Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri bir bid’atdir
Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 1 ِ ميِ ح َّ رلا ِ ن َْ حْ َّ رلا ِ للها ِ مسِ ب Muhterem kardeşlerim Her şeyden önce dünyâda ve âhiretde bizlere sayısız ni'metler veren, îmânı ve İslâm'ı nasîb eden Allâhü Teâlâ'ya hamd -ü senâ'lar, Rasûlü'ne salât -ü selâmlar eder hepinizi sevgi ve saygıyle selâmlarım Sözlerime, büyük müfessir merhûm ve mağfûr Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın Diyanet İşleri Reisi merhûm Ahmet Hamdi Akseki'ye yazdığı mektubdan bir paragıraf okumakla başlamak istiyorum Şöyle ki: "Ey azîzliği seven ve sevdiğine küsen fâzılım 15 -Muharrem -1359 ve 24 -Şubat -1940 târihli mektûbunu aldım Özlemiştim Dikkâtle okudum Cerîhadar gönlüme bir tesellî ararken bakdım yine vur abalıya demişsin Anlaşıldı ki "Darabe Zeydün Amran" bahsinden kurtuluş yok Yi ne kaşları çatmış, azîzlikle sitemler yapmışsın İdmanlı bir sporcu gibi yumruğu sıkmış, ihtiyar hocanı dürtüştüre dürtüştüre okşamışsın Hem vurmuş, hem de hüngür hüngür ağlamışsın Ben bunu bahçede erik dalına konup da "Üsküdar'a gidelim" diye nevh a eden kumrunun kükremesine benzettim Hoşuma gitti Fakat bir hiss -i hazînâne içinde tıpkı ihtiyarlığın menâzır -ı âlemden aldığı hiss -i hazân gibi Bunca senelik hukûk karşısında dökmüş olduğum samîmiyyet ve fedâkârlık meyvalarına bir ircâ -i zarar bu yurmadan hepsini bir lâhzada silkip atıverdiğini yana yakıla Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 2 anlatıyorsun Öyleki İstanbul'a gelsen yanıma uğramıyacakmışın Neden? Çünkü çok kırılmış küsmüşsün Hayır ondan değil Gelemezsen mahcûbiyyetinden gelemiyeceksin Benim bildiğim irfânın yap tığını bilmemezlik edemezdi Ne de olsa debbâğın sevdiği deriyi taştan taşa çarptığı gibi hiddetle ezim ezim ezmek istediği bî -vâye hocasını unutamazdı Vicdânın sana gücendiğini söylediği zaman onun içinde gizlenen âmilin hicâb tazyîki olduğunda tereddüdü m yokdur" Muhterem Kardeşlerim 1962 Eylül ayında İlm -i kırâet ile ilgili bir konuyu bir hocamla görüşmek üzere Ankara'ya gitmişdim Bu arada ( َ ع َب ْ ت َا َّ ُ ثُ اب َب َ س :Sonra bir yol tuttu) bir sebeb bir sebebi takîb etdi de o zaman Din Eğitimi M üdürü olan çok değerli hocam merhûm Kemâl Edib Kürkçüoğlu'nu ziyâret ettim Bir miktar sohbetten sonra hiç de aklımda olmayan Kayseri İmam -Hatip Okulu müdürlüğü ve Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü inşaatının hazırlıklarını yapmak görevi ile oradan ayrıldım Kayseri'ye gelince üçüncü Yüksek İslâm Enstitüsünün Kayseri'de açılacağı müjdesini verdim Herkes büyük bir sevinç duyarak Allâhü Teâlâ'ya hamd etti Bir hafta sonra da okul müdürlüğü karanâmem geldi Hiç bir kimsenin ümit etmediği bir durum meyd ana gelmişdi Bu sırada ba'zı arkadaşlarımın "Yazık, Okul müdürlüğünü bir Talas'lıya kaçırdık" demek gafletinde bulunduğunu işittim Üzüldüm Onsekiz yaşındaki Usâme radıye'llâhü anh'ın kumandan olmasını da ba'zı Ashâb -ı kirâm uygun bulmamıştı Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 3 Halbuk i babamın babası olan dedem merhûm Mehmet Çavuş, Hasinli Mahalallesi sâkinlerinden ve Emir Ali oğullarından olup Talas'da Emru'llâh Paşanın torununun kızı ile evlenmiş, genç karısını ve küçücük dört çocuğunu bırakıp vatan müdâfaası için ikinci kere askere gitmiş, son mektûbu Bağdad'dan gelen bir şehiddir Rûhu şâd olsun Okul müdürü olarak çalışmaya başladım Yüksek İslâm Enstitüsü çalışmalarımız da hızla devam ediyordu Bu durumu gören aynı arkadaşlarım bu sefer de "Cemâl bey gitti, Celâl bey geldi" demek kadirşinasılığında bulunuyorlardı Bu arada okul içinde ve dışında ba'zı makamlara, "Bu adam şöyle şöyle bir adamdır" diye şikâyetler edildiği haberi kulağıma geliyordu Fakat hepsine de gülüp geçiyordum Yine bir gün okul bahçesinde dolaşırken b ir öğrencim yanıma yaklaşarak "Hocam, seni şerîatçi diye şikâyet etmişler" dedi Ben de "Kim söylemiş ise bu sefer doğru söylemiş" diyerek cevab verdim Bir gün müdür odasında bulunduğum sırada kapı açıldı Bir ayağı içerde bir ayağı dışarda elinin bir i kapı kolunda bulunan bir öğretmen "Kayseri'yi alt üst ettim, senin kimsen yok" dedi Ben de "Benim Allâh'im var, yetmez mi?" dedim Kapıyı çekip gitti Ne demek istediğini de pek anlamadım Yıllar sonra öğrencim olan bu öğretmen bir Ramazan Bayramın da ziyâretime gelerek "Hocam ben senin aleyhinde çok çalıştım Hakkını helâl et" dedi Ben de "Ben o işi Allâh'a havâle ettim Sen işini Onunla hallet Sen şimdi bayramlaşmaya gelmişsin, hoş geldin safâ geldin" dedim ve üzerinde durmadım Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 4 Kabahatim de herhalde, arkad aşını müdür yardımcı sı ta'yîn etmişim, onu etmemişim Aman Yâ Rabb'i, hırs ve hasedlik ne kadar da büyük bir felâket Bununla berâber aleyhimdeki bu çalışmalar taşı delememişti ama orayı ıslatıp aleyhimde izler bırakmışdı Yeri gelmişk en, Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü'nün yapılıp açılması için büyük gayretler gösteren zamânın Milli Eğitim Bakanı Şevket Râşit Hatiboğlu'nu, bacanağı Ârif Molu'yu, Din Eğitimi Müdürü Kemâl Edib Kürkçüoğlu'nu, Başbakan yardımcıcı Turan Fevzioğlunu, vâli Kâz ım Atakul'u, Ömer Eskici'yi, Belediye başkanı Mehmet Çalık'ı ve Hacı Ali Çayırağası, Hacı Mehmet Küçükçalık, Ali Soyal, Selçuk Karakimseli, Mehmet Özhamurkâr gibi dernek üyelerini, meslektaşlarımız olan hocaları ve yediden yetmişe kadar kadınlı erkekli bu müessesenin yapılmasına yardım eden hayır sahiplerini rahmet ve mağfiret ile anmayı bir görev bilirim Daha sonra Din Eğitimi Genel Müdürü olan İsmet Parmaksızoğlu, iki kere "Dernekle ilgini kes" demesine rağmen ben yine çalışmalarıma devam ettim Çü nkü onlar, işleri organize edenin ben olduğumu gayet iyi biliyorlardı Ne yazık ki onlar, yine şeytânî oyunlarını oynamışlar ve Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü, gafletimizin bir eseri olarak, -merhûm Ömer Eskici beyle birlikde - plânladığımız nitelikde açıla mamışdı Üzüldüm ve istifa edip okul müdürlüğünden ayrıldım Yine Okul müdürü olduğum sıralarda yüksek kademeden bir kimse gelerek "Yeşil tehlike, kızıl tehlike" adlı bir konferans verdi Konferansdan sonra müdür odasına gelindi Genç bir kaymakam aya ğa kalkarak "Artık böyle dînî konuların Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 5 konuşulmasına gerek yokdur" gibi bir itirazda bulundu O şahıs da ayağa kalkarak "Genç genç, senin aklın ermiyor Bu müslümânları kendi hâline bırakırsanız birlik ve berâberlik te'mîn edip bu memleketde şerîat i'lân ederler Bunun için müslümanları gurup gurup ayıracaksınız Bir de din adamlarını me'mur yapıp dilediğiniz gibi yöneteceksiz" diyerek uzun bir konuşma yaptı Bu sırada Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkîlât kânunun da hazırlıkları yapılıyordu Bu târihten sonra memleketin her tarafında mantar gibi tarikatlar ve cemâatler türedi Müslümânların birlik ve berâberliği bozuldu "İrticâ hortluyor" terâneleri konuşulmaya başlandı Halbuki Allâhü Teâlâ, Kur'ân -ı Kerîm'inde şöyle buyuruyordu: ِ ل ْ ب َِ بِ ا ُ ومِ ص َت ْ عا َ و ِ َ ج ِ للهاي ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ِ للها َ ت َ م ْ عِ ن او ُ ر ُ ك ْذا َ و ا ُ وق َّ ر َ ف َ ت لآ َ و اع “Hepiniz toptan Allâh’ın ipine (Allâh’ın sizlerin dünyevî ve uhrevî mutluluğunuzu, birlik ve berâberliğinizi te’mîn etmek için göndermiş olduğu Kur’ân -ı Kerîm’e ve İslâm Dîni’ne t am bir ihlâs ile, tertemiz samîmî bir inanç ile) sımsıkı sarılın Parçalanıp dağılmayın Allâh’ın üzerinizdeki ni’met’ini düşünün” 1 ُ وعيِ ط َا َ و َلو ُ س َ ر َ و َللها ا لآ َ و ُه َت َان ُ وع َ ز َ ف ا َ ت ْ ف َ ش ُ ول َت َ و ا َ ه ْ ذ ُ ك ُيحِ ر َ ب ُِ ب ْ صا َ و ْ م اوط َّ نِ إ ِ با َّ صلا َ ع َ م َللها ِ ر َ ني "Allâh'a ve O'nun Rasûlüne itâat edin (Fikir, görüş, yorum, inanç ve düşünce ayrılıkları ile) birbiriniz ile çekişip didişmeyin Sonra korku ile za'fa düşersiniz Rüzgarınız 1 -Âl-i İmrân Sûresi, âyet 103 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 6 (kuvvet ve kudretiniz kesilip) gider (Allâh'ın size olan yardımı kesi lir Kuvvetiniz ve devletiniz yok olup gider) Bir de sabr (-u sebât) edin, (sıkıntılara katlanın) Çünkü Allâh, sabr edenlerle berâberdir" 2 ُ ت َان ِّي َ ب ْلا ُ م ُ ه َءا َ جا َ م ِ د ْ ع َب ْ نِ م ا ُ وف َل َ ت ْ خا َ و ا ُ وق َّ ر َ ف َ ت َ نيِ ذَّ لا َ ك ا ُ ون ُ وك َت لآ َ وط َ و َ كِ ئ َلو ُا ْ م َُ لَ ٌ ميِ ظ َ ع ٌ با َ ذ َ علا “Siz, kendilerine ap -açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra parçalanıp ayrılanlar gibi ve ihtilâf’a düşenler gibi, olmayın İşte onlar (ın hâli): En büyük azâb, onlarındır” 3 َا ا َي ي ا َ ها َّ ل ُ ون َ مآ َ نيِ ذ ُ خ ْ دا ا ُ ول ِّ سلا ِ فِ ا ْ ل َاك ِ م ّف ةص َ ت لآ َ و َّت ِ ب ُ وع ُ خ ا ُط َاو ِ ت َّ شلا َاط ْ ي ِ نط ِ إ َّ ن َل ُه ُ ك ْ م ٌ ّ و ُ د َ ع ِ ب ُ م ٌ ين َف َل َ ز ْ نِ إ ْ ل ُت َءا َ جا َ م ِ د ْ ع َب ْ نِ م ْ م ْت ُ ك ْلا ُ م َان ِّي َ ب َاف ُ ت َل ْ ع ُ وم ٌ ميِ ك َ ح ٌ زيِ ز َ ع َللها َّ نَ أ ا “Ey îmân edenler, hep birden silm’e (sulh’a ve İslâm’a giri n Kâmil, olgun birer Müslümân olun) Şeytan’ın adımları ardına düşmeyin (İnsanları yoldan çıkaran küfür ve dalâlet ehlinin sözlerine ve fiillerine uymayın) Çünkü o, sizin ap -açık bir düşmanınızdır” “Size bunca delîl’ler geldikden sonra yine kusur ederseniz (silm’e girmekden, kaçarsanız), iyi bilin ki muhakkak Allâh, Azîz’dir (mutlak gâlibdir, hukmüne karşı gelinmez, dilediğini yapar ve emrini infâz eder) ve Hakîm’dir (her yaptığını bir hıkmetle yapar)” 4 2 - Enfâl, 46 3 -Âl-i İmrân Sûresi, âyet 105 4 -Bakara Sûresi, âyet 208 -209 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 7 Bu konuşmalardan sonra okul gezilirken okul mescidine gelindi İyi olur düşüncesi ile vaktiyle mescide konulmuş secdelikleri gürünce "Hah, işte böyle olacak Bu gün dört parmak, yarın bir karış, öbür gün de oturarak namaz kılınır" diyerek ağzının salyasını akıttı Maksat, müslümanların inanç ve ibâdet şekillerini bozmak, mensûblarını bid'at ve dalâlet yollarına sevk etmekti Onlar gittikden sonra müstahdemleri toplayıp mesciddeki secdelikleri toplayarak yatakhane çatısına götürmelerini söyledim Çünkü Rasûlü'llâh aleyhi's -selâm, bir Hadîs -i şerîf'lerinde, "Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız" buyurmuş, diğer bir hadîs -i şerîf'lerinde de “Sözlerin en hayırlısı, Allâhü Teâlâ’nın kitâbı Kur’ân -ı Kerîm’dir En hayırlı hidâyet, Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm’ın irşâd ve hid âyetidir Din işlerinin en fenâları, sonradan uydurulan şey’lerdir Ve her bid’at, dalâlet’dir” 5 buyurmuşdur Muhterem kardeşlerim Rasûlü'llâh a s doğumu her nekadar 20 veyâ 21 nisan târihine rastlamış ise de, Bu gün burada kutl amaya çalıştığımız Kutlu Doğum Haftası da bir bid'at şeklidir Çünkü İslâm Dîni'nde her türlü ibâdet ve kulluk şekli, Hicrî târihin aslı olan Kamerî aylara -ya'nî ayın hareketlerine - göre hesablanır Kamerî aylar dâimâ bir ay yirmi 5 -Müslim Riyâzü’s -sâlihîn, C 1 ss 164 (172 nolu hadîs -i şerif) Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 8 dokuz, bir ay otuz gün o lur Ayın doğuş ve batışlarına tâbi' olan bu aylar, her sene on gün kadar evvel gelerek senenin muhtelif mevsimleri üzerinde devr eder Oruç ve hacc gibi Kamerî ay ve günleri ta'kîb eden ibâdetler de bu sûretle muhtelif mevsimlere tesâdüf etmiş, hayâtın bü tün safhalarına uymuş olur Bunların böyle emr edilmesinde elbetteki bir takım ilâhî hıkmetler vardır Bu bakımdan gayr -i müslim âlimlerinin yaptıkları gibi bunları değiştirmek veyâ Mîlâdî takvime göre dondurmak, böyle ibâdetlerin Allâhü Teâlâ ındind e muayyen olan ay ve günlerini geri almak veyâ sâbit günlere getirmek, hiç bir sûretle câiz değildir Bu husûs, fıkhî bir esâsdır ki Kur'ân -ı Kerîm'in şu meâldeki âyet -i kerîme'leri, bunun bir delîlidir: "Hakîkat (şudur ki), ayların sayısı Allâh yanı nda, Allâh'ın kitâbında ta gökleri ve yeri yaratdığı günden beri on iki aydır Onlardan dördü harâm olanlardır İşte bu en doğru hesabdır O halde bunlarda (o harâm aylarda) nefislerinize zulm etmeyin (Bununla berâber) müşrikler sizinle nasıl top yekûn ha rb ederlerse siz de onlarla top yekûn harb edin Bilin ki Allâh, (fenâlıkdan) sakınanlarla berâberdir" "(Haram ayları) gecikdirmek ancak küfürde bir artma (sebebi) dir Onunla kâfirler şaşırtılır, onlar bunu bir yıl helâl, bir yıl harâm sayarlar Tâ ki Allâh'ın harâm kıldığına sayıca uysunlar da Allâh'ın harâm etdiğini helâl kılmış olsunlar Bu sûretle de onların kötü amelleri kendilerine süslenip güzel gösterildi Allâh o kâfirler gürûhunu hidâyete erdirmez" 6 6 -Tevbe Sûresi, âyet 36 -37 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 9 Bunun için geçtiğimiz günlerdeki Rabîu'l -evvel ayının onikinci gecesinde ve onu ta'kîb eden gün ve gecelerde bu kutlamayı yapmış olsa idik, her halde daha iyi bir kulluk ve daha iyi bir ümmet durumunu apa çık sergilemiş olurduk da, bir iki câmimiz hâriç, diğer bütün câmilerimizi şeytanların ve şeytânî insanların sevineceği bir ibâdethâne hâline getirmemiş ve gayr -i müslimlere benzememiş olurduk Yine okul müdürü olduğum sıralarda Kayseri İmâm -Hatip Oku lu'nu ziyârete gelen merhûm Mehmet Özgüneş, dînde reform yapmak sevdâları ile bir takım girişimlerde bulunan Osman Nûri Çerman ve arkadaşlarının, o zamanki Millî Birlik Komitesine bir dilekçe vererek "Kur'ân -ı Kerîm'in ibâdet ve ahlâk ile ilgili âyetlerini bırakıp diğer kısımlarını çıkarmak sûretiyle yeni bir Kur'ân yapmak isteğinde bulunduklarını, fakat çetin müzâkereler sonucunda bu isteğin redd edildiğini" ifâde etdi Bu konuşmadan bir saat kadar sonra Kur'ân -ı Ke'rîm'in meâlini okurken şu âyet -i kerîmey i gördüm ki böyle bir hâdise de, Kur'ân -ı Kerîm'in bir mûcize oluşunun apaçık bir delîlidir َ ك َ ينِ مِ س َت ْ ق ُ م ْلا َ ىل َ ع َان ْل َ ز ْ ن َا َاملا َ ينِ ضِ ع َ نآ ْ ر ُ ق ْلا ا ُ ول َ ع َ ج َ نيِ ذَّ ل َا “(Peygamberin ve İslâm’ın aleyhinde çalışmak için) iş bölümü yapanlara (az âb) indirdiğimiz gibi; (ba’zı âyetlerini kabûl edip ba’zı âyetlerini kabûl etmemek gibi bir şekil ile) Kur’ân’ı parçalayanlara da (azâb indirdik) ” 7 ُه ْلَّ د َب ْ و َا َاذ َ ه َ ر ْ ي َ غ ٍ نآ ْ ر ُ قِ ب ِ ت ْئِ اط "Y a bundan başka bir Kur'ân getir yâhud onu değiştir" 8 7 -Hıcr, 90 -91 8 -Yûnus, 15 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 10 َ ن ُ وبِ ل ْ غ َ ت ْ م ُ كَّ ل َ ع َل ِ هيِ ف ا ْ و َغ ْلا َ و ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا َاذ َِ لَ ا ُ وع َ م ْ س َت لآ "Sakın şu Kur'ân'ı dinlemeyiniz Okundukça gürültü ediniz, belki bastırır galebe edersiniz" 9 Diyanet İşleri Başkanlığında Dînî Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştır ma Dairesi Başkanlığı'nda bulunduğum zamanlarda Din İşleri Yüksek Kurulu'na bir takım şeytânî kılıflarla -dış kaynaklı ba'zı münâfıklar tarafından empoze edilerek - hutbelerin tek bir hutbe olarak okunması teklîfi getirildi "Koskaca bir seneyi elliiki konu ya hasredemezsiniz" diyerek böyle bir davranışın doğru olmadığını söyledim Bir kaç hafta süren uzun tartışmalardan sonra merhûm Osman Keskioğlu'nun teklîfi ile hutbe kitablarının yazılmasının daha uygun olacağı görüşü hakim olunca konu kapandı Fakat İslâm'ı boğup unutturarak mensuplarını bid'at ve dalâlet yollarına sevk etmek isteyen münâfıkların çalışmaları durmadı Bir müddet sonra konu tekrar ele alındı Uygun bir zaman ve zemin bulununca konu gündeme getirilip “Aman, kulağa göze hoş gelmeyecek bi r konu olmasın ” felsefesi ile ta'vîzkâr bir şekilde tatbik edilmeye başlandı Ardından merkezî va'z sistemi getirilerek bir çok değerli meslektaşımız teblîğ görevinden uzaklaştırıldı ve yüzlerce câmide tek bir konu ile yetinilerek İslâm esâsları unutturulm aya çalışıldı Ardından da aynı gerekçelerle merkezî ezan usûlü getirildi Bu sûretle de on seneyi aşkın bir zamandan beri İslâm esâsları unutturulmaya başlandı ki bu gün elimizde namaz ve oruçdan başka bir şey' kalmamış gibi oldu ve yukarıdaki âyet -i kerî me'lerin ifâde ettiği 9 -Fussılet, 26 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 11 tehlikeler meydana gelmeye başladı İşin en acı ve tehlikeli tarafı da, biz müslümanların susarak onlara alet olmamız oldu Bundan bir müddet önce yine böyle bir toplantıda merkezî va'z sisteminin aleyhinde bulunduğum zaman, Prof Dr olmuş çok sevdiğim bir öğrencim "Hocam, va'z eden arkadaşlarımızın bir kısmının bilgisi çok fakat samîmî değil, bir kısmı da samîmî fakat bilgisi az Onun için merkezî va'z sistemine geçilmiştir" şeklinde bir müdâfaa yaptı ki hiç de hoşuma gitmedi De mek insan Prof Dr olunca geçmişini unutarak bir şey'ler oldum zannı ile kendisini hâşa Allâhü Teâlâ yerine koyarak herkesin samîmî veyâ samîmî olmadığını bilebiliyor? Benim bildiğim bir hakîkat varsa o da her şey'in iç yüzünü de, dış yüzünü de yalnız Allâh ü Teâlâ Hazretleri'nin bileceği inancı ve esâsıdır 1965 yılında o zamanın Başbakanı Sayın Demirel'in Milli Eğitim bakanı Bilgehan olmuştu Daha önce hazırlanan ve tamim edilmesi mümkün olmadan bakan değişikliği olan ve en mühim maddelerinden birisini n "Kur'ân -ı Kerîm'in bundan sonra lâtin hatfleri ile okutulması" ile ilgili olan tamim, henüz bir aylık bakan olan Bilgehan imzası ile geldi Ben başta olmak üzere ba'zı arkadaşlarımız ile birlikde, -karşılaşacağımız güçlükleri göze alarak - bu konuya itira z etdik ve ba'zı siyâsîler yardımı ile de bu tamimi geri aldırdık Gerçi menfî olarak mimlenmiştik ama yine kazanan biz olmuştuk Bu arada bir hoca arkadaşımın "Bunu tatbik etse idin ne olurdu?" demesi, bana karşılaşacağım güçlüklerden daha ağır gelmişdi Çünkü uzun yıllar çalışarak ikiyüz sayfalık bir Tecvid kitabı hazırlamış bir kimse olarak böyle bir yolun açılmasının -Kur'ân -ı Kerîm'i tahrîf olacağından - küfre kadar gidebileceğini biliyordum Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 12 Değerli kardeşlerim Bir nebzecik de olsa ibret alabi leceğımızı ümit ettiğim bu konulara kısaca işâret ettikden sonra, canımızdan da çok sevdiğimiz sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellem efendimiz hakkında da bir iki hatırlatma yapmak yerinde olur ka na atindeyim Her birimiz birer müslüman olarak Rasûlü'llâh aleyhi's - selâm'ı sevdiğimizi ve onun gösterdiği yoldan gittiğimizi söylüyoruz ama, ne o peygamberin hayatını öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyoruz, ne de onu layıkı vaçhile anlatıp tanıtmaya Onun, sınırlı bir hoşgörü sâhibi olduğunu unutarak, âlemlere rahmet olarak gönderildiğini ve her fırsatta tarîkatımsı bir hava ile sınırsız bir hoş görü sâhibi olmamızı ifâde ediyor ve o yolda gitmeye çalışıyoruz Fakat O'nun "Kızım Fatıma da olsa yine elini keserim" şeklindeki ilâhî emir leri tatbik etmek konusundaki davranışlarını da hernedense hiç akılımıza getirip tatbik cihetine gitmiyoruz Yoksa -bu zamanda böyle emirlerin tatbiki mümkün değildir gibi bir inanç ve ifâde ile - kendimizi İblis'in durumuna mı düşürmek istiyoruz? Hal buki Allâhü Teâlâ, Kur'ân -ı Kerîm'inde, "Cezâları, emirleri ve nehiyleri tatbik konusunda merhametli davranmayın, zîrâ benden daha merhametli olamazsınız" buyurmaktadır Yeri geldiği zaman "Şefâat yâ Rasûla'llâh" diyerek O'ndan şefâat bekliyoruz Faka t birkaç liralık onun hayâtı ile ilgili bir kitap alıp da onu çocuklarımıza anlatmaya ve sevdirmeye çalışmıyoruz Çocuklarımıza dünyâ bilgilerini öğrenmesi için milyonları vermekden çekinmediğimiz halde, peygamberini ve Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 13 dîni bilgilerini öğrenmesi için yapt ığımız fedâkârlıklar hiç denecek kadar azdır Hani Peygamberi seviyorduk, müslümân idik Onun yolunda gidiyorduk? Bir çok def'alar hacca ve umreye gitmeye çalışan kardeşlerimizin, burnunun dibindeki islâmi bir hizmete bir kaç lira verip yardımcı olmad ığını veyâ başka bir şekilde yardımda bulunmadığını da esefle ve üzüntü ile karşılıyoruz Bu ne perhiz? Bu ne turşu? Rasûlü'llâh aleyhi's -selâm "Hûd sûresi beni ihtiyarlattı" veyâ "ترما امك مقتساف : Emr olunduğun gibi dosdoğru ol" emri "Benim saçlarımı ağarttı" buyurmasına rağmen, -biz, işimize geldiği gibi keyfî bir islâm anlayışı ile - müslüman olduğumuzu iddia edip duruyoruz Hiç bir zaman tefrîkadan, ihtilâfdan, birbirimiz ile didişmekden ve islâm dışı sistem ve âdetlere gönül verip o yolda çalışmakd an geri durmuyoruz Bir gün Hazreti Ömer radıye'llâhü anh , Hazreti Muhammed aleyhi's -selâm 'la konuşurken "Yâ Rasûla'llâh, ben seni her şey'den çok seviyorum" demişdi O da "Yâ Ömer, canından da çok sevmezsen îmânın kâmil olmaz" buyurmuşdur O da "Yâ rasûla'llâh, seni canımdan da çok seviyorum" cevâbını verince "Şimdi îmânın kâmil oldu, Yâ Ömer" buyurmuşdur Bizim de îmânımız kâmil olması için Rasûlü'llâh aleyhi's - selâm 'ı canımızdan, malımızdan, çıkarlarımızdan da daha fazla sevmemiz gerekmez mi? O'nun Havz -ı kevser'inden istifâde etmemiz için O'nun sünnetlerini hakkıyle yerine getirmemiz gerekmez mi? Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 14 Ama ne yazık ki şeytan ve şeytânî insanlar -bizim hakkımızdaki zanlarını gerçekleştirerek - İslâm'a uymayan amel ve görüşlerimizi süslüyor, bizi Allâh'a, Kur'ân'a ve Rasûlü'ne kayıtsız şartsız teslîm olmakdan uzaklaştırıyor; tefrîkayı, ihtilâfı, birbirimiz ile didişmeyi, bid'atı, şirki ve küfür olan şey'leri bize sevdiriyor, bunun netîcesi olarak da -Filistin'de , Afganistan'da, Irak'da olduğu gibi - başımızdan felâketler eksik olmuyor Değerli kardeşlerim Üzerinde önemle durmamız gerekli olan konulardan biri de şudur: Bu gün üzerinde yaşadığımız şu dünyâda beşerî sistemler ile idâre edilen bir düzen içinde yaşıyoruz Bunun için bu sis temlerin gereği ile, ilâhî bir sistem olan İslâm Dîni'nin esâslarını sakın birbirine karıştırmayalım ve َ ت لآ َ و ْ ل ِ ب ُ وسا َْ لا ِ ب َّ قَّ ْلا َاب َت َ و ِ لِ ط ْ ك ُت ُ وم َْ لا ا ْ ن َا َ و َّ قَّ ُت َ ت ْ م َل ْ ع ُ وم َ ن “Kendiniz bilib dururken, hakk’ı bâtıl’a karıştırıb da gerçeğ i gizlemeyin” 10 âyet -i kerîme'sinin ifâde buyurduğu gerçeğe kulak verelim de kalbimizdeki samîmî îmânımıza zarar vermeyelim Netîce olarak -İnşâa'llâh - dileğim şudur ki bundan sonraki Kutlu Doğum Haftalarının özelliklerini 12 -Rabîu -l-evvel günü ne rastlayan kandil gecelerinde ve onun ardından gelen gündüz ve gecelerde şereflendirerek 10 -Bakara Sûresi, âyet 42 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 15 “O Peygamber, Mü’min’lere öz nefislerinden evlâdır Zevceleri de (başkalarına nikâhlarının haram olması ve ta’zîme müstehık bulunmaları bakımından) ,Mü’min’ler in analarıdır" 11 âyet -i kerîme'sinde ve İbn -i Mes'ûd radıye'llâhü anh 'ın rivâyet etdiği ( ْ م َُ لَ ٌ ب َا َ و ُ ه َ و :Ve hüve ebün lehüm) "O, (peygamber) onların (Mü'min'lerin) babasıdır" şâzz kırâetinde ve, "Her peygamber üm metinin ma'nevî babasıdır Bundan dolayıdır ki Mü'min'ler de birbiriyle dîn kardeşi olmuşlardır" "Sizden her hangi biriniz beni evlâdından, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikce (hakîkî) Mü'min olamaz" hadîs -i şerîf'lerinde, ifâd buyurulan hakîkatlere kayıtsız şartsız gönül verip Rasûlü'llâh aleyhi's -selâm 'ın yolundan ayrılmamak ve O'nu canımızdan da çok severek şefâatinden mahrum kalmamakdır Allâhü Teâlâ, bizi ve bütün Müslümân'ları, O'nun şefâatlerine nâil buyurarak O'nunla birlikde cennetine girmeye, cemâlini görmeye, selâmına muhâtab olmaya, cennetinin ni'metlerinden istifâde etmeye ve cennetin kapısına varınca, 11 -Ahzâb Sûresi, âyet 6 Kutlu Duğum Haftasınd a bir konuşma 16 " ُ خ ْ د ُا ُ ول َاه ِ ب َ ينِ نِ مآ ٍ ملآ َ س :Selâmetle, korkusuzca girin oraya" 12 denilmeye, hakk kaz anan kullarından eylesin Âmîn 11 -Nisan -2008 Cum'a 05 -Rabîu'l -âhir -1429 Celâleddin Karakılıç İmam -Hatip Lisesi emekli Meslek Dersleri Öğretmeni 12 -Hıcr Sûresi, âyet 46