Öğretmenler Günü’nde bir konuşma
Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 1 Muhterem meslekdaşlarım, değerli misâfirler Sözlerime başlamadan önce bu mutlu günü bizlere lûtfeden Allâhü Teâlâ’ya hamd -ü senâlar, Rasûlüne salât -ü selâmlar eder, Cenâb -ı Hakk’ın selâm ve selâmetinin, şaşmaz hidâyet ve nusratinin bizlerin, sizlerin ve tüm Müslümân’ların üzerine olmasını diler, hepinize en derin sevgi ve saygıları mı arz ederim Muhterem kardeşlerim Millî Eğitim câmiamızın siz değerli eğitim ve öğretim kadrosunun; diğer bir deyimle, büyük bir milletin ta’lîm ve terbiyesini omuzlarına yüklenmiş, ma’nevî mes’ûliyyeti büyük olduğu kadar şerefi de o nisbetde yüce olan bir görevi büyük bir fedâkârlıkla üstlenmiş bulunan siz öğretmenler topluluğunun, 24 -Kasım’da yapılan bu güzîde anma gününün, belli merâsimleri yerine getirip dağılmaktan ziyâde her öğretmenin serbest çe katılabileceği, gerçekleri rahatlıkla dile getirebileceği bir şûrâ’ niteliğinde olması ümîdi ile bu mutlu günün, güzel vatanımızda varlığımızın devâmına vesîle olmasını dilerim Bir toplumun yaşama sında veyâ yıkılmasında, mutlu veyâ mutsuz oluşunda, hocaların ve öğretmenlerin rolü, en başta gelen unsurlardandır Çünkü bunlar, bir toplumun aynalarıdır Kendileri nasıl iseler, eğitim ve öğretimi ile meşkûl oldukları toplumlar da öyle olur Bu mühim ne tîceden dolayıdır ki kıyâmetin en büyük alâmetlerinden birisi , eğitim ve öğretim ile meşkûl olan kimselerin fesâda gitmesi, gerçeklere uygun bir eğitim ve öğretim yapmaması, olarak gösterilmişdir Bunun için Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 2 de “Kıyâmet hacılarla hocalardan kopacaktır” söz ü, meşhur olmuşdur Öyle ise bu mutlu günde hatırl ayacağımız en mühim konulardan biri, benliğini, asâletini, kendi dînî ve millî değerlerini unutan, geçmişi ve bizleri beğenmeyen, anasına, babasına, hattâ kendisine insan olabilmenin gereklerini öğretm eye çalışan öğretmenine saygısızlık göstererek, isyân ederek silâh çekebilecek kadar âsîleşen anarşist nesiller yetiştirmek değil, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl hizmetkârı olurum ” diyebilecek, ilme ve hakka hâdim, inançlı ve basîretli nesiller yetiştirm ek olmalıdır Böyle bir eğitim ve öğretime gönül verecek nesiller yetiştirmek, elbetteki biz öğretmenlerin en başta gelen görevlerindendir Hiçbir meslekdaşımın, böyle bir konuyu takdîr etmekde kusur edeceğini sanmıyorum Bununla berâber şunu ehemmiyetle belirtmek isterim ki çağın, demokrasînin, batılılaşmanın, san’atın ve hukûkun üstünlüğüne riâyetin îcablarını yerine getiriyorum zannı ile ilmî esâslardan ayrılan, maddî ve ma’nevî değerlerimizi hiçe sayan, kayıtsız şartsız bir özgürlük terânes i ile nefsinin süflî arzûlarına veyâ yüce bir milleti yok etmek isteyenlerin menfûr emellerine âlet olan bir öğretmen, elbette ki yaşadığı toplum içerisindeki saygınlığını ve değerini kaybedecekdir Değerini ve saygınlığını kaybetmiş bir eğitim ve öğretim kadrosunun, eğitim ve öğretim sorumluluğunu üstlendiğimiz nesillerimize ne denli zararlar vereceği husûsu ise, şü phe götürmez bir hakîkatdir İçinde yaşadığımız toplumdaki çeşitli fikir ve ayrıcalıklar, dînî ve siyâsî tefrîkanın, siyâsî anarşînin, id eolojik Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 3 davranışların, sınırsız özgürlük isteklerinin ve akla hayâle gelmedik huzûrsuzlukların temelini oluşturmuşdur Bunun için Osmanlı imparatorluğunun son yüz yılındaki bu türlü davranışlar, onun on sene gibi çok kısa bir zamanda yıkılıp gitmesine sebe p olmuşdur Güzel vatanımızda böyle bir netîceye dûçar olmamamız için biz öğretmenlere, sandığımızdan da daha büyük görevler düştüğünü, gerçeklere uygun bir eğitim ve öğretim yapmamız gerektiğini, bir kere daha hatırlatmak yerinde bir görev olur Bizler bu görevimizi gereği gibi yapmaya çalışırsak, “Allâhü Teâlâ’nın emri olan tesettürden hoşlanmayan, fikir ve inanç ayrıcalıklarını çâğın îcâbı sayarak sınırsız bir hoş görü felsefesi altında tefrîkaya kucak açan ve İmam -Hatip Okullarına üniversite k apılarını açarsak telâfîsi güç netîceler ile karşılaşırız” diyen zihniyetlerin tüm inanç ve davranışları, Allâhü Teâlâ’nın izni ile, tamâmen netîcesiz kalacakdır Eğitim ve öğretim târihimizin önemli sîmâlarından Hacı Kâmil Efendi ile talebesi Elmalı lı Muhammed Hamdi Yazır arasında geçen şu hâdise, bizler için büyük bir ibret kaynağıdır Son asrın büyük müfessirlerinden Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, on üç yaşlarında Antalya’dan İstanbul’a gelir Hacı Kâmil Efendi’ye intisâb eder Küçük Ayasofya Medresesi’nde derslerine başladığı zaman, hocası Hacı Kâmil Efendi’nin ders verdiği odanın eşiğini çıkarken -yüksek çe olduğu için - zorlandığını görür Hocasının kolayca girip çıkmasını sağlamak amacı ile üzerinde Romence bir yazı bulunan bir gaz sandığını kapının önüne koyarak bir eşik daha yapar Hocası ders yapmak için geldiğinde sınıfın kapısı önünde Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 4 bu sandığı görür Bunun kim tarafından konulduğunu sorunca, geleceğin büyük müfessiri Hamdi Yazır, kendisinin koyduğunu söyleyerek maksâdını anlatmaya çalış ır Bunun üzerine hocası Hacı Kâmil Efendi de, “Ey oğul, ayağımızın altına öyle bir karpuz kabuğu koymuşsun ki hiç günâhımız olmasa bu yeter” der O da, “Hocam, İslâm yazısı değil de…” diyerek ma’zeret beyan etmeye başlar Talebesinden böyle bi r cevâbı alan Hacı Kâmil Efendi de, “Aa molla, Müslümân’ın da gavurun da yazısı vardır ama, yazının Müslümân’ı gavuru olur mu? Biri ile görülen bir iş diğeri ile de görülmüyor mu? Elverir ki kötü yerde ve bâtılda kullanılmış olmasın Hayra yarayan, H akk’a hâdim olan her yazıya saygı lâzımdır Allâhü Teâlâ’nın -Nûn, ve’l -kalemi ve mâ ye sturûn : Nûn hakkı için, kalem hakkı için, satırlara yazanlar ve yazılanlar hakkı için yemîn ederim ki … - âyetinde yazılara ve yazılanlara boşuna mı yemîn buyurdu sanıyorsu n Aman yavrum, dikkâtli ol” der Evet, böyle gerçekleri gören, yeri gelince sert, yeri gelince i’kâz, yeri gelince koruyucu, yeri gelince de şefkâtli ve merhametli davranmasını bilen bir öğretmen, her zaman saygı ve sevgi ile anılacak, toplum içeri sindeki değer ve saygınlığını yitirmeyecek ve tuttuğu ışıkdan her zaman istifâde edilecekdir Mısır seferinden dönen Yavuz Sultan Selim’in berâberinde bulunan değerli ilim adamı İbn -i Kemâl, atının ayağından sıçrayan çamurun Pâdişâhın üzerine sıçradı ğını görünce büyük bir mahcûbiyet içerisinde kalır O’nun bu hâlini gören Yavuz, Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 5 “Ulemâ’nın atının ayağından sıçrayan çamur, benim için bir zînet ve şerefdir Bu elbîsem vefâtımdan sonra sandukamın üzerine örtülsün” demek büyüklüğünü gösterir ki böyle bir davranış da ilme ve ilim adamına verilen değerin başka bir örneğidir Yine târihimizin ilim ve fazîlet sâhibi idârecilerinden biri olan Nizâmü’l -mülk’ü, bir takım fitne ve fesat sâhibi kimseler, onu, Alpaslan’ın gözünden düşürmek için harekete geçip bir mektûp yazarlar Fakat bu mektûbu da doğrudan doğruya vermek cesâretini gösteremezler Namaz kılarken seccâdesinin başına koymayı uygun bulurlar Namazdan sonra mektûbu okuyan Alpaslan, Nizâmü’l -mülk’ü çağırarak “Şu mektûbu al İçindekiler doğru ise n efsini islâh et Yanlış ise bunları yapanları affet ki fitne ve fesat yeniden canlanmasın” der ve böyle bir hâdise ile de ilim ve fazîlet erbâbının, fitne ve fesat erbâbı ka rşısında her zaman üstün olduğunu ifâde etmiş olur Kezâ, İstanbul’u feth eden Fâtih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinde büyük rolü olan hocası Ak Şemseddin Hazretlerine “Hocam, İstanbul’u sen feth ettin Onun için pâdişahlık senin hakkındır” deyice hocası Ak Şemseddin de büyük bir vakar ile “Haddini bil Sen padişahsın, ben Şeyhu’l -islâm” diyerek ilim makâmında olan bir kimse ile emir makâmında olan bir kimsenin, hâdiseler karşısında nasıl davranacaklarını canlı bir şekilde ifâde etmektedir Bunun için büyük bir milletin fertlerinin eği tim ve öğretimi ile meşkûl olan biz öğretmenlerin, her şey’den önce sağlam ve doğru kaynaklara dayanan bir ilim ve irfan sâhibi olmamız, şüphe götürmeyen hakîkatlerdendir Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 6 Sıradan bir hayvanın eğitim ve öğretimini yaparken bile doğru ve sağlam bir bi lgiye ihtiyaç duyulduğu her zaman görülen olaylardandır İyi bir çoban, güttüğü sürüyü kurda kaptırmayan ve elindeki kavalı ile onları dilediği gibi gütmesini ve yönlendirmesini bilen çobandır Aksi takdirde, “Kılavuzu karga olanın burnu çöplükden kurtulma z” sözünün ifâde ettiği gerçeklere düşmek -bu gün içinde bulunduğumuz hal gibi - kaçınılmaz bir netîce olur Çanakkaledeki hâdiselere işâretle, “Karşılıklı siperler arasındaki mesâfe yedi -sekiz metre ve ölüm muhakkak Birinci siperde bulunanları n hiç birisi kurtulmamasına rağmen kâmilen şehîd düşüyor İkinci siperdekiler ise onların yerine geçiyor da ölenleri gördüğü halde ve kendisinin de iki -üç dakîkaya kadar şehîd olacağını bildiği halde, hiç biri fütûr göstermeden çarpışıyor ve sarsılmıyor B ir tarafdan düşmanı süngüleyip öldürmeye, diğer tarafdan da elinde Kur’ân -ı Kerîm olanlar okuyarak, Cennet’e girmeye hazırlanıyor Okumak bilmeyenler de Kelime -i şehâdet getirerek düşman üzerine yürüyordu Şunu samîmiyetle söyleyeyim ki ve bana emîn olunuz ki Çanakkale muhârebelerini kazandıran bu yüksek ruhdur” diyen Maraşal Gâzi Mustafa Kemâl’in bu sözleri ile ifâde etmek istediği şey’, bu yüce rûha sâhip olan vatan çocuklarının yetişmesinde -bu gün İslâm’dan hoşlanmayan ba’zı akıl fukarâsı anlayış sız kimselerin hor ve hakîr görmek istedikleri - hocaların, değerli öğretmenlerin, tesettürü ar ve nâmûs sembolü bilen hakka hâdim ana v e babalarının gerçeklere uygun olarak Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 7 yapmış oldukları eğitim ve öğretimin Müslümân topluluğuna kazandırmış olduğu netîce den başka bir şey’ değildir Azîz misâfirler, değerli meslekdaşlarım Bütün yaratılmışların Rabbi olan Allâhü Teâlâ, “Rabb” isminin îcâbı olarak her mahlûkun eğitim ve öğretimini yapmış, onlara kendilerine zarar veren şey’lerden kaçınmanın, fayd a veren şey’leri elde etmenin, bu sûretle de bu iki vasıf arasında olgunlaşıp kemâle ermenin usûl ve yollarını öğretmişdir Eğer kâinatda böyle bir eğitim ve öğretim sistemi olmasaydı, bütün mahlâkat ve mükevvenâtın, bi’l -hâssa insanlığın, kendisini her türlü zarar ve noksanlıklardan kurtarıp kemâle ermesi ve istenilen hedefe ulaşması, hiç şü phesiz mümkün olmazdı Allâhü Teâlâ’nın, insanlığa “ Oku emrini vermesi, kalemle yazı yazmayı ve bilmediği şey’leri öğretmesi, sakın okumamazlık yapma, okumayan in san muhakkak büyük bir sapıklık içinde bulunur” , buyurması, nihâyetsiz kereminin ve Rabb isminin bir muktezâsı olan eğitim ve öğretimin şü phe götürmez bir netîcesidir Şu hâlde İlâhî bir vasıf olan eğitim ve öğretim görevini yüklenmiş olmak, bizler i çin paha biçilmez bir değer, şerefli bir vasıfdır Bu yüce vasfın gereğini en iyi bir şeki lde yapmak biz öğretmenlerin en başta gelen görevi, yetiştirmeye çalıştığımız insanların görevi de -ne kadar yükselirse yükselsinler - bizleri hayır ile anmaları ve say gıda kusûr etmemeleridir Bu vesîle şöyle bir hâtıramı dile getirmekde fayda mülâhaza ediyorum: Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 8 Bundan yirmi beş yıl kadar önce çarşıda yanımda bulunan misâfirlerim ile alış -veriş yapıyordum Bu arada öğle ezanı okundu Onlardan izin alarak Câmi Kebîr’e gitdim Câmi avlusuna varınca kara tahtada -Emekli öğretmen Ali Turgut - yazılmış olduğunu gördüm İlkokul öğretmenim olan bu değerli şahsın tabutunu musalla taşında görünce üzüldüm Fakat kendisine son bir görevimi yapmanın imkânına kavuşmuş olduğ um için de sevindim Böyle bir anda toplumun değer yargısı değişen öğretmenler hakkında, “Kadrini seng -i musallâda bilüb ey Bâkî, Durup el bağlayalar karşında yarân sâf sâf” diyen Bâkî’nin gerçekleri dile getiren mısrâlarını hat ırlamamak mümkü mü Muhterem misâfirler, değerli melekdaşlarım Gerçekleri, maddî ve ma’nevî değerlerimizi ve târîhî şahsiyetlerimizi, kendi menfûr emelleri uğrunda istismar etmek isteyenlerin hatâlarını düzeltmek de yine biz öğretmenlerin görev lerindendir Kayseri İmam -Hatip Okulu müdürü olduğum sıralarda, eşim de o zamanki İlköğretmen Okulu’nun Din Dersi öğretmeni idi Bir yaz tatilinde okulda bulunduğum bir sırada bir telefon çaldı Buyurun dedim Hiddetli ve şiddetli bir ses “Senin eşi n benim kızımı din dersinden bütünlemeye bırakmış” dedi Ben de “Bey efendi, merak edecek bir şey’ yok Birazcık çalışırsa eylülde geçer” dedim Adamcağız daha da hiddetli bir şekilde “Atatürkçü felânın Atatürkçü kızı, nasıl olurda Din Dersinden Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 9 bütünlemey e kalır” dedi Böyle bir durum karşısında sizler ne dersiniz bilmiyorum ama ben de “Atatürkçü felânın Atatürkçü kızı, Atatürk gibi çalışıp sınıfını geçer” diyerek telefonu kapattım Muhterem kardeşlerim Bu şekildeki değerlerimizi, istismar etme k isteyenlerin anladığı veyâ anlamak istediği gibi değil, gerçek yönleri ile anlamak ve anlatmaya çalışmak da yine biz öğretmenlerin üzerine düşen en büyük görevlerimizdendir Kim ne derse desin, kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, ilâhî bir va sıf olan öğretmenlik mesleğimiz, karşılaştığımız bütün sıkıntılara rağmen elimizde bulunan insan malzemesini, düştüğü ve düşürülmek istendiği derekelerden kurtarmak, onları hidâyete yöneltmek, en doğru yolda yürütmek, gerçekleri görür, işitir ve anlar bir hâle getirmek; ilim ede p ve insanlık vasıflarını kazandırmaya çalışmak, dünyâ ve âhiretde erişilmesi gâye olan netîcelere yöneltmek için bizlere lütuf edilmiş yüce bir vasıfdır Böyle yüce bir mesleğin bana kazandırmış olduğu duygu, düşünce ve inançla dır ki ömrüm boyunca -bir çok teklifler yapılmasına rağmen - İslâm dışı sistemlerin bir gereği olan hiç bir parti, gurup, ekol, tarîkat ve cemâat fikirlerini benimseyip onlarla berâber olmadım, onlara karşı da olmadım Ancak Allâhü Teâlâ’nın “And olsun ki A llâh’ın Rasûlünde sizin için, Allâh’ı ve âhiret gününü ummakda olanlar ve Allâh’ı çok zikir edenler için güzel bir (imtisâl) numûne (si) vardır” 1 emrine ve Rasûlü’llâh aleyhi’s -selâm’ın hastalığı esnâsında okuduğu son hutbesinde “Ey Rasûlü’llâh’ın kızı Öğretmenler Günü’nde bir konuşma 10 Fât ıma, ey Rasûlü’llâhın halası Safiyye, sizi ukbâda kurtaracak bir şey’ yapınız Yoksa ben sizi kurtaramam” tavsıyesine uyarak Ehl -i sünnet yolundaki bir İslâm anlayışı ile yaşamaya çalıştım İnşâa’llâh Bundan sonra da bu yoldan ayrılmam İslâm esâs larından olmayan, fakat Allâhü Teâlâ’dan afv -i mağfiret dileyerek bir vatandaş olarak kerhen yapmaya mecbûr olduğumuz ba’zı şey’ler ise, bir ahid gereğidir ki bu gün dünyânın neresine gidersek gidelim aynı şey’leri yapmak mecbûriyetindeyiz Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi yeniden sevgi ve saygılarımla selâmlar, sağlık ve başarı dileklerimle Cenâb -ı Hakk’ın rızâsını kazandıracak bir eğitim ve öğretim yapmanızı diler, hayra vesîle olacak duâlarımı arz ederim Saygılarımla 24 -Kasım -2006 A Celâleddin Karakılıç Emekli Öğretm en