Lahn- ı celî ve Lahn -ı hafî 54 İstiâze 55 Besmele 55 Secde- i tilâvet 56 Kur’ân -ı Kerîm’in âdâbı 57 Hamd- ü senâ’ 59 Kırâet -i Âsım ve Rivâyet -i Hafs 60 Fihrist 63 Küçük İlm -i Tecvîd (Kur’ ân-ı Kerîm Okuma Kâıdeleri) 65 ا ي ِ ت ْ ر ت نآ ْ ر ُ ق ْلا ِ ل ت ر و “Kur’ân’ı, açık açık, tâne tâne tertîl ile oku” فا ا ُ ؤ ر ْ ق دم ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا ن ِ م ر س ي ت ام ط “Kur’ân’dan ne kolay gelirse onu okuyun” ُ ه ُن ع ْ ل ي ُ نآ ْ ر ُ ق ْلا و نآ ْ ر ُ ق ْلا ُ أ ر ْ ق ي ٍ ئ ِ ر اق ب ُ ر “Kur’ân’ı, bir çok kimseler okur Fakat edâ’sına ve ilmine riâyet etmediği için, Kur’ân ona lânet eder ” (Enes İbn-i Mâlik r a ) “Her derde şifâ’ olan Kur’ân âyetlerini okumakdan maksad, efsunculuk yapmak veyâ sabâhîden, seğâhdan makam çatlatmak değil, elini başına koyarak düşünmek ve “ma’rifetü’llâh ile: Allâh’ı bilme ve O’na inanma duygusu ile ” bezenip “haşyetü’llâh ile: Allâh korkusu ile ” dolarak yarın için hazırlanmakdır” (Elmalılı M: Hamdi Yazır) Muhterem kardeş Takvâ sâhibleri için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân -ı Kerîm’in, Okuma Kâıdeleri ’ni anlatan bu kitabcık, aşağıdaki şahıslar tarafından iki bin adet bastırılarak -Kur’ân -ı Kerîm’i, nâzil olduğu Tertîl ve Tecvîdi ile okumak isteyen- Müslümân’ların istifâdesine arzedilmiştir Oku, Okut ve Okumak isteyenlere yardım et A Celâleddin Karakılıç Hediyedir Sabahat Karakılıç Para ile satılma z Münîb Karakılıç M Evvâh Karakılıç 0352-437 00 27 0537 422 56 09