CKarakilic.com
Current View

Lev Enzelnâ

Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 0 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerin in Tefsîri H A Z I R L A Y A N A Celâleddin Karakılıç 2012 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 1 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerin in Tefsîri H A Z I R L A Y A N A Celâleddin Karakılıç 2012 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 2  Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 3 Hamdele Besmele Salvele ْ س ِ ب ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ �ا ِ م َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ � ِ ُ د ْ م َْ � َا � ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا � ِ ني �دلا ِ م ْ و َي ِ ك ِ لا َ م ط ُ � ِ ع َت ْ س َن َ كا �ي ِ إ َ و ُ د ُب ْ ع َن َ كا �ي ِ إ ط ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن َا َ ني ِ ذ � لا َ طا َ ر ِ ص َ مي ِ ق َت ْ س ُ م ْلا َ طا َ ر � صلا ا َن ِ د ْ ه ِ ا � َ � � لا � ضلا � َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ِ بو ُ ض ْ غ َ م ْلا ِ ْ � َ غ ْ س ِ � ْا َ و ِ نا َ� ِ � ِ ل ا َني َ د َ ه يذ � لا ِ � ِ ُ د ْ م َْ � َا ٍ مي ِ ق َت ْ س ُ م ٍ طا َ ر ِ ص َ � ِ إ ُءا َ ش َي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َي ُ �ا َ و ِ م� َ ىف َط ْ صا َ ني ِ ذ � لا ِ هِ دا َب ِ ع َ ىل َ ع ٌ م� َ س َ و ِ � ِ ُ د ْ م َْ � َا ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َت ْ ن َ م َ و َ ني ِ ر ِ ها � طلا َ � ِ ب �ي � طلا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ لآ َ ىل َ ع َ و ٍ د � م َُ � ا َن ِ لو ُ س َ ر َ ىل َ ع ُ م َ� � سلا َ و ُة َ ول � صل َا َ س ْ ح ِ إ ٍ نا ِ ني �دلا ِ م ْ و َي َ � ِ إ Bi’smi’llâhi’r -Rahmâni’r -Rahîm Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün sâhibi olan Allâh’a hamd olsun Yâ Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri doğru yola hidâyet eyle O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun Âmîn    Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 4 ْ ت َ ر � خ َا َ و ْ ت َ م � د َق ا َ م ٌ س ْ ف َن ْ ت َ م ِ ل َ ع ط ِ � ِ ر َ ك ْلا َ ك �ب َ ر ِ ب َ ك � ر َ غ ا َ م ُ نا َ س ْن ِ � ْا َاه �ي َا ا َي � H er nefs, önden ne yolladı, geriye ne bırakdı ise (sâlih ame llerden neler işledi, neler işlemedi ise, artık hepsini görüp) bilmişdir" " (Şu halde) ey insan, O (lûtf-ü) keremi bol olan Rabb'ine karşı seni aldatan ne?" 1 1 - İnfitâr sûresi, âyet 5 - 6 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 5 Haşr Sûresi, âyet (18-24) ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ �ا ِ م ْ س ِ ب اَي او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ َ ه � للا او ُ ق � تا ْ ن َ ت ْل َ و ْ ر ُظ ٍ د َغ ِ ل ْ ت َ م � د َق ا � م ٌ س ْ ف َن ج َ ه � للا او ُ ق � تا َ و ط َ نو ُل َ م ْ ع َ ت ا َِ � ٌ� ِ ب َ خ َه � للا � ن ِ إ “Ey îmân edenler, Allâh’dan korkun (Nifaktan , münâfıklardan, küfürden, kâfirlerden, zulümden, zâlimle rden, Şeytan’ın şeytânetiyle o kötü âkıbete düşmekten sakının, Allâhın vikâyesine -korumasına - sığının da her işinizde O’nun emir ve nehiylerini yerine getirerek ıkâbından -azâbından , gazâbından - korunun) Herkes, yarın için (Kıyâmet günü için, ne hazırlamış) , önden ne göndermiş (arkasına ne bırakmış) olduğuna baksın , (hisab sorulmazdan önce nefsini muhâsebeye çekip hisâbına baksın) Allâh’dan korkun Çünkü Allâh, ne yaparsanız hakkıyle haberdardır” 2 Bu âyet -i kerîme’de ikinci defâ ifâde buyurulan “ َه � للا او ُ ق � تا َ و : Allâh’dan korkun” ifâdesi, önceki ifâdeyi te’kiddir Bununla berâber birinci “ َ ه � للا او ُ ق � تا َ و :Allâh’dan korkun” ifâdesi, Allâh sevgisi ile vazîfelerin yapılmasını, ikinci “ َ ه � للا او ُ ق � تا َ و : Allâh’dan korkun ” ifâdesi de Allâh korkusu ile her türlü fenâlıklardan sakınılmasını ifâde eder Ya’nî Allâh’dan korkun da O’na yönelip O’na teslîm olarak fenâlık yapmayın, kötülüklerden 2 - Haşr, 18 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 6 korunun Çünkü Allâh, ne yaparsanız hakkıyle haberdardır” 3 Evet, h erkes, yarın için ya’nî Kıyâmet günü için ne hazırlamış, önden ne göndermiş , arkasına ne bırakmış , olduğuna bir baksın da sayısız ni’metler veren Allâhü Teâlâ’ya nasıl hesap vereceğini düşünsün O gün öyle bir gündür ki her nefis, hayır ve şerr’den ne hazırlamışsa , artık hepsini görüp bilmişdir ki şu âyet -i kerîme’ler bunun açık bir ifâdesidir: ِ ه ِ ق ُن ُع ِ � ُه َ ر ِ ئ َاط ُه َان ْ م َ ز ْل َا ٍ نا َ س ْن ِ إ � ل ُ ك َ و ط ُهي َ ق ْ ل َي ًاب َات ِ ك ِ ة َ م َي ِ ق ْلا َ م ْ و َي ُه َل ُ ج ِ ر ُْ � َ و ًار ُ وش ْ ن َ م َ ك َب َات ِ ك ْا َ ر ْ ق ِ إ ط ًابي ِ س َ ح َ ك ْ ي َل َ ع َ م ْ و َ ي ْلا َ ك ِ س ْ ف َ ن ِ ب َ ىف َ ك ط َ م َ ت ْ ها ِ ن ِ ه ِ س ْ ف َ ن ِ ل يد َت ْ ه َي ا َ� � ِ إ َف ى َ د ج � ل ِ ض َي ا َ� � ِ إ َف � ل َ ض ن َ م َ و ا َ ه ْ ي َل َ ع ط َ� َ و ىَ ر ْ خ ُ أ َ ر ْ ز ِ و ٌة َ ر ِ زا َ و ُ ر ِ ز َت ط َ ث َ ع ْ ب َن � � َ ح َ � ِ ب � ذ َ ع ُ م ا � ن ُ ك ا َ م َ و ً �و ُ س َ ر "Herkesin (dünyâdaki) amel (ve hareket) ini kendi boynuna doladık Kıyâmet günü onun için bir kitâb çıkaracağız ki neşr edilmiş olarak kendisine kavuşacak": "Oku kitâbını, bu gün sana karşı, bir hesâb görücü olmak bakımından, nefsin yeter" “Kim doğru yolu bulmuşsa o doğru yolu ancak kendi fâidesine bulmuş olur Kim de sapıklık etmişse o da yalnız kendi aleyhine sapmış olur Hiç bir günahkâr başkasının günah yükünü taşımaz (Onun yükünü ancak o günâhı işleyen yüklenir ) Biz bir rasûl gönderinceye kadar (hiçbir kimseye ve hiçbir topluma) azâb ediciler değiliz” 4 3 - Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsi r,C 7 ss 4863-488 5 Elmalılı M Hamdi Yazır 4 - İsrâ', 13 -14 -15 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 7 ْ ف َن ْ ت َ م ِ ل َ ع ْ ت َ ر َ ض ْ ح َا ا َ م ٌ س ط "(İşte o zaman her) nefs, (hayır ve şerden) ne hazırlamışsa (artık hepsini görüp) bilmişdir" 5 ْ ت َ ر � خ َا َ و ْ ت َ م � د َق ا َ م ٌ س ْ ف َن ْ ت َ م ِ ل َ ع ط ِ � ِ ر َ ك ْلا َ ك �ب َ ر ِ ب َ ك � ر َ غ ا َ م ُ نا َ س ْن ِ � ْا َاه �ي َا ا َي � "(İşte o zaman) her nefs, önden ne yolladı, geriye ne bırakdı ise (sâlih amellerden neler işledi, neler işlemedi ise, artık hepsini görüp) bilmişdir" "(Şu halde) ey insan, O (lûtf-ü) keremi bol olan Rabb'ine karşı seni aldatan ne?" 6  Bu bakımdan “Ben mü’minim, müslüman’ım, h alifelik vasfına lâyıkım ” diyen bir kimse, kayıtsız şartsız Rabb’ine yönelip O’na teslîm olmalı ve O’nu sevip O’ndan korkmalıdır ki kalbinde Allâh sevgisi ve Allâh korkusu’ ndan başka hiç bir şey’ yer etmesin Bunun için merhum ve mağfur Elmalılı Muha mmed Hamdi Yazır, bu önemli husûsa işâretle şöyle demektedir: “Her derde şifâ’ olan Kur’ân âyetlerini okumakdan maksad, efsunculuk yapmak veyâ sabâhîden, seğâhdan makam çatlatmak değil, elini başına koyarak düşünmek ve “ M a’rifetü’llâh ile: Al lâh’ı bilme ve O’na îmân edip O’na inanma duygusu ile ” bezenip Haşyetü’llâh ile (ya’nî Allâh korkusu ile) dolarak yarın için hazırlanmakdır” 7 5 -Tekvir, 14 6 - İnfitâr sûresi, âyet 5 - 6 7 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir,C 7 ss 4884 Elmalılı M uhammed Hamdi Yazır Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 8 Aynı konuya işâretle Abdu’llâh ibn -i Mes’ûd radıye’llâhü anh da şöyle buyurmaktadır: “Kur’ân’ın nüzûlünden asıl maksad yalnız onu okumak değil, mûcebince amel etmekdir” Bu bakımdan her nefis, o yarın için , hayır ve şerr’den ne hazırlamışsa, artık hepsini görüp bileceği günün dehşeti ve sorumluluğu , Tekvîr ve İnfitâr sûreleri’n in şu âyet -i kerîme’ler inde ve benzerlerinde , en açık ve en ıbretli bir şekilde gözlerimizin önüne konul makta, Allâhü Teâlâ’dan korkmamızı ve huzuruna hazırlıklı varmamızı ifâde buyurmaktadır: ْ ت َ ر � و ُ ك ُ س ْ م � شلا ا َ ذ ِ إ ص� ْ ت َ ر َ د َ كنا ُ مو ُ ج�نلا ا َ ذ ِ إ َ و ص� ُ لا َب ِ ْ �ا ا َ ذ ِ إ َ و � ي ُ س ْ ت َ ر ص� ا َ ذ ِ إ َ و ْ ت َل � ط ُ ع ُ را َ ش ِ ع ْلا ص� ْ ت َ ر ِ ش ُ ح ُ شو ُ ح ُ و ْلا ا َ ذ ِ إ َ و ص� ْ ت َ ر � ج ُ س ُ را َ ح ِ ب ْلا ا َ ذ ِ إ َ و ص� ا َ ذ ِ إ َ و ْ ت َ ج � و ُ ز ُ سو ُ ف�نلا ص� ا َ ذ ِ إ َ و ْ ت َل ِ ئ ُ س ُة َ دو ُ ؤ ْ و َ م ْلا ض� ْ ت َل ِ ت ُق ٍ بن َذ � ي َ أ ِ ب ص� ا َ ذ ِ إ َ و ْ ت َ ر ِ ش ُن ُ ف ُ ح � صلا ص� ُ ءا َ م � سلا ا َ ذ ِ إ َ و ِ ش ُ ك ْ ت َط ص� ْ ت َ ر � ع ُ س ُ مي ِ ح َْ �ا ا َ ذ ِ إ َ و ص� ا َ ذ ِ إ َ و ُ ة�ن َْ �ا ْ ت َ ف ِ ل ْ زُأ ص� ْ ت َ ر َ ض ْ حَأ ا � م ٌ س ْ ف َن ْ ت َ م ِ ل َ ع ظ “Güneş dürü (lüb söndürül) düğü zaman” “Yıldızlar (kararıb) düşdüğü zaman” “Dağlar (yer yüzünden koparılıp) yürütüldüğü zaman” “Gebe develer (başı boş) salıverildiği zaman (yâhud bulutlar yağmursuz bırakıldığı zaman) ” “Vahşî hayvanlar (biribirinden haklarını alıp sonra toprak olmak için) bir araya toplandığı zaman” “Denizler ateşlendiği zaman” Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 9 “Ruhlar (bedenleri ile birleştiği) çiftleştiği zaman” “Diri diri gömülen kızın hangi su ç (ların) dan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman” “(Amel) defterler (i) açılıb yayıldığı zaman” “Gök (yerinden) koparıldığı zaman” “O alevli ateş (Cehennem) daha ziyâde kızıştırıldığı zaman” “Cennet (mü’minlere) yaklaştırıldığı zaman” “(Her) nefis (hayır ve şerr’den) ne hazırlamışsa (artık hepsini görüp) bilmişdir (Kendi ameline kendisi şâhid olup bir i’tiraz hakkı kalmamışdır) ” 8 َ ذ ِ ا ُ ءا َ م � سلا ا ْ ت َ ر َط َ فنا � ْ ت َ ر َ ث َتنا ُ ب ِ كا َ و َ ك ْلا ا َ ذ ِ إ َ و � ُ را َ ح ِ ب ْلا ا َ ذ ِ إ َ و ْ ت َ ر � ج ُف � ُ رو ُب ُ ق ْلا ا َ ذ ِ إ َ و ْ ت َ ر ِ ث ْ ع ُب � ْ ت َ م � د َق ا � م ٌ س ْ ف َن ْ ت َ م ِ ل َ ع ْ ت َ ر � خَأ َ و ظ ِ � ِ ر َ ك ْل ْا َ ك �ب َ ر ِ ب َ ك � ر َ غ َام ُ ن َاس ْن ِ � ْا َاه �ي َا َاي � “Gök yarıldığı zaman” “Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman” “Denizler fışkırtıldığı (birbirine karışıp tek bir deniz hâline geldiği) zaman” “Kabirler (in toprağı) alt üst edildiği (ölüler diriltilip çıkarıldığı) zaman” “Her nefis önden ne yolladı, geriye ne bırakdı is e (artık hepsini görüp) bilmişdir (Kendi ameline kendisi şâhid olup bir i’tiraz hakkı kalmamışdır) ” 8 - Tekvîr, 1-14 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 10 “(Şu halde) Ey insan, O (lûtf-ü) keremi bol (nihâyetsiz kerem sâhibi) olan Rabb’ine karşı seni aldatan ne? (Ki O’nun hukûkunu unutup O’na isyân ediyorsun O’na gereği gibi kulluk yapıp halifelik vasfına lâyık olduğunu ısbâta çalışmıyorsun? ” 9 (Yoksa seni aldatan, -Dilediğini yap Çünkü Rabb’in kerîm’dir Kimseyi azâba uğratmaz Cezâda acele de etmez Sonunda tevbe eder kurtulursun- diyen şeytan mıdır?) يِ ذ � لا َ ك َل َ د َ ع َ ف َ كا � و َ س َف َ ك َ ق َل َ خ َ ءا َ ش ا � م ٍ ة َ رو ُ ص � يَأ ِ � َ ك َب � ك َ ر � � َ ك َ نو ُب � ذ َ ك ُت ْ ل َب ِ ني � دلا ِ ب َ � ِ ظ ِ فا ََ � ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع � ن ِ إ َ و ا ً ما َ ر ِ ك َ � ِ ب ِ تا َ ك َ نو ُل َ ع ْ ف َ ت ا َ م َ نو ُ م َل ْ ع َي ْ ا � ن ِ إ َ ل َ را َ ر ْ ب ٍ مي ِ ع َن ي ِ ف َل � ن ِ إ َ و ٍ مي ِ ح َ ج ي ِ ف َل َ را � ج ُ ف ْلا ِ ني � دلا َ م ْ و َي ا َ ه َن ْ و َل ْ ص َي َ � ِ ب ِ ئا َغ ِ ب ا َ ه ْ ن َ ع ْ م ُ ه ا َ م َ و ِ ني � دلا ُ م ْ و َي ا َ م َ كا َ ر ْ دَأ ا َ م َ و ِ ني � دلا ُ م ْ و َي ا َ م َ كا َ ر ْ دَأ ا َ م �ُ � َ � َ م ْ و َي ٍ س ْ ف َ ن ِ ل ٌ س ْ ف َن ُ ك ِ ل َْ� ْ ا َ و ا ًئ ْ ي َ ش َ ل ِ ه � ل ِ ل ٍ ذ ِ ئ َ م ْ و َي ُ ر ْ م “(O Ra bb’in öyle bir Rabb’dir ki ) Seni yaratan, sana sâlim uzuvlar (organlar) veren, sana (sâhip olduğun) şu nizam ve i’tidâli verendir O” Seni dilediği her hangi bir sûretde, (birbirinize benzemeyen en güzel bir şekil ve biçimde ), terkîb edendir O” “Hayır, hayır , (buna rağmen gerçek şu ki), siz ısrarla dînî yalan sayıyorsunuz” “(Şunu iyi bilin ki) üzerinizde hakîkî (muhâfız) bekçiler (Hafaza melekleri) ” 9 - İnfitâr, 1-6 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 11 “Çok şerefli yazıcılar vardır” “Ki onlar ne yapıyorsanız hepsini (ânında) bilirler (ve tesbit edip kayıt altına alırlar )” “İyiler (îmânlarında sâdık ve samîmî olanlar), hiç şübhesiz Naîm (Cennet’in) de” “Kötüler (kâfirler, müşrikler ve fâsıklar ) ise elbette alevli ateşdedirler” “Din günü (cezâ’ günü) oraya girecekler dir” “Ve onlar bundan ayrılacaklar da değildir” “O dîn günü nedir? (Bunu) sana hangi şey’ öğretdi?” “(Evet), O dîn günü nedir? (Bunu) sana hangi şey’ öğretdi” “O, öyle bir gündür ki hiç bir kimse hiç bir kimseye, hiç bir şey’le fâide vermiye muktedir olamayacaktır O gün emir, yalnız Allâh’ındır” 10 ِ � ِ ر َ ك ْل ْا َ ك �ب َ ر ِ ب َ ك � ر َ غ َام ُ ن َاس ْن ِ � ْا َاه �ي َا َاي � “(Şu halde) Ey insan, O (lûtf-ü) keremi bol (nihâyetsiz kerem sâhibi) olan Rabb’ine karşı seni aldatan ne? (Gaflet içinde ömür tüketmene sebeb ne?) ” 11 Eğer seni aldatan şeytan ise bak, iyi düşün O şeytan, ebedî cehennemlik olmasına rağmen daha şiddetli bir azâba ve gazâba duçar olmaması için , “Ben, âlemlerin Rabb’i olan Allâh’dan korkarım, O’nun ukûbeti (azâbı) çok şiddetlidir” diyerek Rabb’inden kurktuğunu şöyle ifâde ediyor: 10 -İnfitâr 7 -19 11 -İnfitâr, 6 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 12 َ ك َ م ْ ر ُ ف ْ كا ِ ن َاس ْن ِ ِ ْ� ِ ل ل َاق ْ ذ ِ ا ِ ن َاط ْ ي � شلا ِ ل َث ج َ ف �� ِ ا َ ك ْ ن ِ م ٌءى ِ ر َب �� ِ ا َ ل َاق ر َ ف َ ك � ام َل َ �ا ُ فاخ َا َ � ِ م َل َاع ْلا � ب َ ر َ ف ِ د ِ ل َاخ ِ ر � انلا ِ � َام ُ ه � ن َا َام ُ ه َ ت َب ِ ق َاع َ ن َاك َاهي ِ ف َ ني ط َ و ج َ كل َ ذ َ ز ُ اؤ ا َ � ِ م ِ ل � اظل ع "(Münâfık’ların, Kâfir’lerin, Tâğut’ların , Deccâller’in, Mücrim’lerin ve bâtıl fikirleri ile büyüklük taslayanların) hâli, şeytanın hâli gibidir Çünkü (şeytan), insana - Küfr et- der de o küfr edince -Ben kakîkaten senden uzağım Çünkü ben, âlemleri Rabb’i olan Allâh'dan korkarım - der" "Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakîkaten ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur İşte zâlimlerin (Münâfık’ların , Kâfir’lerin , Tâğut’ların, Deccâl’lerin, Mücrim’lerin ve bâtıl fikirlerinde büyüklük taslayanların ) cezâsı budur" 12 12 - Haşr,16 -17 Tâğût: Allâh’a karşı isyankâr olup kahr ile, cebr ile veyâ r ızâ ile kutsallaştırılıp ma’bûd edinilen insan veyâ şeytan veyâ put gibi her hang i bir şey’dir İnsanları her hangi bir şekilde, Allâh yolundan men’ ed en kimselere veyâ İblîs’e de tâğût denir ki şu âyet -i kerîme ve benzerleri, bunun açık bir delilidir: � ي َغ ْل ا َ ن ِ م ُ د ْ ش � رلا َ� � َ ب َ ت ْ د َق ِ ني �دلا ِ � َ ها َ ر ْ ك ِ ا � ج ْ ر ُ ف ْ ك َي ْ ن َ م َف ِ تو ُ غا � طا ِ ب ِ د َ ق َ ف ِ �ا ِ ب ْ ن ِ م ْ ؤ ُي َ و َ ىق ْث ُ و ْلا ِ ة َ و ْ ر ُ ع ْلا ِ ب َ ك َ س ْ م َت ْ سا ق ا ََ � َ ما َ ص ِ ف ْنا َ� ط َ و ٌ مي ِ ل َ ع ٌ عي ِ َ � ُ �ا “Dinde zorlama yokdur Hakîkat (şudur ki), îmân ve küfür, ap -açık meydana çıkmışdır, (gözler önüne serilmiştir) Artık kim Tâğut’u (Şeytan’ı -ve insanları Allâh’ın dîni’nden uzaklaştırmaya ve İslâm Dîni’ni bozu p içinden çıkılma z bir hâle getirmeye çalışan Deccâl’leri -) tanımayıb da Allâh’a îmân ederse o, muhakkak ki kopması (mümkün) olmayan en sağlam kulpa (Kur’ân’a ve İslâm’a) yapışmışdır Allâh (her şey’i) hakkıyle işitici ve (her şey’i) kemâliyle bilicidir” Bakara 256 Deccâl: Dünyânın son zamanlarında hakkı bâtıla, iyiyi kötüye, doğruyu yanlışı birbirine karıştıran, hiç durmadan fitne ve fesâdı kör ükleyen, bu suretle de içinde bulundukları toplumların nizâm ve intizâmını bozan, g erşek olmayanı gerçek gibi gösteren hilekâr, yalancı, yaldızcı şerir insanlardır Bunlar, dünyâ târihinin son zamanlarında çokça görülecektir ki Kıyâmet alâmetlerind endir Bunun için Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm bu husûs a işâretle şöyle buyurmuştur Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 13 ُ م َُ � َ ن �ي َ ز ْ ذ ِ إ َ و َ ب ِ لا َ غ َ� َ لا َق َ و ْ م َُ �ا َ م ْ عَأ ُ نا َط ْ ي � شلا َ ن ِ م َ م ْ و َ ي ْلا ُ م ُ ك َل ٌ را َ ج � � ِ إ َ و ِ سا�نلا ْ م ُ ك � ل ج َ ءا َ ر َ ت ا � م َل َ ف َ ص َ ك َن ِ نا َت َئ ِ ف ْلا ِ ت َ عى َ ل َ ع ِ ه ْ ي َ ب ِ ق ا َ م ى َ رَأ � � ِ إ ْ م ُ كن � م ٌءي ِ ر َب � � ِ إ َ لا َق َ و َ ن ْ و َ ر َ ت َ� َ ه ّللا ُ فا َ خَأ َ� � ِ إ ط ُ دي ِ د َ ش ُه ّللا َ و ِ با َ ق ِ ع ْلا “O zaman (ya’nî îmân ehli ile küfür ve şirk ehli arasındaki mücâdele esnâsında ) şeytan , onların (küfür ve şirk ehlinin) yaptıklarını süsleyip -Bu gün size insanlardan galebe edecek hiç bir kimse yokdur Ben de sizin yardımcınızım - dediği halde, iki gurup (îmân ehli ile küfür ehli karşı karşıya) gelince - Ben sizden kat’iyyen uzağım Ben sizin göremeyeceğinizi görüyorum Ben Allâh’dan korkarım Allâh ukûbetinde (azâbında ve gazâbında ) çok şiddetlidir - diyerek iki topuğu üstüne (tabana kuvvet) kaçar” 13 َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ن ِ م او ُنو ُ ك َت � َ و َ ة َ ول � صلا او ُ مي ِ ق َا َ و ُهو ُ ق � تا َ و ِ ه ْ ي َل ِ إ َ � ِ بي ِ ن ُ م � ِ لا � ج َ دلا َ ن ِ م ُ ر َ ب ْ ك َا ٌ ر ْ م َا ِ ة َ عا � سلا ِ م َاي ِ ق َ � ِ ا َ م َ دآ ِ ق ْ ل َ خ َْ � َب ا َ م "Âdem'in yaratıldığı zamandan beri, kıyâmete kadar, De ccâl'in şerrinden daha büyük bir fitne olmamışdır" Riyâzü’s -sâlihîn,C 3 ss 326 (1846 nolu h ş ) Mücrim: Allâhü Teâlâ’nın, kendisini ve idâre ettiği insanlar ı imtihan etmek için toplum içinde bulunan ba’zı ileri gelen günahkar kimse leri ba’zı imkânlar vererek o toplumun başına geçirip hayır ve şerr arasındaki terc ihi kendisine bıraktığı kimselerdir Hayır ve şerr arasında muhayyer bırakılan Zü ’l-Karneyn’in hayır yolunu tercih edip ilâhî imtihânı kazandığı gibi اَن ْ ل َ ع َ ج َ ك ِ ل َ ذ َ ك َ و َ ر ِ با َ كَأ ٍ ة َي ْ ر َ ق � ل ُ ك ِ � ْ ُ م ا َ هي ِ م ِ ر ُ ور ُ ك ْ م َي ِ ل ا َ هي ِ ف ا ط َ نو ُ ر ُ ع ْ ش َي ا َ م َ و ْ م ِ ه ِ س ُ فن َ أ ِ ب � � ِ إ َ نو ُ ر ُ ك َْ �ا َ م َ و “Biz, her şehir ve kasabada, (mal, mülk, servet ve makam sâhibi büyüklerini, - başında bulundukları topluma örnek olup onları hidâyet yoluna mı, yoksa dalâlet yoluna mı sevk edecekler diye - îmân ve küfür arasında muhayyer bıraktık oraların Mücrim’lerini (günahkârlarını), o yerlerde (rahmetimizin b ir eseri olarak mühlet verip kendi amellerine kendilerinin şâhid olup bir i’t iraz haklarının kalmaması için) hilekârlık etsinler (hîle ve desiselerine devam etsinler) diye, büyük adamlar (tanınmış büyükler) yaptık (Onları imtihân etmek için onlara böyle bir imkân ver dik) Halbuki onlar hilekârlığı başkasına değil, kendilerin e yaparlar da farkında olmazlar, (olsalar bile ondan vaz geçmazler )” En’âm 123 13 -Enfâl 48 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 14 "(Şu halde, ey îmân edenler), Hepiniz O'na dönün, O'ndan korkun Namaza devam edin Müşriklerden olmayın" 14 ِ ه ِ لي ِ ب َ س ِ � او ُ د َ ها َ ج َ و َة َلي ِ س َ و ْلا ِ ه ْ ي َل ِ إ او ُغ َ ت ْ با َ و َ �ا او ُ ق � تا او ُن َ مآ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َا ا َي َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُت ْ م ُ ك � ل َ ع َل “Ey îmân edenler, Allâh’dan korkun O’na yaklaşmaya (O’nun sevgisini, rızâsını kazanmaya) vesîle arayın ve O’nun yolunda savaşın (mücâdele ve mücâhede yapın) Tâki murâdınıza eresiniz” 15 Evet, merhûm âkif’in dediği gibi, “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır, Fazîlet hissi insanlarda Allâh korkusu’ndandır”    Allâhü Teâlâ’ya samîmî bir şekilde temiz bir kalb ile kulluk yapma konusu ise, âyet-i kerîme’de ve Hadîs -i şerîf’de şöyle dile getirilmiştir: ْ م ُ كي َ ق ْ ت َا ِ �ا َ د ْ ن ِ ع ْ م ُ ك َ م َ ر ْ ك َا � ن ِ إ ط ا � ن ِ إ ٌ � ِ ب َ خ ٌ مي ِ ل َ ع َ � “Şübhesiz ki sizin Allâh nezdinde en şerefliniz, takvâca en ileride olanınız (Allâh’dan en çok korkanınız) dır Hakîkaten Allâh, her şey’i bilen, her şey’den haberdâr olandır” 16 ْ ذ ِ إ َ ءا َ ج ٍ مي ِ ل َ س ٍ ب ْ ل َ ق ِ ب ُه �ب َ ر “(İbrâ him) Rabb’ine Kalb -i selîm ile geldi (yöneldi) ” 17 14 -Rûm Sûresi, âyet 31 15 -Mâide Sûresi, âyet 35 16 -Hucurât, 13 17 -Sâffât 84 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 15 “Şübhesiz Allâh, sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz Ancak kalblerinize ve amellerinize bakar” Bunun için Kalb- i selîm sâhibi bir kimsenin kalbinde Allâh sevgisinden ve Allâh korkusundan başka hiç bir şey' yer etmez Hakîkat bu olunca da bu mühim konu, merhum ve mağfur şairin ifâdesi ile şu şekilde dile getirilmişdir: “Sanma ey hâce kim , Senden zer- u sîm isterler, Yevme lâ yenfeu’da , Kalb- i selîm isterler” 18 İşte h akîkatler bu şekilde gözlerimizin önüne serildikten sonra, Allâhü Teâlâ’yı tanımayan, tanısa bile O’nun emir ve nehiylerini kâle almayan, O’na yönelip O’na teslîm olmayan, O’nun haklarını unutan kimseler hakkında da şöyle buyurulmuştur: َ � َ و او ُنو ُ ك َت ْ ن َ أ َف َه � للا او ُ س َن َ ني ِ ذ � لا َ ك َ سي ْ م ُ ه ْ م ُ ه َ س ُ فنَأ ط َ ك ِ ئ َل ْ وُأ َ نو ُ ق ِ سا َ ف ْلا ُ م ُ ه “(Ey îmân edenler ), o kimseler ki, Allâh’ı (Allâh’ın hakkını ve O’na itâati ) unutmuş (Allâh’dan korkmaz, Allâh’ın hakkını tanımaz, O’nun feyz ve vikâyesinden -korumasından - meded ummaz olmuşlar) da , (Allâh da onlara) kendilerini ( kendilerine) unutdurmuş bulunan kimseler gibi olmayın 18 -Hâce: Hoca Zer : Altın Sîm : Gümüş Yevme lâ yenfeu: Kendi amelinden başka hiçbir şey'in ve hiçbir kimsenin f ayda vermeyeceği kıyâmet günü, mahşerdeki hısâb günü Kalb- i selîm: Her türlü küfür, şirk ve isyan hallerinden uzak olar ak Allâhü Teâlâ'ya yönelip teslîm olmuş temiz kalb Böyle bir kalbde Allâh sev gisinden ve Allâh korkusundan başka hiçbir şey' yer etmez Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 16 (Sarhoş gibi ne yaptığını bilmeyen kimse ler, insan nefsinin, insan haklarının kıymetini anlamaz, âdî şey’lere inanıp ona tapar, insanlığı tezlîl eder, kendilerini kurtaracak hayır ve hasenâtı düşünmez, azâbdan koruyacak amellere çalışmaz, yarın için bir şey’ler hazırlamaz, olmuşlardır) (Bunun için) Onlar, fâsıkların ta kendileridir ( Taatten çıkıp ma’sıyete dalmış, insanlık kıymeti kalmamış, fısk -u fücûrun zirvesine çıkmış, bu sûretle de halîfelik vasıflarını kaybetmiş, kendilerini yaratılanların en kötüsü hâline getirmiş bir güruhdur ” 19 Ya’nî siz o kimseler gibi olmayın ki onlar Allâh’ın zikrini, emir ve nehiylerini unuttular Bunun için Allâh da onlara kendilerince gâyet kıymetli olan nefislerinin menfaat ve mazarratlarını unutturdu İşte bu sûretle nef islerini zulümle helâk edenler, Allâh’a itâatden uzaklaşmış, fısk -u fücûrun kemâline varmış bir takım âsilerdir, fâsıklardır, zâliml erdir ki şu âyet -i kerîme bunun açık bir delilidir: َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ و ِ با َت ِ ك ْلا ِ ل ْ ه َ أ ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ َ ني ِ د ِ لا َ خ َ م � ن َ ه َ ج ِ را َن ِ � ِ ة �ي ِ َ � ْلا � ر َ ش ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ا َ هي ِ ف “Kitablılardan olsun, müşriklerden olsun (bütün o) küfr eden ler cehennem ateşindedirler Onlar, onun içinde ebedî kalıcıdırlar Yaratılanların en kötüsü (en şerlisi) de onların ta kendileridir” 20 Bunun için Allâhü Teâlâ, inanan kulları ile inanmayan kulları arasındaki farkı (cennet yârânı ile cehennem yârânı 19 -Haşr 19 20 -Beyyine, 6 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 17 o lan kulları arasındaki farkı ) belirtmek üzere de şöyle buyurmaktadır: َ � ُ با َ ح ْ صَأ َ و ِ را�نلا ُ با َ ح ْ صَأ ي ِ و َت ْ س َي ِ ة�ن َْ �ا ط َ نو ُ ز ِ ئا َ ف ْلا ُ م ُ ه ِ ة�ن َْ �ا ُ با َ ح ْ صَأ “Ateş (Cehennem) yârânı (fısk-u fücûr sâhibi müşrikler, kâfirler, fâsıklar, zâlim ler) ile Cennet yârânı (Mü’min’ler) bir olmaz Cennet yârânı, muradlarına erenler (ve Rabb’lerinin rızâsını kazananlar) onlardır” 21 Cennet yârânı ile Cehennem yârânı olan bu iki gurup insanların , ya’nî Allâhü Teâlâ’nın hakkını vermeye çalışan Kalb-i s elîm sâhibi îmân ehli samîmî kimseler ile, Allâhü Teâlâ’nın hakkını vermeye çalışmayarak küfür, şirk ve nifâk ehli olan kimselerin hâlini de, Sûre-i Beyyine ’deki şu âyet -i kerîme’ler, açık bir şekilde ifâde buyurup bir ibret levhası olarak gözlerimizin önü ne sergilemektedir ki ıbret alıp Rabb’ine yönelmesini ve O’na teslîm olup kulluk yapmasını bilenlere ne mutlu: َ ني ِ د ِ ل َاخ َ م � ن َ ه َ ج ِ ر َان ِ � َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ و ِ ب َات ِ ك ْلا ِ ل ْ ه َا ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ن ِ ا َاهي ِ ف ط ِ ة �ي ِ َ � ْلا � ر َ ش ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ُ وا ط � ن ِ ا ِ ت َا ِ �ا � صلا ا ُ ول ِ م َ ع َ و ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � لا � ِ ة �ي ِ َ � ْلا ُ ر ْ ي َ خ ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ُ وا ط ِ ع ْ م ُ ه ُ ؤا َ ز َ ج ْ ن َ د َ ر ِ � � ْ م َ ج � ان ُ ت َ ع ْ د ٍ ن ْ َ ت ِ ر ِ م ى ْ ن ْ َ ت ِ ت َ اه ْ ا َ � ْ ن َ ا ُ ر َ اخ ِ ل ِ د َ ني ِ ف َ اهي َ ا َ ب ً اد ط َ ر ِ ض َ ى ُ �ا َ ع ْ ن ُ ه ْ م َ و َ ر ُ وض َ ع ا ْ ن ُ ه ط َ ذ ِ ل َ ك ِ ل َ م ْ ن َ خ ِ ش َ ى َ ر � ب ُ ه “Hakîkat (şudur ki) , kitâblılardan olsun, müşriklerden olsun küfr edenler, cehennem ateşindedirler Onlar, onun 21 -Haşr 20 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 18 içinde ebedî kalıcıdırlar Yaratılanların en kötüsü de onların ta kendileridir” “Îmân edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanlar (a gelince): Hiç şübhe yok ki bunlar da yaratılanların en hayırlısıdır” “Onların Rabb’leri nezdindeki mükâfatı altlarında ırmaklar akmakda olan Adn cennetleridir Hepsi de içlerinde ebedî, dâimî kalıcıdırlar Allâh bunlardan hoşnûd olmu şdur Bunlar da O’ndan hoşnûd olmuşlardır İşte bu (seâdet), Rabb’inden korkan (lar) a (günahlardan kaçınanlara) mahsûsdur” 22  İşte, böyle bir hatırlatmadan sonra, şu müthiş uyarı, bütün dehşeti ile gözlerimizin önüne serilmekte ve Allâhü Teâlâ’nın sonsuz rahmet ve mağfireti karşısında, azâbının, gazâbının şiddeti ve sürekliliği konusunda sorgulanacağımız gün için Allâh’dan korkmamız gerektiğini açık bir şekilde ifâde buyurmaktadır: ا َ ذ َ ه ا َن ْل َ زن َ أ ْ و َل ٍ ل َب َ ج ى َل َ ع َ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ ل ُ م ا ً ع ِ شا َ خ ُه َت ْ ي َ أ َ ر ِ م ا ً ع �د َ ص َت ِ ة َي ْ ش َ خ ْ ن ِ ه � للا ط ْ ا َ ك ْ ل ِ ت َ و َ ل َ نو ُ ر � ك َ ف َ ت َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ سا � نل ِ ل ا َ ه ُب ِ ر ْ ض َن ُ لا َث ْ م “Eğer biz bu (hakîkatleri ve hukümleri içeren) Kur’ân’ı, bir dağ başına i ndirseydik muhakkak ki onu (o dağı) Allâh korkusundan baş eğmiş (itâat etmiş) , parça parça olmuş görürdün (O kaskatı dağ, -insanlar a verildiği gibi, akıl ve şuur kabiliyeti ile birlikte emânet duygusu verilmiş olsaydı - o derece müteessir olur, Allâh’ın emir ve nehiyleri karşısında 22 -Beyyine, 6-7- 8 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 19 saygı ile baş eğerek çatlayıncaya kadar itâat ve inkıyâd edip secdelere kapanırdı) İşte bu misâller (yok mu?) biz onları, insanlar düşünsünler (de önlerine sonlarına baksınlar, Allâh’ın azamet ve kudretini anlasınlar da yarın için ona göre hazırlanıp korunsunlar ) diye îrâd ediyoruz (söylüyoruz) ” 23 Bu âyet -i kerîme’lerin ifâdesinden de anlaşılıyor ki Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerini yerine getirip O’na teslîm olma husûsunda, dağların bile Allâh korkusundan nasıl param parça olduğu ve O’na kayıtsız şartsız itâat edip secdelere kapanarak kull uk görevini layıkı ile yapmaya çalıştığı konusu, Mûsâ aleyhi’s -selâm hakkında ifâde buyurulan şu kıssa da, ap - açık bir şekilde, biz akıl ve şuur sâhibi insanların gözleri önüne sermekte ve bizlere büyük bir ni’met olarak verilmiş olan Kur’ân’ın gösterdiği yoldan gitmemiz gerektiğini emr et mektedir َ ءا َ ج ا � م َل َ و ُ ه َ م � ل َ ك َ و ا َن ِ تا َ قي ِ م ِ ل ى َ سو ُ م َ لا َق ُه �ب َ ر ن َل َ لا َق َ ك ْ ي َل ِ إ ْ ر ُظن َ أ ِ � ِ ر َ أ � ب َ ر ِ �ا َ ر َ ت ْ ر ُظنا ِ ن ِ ك َل َ و ِ �ا َ ر َ ت َ ف ْ و َ س َف ُه َنا َ ك َ م � ر َ ق َ ت ْ سا ِ ن ِ إ َف ِ ل َب َْ �ا َ � ِ إ ى � ل َ َ ت ا � م َل َ ف � ب َ ر ِ ل َب َ ج ْ ل ِ ل ُه ّ ك َ د ُه َل َ ع َ ج ً ا َ قا َف َ أ ا � م َل َ ف ا ً ق ِ ع َ ص ى َ سوم � ر َ خ َ و ْ ب ُ س َ لا َق َ ك َنا َ ح َ ان َ أ َ و َ ك ْ ي َل ِ إ ُ ت ْ ب ُت َ � ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ُ ل � و َ أ “Vaktâki Mûsâ (ibâdet için) ta’yîn etdiğimiz vakitde geldi, Rabb’i O’na (ilâhî sözünü) söyledi (Mûsâ) dedi ki: Ra bb’im, (cemâlini) göster bana, (ne olur) seni göreyim Buyurdu: Beni kat’iyyen göremezsin Fakat şu dağa bak Eğer o (dağ), yerinde durabilirse sen de beni görürsün 23 -Haşr 21 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 20 Derken Rabb’i o dağa tecelli edince onu param parça ediverdi Mûsâ da (böyle bir dehşet karşısında) baygın yere düşdü Ayılınca dedi ki: Seni tenzih ederim Tevbe etdim Sana Ben îmân edenlerin ilkiyim” 24 Bu hakikatlerin hepsi, Kur’ân-ı Kerîm’in, mahlûkat üzerindeki te’sîrinin ne kadar kuvvetli olduğunu ifâde etmekte, akıl ve şuur sâhibi olmayan dağların bile, Kur’ân hükümleri ile mükellef olmadığı halde, Kur’ân’ın te’siri ile param parça olduğunu belirtmekte; Kur’ân’dan müteessir olmayan ve Allâhü Teâlâ’dan korkmayan ve Kur’ân hükümleri ile mükellef olduğu halde akıl ve şuur sâhibi insanların dağlardan daha katı kalbli bir ahmak olduklarına delâlet etmektedir k i bu da böyle insanların büyük bir cehâlet ve ahmaklıklarından meydana gelen bir haldir Allâhü Teâlâ’yı tanımayan , kayıtsız şartsız O’na yönelip O’na teslîm olmayan veyâ O’na şirk koşarak küfür veyâ münafıklık yolunu tercih ederek fısk -u fücur içinde bulunan bu şekildeki câhil ve ahmak kimseler e, ömründe bir kere Allâhü Teâlâ’ya karşı gelmek ve O’nun emirlerini tutmayarak ebedî cehennemlik olan ve insanlar üzerinde bir yetkisi bu lunmayan İblis bile, Allâhü Teâlâ’nın daha şiddetli bir azâb ve gazâbına duçar olmamak için , “Ben, âlemlerin Rabb’i olan Allâh’dan korkarım” diyerek küfür, şirk ve isyâna yöneltiği insanlara şöyle demektedir: َ ك َ م َ ث ِ ْ � ِ ل ل َاق ْ ذ ِ ا ِ ن َاط ْ ي � شلا ِ ل ا ِ ن َاس ْن ْ ر ُ ف ْ ك ج َ ف ٌءى ِ ر َب �� ِ ا َ ل َاق ر َ ف َ ك � ام َل َ �ا ُ فاخ َا �� ِ ا َ ك ْ ن ِ م َ � ِ م َل َاع ْلا � ب َ ر 24 -A’râf 143 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 21 َ ف َ اهي ِ ف َ ني ِ د ِ ل َاخ ِ ر � انلا ِ � َام ُ ه � ن َا َام ُ ه َ ت َب ِ ق َاع َ ن َاك ط َ و ج َ كل َ ذ َ ز ُ اؤ ا َ � ِ م ِ ل � اظل ع "(Münâfık’ların, Kâfir’lerin, Tâğut’ların Deccâller’in, Mü crim’lerin ve bâtıl fikirleri ile büyüklük taslayanların) hâli, şeytanın hâli gibidir Çünkü (şeytan), insana - Küfr et- der de o küfr edince -Ben kakîkaten senden uzağım Çünkü ben, âlemleri Rabb’i olan Allâh'dan korkarım - der" "Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakîkaten ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur İşte zâlimlerin (Münâfık’ların , Kâfir’lerin , Tâğut’ların, Deccâl’lerin, Mücrim’lerin ) cezâsı budur" 25 ُ م َُ � َ ن �ي َ ز ْ ذ ِ إ َ و َ ب ِ لا َ غ َ� َ لا َق َ و ْ م َُ �ا َ م ْ عَأ ُ نا َط ْ ي � شلا َ ل َ ن ِ م َ م ْ و َ ي ْلا ُ م ُ ك ٌ را َ ج � � ِ إ َ و ِ سا�نلا ْ م ُ ك � ل ج َ ءا َ ر َ ت ا � م َل َ ف َ ص َ ك َن ِ نا َت َئ ِ ف ْلا ِ ت َ عى َ ل ِ ه ْ ي َ ب ِ ق َ ع ِ م ٌءي ِ ر َب � � ِ إ َ لا َق َ و ْ ن ا َ م ى َ رَأ � � ِ إ ْ م ُ ك َ ن ْ و َ ر َ ت َ� َ ه ّللا ُ فا َ خَأ َ� � ِ إ ط ُ دي ِ د َ ش ُه ّللا َ و ِ با َ ق ِ ع ْلا “O zaman (ya’nî îmân ehli ile küfür ve şirk ehli arasındaki mücâdele esnâsında ) şeytan , onların (küfür ve şirk ehlinin) yaptıklarını süsleyip -Bu gün size insanlardan galebe edecek hiç bir kimse yokdur Ben de sizin yardımcınızım - dediği halde, iki gurup (îmân ehli ile küfür ehli karşı karşıya) gelince - Ben sizden kat’iyyen uzağım Ben sizin göremeyeceğinizi görüyorum Ben Allâh’dan korkarım Allâh ukûbetinde (azâbında) çok şiddetlidir - diyerek iki topuğu üstüne (tabana kuvvet) kaçar” 26 Bunun için Allâhü Teâlâ, kendisini tanıyan ve kendisinin haklarına riâyet eden insanlar ile kendisini tanımayan ve 25 - Haşr,16 -17 26 -Enfâl 48 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 22 kendisinin haklarına riâyet etmeyen; diğer bir deyimle kendisinden korkmayan insanları uyarmak için, Kur’ân -ı Kerîm’ inin beş yerinde ( ِ ن ُ وق � ت ِ ا - ِ � ُ وق � ت ِ ا - :Benden korkun ), d ört yerinde ( ُه ُ وق � ت ِ ا :O’ndan korkun ), 69 yerinde de ( �ا ا ُ وق � ت ِ ا : Allâh’ dan korkun ), buyurarak kendisinden korkmayan insanlar için azâbının gazâbının çok şiddetli ve sürekli olduğunu ifâde etmektedir ki bunlardan ba’zıları şöyledir: ُ ون ِ مآ َ و ا َ ِ � ُ ت ْل َ زن َ أ ا ِ ل ًاق �د َ ص ُ م او ُنو ُ ك َت َ� َ و ْ م ُ ك َ ع َ م ا َ م َ ك َ ل � و َ أ او ُ ر َ ت ْ ش َت َ� َ و ِ ه ِ ب ٍ ر ِ فا ِ تا َيآ ِ ب َ يا �ي ِ إ َ و ً�ي ِ ل َق ًان ََ � ِ نو ُ ق � تا َف “Nezdinizdeki (tevrât’ı) tasdîk edici olarak indirdiğim (Kur’ân) a îmân edin, O’nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın Âyetlerimi az bir baha ile (dünyâ mefaati ile) değişmeyin Ancak benden korkun” 27 ِ نو ُ ق � تا َ و ُ وأ ا َي ْ ا ِ � ِ با َب ْل َل “Ey kâmil akıl sâhibleri benden korkun” 28 ى َل َ ع ِ ه ِ ر ْ م َ أ ْ ن ِ م ِ حو � ر ْلا ِ ب َة َ ك ِ ئ� َ م ْلا ُ ل � ز َ ن ُي ِ دا َب ِ ع ْ ن ِ م ءا َ ش َي ن َ م ِ ه او ُ ر ِ ذن َ أ ْ ن َ أ َ أ � � ِ إ َ ه َل ِ إ َ� ُه � ن َ ان َ أ ِ نو ُ ق � تا َف “O (Allâh), kendi emri ile melekleri (Cebrâil’i) kullarından dilediği kimseye, -Benden başka hiç bir Tanrı yokdur Benden korkun (Kullarımı) uyarın- diye gönderir” 29 27 -Bakara 41 28 -Bakara 197 29 -Nahl 2 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 23 � م ُ أ ِ هِ ذ َ ه � ن ِ إ ُ ت ن َ أ َ و ً ة َ د ِ حا َ و ً ة � م ُ أ ْ م ُ ك َ ا ْ م ُ ك �ب َ ر ِ نو ُ ق � تا َف “Şu (insanlar) bir tek ümmet hâlinde sizin ümmetinizdir Ben de sizin Rabb’inizim Benden korkun” 30 ِ م م َُ � ْ ن ِ م ٌ ل َل ُظ ْ م ِ ه ِ ق ْ و َ ف را � نلا َ ن ِ ه ِ ب ُه � للا ُ ف � و َُ � َ ك ِ ل َ ذ ٌ ل َل ُظ ْ م ِ ه ِ ت َْ ت ن ِ م َ و ِ ِ ِ دا َب ِ ع ا َي ُه َ دا َب ِ ع ِ نو ُ ق � تا َف “Onların üstlerinde ateşden tabakalar, altlarında (ateşden) tabakalar vardır İşte Allâh, kullarını bununla korkutuyor Ey kullarım, benden korkun” 31 او ُ مي ِ ق َ أ ْ ن َ أ َ و َ ة� � صلا ُ هو ُ ق � تا َ و ِ ه ْ ي َل ِ إ َ ي ِ ذ � لا َ و ُ ه َ و َ نو ُ ر َ ش ُْ ت “Namazı kılın, O’ndan (Allâh’dan) korkun Huzûrunda varıb toplanacağınız (Zât-i kibriyâ) O’dur” 32 َه � للا او ُ د ُب ْ عا ِ ه ِ م ْ و َ ق ِ ل َ لا َق ْ ذ ِ إ َ مي ِ ها َ ر ْ ب ِ إ َ و ُ هو ُ ق � تا َ و ْ م ُ ك ِ ل َ ذ َ ل ٌ ر ْ ي َ خ ْ م ُتن ُ ك ن ِ إ ْ م ُ ك َ نو ُ م َل ْ ع َ ت “İbrâhim kavmine (şöyle) demişdi: Allâh’a ibâdet edin, O’n (un azâbbın) dan korkun Bu, eğer bilirseniz sizin için çok hayırlıdır” 33 ِ ه ْ ي َل ِ إ َ � ِ بي ِ ن ُ م ُ هو ُ ق � تا َ و َ ة َ � � صلا او ُ مي ِ ق َ أ َ و َ � َ و َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ن ِ م او ُنو ُ ك َت “Hepiniz O’na dönün O’ndan korkun Namaza devam edin Müşriklerden olmayın” 34 30 -Mü’minûn 52 31 -Zümer 16 32 -En’âm 72 33 -Ankeb ût 16 34 -Rûm 31 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 24 َه � للااو ُ د ُب ْ عا ِ ن َ أ ُ هو ُ ق � تا َ و ِ نو ُعي ِ ط َ أ َ و “(Nûh aleyhi’s -selâm, kavmine şöyle dedi): Allâh’a kulluk edin, O’ndan korkun ve bana itâat edin” 35 غَط ن َ م ا � م َ أ َف َ ى � ا َي ْ ن � دلا َ ةا َي َْ �ا َ ر َثآ َ و � ِ ح َْ �ا � ن ِ إ َف َ مي ى َ و ْ أ َ م ْلا َ ي ِ ه ط ا� م َ أ َ و ِ ه �ب َ ر َ ما َ ق َ م َ فا َ خ ْ ن َ م ى َ و َْ �ا ِ ن َ ع َ س ْ ف � نلا ى َ ه َن َ و � َ ي ِ ه َة � ن َْ �ا � ن ِ إ َف ى َ و ْ أ َ م ْلا ط “Artık kim haddi aşarak küfr etmiş”, “Dünyâ hayâtını tercih etmişse”, “İşte muhakkak ki o alevli ateş (Cehennem) onun varacağı yerin ta kendisidir” 36 “Kim de Rabb’inin makamından korkdu, nefsini hevâ (ve hevesin) den alıkoydu ise” “İşte muhakkak ki o Cennet onun varacağı yerin ta kendisidir” 37 َ نو ُ م ِ ر ْ ج ُ م ْلا ا َِ � ُ ب � ذ َ ك ُي ِ � � لا ُ م � ن َ ه َ ج ِ ه ِ ذ َ ه م َ ْ � َب َ و ا َ ه َ ن ْ ي َب َ نو ُفو ُط َي ٍ مي ِ َ � ٍ نآ ج ِ ه �ب َ ر َ ما َ ق َ م َ فا َ خ ْ ن َ م ِ ل َ و ِ نا َت � ن َ ج ج ِ نو ُ د ن ِ م َ و ِ نا َت � ن َ ج ا َ م ِ ه ج “İşte bu, o günahkârların (kâfirlerin, müşriklerin, münâfıkların) yalan saydıkları Cehennem’dir” “Onlar, bununla (Cehennem’le) kaynar su arasında bocalayıp dolaşacaklardır” 38 35 -Nûh 3 36 -Nâziât 37 -38 -39 37 -Nâziât 40 -41 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 25 “Rabb’inin huzurunda durmaktan korkan kimseler için (ise), iki Cennet vardır” 39 “(O) iki (Cennet) den başka iki Cennet daha vardır” 40 َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ و ِ با َت ِ ك ْلا ِ ل ْ ه َ أ ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ َ ني ِ د ِ لا َ خ َ م � ن َ ه َ ج ِ را َن ِ � اَ هي ِ ف ط ِ ة �ي ِ َ � ْلا � ر َ ش ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ط � ن ِ إ ِ تا َِ �ا � صلا او ُل ِ م َ ع َ و او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا � ِ ة �ي ِ َ � ْلا ُ ر ْ ي َ خ ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ط ْ م ُ ه ُ ؤا َ ز َ ج ْ ا ا َ ه ِ ت َْ ت ن ِ م ي ِ ر َْ ت ٍ ن ْ د َ ع ُ تا � ن َ ج ْ م ِ � � َ ر َ دن ِ ع ي ِ د ِ لا َ خ ُ را َ ه ْ ن َل َ ن ً اد َب َ أ ا َ هي ِ ف ط َ ر ُ ه ْ ن َ ع او ُ ض َ ر َ و ْ م ُ ه ْ ن َ ع ُه � للا َ ي ِ ض ط ُ ه �ب َ ر َ ي ِ ش َ خ ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ Hakîkat (şudur ki), kitâblılardan olsun, müşriklerden olsun küfr edenlerin (Allâh’dan korkmayanların hepsi) Cehennem ateşindedirler ; onlar, onun içinde ebedî k alıcıdırlar Yaratılanların en kötüsü de onların ta kendileridir ” “Îmân edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanlar da, hiç şübhe yok ki yaratılanların en hayırlısıdır” “Onların Rabb’leri nezdinde mükâfâtı altlarında ırmaklar akmakda ol an Adn cennetleridir Hepsi de içlerinde ebedî, dâimî kalıcıdırlar Allâh bunlardan hoşnûd olmuşdur Bunlar da Ondan hoşnûd olmuşlardır İşte bu (seâ det), Rabb’in (in azâbın ) dan korkan (lar) a mahsusdur ” 41 38 -Rahmân 43 -44 39 -Rahmân 46 40 -Rahmân 62 41 -Beyyine 6-7-8 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 26 َ � ْ و َ أ َ و ْ م ُ ك ُلا َ و ْ م َ أ ا َ� � ِ إ ْ م ُ ك ُ د ٌ ة َن ْ ت ِ ف ط ٌ مي ِ ظ َ ع ٌ ر ْ ج َ أ ُه َ دن ِ ع ُه � للا َ و ف َه � للا او ُ ق � تا ْ م ُت ْ ع َط َت ْ سا ا َ م َ أ َ و او ُع َْ �ا َ و ِ ا ً ر ْ ي َ خ او ُ ق ِ فن َ أ َ و او ُعي ِ ط َ ل ْ م ُ ك ِ س ُ فن ط ن َ م َ و َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ َف ِ ه ِ س ْ ف َن � ح ُ ش َ قو ُي “Mallarınız, evlâtlarınız her halde sizin için bir fitne (bir imtihan) dır Allâh ise, büyük mükâfât O’nun nezdindedir” “O halde n e kadar gücünüz yetiyorsa o kadar Allâh’dan korkun (Öğütleri) dinleyin İtâat edin (Mallarınızdan Allâh yolunda), kendinizin hayrı olarak, harcayın Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir” 42 اَي ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ َ � ا ِ ه ِ لو ُ س َ ر َ و ِ ه � للا ِ ي َ د َي َْ � َب او ُ م �د َ ق ُ ت َ ه � للا او ُ ق � تا َ و ط � ن ِ إ ٌ مي ِ ل َ ع ٌ عي ِ َ � َه � للا “Ey îmân ede nler, Allâh’ın ve Rasûlü’nün huzurunda (sözde ve işde) öne geçmeyin “Allâh’dan korkun Çünkü Allâh hakkıyle işiden, (her şey’i) bilendir” 43 ْ م ُ ك ْي َ و َ خ َ أ َْ � َب او ُ ح ِ ل ْ ص َ أ َف ٌة َ و ْ خ ِ إ َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ا َ� � ِ إ َ ه � للا او ُ ق � تا َ و َ نو َُ � ْ ر ُت ْ م ُ ك � ل َ ع َل ع “Mü’min’ ler ancak (dinde) kardeşdir ler O halde (anlaşmazlıkda bulundukları zaman) iki kardeşinizin arasını (bulub) barıştırın Allâh’dan korkun Tâki esirgenesiniz” 44 42 -Teğâbün 15-16 43 -Hucurât 1 44 -Hucurât 10 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 27 � ن � ظلا َ ن � م ًا� ِ ث َ ك او ُب ِ ن َت ْ جا او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ ا َي ج ٌ ْ � ِ إ � ن � ظلا َ ض ْ ع َب � ن ِ إ َ � َ و َ � َ و او ُ س � س ََ ت َ ي ا ً ض ْ ع َب م ُ ك ُ ض ْ ع �ب ب َت ْ غ ط ن َ أ ْ م ُ ك ُ د َ ح َ أ � ب ِ ُ � َ أ َ ي ِ هي ِ خ َ أ َ م َْ � َ ل ُ ك ْ أ ُ هو ُ م ُت ْ ه ِ ر َ ك َف ا ًت ْ ي َ م ط َ ه � للا او ُ ق � تا َ و ط ٌ با � و َ ت َ ه � للا � ن ِ إ ٌ مي ِ ح � ر “Ey îmân edenler, zannın bir çoğundan kaçının Çünkü ba’zı zan (vardır ki) günahdır Birbirinizin kusûrunu araşdırmayın Kiminiz de kiminizi arkasından çekişdirmesin Sizden her hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekden hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! “Allâh’dan korkun Çünkü Allâh tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyicidir” 45 � ي َ أ ا َي ا َ ذ ِ إ او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه َ � َف ْ م ُت ْ ي َ جا َن َ ت ْ ا ِ ب ا ْ و َ جا َن َ ت َ ت ِ نا َ و ْ د ُ ع ْلا َ و ِ ْ � ِ � ِ ت َي ِ ص ْ ع َ م َ و اْ و َ جا َن َ ت َ و ِ لو ُ س � رلا ى َ و ْ ق � تلا َ و �ِ � ْلا ِ ب ط َ ه � للا او ُ ق � تا َ و َ نو ُ ر َ ش ُْ ت ِ ه ْ ي َل ِ إ ي ِ ذ � لا “Ey îmân edenler, aranızda gizli konuşacağınız vakit günâhı, düşmanlığı, peygambere isyânı fısıldaşmayın İyiliği ve takvâyı fısıldaşın ve ancak, “Huzûrunda toplanacağınız Allâh’dan korkun” 46 ا َ م َ و ُهو ُ ذ ُ خ َف ُ لو ُ س � رلا ُ م ُ كا َتآ ا َ م َ و او ُ ه َ تنا َف ُه ْ ن َ ع ْ م ُ كا َ ه َن ج َ ه � للا او ُ ق � تا َ و ط � ن ِ إ ِ د َ ش َه � للا ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ دي “Peygamber size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etdi ise ondan da sakının 45 -Hucurât 12 46 -Mücâd ile 9 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 28 “Allâh’dan korkun Çünkü Çünkü Allâh (ın) azâbı çetindir” 47 اوُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ ا َي َ ه � للا او ُ ق � تا ٍ د َغ ِ ل ْ ت َ م � د َق ا � م ٌ س ْ ف َن ْ ر ُظ ْ ن َ ت ْل َ و ج َه � للا او ُ ق � تا َ و ط َ نو ُل َ م ْ ع َ ت ا َِ � ٌ � ِ ب َ خ َه � للا � ن ِ إ “Ey îmân edenler, Allâh’dan korkun Herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın “Allâh’dan korkun Çünkü Allâh, ne yaparsanız hakkıyle haberdardır” 48 ْ م ُ ك َتا َف ن ِ إ َ و ْ ي َ ش َ م ٌء َ � ِ إ ْ م ُ ك ِ جا َ و ْ ز َ أ ْ ن تآ َف ْ م ُت ْ ب َ قا َ ع َ ف ِ را � ف ُ ك ْلا ُ و ْ ت َب َ ه َ ذ َ ني ِ ذ � لا ا ِ م م ُ ه ُ جا َ و ْ ز َ أ ْ ث او ُ ق َ فن َ أ ا َ م َ ل ط َ ه � للا او ُ ق � تا َ و َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُ م ِ ه ِ ب م ُتن َ أ ي ِ ذ � لا “Eğer zevcelerinizden bir şey’ (bir mehir) sizden kâfirlere kaçar da siz de muhâre bede ganimete kavuşursanız, zevceleri gitmiş olan (Müslüman) lara harcadıkları (mehir) kadar (ganîmetden) verin, “Allâh’dan korkun ki siz O’na inananlarsınız” 49 َ ءا َ س �نلا ُ م ُت ْ ق � ل َط ا َ ذ ِ إ �ِ � � نلا ا َ ه �ي َ أ ا َي ْ ح َ أ َ و � ن ِِ � � د ِ ع ِ ل � ن ُ هو ُ ق � ل َط َف او ُ ص َ ة � د ِ ع ْلا ج مُ ك �ب َ ر َه � للا او ُ ق � تا َ و ج “Ey peygamber, kadınları boşayacağınız vakit iddetlerine doğru boşayın O iddeti de sayın “Rabb’iniz olan Allâh’dan korkun” 50 47 -Haşr 7 48 -Haşr 18 49 -Mümtehıne 11 50 -Talak 1 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 29 ُ سا � نلا ا َ ه �ي َ أ ا َي ُ م ُ ك �ب َ ر ْاو ُ ق � تا ِ م م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ٍ س ْ ف � ن ن ا َ ه ْ ن ِ م َ ق َل َ خ َ و ٍ ة َ د ِ حا َ و ً ءا َ س ِ ن َ و ًا� ِ ث َ ك ً�ا َ ج ِ ر ا َ م ُ ه ْ ن ِ م �ث َب َ و ا َ ه َ ج ْ و َ ز ج َ ءا َ س َت ي ِ ذ � لا َ ه ّللا ْاو ُ ق � تا َ و َ نو ُل ِ ه ِ ب َ ما َ ح ْ ر َلا َ و ط ا ًبي ِ ق َ ر ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ نا َ ك َه ّللا � ن ِ إ “Ey insanlar, sizi bir tek candan yaratan, ondanda yine onun ze vcesini vücûde getiren ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabb’inizden korkun Kendisi (nin adı) ile birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh’dan ve akrabalık (bağlarını kırmak) dan korkun Çünkü Allâh sizin üzerinizde tam bir gözeticidir” 51 Bu son âyet-i kerîme’de , her dileğimizi kendisinin adı ile dileklerde bulunduğumuz Allâhü Teâlâ’nın hakkı ile rahim sâh ibesi kadınlardan meydana gelen akrabalık bağlarına riâyet edilmesi, diğer bir deyimle sıla -i rahme riâyet edilmesi önemle belirti lmişdir    Nûh aleyhi’s -selâm , kavmine: ٌ حو ُن ْ م ُ هو ُ خ َ أ ْ م َُ � َ لا َق ْ ذ ِ إ َ � َ أ َ نو ُ ق � ت َ ت ج ٌ � ِ م َ أ ٌ لو ُ س َ ر ْ م ُ ك َل � � ِ إ � َ ه � للا او ُ ق � تا َف ِ نو ُعي ِ ط َ أ َ و ج ا َ م َ و ْ م ُ ك ُل َ أ ْ س َ أ ِ ه ْ ي َل َ ع � � ِ إ َ ي ِ ر ْ ج َ أ ْ ن ِ إ ٍ ر ْ ج َ أ ْ ن ِ م � ب َ ر ى َل َ ع ِ م َلا َ ع ْلا َ � ج َ ه � للا او ُ ق � تا َف ِ نو ُعي ِ ط َ أ َ و ط “Birâderleri Nûh onlara : -(Allâh’dan) korkmaz mısınız? - demişdi” 51 -Nisâ’ 1 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 30 “Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” “Ben buna (bu tebliğime) karşı sizden hiç bir ücret istemiyorum Benim mükâfâtım âlemlerin Rabb’inden başkasına âid değildir” “O halde Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” 52  Hûd aleyhi’s -selâm , Âd kavmine: ٌ دو ُ ه ْ م ُ هو ُ خ َ أ ْ م َُ � َ لا َق ْ ذ ِ إ َ � َ أ َ نو ُ ق � ت َ ت ج ْ م ُ ك َل � � ِ إ ٌ � ِ م َ أ ٌ لو ُ س َ ر � او ُ ق � تا َف َ ه � للا ِ نو ُعي ِ ط َ أ َ و ج ِ ه ْ ي َل َ ع ْ م ُ ك ُل َ أ ْ س َ أ ا َ م َ و � � ِ إ َ ي ِ ر ْ ج َ أ ْ ن ِ إ ٍ ر ْ ج َ أ ْ ن ِ م � ب َ ر ى َل َ ع َ � ِ م َلا َ ع ْلا ط ٍ عي ِ ر � ل ُ ك ِ ب َ نو ُن ْ ب َ ت َ أ َ نو ُث َب ْ ع َ ت ًة َيآ � ْ م ُ ك � ل َ ع َل َ ع ِ نا َ ص َ م َ نو ُ ذ ِ خ �ت َ ت َ و َ نو ُ د ُل ْ َ � ج َ ط َب ا َ ذ ِ إ َ و َ ني ِ را �ب َ ج ْ م ُت ْ ش َط َب م ُت ْ ش ج ِ نو ُعي ِ ط َ أ َ و َه � للا او ُ ق � تا َف ج “Birâderleri Hûd onlara : -(Allâh’dan) korkmaz mısınız? - demişdi” Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” “Sizden buna karşı hiçbir ücret istemiyorum Benim mükâfâtım âlemlerin Rabb’inden başkasına âid değildir” “Siz, her yüksek yerde bir alâmet binâ edip eğlenir misiniz?” “Ebedî kalacağınızı umarak yer altında su mahzenleri edinir misiniz?” 52 -Şuarâ’ 106-107-108- 109-110 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 31 “Tutup yakaladığınız vakit zorbalar gibi yakalar mısınız? (Müslümanları , merhametsizce döğer, öldürür müsünüz? ” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” 53  Sâlih aleyhi’s -selâm , Semûd kavmine: َ لا َق ْ ذ ِ إ ُ هو ُ خَأ ْ م َُ � ٌ ح ِ لا َ ص ْ م َ �َأ َ نو ُ ق � ت َ ت ج ٌ � ِ مَأ ٌ لو ُ س َ ر ْ م ُ ك َل � � ِ إ � َه � للا او ُ ق � تا َف ِ نو ُ عي ِ طَأ َ و ج َ ي ِ ر ْ جَأ ْ ن ِ إ ٍ ر ْ جَأ ْ ن ِ م ِ ه ْ ي َل َ ع ْ م ُ ك ُل َ أ ْ سَأ ا َ م َ و � � ِ إ َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ى َل َ ع ط َ � ِ ن ِ مآ ا َن ُ ها َ ه ا َ م ِ � َ نو ُ ك َ ر ْ ت ُ تَأ � ٍ نو ُي ُ ع َ و ٍ تا�ن َ ج ِ � � َ ه ا َ ه ُ ع ْ ل َط ٍ ل َْ � َ و ٍ عو ُ ر ُ ز َ و ٌ مي ِ ض ج َ � ِ ه ِ را َف ا ًتو ُي ُب ِ لا َب ِ ْ �ا َ ن ِ م َ نو ُت ِ ح ْ ن َ ت َ و ج ِ نو ُ عي ِ طَأ َ و َه � للا او ُ ق � تا َف ج َ � َ و َ ر ْ مَأ او ُعي ِ ط ُت َ � ِ ف ِ ر ْ س ُ م ْلا � “Birâderleri Sâlih onlara :-(Allâh’dan) korkmaz mısınız ?- demişdi” “Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” “Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum Benim mükâfâtım âlemlerin Rabb’inden başkasına âid değildir” “Siz burada (bu ni’metlerin içinde) emîn emîn bırakılacak mısınız?” “Bağların, pınarların içinde” “Ekinlerin ve tomurcukları nâzik, yumuşak hurma ağaçlarının içinde” 53 -Şuarâ’ 124-125-126- 127-128 -129-130-131 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 32 “Dağlardan şımarık şımarık evler yontuyorsunuz” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin”, “O müfritlerin (müşriklerin) emrine boyun eğmeyin” 54  Lût aleyhi’s -selâm , kavmine: إ َ ق ْ ذ ِ ِ ٌ طو ُل ْ م ُ هو ُ خَأ ْ م َُ � َ لا َ �َأ َ نو ُ ق � ت َ ت ج ٌ � ِ مَأ ٌ لو ُ س َ ر ْ م ُ ك َل � � ِ إ � َه � للا او ُ ق � تا َف ِ نو ُ عي ِ طَأ َ و ج ا َ م َ و ِ ه ْ ي َل َ ع ْ م ُ ك ُل َ أ ْ سَأ � � ِ إ َ ي ِ ر ْ جَأ ْ ن ِ إ ٍ ر ْ جَأ ْ ن ِ م َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ى َل َ ع ط “Birâderleri Lût onlara :-(Allâh’dan) korkmaz mısınız ?- demişdi” “Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” “Ben buna karşı sizden hiç bir ücret istemiyorum Benim mükâfâtım âlemlerin Rabb’inden başkasına âid değildir” 55  Şuayb aleyhi’s -selâm , Eyke halkına : ٌ ب ْ ي َ ع ُ ش ْ م َُ � َ لا َق ْ ذ ِ إ َ �َأ َ نو ُ ق � ت َ ت ج ْ م ُ ك َل � � ِ إ ٌ � ِ مَأ ٌ لو ُ س َ ر � ِ نو ُ عي ِ طَأ َ و َه � للا او ُ ق � تا َف ج ِ ه ْ ي َل َ ع ْ م ُ ك ُل َ أ ْ سَأ ا َ م َ و � � ِ إ َ ي ِ ر ْ جَأ ْ ن ِ إ ٍ ر ْ جَأ ْ ن ِ م َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ى َل َ ع ط َ � َ و َ ل ْ ي َ ك ْلا او ُف ْ وَأ َ ني ِ ر ِ س ْ خ ُ م ْلا َ ن ِ م او ُنو ُ ك َت ج ِ مي ِ ق َت ْ س ُ م ْلا ِ سا َط ْ س ِ ق ْلا ِ ب او ُن ِ ز َ و ج َ � َ و َ سا�نلا او ُ س َ خ ْ ب َ ت َ ءا َي ْ شَأ َ � َ و ْ م ُ ه ا ِ � ا ْ و َ ث ْ ع َ ت ْ ِ َ ل َ ني ِ د ِ س ْ ف ُ م ِ ض ْ ر ج ِ ذ � لا او ُ ق � تا َ و � ل ِ ب ِ ْ �ا َ و ْ م ُ ك َ ق َل َ خ ي َة ْ ا َ ل َ � ِ ل � و ط 54 -Şuar’a’ 142 -143-144-145-146-147-148-149-150-151 55 -Şuarâ’ 161 -162-163-164 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 33 “O zaman Şuayb onlara :-(Allâh’dan) korkmaz mısınız ?- demişdi” “Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim” “Artık Allâh’dan korkun ve bana itâat edin” “Ben buna karşı sizden hiç bir ücret istemiyorum Beni m mükâfâtım âlemlerin Rabb’inden başkasına âid değil” “Ölçeği tam ölçün Eksiltenlerden olmayın” “Doğru terâzi ile tartın” “İnsanların hakkından bir şey’i kısmayın Yer yüzünü bozgunculukla fesâda vermeyin” “Gerek sizi, gerek (sizden) evvelki ümmetleri yaratan (Allâh) dan korkun ” 56  Evet, B ütün bu âyet -i kerîme ve hadîs -i şerîf’lerden anlaşıldığına göre dünyanın ve âhiretin her türlü mutluluğu, Allâh sevgisi ve Allâh korkusu esâsına dayanmakta dır Bunun için de - yukarıda geçtiği gibi - âyet -i kerîme’de şöyle buyurulmuşdur: ُ سا�نلا ا َ ه �يَأ ا َي ُ م ُ ك �ب َ ر ْاو ُ ق � تا ِ م م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ا َ ه ْ ن ِ م َ ق َل َ خ َ و ٍ ة َ د ِ حا َ و ٍ س ْ ف � ن ن ا َ ه َ ج ْ و َ ز ً ءا َ س ِ ن َ و ًا� ِ ث َ ك ً�ا َ ج ِ ر ا َ م ُ ه ْ ن ِ م �ث َب َ و ج َ ءا َ س َت ي ِ ذ � لا َه ّللا ْاو ُ ق � تا َ و َ نو ُل َ ما َ ح ْ ر َلا َ و ِ ه ِ ب ط � ن ِ إ اًبي ِ ق َ ر ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ نا َ ك َه ّللا “Ey insanlar, sizi bir tek candan yaratan, ondanda yine onun zevcesini vücûde getiren ve ikisinden bir çok erkekler 56 -Şuar’a’ 177 -178-179-180- 181-18 2-183-184 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 34 ve kadınlar türeten Rabb’inizden korkun Kendisi (nin adı) ile birbirini ze dileklerde bulunduğunuz Allâh’dan ve akrabalık (bağlarını kırmak) dan korkun Çünkü Allâh sizin üzerinizde tam bir gözeticidir” 57 ْ م ُ كي َ ق ْ ت َا ِ �ا َ د ْ ن ِ ع ْ م ُ ك َ م َ ر ْ ك َا � ن ِ إ ط ٌ� ِ ب َ خ ٌ مي ِ ل َ ع َ �ا � ن ِ إ “Şübhesiz ki sizin Allâh nezdinde en şerefliniz, takvâca en ileride olanınız ( Allâh’dan en çok korkanınız) dır Hakîkaten Allâh, her şey’i bilen, her şey’den haberdâr olandır” 58 Ayrıca hadîs -i şerîf’de de şöyle buyurulmuşdur: ْ أ َ ر ُ س ِ ْ �ا ْ ك َ م ِ ت َ م َ ا َ ف ُ ة �ا “Hıkmet’in başı Allâh korkusudur” Bunun için merhum Mehmet âkif de, bu hususa işâretle şöyle demiştir: “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır Fazîlet hissi insanlarda Allâh korkusu’ndandır ”  Yüce Rabb’imiz olan Allâhü Teâlâ, sonsuz rahmet ve mağfiretinin bir eseri olarak, bu ibretli levhaları gözlerimizin önüne serdikden sonra, kendisini tanımamız, O’nun haklarına riâyet ederek O’na şirk koşmamamız ve O’na layıkı ile kulluk yapmamız için de , Haşr sûresi’nin (22-23-24 ) ncü âyet-i kerîme’lerinde şöyle buyurmaktadır: َ � ي ِ ذ � لا ُه � للا َ و ُ ه � � ِ إ َه َل ِ إ َ و ُ ه ج ِ ة َ دا َ ه � شلا َ و ِ ب ْ ي َغ ْلا ُِ �ا َ ع ج ُ مي ِ ح � رلا ُ ن َْ � � رلا َ و ُ ه 57 -Nisâ’ 1 58 -Hucurât, 13 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 35 “O, öyle Allâh’dır 59 ki kendisinden başka hiç bir Tanrı (hiç bir ma’bûd) yokdur (O) gizliyi de bilendir 60 , âşikârı da O, çok esirgeye n, çok bağışlayandır 61 َ � ي ِ ذ � لا ُه � للا َ و ُ ه � � ِ إ َه َل ِ إ َ و ُ ه ج َ � � سلا ُ سو � د ُ ق ْلا ُ ك ِ ل َ م ْلا ُ زي ِ ز َ ع ْلا ُ ن ِ م ْ ي َ ه ُ م ْلا ُ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ُ م ُ ر � ب َ ك َت ُ م ْلا ُ را �ب َ ْ �ا ط َ نو ُ ك ِ ر ْ ش ُي ا � م َ ع ِ ه � للا َ نا َ ح ْ ب ُ س “O, öyle Allâh’dır ki kendis inden başka hiç bir İlâh ( hiç bir tanrı, hiç bir ma’bûd) yokdur “(O), Melik’dir (mülk -ü melekût’un yegâne sâhibidir ) Kuddûs’dür (Noksanı mûcib her şeyden pâk ve münezzehdir ) Selâm’dır (Selâm ve selâ metin ta kendisidir) Mü’min’dir (Emn-ü eman verendir) Müheymin’dir (Her şey’e nigehbandır ) Azîz’dir (Gâlib -i mutlak dır) 59 -Allâh ism-i şerîfi, Cenâb -ı Hakk’ın tüm sıfatlarını ve ef’âl -i ilâhiyye’yi câmi’ olan bir ism- i zât’dır Bunun için “Yâ Allâh” diyen bir kimse, Cenâb -ı Hakk’ı, bütün sıfat ve fiilleri ile zikr etmiş olur 60 - Ğayb, iki ma’nâda kullanılır ki birisi Ğayb-i mutlak ’dır Hiçbir mahlûkun ne ihsâsı ne de ilmi te’allûk etmez Diğeri de Ğayb-i izâfî’ dir ki muayyen bir mahlûkun ilmi te’allûk etmeyen şey’dir Bu, ona nisbetle ğayb d emektir Buradaki ğaybden maksat ise, Ğatb -i mutlak’dır 61 - Er -Rahmân: Dünyâda rahmeti bütün mahlûklarına âm ve şâmil olan -Allâh - demekdir Hiçbir şey’, kendi kesbi ile meşrût olmayarak ibtidâen b ahş olunan ilâhî bir rahmettir ki mü’mine de kâfire de, çalışana da çalışmaya na da şâmil olur Bütün mahlûkat, her hâlinde bu rahmet ile beslenir ve hayat b ulur Bu rahmet ile Allâhü Teâla kâfirlere de dünyâda rızık, akıl ve sâire gibi ni’metler verir Bu sıfat, Cenâb -ı Hakk’dan başkasına ıtlâk olunam az Er-Rahîm ise, Kıyâmet gününde rahmeti yalnız mü’min’lere hâs olan -Allâh - demekdir Bu sıfat, kişinin kesbi ile meşrut olup güzel güzel çalı şıp onu hak eden mü’minlere verilen bir rahmettir ki ednâsı kesbin karşılığından aş ağı olmaz, a’lâsına da hadd-ü peyman olmaz Bunun için Rahîm sıfatı, îman ile îmansızı, i yi ile kötüyü, korunanla korunmayanı ayırd ederek iyileri ecir ve mükâfâta, köt üleri de cezâ’ ve mahrûmiyyete erdirmektir Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 36 Cebbâr’dır (Halkın hâlini kemâl -i salâha götürendir ) 62 Mütekebbir’dir (Büyüklükde eşi ve benzeri olmayandır) (zâtında, sıfâtında ve ef’âlinde büyüklüğün, ulviy yetin ve kudsiyyetin eşi ve benzeri yokdur Zâtı ile, sıfâtı ile, ef’âli ile ve kudreti ile en büyük olan O’dur ) (Bunun için de) Allâh , (müşriklerin kendisine) katmakda oldukları her ortakdan münezzehdir” ُ ق ِ لا َْ �ا ُه � للا َ و ُ ه ا ُ ئ ِ را َب ْلا َ ل ْا ُه َل ُ ر � و َ ص ُ م ْل ُ ءا َْ � َ ن ْ س ُْ �ا ط ِ تا َ وا َ م � سلا ِ � ا َ م ُه َل ُ ح �ب َ س ُي ِ ض ْ ر َ ْ لا َ و ج ُ مي ِ ك َْ �ا ُ زي ِ ز َ ع ْلا َ و ُ ه َ و “O, öyle Allâh’dır ki , Hâlik’dir (Vücûde getireceği her şey’i hıkmeti muktezâsınca takdîr edendir ) 63 Bârî’dir (Onları var edendir) (Halk ettiklerini temiz ve sağlam bir nizam üzere seçip tesviye ve tekâmül ettirerek birbirinden farklı vasıf ve özellikler ile temyîz edip ayırandır ) 62 - Cebbâr : Çok cebredici ma’nâsına olan bu ismin iki ma’nâsı va rdır ki bunlardan birisi, halkın eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçları nı veren, işlerini düzelten, derdlere derman veren, kırılanları onaran, yoksulları zengin ed en, perîşanlıkları yoluna koyup düzelten ma’nâsınadır ki müfessirleri n bir çoğu bu ma’nâyı anlamışlardır İkincisi ise, dilediğini zorla yaptırmak , hukmüne karşı gelinmek ihtimâli olmayan, dile diğini delediği şekilde yaptıran ceberut sâhibi anlamındadır 63 -Cenâb -ı Hakk’ın, âlemi var etmesi bakımından üç değişmez sıfatı vardır: 1-İbdâ’: Bir şey’i, bir şey’den olmayarak var etmekdir Bu sûret le o şey’, maddesiz olarak ketm- i adem’den çıkmış olur Bunun için Rasûlü’llâh aleyhi ’s-selâm, “Hiçbir şey’ yok iken Allâh var idi” buyurmuşdur Bu husûsta Bâ yezid-i Bestâmî’nin “Hâlâ da öyledir” sözü meşhûrdur Çünkü eşyâ ancak Allâh’ın varl ığı ile kâimdir Onlara varlık isnâdı nisbî ve izâfîdir ki bunun ifâdesi ( �ا � � ِ ا َ د ُ وج ْ و َ م َ� :Lâ mevcûde illâ’llâh: Allâh’dan başka hiçbir mevcûd yokdur ) hakîkatidir Ketm-i adem : Allâhü Teâlâ’nın rûh ve cisim âlemlerini yaratmayı iste diği zaman bütün mahlûkların i lki olan cevher-i ahzar’ın (yokluk cevherinin) çıktığı yer 2-Halk: Bir şey’i bir şey’den var etmektir Âdem aleyhi’s -selâm’ı, topraktan, Cinni dumansız ateşden, her canlıyı sudan yaratması gibi 3-Tedbîr : Allâhü Teâlâ’nın yokdan var etmiş olduğu bütün âleml eri yaratılış hıkmetinin bir gereği olarak bir nizâm ve intizâm dâhi linde -kendi özelliğine göre - idâre etmesi demektir ki bu da O’nun lûtuf ve kereminin bir muktezâsıdır Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 37 Musavvir’dir (Varlıklara sûret verendir ) En güzel isimler O’nun Göklerde v e yerde ne varsa hepsi O’nu tesbîh (ve tenzîh) eder O, Azîz’dir (gâlib -i mutlakdır ) Hakîm’dir (Yegâne huküm ve hıkmet sâhibidir )”  Bu son âyet -i kerîme’de ifâde buyurulan “ َ ا ْ ل َ ع ِ ز ُ زي َ ْ �ا ِ ك ُ مي : O, Azîz’dir ( mutlak gâlib dir), Hakîm’ dir (yegâne hüküm ve hıkmet sâhibidir )” ifâdesi öyle bir ifâdedir ki gerek semâvât ve gerekse arzda vücûde gelen şey’ lerin hangi zerresine bakılırsa bakılsın, onda, künhüne nüfuz etmek mümkün olmayan bu iki sıfatın tecellisi ve bu iki sıfatın Zâtu’llâh’da birleştiği hakikati görünür Bu hakikat ise, Allâhü Teâlâ’nın hiçbir şey’in te’sîri altında kalmadan kemâl -i ızzeti ile bütün sebeblerin üstünde örneksiz hârikâlar ibdâ’sına ( yaratmasına ) K âdir ve her hangi bir ortak kabul etmez bir Gâlib; hiç bir noksanlık kabul etmeyen kemâl -i ilim ve kemâl -i hıkmeti ile yarattıklarını, birbirine rabt ederek muntazam bir şekilde şekillendirip çağaltan, bu suretle de kullarını hıkmetden hıkmete rahmeti ile maksat ve muradına ulaştıran yeğâne Hakîm ’dir    ( َ ن ْ س ُْ �ا ُء َا ْ � َ� ْا ُه َل :En güzel isimler O’nun ( âyet -i kerîme’sinde ifâde buyurulduğu üzere, Allâhü Teâlâ’nın vasıflarını ifâde eden isimleri , bu zikr olunan isimlerden ibâret değildir En güzel ve en yüksek ma’nâlara delâlet eden en güzel isimler hep O’nundur Aynı şekilde Sûre -i A’râf âyet Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 38 (180) de ( اِ � ُه ُ وع ْ د َاف َ ن ْ س ُْ �ا ص ُ ء َا ْ � َ� ْا ِ � ِ َ و :En güzel isimler Allâh’ındır O halde O’na, bu isimler ile duâ edin ) ve Sûre -i Tâ -Hâ âyet (8) de de ( َ ا ُ � َ � ِ ا َ ل َ ه ِ ا � � ُ ه َ و ط َ ل ُ ه ْ ا َ � ْ � َ ا ُ ء ُ ْ �ا ْ س َ ن : Allâh o (Allâh) dır ki kendisinden başka hiçbir ilâh (hiç bir Tanrı, hiçbir ma’bûd ) yokdur En güzel isimler O’nundur) buyurulmuşdur ki bu isimlerin ba’zısı zât ismi, ba’zısı da sıfat ismidir Bunlardan “Allâh” ism-i celâli, hepsini birden ifâde eden zât ismi, diğerleri sıfat ismidir “Rahmân” ismi ise, sıfat ismi olmakla berâber Allâhü Teâlâ’dan başkasına ıtlâkı câiz olmayan hass ismidir    Allâhü Teâlâ’nın sıfatları , Zâtî sıfatlar, Fiilî sıfatlar ve M a’nevî sıfatlar olmak üzere üçdür: Zâtî sıfatlar: Zât ile kâim olan Sıfât -ı selbiyye ve Sıfât -ı sübûtiyye ’dir Sıfât -ı selbiyye : 1-Vücûd, 2-Kıdem, 3-Bakâ, 4-Vahdâniyyet, 5-Mu hâlefetün li’l -havâdis ( sonradan olanlara benzememek ), 6-Kıya m bi- nefsihî’ dir Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 39 Bu sıfatlar, nefy -i teşbîh ile (hiçbir şey’e benzetilme mek ile) kudsiyyet ve nezâhet ifâde eden sıfatlardır ki Kuddûs, Selâm, Ehad, Vâhid, Evvel, Âhir gibi isimler bu kabildendir Sıfât -ı sübûtiyye : 1-Hayat, 2-İl im, 3-Semi’, 4-Basar, 5-İrâde, 6-Kudret, 7-Kelâm, 8-Tekvîn’dir ( َ ح ى- َ ع ِ ل ٌ مي- ِ َ � ٌ عي- َ ب ِ ص ٌ �- َ م ِ ر ٌ دي - َ ق ِ د ٌ ري- ُ م َ ت َ ك � ل ٌ م- َ اخ ِ ل ٌ ق : Hayy, Alîm, Semî’, Basîr, Merîd, Kadîr, Mütekellim, Hâlik ) gibi isimler de, zâtî sıfatlar kabîlinden dir Fiilî sıfatlar : Zâtî sıfatların eser ve hukümleri ile meydan a gelmesini ifâde eden Tekvîn sıfatının tecellî etmesidir ki ( َ اخ ِ ل ٌ ق- َ اب ِ رى ٌ ء- ُ م َ ص � و ٌ ر- ُ م ْ ب ِ د ٌ ع- ُ م ْ ب ِ د ٌ ءى - ُ م ِ ع ٌ دي- ْ ُ ��- ِ ُ م ٌ تي - َ ر � از ٌ ق- َ و � اه ٌ ب- َ غ � اف ٌ ر- َ س � ات ٌ ر : Hâlik, Bârî’, Musavvir, Mübdi’, Mübdî’, Muîd, Muhyî, Mümît, Razzâk, Vehhâb, Ğaffâr, Settâr ) gibi isimler de, bu kabildendir Her fiilin, kendi husûsiyyetine göre müstakil bir isim ıtlâkı veyâ şübheli bir kayıt ile kayıtlandırılması câiz olmaz Ancak Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 40 onun karşılığı bir isim dikkate alınarak, edeb ile husün ve kemâl ciheti gözetilerek ve Şâri’in ıtlâkına riâyet edilerek söylenmesi lâzım gelir Meselâ, ( را َ ض :Dârr) ismi, yalnız olarak söylenmez, Ancak ( ٌ ع ِ ف َان :Nâfi’) ismi i le berâber söylenmesi lâzım gelir Çünkü , Kur’ân’da , ( ُ� ِ ش َ ع ْلا َ س ْ ئ ِ ب َل َ و َ � ْ و َ م ْلا َ س ْ ئ ِ ب َل ط ِ ه ِ ع ْ ف َن ْ ن ِ م ُ ب َ ر ْ ق َا ُه � ر َ ض ْ ن َ م َل ا ُ وع ْ د َي :Evet o, zararı fâidesinden daha yakın olana tapar Taptığı o nesne ne kötü yardımcı, ne fenâ yoldaşdır ) 64 buyurulmuşdur Kezâ, ( َ اق ِ ب ٌ ض َ و َ اب ِ س ٌ ط :Gâbid ve Bâsid) isimleri de böyledir Çünkü Kur’ân’da, ( ص ُ ط ُ س ْ ب َي َ و ُ ض ِ ب ْ ق َي ُ �ا َ و : Allâh , kimini daraltır , kimini genişletir ) 65 ( ُ � َ و َ ع ِ ز ٌ زي ُ وذ ْ نا ِ ت َ اق ٍ م :Allâh mutlak gâlibdir, intikam sâhibidir ) 66 ( ٍ م َاق ِ ت ِ نا ُ وذ ٌ زي ِ ز َ ع َ �ا � ن ِ ا ط :Şübhesiz ki Allâh mutlak gâlibdir, intikam sâhibidir ) 67 ( ْ لا َ ع ِ ز ُ زي َ ْ �ا � اب ُ ر ْ لا ُ م َ ت َ ك � ب ُ ر ط : O Allâh, Gâlib-i mutlak dır Halkın hâlini kemâl -i salâha götürendir Büyüklükde eşi benzer i olmayandır ) 68 gibi âyet -i kerîme’ler de de berâber vârid olmuşdur 64 -Hacc 13 65 -Bakara 145 66 -Mâide 95 67 -İbrâhîm 47 68 -Haşr 24 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 41 Bu bakımdan Şerrin mukâbili Hayır olduğuna göre de dâimâ ( ُ ر ْ ي َ خ ُ ق ِ ل َاخ ُ ه َ و َ ش � ر ُ ه َ � َاع َت ِ �ا َ ن ِ م : Hayır ve şerr Allâhü Teâlâ’nın yaratması iledir ) demelidir Çünkü Allâhü Teâlâ , ( ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك ُ ق ِ ل َاخ : Her şey’i yaratan dır)69 Böyle demek sûret iyle Allâhü Teâlâ’nın Sıfât -ı ma’neviyye’sine de riâyet etmiş olur M a’nevî sıfatlar : Allâhü Teâlâ’nın ahlâkını, sıfatlarını, isimlerini , ahkâm ve kemâlini ifâde ed en, Azamet ve K ibriyâ, Celâl ve Cemâl, Izzet, Adâlet, Hıkmet, Hılm, Sabır, Fadl, Şedidü’l -ıkâb, Seriu’l -hisâb gibi vasıf ve isimleri bu kabildendir Bunlara , ( ْ ت ُ وع ُن :Nu’ût: Medh- u senâ edilerek anlatılıp ifâde edilen vasıflar ) da denir Hul âsa olarak şunu kat’î olarak sö yleyebiliriz ki Allâhü Teâlâ’nın Zât’ ı bir, Esmâ’ -i husnâ ’sı çokdur ve Kur’ân’da zikr edilen “Esmâ’-i husnâ : En güzel isimler ” bunlardan ibâret değildir Bunun için Ebû Hurayra radıye’llâhü anh’dan rivâyet edilen bir Ha dîs-i şerîf’de, ِ ا � ن ِ � ِ ت ْ س َ ع ً ة َ و ِ ت ْ س ِ ع َ � ْ �ا ً ا ِ م َ ئا َ ة ِ ا � � َ او ِ ح ً اد َ م ْ ن َ ا ْ ح َ اص َ اه َ د َ خ َ ل َ ْ �ا � ن َ ة َ و ُ ه َ و ِ و ْ ت ٌ ر ِ ُ � � ب ْ لا ِ و ْ ت َ ر 69 -En’a m 102 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 42 “Muhakkak ki, Allâhü Teâlâ’ya mahsûs olarak -yüzden bir eksik olmak üzere - doksan dokuz isim vardır Her kim bu doksan dokuz ismi ihsâ ederse (beller ve ezberlerse) Cennet’e girer ve O tekdir, teki sever ” b uyurulmuşdur ki bu Hadîs -i şerîf’in tamâmı aşağıda gelecektir    Kelime- i tevhîd Tevhîd : Allâhü Teâlâ'nın varlığına, birliğine ve noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf olduğuna inanmakdır Kalbin bu güzel inancını başkalarına bildirmek istendiğinde "Lâ ilâhe illâ'llâh" veyâ "Lâ ilâhe illâ hû" denilir Bu sûretle her türlü kemâl sıfatlarının yalnız Allâhü Teâlâ'ya âit olduğu ifâde edilerek O'na lâyık bir kul olmaya çalışılır Böyle bir kulluk da ancak Allâhü Teâlâ'nın buyruklarına sımsıkı sarılmak ve yasak etdiği şey'lerden son derece sakınmakla olur ki Allâhü Teâlâ'nın rızâsı ve muhabbeti ancak böyle kazanılır Böyle bir inanca ve vasfa sâhib olan bir kul, kendisini yaratan ve sayamıyacağımız kadar sayısız ni'metleri lûtf edip bütün yaratılmaşlardan efdal kılan ve şeytandan başka her şey'i hizmetine âmâde kılan Rabb'ini, her şey'den fazla sever Sevdiği için de sevdiğini kendisinden memnûn etmeye çalışır Bu sevgiyi kazanmak için de her şey'i ve hattâ îcâbında canını bile fedâ' etmekden çekinmez En çok korkduğu şey' de sevdiğinin sevgisini kaybetmek, bu sûretle de O'nun hışmına, azâbına, gazâbına ve hoşnutsuzluğuna uğramakdır Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 43 Hayâtın gâyesi, Allâhü Teâlâ'nın rızâsını, sevgisini ve muhabbetini kazanmak ve O'na lâyık bir kul olmakdır Bunun için bütün ibâdetler, bütün güzel huylar ve davranışlar, Allâhü Teâlâ'nın rızâsına ulaştıran ve sevgisini kazandıran yollardır ki bu yol ancak hakîkî bir Tevhîd ve Takvâ inancı ile kazanılır Bütün kabahatler, bütün kötü huylar ve davranışlar da, Allâhü Teâlâ'nın hışmına, azâbına, gazâbına ve hoşnutsuzluğuna uğratacak çi rkinliklerdir ki bu yol da ancak şirk ve küfür ile kazanılır Yâ Rabb, bizi böyle bir hale düşmekden koru Âmîn İnsanlığı yükselten veyâ alçaltan bu iki vasıfdan Tevhîd ve Takvâ inancını iyi anlamak, şirk ve küfür virüslerinden uzak durmak, bu sûretle de dünyevî ve uhrevî mutluluğa ermek, ancak yaratan Rabb'imizi iyi tanımak ve O'na yaraşan bir kul olmakla mümkündür Bu da ancak O'nun isimlerini ve sıfatlarını iyi bilip öğrenmekle olur Çünkü Allâhü Teâlâ, ٌء ْ ي َ ش ِ ه ِ ل ْث ِ م َ ك َ س ْ ي َل ج "O'nun benze ri hiç bir şey' yokdur" 70 âyet -i kerîmesine göre, zâtı ile değil , sıfatları ve isimleri ile bilinir ki bu isimlere "Esmâü'l-husnâ : En güzel isimler " denilir    70 -Şûrâ, 11 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 44 Esmâü’l -husnâ Allâhü Teâlâ'nın bu sayısız isimlerinden (99) tânesi şu hadîsi -i şerîf ile bildirilmişdir ki bunları hakkıyle bilip anlayan ve ona göre amel eden bir kimsenin cennete gireceği müjdesi verilmişdir ِ � ِ � ن ِ إ َ م � ل َ س َ و ِ ه ْ ي َل َ ع ُ �ا � ىل َ ص ِ �ا ُ لو ُ س َ ر َ ل َاق : َ ل َاق ُه ْ ن َ ع ُ �ا َ ى ِ ض َ ر َ ة َ ر ْ ي َ ر ُ ه ِ �َأ ْ ن َ ع ً ة َ ع ْ س ِ ت ً ا ْ �ا َ � ِ ع ْ س ِ ت َ و - ً اد ِ ح َاو � � ِ ا َة َئا ِ م - َة�ن َْ �ا َ ل َ خ َ د َاه َاص ْ ح َا ْ ن َ م ُ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ُ م� � سلا ُ س � ود ُ ق ْلا ُ ك ِ ل َ م ْلا ُ مي ِ ح � رلا ُ ن َْ � � رلا َ و ُ ه � � ِ إ َه َل ِ إ � ي ِ ذ � لا ُ �ا َ و ُ ه ُ ق ِ ل َا ْ �ا ُ ر � ب َ ك َت ُ م ْلا ُ ر � اب َْ �ا ُ زي ِ ز َ ع ْلا ُ ن ِ م ْ ي َ ه ُ م ْلا ُ ب � اه َ و ْلا ُ ر � اه َ ق ْلا ُ ر � اف َغ ْلا ُ ر � و َ ص ُ م ْلا ُءى ِ ر َاب ْلا ُ� ِ ص َب ْلا ُ عي ِ م � سلا � ل ِ ذ ُ م ْلا � ز ِ ع ُ م ْلا ُ ع ِ فا � رلا ُ ض ِ ف َا ْ �ا ُ ط ِ س َاب ْلا ُ ض ِ ب َاق ْلا ُ مي ِ ل َ ع ْلا ُ ح � ات َ ف ْلا ُ ق � از � ر ْلا ُ وف َغ ْلا ُ مي ِ ظ َ ع ْلا ُ مي ِ ل َْ �ا ُ � ِ ب َ ْ �ا ُ في ِ ط � للا ُ ل ْ د َ ع ْلا ُ م َ ك َْ �ا ُ ظي ِ ف َْ �ا ُ � ِ ب َ ك ْلا � ى ِ ل َ ع ْلا ُ ر ُ وك � شلا ُ ر ُ دي ِ ج َ م ْلا ُ د ُ ود َ و ْلا ُ مي ِ ك َْ �ا ُ ع ِ س َاو ْلا ُ بي ِ ج ُ م ْلا ُ بي ِ ق � رلا ُ� ِ ر َ ك ْلا ُ لي ِ ل َْ �ا ُ بي ِ س َْ �ا ُ تي ِ ق ُ م ْلا ا ى ِ ص ْ ح ُ م ْلا ُ دي ِ م َْ �ا �ِ � َ و ْلا ُ � ِ ت َ م ْلا � ى ِ و َ ق ْلا ُ لي ِ ك َ و ْلا � ق َْ �ا ُ دي ِ ه � شلا ُ ث ِ ع َاب ْلا ُءى ِ د ْ ب ُ م ْل ُ د ِ ح َاو ْلا ُ د ِ ج َام ْلا ُ د ِ ج َاو ْلا ُ م � وي َ ق ْلا � ى َْ �ا ُ تي ِ م ُ م ْلا ِ � ْ ح ُ م ْلا ُ دي ِ ع ُ م ْلا [*] ُ ر ِ د َاق ْلا ُ د َ م � صلا ُ ب � او �تلا � ر َ ب ْلا ِ � َاع َت ُ م ْلا ِ � َاو ْلا ُ ن ِ ط َاب ْلا ُ ر ِ ه � اظلا ُ ر ِ خ� ْا ُ ل � و َ� ْا ُ ر � خ َ ؤ ُ م ْلا ُ م � د َ ق ُ م ْلا ُ ر ِ د َت ْ ق ُ م ْلا ُ م ْلا � ِ ن َغ ْلا ُ ع ِ م َا ْ �ا ُ ط ِ س ْ ق ُ م ْلا ِ م َار ْ ك ِ � ْا َ و ِ ل� َْ �ا ُ وذ ِ ك ْ ل ُ م ْلا ُ ك ِ ل َام ُ ف ُ ؤ � رلا � و ُ ف َ ع ْلا ُ م ِ ق َت ْ ن ُ ر ُ وب � صلا ُ دي ِ ش � رلا ُ ث ِ ر َاو ْلا ى ِ ق َاب ْلا ُ عي ِ د َب ْلا ى ِ د َا ْ �ا ُ ر � ونلا ُ ع ِ ف � انلا � را � ضلا ُ ع ِ ن َام ْلا ِ ن ْ غ ُ م ْلا َ ر ) ُه ُل� َ ج � ل َ ج( َ او ُ ه � تلا ْ ر ِ م ِ ذ َ و � ى ْ با ُ ن ِ ح � اب َ ن َ و َ ا ْ �ا ِ ك ُ م * - Bir rivâyetde "Vâhid" ism-i şerîfinden sonra ( ُ د َ ح َ� ْ َا :El -Ehad ) İsm -i şerîfi de vârid olmuşdur El-Ehad: sayı yönünden değil de varlık yönünden bir ve tek ola n, demekdir Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 45 "Ebû Hurayra radıye'llâhü anh'den, dedi ki: Rasûlü'llâh sallâ'llâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu": "Allâhü Teâlâ'nın -yüzden bir eksik olmak üzere - doksandokuz ismi vardır Kim bunları anlayıp beller ve ezberlerse cennete girer, sonsuz saâdete ulaşır " Bu isimler, ( و ُ ه � � ِ إ َه َل ِ إ � :Lâ ilâhe illâ hû ) veyâ ( �ا � � ِ إ َه َل ِ إ � ) Tevhîd kelimesi ile birlikde yüz eder ki anlamları, kısaca şöyledir: 1-Lâ ilâhe illâ'llâh: Allâh'dan başka hiç bir ilâh -hiç bir tanrı, hiç bir ma'bûd - yokdur, yalnız O vardır 71 Buradaki "Allâh" lâfzı, Ulûhiyyet 'e (tanrılık vasfına ) mahsûs sıfatların hepsini kendinde toplamış bulunan bir alem ( has isim) dir ve sayılan isimler içinde İsm-i A'zâm (En büyük isi m) dir Aynı zamanda Vâcibü'l-vücûd 'a delâlet eder ki varlığı zarûrî olan, bir an dahî yokluğunu farz etmek mümkün olmayan zât demekdir O'nun varlığı, zâtının muktezâsıdır, ya'nî varlığında zâtından başka bir şey'e muhtaç değildir 72 71 - "Lâ ilâhe illâ'llâh" ibâresi, îmânın birinci ruknü (farzı), "Muhammedü'r - Rasûlü'llâh" ibâresi de ikinci ruknü (farzı) dır Sahîh bir îmân, ancak bu iki rukün ile birlikde mümkün olur Bunlarda n birinin kabûl edilmemesi hâlinde o îman sahîh ve makbûl olmaz Hristiyan'ların, Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'ın peygamberliğini kabûl etmedikleri gibi 72 -Bu husûsda, merhûm Ali Osman Tatlısu, "Esmâü'l-husnâ şerhi" adlı eserinde şu güzel açıklamayı yapmaktadır: "Allâh ism -i şerîfinin hem lâfzında hem ma'nâsında topluluk vardır Lâfzındaki topluluk: Bu ismi teşkil eden harfler birer birer kaldırılsa, ma'nâ bozulmaz ve yine Zât-ı Hakk 'a delâlet eden bir ism-i alem olarak kalır Baştaki hemze kaldırılarak (Li'llâhi) dense, birinci lâm kaldır ılıp (lehû) dense, bu lâm da kaldırılıp (Hû) dense, hep aynı ma'nâdır, Allâh'a delâl et ederler Kur'ân'da çok yerlerde her üçü de gelmişdir Yalnız bir (He) kaldığ ı sûrette de yine Zâtu'llâh'a delâlet eder Çünkü (Hû) ism -i şerîfinin aslı da yalnız (He) dir (Vav) aslî değil, zâiddir -Sarf ilminde beyan edildiğine göre tesniye ve cemi' hallerinde bu (vâv) bütün bütün ya'nî hem yazılışta, hem okunuşta düşüyor - Eğer (vâv) aslî olsaydı sâbit kalırdı Şu halde tek bir harf olan (He) de Esmâü'l -husnâ'dan bir isimdir Hem de zât -ı ulâhiyyete delâlet eden bir isimdir Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 46 "Allâh" lâfzı, Cenâb -ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını, fiillerini hep birden ifâde eden bir lâfza -ı celâl'dir Bütün kemâl sıfatları ondadır Çoğul olarak kullanılmaz ve "Allâh'lar" denilmez Allâh, Allâh'dır Hem hakk, hem bâtıl ma'bûdlar hakkında kullanılan ve çoğul olarak da kullanılabilen "İlâh:Tanrı" kelimesi, onun yerini tutmaz 2- ُ ن َْ � � رل َا :Er- Rahmân: Dünyâda îmân eden etmeyen herkesi ve her mahlûku esirgeyen, onlar hakkında hayır ve rahmet murad eden, sevdiğini sevmediğini ayırd etmeyerek bütün mahlûkâtı sayısız ni'metlere ğark eden ve hiç bir şarta bağlı olmadan herkesin ihtiyâcını veren 3- ُ مي ِ ح � رل َا :Er- Rahîm: Âhiretde yalnız îmân edenleri esirgeyen, verdiği ni'metleri iyi kullananları daha büyük ve ebedî ni'metler ile mükâfatlandıran, ku lun ihlâsına göre -en az bire on olmak üzere - hududsuz, hesapsız mükâfatlar veren 4- ُ ك ِ ل َ م ْل :El-Melik: Bütün kâinâtın sâhibi, mutlak sûretde (kayıtsız şartsız ) hukümdârı Sonsuz âlemlerde ve sayısız mahlûkat üzerinde hâkimiyyet ve saltanat sâhibi, O'nun istediği olur istemediği olmaz Dilediğini dilediği gibi yapar, sorumlu olmaz 5- ُ س ُ و ّ د ُ ق ْلا :El- Kuddûs: Her canlı mahlûk, teneffüs etmek sûretiyle mecbûrî ola rak Allâh'ı anmaktadır Çünkü (He) harfinin mahreci gögüsden ve ciğerlerden gelen nefes ile çıkar Her nefes, bir (He) harfidir Her insan ve hattâ teneffüs eden he r mahlûk, farkına varmadan her nefesde Allâhü Teâlâ'yı bu ismi ile anmaktadır Teneffüs, Allâh'ı anmak olunca, Allâh anılmadığı sûrette hayat bitiyor demekdir Şu halde bu ism-i şerîf, aynı hayat demekdir Ruhların, bedenlerin varlıkda devâmı, ancak bu ism-i şerîf ile te'mîn edilmektedir ki bu husûs, her an açıkça görülmektedir" "Esmâü'l -Husnâ Şerhi" Merhûm Ali Osman Tatlısu Ankara, 1963 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 47 Hatâdan, gafletden, her türlü ayıpdan, kirden, pasdan, eksiklikden, uzak Yaratılmışların vasıflarından olan her türlü hal ve va sıfdan uzak 6- ُ م � � سل َا :Es- Selâm: Her türlü ârıza ve noksanlıkdan, dertden, belâdan, ayıbdan, kusurdan uzak olan Kullarını her türlü tehlike ve belâ'lardan selâmete çıkaran Cennet'deki bahtiyar kullarına selâm eden 7- ُ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا :El-Mü'min : Gönüllerde îmân nûru uyandıran, kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, emniyyet altına alan 8- ُ ن ِ م ْ ي َ ه ُ م ْلا :El- Müheymin: Bütün varlığı görüp gözeten, gözetici ve koruyucu Rabbü'l - âlemîn ( âlemlerin Rabbi ) Hiç bir zerre, hiç bir mahlûk, O'nun bu lûtuf ve âtıfetinden bir an dahî uzak kalmaz 9- ا ُ زي ِ ز َ ع ْل :El- Azîz: Mağlûb edilmesi mümkün olmayan gâlip Kuvvet ve galebe sâhibi, her emrinde ve nehyinde gâlip ve üstün 10- ُ ر � اب َْ � َا :El- Cebbâr : Eksikleri tamamlayan, kırılanları onaran, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan 11- ُ ر � ب َ ك َت ُ م ْل َا :El- Mütekebbir: Her şey'de ve hâdisede büyüklüğünü gösteren, büyüklük ve ululuk kendine mahsûs olan 12- ُ ق ِ ل َا ْ �ا :El- Hâlik: Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 48 Yoktan var eden , her şey'in varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri ta'yîn ve tesbît eden ve ona göre yaratan 13- ُءى ِ ر َاب ْل َا :El- Bârî: Her şey'in a'zâ ve organlarını ve o şey' için lâzım olacak olan şey'leri birbirine uygun olarak bir ölçü dâhili nde yaratan 14- ُ ر � و َ ص ُ م ْلا :El-Musavvir: Her şey'e bir şekil ve özellik veren, birbirine benzeyen şey'lerin özelliklerini ayrı ayrı yaratan ( İnsanların birbirine benzemeyen parmak izleri ve "DNA" ları gibi ) 15- ُ ر � اف َغ ْل َا :El- Ğaffâr: Afv ve mağfireti çok olan 16- ُ ر � اه َ ق ْل َا :El- Kahhâr: Her dilediği şey'i yapmak kudretine sâhip olan, gâlib ve hâkim olan Dilediği şey'i hor, hakîr ve helâk eden 17- ُ ب � اه َ و ْل َا :El- Vehhâb: Çeşit çeşit ni'metleri her zaman bağışlayan , veren 18- ُ ق � از � رل َا :Er- Razzâk: Yaratılmışların faydalanacakları şey'leri ihsân eden, rızıklarını yaratan 19- ُ ح � ات َ ف ْل َا :El- Fettâh: Müşkil ve zor olan şey'leri açan, kolaylaştıran 20- ُ مي ِ ل َ ع ْل َا :El- Alîm: Her şey'i en iyi bilen, olmuş ve olacak şey'leri en iyi bilen Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 49 21- ُ ط ِ س َاب ْل َا :El- Bâsit: Açan, genişleten 22- ُ ض ِ ب َاق ْل َا :El- Kâbid: Sıkan, daraltan 23- ُ ض ِ ف َا ْ � َا :El- hâfid: Alçaltan, yukarıdan aşağı indiren, rezil ve rüsvây eden 24- َ ا ُ ع ِ ف � ارل :Er- Râfi': Yükselten, yukarı kaldıran, şanlı ve şerefli kılan 25- � ل ِ ذ ُ م ْلا :El- Müzill: Zillete düşüren, hor ve hakîr kılan 26- � ز ِ ع ُ م ْل َا :El-Muizz: İzzet veren, şeref ve haysiyyet veren, ağırlayan 27- ُ عي ِ م � سل َا :E s-Semî': İşiten, her şey'i en iyi bir şekilde işiten 28- ُ� ِ ص َب ْل َا :El- Basîr: Gören, her şey'i en iyi bir şekilde gören 29- ُ م َ ك َْ �ا :El-Hakem: Hukm eden, her şey'in hukmünü yerine getiren 30- ُ ل ْ د َ ع ْل َا :El-Adl: Çok adâletli, zulm etmeyerek herkese hakkını veren Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 50 31- ُ في ِ ط � لل َا :El- Lâtîf: En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, rûh ve akıl gibi şey'lerin nasıl yapıldığına nüfûz edilemiyen en ince ve en gizli şey'leri yapan, görülüp bilinemeyen yollardan kullarına çeşitli menfaatler sağlayan 32- ُ� ِ ب َ ْ �ا :El- Habîr: Her şey'in iç yüzünden, gizli tarafından haberdâr olan, en küçük zerrelerin bile her türlü harekâtından haberi olan 33- ُ مي ِ ل َْ �ا :El- Halîm: Hılmi çok, gücü yetdiği halde suçluların cezâsını hemen vermeyip yumuşak davranan, tevbe ve istiğfâr etmeleri için mühlet verip cezâlarını geriye bırakan 34- ُ مي ِ ظ َ ع ْل َا :El- Azîm: Çok azametli, pek büyük 35- ُ ر ُ وف َغ ْل َا :El- Ğafûr: Avf ve mağfireti çok olan 73 36- ُ وك �شل َا ُ ر :Eş-Şekûr: Kendi rızâsı için yapılan iyi işleri, daha fazlası ile karşılayan 74 73 -Bu işm -i şerîf ile ilgili olup aynı maddeden gelen isimlerin ma'nâları da şöyledir: Ğafûr: Melekût âlemine karşı her türlü çirkinliklerimizi örten Ğâfir: Kötü ve yüz kızartıcı işlerimizi diğer insanlara karşı gizleyip örten Ğaffâr: Kötü ve yüz kızartıcı işlerimizi kendi nefsimize karşı u nutturup bizleri mahcûb olmakdan kurtarıp ferahlatan 74 - Şukür: İyiliği iyilik ile karşılamak demekdir ki kulun, Allâ hü Teâlâ'ya karşı yapması gereken bir vazîfedir Kul şukr ederse, Allâhü T eâlâ onun şukrünü karşılıksız bırakmaz Kul şukr etmezse, nankörlük edip şukr etmeyenleri sevmez Sevmediği için de onları himâye etmez ve kendi nefisleri ile başbaşa bırakır Zamânı gelince de hesâbını sorar Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 51 37- � ى ِ ل َ ع ْل َا :El-Aliyy: Pek yüksek Kudretde, bilgide, hukümde, irâdede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstün olup her şey' kendisinin dûnunda, emr inde ve hu kmü altında olan 75 38- ُ� ِ ب َ ك ْل َا :El- Kebîr: Pek büyük Göklerde ve yerde eşsiz tek büyük Bir şey'in varlığı veyâ yokluğu, O'nun irâdesine bağlıdır O, "Ol" deyince hemen oluverir, "Olma" deyince de o anda her şey' yok olur 39- ُ ظي ِ ف َْ � َا :El-Hafîz: Her şey'i belli vaktine kadar âfât ve belâ'dan koruyan, yapılan işleri her türlü tafsîlâtı ile -noksansız olarak - koruyup tutan 40- ُ تي ِ ق ُ م ْل َا :El- Mukît: Bütün yaratılmışların rızkını ta'yîn ve takdîr eden, onları yaratmazdan önce yaratıp veren 76 41- ُ بي ِ س َْ � َا :El- Hasîb: Herkesin hayâtı boyunca yapıp ettiklerinin hesâbını bütün tafsîlâtı ile bilen 77 42- ُ لي ِ ل َْ � َا :El- Celîl: 75 -Allâhü Teâlâ, kâinâtın her noktasında her zerreye ay nı nisbetde yakın ve her insana şah damarından daha yakındır Zamandan, mekândan, benzeri veyâ ortağı veyâ yardımcısı olmakdan münezzehdir 76 - Mahlûkâtın rızıklarını, Allâhü Teâlâ'nın yaratıp ver diğine inanan bir kul, rızık husûsunda endîşe etmez, O'nun va'dine güvenir Rızkını elde etmek için de meşrû' olan sebeblerin dışına çıkmaz Allâhü Teâlâ her mahlûk için ne kadar yaşama müddeti ta'yîn etmişse ona göre de rızkını ta'yîn ve takdîr etmiş dir Hiç bir mahlûk kendisi için ta'yîn ve takdîr edilen rızkını bitirmeden ölmez ve hiç bir kimse başkasına âit ta'yîn ve takdîr edilen rızıkdan bir zerre bile alamaz 77 - Allâhü Teâlâ, serîu'l-hısâb 'dır Her şey'i, hiç bir ameliyyeye, hiç bir hısâba kitâ ba muhtaç olmadan doğrudan doğruya ânında bilir Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 52 Celâlet ve ululuk sâhibi, zâtı da sıfâtı da büyük, her yerde ve her noktada hâzır ve nâzır Kâinâtın her noktasında her zerreye aynı nisbetde yakın, insana da şah damarından daha yakın Her ümîdin, her emelin meydana gelmesi ancak O'nun irâdesine bağlı olan 43- ُ� ِ ر َ ك َ ِ ْ ل َا :El- Kerîm: Keremi bol olan 78 44- ُ بي ِ ق � رل َا :Er- Rakîb: Her varlık üzerinde gözcü olan, her işi kontrolü altında bulunduran, her şey'i bilen ve gören, rasad yerinde olan 45- ُ بي ِ ج ُ م ْل َا :El- Mücîb: Kendine yünelip yalvaranların isteklerini veren Allâhü Teâlâ, kendisinden ne istendiğini işitir ve bilir Dilerse ânında verir, dilerse sonra verir, dilerse hiç vermez Hıkmetini kendisi bilir 46- ُ ع ِ س َاو ْل َا :El- Vâsi': Geniş ve müsâadekâr olan İlmi, rahmeti, kudreti, afv ve mağfireti geniş olan, ilminden hiç bir şey' gizli kalmayan 47- َ ْ �ا ُ مي ِ ك :El- Hakîm: Her emri, her nehyi, her işi bir hıkmet gereği olan 48- ُ د ُ ود َ و ْل َا :El- Vedûd: İyi ve sâlih kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren, sevilmeye ve dostluğa lâyık olan Seven ve sevilen 78 - Allâhü Teâlâ, ba'zı kulları hakkında keremiyle, ba'zı kulları hakkında da intikâmı ile muâmele buyurur O'na hesap soracak başka bir kudret yokdur İyilik yapanlara mükâfat verir Kötülük yapanların da cezâ' görmelerine râzı olmadığı için onları Rahmân isminin muktezâsı olarak önceden azâb ile tehdîd eder Kimseyi redd etmez Huzûruna çıkmak için de vâsıtalar aranmasına müsâade et mez Herkes dileğini doğrudan doğru ya arz eder Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 53 49- ُ دي ِ ج َ م ْل َا :El-Mec îd: Şânı büyük ve yüksek olan 50- ُ ث ِ ع َاب ْل َا :El- Bâis: Ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran 79 51- ُ دي ِ ه �شل َا :Eş -Şehîd: Her zaman ve her yerde hâzır ve nâzır olan 80 52- � ق َْ � َا :El-Hakk: Varlığı hiç değişmeyen, yok olmayan, bâkî olan 53- ُ لي ِ ك َ و ْل َا :El- Vekîl: İşlerini, kendisine bırakanların işini onların yapabileceğinden daha iyi yapan Tevekkül edilmeye lâyık olan Her şey'de kendisine güvenilen 54- � ي ِ و َ ق ْل َا :El-Kaviyy: Pek güçlü Kayıtsız şartsız her şey'e kâdir olan 55- ُ � ِ ت َ م ْل َا :El- Metîn: Çok sağlam Kuvvet ve kudretinde metîn olan 81 56- � ِ � َ و ْل َا :El-Veliyy: 79 - Allâhü Teâlâ, Kıyâmet gününde veyâ Âhiret gününde bü tün insanları diriltip Arasat meydanında toplayacakdır ki buna "Ve'l -ba'sü ba'de'l -mevt: Öldikden sonra dirilme " denir 80 -Şehîd , şâhid'in mübâleğasıdır 81 - Allâhü Teâlâ, hem Kâdir, hem Kaviyy, hem Metîn'dir Hiç bir iş O'na meşakkat vermez, hiç bir kims enin yardımına muhtaç olmaz, hiç bir kimse O'nun irâdesine karşı gelmez, hiç bir kimse O'nun kudretinden kurtulamaz Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 54 Sevdiği iyi kullarının dostu, yardımcısı, sıkıntılarını giderip ferahlık verici, karanlıklardan kurtarıp nûrlara çıkarıcı, hidâyet verici 57- ُ دي ِ م َْ � َا :El- Hamîd: Kendisine hamd- ü senâ' olunan, her varlığın kendi dili ile öğülen, Hamd ve şukür ile kendisine ta'zîm ve ibâdet olunan 58- ى ِ ص ْ ح ُ م ْل َا :El- Muhsî: Sayısız varlıkların, zerrelerin her birinin sayısını bir bir bilen 59- � ى ِ د ْ ب ُ م ْل َا :El- Mübdî': Mahlûkâtı maddesiz ve örneksiz olarak yaratan 82 60-: ُ دي ِ ع ُ م ْل َا El -Muîd: Yaratılmışları yok etdikden sonra tekrar yaratan 61- ِ � ْ ح ُ م ْل َا :El- Muhyî: İhyâ' eden, can bağışlayan, can veren, sağlık veren 62- ُ تي ِ م ُ م ْل َا :El- Mümît: Her canlının ölümünü yaratan 63- � ى َْ � َا :El-Hayy: Diri ve canlı olan Her şey'i bilen ve her şey'e gücü yeten 64- ُ مو �ي َ ق ْل َا :El- Kayyûm: Gökleri, yeri ve her şey'i tuta n 82 - Ezelde, zaman ve mekân mefhûmları yokken, Allâhü Teâlâ va rdı Varlığını, birliğini, kemâlini bildirmek için hıkmeti ile insanı v e insanı imtihân etmek için de kâinâtı yarattı Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 55 65- ُ د ِ ج َاو ْل َا :El- Vâcid: İstediğini istediği vakit ânında bulan 66- ُ د ِ ج َام ْل َا :El- Mâcid: Kadri, şânı büyün olan Kerem ve semâhati ( cömertliği) bol olan 67- ُ د ِ ح َاو ْل َا :El- Vâhid: Tek olan Zâtında, sıfatlarında, isimlerinde, işlerinde, hukümlerinde ortağı ve benzeri bulunmayan 68- ُ د َ م � صل َا :Es-Samed: Herkesin ve her şey'in ihtiyaçlarını, isteklerini veren, ızdırablarını ve sıkıntılarını gideren Hiç bir şey'e muhtaç olmayan, fakat her şey ' ve herkes kendine muht aç olan 69- ُ ر ِ د َاق ْل َا :El- Kâdir: İstediğini istediği gibi yapmaya gücü yeten 70- ُ ر ِ د َت ْ ق ُ م ْل َا :El-Muktedir: Kuvvet ve kudret sâhibleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden 71- ُ م � د َ ق ُ م ْل َا :El-Mukaddim: İstediğini ileri geçiren, öne alan 72- ُ ر � خ َ ؤ ُ م ْل َا :El- Müahhir: İstediğini geri koyan, arkaya bırakan 73- ُ ل � و َ� ْ َا :El-Evvel: İlk Varlığının evveli ve başlangıcı olmayan Ezelî olan 74- ُ ر ِ خ� ْ َا :El- Âhir: Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 56 Son Varlığının sonu olmayan Ebedî olan 75- ُ ر ِ ها � ظل َا :Ez- Zâhir: Âşikâr Kudreti her şey'de tecellî edip görünen 76- ُ ن ِ ط َاب ْل َا :El- Bâtın: Gizli Görülmeyen 77- ِ � َاو ْل َا :El- Vâlî: Kâinâtı ve her an olup bitenleri tek başına tedbîr ve idâre eden 78- ُ م ْل َا ِ � َاع َت :El- Müteâlî: Yaratılmaşlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şey'den, her hal ve tavırdan pek yüce 79- ّ ر َ ب ْل َا :El-Berr: Kulları hakkında iyiliği çok olan Kolaylığı ve rahatlığı isteyen 80- ُ ب � او �تل َا :Et- Tevvâb: Tevbel eri kabûl edip günahları bağışlayan 81- ُ م ِ ق َت ْ ن ُ م ْل َا :El- Müntekım: Suçluları, adâleti ile lâyık oldukları cezâya çaptıran 82- � و ُ ف َ ع ْل َا :El- Afüvv: Afvi çok olan 83- ُ ف ُ ؤ � رل َا :Er- Raûf: Çok re'fetli, esirgeyen, şefkatli, merh ametli 84- ِ ك ْ ل ُ م ْلا ُ ك ِ ل َام :Mâlik'ül -mülk: Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 57 Mülkün ebedî sâhibi, hukümdârı 85- ِ م َار ْ ك ِ � ْا َ و ِ ل� َْ �ا ُ وذ :Zü'l -Celâli ve'l -İkrâm: Hem büyüklük, ululuk sâhibi, hem de fazl ve kerem sâhibi 86- ُ ط ِ س ْ ق ُ م ْل َا :El- Muksıt: Her işini birbirine denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan 87- ُ ع ِ م َا ْ � َا :El- Câmi': İstediğini istediği zaman, istediği yerde toplayan Bir anda, bir araya toplayıp eski hâline getiren 88- �ِ ن َغ ْل َا :El- Ğaniyy: Zengin, her şey'den müstağnî olan Hiç bir şey'e ihtiyâcı olmayan 89- ِ ن ْ غ ُ م ْل َا :El- Muğnî: İstediğini zengin yapan 90- ُ ع ِ ن َام ْل َا :El- Mâni': Bir şey'in meydana gelmesine müsâade etmeyen 91- � را � ضل َا :Ed- Dârr: Acı ve zarar verici şey'leri yaratan 92- ُ ع ِ ف � انل َا :En- Nâfi': Hayır ve fayda verici şey'leri , İnsanı imtihan etmek için hayır ve şerr arasında muhayyer bırakıp istediği tarafın sebeblerini , yaratan 83 83 - Allâhü Teâlâ'nın irâdesi, ilmi, kazâ'sı ve takdîri , hayır ve şerr işlerimizde müşterekdir Fakat rızâsı, muhabbeti ve emri hayır işlerimizde vardır ; şerr işlerimizde yokdur Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 58 93- ُ ر � ونل َا :En- Nûr: Âlemleri nurlandıran, dilediği zihinlere, gönüllere nûr yağdıran 94- ى ِ د َا ْ � َا :El- Hâdî: Hidâyet veren, istediği kullarını lütûf ve keremi ile hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan, murâdına erdiren 95- ُ عي ِ د َب ْل َا :El- Bedî': Örneksiz, misâlsiz nice âlemler îcâd eden, yaratan 96- َ ا ى ِ ق َاب ْل :El- Bâkî: Varlığının sonu olmayan 84 97- ُ ث ِ ر َاو ْل َا :El- Vâris: Allâhü Teâlâ'nın, belli bir zaman için verdiği ni'metlerin geçici sâhibleri öldükden sonra, varlığı devam eden servetlerin hakîkî sâhibi, mülkün vârisi 98- ِ ش � رل َا ُ دي :Er-Raşîd: Her işi, ezelî takdîrine göre, bir nizâm ve hıkmet dâhilinde, dosdoğru âkıbetine ulaştıran, vâsıl eden 99- ُ ر ُ وب � صل َا :Es- Sabûr: Çok sabırlı olan Âsîlerden ve suçlulardan öç almakda acele etmeyip - son nefese kadar tevbe kapısını açık bulundurmak için - mühlet veren    84 - Varlığının devâmı Ebedî ve Ezelî olan ( başlangıcı ve sonu olmayan) Allâhü Teâlâ'nın, sonu olmamaya "El-Bâkî" denildiği gibi, önü olmamaya da "El-Kadîm" denir Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 59 Bununla berâber Allâhü Teâlâ’nın Kitâb ve Sünnet’de sarahaten veyâ delâleten sâbit olan isimleri bunlardan ibâret değildir Başka bir rivâyet şeklinde de , şu isimler vardır: َ ا ِ ْ � َ ل ُ ه- َ ا � رل � ب- َ ا َ ْ � � ان ُ ن- َ ا ْ ل َ م � ان ُ ن- َ ا ْ ل َ اب ِ رى- 85 َ ا َ ْ � َ ح ُ د- َ ا ْ ل َ اك ِ �- َ ا � ادل ِ ئ ُ م- َ ا ْ ل َ م ْ و َ �- َ ا �نل ِ ص ُ �- َ ا ْ ل ُ م ِ ب ُ �- َ ا َ ْ � ِ م ُ لي- َ ا � اصل ِ د ُ ق- َ ا ْ ل ُ م ِ ح ُ طي - َ ا ْ ل َ ق ِ ر ُ بي - َ ا � ادل ِ ئ ُ م- َ ا ْ ل ِ و ْ ت ُ ر- َ ا ْ ل َ اف ِ ط ُ ر- َ ا ْ ل َ ع � � ُ م- َ ا ْ ل َ م ِ ل ُ كي - َ ا َ � ْ ك َ ر ُ م- ُ م ْلا َ د � ب ُ ر- َ ا ْ ل َ ق ِ د ُ ري- َ ا � اشل ِ ك ُ ر- ُ وذ � طلا ْ و ِ ل- ُ وذ ْ لا َ م َ اع ِ ر ُ ج- ُ وذ ْ لا َ ف ْ ض ِ ل ْ لا َ ك ِ ف ِ لي Bunlardan başka Kur’ân -ı Kerîm’de, ( ْ � ِ م َل َاع ْلا � ب َ ر :Rabbü’l -âlemîn ), ( ْ مي ِ ظ َ ع ْلا ِ ش ْ ر َ ع ْلا � ب َ ر :Rabbü’l -arşi’l -azîm ), ( ْ ني � دلا ِ م ْ و َي ِ ك ِ ل َام :Mâ lik-i yevmi ’d-dîn ), ( ِ ب ْ ي َغ ْلا ُِ � َاع ِ ة َ د َاه � شلا َ و :Âlimü’l -ğaybi ve’ş -şehâde h), ( ْ ب ُ وي ُغ ْلا ُ م � � َ ع :Allâmü’l -ğuyûb ), ( ْ ب ْن � ذلا ِ ر ِ ف َاغ :Ğâfiri’z -zenb), ( َ ق ِ بي ب ْ و � تلا ِ ل :Kabîli’t -tevb), ( ِ ف َ ر ُ عي ْ ت َاج َ ر � دلا :Rafîu’d -derecât ), ( ُ وذ ش ْ ر َ ع ْلا :Zü’l -arş), ( ْ دي ِ ر ُي َام ِ ل ٌ ل � اع َف :Fa’âlün limâ yürid ), ( ْ ل َاع ْ ف َي � ام َ ع ُ ل َئ ْ س ُي َ� :Lâ yüs’elü ammâ yef’al ) 85 -Buradaki ( ىرابلا) lâfzında, hemze yokdur Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 60 gibi daha bir çok isimler ve sıfatlar zikr edilmiş olduğunda da şübhe yokdur Bunlar evvelkilere ircâ’ olunabilirse de Allâhü Teâlâ’dan başkasına ıtlak olunması câiz değildir Aynı şekilde Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm ’ın duâlarında ifâde buyurdukları , ( ْ ب َات ِ ك ْلا ُ ل ِ ز ْ ن ُ م :Münzilü’l -kitâb ), ( ْ ُ م ِ ر � سلا َ اح ْ ب :Mücri’s -sehâb ), ( َ اه ِ ز ُ م ْ ا َ � ْ ح َ از ْ ب :Hâzi mü’l -ahzâb ) isimleri de, Allâhü Teâlâ’dan başkasına ıtlak olunamayacak isimlerdendir Kur’ân -ı Kerîm âyetlerinden ve Hadîs -i şerîf’lerdeki duâlardan anlaşıldığına göre, Allâhü Teâlâ’nın Esmâ’-i Husnâ ’sından Kur’ân -ı Kerîm’de indirmediği ve kimseye bildirmediği, ğayb ilminde yalnız kendisinin bildiği bir takım isimleri daha vardır ki biz onlardan haberdar değiliz Bunun için bir kimse duâsında “Allâh’ım, ben senin kulunum ve kulunun oğlu ve cariyenin oğluyum, nâsiyem senin elindedir Bende hükmün cârî, hakkımda kazân adâlettir Senin olan, senin kendine tesmiye ettiğin veyâ kitâbında indirdiğin veyâ halkından birine bildirdiğin veyâ kendi ındinde ilm -i ğayibda kendine tahsis buyurduğun her isim ile senden dilerim ki Kur’ân’ı kalbimin bahârı, hüznümün cilâsı, kaygı ve Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 61 kederimin gidericisi kılasın” derse, her halde Alâhü Teâlâ onun gam ve kederini giderip yerine ferah verir 86 Bununla berâber bildiğimiz isimler ile Rabb’imize duâ etmek ve bu isimlerden birini vird87 edinerek dilimizden düşürmemek de, yapacağımız kullukların en güzellerinden biridir Yukarıdaki Hadîs -i şerîf’de, Allâhü Teâlâ’nın isimleri tam yüz olarak sayılmayıp da biri müstesnâ olmak üzere doksandokuz sayılmasının hıkmeti de ( ِ ا � ن ُ ه ِ و ْ ت ٌ ر ِ ُ � � ب ْ لا ِ و ْ ت َ ر : O tekdir, teki sever ) buyurulmasındandır ki Allâhü Teâlâ tek olduğu için Esmâ-i husnâ ’sının sayılmasında da tek olarak ifâde edilmesi müstehâb’dır Nitekim namazlardan sonra otuzüç kere Sübhâne’llâh , otuzüç kere El-hamdü li’llâh , otuzüç kere Allâhü ekber denilerek teker teker doksandokuza t amamlanması da bu hıkmet ile mütenâsibdir ( birbirine uygundur )    Sure- i Haşr’in son âyetleri hakkında, Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve selem bir Hadîs-i şerîf’lerinde şöyle buyurmuşdur : َ م ْ ن َ اق َ ل ِ ح َ � ُ ي ْ ص ِ ب ُ ح َ ث َ � َ ث َ م � ار ٍ ت َأ ِ مي ِ ج � رلا ِ ن َاط ْ ي � شلا َ ن ِ م ِ مي ِ ل َ ع ْلا ِ عي ِ م � سلا ِ �ا ِ ب ُذ ُ وع َ و َ ق َ ر َأ َ ث َ � َ ث َ ايآ ٍ ت ِ م ْ ن ِ خآ ِ ر ُ س َ رو ِ ة َ ْ �ا ْ ش ِ ر َ و � ك َ ل ُ �ا ِ ب ِ ه َ س ْ ب ِ ع َ � َأ ْ ل َ ف َ م َ ل ٍ ك ُ ي َ ص ّ ل ُ و َ ن َ ع َ ل ْ ي ِ ه َ ح � � ُْ � ِ س َ ى َ و ِ ا ْ ن َ ام َ ت ِ � َ ذ ِ ل َ ك ْ لا َ ي ْ و ِ م َ ام َ ت َ ش ِ ه َ و ًادي َ م ْ ن َ اق َ � َ ا ِ ح َ � ُْ � ِ س َ اك ى َ ن ِ ب ِ ت ْ ل َ ك ْ لا َ م ْ ن ِ ز َ ل ِ ة ُ ه َاو َ ر � تلا ْ ر ِ م ِ ز � ى 86 -Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsir,C 7 ss 4880 Elmalılı M H Yazır 87 -Belli zamanlarda okunması âdet hâline getirilen duâ ve zikirler Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 62 “Kim sabahleyin ( sabah namazından sonra ) üç def’a, ِ مي ِ ج � رلا ِ ن َاط ْ ي � شلا َ ن ِ م ِ مي ِ ل َ ع ْلا ِ عي ِ م � سلا ِ �ا ِ ب ُذ ُ وع َا “Eûzü bi’llâhi’s -semîı’l -alîmi mine’ş -şeydânir’r -racî m” dedikten sonra, Haşr sûresi’nin âhirindeki üç âyet -i kerîme’yi okursa, Allâhü Teâlâ, ona, akşama kadar istiğfâr edecek yetmiş bin melek tevkîl eder Onlar da ona salevât getirirler O kimse o gün ölürse, şehîd olarak ölür Akşama çıktığı zaman okursa, yine böyle olur” 88 Andu’llâh ibn -i Abbâs radıye’llâhü anhümâ da, şöyle buyu rmuşdur: “Allâhü Teâlâ’nın İsm -i a’zam’ı, Sûre -i Haşr’in âhirinde ki altı âyet’dedir” 89 Hazreti Ali ve İbn -i Mes’ûd radıye’llâhü anhümâ da Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in ( َ ل َ ان ْل َ ز ْ ن َا ْ و :Lev enzelnâ) dan aşağısı hakkında ) şöyle buyurduğunu rivâyet ederle r: “( َان ْل َ ز ْ ن َا ْ و َل :Lev enzelnâ ) dan aşağısı , “ Rukye- i sudâ’ ُ ر ْ ق َ ي ُ ص ة َ ادع : Baş ağrısına şifadır ” 90 Abdu’llâh ibn -i Mes’ûd radıye’llâhü anhümâ ’dan rivâyet edildi ğine göre de, Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur: 88 -Kur’ân -ı Hakîm ve Meâl -i Kerîm,C 3 ss 1006 Hasan Basri Çantay Et-Tâcü’l -Câmiu li’l -Usûl fî Ehâdîsi’r -Rasûl s a v C 4 s s 22 Eş-Şeyh M Ali Nâsıf 89 -Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefs ir,C 7 ss 4883 E M Hamdi Yazır 90 -Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsir,C 7 ss 4883 Elmalılı M H Yazır Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 63 “( َ ان ْل َ ز ْ ن َا ْ و َل :Lev enzelnâ) âyetine geldiğniz zaman elinizi başınıza koyun Çünkü Cibrîl bana bu âyeti indirdiğin de “E lini başına koy ” dedi ve “Bu, ölümden başka her derde şifâdır” buyurdu Abdu’llâh ibni Mes’ud radıye’llâhü anhümâ da, bu husûsa işâret ederek , “Kur’ân -ı Kerîm’in nüzûlünden maksad, yalnız onu okumak değil mu’cebince amel etmekdir” 91 buyurmuşdur: Bu bakımd an, ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ُ ه ا َ م ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ ن ِ م ُ ل � ز َ ن ُن َ و ِ ل ٌة َْ � َ ر َ و َ � ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل � ِ إ َ � ِ م ِ لا � ظلا ُ دي ِ ز َي َ� َ و � � اً را َ س َ خ “Biz, Kur’ân’dan peyderpey onu indiriyoruz ki mü’minler için bir şifâ ve bir rahmetdir Zâlimlerin ise o, (maddî ve ma’nevî) ziyanından başkasını artırmaz” 92 ٌ ة َظ ِ ع ْ و � م م ُ ك ْتءا َ ج ْ د َق ُ سا�نلا ا َ ه �يَأ ا َي ِ م ْ ن َ ر ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ْ م ُ ك �ب ِ ل ى ً د ُ ه َ و ِ رو ُ د � صلا ِ � ا َ م َ � ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل � ل ٌة َ ْ � َ ر َ و “Ey insanlar, size Rabb’inizden bir öğüt, gönüllerde olan (dert) lere bir şifâ’, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet gelmişdir” 93 ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ى ً د ُ ه او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل َ و ُ ه ْ ل ُق ط َ ني ِ ذ � لا َ و َ � ْ ق َ و ْ م ِِ نا َ ذآ ِ � َ نو ُن ِ م ْ ؤ ُي ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ و ُ ه َ و ٌ ر ىً م َ ع ط ُ وأ َ ك ِ ئ َل َ م ن ِ م َ ن ْ و َ دا َن ُي ٍ دي ِ ع َب ٍ نا َ ك ع 91 Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefs ir,C 7 ss 4884 E M Hamdi Yazır 92 -İsrâ’ 82 93 -Yûnüs 57 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 64 “De ki: O (Kur’ân), îmân edenler için hidâyet ve şifâ’dır Îmân etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır, (Kur’ân’ı ) duymazlar) O (Kur’ân), bunlara karşı bir körlükdür, (Kur’ân’ın hakikatlerini görmek istemezler) (Sanki) onlar, uzak yerden çağırılıyorlar (uzak bir yerden çağırılıb da duymayan kimseler gibidirler) ” 94 ًاب َاج ِ ح ِ ة َ ر ِ خ� ْا ِ ب َ ن ُ ون ِ م ْ ؤ ُي � َ ني ِ ذ � لا َْ � َب َ و َ ك َن ْ ي َب َان ْ ل َ ع َ ج َ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ ت ْا َ ر َ ق َاذ ِ ا َ و ًار ْق َ و ْ م ِِ ن َاذآ ِ � َ و ُه ُ وه َ ق ْ ف َي ْ ن َا ًة � ن ِ ك َا ْ م ِ ِ � ُ ول ُق َ ىل َ ع َان ْ ل َ ع َ ج َ و ًار ُ وت ْ س َ م ط َاذ ِ ا َ و َ ك �ب َ ر َ ت ْ ر َ ك َذ ً ار ُ وف ُن ْ م ِ ه ِ ر َاب ْ د َا َ ىل َ ع ا ْ و � ل َ و ُه َ د ْ ح َ و ِ نآ ْ ر ُ ق ْلا ِ � "Sen Kur'ân'ı okuduğun zaman seninle âhirete inanmazların arasına gizli bir perde çekeriz" "Ve kalblerinin üzerine, onu (Kur'ân'ı) anlamalarına (engel) perdeler gerer, kulaklarına bir ağırlık veririz Sen Kur'ân'da Rabb'ini bir tek olarak andığın zaman da ürkek ürkek arkalarına dönüp kaçarlar" 95 âyet -i kerîme’lerinde belirtidiği gibi her derde şifâ olan Kur’ân âyetlerini okumaktan maksad, -yukarıda da geçtiği gibi- efsûnculuk yapmak veyâ sabâhîden, segâhdan makam çatlatmak değil, elini başına koyarak düşünmek , ma’rifetü’llâh ile bezenip haşyetü’llâh ile dolarak ْ ن َ ت ْل َ و َه � للا او ُ ق � تا او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ ا َي ْ ر ُظ ٍ د َغ ِ ل ْ ت َ م � د َق ا � م ٌ س ْ ف َن ج َ ه � للا او ُ ق � تا َ و ط � ن ِ إ َ نو ُل َ م ْ ع َ ت ا َِ � ٌ� ِ ب َ خ َه � للا “Ey îmân edenler, Allâh’dan korkun (Nifaktan , münâfıklardan, küfürden, kâfirlerden, zulümden, zâlimlerden, 94 -Fıssılet 44 95 -İsrâ', 45 -46 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 65 Şeytan’ın şeytânetiyle o kötü âkıbete düşmekten sakının, Allâhın vikâyesine sığının da her işinizde O’nun em ir ve nehiylerini yerine getirerek ıkâbından korunun) Herkes, yarın için , önden ne göndermiş (arkasına ne bırakmış) olduğuna baksın , Allâh’ın emrine muhâlefetden korkun da hukmüne râzı olun, fenâlık yapmayın, kötülüklerden korunun Çünkü Allâh, ne yaparsanız hakkıyle haberdardır” e mrinin gereğini yerine getirerek imtihan günü olan o yarın için hazırlanmakdır 96 Bunun için “Ben mü’minim, müslüman’ım, halifelik vasfına lâyıkım ” diyen bir kimse, kayıtsız şartsız Rabb’ine yönelip O’na teslîm olmalı ve O’nu sevip O’ndan korkmalıdır ki -ümit ile korku arasında - kalbinde Allâh sevgisi ve Allâh korkusundan başka hiç bir şey’ yer etmesin Yâ Rabb, bizleri, kalbini Allâh sevgisi ve Allâh korkusu ile doldurduğun ve kalbinde Allâh sevgisi ve Allâh korkusu ’ndan başka hiçbir şey’e yer vermediğin ve َ ر ُ ه ْ ن َ ع او ُ ض َ ر َ و ْ م ُ ه ْ ن َ ع ُه � للا َ ي ِ ض ط ُ ه �ب َ ر َ ي ِ ش َ خ ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ Allâh onlardan hoşnûd olmuşdur Onlar da Ondan hoşnûd olmuşlardır İşte bu (seâdet), Rabb’in (in azâbın ) dan korkan (lar) a mahsusdur ” 97 âyet- i kerimesi ile ifâde buyurduğun ve eşsiz mutluluklara nâil kıldığın kullarından eyle Âmîn Âmîn,âmîn, âmîn Ve’l -hamdü li’llâhi Rabbi’l -âlemîn 25 -Mart-2012 03-Cemâziye’l -evvel-1433 96 -Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefs ir,C 7 ss 4884 E M Hamdi Yazır 97 -Beyyine 6-7-8 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 66    ف َه � للا او ُ ق � تا ْ م ُت ْ ع َط َت ْ سا ا َ م َ أ َ و او ُع َْ �ا َ و ِ ا ً ر ْ ي َ خ او ُ ق ِ فن َ أ َ و او ُعي ِ ط َ ل ْ م ُ ك ِ س ُ فن ط ن َ م َ و َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ َف ِ ه ِ س ْ ف َن � ح ُ ش َ قو ُي “ O halde n e kadar gücünüz yetiyorsa o kadar Allâh’dan korkun (Öğütleri) dinleyin İtâat edin (Mallarınızdan Allâh yolunda), kendinizin hayrı olarak, harcayın Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir” 98    98 -Teğâbün ,16 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 67 __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 68 __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 69 __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 70 Haşr Sûresi (18-24) Âyet -i kerîme’lerinin Tefsîri 71 ا َ ذ َ ه ا َن ْل َ زنَأ ْ و َل ٍ ل َب َ ج ى َل َ ع َ نآ ْ ر ُ ق ْلا َ ل ُ م ا ً ع ِ شا َ خ ُه َت ْ يَأ َ ر ِ م ا ً ع � د َ ص َت ِ ة َي ْ ش َ خ ْ ن ِ ه � للا ط ْ ا َ ك ْ ل ِ ت َ و َ نو ُ ر � ك َ ف َ ت َ ي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ سا � نل ِ ل ا َ ه ُب ِ ر ْ ض َن ُ لا َث ْ م َل “Eğer biz bu Kur’ân’ı, bir dağ başına indirseydik muha kkak ki onu Allâh korkusundan baş eğmiş parça parça olmuş görürdün (O kaskatı dağ, o derece müteessir olur, Allâh’ın emir ve nehiyleri karşısında saygı ile baş eğerek çatlayıncaya kadar itâat ve inkıyâd edip secdelere kapanırdı) İşte bu misâller (yok mu?) biz onları, insanlar düşünsünler (de önlerine sonlarına baksınlar, Allâh’ın azamet ve kudretini anlasınlar da yarın için ona göre hazırlanıp koruns unlar) diye îrâd ediyoruz (söylüyoruz) ” 99 “Her derde şifâ’ olan Kur’ân âye tlerini okumakdan maksad, efsunculuk yapmak veyâ sabâhîden, seğâhdan makam çatlatmak değil, elini başına koyarak düşünmek ve “Ma’rifetü’llâh: Allâh’ı bilme ve O’na îmân edip O’na inanma duygu su” ile bezenip Haşyetü’llâh ile (ya’nî Allâh korkusu ile) dolarak yarın için hazırlanmakdır” 100 Bu hakikatlerin hepsi, Kur’ân-ı Kerîm’in, mahlûkat üzerindeki te’sîrinin ne kadar kuvvetli olduğunu ifâde etmekte, akıl ve şuur sâhi bi olmayan dağların bile, Kur’ân hükümleri ile mükellef olmadığı halde, Kur’ân’ın te’siri ile param parça olduğunu belirtmekte; Kur’ân’dan müteessir olmayan ve Allâhü Teâlâ’dan korkmayan ve Kur’ân hükümleri ile mükellef olan akıl ve şuur sâhibi insanların dağlardan daha katı kalbli bir ahmak olduklarına delâlet etmektedir ki bu da böyle in sanların büyük bir cehâlet ve ahmaklıklarından meydana gelen bir haldir َ ا ْ ل ٍ مي ِ ق َت ْ س ُ م ٍ طا َ ر ِ ص َ � ِ إ ُءا َ ش َي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َ ي ُ �ا َ و ِ م� ْ س ِ � ْا َ و ِ نا َ� ِ � ِ ل ا َني َ د َ ه يذ � لا ِ � ِ ُ د ْ م َ ح َ ىف َط ْ صا َ ني ِ ذ � لا ِ هِ دا َب ِ ع َ ىل َ ع ٌ م� َ س َ و ِ � ِ ُ د ْ م َْ � َا Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiğ i (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına ُ ود ُب ْ عا َ و ا ُ ت � َ و َ �ا ْ ش ِ رك ُ وا ِ ب ِ ه َ شئ ْ ي ً ا “ Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın” 101 99 -Haşr 21 100 -Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir,C 7 ss 4884 Elmalılı Muhammed Hamd i Yazır 101 -Nisâ’, 36