CKarakilic.com
Current View

İslâm Dîni'nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları

İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 0 İSLÂM D ÎNİ’NDE AİLE YAPISI KADIN ve KADIN HAKLARI Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2015 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 1 İSLÂM D ÎNİ’NDE AİLE YAPISI KADIN ve KADIN HAKLARI İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 2 Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş Bir evlâ t pir olsa da, anaya muhtaç imiş İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 3 İSLÂM D ÎNİ’NDE AİLE YAPISI KADIN ve KADIN HAKLARI Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2015 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 4  İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 5 Besmele, Hamdele, Salvele ْ س ِ ب ِ م يِ ح � ر لا ِ ن َْ حْ � ر لا ِ لله ا ِ م َ ا َ ين ِ م َل ا َ ع ْل ا ِّ ب َ ر ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ لا ِ م يِ ح � ر لا ِ ن َْ حْ � ر لا لا ِ م ْ و َ ي ِ ك ِ ل ا َ م ِ ن يِّ د لا ط � ي ِ إ � ي ِ إ َ و ُ د ُب ْ ع َ ن َ ك ا ُ ين ِ ع َت ْ س َن َ ك ا ط َ ط ا َ ر ِ ص َ م يِ ق َت ْ س ُ م ْل ا َ ط ا َ ر ِّ ص لا ا َن ِ د ْ ه ِ ا َ ا َ ن يِ ذ � ل ا ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن لا ِ ب و ُ ض ْ غ َ م ْل ا ِ ْ يْ َ غ َ ين ِّ ل ا � ض لا لآ َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ا � ل ا ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َ د َ ه ي ذ ي ُ لله ا َ و ِ م لآ ْ س ِ لإ ْا َ و ِ ن ا َيم ِ لإ ِ ل ا َن ٍ م يِ ق َت ْ س ُ م ٍ ط ا َ ر ِ ص َ لى ِ إ ُء ا َ ش َي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َ ي َ ا َ ى ف َط ْ ص ا َ ن يِ ذ � ل ا ِ ه ِ د ا َب ِ ع َ ى ل َ ع ٌ م لآ َ س َ و ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َ ا � ص ل ِ ب ِّي � ط لا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د � م َُ مُ ا َن ِ ل و ُ س َ ر َ ى ل َ ع ُ م َلا � س لا َ و ُة َ و ل ْ ن َ م َ و َ ن يِ ر ِ ه ا� ط لا َ ين ٍ ن ا َ س ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َت َ لى ِ إ ِ ن يِّ د لا ِ م ْ و َ ي Bi’smi’llâhi’r - Rahmâni’r - Rahîm Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün sâhibi olan Allâh’a hamd olsun Yâ Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri doğru yola hidâyet eyle O kend ilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun Âmîn    İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 6 ُ لله ا ِ د ِ ر ُي ْ ن َ م ِ ن ي ِّ د لا ِ فِ ُه ْ ه ِّ ق َ ف ُ ي ًا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب “ Allâhü Teâla, bir kimsenin ha yrini dilerse, onu dinde fakih yapar (anlayışlı ve bilinçli kılar)” Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’ 1 ss 28 َ ا ُ ء ْ ر َ م ْل ْ ن َ م َ ع َ م َ ا � ب َ ح “Kişi, sevdiği kimse ile berâberdir” (Buhârî, Kitâbü’l - Edeb,Cüz’ 8 ss 48) İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 7 Ö N S Ö Z “İslâm Dîni’nde aile” konusu nu ve bu konu ile ilgili “Kadın ve Kadın Hakları” konusunu anlatmadan önce , bunların dayandığı dînî esâslardan birincisi olan İslâm Dîni’ni n ilme verdiği değer i ve ikincisi olan îman ’ ın aslını ve imtihân - ı ilâhî’yi anlatmak lâzımdır ki konu iyice anlaşılsın ve Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerinin gereği , şeksiz şübhesiz olarak yerine getirilsin Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerini hafife alarak veyâ beğenmeyip modaya uyarak veyâ zamanın ihtiyaçlarına cevap vermiyor diyerek veyâ kifâyetsiz görerek bid’at, şirk, küfür ve nifâk bataklığının içine düşülmesin Çünkü cenâb - ı Hakk, ifrât ve tefrîtden sakınarak em ir ve nehiylerini aynen yerine getirmemiz için Kur’ân - ı Kerîm’inde, َ ا ف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ س “Emr olunduğun gibi dosdoğru hareket et , ( şekilde yapma ) 1 buyurduğu gibi, başka âyet - i kerîme’ ler inde de, şöyle buyurmaktadır: 1 - Bu âyet - i kerîme’lerin tamâmı şöyledir: ُ ع ْ د ا َف َ ك ِ ل َ ذ ِ ل َف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ س ا َ و ج ْ م ُ ه َء ا َ و ْ ه َا ْ ع ِ ب �ت َ ت لآ َ و ج "İşte bunun için (Habîbim) , Sen (onları Tevhîd'e) da'vet et Emr olunduğun şekilde dosdoğru hareketde sebât et Onların hevâ (ve heves) lerine uyma" Şûrâ,15 َ ا ف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ س ا ْ و َغ ْط َت لآ َ و َ ك َ ع َ م َ ب ا َت ْ ن َ م َ و ط ٌيْ ِ ص َب َ ن و ُل َ م ْ ع َ ت ا َ ِ بِ ُه � ن ِ إ "O halde sen, maıyyetindeki tevbe edenler ile berâber, emr olunduğun şekilde dosdoğru hareket et Aşırı gitmeyin Çünkü O, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyle görücüdür)" Hud, 11 2 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 8 ُ م َُ لَ َ ن و ُ ك َي ْ ن َ أ ًا ر ْ م َا ُه ُل و ُ س َ ر َ و ُ لله ا ى َ ض َق ا َ ذ ِ إ ٍ ة َن ِ م ْ ؤ ُ م لآ َ و ٍ ن ِ م ْ ؤ ُ م ِ ل َ ن ا َ ك ا َ م َ و ْ م َا ْ ن ِ م ُة َ ر َ ي ِ ْ لْ ا ِ ر ْ م ِ ه ط ًا نيِ ب ُ م ًلا لآ َ ض � ل َ ض ْ د َ ق َ ف ُه َل و ُ س َ ر َ و َ لله ا ِ ص ْ ع َ ي ْ ن َ م َ و “Allâh ve Rasûl’ü, bir iş hakkındaki hukmünü bildirdiği zaman mü’min olan bir erkek ile mü’min olan bir kadın için ( (Allâh’ın ve Rasûl’ünün emri hilâfına) işlerinde kendilerine bir muh ayyerlik yokdur Kim Allâh’a ve Rasûl’üne isyân ederse muhakkak ki o, ap - açık bir sapıklıkla yolunu sapıtmışdır” 2 ٍ ف ْ ر َ ح َ ى ل َ ع َلله ا ُ د ُب ْ ع َ ي ْ ن َ م ِ س � ا نلا َ ن ِ م َ و ج ٌ ر ْ ي َ خ ُه َب َا ص َا ْ ن ْإ َف ِ ن ِ ه ِ ب � ن َا َ م ْط ا ج ٌة َن ْ ت ِ ف ُه ْ ت َ ب َا ص َا ْ ن ِ إ َ و ِ ن ِ ه ِ ه ْ ج َ و َ ى ل َ ع َ ب َل َ ق ْ ن ا فق َ ة َ ر ِ خ ْ لآ ا َ و َا ي ْن � د لا َ ر ِ س َ خ ط َ ك ِ ل َ ذ ُ ين ِ ب ُ م ْل ا ُ ن َا ر ْ س ُْ لْ ا َ و ُ ه “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki (cân - ü gönülden değil de işine gelen tarafından, bir kenarından, bir ucundan tutarak veyâ dil ucu ile müslümân olara k) Allâh’a ibâdet eder Eğer kendilerine bir hayır dokunursa ona yapışır, yatışır, (fit olur) Eğer bir fitne (bir şerr, bir zarar) isâbet ederse yüz üstü dönüverir (de irtidâd bile eder) (İşte bu şekilde Allâh’a kulluk eden bir kimse), dünyâ’da da, âhiret’de de hüsrâna uğramışdır Bu ise, ap - açık bir ziyandır, (ap - açık bir hüsrândır)” 3 İşte bu âyet - i kerîme’lerde ve benzeri âyet - i kerîme’lerde ifâde buyurulduğu gibi Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerini a ynen yerine getirmek , İsl âm Dîni ’ nde en mühim bir esâsdır Aksi davranışlar ise büyük bir sorumluluğu gerektirir Bunun için Rasûlü’llâh 2 - Ahzâb, 36 3 - Hacc, 11 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 9 sallâ’llâhü aleyhi ve sellem de, hadîs - i şerîf’lerinde şöyle buyurmuşdur: َ ش � ي َ ب ْ ت َ و ٌ د و ُ ه ِ نِ ا َ ه ُ ن ا َ و ْ خ ِ ا “Hûd ve emsâli beni kocaltdı” َ ش � ي َ ب ْ ت ٍ د و ُ ه ُة َ ر و ُ س ِ نِ “ Beni, Hûd sûresi kocaltdı” 4 َ س َ ت ْ ف ِ َ ت � م ُا ُ قُ ِ ت َ ث َ ى ل َ ع َ ل ْ ر ِ ف َ ين ِ ع ْ ب َ س َ و ٍ ث َ ق ُ ك ًة � ل ُ ه ِ ف ْ م � ن لا َ ا ق ً ة َ د ِ ح ا َ و � لا إ ِ ر ا ا ُ و ل ُ س َ ر ا َي َ ي ِ ه ْ ن َ م َ ق ِ لله ا َ ل و � ل ا َ ل ا ا َ م َ ى ل َ ع ْ م ُ ه َ ن يِ ذ َ أ َ ا ن َ ل َ ع ِ ه ْ ي َ و َ ا ِ ب ا َ ح ْ ص “Benim ümmetim, yakında yetmişüç fırkaya ayrılacakdır Bunların hepsi Cehennem’dedir Ancak birisi müstesnâdır - O bir fırka kimlerdir? Yâ Rasûle’llâh (denilince) - Onlar, benim ve ashâbımın bulunduğumuz i’tikad üzere bulunanlar, benim ve ashâbımın gitdiği yoldan gidenlerdir” 5 ْ م ُ ه َ ف َل ا َ خ ْ ن َ م ْ م ُ ه � ر ُ ض َي لآ ِّ ق َْ لْ ا َ ى ل َ ع َ ن يِ ر ِ ه ا َظ ِ تِ � م ُا ْ ن ِ م ٌة َ ف ِ ئ ا َط ُ ل ا َ ز َ ت لآ “ Ümmetimden dâimâ hakk üzere gâlib ve zâhir, muhâliflerinden kendilerine zarar gel mez bir tâife ( Ehl - i Sünnet ve ’l - Cemâat yolunda giden Müslümân topluluğu kıyâmete kadar) hiç eksik olmayacaktır” 6 Bunun için Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in gösterdiği bu doğru yoldan gidenlere ve O’nun 4 - Hulâsatü’l - Beyân fî Tefsîri’l - Kur’ân, C 6 ss 2438 Mehmed Vehbi Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 4 ss 2830 Elmalılı Hamdi Yazır 5 - Usûl - i Fıkıh Dersleri, ss 84 Büyük Haydar Efendi A kâid - i Hayriyye Tercemesi, ss 9 Mehmed Vehbi “Bu Hadîs - i şer îfi, Hâkim, Müstedrek’inde rivây et etmişdir” Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi C 11 ss 64 - 65 Kâmil Miras Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi, C 1 ss 78 Ahmed Naim 6 - Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi, C 1 ss 78 Ahmed Naim İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 10 Sünnet’ine yapışanlara “Ehl - i sünnet”, O’nun gösterdiği ve teblîğ buyurduğu ahkâmı, kendi keyf ve arzûlarına göre te’vîl ve tefsîr edip değiştirenlere de “Ehl - i bid’at” denilmişdir Bu bakımdan İslâm Dîni’ni , bütünü ile , bölünmez bir bütün olarak , Ehl - i Sünnet ve ’l - Cemâat esâslarına göre doğru bir şekilde öğrenip emr olunduğumuz gibi dosdoğru bir îmân, amel, ahlâk ve muâmelât sâhibi olarak yaşamaya çalışmak en büyük şiârımız olmalıdır Merhûm ve mağfur Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, onüç yaşlarında Küçük Ayasofya Medresesi’nde merhum ve mağfur Hacı Kâmil Efendi isminde bir hoca efendiye intis âb e dip O’ ndan ilim öğrenmeye başladı ğı bi r zaman da , ders yapılan odanın kapısının eşiği yüksekçe olduğu için yaşlı Hoca Efendi’nin kolayca girip çıkmasını kolaylaştırmak maksâ dı ile üzerinde Romence bir yazı bulunan bir gaz sandığını kapının önüne yerleştirir Ertesi sabah sınıfa gelen Hacı Kâmil Efendi bu durumu görünce “ Bunu buraya kim koydu” diye çıkışır ve Hamdi’ nin koyduğunu öğrenince, “ Ey oğul! Ayağımızın altına öyle bir karpuz kabuğu koymuşsun ki hiç günâhımız olmasa bu günah bize yeter” der Hamdi de “Hocam İslâm yazısı değil de…” diye ma’zeret beyan etmeye başlayınca ona tekrar şöyle der: “A molla, Müslüma nın da gavurunda yazısı vardır ama yazının Müslüma nı gavuru olur mu? Biriyle görülen bir iş, diğeri ile görülmüyor mu? Elverir ki kötü yerde ve bâtılda kullanılmamış olsun Hayra yarayan, Hakk’a hâdim olan her yazıya saygı göstermek lâzımdır Allâhü Teâlâ, İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 11 َ ن و ُ ر ُط ْ س َي ا َ م َ و ِ م َل َ ق ْل ا َ و ن “Nûn; Kelem ’in ve kalem ehlinin satır (lara) yazdıklarına (ve yazacaklarına) and olsun ki…” 7 Âyet - i kerîme’sinde yazılara ve yazılanlara boşuna mı kasem buyurdu sanırsın? d iyerek o sandığı oradan kaldır tır 8 İşte İslâm Dîni’nde, îmânı, ameli, ahlâkı ve muâ melâtı sağlam ve doğru olan müttekî müslümanların işleri, eğitim ve öğretimleri böyle olur ki böyle bir eğitim ve öğretim neticesinde Elmalılı Muhammed Hamdi gibi âlimler ve müfessirler yetişir Bun un için niyetimiz ne ise, hakkımızda verilecek ilâhî hüküm de ona gere olacaktır Çünkü hadîs - i şerîf’de şöyle buyurulmuşdur ى َ و َ ن ا َ م ٍ ء ى ِ ر ْ م ا ِّ ل ُ ك ِ ل ا َ م � ن ِ إ َ و ِ ت ا �ي ِّ ن لاِ ب ُ ل ا َ م ْ ع َْ لا ا ا َ م � ن ِ إ “Amellerin hükümleri niyetlere göredir Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır” 9 İşte bu esâslar dâhilinde bu dünyâda emr olunduğumuz gibi yaşamak esâs olduğuna göre , Allâhü Teâlâ’dan , kalblerimizi kendisinin sevgisi ve azâbının korkusu ile doldur masını Kelime - i Tevhîd ’ in bütün özell iklerini kalblerimizde yerleş t ir mesini, ondan başka hiçbir şey’e yer verme mesini; k albimizi, dilimizi ve tüm organlarımızı, kendisinin 7 - Kalem, 1 8 - Medeniyet âleminde Yazı ve İslâm Medeniyyeti’nde Kalem Güzeli,ss 74 Mahmûd Bedreddin Yazır 9 - Buhârî, Cüz 1 ss 4 S B M Tecrîd - i Sarîh Tercemesi,C 2 ss 1 Ahmed Naim İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 12 zikrinden , kendisine kullukdan ve kendisine muhab b etden bir an dahî ğâfil bırakma masını niyaz edip dilemek en büyük şiârımız olmalıdır Ne mutlu böyle bir anlayışla, Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerini aynen yerine getirip O’nun rızâsını kazanmaya çalışanlara Tevfîk ve hidâyet yalnız ve yalnız Allâh ü Teâlâ’ dandır A Celâleddin Karakılıç 01 - Haziran - 2015 14 - Şâban - 1436    َ ْ ل ا ي ِ و َت ْ س َي ْ ل َ ه ْ ل ُق ُ يْ ِ ص َب ْل ا َ و ى َ م ْ ع َ ن و ُ ر � ك َ ف َ ت َ ت َلا َف َ أ “De ki: Görmeyenle gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor mu sunuz?” 10    ُ يْ ِ ص َب ْل ا َ و ى َ م ْ ع َل ا ي ِ و َت ْ س َي ْ ل َ ه ْ ل ُق لا ي ِ و َت ْ س َت ْ ل َ ه ْ م َ أ ُ ت ا َ م ُل � ظ لا ُ ر و � ن لا َ و ج “De ki: Görmeyenle gören bir olur mu? Yâhud karanlıklarla nûr bir olur mu?” 11    10 - En’âm, 50 11 - Ra’d, 16 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 13 ْ س ِ ب ِ م يِ ح � ر لا ِ ن َْ حْ � ر لا ِ لله ا ِ م İSLÂM’IN İLME VERDİĞİ DEĞER ve İMTİHÂN - I İLÂHÎ Allâhü Teâlâ, daha ruhlar âleminde iken Âdem aleyhi’s - selâm ’ın sulbünden kıyâmete kadar gelip geçecek olan tüm insanları birbirinin sulbünden karınca misâli ( zere misâli ) halk etdikden sonra akıl, irâde, şuur, h ayat ve konuşma kudreti ( ya’nî anlama ve anladığını anlatma kudreti ) verdi Ayrıca işlenmesinde sevâb, terk edilmesinde günah olan “ E mânet ” duygusunu kalblerinin derinliğine indirdi 12 Bundan sonra da Kur’ân esâslarını inzâl ederek bu emânetlerin nasıl yerine getirilmesini öğretdi Bundan sonra da Hâlikıyyet ’ine ( Yaratıcılığına, kudre t , kuvvet ve azametine ) ve Rubûbiyyet ’ine ( yegâne Rabb ve Ma’bûd olduğuna ) delâlet eden nice de lilleri gösterdi Bundan sonra da, َ ى ل َ ع ْ م ُ ه َ د َ ه ْ ش أ َ و ْ م ُ ه َ ت � ي � ر ُذ ْ م ِ ه ِ ر ُ و ه ُظ ْ ن ِ م َ م َ د آ ِ نِ َب ْ ن ِ م َ ك �ب َ ر َ ذ َ خ أ ْ ذ ِ إ َ و ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ن أ ج ْ م ُ ك ِّب َ ر ِ ب ُ ت ْ س َل أ ط َ ى ل َب ا ُ و ل َا ق ج َ ا ن ْ د ِ ه َ ش ج َ م ْ و َ ي ا ُ و ل ُ و ق َت ْ ن أ َ ين ِ ل ِ ف َا غ ا َ ذ َ ه ْ ن َ ع � ا ن ُ ك � ا نِ إ ِ ة َ م َي ِ ق ْل ا لا ُ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م َا ن ُء َا بآ َ ك َ ر ْ ش َا َا � نَّ ِ إ ا ُ و ل ُ و ق َت ْ و أ ْ م ِ ه ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ًة �ي ِّ ر ُذ � ا ن ُ ك َ و ج َ ن ُ و لِ ط ْ ب ُ م ْل ا َ ل ً ع َ ف َا بِ ِ َا ن ُ ك ِ ل ْ ه ُ ت َ ف أ 12 - Buhârî,C 3 Cüz’,9 ss 66 Sahîh - i Müslim Tercüme ve Şerhi,C 2 ss 526 Ahmed Davudoğlu İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 14 “Hani Rabb’in Âdem oğullarından, onları n sırtlarında n (sulblerinden) zürriyyetlerini ç ıkarıp kendilsrini kendilerine şâhid tutmuş - Ben sizin Rabb’iniz değil miyim - (demişdi) Onlar da - Evet, (Rabb’imizsin), şâhid olduk - demişlerdi” “ (İşte bu şâhidlendirme) Kıyâmet günü - Bizim bundan haberimiz yokdu - dememeniz içindi” “Yâhud - Daha evvel ancak atalarımız (Allâh’a) şirk koşmuşdu Biz de onların ardından (gelen) bir nesiliz, (biz ancak onlara uyduk) Şimdi o bâtılı kuranların işlediği (günahlar) yüzünden bizi helâk eder misin? - dememeniz içindi” 13 â yet - i kerîme’ lerinde ifâde buyurulan süâl ve cevâbı ve kendimizi kendimize şâhid tutma keyfiyyetini dile getirdi Bunun neticesi olarak da kıyâmete kadar ne kadar insan gelip geçecekse hepsi Âdem aleyhi’s - selâm ’ın sulbinden çıkan zürriyyetler hâlinde yazılıp takdir edildi Bundan sonra da beşerde ten âsül ( birbirinden doğu p üreme ) bir kânun oldu 14 Ezeldeki bu şâhidlendirme neticesinde bütün insanlar, daha ruhlar âleminde iken, Allâhü Teâlâ’nın varlığını, birliğini ve noksan sı fatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğunu kabul ve tasdik edip O’nun Rabb isminin ( eğitim ve öğretiminin ) gereği olan terbiye ve emânetini kabul etmiş, buna şâhid olduğunu teahhüd edip kabullenmiş, Rubûbiyyet’ine ( yegâne Rabb ve ma’bûd olduğuna ) îmân edip ikrâ r etmiş, bu suretle de ezelî bir Ahd ve zimmet altına girmişdir 13 - A’râf, 172 - 173 14 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefs îr,C 4 ss 2329 Elmalılı Mu hammed Hamdi Yazır İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 15 İşte bu mukâvele ve fıtrî misak ( sözleşme ve andlaşma ), beşerin din duygusunun mebdei ( ilki, temeli ), hukû k fikrinin kaynağı, medeniyyet ve toplum anlayışı nın başlangıcı olmuşdur Bunun için Yevm - i mîsâk ’da ( sözleşme, andlaşma gününde ) zuhûr eden ve Ahd - i Mîsâk ’da ( söz vermede, andlaşmada ) bulunan zürriyyetin tamâmı dünyaya gelip bu ahdinde - samîmî olup olmadığı husûsunda imtihân olmadıkça - kıyâmet vukû ’ bulmaz Çünkü Ahd - i mîsâk zamânında samîmî bir şekilde îmân edip mü’min olanlar, bunu kendi rızâ’ ve ihtiyarlar ı ile samîmî ve şuurlu olarak ya pdılar Kendi rızâ’ ve ihtiyarları ile samîmî ve şuurlu bir şekilde îmân etmek istemeyenler de bunu kerhen yapdılar Bunun için ezeldeki ahdinin gereği olan inanç, duygu ve fıtrata göre dünyaya gelen insanlardan hakîkî ve samîmî îmân ehli olanlar, dünyâ hayâtında da (ezeldeki fıtrî îmânını , dünyâ hayâtında da kesbî îmâna çevirip ) bu ezelî îmânını izhâr edi p Rabb’ine yönelerek ve O’na kayıtsız şartsız teslîm olarak bu ilâhî imtihânı kazanmaya muvaffak olurlar Ezelde , kerhen îmân edip sözlerinde samîmî olmayanlar da, dünyâ hayâtında bu ezelî îmânı izhâr edip Rabb’lerine yönelemediklerinden ( ezeldeki fıt rî îmânını , kesbî îmâna çeviremediklerinden ) ve O’na kayıtsız şartsız teslîm olamadıklarından bu ilâhî imtihânı kaybedip kâfir veyâ münafık veyâ müşrik olurlar Bu esâsa binâen bu gerçekleri öğrenip ona göre amel e tmek, dünyâda ve âhiretde mutlu bir yaşam elde etmek için İslâm Dîni’nin ilme verdiği değer i anlamak , o kadar büyük ve o kadar ehemmiyetli bir konudur ki ilk vahyin , İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 16 َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل ا َ ك ِّب َ ر ِ م ْ س ِ ب ْا َ ر ْ ق ِ ا ج ْ ن ِ م َ ن ا َ س ْن ِ لا ْا َ ق َل َ خ َ ك �ب َ ر َ و ْا َ ر ْ ق ِ أ ٍ ق َل َ ع ُ م َ ر ْ ك َلا ْا لا ِ م َل َ ق ْل اِ ب َ م � ل َ ع ي ِ ذ � ل ا لا ْ م َل ْ ع َ ي َْ لَ ا َ م َ ن ا َ س ْن ِ لا ْا َ م � ل َ ع “Yaratan Rabb’inin adı ile oku O, insanı bir kan pıhtısından yaratdı Oku, Rabb’in nihâyetsiz kerem sâhibidir Ki kalemle (yazı yazmayı , ilim öğrenmeyi ) öğreten O ’dur İnsana bilmediğini O öğretdi” 15 e mr - i ilâhî’si ile başlaması ve َ ى غ ْط َي َل َ ن ا َ س ْن ِ لا ْا � ن ِ إ � لا َ ك لا َ ن ْ غ َ ت ْ س ا ُه آ َ ر ْ ن َ أ ط ل ا َ ك ِّب َ ر َ لى ِ إ � ن ِ إ ُ ر َ ى ع ْ ج ط “Sakın (okumamazlık yapma) Çünkü (okumayan, hakk ve hakîkati öğrenmeyen, dilediği gibi bir hayat yaşamak isteyen) insan, (cehâleti sebebi ile) muhakkak azar ve hiç bir şey’e ihtiyâcım yok zann eder (Ey insan, şunu iyi bil ki) şübhesiz dönüşün ancak (nihâyetsiz kerem sâhibi olan ) Rabb’ine dir” 16 u yarısı ile devam etmesi ; son emri n de , ُ ث ِ لله ا َ لى ِ إ ِ ه يِ ف َ ن و ُع َ ج ْ ر ُ ت ًا م ْ و َ ي او ُ ق � ت ا َ و لآ ْ م ُ ه َ و ْ ت َب َ س َ ك ا َ م ٍ س ْ ف َ ن � ل ُ ك � فِ َ و ُ ت � م َ ن و ُ م َل ْظ ُي “Öyle bir günden sakının ki hepiniz o gün Allâh’a döndürüleceksiniz Sonra herkese (hayır ve şerr’den) kazandığı (nın karşılığı) tam olarak verilecek, onlara (en ufak bir) haksızlık edilmeyecekdir” 17 şeklinde ifâde b uyurulması, bunun en açık ve en büyük bir kanıtıdır 15 - Alâk, 1 - 5 16 - Alâk, 6 - 8 17 - Bakara, 281 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 17 Bu bakımdan bu âyet - i kerîme’lerde ifâde buyurulan ilk emir ile , erkek ve kadın herkese , beşikden mezara kadar, cehâletden ve gafletden kurtulmanın yollarını araması ve bu uğurda çalışması kendisine farz kılınmış; son emir i le de ileride karşılaşacağı hesâbın âkıbetini düşünmesi ve Allâh’ın azâbından korkması, kesin bir ifâde ile hatırlatılmışdır ki, ا ا ُ و ب ُل ْط ُا ْ د ْ ح َل ْل ا َ لى ِ إ ِ د ْ ه َ م ْل ا َ ن ِ م َ م ْ ل ِ ع ْل “ Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” hadîs - i şerîf’i, bunun en k esin bir ifâdesidir Eğitim ve öğretimin ( ta’lîm ve terbiyenin ) en güzel bir örneğini teşkil eden bu ilâhî hitâb şekli, Allâhü Teâlâ’nın “Rabb” ism - i şerîfinin bir muktezâsıdır ki Rabb , “Esmâü’l - Husnâ: En güzel isimler ” sâhibi olan Allâhü Teâlâ’nın isimlerinden birisi olup her şey’i gereği gibi terbiye edip kemâle îsâl edici ( ulaştırıcı ) ma’nâsınadır Eğer, Allâhü Teâlâ’nın, mahlûkâta ( yaratılmışlara ) karşı “Rabb” ism - i şerîfinin muktezâsı olan bu eğitim ve öğretim “ta’lîm ve terbiye” olmasaydı, bütün mahlûkât ve mükevvenâtın, bi’l - hâssa insanlığın, kendisini her türlü zarar ve noksanlıklardan kurtarıp kemâle ulaştırması ve istenilen gâyeye vâsıl olması, hiç şübhesiz mümkün olmazdı İnsanlığın en büyük ihtiyâcı olan bu inâyet - i ilâhiyyeyi ( A llâhü Teâlâ’nın bu lûtuf ve ihsânını ), mahlûkâtın en güzeli, en şerefl isi ve en üstünü olmak isteyen her insanın, iyi düşünmesi ve ona göre değerlendirmesi, ancak kendi menfeatı îcâbıdır Bunun için âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf’ler de şöyle buyurulmuşdur: İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 18 ُ و ع َا َ ين ِ ل ِ ه ا َْ لْ ا َ ن ِ م َ ن و ُ ك َا ْ ن َا ِ لله اِ ب ُذ “Câhillerden olmakdan Allâh’a sığınırım” 18 ُ ا ْ ط ُ ل ُ و ب ا ا ْ ل ِ ع ْ ل َ م ِ م َ ن ْ ل ا َ م ْ ه ِ د ِ إ َ لى ْ ل ا َ ل ْ ح ْ د “ Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz ” ُ ا ْ ط ُ ل ُ و ب ْ ل ا ا ِ ع ْ ل َ م َ و َ ل ْ و ِ ف ِّ ص لا َ ين “ İlim Çin’de de olsa (gidip) alınız ” ُ ا ْ ط ُ ل ُ و ب ْ ل ا ا ِ ع ْ ل َ م َ و َ ل ْ و َ ا ك َ ن ِ ف ِّ ص لا َ ين “ İli m Çin'de de olsa, (gidip) alınız!” َ ا ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا ُة � ل ا َ ض ُ م ْ ل ِ ع ْل ُه َ ذ َ خ َا ُه َ د َ ج َ و ُ ث ْ ي َ ح “İlim Mü’minin yitiğidir , nerede bulursa orada alır ” َ ا ْ ل َ ك ِ ل َ م ُ ة ْ ل ا ِ ح ْ ك َ م ِ ة َ ض � ل ا ُ ة ْ ل ا ُ م ْ ؤ ِ م ِ ن َ ح ْ ي ُ ث َ و َ ج َ د َ ه َ ف ا ُ ه َ و َ ح أ � ق ِ ب َ ه ا “Hıkmet kelimesi, mü’minin yitiğidir, nerede bulursa onu alır Çünkü o , onun hakkıdır” 19 ِ ء َا يِ ب ْن ْ ل ا ُة َث َ ر َ و َء ا َ م َل ُع ْل ا � ن ِ إ “Şübhesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir” 20 ا و ُن َ م آ َ ن يِ ذ � ل ا ُه � ل لا ِ ع َف ْ ر َ ي ْ ن ِ م َ ن يِ ذ � ل ا َ و ْ م ُ ك ٍ ت ا َ ج َ ر َ د َ م ْ ل ِ ع ْل ا او ُت و ُ أ ط ا َ ِ بِ ُه � ل لا َ و ٌ يْ ِ ب َ خ َ ن و ُل َ م ْ ع َ ت “Allâh, içinizden îmân etmiş olanlarla kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini artırır Allâh, ne yaparsanız hakkıyle haberdardır” 21 18 - Bakara, 67 19 - Tâc,C 1 ss 64 20 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilmi,ss 27 tac,c 1 ss 63 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 19 “Âlimin âbid üzerine üstünlüğü, ayın o ndördüncü gecesinde, diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir” 22 “İlim, İslâm’ın hayâtı, dînin direğidir Kim bir ilim öğrenirse Allâh onun ecrini kıyâmet gününe kadar nemâ landırır Kim bir ilim öğrenir de onunla amel ve hareket ederse Allâh onun bilmediklerini de öğretmeyi üstüne alır” 23 “İlim öğrenin İlim için ağır başlı olmak gerektiğini de öğrenin Kendisinden ilim aldıklarınıza karşı alçak gönüllü olun” 24 َ ء ا َ ج ْ د َق ْ م ُ ك ْ ن ِ م ُ ر ِ ئ آ َ ص َب َ ر ْ م ُ ك ِّب ج ْ ن َ م َ و ِ ه ِ س ْ ف َ ن ِ ل َف َ ر َ ص ْب َ أ ْ ن َ م َف َ ي ِ م َ ع ا َ ه ْ ي َل َ ع َ ف ط ٍ ظ يِ ف َِ بِ م ُ ك ْ ي َل َ ع ْا َن َ أ ا َ م َ و “Size Rabb’inizden muhakkak basîretler (hakîkatleri görecek kalb gözü, gerçekleri gösteren deliller) gelmişdir (Bunları size All âh’ ın Rasûlü Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem teblîğ etmişdir) Artık kim (onlarla hakkı ) görür (ve îmân eder) se ke ndi lehine, kim (ondan) kör kalırsa o da kendi aleyhinedir; (kendisinin felâ ketine sebebdir) ( Rasûlüm! Onlara de ki) Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim , (benim vazifem tebliğdir) ” 25 Rasûlü’lllâh aleyhi’s - selâm , bu âyet - i kerîme’den sonra Muhammed sûresi’nin 24 cü âyet - i kerimesi olan şu âyet - i kerîme’yi okumuş, bundan sonra da aşağıdaki hadîs - i şerîf’i ifâde buyurmuşdur: 21 - Mücâdile, 11 22 - Ebû Dâvud, Neseî, İbn - i Mâce Kur’ân - i Hakîm ve Meâl - i Kerim,c 3 ss 994 H B Ç 23 - Ebu’ş - şeyh Kur’ân - i Hakîm ve Meâl - i Kerim,C 3 ss 994 Hasan Basri Çantay 24 - Tabarânî Kur’ân - i Hakîm ve Meâl - i Kerim,C 3 ss 994 Hasan Basri Çantay 25 - En’âm, 104 Basîret: Kalb gözü, seziş, anlayış, gerçekleri gösteren deliller, İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 20 ُ لله ا ُ م ُ ه َ ن َ ع َل َ ن يِ ذ � ل ا َ ك ِ ئ َل ُ و ا َ ن و ُ ر � ب َ د َت َ ي لآ َف َ أ ْ م ُ ه َ ر َا ص ْب َا َ ى م ْ ع َا َ و ْ م ُ ه � م َ ص َا َف َا م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ْ م ِ ه ِ ر َا ب ْ د َا َ ى ل َ ع او � د َت ْ ر ا َ ن يِ ذ � ل ا � ن ِ إ َا ُ لَ َا ف ْق َا ٍ ب ُ و ل ُق َ ى ل َ ع ْ م َا َ ن آ ْ ر ُ ق ْل ا َ ى د ُْ لَ ا ُ م َُ لَ َ� ين َ ب َ ت لا ْ م َُ لَ َ ل � و َ س ُ ن َا ط ْ ي � ش لا ط ْ م َُ لَ َ ى ل ْ م َا َ و “İşte bun lar, Allâh’ın kendilerini lânetlediği, bu yüzden kendilerini sağır ve gözlerini kör kıldığı kimselerdir” “ Onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli m i? ” “Şübhesiz ki kendilerine doğru yol belli oldukdan sonra, ona arka dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermişdir” 26 َ ل َ أ ْ م و � ل َ و َ ت َ ن يِ ذ � ل ا َ لى ِ إ َ ر َ ت ا ً م ْ و َ ق ا َ ل َ ع ُه � ل لا َ ب ِ ض َ غ م ِ ه ْ ي ط َ م ِ م م ُ ه ا ْ ن َ لا َ و ْ م ُ ك ْ م ُ ه ْ ن ِ م لا ِ ب ِ ذ َ ك ْل ا ى َل َ ع َ ن و ُ ف ِ ل َْ يَ َ و َ ن و ُ م َل ْ ع َ ي ْ م ُ ه َ و ا ًب ا َ ذ َ ع ْ م َُ لَ ُه � ل لا � د َ ع َ أ ا ً د يِ د َ ش ط َ ء ا َ س ْ م ُ ه � ن ِ إ ا و ُن ا َ ك ا َ م َ ن و ُل َ م ْ ع َ ي ن َ ع او � د َ ص َف ًة � ن ُ ج ْ م ُ ه َ ن ا َ ْ يم َ أ او ُ ذ َ� تَّ ا ْ م ُ ه َل َ ف ِ ه � ل لا ِ ل يِ ب َ س ٌ ب ا َ ذ َ ع ٌ ين ِ ه � م ْ م َ أ ْ م ُ ه ْ ن َ ع َِ نِ ْ غ ُ ت ن َل ِ م م ُ ه ُ د َ لا ْ و َ أ َ لا َ و ْ م ُُ لَ ا َ و َ ن ِ ه � ل لا ا ًئ ْ ي َ ش ط ِ ر ا� ن لا ُ ب ا َ ح ْ ص َ أ َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ج َ ن و ُ د ِ ل ا َ خ ا َ ه يِ ف ْ م ُ ه “Allâh’ın kendilerine gazâb etdiği bir kavmi (Yahâdî’leri) dost edinenleri görmedin mi? Bunlar sizden (mü’minler’den) de değildir, onlardan (Yah û dî’lerden) de değildir Bunlar, kendileri de bilib dururlarken, yalan yere (biz mü’miniz diye) yemîn ederler” “Allâh onlar için çetin bir azâb hazırladı Şübhesiz, onların yapmakda oldukları işler ne kötüdür!” 26 - Muhammed, 23 - 24 - 25 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 21 “ Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allâh yolundan çevirdiler İşte onların hakkı, horlatıcı bir azâbdır” “Onları ne malları, ne evlâtları hiçbir şekilde Allâh (ın azâbın) dan, kâbil değil, kurtaramaz Onlar ateş yârân ıdırlar Onlar orada ebedî kalıcıdırlar ” 27 “Her kulun muhakkak ki yüzünde , dünyâ işini görecek iki gözü, kalbinde de âhiret işini görecek iki gözü vardır Allâh bir kula hayır dileyince kalbindeki o iki gözünü açar da onlarla ğaybde (görmediği âlemle rde) va’d etdiği şey’leri gösterir Binâen - aleyh o kul maddî gözüyle görmeden ğaybe inanır Yok, ona bunun aksini murâd buyurdu mu o kulunu olduğu hal üzere bırakıverir” 28 Bunun için kalb gözü açık müttakî’ ler ve muhlas kullar , görmediği âlemlerdeki her şey’e, gözü ile görmüş gibi inanır lar ki şu âyet - i kerîme bunun en açık delillerinden biridir: َ ن و ُن ِ ق و ُي ْ م ُ ه ِ ة َ ر ِ خ لآاِ ب َ و ط “ (O takvâ sâhibleri , gerçekleri gören kalb gözleri ile ) âhirete de şübhesiz bir inan beslerler , (âhiret hayâtının tüm gerçeklerini kalb gözleri ile görmüş gibi inanırlar) ” 29 Bunun için İbn - i Abbâs radıye’llâhü anhümâ , ( : Rabb’im benim ılmimi artır ) 30 âyet - i kerîme’sinden 27 - Müc âdile, 14 - 15 - 16 - 17 28 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 1 ss 200 Hasan Basri Çantay (Deylemî: Muâz ibn - i Cebel radıye’llâhü anh ’den) 29 - Bakara, 4 30 - Tâ - Hâ,114 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 22 ilhâm alarak ( ًا م ْ ل ِ ع ِ نِ ْ د ِ ز � م ُ ه � ل ل َا ً ا ني ِ ق َي َ و ًا نا َ م ي ِ ا َ و : Yâ Rabb, benim ılmimi, îmânımı, kesin inanımı artır ) diye duâ etmişdir 31 Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve ellem de , bir keresinde İbn - i Abbâs radıye’llâhü anh ’ı bağrı na basarak ona şöyle duâ etmişdir : َ ة َ م ْ ك ِ ْ لْ ا ُه ْ م ِّ ل َ ع � م ُ ه � ل ل َا ) َ ب َا تِ ك ْل ا ُه ْ م ِّ ل َ ع � م ُ ه � ل ل َا ( “Allâh’ım buna hıkmet öğret! ( Allâh’ım buna Kitâb (Kur’ân) öğret! ) ” 32 Yine bir gün Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm , Ashâb - ı Kirâm’ı ile konuşurken, Kıyâmet alâmetlerinden birisi olan ilmin ref’ olunması konusunda da şöyle buyur muşdur: ُ ر ْ م َ خ ْل ا َ ب ِ ر ْ ش َي َ و ُ ل ْ ه َ ج ْل ا َ ت ُب ْث َ ي َ و َ م ْ ل ِ ع ْل ا ُ ع َف ْ ر ُ ي ْ ن َ أ ِ ة َ ع ا � س لا ِ ط َا ر ْ ش َ أ ْ ن ِ م � ن ِ إ َا ن ِّ ز لا َ ر َ ه ْظ َي َ و “İlmin ref’ olunması, cehlin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması Kıyâmet alâmetlerindendir” 33 َ ر ُ ث ْ ك َت َ و َا ن ِّ ز لا َ ر ُ ه ْظ َي َ و ُ ل ْ ه َ ج ْل ا َ ر َ ه ْظ َي َ و ُ م ْ ل ِ ع ْل ا � ل ِ ق َي ْ ن َ أ ِ ة َ ع ا � س لا ِ ط ا َ ر ْ ش َ أ ْ ن ِ م ك َي � ت َ ح ُ ل ا َ ج ِّ ر لا � ل ِ ق َي َ و ُء ا َ س ِّن لا ُ د ِ ح َا و ْل ا ُ م ِّي َ ق ْل ا ً ة َ أ َ ر ْ م ا َ ين ِ س ْ م َ خ َ ل َ ن ُ و “ Kıyâmet alâmetlerinden olmak üzere ilim azalacaktır, cehil yayılacaktır, zinâ şâyi’ olacaktır Kadınlar (rın mikdârı) kesret, erkekler (inki) kıllet bulacaktır Bir derecede ki, elli kadının yalnız bir bakanı olacaktır” 34 31 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 2 ss 544 Hasan Basri Çantay (Hâzin,Medârik) 32 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilm,ss 29 Tecrîd,C 1 ss 79 (67 n h ş ) Ahmed Naim ve C 9 ss 399 (1515 n h ş) Kamil Miras 33 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilmi,ss 30 Tecrîd,C 1 ss81 34 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilmi,ss 30 Tecrîd,C 1 ss 82 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 23 Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , kıyâmetin ne zaman kopacağını soran bir Bedevî’ye de , ِ إ َ ا ذ ُ ض ِّ ي َ ع ِ ت َ ْ ل ا َ ا م َ ن ُ ة َ ا ف ْ ن َ ت ِ ظ ِ ر � س لا َ ع ا َ ة “Emânet zâyi edildiği zaman kıyâmeti bekle” b uyurdu Bedevî de, َ ا ه ُت َ ع ا َ ض ِ إ َ ف ْ ي َ ك “Emânet nasıl zâyi olacak?” diye sorunca da , َة َ ع ا � س لا ِ ر ِ ظ َت ْ ن َا ف ِ ه ِ ل ْ ه َ أ ِ ْ يْ َ غ َ لى ِ إ ُ ر ْ م َ ْ ل ا َ د ِّ س ُ و َا ذ ِ إ َ ل َا ق “Emânet, ehli olmayan kimseye verildiği zaman kıyâmeti bekle” 35 b uyurdu ki şu âyet - i kerîme’ ler de bu konuların ehemmiyyetini ap - açık ifâde buyurmaktadır: َ و ُ ه َ و َ ن َا ك َ و ٍ م ا �ي َا ِ ة �ت ِ س ِ ف َ ض ْ ر َلا ْا َ و ِ ت َا و َ م � س لا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل ا َ ى ل َ ع ُه ُ ش ْ ر َ ع ً لا َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل ِ ء َا م ْل ا ط “Hanginizin ameli ( hal ve hareketi) daha güzel olduğu (husûsunda) sizi imtihana çekmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur (Bundan evvel ise) Arş’ı, su üstünde idi” 36 ًلا َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ه � ي َ أ ْ م ُ ه َ و ُل ْ ب َن ِ ل َا َ لَ ًة َن يِ ز ِ ض ْ ر لآ ْا َ ى ل َ ع ا َ م َا ن ْ ل َ ع َ ج � ا نِ إ 35 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilmi,ss 23 36 - Hûd, 7 Bu âyet - i kerîme’de ifâde buyurulan gün ifâdesi, şu âyet - i kerîme’ye göre bin yıl gibidir ا ً م ْ و َ ي � ن ِ إ َ و ْ ن ِ ع ِ م ٍ ة َن َ س ِ ف ْل َ أ َ ك َ ك ِّب َ ر َ د � م َ ن و � د ُ ع َ ت ا “Şübhe yok ki, Rabb’inin ındinde bir gün sizin sayacaklarınızdan bin yıl gibidir” Hacc,47 Secde, 5 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 24 "Biz yer yüzünde ne varsa ona bir zînet verdik ki insanları, hangisi daha güzel amel yapacak diye , imtihân edelim" 37 ًلا َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل َ ة َ و ي َْ لْ ا َ و َ ت ْ و َ م ْل ا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل َا ط ُ ز يِ ز َ ع ْل ا َ و ُ ه َ و ُ ر ُ و ف َغ ْل ا لا “O, (halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin daha güzel amel (ve hareket) de bulunacağını imtihân etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır O, Azîz’dir, (kendisine isyân edenlerden intikam almakda Gâlib - i mutlak’dır) Ğafûr’dur, (Kend isine tevbe ile yönelip emir ve nehiy’lerine teslîm olanlar hakkında da bağışlayıcıdır) ” 38 َ ن يِ ر ِ ب ا � ص لا َ و ْ م ُ ك ْ ن ِ م َ ن َي ِ د ِ ه َا ج ُ م ْل ا َ م َل ْ ع َ ن � ت َ ح ْ م ُ ك � ن َ و ُل ْ ب َن َل َ و لا ْ م ُ ه َ ر َا ب ْ خ َا ا َ و ُل ْ ب َ ن َ و "And olsun, sizi imtihan edeceğiz Tâki içinizden mücâhidleri ve sabr - u sebât edenleri belirtelim Haberlerinizi açıklıyalım" 39 ِ ت ْ و َ م ْل ا ُة َ ق ِ ئ َا ذ ٍ س ْ ف َ ن � ل ُ ك ط ً ة َن ْ ت ِ ف ِ ْ يْ َْ لْ ا َ و ِّ ر � ش لاِ ب ْ م ُ ك ُ و ل ْ ب َ ن َ و ط َ ن ُ و ع َ ج ْ ر ُ ت َا ن ْ ي َل ِ إ َ و “Her can ölümü tadıcıdır Sizi bir imtihân olarak hayr ile de, ş err ile de deniyoruz (nihâyet yine) ancak bize döndürüleceksiniz” 40 َ ن ْ ل َ ع َ ج َ و ً ة َن ْ ت ِ ف ٍ ض ْ ع َ ب ِ ل ْ م ُ ك َ ض ْ ع َ ب ا ط ُ ِ ب ْ ص َت َا َ ن و ج ا ً يْ ص َب َ ك �ب َ ر َ ن ا َ ك َ و ع “Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınız için ibtilâ (ve imtihân konusu) yapdık ki sabr edecek misiniz (diye) Rabb’in (her şey’i) hakkıyle görendir ” 41 37 - Kehf, 7 38 - Mülk, 2 39 - Muhammed, 31 40 - Enbiyâ’, 35 41 - Fürkân, 20 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 25 َ ن يِ ذ � ل ا َ ك ِ ئ َ ل و ُ أ ا ُ و َ ر َ ت ْ ش ا ِ ة َ ر ِ ف ْ غ َ م ْل اِ ب َ ب ا َ ذ َ ع ْل ا َ و ى َ د ُْ لَ اِ ب َة َل َلا � ض لا ج ا َ م َف ْ م ُ ه َ ر َ ب ْ ص َ أ ِ ر ا� ن لا ى َل َ ع “Onlar doğru yolu bırakıp sapıklığı, mağfirete bedel azâbı satın alan kimselerdir Onlar ateşe karşı ne kadar sabırlıdırlar (dayanıklıdırlar) ” 42    İlmin v e âlimin fazileti İlmin ve âlimin faziletinin önemi, âyet - i kerîme’lerde ve hadîs - i şerîf’lerde, şöyle buyurulmuşdur: َ م َل ُع ْل ا ِ ه ِ د ا َب ِ ع ْ ن ِ م َ ه � ل لا ى َ ش َْ يَ ا َ � نَّ ِ إ اؤط ٌ ر و ُ ف َ غ ٌ ز يِ ز َ ع َ ه � ل لا � ن ِ إ “Allâh’dan, kulları içinde, ancak âlimler korkar Şübhe yok ki Allâh Azîd’dir ( mutlak g âlibdir ) , Ğafûr’dur ( çok yarlığ ayıcıdır ) ” 43 َ ن يِ ذ � ل ا َ و َ ن و ُ م َل ْ ع َ ي َ ن يِ ذ � ل ا ي ِ و َت ْ س َي ْ ل َ ه ْ ل ُق َ ن و ُ م َل ْ ع َ ي َ لا ط او ُل ْ و ُ أ ُ ر � ك َ ذ َت َ ي ا َ � نَّ ِ إ ِ ب ا َب ْل َ ْ ل ا ع “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sâhibleridir ki (bunları) hakkıyle düşünür” 44 ْ ن َ أ ْ و َل ا َ ذ َ ه ا َن ْل َ ز َ ل ٍ ل َب َ ج ى َل َ ع َ ن آ ْ ر ُ ق ْل ا ا ً ع ِ ش ا َ خ ُه َت ْ ي َ أ َ ر ُ م ِ م ا ً ع ِّ د َ ص َت ْ ن ِ ة َي ْ ش َ خ ِ ه � ل لا ط َ ن و ُ ر � ك َ ف َ ت َ ي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ س ا� ن لِ ل ا َ ه ُ ب ِ ر ْ ض َن ُ ل ا َث ْ م َ ْ ل ا َ ك ْ ل ِ ت َ و “Eğer biz bu Kur’ân’ı bir dağ başına indirseydik muhakkak ki onu Allâh korkusundan baş eğmiş, parça 42 - Bakara, 175 43 - Fâtır, 28 44 - Zümer, 9 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 26 parça olmuş görürdün Biz bu misâlleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz” 45 َ ك ْ ل ِ ت َ و ِ س ا� ن لِ ل ا َ ه ُ ب ِ ر ْ ض َن ُ ل ا َث ْ م َ ْ ل ا ط َ ن و ُ م ِ ل ا َ ع ْل ا � لا ِ إ ا َ ه ُل ِ ق ْ ع َ ي ا َ م َ و “İşte misâller! Biz onları insanlar için îrâd ediyoruz Âlim olanlardan başkası onları anlamaz” 46 ْ ذ ِ إ َ و ل ا َ ذ َ خ َ أ ا و ُت و ُ أ َ ن يِ ذ � ل ا َ قُ ا َث ي ِ م ُه ّل ِ س ا� ن لِ ل ُه � ن ُ ن ِّ ي َ ب ُت َل َ ب ا َت ِ ك ْل ا ُ ه َن و ُ م ُت ْ ك َت َلا َ و ز ً ا ن َ َ ثَ ِ ه ِ ب ْا ْ و َ ر َ ت ْ ش ا َ و ْ م ِ ه ِ ر و ُ ه ُظ ء ا َ ر َ و ُه و ُ ذ َب َن َ ف ً لا يِ ل َق ط َ ن و ُ ر َ ت ْ ش َي ا َ م َ س ْ ئ ِ ب َف “Allâh, bir zaman kendilerine Kitâb verilenlerden - Onu mu t laka insanlara açıklayıp anlatacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz - diye te’mînât almışdı Onlar ise o sözü sırtlarının arkasına atdılar Onu az bir dünyalığa değiştiler Yaptıkları alış - veriş ne kadar kötü” 47 ا و ُ ر َ ف َ ك َ ن يِ ذ � ل ا َ ر َ ي َْ لَ َ و َ أ ا َُ هُ ا َن ْ ق َ ت َ ف َ ف ا ً ق ْ ت َ ر ا َت َ ن ا َ ك َ ض ْ ر َ ْ ل ا َ و ِ ت ا َ و ا َ م � س لا � ن َ أ ط ا َن ْ ل َ ع َ ج َ و ِ ء ا َ م ْل ا َ ن ِ م ي َ ح ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك ط َ ن و ُن ِ م ْ ؤ ُ ي َ لا َف َ أ “Göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları birbirinden yarıp ayırdığımızı, her diri şey’i (her canlı şey’i) de sudan yaratdığımızı o küf (ve inkâr) edenler görmedi mi? Onlar, hâlâ inanmayacaklar mı?” 48 ْ ن ِ م َ و ِ ْ ين َ ج ْ و َ ز ا َن ْ ق َل َ خ ٍ ء ْ ي َ ش ِّ ل ُ ك َ ن و ُ ر � ك َ ذ َت ْ م ُ ك � ل َ ع َل “Biz, her şey’den ( her cinsden, erkekle dişi, yerle gök, güneşle ay, ova ile dağ, denizle kara, yazla kış, hayât ile ölüm, tatlı ile ekşi, aydınlıkla karanlık gibi) iki çift yaratdık ki 45 - Haşr, 21 46 - Ankebût, 43 47 - Âl - i İmrân, 187 48 - Enbiyâ’, 30 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 27 ince den inceye düşünüp (bu zıtları bir araya getiren Yüce Rabb’ine kulluk edesiniz) diye” 49 ِ ء ا َ م ْل ا َ ن ِ م َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل ا َ و ُ ه َ و ُ ه َل َ ع َ ج َف ا ً ر َ ش َب ا ً ر ْ ه ِ ص َ و ا ًب َ س َن ط ا ً ر يِ د َق َ ك �ب َ ر َ ن ا َ ك َ و “Sudan bir beşer yaratıp da onu soy sop yapan (neseb ve sihriyyet yapan) O’dur Rabb’in (her şey’e) kemâliyle kâdirdir” 50 Hadîs - i şerîf’lerde de şöyle buyurulmuşdur: “Âlimler, yer yüzünün kandilleri, peygamberlerin vekilleri, benim ve öbür peygamberlerin de ilim mirasçılarıdır” 51 َ ف ْ ض ُ ل ْ ل ا َ ا ع ِ ل ِ م َ ع َ ى ل ْ ل ا َ ا ع ِ ب ِ د َ ك َ ف ْ ض ِ ل َ ع ي َ ى ل َ أ ْ د َ ا ن ُ ك ْ م ِ إ � ن َ لله ا َ و َ م َ لا ِ ئ َ ك َ ت ُ ه َ و َ أ ْ ه َ ل � س لا َ م َ ا و ِ ت َ و ْ ل ا ْ ر ِ ض َ ح � ت � ن لا ْ م َ ل َ ة ِ ف ُ ج َ ى ل َ ع َ ن ُ و ل َ ص ُي َل َ ت و ُ ح ْل ا � ت َ ح َ و َا ه ِ ر ْ ح َ ر ْ ي َ خ ْل ا ِ س ا� ن لا ِ م ِّ ل َ ع ُ م “ Â limin âbide üstünlüğü benim, sizin en aşağı mertebede olanınıza üstünlüğüm gibidir Şübhesiz Allâh, Allâh’ın melekleri, göklerde ve yerde ne varsa hepsi, hattâ yuvasındaki karı n calar, hattâ balıklar, insanlara hay ı r öğreten kimsenin mağfiretini isterler” 52 ٍ د ِ ب ا َ ع ِ ف ْل َ أ ْ ن ِ م ِ ن ا َط ْ ي � ش لا َ ى ل َ ع � د َ ش َ أ ٌه يِ ق َف “Fakî h olan bir kimse, şeytanın hilelerine karşı bin âbidden daha şiddetlidir” 53 49 - Zâriyât, 49 50 - Fürkân, 54 51 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 2 ss 743 Hazreti Ali radıye’llâhü anh H B Ç 52 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 2 ss 743 Tirmizî, Taberânî Hasan Basri Çantay Tac C 1 ss 64 53 - Tâc,C 1 ss 64 Fakîh : amelî konuları, amelî hükümleri, şer’î delilleri ile bilip anlayan din âlimi Çoğul u Fukahâ’ dır İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 28 ُء ا َ د َ ه � ش لا � م ُ ث ُء َا م َل ُع ْل ا � م ُ ث ُء َا يِ ب ْن َ ْ ل ا ٌ ث َلا َث ِ ة َ م َا ي ِ ق ْل ا َ م ْ و َ ي ُ ع َ ف ْ ش َي “Kıyâmet günü’nde (Allâhü Teâlâ’nın izni ile) önce peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehîdler şefâat eder” 54 َ ج َ ر َ ح َلا َ و َ ل يِ ئ ا َ ر ْ س ِ إ ي ِ ن َب ْ ن َ ع ا ُ و ثِّ د َ ح َ و ًة َي آ ْ و َل َ و ِّ نِ َ ع ا ُ و غِّ ل َ ب “Benim tarafımdan (teblîğ edilen Kur’ân’dan) bir âye t bile olsa (insanlara) teblîğ ediniz İsrâîl Oğulları (nın ibretli kıssaları) ndan da haber verebilirsiniz Bunda bir sakınca yoktur” 55 ِ ه ِ ل ِ ع َا ف ِ ر ْ ج َ أ َ ل ْث ِ م ُه َل َ ف ٍ ْ يْ َ خ َ ى ل َ ع � ل َ د ْ ن َ م “ Hayra delâlet eden bir kimse ye, o hayri yapanın ecri gibi sevap vardır” 56 ٍ م ْ ل ِ ع ْ و َ أ ٍ ة َي ِ ر ا َ ج ٍ ة َق َ د َ ص ٍ ث َلا َث ْ ن ِ م � لا ِ إ ُه ُل َ م َ ع َ ع َط َ ق ْ ن ا َ م َ د آ ُ ن ْب ا َ ت ا َ م َا ذ ِ إ ُه َل و ُع ْ د َي ٍ ح ِ ل ا َ ص ٍ د َل َ و ْ و َ أ ِ ه ِ ب ُ ع َ ف َ ت ْ ن ُ ي “Âdem oğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer Şu üç şey’, bundan müste snadır: Sadaka - i câriye, istifâde edilen ilim, kendisine duâ eden hayırlı evlat” 57 إ َ ع َ م ْ م ُ ه ْ ن ِ م ُه ُع ِ ز َت ْ ن َ ي ْ ن ِ ك َل َ و ًا ع َا ز ِ ت ْن ا ُه ُ و ُ هُ َا ط ْ ع َ أ ْ ن َ أ َ د ْ ع َ ب َ م ْ ل ِ ع ْل ا ُع ِ ز ْ ن َ ي لآ َلله ا � ن ٌ ل � ا ه ُ ج ٌ س َا ن َ ى ق ْ ب َي َ ف ْ م ِ ه ِ م ْ ل ِ ع ِ ب ِ ء َا م َل ُع ْل ا ِ ض ْ ب َ ق ْ م ِ ه ِ ي ْ أ َ ر ِ ب َ ن ُ و ت ْ ف ُ ي َ ف َ ن ْ و َ ت ْ ف َ ت ْ س ُي َ ن � و لِ ض َي َ و َ ن � و لِ ض ُي َ ف "Allâhü Teâlâ, ilmi size ihsan buyurduktan sonra (hâfızanızdan) zorla söküp almaz Lâkin toplumun ilim adamlarını bilgileri ile birlikde o toplum içinden alır Artık 54 - Tac C 1 ss 65 Eş - şeyh Mansûr Ali Nâsıf 55 - Tac,C 1 ss 66 56 - Tac,C 1 ss 69 57 - Tac C 1 ss 75 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 29 kara câhil bir züm re kalır O sırada halk bunlardan dîni ihtiyaçlarını soracaklar, onlar da (şahsî) re'y ve arzûları ile cevab vererek hem halkı idlâl edecekler (yanlış yollara sevk edecekler), hem de kendileri dalâlette kalacaklar" 58 Bu hadî - i şerîf'in açıklamasında, Kâmil Miras merhûm şöyle diyor: "Öyle sanıyorum ki, İslâmî ilimlerin, bunları bilenlerin âhirete gitmeleri ile zevâle uğrayacağı ve bunların yerlerini câhil bir zümre alarak hem kendileri, hem de halkı idlâl edecekleri, terceme ettiğimiz hadîsde bildirilen dalâlet zamânı hulûl etmişdir Bu gün gazete sütunlarına geçen dînî mevzûlara dâir yazılar tam bir anarşi hâlindedir" Acebâ merhûm Kâmil Miras, bu gün hayatta olsa - bizim içinde bulunduğumuz şu zamanda - , bu konu hakkında ne der? Merhûm ve mağfur büyük âlim Ahmed Davudoğlu da , “Dîni Tâmir Davâsında DİN TAHRİPÇİLERi” is i mli kitabının önsözünde bu konuya işâretle şöyle diyor ki, bu gün üzerinde ibretle durulması en önemli bir konudur “Reformcuların (yenilikçilerin) serâpâ hatâlı bir yol tuttuklarını İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde öğretim üyesi bulunduğum yıllar boyunca talebelerime anlatmağa çalıştım Maatteessüf öyle görülüyor ki muvaffak olamamışım Çünkü bugün talebelerimden ba’zılarının hâlâ bu müflis nazariye peşi nde olduklarını üzülerek işitiyor ve görüyorum” Kur’ân’ın ve İslâm Dîni ’ nin hükümlerini, insanların mutluluğu için kifâyetsiz görerek veyâ beğenmiyerek bunun yerine daha geniş bir özgürlük hevesi ile Müslümân’lara 58 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 12 ss 406 (2174 nolu h ş ) Kâmil Miras Tac C 1 ss 72 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 3 0 kabul ettirilmek istenilen Avrupa kânunlarına, Demokrasî inançlarına, Demokrasî Kültürüne ve sınırsız bir hoş görü felsefesine İslâmî bir kılıf giydirerek - İslâm Dîni’ne bir zararı yokmuş gibi gösterip, Demokrasî, Demokrasî Kültürü, Özgürlük, Lâiklik gibi beşerî sistemlerin ve sınırsız bir Hoş görü felsefesinin - , daha iyi olacağını düşünerek mutluluk telkinleri yapmaktan bir an dahî geri durma yan İslâm ve Müslüman düşmanlarının işlerini kolaylaştıran akıl ve îmân fukar âları da, şirk, küfür, nifak ve tefrika yollarını tercih ederek şöyle derler: “ Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız, birlik ve berâberlik içinde har eket edip bu memleketde şerîat i’ lân ederler Bunu önlemek için din adamlarını me’mûr yapıp istediğniz gibi yöneteceksiniz Müslümân’ları d a muhtelif isim ve guruplar altında bölüp birlik ve berâberlik içinde hareket etmelerini önleyeceksiniz” Bunların hepsi, İslâm Dînî ’ni bozup yerine Avrupa kânunlarını Müslümân’lara kabul ettirmek için onlara İslâmî bir kılıf giydirerek Müslümanlara kabul ettirmek isteyen ; “ Ortadoğu'ya Demokrasî ve Özgürlük getireceğim ” iddiâsı ile Deccâlvârî mel’un emellerini gerçekleştirmeye çalışan ve bunun karşısında vatanını, mille tini, dînini, îmânını, ırzını ve nâmûsunu korumaya çalışan Mülüman’ları t erörist damgası ile damgalayıp “Teröristler, Ortadoğu'da Demokras î'nin gelişmesini istemiyorlar, ö zgürlüğün ilerlemesini durd urmaya çalışıyorlar” yaygarasını koparan ; Ortadoğu projesi nin temelini teşkil eden Fethullâh Hoca felsefesinin v e ABD çıkarlarının bir gereği olduğu gibi; İslâm Dîni’nin Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarını bozup içinden çıkılmaz bir hâle getirmeye çalışanların , mel’un emellerinin bir neticesidir İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 31 “ Ben de İslâm’a ve Müslüman’lara bu şekilde hizmet ediyorum ” zannına kapılarak b u şekildeki çalışmaları bilerek veyâ bilmeyerek destekliyen yenilikçi ve tefrîkacı Müslüman din adamları, “İslâm Dîni’ni ve Müslüman’ları yer yüzünden kaldıramayız; hiç olmazsa onların dinlerini bozup kendilerini perişan bir hâle getirebiliriz” diyen İslâm ve Müslüman düşmanlarının ikiyüz seneye varan bu oyunlarının farkında olmadıkları gibi, bu konulardaki uyarıları da kâle almazlar Bunun için de , aşağıdaki âyet - i kerîme ve hadîs - işer îf’ ler de belirtildiği gibi, bu günün İslâm topluluklarında ve memleketlerinde huzur ve sükûnu bulmak mümkün değildir ْ م ُ ه ُ ؤ َا ك َ ر ُ ش ْ م ِ ه ِ د َلا ْ و َا َ ل ْ ت َ ق َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْل ا َ ن ِ م ٍ يْ ِ ث َ ك ِ ل َ ن �ي َ ز َ ك ِ ل َ ذ َ ك َ و ْ م ُ ه و ُ د ْ ر ُ ي ِ ل ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ا ُ و س ِ ب ْ ل َ ي ِ ل َ و ْ م ُ ه َ ن ي ِ د َ ل َ و ُ لله ا َء ا َ ش ْ و َ ن و ُ ر َ ت ْ ف َ ي ا َ م َ و ْ م ُ ه ْ ر َ ذ َف ُه ُ و ل َ ع َ ف ا َ م “Böylece onların (hem fikir olan) ortakları, ( ُ ر ْ ك َ م ْ ل َب ِ ر ا َ ه � ن لا َ و ِ ل ْ ي � ل ا : gece gündüz binbir türlü hîle ve desîse ile Allâh’a eş koşturdukları) müşrik’lerden çoğuna, (a) - hem onları helâke düşürmek, (b ) hem de kendilerine karşı dinlerini karma karışık edip bozmak için - , evlâtlarını öldürmeyi (doğru yoldan saptırıp dalâlet’de bırakmayı, dînî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi) süslü (güzel bir şey’ imiş gibi) gösterdi (ler) Allâh dileseydi, bunu yapamazlardı O halde onları, uydurdukları (iftirâları) ile baş başa bırak” 59 59 - En’âm, 137 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 32 Fâsıklar, zâlimler, kâfirler, münâfıklar ve müşrikler istemese de, hukmü kıyâmete kadar devâm edecek olan Kur'ân - ı Kerîm'in bu âyet - i kerîmesinde zikri geçen "Katl: Öldürme" lâfzı, Fıkıh Usûlü ilmindeki lâfız kurallarına göre: 1 - Hakîkat olarak alınırsa, maddî benliği yok etme (öldürme ) ma'nâsı anlaşılır Bu manâya göre, "İns ve cin şeytanları, müşriklerin çoğunu, akıllarını, fikirlerini, duygularını, bir takım kuruntular ile ifsâd etdiler Onlara, fakirlik korkusu ile yetişmiş çocuklarını öldürmeyi, putlara kurban etmeyi, kızlarını diri diri mezara gömmeyi, iskât - ı cenîn etmeyi, bu sûretle de kendi nesillerini kendilerine kırdırmayı, bir iktisâd, bir akıl, bir nâmûs ve bir dîn işi gibi iyi b ir şey' olarak telkîn etdiler ve bunu da ( yukarıdaki ) iki maksad için yaptılar" ma'nâsı anlaşılır (Elmalılı, C 3 ss 2063) (1960 Baskısı) 2 - Mecâz olarak alınırsa, ma'nevî benliği yok etme ( İn s ve cin şeytanları, müşriklerden çoğuna, "Hayır, ( ِ ر ا َ ه � ن لا َ و ِ ل ْ ي � ل ا ُ ر ْ ك َ م ْ ل َب : gece gündüz (işiniz) hilekârlık idi Bize de Allâh’ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emr ediyordunuz)" (Sebe', 33) âyet - i kerîmesinin ifâdesine göre binbi r türlü hîle ve desîse ile; ( ِ ن آ ْ ر ُ ق ْل ا ا َ ذ َ ه ِ ل او ُ ع َ م ْ س َت َ لا َ ن و ُب ِ ل ْ غ َ ت ْ م ُ ك � ل َ ع َل ِ ه يِ ف ا ْ و َغ ْل ا َ و : Sakın hg şu Kur'ân'ı dinlemeyiniz Okundukca gürültü ediniz Belki gâlib gelirsiniz (susturursunuz) " (Fussılet, 26 ) âyet - i kerîme’sinin ve bunlar gibi diğer âyet - i kerîme’lerin ifâdesine göre de, akla hayâle gelmedik baskılar ile, "Beyinlerini yıkayarak hakk yoldan döndürüp kendi çocuklarını, kendi nesillerini helâke götürmeyi, onları Sırat - ı müst ekîm’den, İslâm yolundan uzaklaştırmayı, boş ve faydasız şeyler ile meşkul edip dînî hakîkatleri, göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için iyi bir şey' imiş gibi telkîn etdiler ve bunu da (yukarıdaki) iki şe y' için yaptılar " ma'nâsı anlaşılır ki bu şekilde bir öldürme, maddî varlıklarını öldürmeden daha şedîddir Çünkü birinci şekilde öldürülen evlatların cennetlik olma durumları vardır İkinc i şekilde öldürülen ( dînî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirilip şuursuz bir şekilde körü körüne İslâm düşmanlığı yapan, ins ve cin şeytanlarının istediği bir nesil hâline getirilen ) evlâtların ise, - hakk yola yönelip kendilerini kurtaramazlarsa, diğer bir ifâde ile ezeldeki aslî (fıtrî) îmâ n ’larını kendi hür irâdeleri ile Kesbî îmân ’a çeviremezlerse - ebedî olarak cehennemlik olma durumu vardır İçinde yaşadığımız bu zamanda ise, her iki şekli de , her zaman ve her yerde, muhtelif şekillerde görmek mümkündür Bize düşen görev ise, îmân, İ bâdet, ahlâk ve muâmelât bakımından Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına uygun İslâmî hakîkatleri , yapabildiğimiz kadar teblîğ edip gözler önüne sermekdir İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 33 َ ي ْ ق َ ب ُ ض ُ ج ْ ر َ ه ْل ا ُ ر ُ ث ْ ك َي َ و ُ َ تَ ِ ف ْل ا َ و ُ ل ْ ه َ ج ْل ا ُ ر ُ ه ْظ َي َ و ُ م ْ ل ِ ع ْل ا “İlim, kabzolunacak (kaldırılacak), cehil ve fiten zuhur edecek ve herc (herc - ü merc : katil katil) çoğalacak” 60 “İlmin ref’ olunması, cehlin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması Kıyâmet alâmetlerindendir” 61 ِ س ا� ن لا ُ د َ ع ْ س َا ْ ن ِ م ًا ص ِ ل ا َ خ ُلله ا � لا ِ إ َه َل ِ إ َلا َ ل ا َق ْ ن َ م ِ ة َ م ا َي ِ ق ْل ا َ م ْ و َ ي ى ِ ت َ ع ا َ ف َ ش ِ ب ِ ه ِ س ْ ف َ ن ْ و َ أ ِ ه ِ ب ْ ل َ ق Kıyâmet gününde halk içinde şefâatime en ziyâde mazhar olacak kimse, kalbinden (yâhud içinden) hâlis olarak Lâ ilâhe illâ’llâh diyen (ve gereğin i yerine getiren ) dir” 62 ِ ن يِّ د لا ِ فِ ُه ْ ه ِّ ق َ ف ُ ي ًا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب ُلله ا ِ د ِ ر ُي ْ ن َ م ٌ م ِ ص ا َق ا َن َ أ ا َ م � ن ِ إ َ و � ل َ ج َ و � ز َ ع ُلله ا َ و ْ م ُ ه َ ف َل ا َ خ ْ ن َ م ْ م ُ ه � ر ُ ض َي َلا ِ لله ا ِ ر ْ م َا َ ى ل َ ع ًة َ م ِ ئ ا َق ُة � م ُ ْ لا ا ِ ه ِ ذ َ ه َ ل ا َ ز َ ت ْ ن َل َ و ى ِ ط ْ ع ُ ي ُ ر ْ م َا ى ِ ت ْ أ َي � ت َ ح ِ لله ا “ Allâhü Teâlâ bir kimsenin hayrini dilerse ona din husûsunda (büyük bir) anlayış verir Ben (verici değil) yalnız taksim ediciyim Veren ise Alllâhü azze ve Cell’dir Bu ümmet, Allâh’ın emri (ve kazâsı) vukû’ buluncaya kadar (kıyâmet kopuncaya kadar) ilâhî emirlere sâbit - kadem olup duracak ve kendilerine muhâlefet edenlerden (Ehl - i bid’at, şirk, küfür ve nifâk yollarına sapanlardan) bir zarar gelmeyecektir” 63 َ ف َل ا َ خ ْ ن َ م ْ م ُ ه � ر ُ ض َي لآ ِّ ق َْ لْ ا َ ى ل َ ع َ ن يِ ر ِ ه ا َظ ِ تِ � م ُا ْ ن ِ م ٌة َ ف ِ ئ ا َط ُ ل ا َ ز َ ت لآ ْ م ُ ه 60 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 1 ss 85 (75 nolu h ş ) Ahmed Naim 61 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilmi,ss 30 Tecrîd,C 1 ss81 62 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 1 ss 97 (85 nolu h ş ) Ahmed Naim 63 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 1 ss 77 (64 nolu h ş ) Ahmed Naim İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 34 “ Ümmetimden dâimâ hakk üzere gâlib ve zâhir, muhâliflerinden kendilerine zarar gelmez bir tâife ( bir topluluk, kıyâmete kadar) hiç eksik olmayacaktır” 64 Bu âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf’lerde ifâde buyurulan hakî katleri koruyup muhâfaza etmek için , Ehl - i sünnet ve’l - cemâat yolundan ayrılmadan ve Ehl - i bid’at yollarına sapmadan emr - i bi’l - ma’rûf ve nehy - i ani’l - münkerde bulunarak ilmî hakikatlerin eğitim ve öğretimini ( ta’lîm ve terbiyesini ) her yerde ve her zamanda yapmak lâzımdır Bunun için Buhârî’de, Rebîa ibni Ebî Abdirrahmân’ın şöyle dediği rivâyet edilmişdir: “Kendisinde herhangi bir ilim bulunan kimsenin kendini zâyi’ etmesi (ilmini ketmetmesi) lâyık değildir” Ebû Zerr - i Gıfârî radıya’llâhü anh da , boynunu gösterere k şöyle demişdi r: “( B eni öldürmek için) kılıcı şuraya koysanız, ben de Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem’den işitmiş olduğum bir sözü, siz işinizi bitirinceye kadar i’lân edeceğimi bilsem yine i’lân eder (söylerim)” Ömer ibn - i Abdü’l - azîz radıy a’llâhü anh da, Medîne vâlisi Ebû Bekr ibn - i Hazm’e yazmış olduğu bir mektubunda şöyle demişdir: “R asûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem’in Hadîs’lerine, Sünnet’lerine dâir muttali’ olduğunuz şey’leri yaz Çünkü ben, 64 - Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi, C 1 ss 78 Ahmed Naim Bunun için Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in gösterdiği bu doğru yoldan gidenlere ve O’nun Sünnet’ine yapışanlara “Ehl - i sünnet”, O’nun gösterdiği ve teblîğ buyurduğu ahkâmı, kendi keyf ve arzûlarına göre te’vîl ve tefsîr edip değiştir enlere de “Ehl - i bid’at” denilmişdir İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 35 ilmin münderis olmasından, ulemâ ’ n ın bitip gitmesinden korkuyorum O’nun sözlerinden başkası kabul edilmesin Bir de ulemâ’ya söyleyiniz; ilmi ifş â edip meydana koysunlar, gizlemesinler, herkese söylesinler Belirli yerlere oturarak ders versinler ki bilmeyenlere öğretilmiş olsun Çünkü ilim, gizli bir şey’ hâline getirilmedikçe yok olmaz” 65 او ُ ر � ف َ ن ُ ت َلا َ و او ُ ر ِّ ش َب َ و او ُ ر ِّ س َ ع ُ ت َلا َ و او ُ ر ِّ س َي “Kolaylık yolunu gösterin, g ü çlüğe gitmeyin Müjdeleyin , tenfîr etmeyin” 66 Bir gün Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , huzurunda Ashâb - ı Kirâm’ı olduğu halde Mescidde oturuken karşıdan üç kişi geldi İkisi Nebiyy - i Ekrem sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’e doğru teveccüh etti, birisi de geri dönüp gitti Bu iki kimse Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’ın huzurunda durup selâm verdi Bunlardan birisi halkada bir yer bulup oraya oturdu Diğeri de diğerlerinin arkasında oturdu Üçüncü de arkasını dönüp gitti Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm sözlerini bitirdikden s onra şöyle dedi: َ أ :ِ ة َث َلا �ث لا ِ ر َ ف � ن لا ِ ن َ ع ْ م ُ ك ُِ ب ْ خ َا َلا أ � م َ أ ا َ ح ُ د ُ ه ْ م َ ف َ أ َ و ِ إ ى َ لى ِ لله ا َ ف َ ا و آ ُ ه ُ لله ا َ و َ ا � م ْ لآ ا ا َ خ ُ ر َ ف ْ س ا َ ت ْ ح َ ا ي ُ لله ا ِ م ْ ن ُ ه َ و َ ا � م ْ لآ ا ا َ خ ُ ر َ ف َ ا ْ ع َ ر َ ض َ ف َ ا ْ ع َ ر َ ض ُ لله ا َ ع � ز َ و َ ج � ل َ ع ْ ن ُ ه “İsterseniz bu üç kişinin hâlini size haber v ereyim: İçlerinden biri Allâhü Teâlâ’ya sığındı, Allâh da onu barındırdı Diğeri (sıkıntı vermekden) utandı, Allâh ü Teâlâ da 65 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 1 ss 82 Ahmed Naim 66 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 1 ss 77 (63 n h ş ) Ahmed Naim İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 36 ondan hayâ etdi Öteki ise (bu meclisden) yüz çevirdi, Allâh da ondan yüz çevirdi ” 67 Bu ve buna benzer hadîs - i şerîf’ ler de , İslâm Dîni’nin ilme verdiği değer en açık bir şekilde anlatılmak istenmişdir ki şu âyet - i kerîme ’ler ve hadîs - i şerîf ’ler ve benzerleri de , bunun açık bir er delî lidir: ُ و ل َئ ْ س ا َف ِّ ذ لا َ ل ْ ه َا ا ْ ن ِ إ ِ ر ْ ك َ ن و ُ م َل ْ ع َ ت لآ ْ م ُت ْ ن ُ ك "Eğer bilmiyorsanız zikr erbâbına sorun; (İlim ehline, bilgi sâhibi kimselere sorun, bilgi sâhibi olun, cehâlet içinde kalmayın) " 68 َ ى غ ْط َي َل َ ن ا َ س ْن ِ لا ْا � ن ِ إ � لا َ ك لا َ ن ْ غ َ ت ْ س ا ُه آ َ ر ْ ن َ أ ط ل ا َ ك ِّب َ ر َ لى ِ إ � ن ِ إ ُ ر َ ى ع ْ ج ط “Sakın (okumamazlık yapma) Çünkü (okumayan, hakk ve hakîkati öğrenmeyen, dilediği gibi bir hayat yaşamak isteyen) insan, (cehâleti sebebi ile) muhakkak azar ve hiç bir şey’e ihtiyâcım yok zann eder (Ey insan, şunu iyi bil ki) şübhesiz dönüşün ancak (nihâyetsiz kerem sâhibi olan) Rabb’inedir” 69 ُ لله ا ِ د ِ ر ُي ْ ن َ م ِ ن يِّ د لا ِ فِ ُه ْ ه ِّ ق َ ف ُ ي ًا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب “ Allâhü Teâla, bir kimsenin hayrini dilerse, onu dinde fakih yapar (anlayışlı ve bilinçli kılar)” 70 او ُن َ م آ َ ن يِ ذ � ل َا ْ م ُ ك ْ ن ِ م لا ٍ ت ا َ ج َ ر َ د َ م ْ ل ِ ع ْل ا ا ُ و ت ُ و ا َ ن يِ ذ � ل ا َ و ط ُ لله ا َ و َ ِ بِ ٌ يْ ِ ب َ خ َ ن ُ و ل َ م ْ ع َ ت ا “Allâh, içinizden îmân etmiş olanlarla kendilerine ılim verilmiş bulunanların derecelerini artırır Allâh, ne yaparsanız hakkıyle haberdardır” 71 67 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 1 ss 74 (60 nolu h ş ) Ahmed Naim Tac C 1 ss 62 68 - Nahl, 43 ve Enbiyâ’, 7 69 - Alâk, 6 - 8 70 - Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’ 1 ss 28 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 37 “Âlimin âbid ü zerine üstünlüğü , ayın ondördüncü gecesinde, diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir” “İlim İslâm’ın hayâtı, dînin direğidir Kim bir ilim öğretirse Allâh onun ecrini kıyâmet gününe kadar nemâ landırır Kim bir ilim öğrenir de onunla amel ederse, Allâh onun bilmediklerini de öğretmeyi üstüne alır” “İlim öğrenin İlim için ağır başlı olmak gerektiğini de öğrenin Kendisinden ilim aldıklarınıza karşı alçak gönüllü olun” 72 ْ ر ُ ف ْ م ُ ك َل ْ ل َ ع َْ يَ َ لله ا ا ُ و ق �ت َ ت ْ ن ِ ا ا ُ و ن َ م َا َ ن يِ ذ � ل ا َا ه �ي َا َا ي ْ م ُ ك ْ ن َ ع ْ ر ِّ ف َ ك ُي َ و ًا ن َا ق ْ م ُ ك َل ْ ر ِ ف ْ غ َ ي َ و ْ م ُ ك ِ ت َا ئ ِّي َ س ط ِ م يِ ظ َ ع ْل ا ِ ل ْ ض َ ف ْل ا ُ و ذ ُ لله َ و “Ey îmân edenler, eğer Allâh’dan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü (hakk ile bâtılı) ayırd edecek bir anlayış (bir ma’rifet ve nûr) verir, suçlarınızı örter ve sizi mağfiret eder Allâh, büyük lûtuf ve ihsân sâhibidir” 73 Hulâsa olarak şunu söyleyebiliriz ki İlim, rütbe ve ünvanların en yükseğidir Bunun için ilim sâhibi olan kimselere, mevki ve rütbelerine göre saygı göstermek g erekdir Bilen kişi gerektiği şekilde itibar görmese bile pek bir şey’ kaybetmiş olmaz Çünkü ilim , yüce bir değerdir Bu değerin kıymetini bilmeyen toplumlar, cehâletleri yüzünden ye ni yeni değerler üretemediklerinden bu nankörlüklerinin cezâsını çok pahalı bir şekilde ödemeye mahkûm olurlar    71 - Mücâdile, 11 72 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 3 ss 994 Hasan Basri Çantay 73 - Enfâl, 29 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 38    َ ا ُ ء ْ ر َ م ْل ْ ن َ م َ ع َ م َ ا � ب َ ح “Kişi sevdiği kimse ile berâberdir” 74    74 - Buhârî, Kitâbü’l - Edeb,Cüz’ 8 ss 48) İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 39 ْ س ِ ب ِ م يِ ح � ر لا ِ ن َْ حْ � ر لا ِ لله ا ِ م İSLÂM DÎNİ’NDE AİLE ve AİLE YAPISI Buraya kadar ifâde buyurulan âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf ’lerin ışığında , Emr - i ilâhî ’lere bir i’tirazda bulunmamak veyâ onları kifâyetsiz görmek veyâ zamânın ihtiyaşlarına cevap vermiyor gibi yanlış bir inanca sâhip olup nefsimizin esîri veyâ başkalarının fikir ve görüşlerinin esîri olarak İslâm dışı yanlış yollara sapmamak için, İslâm Dî ni ’ nin ilme verdiği değer i , imtihân - ı ilâhî ’ nin ne demek olduğunu , ilmin ve âlimin faziletini anlayıp öğrendikden sonra , İSLÂM DÎNİ’NDE AİLE ve AİLE YAPISI konusunu anlatmaya başlayabiliriz    İslâm Dîni’nde aile yapısı İslâm Dîni’ nde, b ir toplum hayâtının esâsını teşkil eden aile hayâtı, Cennet’de başlar Çünkü Allâhü Teâlâ, Kur’ân - ı Kerîm’inde şöyle buyurmaktadır: ِ م م ُ ك َ ق َل َ خ ْ ن ا َ ه َ ج ْ و َ ز ا َ ه ْ ن ِ م َ ل َ ع َ ج �ُ ثُ ٍ ة َ د ِ ح ا َ و ٍ س ْ ف � ن “O (Allâh) Sizi bir kişiden (Âdem aleyhi’s - selâm ’dan) yaratdı Sonra ondan da eşi (Havvâ’yı) meydana getirdi” 75 75 - Zümer, 6 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 40 ِ م م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل ا ُ م ُ ك �ب َ ر او ُ ق � ت ا ُ س ا� ن لا ا َ ه � ي َ أ ا َي ْ ن َ ن ا َ ه ْ ن ِ م َ ق َل َ خ َ و ٍ ة َ د ِ ح ا َ و ٍ س ْ ف ً لا ا َ ج ِ ر ا َ م ُ ه ْ ن ِ م � ث َب َ و ا َ ه َ ج ْ و َ ز ً ء ا َ س ِ ن َ و ًا يْ ِ ث َ ك ج ا و ُ ق � ت ا َ و َ ء ا َ س َت ي ِ ذ � ل ا َه ّل لا َ ن و ُل ِ ه ِ ب َ ْ ل ا َ و َ م ا َ ح ْ ر ط ا ًب يِ ق َ ر ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ ن ا َ ك َه ّل لا � ن ِ إ Ey insanlar, sizi bir tek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vucûde getiren ve ikisinden de bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabb’iniz (e karşı gelmek) den sakının (korkun) (Ayrıca) kendisi (nin adını öne sürmek suretiy) le birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh’dan ve (rahim sâhibesi kadınlar sebebi ile meydana gelen) akrabalık (bağlarını kırmak) dan sakının (korkun) Çünkü Allâh sizin üzerinizde tam bir gözeticidir” 76 ُ ه ْ م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل ا َ و ِ م ْ ن َ ن ا َ ه ْ ي َل ِ إ َ ن ُ ك ْ س َي ِ ل ا َ ه َ ج ْ و َ ز ا َ ه ْ ن ِ م َ ل َ ع َ ج َ و ٍ ة َ د ِ ح ا َ و ٍ س ْ ف ج ا � م َل َ ف ْ ت َل َ ق ْ ث َ أ ا � م َل َ ف ِ ه ِ ب ْ ت � ر َ م َف ا ً ف يِ ف َ خ ًلا َْ حْ ْ ت َل َ َ حْ ا َ ه ا � ش َغ َ ت َ د ا َ و َ ع َه ّل لا َ م ُ ه � ب َ ر َ ل ًا ِ لْ ا َ ص ا َن َ ت ْ ي َ ت آ ْ ن ِ ئ َل ا َ ن ِ م � ن َن و ُ ك َن َ ن يِ ر ِ ك ا � ش لا “Sizi bir candan (Âdem’den) yaratan, bundan da gönlü kendisine yatıp ısınsın diye, eşini yapan O’dur (Allâh’dır) Vaktâ ki o, (eşini) örtüb bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi de (gebe oldu da bir müdded) bununla gidib geldi Nihâyet (g ebeliği) ağırlaşınca ikisi de Rabb’lerine şöyle duâ etdiler: Bize düzgün (hılkati tam) bir çocuk ve rirsen and olsun ki her halde şü kr edenlerden olacağız ” 77 Bu âyet - i kerîme’de belirtildiği üzere Cenâb - ı Hakk, Âdem aleyhi’s - selâm ile eşi Havvâ’nın duâlarını kabul edip onlara istedikleri çocukları istedikleri şekilde vermişdir 76 - Nisâ’, 1 77 - A’râf, 189 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 41 Fakat onların neslind en gelen bir çok insanlar, Allâ hü Teâlâ’ dan , yaratılışı ve organları tam sâlih çocuklar isteyip O’na şükr edecekleri yerde , o çocu klar ile Allâhü Teâlâ’ya isyan olan bir çok davranışlarda bulunmuşlar ve O’na hamd - ü senâ’ da bulunmayı terk ederek şirk ve isyan yollarını şu veyâ bu nedenle tercih etmişlerdir ki Yahûdî’ler in , “ Uzeyr, Allâh’ın oğludur Allâh fakir biz zenginiz”; Hristiyanlar ın , “ Mesih, Allâh’ın oğludur O, üçün üçüncüsüdür”; Müşrikler in , “ Melekler, Allâh’ın kızlarıdır; putlar O’nun ortaklarıdır” g ibi söz ve inanışlar ı , bu şekildeki şirk şekillerinin birer örneğidir Zamânımızda ise doğum kontro lü, nüfus plânlaması, tüp bebek, taşıyıcı, k ılonlama , g enler ile oynayıp yaratılışın şeklini değiştirmek, kadın - erkek arasındaki gayr - i meşrû’ ilişki ve münâsebetler ; yeme, içme, giyinme, oturma, kalkma , gereksiz ilaçları ve benzerlerini kullanma gibi bir çok davranışlar da , ana karnındaki çocuğun yaratılışına te’sir ettiği gibi dünyaya gelen çocuklara da zarar ver diğinden yürekler acısı bir çok engelli çocuk , zamanı mızda günden güne çoğalmaktadır ki şu âyet - i kerîme ve hadîs - işerîf, bunun en açık bir ifâde sidir: َ ء ا َ ك َ ر ُ ش ُه َل َلا َ ع َ ج ًا ِ لْ ا َ ص ا َُ هُ ا َت آ ا � م َل َ ف ا َُ هُ ا َت آ ا َ م يِ ف ج َ لى ا َ ع َ ت َ ف ا � م َ ع ُه ّل لا َ ن و ُ ك ِ ر ْ ش ُي “Fakat (Allâh) onlara düzgün (bir çocuk) verince onlara verdiği bu (çocuk) hakkında kendisine eşler tutmaya İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 42 başladılar Onlar neyi eş tutuyorlarsa Allâh bütün onlardan (münezzehdir) yücedir” 78 “ Her çocuk (islâm fıratı) üzere dünyaya gelir Bundan sonra anası babası onu, (Yahûdî ise) Yahûdî, (Nasrânî ise) Nasrânî, (Mecûsî ise) Mecûsî yaparlar Nitekim kusurs uz doğan bir hayvan yavrusu içinde siz kulağı, dudağı, burnu, ayağı kesik olanını hiç görüyor musunuz?” Bu âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf, dünyaya gelen her çocuğun, hem ezeldeki İslâm fıratı üzere yaratıldığını, hem de kusursuz yaratıldığı nı ifâde etmektedir ki kusur, Yaratan’da değil , Onun emir ve nehiylerine göre bir yaşam şekli tercih etmeyen insanlardadır Bunun için bu şekildeki olumsuz hâdiseler, ُ ك ْ ل ُ م ِ ه � ل ِ ل ْ ا َ و ِ ت ا َ و ا َ م � س لا ِ ض ْ ر َل ط ُ ء ا َ ش َي ا َ م ُ ق ُل ْ َ يَ ط ُ ء ا َ ش َي ْ ن َ م ِ ل ُ ب َ ه َ ي ا َن ِ إ ً ا ث ُ ء ا َ ش َي ن َ م ِ ل ُ ب َ ه َ ي َ و َ ر و ُ ك � ذ لا لا ً ا نا َ ر ْ ك ُذ ْ م ُ ه ُ ج ِّ و َ ز ُ ي ْ و َ أ ً ا ثا َن ِ إ َ و ج ْ ن َ م ُ ل َ ع َْ يَ َ و ُ ء ا َ ش َي ا ً م يِ ق َ ع ط ٌ ر يِ د َق ٌ م يِ ل َ ع ُه � ن ِ إ “Göklerin ve yerin mülkü (ve tasarrufu) Allâh’ındır, (ni’meti, belâyı dilediği gibi taksim etmek de O’nun hakkıdır) O ne dilerse yaratır Kimi dilerse ona kızlar (kız evlâdlar) bağışlar, kimi de dilerse ona erkekler (erkek evlâdlar) lûtf eder” “Yâhud (o çocukları) erkekler, dişiler olmak üzere çift verir Kimi de dilerse onu kısır bırakır Şübhesiz ki O , Alîm’dir (her şey’i hakkıyle bilendir), Kadîr’dir (her şey’e gücü yetendir) ” 79 78 - A’râf, 190 79 - Şûrâ 49 - 50 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 43 َ ا ْ ن ُ أ � ل ُ ك ُ ل ِ م َْ تَ ا َ م ُ م َل ْ ع َ ي ُه ّل ل َ ْ ل ا ُ ض يِ غ َت ا َ م َ و ى َث ُ م ا َ ح ْ ر ُ د ا َ د ْ ز َ ت ا َ م َ و ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك َ و ْ ن ِ ع ب ُه َ د ِ ٍ ر ا َ د ْ ق ِ م “Allâh, her dişinin neye gebe olacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi artık yapacağını bilir O’nun nezdinde her şey’ ölçü iledir ” 80 â yet - i kerîme’lerinde ifâde buyurulan hakikatlere inançsızlığın ve Allâhü Teâlâ’nın takdirine teslîm olmamanın açık bir neticesidir Bunun için, ister erkek olsun ister kadın, “Ben Müslümanım” diyebilen herkes, bu âyet - i kerîme’lerde ifâde buyrulan ilâhî takdire râzı olup teslîm olmalı ki dünyâda ve âhiretde mutlu olsun Bunun için Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , Vedâ' Haccı 'ndan döndükden sonra Medîne'ye gelip Mescid - i Nebevî 'de minbere çıkarak okuduğu hutbesinde şöyle buyurmuşdur ki Allâhü Teâlâ’nın takdirine ve hu k müne râzı olmayı ifâde eder Bun âyet - i kerîme’ler ile ilgili ibretli bir hâtıra 2013 - yılının Nisan ayında tanımadığım bir genç bana gelerek “Hocam, ben mühendisim, şu kadar zamandan beri evliyiz, fakat çocuklarımız ya düşüyor veyâ yaşamıyor; tü p bebek, taşıyıcı, kılonlama gibi bir yolla çucuk edinebilir miyiz?” dedi Ben de “ Sen Müslüman mısın?” dedim O da “ El - hamdü li’llâh Müslümân’ı” dedi “ Allâhü Teâlâ’nın takdîrine inanır mısın?” dedim O da “ E lbette inanırım” deyince “Yarın gel de sana cevap vereyim” dedim Bir gün sonra gelince yukarıda zikri geçen Şûrâ sûresi’nin 49 ve 50 ci âyet - i kerîmelerini okuyup anlatarak “Meşru ’ tedâvîleri yaptıktan sonra Allâhü Teâlâ’ya tevekkül ederseniz O size inşâa’llâh hayırlı bir evlât verir” dedim Aynı genç, üç sene sonra 2016 yılının Mayıs ayında gelerek nazar için bir dûâ istedi Kucağında da 5 - 6 aylık nur topu gibi bir kız çocuğu vardı “Bu çocuk senin mi dedim” O da, “Evet hocam, sizin dediğiniz gibi hareket ettik, Cenâb - ı Hak da bize bu çocuğu verdi Bunun bir büyüğü de var, iki çocuğumuz oldu” dedi ki böyle bir hâdise de, Allâhü Teâlâ’ya yönelip O’nun takdirine teslim olmanın güzel bir örneğidir 80 - Ra’d,8 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 44 "Ey insanlar, bu âlemde olan işler Allâh'ın kazâ ve kaderine tâbi'dir Her şey' vaktini bekler Allâh acele etmez Takdîre galebe etmek isteyenler mağlûb ve mahcûb, Allâh'a hîle etmek isteyenler perîşân olur 81 ْ ن ِ ع ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك َ و ب ُه َ د ِ ٍ ر ا َ د ْ ق ِ م “O’nun nezdinde her şey’ ölçü iledir ” 82    Âdem aleyhi’s - selâm ile eşi Havvâ’nın Cennet’deki hayat tarzları ve îkâz - ı ilâhî ْ ن َ أ ْ ن ُ ك ْ س ا ُ م َ د آ ا َي ا َن ْ ل ُ ق َ و ْ ل ا َ ك ُ ج ْ و َ ز َ و َ ت َ ج ً ا د َ غ َ ر ا َ ه ْ ن ِ م َلا ُ ك َ و َ ة � ن ُ ث ْ ي َ ح ا َ م ُت ْ ئ ِ ش ص َ ين ِ م ِ ل ا� ظ ْل ا َ ن ِ م ا َن و ُ ك َت َ ف َ ة َ ر َ ج � ش لا ِ ه ِ ذ َ ه ا َب َ ر ْ ق َ ت َلا َ و “Ve demişdik ki: Ey Âdem, sen eşinle berâber Cennet’de (bir mekân tutup) yerleş Ondan (Cennet’in yiyeceklerinden) ikiniz de bol bol yeyin (için ve eğlenin) (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın (Eğer ona yaklaşıp meyvesinden yerseniz , Emr - i ilâhî’ye itâat etmediğiniz için ) ikiniz de (nefsine) zulm eden (zâlim) lerden olursunuz , (ve c ennet’den ç ıkarılırsınız) 83 ْ ن َ أ ْ ن ُ ك ْ س ا ُ م َ د آ ا َي َ و ْ ل ا َ ك ُ ج ْ و َ ز َ و َ ت َ ج ُ ث ْ ي َ ح ْ ن ِ م َلا ُ ك َف َة � ن ا َب َ ر ْ ق َ ت َلا َ و ا َ م ُت ْ ئ ِ ش َ ين ِ م ِ ل ا� ظ لا َ ن ِ م ا َن و ُ ك َت َ ف َ ة َ ر َ ج � ش لا ِ ه ِ ذ َ ه 81 - Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın Hayâtı Eşsiz Ahlâk ve Fazîletleri, ss 683 Celâleddin Karakılıç 82 - Ra’d, 8 83 - Bakara, 35 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 45 “Ey âdem, sen, zevcenle birlikde Cennet’de yerleş (in) de ikiniz de dilediğiniz yerden (dilediğiniz şey’lerden) yeyin (Ancak) şu ağaca yaklaşmayın Sonra ikiniz de (kendisine) yazık etmişlerden olursunuz” 84 Bu âyet - i kerîme’lerde ifâde buyurulduğu üzere, Hazreti Âdem aleyhi’s - selâm ile eşi Havvâ, Cennet’de bir mekân tutup güzel güzel yeyip içip yaşamaya başladılar Daha önce Allâhü Teâlâ’nın “ Âdem için (Allâh’a) secde edin, ( O’nu kıble edinerek bana secde edin veyâ Âdem’in ve evlâtlarının hizmetine girin ) ” 85 e mrini yerine getirmeyerek Cennet’den çıkarıp rahmetinden uzaklaştırdığı ; bunun için de, ِ ل َ ن ا َ ك َ ن ا َط ْ ي � ش لا � ن ِ إ ِ ْ لا ًا نيِ ب ُ م ًا ّ و ُ د َ ع ِ ن ا َ س ْن “Şeytan, muhakkak insanın ap - açık bir düşmanıdır” 86 âyet - i kerîmesine göre insanlığın en büyük bir düşmanı olan , fakat insan üzerinde hakîkî bir nüfûz ve saltanatı olmayan, ancak Allâhü Teâlâ'nın - insanları imtihân etmek için - ona ba’zı imkânlar verdiği ve kendisinin yalan yanlış va’d ve telkinlerine inanıp peşinden gidenlerin velîsi yaptığı, İblîs (Şeytan) , öyle bir mel’ûn dur ki onların bu güzel hallerini , yeyip içip güzel bir şekilde yaşadıklarını görünce , bir yolunu bulup Cennet’e girdi Çünkü onlara yasak edilen bu ağaca yaklaşıp onun meyvesinden yemenin neticesindeki felâketi çok iyi biliyordu Bunun için Onların yanına yaklaşarak üzerlerindeki Cennet elbiselerini n soyu lmasını, bu suretle de çirkin y erlerinin açılmasını gerçekleştirip Cennet’den çıkarmak için bir t akım 84 - A’râf, 19 85 - Bakara 34 86 - İsrâ’, 53 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 46 vesveseler vererek konuşmaya başladı ki bu husus, âyet - i kerîme’lerde şöyle ifâde buyurulmaktadır: َ س َ و ْ س َ و َ ف َ ل ل َ ي ِ د ْ ب ُي ِ ل ُ ن ا َط ْ ي � ش لا ا َ م ُ ه َ ا َء ْ و َ س ن ِ م ا َ م ُ ه ْ ن َ ع َ ي ِ ر و ُ و ا َ م ا َ م ُ ه ت ِ ا َ م ِ ه َ ل ا َق َ و ْ و َ أ ِ ْ ين َ ك َل َ م ا َن و ُ ك َت ن َ أ � لا ِ إ ِ ة َ ر َ ج � ش لا ِ ه ِ ذ َ ه ْ ن َ ع ا َ م ُ ك �ب َ ر ا َ م ُ ك ا َ ه َ ن ا َ م ا َن و ُ ك َت َ ن يِ د ِ ل ا َ ْ لْ ا َ ن ِ م َ ين ِ ح ِ ص ا� ن لا َ ن ِ م َل ا َ م ُ ك َل ِّ نِّ ِ إ ا َ م ُ ه ََ سَ ا َق َ و لا � ل َ د َف ي ٍ ر و ُ ر ُغ ِ ب ا َ م ُ ه ج ا َ ق ِ ف َط َ و ا َ م ُ ه ُ ت ا َء ْ و َ س ا َ م َُ لَ ْ ت َ د َب َ ة َ ر َ ج � ش لا ا َق ا َ ذ ا � م َل َ ف ِ ة � ن َْ لْ ا ِ قُ َ ر َ و ن ِ م ا َ م ِ ه ْ ي َل َ ع ِ ن ا َ ف ِ ص َْ يَ ط ا َ م ُ ك َ ه ْ ن َ أ َْ لَ َ أ ا َ م ُ ه � ب َ ر ا َُ هُ ا َ د ا َن َ و ا َ م ُ ك ْ ل ِ ت ن َ ع ْ ل ُق َ أ َ و ِ ة َ ر َ ج � ش لا َ ل ٌ ين ِ ب � م � و ُ د َ ع ا َ م ُ ك َل َ ن آ َط ْ ي � ش لا � ن ِ إ ا َ م ُ ك َلا ا َق ْ ن ِ إ َ و ا َن َ س ُ ف نَ أ ا َن ْ م َل َظ ا َن � ب َ ر َ ل ْ م َ ن ِ م � ن َن و ُ ك َن َل ا َن ْ َ حْ ْ ر َ ت َ و ا َن َل ْ ر ِ ف ْ غ َ ت َ ْ لْ ا َ ن يِ ر ِ س ا ا و ُط ِ ب ْ ه ا َ ل ا َق � و ُ د َ ع ٍ ض ْ ع َ ب ِ ل ْ م ُ ك ُ ض ْ ع َ ب ج ِ ف ْ م ُ ك َل َ و ْ ا َ لى ِ إ ٌع ا َت َ م َ و � ر َ ق َ ت ْ س ُ م ِ ض ْ ر َل ٍ ين ِ ح ا َ ه يِ ف َ و َ ن ْ و َ ي َْ تَ ا َ ه يِ ف َ ل ا َق ِ م َ و َ ن و ُت و َُ تَ َ ن و ُ ج َ ر ُْ تَّ ا َ ه ْ ن ع ا ً س ا َب ِ ل ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ا َن ْل َ ز نَ أ ْ د َق َ م َ د آ ِ نِ َب ا َي ا ً ش يِ ر َ و ْ م ُ ك ِ ت ا َء ْ و َ س ي ِ ر ا َ و ُ ي فق ُ س ا َب ِ ل َ و ٌ ر ْ ي َ خ َ ك ِ ل َ ذ َ ى َ و ْ ق � ت لا ط ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ َ ن و ُ ر � ك � ذ َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ ه ّل لا ِ ت ا َي آ ُ م ُ ك � ن َ ن ِ ت ْ ف َ ي َلا َ م َ د آ ِ نِ َب ا َي ا َ م َ ك ُ ن ا َط ْ ي � ش لا ْ م ُ ك ْي َ و َ ب َ أ َ ج َ ر ْ خ َ أ ِ م ْ ن َ ي ِ ة � ن َْ لْ ا َ ن ُع ِ ز ا َ م ُ ه َ س ا َب ِ ل ا َ م ُ ه ْ ن َ ع ا َ م ِ ِ تِ ا َء ْ و َ س ا َ م ُ ه َ ي ِ ُ يْ ِ ل ط َلا ُ ث ْ ي َ ح ْ ن ِ م ُه ُل يِ ب َق َ و َ و ُ ه ْ م ُ ك ا َ ر َ ي ُه � ن ِ إ ْ م ُ ه َ ن ْ و َ ر َ ت ط َ ن و ُن ِ م ْ ؤ ُ ي َلا َ ن يِ ذ � ل ِ ل ء ا َي ِ ل ْ و َ أ َ ين ِ ط ا َي � ش لا ا َن ْ ل َ ع َ ج ا� ن ِ إ İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 47 “Şeytan, onlarda n gizli bırakılmış o çirkin yerlerini kendilerine açıklamak (göstermek) için ikisine de vesvese verdi ve - Rabb’iniz size bu ağacı, başka bir şey’ için değil, ancak iki melek olacağınız, yâhud ebedî kalıcılardan bulunacağınız için yasak etdi - dedi” “Bir de onlara: - Şübhesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim - diye yemîn etdi” “İşte bu suretle ikisi de aldanarak (o ağaçdan yemeye) tenezzül etdirdi Ağac (ın meyvesin) i tatdıkları anda ise üzerlerindeki elbiseler çıkarılıp) o çirkin ye rleri kendilerine açılıverdi ve üzerlerine cennet yapraklarından üst üste yamayıp ör tmeye başladılar Rabb’leri de - Be n ikinize de bu ağacı yasak etmedim mi ? - diye nidâ etdi” “Dediler , Ey Rabb’imiz, kedimize yazık etdik Eğer sen bizi bağışlamaz, bizi esirgemezsen her halde zarara uğrayanlardan olacağız” “ (Allâh da): - Kiminiz kiminize düşman olarak inin Yer yüzünde sizin için bir zamâna kadar yerleşip kalmak ve geçinmek (mukadder dir) - dedi” “Dedi ki: Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz, yine oradan dirilip çıkarılacaksınız” “Ey âdem oğulları, size (şeytanın açmak istediği) çirkin yerlerinizi örtecek bir libâs, bir de giyip süsleneceğiniz bir libâs indirdik (yaratdık) Takvâ libâsı ise, o, daha hayırlıdır Bu (libâsların indirilmesi) Allâh’ın (fazl - u rahmetine delâlet eden) âyetlerden (alâmetlerden) dir Tâki (insanlar) iyice düşünsünler (ni’metlerinin kadrini bilsinler)” İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 48 “Ey Âdem oğulları, şeytan ana ve babalarınızı, fenâ’ yerlerini kendilerine göstermek için, elbîselerini soyarak nasıl Cennet’den çıkardı ise, sakın size de bir belâ’ yapmasın Çünkü o da, kabîlesinden olan (lar) da sizi, sizin kendilerini göremiyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler Bi z şeytan’ları, îmân etmeyeceklerin velî’leri yapdık ” 87 ْ ن َ أ ْ ن ُ ك ْ س ا ُ م َ د آ ا َي ا َن ْ ل ُ ق َ و ً ا د َ غ َ ر ا َ ه ْ ن ِ م َلا ُ ك َ و َة � ن َْ لْ ا َ ك ُ ج ْ و َ ز َ و َ ت ا َ م ُت ْ ئ ِ ش ُ ث ْ ي َ ح َ ين ِ م ِ ل ا� ظ ْل ا َ ن ِ م ا َن و ُ ك َت َ ف َ ة َ ر َ ج � ش لا ِ ه ِ ذ َ ه ا َب َ ر ْ ق َ ت َلا َ و ُ ن ا َط ْ ي � ش لا ا َ م ُ� لَ َ ز َ أ َف َ ك ا� ِ � ا َ م ُ ه َ ج َ ر ْ خ َ أ َف ا َ ه ْ ن َ ع ا و ُط ِ ب ْ ه ا ا َن ْ ل ُ ق َ و ِ ه يِ ف ا َن ا ْ م ُ ك ُ ض ْ ع َ ب � و ُ د َ ع ٍ ض ْ ع َ ب ِ ل ج ٍ ين ِ ح َ لى ِ إ ٌع ا َت َ م َ و � ر َ ق َ ت ْ س ُ م ِ ض ْ ر َل ا ِ ف ْ م ُ ك َل َ و ْ ن ِ م ُ م َ د آ ى � ق َل َ ت َ ف َ ر ِ ه ْ ي َل َ ع َ ب ا َت َ ف ٍ ت ا َ م ِ ل َ ك ِ ه ِّب ط ُ م يِ ح � ر لا ُ ب ا � و � ت لا َ و ُ ه ُه � ن ِ إ ْ ه ا ا َن ْ ل ُ ق ً ا ع يِ َ جَ ا َ ه ْ ن ِ م ْا و ُط ِ ب ج ْ م ُ ك � ن َ ي ِ ت ْ أ َي ا � م ِ إ َف ِ م َ ع ِ ب َت ن َ م َف ى ً د ُ ه ِّ نِ َلا َف َ ي ا َ د ُ ه َ ن و ُن َ ز َْ يَ ْ م ُ ه َلا َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ٌ ف ْ و َ خ “Ve demişdik ki: Ey Âdem, sen eşinle berâber Cennet’de (bir mekân tutup) yerleş Ondan (Cennet’in yiyeceklerinden) ikiniz de bol bol yeyin (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın (Eğer ona yaklaşıp meyvesinden yerseniz) ikiniz de (nefsine) zulm eden (zâlim) lerden olursunuz” “Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni’metleri nden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di Biz de: - Kiminiz kiminize düşman olarak buradan inin Yer yüzünde sizin için bir vakte (ömrünüzün sonuna) kadar durmak ve fâidelenecek şey’ vardır - demişdik” 87 - A’râf, 20,21,22,23,24,25,26, 27 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 49 “Derken Âdem Rabb’inden kelimeler belleyip ( O’na yalvardı) O da Tevbesini kabul etdi Çünkü tevbeyi en çok kabul eden, asıl esirgeyen O’dur” “ (E vet, öyle) dedik Hepiniz oradan inin Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber , bir peygamber ) gelir de kim benim o hidayetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur Onlar mahzun da olacak değillerdir” 88 88 - Bakara, 35 - 36 - 37 - 38 Otuzyedinci âyet - i kerîme’de ifâde buyurulan tevbe, şu âyet - i kerîme’de ifâde buyurulduğu gibidir: َ ن يِ ر ِ س ا َ ْ لْ ا َ ن ِ م � ن َن و ُ ك َن َل ا َن ْ َ حْ ْ ر َ ت َ و ا َن َل ْ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ� لَ ْ ن ِ إ َ و ا َن َ س ُ ف نَأ ا َن ْ م َل َظ ا َن � ب َ ر “Ey Rabb’imiz, biz kendimize yazık etdik Eğer bizi bağışlamaz, bizi esirgemezsen her halde (maddî ve ma’nevî en büyük) zarara uğrayanlardan olacağız” A’râf, 23 Âdem aleyhi’s - selâm Cennet’den çıkarılıp Serendib’e indirildikden sonra, afv ve mağfiret edilmesi için ikiyüz sene ağlayarak tevbe ve istiğfâr etmişdir Bir cevab alamayınca “Yâ Rabb, âhir zaman peygamberi Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm hürmetine beni afv ve mağfiret et” diye duâ edince, Cenâb - ı Hakk “Sen O’nu nereden biliyorsun?” demiş, O da, “Yâ Rabb, beni halk edib yaratdığın zaman başımı kardırırken Levh’ı Mahfûz’da - Lâ ilâhe İllâ’llâh, Muhammedü’r - Rasûlü’llâh - yazılı olduğunu gördüm de ondan biliyorum” cevâbını verince, “Eğer O olmasaydı seni yaratmazdım” denilerek afv ve mağfiret edildiği müjdelenmişdir Tefsîr - i Mevâkib, Osmanlıca ss 5 Ed - Dürrü’l - Mensur C 1 s 142 Not: Allâhü Teâlâ, ( َ ق َل َ خ ى ِ ذ � ل ا َ ك ِّب َ ر ِ م ْ س اِ ب ْا َ ر ْ ق ِ ا : Yaratan Rabb’inin adı ile oku” (Alâk 1) âyet - i kerîme’sindeki ilk emirde belirtildiği gibi, mahlûkları yaratmak istediği vakit, ilk önce kalem’ i ( sonra Levh ’i ( Levh - i Mahfûz’u ) yarattı da kalem’e ( ْ ب ُت ْ ك ُا :Yaz) dedi Kalem, bu emrin heybetinden, dehşetinden titredi ve “Yâ Rabb, ne yazayım?” dedi Allâhü Teâlâ da, “( ِ لله ا ُ ل و ُ س َ ر ٌ د � م َ ح ُ م ُلله ا � لا ِ إ َه َل ِ إ َلا ) : Lâ ilâhe illâ’llâh, Muhammedü’r - Rasûlü’llâh : Allâh’dan başka hiç bir ilâh - hiç bir tanrı, hiç bir ma’bûd - yokdur, ancak O vardır ; Muhammed - aleyhi’s - selâm - Allâh’ın (kulu ve) Rasûlü’dür ” diye yaz, buyurdu İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 50 Âdem aleyhi’s - selâm ile eşi Havvâ’nın Cennet’deki aile hayâtı v e emre itâat etmeyişleri nin netîcesi Bu âyet - i kerîme’lerden anlaşıldığına göre, Âdem aleyhi’s - selâm ile eşi Havvâ, sayısız Cennet ni’metleri içerisinde yaşamaya başlayınca gerek kendi nefislerinin arzu ve iştihâsı, gerekse İblîs’in yanıltmaları karşısında yasak kılınan şey’e yakın olup o ağacın meyvesinden yiyerek Muhabbetü’llâh ’ı ( Allâh sevgisini) unut up Cennet’e muhabbet e tdiler Bunun için de Cennet’den çıkarılıp yer yüzüne indirildi ler Bu sûretle - Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerine uymayan bu üç kişi - , sayısız ni’metler mekânı olan Cennet’den çıkarılarak - birbirine düşman olarak - yer yüzüne indirilmiş oldular Fakat kulları hakkında sonsuz rahmet sâhibi olan Yüce Rabb ’imiz, öğretdiği kelimelerle tevbe edip yer yüzüne inen ve yaptığına pişmân olan Âdem aleyhi’s - selâm ’ın ve Havvâ’nın tevbelerini kabul etmiş, onlara doğru yolu gösterecek h idâyet rehberi olan kitâblar ve peygamberler göndereceğini va’d ederek onlara uyulmasını tavsıye etmiş, bu “ Ve tekrar Kalem’e ( ْ ب ُت ْ ك ُا :Yaz) dedi O da “ Yâ rabb, ne yazayım? Dedi Kaderi yaz dedi işte o saatde kalem, (sonsuza kadar) olmuş ve olacak şey’leri (her türlü vasıfları ile) yazdı” Âdem aleyhi’s - selâm yaratılışı esnâsında başımı kardırırken Levh’ı Mahfûz ’da bu hakikati gördüğü için “O’nun hürmetine beni afv ve mağfiret et ” demişdir Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr,C 8 ss 5262 - 5263 Elmalılı M H Yazır Bu konuda fazla bilgi için bak: Îmân’ın aslı ve İmtihân - ı ilâhi kitabına Ali Celâleddin Karakılıç İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 51 suretle de mahrum kalmış oldukları Cennet’e tekrar gidebileceklerini bildirmiş, böyle kulluk yapanlar için de artık hiçbir korku ve tehlik enin olmaya cağını müjdelemişdir ki yukarıda geçen şu âyet - i kerîme bunun ap - açık bir delilidir: ً ا ع يِ َ جَ ا َ ه ْ ن ِ م او ُط ِ ب ْ ه ا ا َن ْ ل ُ ق ج ْ ن َ م َف ى ً د ُ ه ِّ نِ ِّ م م ُ ك � ن َ ي ِ ت ْ أ َي ا � م ِ إ َف َ ع ِ ب َت َلا َف َ ي ا َ د ُ ه َ ن و ُن َ ز َْ يَ ْ م ُ ه َلا َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ٌ ف ْ و َ خ “ (E vet, öyle) dedik Hepiniz oradan inin Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber , bir peygamber ) gelir de kim benim o hidayetimin (peygamberimin ve Kur’ân’ımın) izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur Onlar mahzun da olacak değillerdir” 89    Düny âdaki aile yap ısı ve Allâhü Teâlâ’nın e mir ve nehiyler i Dünyâ daki aile hayâtında da, Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerine göre yaşamak bir esâs olduğundan, yer yüzünün halîfeleri olarak vasıflandırılan ve diğer yaratılmışlara nazaran onlardan daha üstün bir şerefe s âhip kılınan i nsanlara şöyle denilmektedir: Ey insan! Yer yüzü bir cennet misâlidir Orada aileniz ile birlikde bir mekân tutup yerleşin İstediğiniz ye rd e ve istediğiniz şekilde yeyin, için, gezin, dolaşın, eğlenin Yer yüzünün her ni’meti sizin hizmetinize verilmişdir Yer yüzünden çok çok daha güzel olan Cennet’e tekrar gitmek ve 89 - Bakara, 38 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 52 onun ni’metlerinden istifâde ederek ebedî bir mutluluk hayâtı yaşamak ist iyorsanız - küfür, şirk , nifâk ve fesâddan uzak olarak - benim emir ve nehiylerimi hakkıyle yerine getirin Şeytanın ve sizi Allâh yolundan uzaklaştıracak insan ve cin şeytanlarının tuzaklarına düşerek Yüce Rabb’inizin rızâsını ve O’nun dünyevî ve uhrevî ni’ metlerini kaybetmeyin Eğer emir ve nehiylerimi emr olunduğu nu z gibi yapmazsanız, bu sefer de bu ni’metlerimi kaybederek bütün kötülüklerin diyârı olan Cehennem’e giderek tahammülü güç ebedî bir azâb içerisinde yaşarsınız Bu bakımdan , ( ُ و د ُب ْ ع ا َ و ا ُ ت لآ َ و َ لله ا ْ ش ِ ر ك ُ و ا ِ ب ِ ه َ ش ئ ْ ي ً ا : Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın” 90 ًا د ا َ س َف لآ َ و ِ ض ْ ر لآ ْا ِ ف ًا ّ و ُل ُ ع َ ن و ُ د يِ ر ُي لآ َ ن يِ ذ � ل ِ ل َا ه ُل َ ع َْ نَ ُة َ ر ِ خ لآ ْا ُ ر ا� د لا َ ك ْ ل ِ ت ط َ ين ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ُة َب ِ ق َا ع ْل ا َ و "İşte âhiret yurdu! Biz onu yer yüzünde büyüklük ve fesad arzûsuna düşmeyeceklere veririz (En güzel) âkıbet müttekî'lerin (takvâ sâhiblerinin) dir" 91 Bunun için b u esâslar d âhilinde iyi bir aile yuvası kurup güzel ve mutlu bir aile hay âtı yaşayabilmenin tek yolu , Allâhü Teâlâ’nın ve Rasûlü Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in emir, nehiy ve tavsıyelerine göre meşrû’ bir nikâh ile evlenip karşılıklı sevgi ve saygı ile güzel bir yuva kurarak çoluk çocuk sâhibi olmaya çalışmak dır    90 - Nisâ’, 36 91 - Kasas, 83 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 53 Dünyâ hayâtındaki Müslüman bir ailede , erkek ve kadının durumu İslâm Dîni’nde, “Erkek = Kadın” gibi bir eşitlik felsefesi ile bir yuva kurma yokdur Bunun yerine “Erkek+Kadın” birbirinin tamalayıcısı olarak dünyevî ve uhrevî mutluluğun esâsı olan bir aile teş kîli vardır Bunun için yaratılışda kadınları erkeklere müsâvî kılmak mümkün değildir Çünkü yaratılışları farklı olup erkekler, yaratılışda, akıl ve dirâyetde, ilâhî farzları yerine getirmek konusunda ve bir takım müşkil işlere göğüs germekde, meşakkat ve mihnete tahammül etmekde, kadınlar üzerine meziyet ve rüçhanları meydanda olan bir hakikattir ki bunun inkâri mümkün değildir Bunun için bu konuya işâretle Kur’ân - ı Kerîm’de şöyle buyurulmuşdur: ِ ء ا َ س ِّن لا ى َل َ ع َ ن و ُ م ا � و َ ق ُ ل ا َ ج ِّ ر لا ْ م ُ ه َ ض ْ ع َ ب ُه ّل لا َ ل � ض َف ا َ ِ بِ ا َ ِ بِ َ و ٍ ض ْ ع َ ب ى َل َ ع ْ ن َ أ َ ف ا و ُ ق ْ م ِ ِ لَ ا َ و ْ م َ أ ْ ن ِ م ط ُ ت ا َِ لْ ا � ص لا َف ِ ل ٌ ت ا َظ ِ ف ا َ ح ٌ ت ا َت ِ ن ا َق َ ظ ِ ف َ ح ا َ ِ بِ ِ ب ْ ي َغ ْ ل ُ ه ّل لا ط َ ن و ُف ا َ َ تَّ ِ تِ � لا لا َ و ِ ع ِ ج ا َ ض َ م ْل ا ِ ف � ن ُ ه و ُ ر ُ ج ْ ه ا َ و � ن ُ ه و ُظ ِ ع َف � ن ُ ه َ ز و ُ ش ُن � ن ُ ه و ُب ِ ر ْ ض ا َ و ج َ ف ِ إ ا و ُغ ْ ب َ ت َلا َف ْ م ُ ك َن ْ ع َط َ أ ْ ن ً لا يِ ب َ س � ن ِ ه ْ ي َل َ ع ط ا �ي ِ ل َ ع َ ن ا َ ك َ ه ّل لا � ن ِ إ ا ً يْ ِ ب َ ك َ قُ ا َ ق ِ ش ْ م ُت ْ ف ِ خ ْ ن ِ إ َ و ِ م ا ً م َ ك َ ح او ُث َ ع ْ ب ا َف ا َ م ِ ه ِ ن ْ ي َ ب ِ م ا ً م َ ك َ ح َ و ِ ه ِ ل ْ ه َ أ ْ ن ا َ ه ِ ل ْ ه َ أ ْ ن ج ْ ن ِ إ ا َ م ُ ه َ ن ْ ي َ ب ُه ّل لا ِ ق ِّ ف َ و ُ ي ا ً ح َلا ْ ص ِ إ ا َ د يِ ر ُي ط ا ً يْ ِ ب َ خ ا ً م يِ ل َ ع َ ن ا َ ك َه ّل لا � ن ِ إ “ Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler, (ailenin reisidirler) Çünkü Allâh onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün kılmışdır, (birisinde olan bir vasıf diğerinde yokdur, bunun için birbirine muht açdır) ” İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 54 “Bir de (erkekler onları) mallarından infâk etmektedirler, (mehir ve nafaka gibi şey’ler ile) ” “İyi kadınlar, itâatli olanlardır Allâh kendi (hak) larını (Kurân - ı Kerîm’de) nasıl korudu ise onlar da öylece göze görünmeyeni, (mal, nâmûs, ev sırrı, kocasının ve kendisinin şeref, iffet ve nâmûsu gibi şey’leri) koruyanlardır” “Nüşûzlarından (şerlerinde n, serkeşliklerinden , kafa tutup isyankâr bir vaziyet almasından ), yıldığınız kadınlara gelince: Onlara (evvelâ) öğüt verin, (vaz geçmezlerse) kendilerini yatakda yalnız bırakın, (yine vaz geçmezlerse hafifçe) döğün Size itâat etdikleri takdirde ise aleyhlerinde bir yol aramayın (kusurlarını afvedin, hiçbir şey’ olmamış gibi davranın; çünkü, ( َ ن ِ م ُ ب ِ ئ ا �ت لا ُ ه َل َ ب ْن َ ذ َ لا ْ ن َ م َ ك ِ ب ْن � ذ لا : Et - tâibü mine’z - zenbi ke - men lâ zenbe leh: Günahdan tevbe eden günâhı olmamış gibidir)” Çünkü Allâh çok yücedir, çok büyükdür (Allâhü Teâlâ sizin kusurlarınızı afvetdiğine göre, siz de , - itâat ederlerse - onların kusurlarını afvedin)” “ (Eğer karı ile kocanın) aralarının açılmasından endişeye düşerseniz o vakit (kendilerine erkeğin) ailesinden bir hakem, (kadının) ailesinden bir hakem gönderin Bunlar onları barıştırmak isterlerse Allâh, onları, aralarında (ki dargınlık yerine) uyuşup anlaşmaya muvaffak buyurur Şübhesiz ki Allâh hakkıyle bilicidir, (her şey’den) haberdardır” 92 ِ ف و ُ ر ْ ع َ م ْل اِ ب � ن ِ ه ْ ي َل َ ع ي ِ ذ � ل ا ُ ل ْث ِ م � ن َُ لَ َ و ص ٌ ة َ ج َ ر َ د � ن ِ ه ْ ي َل َ ع ِ ل ا َ ج ِّ ر لِ ل َ و ط ٌ ز يِ ز َ ع ُه ّل لا َ و ٌ م ي ُ ك َ ح ع 92 - Nisâ’, 34 - 35 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 55 “Erkeklerin meşrû’ sûretde kadınlar üzerinde (hakları) gibi kadınların da onlar üzerinde (hakları) vardır (Yalnız) erkekler, onlar üzerinde (daha üstün) bir dereceye mâlikdirle r Allâh mutlak gâlib, gerçek hu küm ve hıkmet sâhibidir” 93 ِ ب � ن ُ ه و ُ ر ِ ش ا َ ع ِ ف و ُ ر ْ ع َ م ْل ا ج “Zevcelerinizle ma’rûf ve meşru sûretde muâşeret edin (ma’rûfun hilâfı bir harek etde bulunmayın ki imtizacınıza halel gelmesin) ” 94 Bir hadîs - i şerîf’de de şöyle buyurulmuşdur: “Kadınların hayırlısı o kadındır ki baktığın zaman seni mesrûr eder Emr edersen itâat eder Gıyâbında bulunduğun zaman da seni malında ve nefsinde hıfz eder” 95    İslâm Dîni’ne göre erkek ve kadın hakları farklıdır Yukarıdaki âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf’’lerdeki esâslara binâen, İslâm Dîni’nde, “Erkek = Kadın” gibi bir eşitlik felsefesi yokdur Bunun yerine “Erkek+Kadın” birbirinin tamalayıcısı olarak dünyevî ve uhrevî mutluluğun esâsı olan bir aile teşkîli var dır Bunun için kadın ve erkek arasında, şu farkların olduğu belirtilmişdir: 1 - Mîras’da hakları noksandır 93 - Bakara, 228 94 - Nisâ’, 19 95 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir,C 1 ss 1350 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 56 Bu hususlardaki mîras konusu , Nisâ’ sûresi’nin 11 ve 12 Âyet - i kerîmelerinde ap - açık bir şekilde ifâde buyurulduktan sonra böyle bir mîras hakkına razı olup olmayanlar hakkında şöyle buyurulmuşdur: ِ ه ّل لا ُ د و ُ د ُ ح َ ك ْ ل ِ ت ط ُ ه َل و ُ س َ ر َ و َه ّل لا ِ ع ِ ط ُي ن َ م َ و ا َ ه ِ ت َْ تَ ن ِ م ي ِ ر َْ تَ ٍ ت ا� ن َ ج ُه ْ ل ِ خ ْ د ُي ُ ر ا َ ه ْ ن َل ا ا َ ه يِ ف َ ن يِ د ِ ل ا َ خ ط ُ م يِ ظ َ ع ْل ا ُ ز ْ و َ ف ْل ا َ ك ِ ل َ ذ َ و ُه َل و ُ س َ ر َ و َ ه ّل لا ِ ص ْ ع َ ي ن َ م َ و ُ ه ْ ل ِ خ ْ د ُي ُه َ د و ُ د ُ ح � د َ ع َ ت َ ي َ و ا َ ه يِ ف ا ً د ِ ل ا َ خ ا ً ر ا َن ص ُه َل َ و ٌ ين ِ ه � م ٌ ب ا َ ذ َ ع ع “İşte bunlar Allâh’ın (sizi imtihân etmek için koymuş olduğu) sınırlarıdır Kim Allâh’a ve peygamberine itâat ederse (Allâh) onu altından ırmaklar akar cenn etlere sokar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar Bu, en büyük bir kurtuluş (ve saâdet) dir” “Kim de Allâh’a ve peygamberine ısyân eder , (Allâh’ın) sınırlarını (çiğneyip) geçerse (tanımazsa), onu da - içinde dâim kalıcı olarak - ateşe koyar Onun için hor ve hakir edici bir azâb vardır” 96 2 - Küffâr ile cihâddan mahrumdur 3 - Erkeğe itâati vâcibdir 4 - Erkek kadına mehir verir 5 - Kadınların nafakası erkeğe âitdir 6 - Talâk hakkı erkekdedir 7 - Erkeğin kadın üzerine tezvîc hakkı vardır 8 - Kadında vilâdet (va’d - ı haml : doğurma) hâli vardır 96 - Bakara, 13 - 14 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 57 9 - Kadında hayız hâli vardır 10 - Kadında nifâs hâli vardır Ayrıca şu ö z ellikler de kadınlar d a vardır: 1 - Dokuz ay gibi bir zama nda çocuk doğurmak 2 - Doğum esnâsında ö lüm sancısı gibi bir acı tatmak 3 - İ ddet müddeti beklemeye mecbur olmak 4 - Şehâdetde noksan olmak 5 - Akılda noksan olmak 6 - Dinde noksan olmak 7 - Cum’a namazı’ndan ve cemâatden mahrum olmak 8 - Peygamberli kden mahrum olmak 9 - Saltanatdan mah r ûm olmak 97 10 - Mahremi olmadan sefer hâli haram olmak 97 - Bu husûsda Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşdur: ً ة َأ َ ر ْ م ا ُ م ُ ه َ ر ْ م َأ ا ْ و � ل َ و ٌ م ْ و َ ق َ ح ِ ل ْ ف ُ ي ْ ن َل “Mukadderâtını bir kadının eline veren bir millet felâh bulmaz” Bu hadîs - i şerıf’in şerhinde, merhum Prof Kâmil Miras şöyle demektedir: "Mukadderâtını bir kadının eline veren millet felâh bulmaz" vecîzesi ile Rasûlü Ekrem İslâm'ın âmme h ukûkunun en mühim bir kâıdesini koymuşdur Bu kâıdeye göre, İslâm hukûkunda âmme velâyeti denilen devlet teşkîlâtı riyâseti ancak erkek bir vatandaş tarafından temsil olunur Çünkü kadının fıtratı, bir çok cihetlerden bu çok ağır vezîfeyi deruhde etmeğe mü sâid değildir Bunun için İslâm hukûkunda kadının bey' ve şîrâ', şehâdet, şirket, vesâyet, verâset, vekâlet, hibe gibi her türlü medenî akid ve tasarrufâtı, sâir milletlerin hukûkuna nisbetle en geniş mikyasda mu'teber ve ticârî sâhadaki sa'y - i ameli meşrû olduğu halde devlet riyâsetine intihâb olunabilmesi husûsunda, kadın için bir hak kabûl edilmemişdir" Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarîh Tercemesi,C 10 ss 449 Kâmil Miras Et - Tâcü'l - Câmiu li'l - Usûl fî Ehâdîsi'r - Rasûl s a v C 5 ss 317 Eş - Şeyh Mansûr Ali Nâsıf ( Buhârî rivâyeti ) İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 58 11 - Kitâbî de olsa, gayr - i m üslim bir erkek ile evlenmesi haram olmak Çünkü, ى َل َ ع َ ن يِ ر ِ ف ا َ ك ْ ل ِ ل ُه ّل لا َ ل َ ع َْ يَ ن َل َ و ً لا يِ ب َ س َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا “Allâh, kâfirlere mü’minlerin aleyhinde (galebeye) aslâ bir yol (ve imkân) bahş etmez” 98 âyet - i kerîme ’si , ً لا يب َ س ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ ن يِ ر ِ ف ا َ ك ْ ل ِ ل او ُل َ ع َْ تَ لآ { ً ا نا َط ْ ل ُ س ْ ى َا } “ Kâfirleri üzerinize gâlib (sultan , hâkim ) yapmayın ” ma’nâsınadır Bunun için İslâm Dîni’nde aile reisliği, hastalık hâli gibi ba’zı istisnâlar dışında, erkekdedir Ayrıca , bu konulara riâyet et meyenler hakında da şöyle buyurulmuşdur: ا َ ذ ِ إ ٍ ة َن ِ م ْ ؤ ُ م لآ َ و ٍ ن ِ م ْ ؤ ُ م ِ ل َ ن ا َ ك ا َ م َ و ُ م َُ لَ َ ن و ُ ك َي ْ ن َ أ ًا ر ْ م َا ُه ُل و ُ س َ ر َ و ُ لله ا ى َ ض َق ْ م َا ْ ن ِ م ُة َ ر َ ي ِ ْ لْ ا ِ ر ْ م ِ ه ط ًا نيِ ب ُ م ًلا لآ َ ض � ل َ ض ْ د َ ق َ ف ُه َل و ُ س َ ر َ و َ لله ا ِ ص ْ ع َ ي ْ ن َ م َ و “Allâh ve peygamberi bir işe hukm etdiği zaman mü’min olan bir erkek ile mü’min olan bir kadın için (on a ayk ırı olarak ) işlerinde kendilerine muhayyerlik yokdur Kim Allâh’a ve Rasûlü’ne ısyân ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla yolunu sapıtmışdır” 99 ُ و ا َف ُ لله ا َ ل َ ز ْ ن َا ا َ ِ بِ ْ م ُ ك َْ يَ َْ لَ ْ ن َ م َ و َ ن و ُ ر ِ ف ا َ ك ْل ا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل “Kim Allâh’ın indirdiği ile hukm etmezse (amel etmezse), işte onlar kâfir’lerdir” 100 98 - Nisâ’, 141 99 - Ahzâb, 36 100 - Mâide, 44 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 59 ُ و ا َف ُ لله ا َ ل َ ز ْ ن َا ا َ ِ بِ ْ م ُ ك َْ يَ َْ لَ ْ ن َ م َ و َ ن و ُ م ِ ل ا� ظ لا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل “Kim Allâh’ın indirdiği ile hukm etmezse (amel etmezse), işte onlar zâlim’lerdir” 101 ْ ن َ م َ و ُ لله ا َ ل َ ز ْ ن َا ا َ ِ بِ ْ م ُ ك َْ يَ َْ لَ ُ و ا َف َ ن و ُ ق ِ س ا َ ف ْل ا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل “Kim Allâh’ın indirdiği ile hukm etmezse (amel etmezse), işte onlar fâsık’lardır” 102    İslâm Dîni’nde kadın hakları İslâm Dîni’nde, kadın hakları en üst seviyede tutulmuşdur ki böyle bir değeri, böyle bir hakkı, hiçbir sistemin, hiçbir rejimin ve hiçbir felsefenin vermesine imkân ve ihtimâl yokdur Çünkü Nisâ’ sûresi’nin birinci âyet - i keime’si olan şu âyet - i krîme ’de , Allâhü Teâlâ, kendi haklarına riâyet edilmesini önemle bildirdikden sonra; rahim s a h ibesi kadınların da tüm haklarına öne mle riâyet edilmesini emr etmiş dir ki böyle bir şeref, erkeklerden ziyâde kadınlara verilmişdir َ ه � ي َ أ ا َي ا و ُ ق � ت ا ُ س ا� ن لا ا ْ م ُ ك َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل ا ُ م ُ ك �ب َ ر ِ م ْ ن َ ن ا َ ه ْ ن ِ م َ ق َل َ خ َ و ٍ ة َ د ِ ح ا َ و ٍ س ْ ف ً ء ا َ س ِ ن َ و ًا يْ ِ ث َ ك ًلا ا َ ج ِ ر ا َ م ُ ه ْ ن ِ م � ث َب َ و ا َ ه َ ج ْ و َ ز ج ا و ُ ق � ت ا َ و َ ء ا َ س َت ي ِ ذ � ل ا َه ّل لا َ ن و ُل ِ ه ِ ب َ ْ ل ا َ و َ م ا َ ح ْ ر ط ا ًب يِ ق َ ر ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ ن ا َ ك َه ّل لا � ن ِ إ “Ey insanlar, sizi bir te k candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vucûde getiren , (biri diğerinden kopmuş bir çift meydana getiren) ve ikisinden de bir çok erkekler ve 101 - Mâide, 45 102 - Mâide, 47 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 60 kadınlar türeten Rabb’iniz (e karşı gelmek) den korkun (sakının) (O’nun huk m - ü terbiyesine ve korumasına girin Emirlerine muhâlefet etmekden sakının; az âbı ndan , gazâ bından korkun ) ” “Kendisi (nin adını öne sürmek suret) ile (birbirinizden bir şey’ ricâ’ ederken, Allâh aşkına, Allâh için, Allâh rızâsı için, senden şunu ricâ’ ederim, diye nâmına yemîn ver diğiniz), birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh (a isyân etmek) den ve akrabalık (bağlarını kırmak) dan, (o rahim sâhibelerinin hukukunu, haysiyet ve şerefini gözetmemekden ve onlar sebebi ile elde etdiğiniz akrabalık bağlarını kırmakdan ) korkun (sakının) Çünkü Allâh, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir” 103 Bu âyet - i kerîme’deki ( ُ م ا َ ح ْ ر ْ ل َا : El - erhâm ) lâfzı, ( ُ م ْ ح � ر ل َا : Er - Rahm ) kelimesinin çoğuludur E sirgemek , hısımlık, akrabalık, merhamet, şefk ât ve rikkât ma’nâlarını ifâde eder ki bunların hepsi, kadınlığın ve analığın iktizasındandır Bunun için kadınlara, şefk ât, merhamet ve rikkâ t ile muâmele etmek, onların şeref ve haysiyyetlerini korumak, onları her türlü tecavüzden, sû’ - i isti’mâlden ve izdiva ç esâsını bozacak hallerden muhâfaza etmek gerekdir Böyle bir lâfız, aynı zamanda, “Sıla - i rahm’e : Akrabâlık bağlarına ve bu bağların kuvvetlenmesine ” de riâyet etmeyi açık bir şekilde ifâde eder ki Sılâ - i Rahm ’in farz oluşu da bundandır Bunun için bir hadîs - i şerîf’de, " Emânet ile sıla - i rahm , Sırât'ın sağlı sollu iki yanına dururlar , (hâin ile Emîn’e şâhidlik ederler) " buyurulmuşdur 103 - Nisâ’, 1 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 61 Bunun için bu hadîs - i şerîf’de ifâde buyurulan Emânet ile Sıla - i rahm , Sırât’ın, sağlı sollu iki yanına durarak hâin ile emîn, sıla - i rahmi yerine getirenler ile getirmeyenler arasında şâhidlik yapıp hakkı yerine getirenleri müdâfaa edecekler, bâtılı kabûl edip onunla uğraşanların da aleyhinde bulunacaklardır Ayrıca bu âyet - i kerîme’de zikr edilen birinci ( ْ م ُ ك �ب َ ر ا ُ و ق� ت ِ ا : Rabb’inizden korkun ) ifâdesi, daha ziyâde insanlar arasındaki kardeşlikden ve bu kardeşliğin ihlâlinden; erkek ile kadının arasındaki cinsî temayülden ve bunun sû’ - i isti’mâlinden korkmayı ; Bundan sonraki ikinci ( ط َ م ا َ ح ْ ر َ ْ ل ا َ و ِ ه ِ ب َ ن و ُل َء ا َ س َت ي ِ ذ � ل ا َ ه ّل لا او ُ ق � ت ا َ و : Kendisi - nin adını öne sürmek sureti - ile birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh’dan ve akrabalık - bağlarını kırmak dan korkun) ifâdesi de, aile ve akrabalık hukûk ve münâsebetlerinin korunmasından ve bunların ihlâlinden korkmayı, emr eden ap - açık bir ifâdedir ki bütün bunlarda, “Muhabbetü’llâh’a : Allâh sevgisine ” ve “Mehâfetü’llâh’a : Allâh korkusuna ” riâyet etmek esâsdır Bunun için Rasûlü’l lâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , bir hadîs - i şerîf’lerinde şöyle buyurmuşdur: “Sıla - i rahm’e ta’zîm ve riâyet etmek, rızkın bol olmasına ve ömrün bereketine sebebdir” Bu esâsa binâendir ki Hanefî ’lere göre, akrabâ olan köle ve câriyeler âzâd olur, ( )    İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 62 Mühim bir hatırlatma Allâhü Teâlâ, Kelime - i tevhîd ’de , Habîbi Hazreti Mu hammed s a llâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in ismini, kendi isminden sonra kendi ismi ile b e râber yazdığı gibi, bu âyet - i kerîme’de de , “ Kendisi ( nin ismi ) ile birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh (a isyân etmek) den ve (rahim sâhibesi kadınlar ile elde etdiğiniz) akrabalık (bağlarını kırmak) dan, korkun ” ifâdesi ile kadınların haklarının korunmasına büyük bir ehemmiyet vermişdir ki Rabb’ine yönelip kulluk yapmasını bilen îmân sâhibi kadınlar için bundan daha büyük bir şeref olmaz Diğer taraftan Allâhü Teâlâ , Rabb isminin muktezâsı olarak yaratmış olduğu her mah lûkun her türlü eğitim ve öğretimini yaparak onlara karşı nasıl rahmet, merhamet, şefkât ve mağfiret sâhibi ise, analık vasfı vermiş olduğu her anayı da aynı sıfatlar ile vasıflandırmışdır ki kendini bile n îmân sâhibi Mü’min e ve Müslim e sâliha bir kadın için bundan daha büyük bir şeref olmaz Kezâ her insan ve her mahlûk, her an , nasıl Allâhü Teâlâ’nın rahmet, merhamet, şefkât ve mağfiretine muhtaç ise, her insan ve her mahluk da gerek ana karnında iken gerek se doğdukdan sonra anasının şefkatine , se vgisine ve korumasına muhta çd ır Her gün televizyon ekranlarında görüldüğü gibi, doğum yapan hayvanların kendi ağrısını sızısını unutarak hemen yavrusunu koklayıp yalayarak memesine doğru yönlendirip onu korumaya çalışması, yavrunun da me mey e ulaşmak için İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 63 düşe - kalka gay ret sarfetmesi , bu gerçeğin en güzel bir ifâdesidir Bunun içindir ki bu gerçeğe aklı erenler şöyle demiştir: Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş Bir evlâ t pir olsa da, anaya muhtaç imiş Şübhe götürmez bu gerçekleri göz önünde bulunduran her erkek ve kadın, mutlu bir aile yuvası kurmak için izdivaç kânununa riâyet etmeli, nüfusun çoğalmasına ehemmiyet vermeli, çocukların , bir Terbiye - i Ranbbânî ile yetiştirilmesine i’tinâ’ göstermeli ve izdivâca sebeb olan fıtrî temâyülü ( cinsî ilişkiyi ) sû - i isti’mâlden sakınmalıdır Çünkü bu günün birkaç insanı, yarın dünyâları tutan ve ( İ ’lâ - i kelimetü’llâh ’ı : İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akidesini şânına lây ık bir şekilde yüceltip yayma ) da bulunacak bir ümmet olabilir Bunun için Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , bir hadîs - i şerîf’lerinde şöyle buyurmuşdur: “Evleniniz, çoğalınız, evlât sâhibi olunuz Çünkü ben kıyâmet gününde sizinle, diğer ümmetlere karşı, iftihârda bulunurum” Diğer bir hadîs - i şerîf’lerinde ve Vedâ’ Hutbesi’nde de, şöyle buyurmuşdur: ْ م ُ ك ُ ر ْ ي َ خ ْ م ُ ك ُ ر ْ ي َ خ َ ِ لا ِ ه ِ ل ْ ه “Sizin hayırlınız, ehli için hayırlı olanınızdır” 104 “Kadınlara, ancak kerîm olanlar ikram eder, leim (alçak) olanlar da ihânet eder” “Cennet anaların ayakları altındadır” 104 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 7 ss 5122 Elmalılı Hamdi Yazır İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 64 “Ey insanlar, kadınların haklarına riâyet etmenizi ve bu husûsda Allâh’dan korkmanızı tavsıye ederim Siz onları Allâh’ın em âneti olarak aldınız Allâh’ın kânunu ile izdivaç etdiniz Onların nâmuslarını ve ismetlerini, Allâh adına söz vererek helâl edindiniz Bunun için kadınlarınızın üzerinde sizin hakkınız, sizin üzerinizde de onların hakkı vardır Sizin hoş görmediğiniz kimseleri evlerinize almamaları, kötü görülen hareketlerde bulunmamaları hakkınızdır Eğer bunları yaparlarsa kendilerinden ayrılmanıza izin vardır Eğer haklarınıza riâyet ederlerse onlara iyi bakmanız ve değerince giydirmeniz gerekdir Bu onların hakkıd ır Onlara iyi sözle öğüt verin Çünkü onlar sizin yardımcılarınızdır Kendilerini size bağlamışlardır Kadınlar, kocalarının izni olmadan onun malından hiçbir şey’i başkasına vermeyeceklerdir Erkekler de kadınlarını sayacaklardır Hizmetçilerinize de yediğiniz yemeklerden yedirmeye, giydiğiniz elbiselerden giydirmeye dikkât ediniz Afv etmeyeceği niz bir hatâyı işlerlerse onlard an ayrılabilirsiniz Onlar, Allâh’ın kullarıdır Hiçbir zaman kötü muâmele görmeye lâyık değillerdir”    İslâm Dîni’ nde ve Müslüman bir a ilede k adının dokunul ma z lığı ve erkeğin iffeti Dünyevî ve uhrevî mutluluk timsâli olan bir aile yuvasının temel niteliklerinden birisi, kadınların ırz, nâmus, şeref ve haysiyyet gibi yüce sıfatları nı ifâde eden dokunulmazlık İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 65 hakkı ; birisi de aile reisi olan erkeğin iffetli olması hâlidir Bunun için Allâhü Teâlâ, Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’a ve O’nun şahsında ümmetlerinin kadın ve erkeklerine , şöyle buyurmaktadır: َ ِ ل ل ُق � ِ بِ � ن لا ا َ ه � ي َ أ ا َي ِ ء ا َ س ِ ن َ و َ ك ِ ت ا َن َ ب َ و َ ك ِ ج ا َ و ْ ز َ ين ِ ن ْ د ُي َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا ن ِ م � ن ِ ه ْ ي َل َ ع � ن ِ ه ِ ب يِ ب َ لا َ ج ط َ ن ْي َ ذ ْ ؤ ُ ي َ لا َف َ ن ْف َ ر ْ ع ُ ي ن َ أ َ نِ ْ د َ أ َ ك ِ ل َ ذ ط َ ن ا َ ك َ و ا ً م يِ ح � ر ا ً ر و ُ ف َ غ ُه � ل لا “ Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve Mü'min'lerin kadınlarına (hâcetleri için dışarı çıkacakları zaman) dış elbîselerinden üstlerine giymelerini söyle Bu, onların tanılıb (hür oldukları bilinip) ezâ edilmemelerine daha uygundur Allâh çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir” 105 ِ ل ل ُق ا َ ص ْب َ أ ْ ن ِ م او � ض ُغ َ ي َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ْ م ُ ه َ ج و ُ ر ُ ف او ُظ َ ف َْ يَ َ و ْ م ِ ه ِ ر ط ْ م َُ لَ ى َ ك ْ ز َ أ َ ك ِ ل َ ذ َ ن و ُع َ ن ْ ص َي ا َ ِ بِ ٌيْ ِ ب َ خ َه � ل لا � ن ِ إ ِ ل ل ُق َ و ِ ت ا َن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل َ ن يِ د ْ ب ُ ي َ لا َ و � ن ُ ه َ ج و ُ ر ُ ف َ ن ْظ َ ف َْ يَ َ و � ن ِ ه ِ ر ا َ ص ْب َ أ ْ ن ِ م َ ن ْ ض ُ ض ْ غ َ ي َ ن ْب ِ ر ْ ض َي ْل َ و ا َ ه ْ ن ِ م َ ر َ ه َظ ا َ م � لا ِ إ � ن ُ ه َ ت َن يِ ز � ن ِ ِ بِ و ُي ُ ج ى َل َ ع � ن ِ ه ِ ر ُ م ُِ بِ ص َ ن يِ د ْ ب ُ ي َ لا َ و ْ و َ أ � ن ِ ه ِ ئ ا َب آ ْ و َ أ � ن ِ ه ِ ت َل و ُع ُ ب ِ ل � لا ِ إ � ن ُ ه َ ت َن يِ ز ِ ء ا َب آ ِ ء ا َن ْ ب َ أ ْ و َ أ � ن ِ ه ِ ئ ا َن ْ ب َ أ ْ و َ أ � ن ِ ه ِ ت َل و ُع ُ ب � ن ِ ه ِ ت َل و ُع ُ ب ِ ن ا َ و ْ خ ِ إ ْ و َ أ ِ ن ا َ و ْ خ ِ إ ِ نِ َب ْ و َ أ � ن ِ ه ِ ت ا َ و َ خ َ أ ِ نِ َب ْ و َ أ � ن ِ ه � ن ِ ه � ن ِ ه ِ ئ ا َ س ِ ن ْ و َ أ ْ و َ أ � ن ُ ه ُ ن ا َ ْ يم َ أ ْ ت َ ك َل َ م ا َ م و ُ أ ِ ْ يْ َ غ َ ين ِ ع ِ ب ا �ت لا ِ و َ أ َ ن ِ م ِ ة َب ْ ر ِ ْ لإ ا ِ لِ ِ ل ْ ف ِّ ط لا ِ و َ أ ِ ل ا َ ج ِّ ر لا ِ ء ا َ س ِّن لا ِ ت ا َ ر ْ و َ ع ى َل َ ع او ُ ر َ ه ْظ َي َْ لَ َ ن يِ ذ � ل ا ص ا َ م َ م َل ْ ع ُ ي ِ ل � ن ِ ه ِ ل ُ ج ْ ر َ أ ِ ب َ ن ْب ِ ر ْ ض َي َ لا َ و ن ِ م َ ين ِ ف ُْ يَ � ن ِ ه ِ ت َن يِ ز ط ا و ُب و ُت َ و ْ م ُ ك � ل َ ع َل َ ن و ُن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا ا َ ه � ي َ أ ا ً ع يِ َ جَ ِ ه � ل لا َ لى ِ إ َ ن و ُ ح ِ ل ْ ف ُ ت 105 - Ahzâb, 59 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 66 “Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar B u, kendileri için daha temizdir Şübhesiz ki Allâh, ne yaparlarsa hakkıyle haberdardır” “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar Zînetlerini (baş, kulak, boyun, göğüs, bazu, kol ve bacak gibi zînet yerlerini) açmasınlar Bunlardan görünen kısmı (yüzler, eller ve ayaklar) müstesnâ Baş örtüleriğni yakalarının üstünü (kaplayacak bir şekilde) koysunlar Zînet (mahal) lerini, (ancak) kendi kocalarına, yâhud kendi babalarına, yâhud kocalarının babalarına, yâhud kendi oğullarına, yâhud kocalarının oğullarına, yâhud kendi birâderlerine, yâhud kendi birâderlerinin oğullarına, yâhud kız kardeşlerinin oğullarına, yâhud kendi kadınlarına ( Mü 'min kadınlara, - Müslümân olmayan kadınlar mâ'nen erkek hukmünde olduğundan Müslümân olmayan kadınlar hâriç - ), yâhud kendi ellerinin mâlik olduğu câriyelerine ( erkek köle hâriç), yâhud erkeklikden kesilmiş hizmetçilerine, yâhud henüz kadınların gizli yerle rine muttali' olmayan çocuklara karşı, tesettürlü olmayabilirler Gizleyecekleri zînetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar ا و ُب و ُت َ و َ ن و ُ ح ِ ل ْ ف ُ ت ْ م ُ ك � ل َ ع َل َ ن و ُن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا ا َ ه � ي َ أ ا ً ع يِ َ جَ ِ ه � ل لا َ لى ِ إ Ey Mü’minler, he piniz Allâh'a tevbe edin Tâki korkduğunuzdan emîn, umduğunuza nâil olasınız” 106 106 - Nûr, 30 - 31 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 67 Hayızdan, nifasdan ( bildirmek üzere de şöyle buyurulmuşdur: َ و ِ ء ا َ س ِّن لا َ ن ِ م ُ د ِ ع ا َ و َ ق ْل ا َ ن و ُ ج ْ ر َ ي َ لا ِ تِ � لا لا ن َ أ ٌ ح ا َن ُ ج � ن ِ ه ْ ي َل َ ع َ س ْ ي َل َ ف ا ً ح ا َ ك ِ ن � ن ُ ه َ ب ا َي ِ ث َ ن ْ ع َ ض َي ٍ ت ا َ ج ِّ ر َ ب َت ُ م َ ر ْ ي َ غ ط ٍ ة َن يِ ز ِ ب َ ل ٌ ر ْ ي َ خ َ ن ْ ف ِ ف ْ ع َ ت ْ س َي ن َ أ َ و ه ُ � ن ط ُ ه � ل لا َ و ٌ م يِ ل َ ع ٌ ع يِ َ سَ “ Kadınlardan hayızdan, evlâddan kesilmiş, artık nikâha ümîdleri kalmamış (olan ihtiyarlara gelince: gizli) zînet (mahalleri) ni erkeklere göstermemeleri şartıyle ( dış) rubalarını bırakmalarında onlar için bir günâh yokdur (Bununla berâber bundan da) sakınm aları (ve örtünmeleri) kendileri için daha hayırlıdır Allâh, hak kıyle işiden, hakkıyle bilendir” 107 Aynı şekilde, Hazret - i Muhammed saallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in aile hayâtı ve hanımları hakkında da şöyle buyurulmuşdur: َ ن يِ ذ � ل ا ا َ ه � ي َ أ ا َي ن َ أ � لا ِ إ ِّ ِ بِ � ن لا َ ت و ُي ُ ب او ُل ُ خ ْ د َت َ لا او ُن َ م آ ٍ م ا َ ع َط َ لى ِ إ ْ م ُ ك َل َ ن َ ذ ْ ؤ ُ ي ُ ه ا َن ِ إ َ ن يِ ر ِ ظ ا َن َ ر ْ ي َ غ لا ْ م ُت ي ِ ع ُ د ا َ ذ ِ إ ْ ن ِ ك َل َ و ْ ن ا َف ْ م ُت ْ م ِ ع َط ا َ ذ ِ إ َف او ُل ُ خ ْ د ا َف َ لا َ و او ُ ر ِ ش َت ٍ ث يِ د َِ لْ َ ين ِ س ِ ن ْ أ َت ْ س ُ م ط � ن ِ إ � ِ بِ � ن لا ي ِ ذ ْ ؤ ُ ي َ ن ا َ ك ْ م ُ ك ِ ل َ ذ ْ ن ِ م ي ِ ي ْ ح َت ْ س َي َ ف ْ م ُ ك ز ُه � ل لا َ و ِّ ق َْ لْ ا َ ن ِ م يِ ي ْ ح َت ْ س َي َ لا ط ن ِ م � ن ُ ه و ُل َ أ ْ س ا َف ا ً ع ا َت َ م � ن ُ ه و ُ م ُت ْل َ أ َ س ا َ ذ ِ إ َ و ِ ء ا َ ر َ و ٍ ب ا َ ج ِ ح ط ِ ب و ُل ُ ق َ و ْ م ُ ك ِ ب و ُل ُ ق ِ ل ُ ر َ ه ْط َ أ ْ م ُ ك ِ ل َ ذ � ن ِ ه ط َ ن ا َ ك ا َ م َ و او ُذ ْ ؤ ُ ت نَ أ ْ م ُ ك َل ْ ن َ ت ن َ أ َ لا َ و ِ ه � ل لا َ ل و ُ س َ ر ْ ز َ أ او ُ ح ِ ك ُ ه َ ج ا َ و ا ً د َب َ أ ِ هِ د ْ ع َ ب ن ِ م ط َ د نِ ع َ ن ا َ ك ْ م ُ ك ِ ل َ ذ � ن ِ إ ا ً م يِ ظ َ ع ِ ه � ل لا 107 - Nûr, 60 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 68 "Ey îmân edenler, (bundan sonra) P eygamberin evlerine - yemeğe da'vet olunmaksızın, vaktine (de) bakmaksızın - girmeyin Fakat da'vet olunduğunuz zaman girin Yemeği yediniz mi hemen dağılın Söz dinlemek veyâ sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin Çünkü bu, Peygambere ezâ vermekde, o sizden utanmakdadır Allâh ise hak (kı açıklamak) dan çekinmez Bir de O'nun zevcelerinden lüzumlu bir şey' istediğiniz vakit perde ardından isteyin Bu, hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha temizdir Sizin, Allâh'ın Peygamberine ezâ vermeniz (doğru) olmadı (ğı gibi) kendinden sonra zevcelerini nikâhla almanız da e bedî (câiz) değildir Bu, Allâh nezdinde çok büyük (bir günah) dır” 108 Bu meâldeki âyet - i kerîme nâzil olunca, Ümmühât - i Mü'minîn'in hısım ve akrabâları ile diğer İslâm kadınlarının hısım ve akrabâları "Yâ Rasûle'llâh, biz de mi perde arkasından konuşa cağız" diye sordular Bunun üzerine şu meâldeki âyet - i kerîme nâzil oldu ve Ümmühât - i Mü'minîn ile diğer İslâm kadınlarının kimlerle perde arkasından konuşmaları gerekdiği husûsu belirtildi: َ لا ِ ن ا َ و ْ خ ِ إ َ لا َ و � ن ِ ه ِ ئ ا َن ْ ب َ أ َ لا َ و � ن ِ ه ِ ئ ا َب آ ِ ف � ن ِ ه ْ ي َل َ ع َ ح ا َن ُ ج ِ ء ا َن ْ ب َ أ َ لا َ و � ن ِ ه ِ ن ا َ و ْ خ ِ إ � ن ِ ه ِ ء ا َن ْ ب َ أ َ لا َ و ت ا َ و َ خ َ أ ِ ْ ت َ ك َل َ م ا َ م َ لا َ و � ن ِ ه ِ ئ ا َ س ِ ن َ لا َ و � ن ِ ه � ن ُ ه ُ ن ا َ ْ يم َ أ ج َ ه � ل لا َ ين ِ ق � ت ا َ و ط � ن ِ إ ٍ ء ْ ي َ ش ِّ ل ُ ك ى َل َ ع َ ن ا َ ك َه � ل لا ا ً د يِ ه َ ش “ Onlar için ne babaları, ne oğulları, ne birâderleri, ne birâderlerinin oğulları, ne kız kardeşlerinin oğulları, ne kendi kadınları (Mü'min kadınlar), ne de sağ ellerinin mâlik oldukları (câriyeler) hakkında hiç bir vebal yokdur 108 - Ahzâb, 53 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 69 Allâh'dan korkun Çünkü Allâh her şey'in fevkınde (hakîkî) bir şâhiddir” 109 Ümmühât - i Mü'minîn'in, diğer İslâm kadınlarından farklı bir durumda olduklarını, dînî vazîfeleri îfâ husûsunda onlardan daha fazla titizlik göstermelerini ve diğer İslâm kadınlarına örnek bir durumda bulu nmalarını belirtmek üzere de, şöyle buyurulmuşdur: َ ء ا َ س ِ ن ا َي ْ ن َ م ِِّ بِ � ن لا ْ ن ِ م ِ ت ْ أ َي ُ م ٍ ة َ ش ِ ح ا َ ف ِ ب � ن ُ ك ْ ف َ ع ا َ ض ُي ٍ ة َن ِّ ي َ ب َ ه َ ل ُ ب ا َ ذ َ ع ْل ا ا ِ ْ ين َ ف ْ ع ِ ض ط ا ً يْ ِ س َي ِ ه � ل لا ى َل َ ع َ ك ِ ل َ ذ َ ن ا َ ك َ و � ن ُ ك نِ م ْ ت ُن ْ ق َ ي ن َ م َ و ِ ت ْ ؤ � ن ا ًِ لْ ا َ ص ْ ل َ م ْ ع َ ت َ و ِ ه ِ ل و ُ س َ ر َ و ِ ه � ل ِ ل ا َ ه ِ ْ ين َ ت � ر َ م ا َ ه َ ر ْ ج َ أ لا ا ًيم ِ ر َ ك ا ًق ْ ز ِ ر ا َ َ لَ ا َن ْ د َت ْ ع َ أ َ و َ ء ا َ س ِ ن ا َي ِّ ِ بِ � ن لا ِ م ٍ د َ ح َ أ َ ك � ُ تَ ْ س َل ِ ء ا َ س ِّن لا َ ن ِ ل ْ و َ ق ْل اِ ب َ ن ْ ع َ ض َْ تَّ َ لا َف � ُ تَ ْ ي َ ق � ت ا ِ ن ِ إ ِ ه ِ ب ْ ل َ ق ِ ف ي ِ ذ � ل ا َ ع َ م ْط َي َ ف ا ًف و ُ ر ْ ع � م ً لا ْ و َ ق َ ن ْ ل ُ ق َ و ٌ ض َ ر َ م ج َ ن ْ ر َ ق َ و َ ن ْ م ِ ق َ أ َ و َ لى و ُ ْ ل ا ِ ة �ي ِ ل ِ ه ا َْ لْ ا َ ج � ر َ ب َ ت َ ن ْ ج � ر َ ب َ ت َ لا َ و � ن ُ ك ِ ت و ُي ُ ب ِ ف َ ين ِ ت آ َ و َ ة َ لا � ص لا ُ ه َل و ُ س َ ر َ و َ ه � ل لا َ ن ْ ع ِ ط َ أ َ و َ ة ا َ ك � ز لا ط ا َ � نَّ ِ إ ْ ن َ ع َ ب ِ ه ْ ذ ُي ِ ل ُه � ل لا ُ د يِ ر ُي َ ل ْ ه َ أ َ س ْ ج ِّ ر لا ُ م ُ ك ْ ل ا ْ م ُ ك َ ر ِّ ه َط ُي َ و ِ ت ْ ي َ ب ا ً يْ ِ ه ْط َت ج “Ey peygamber kadınları, içinizden kim açık bir terbiyesizlik ederse onun azâbı iki kat artırılır Bu, Allâh’a göre kolaydır” “İçinizden kim de Allâh’a ve peygamberine itâat eder, iyi bir amelde bulunursa ona da mükâfâtını iki ke r re 109 - Ahzâb, 55 Bu âyet - i kerîme'de, amca ve dayı zikr edilmemişdir Çünkü bunlar, ana ve baba hükmündedir İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 70 veririz Hem biz ona çok şerefli bir rızık da hazırlamışızdır” “ Ey Peygamber kadınları, siz (diğer) kadınlardan (her hangi) biri gibi deği lsiniz Eğer (Allâh'dan) korkuyorsanız (size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin Sonra kalbinde bir maraz (nifâk ve ficûr) bulunanlar tamaa düşer (ler) Sözü güzel (ve ağır başlı) söyleyin” “ (Vakâr ile) evlerinizde oturun Evvelki câhiliyyet (devri kadınlarının kırıla büküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin Namazı dosdoğru kılın Zekâtı verin Allâh'a ve Rasûl'üne itâat edin Ey Ehl - i beyt, Allâh sizden ancak kiri (günâhı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister” 110    Tesettür ün anlamı v e t esettürlü olma durumu Erkeklerin ve kadınların örtülmesi lâzım gelen yerlerine “Avret mahalleri” denir ki bu yerlerin örtülmesi ne “Tesettür” denir Müslüman erkeklerin avret mahalli, göbekleri altından di z kapakları altına kadar olan kısımdır Diz kapakları da bu kısma dâhildir Müslüman o lan hür kadınların avret mahalleri ise, yüzleri, elleri ve ayakları hariç, tüm bedenleridir Bunun için, bu konu ile ilgili âyet - i kerîme’lerde, Müslüman erk eklerin ve kadınla rın, - modanın, İblîs ’in, insan ve cin şeytanlarının , İslâm dışı telkinlerine, yanıltmalarına , 110 - Ahzâb, 30 - 33 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 71 aldatmalarına aldanmayarak - tesettürlü olmalarının önemi hakkında da şöyle buyurulmuşdur: ا ً س ا َب ِ ل ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ا َن ْل َ ز نَ أ ْ د َق َ م َ د آ ِ نِ َب ا َي ي ِ ر ا َ و ُ ي ا ً ش يِ ر َ و ْ م ُ ك ِ ت ا َء ْ و َ س فق ُ س ا َب ِ ل َ و ٌ ر ْ ي َ خ َ ك ِ ل َ ذ َ ى َ و ْ ق � ت لا ط ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ َ ن و ُ ر � ك � ذ َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ ه ّل لا ِ ت ا َي آ ُ م ُ ك � ن َ ن ِ ت ْ ف َ ي َلا َ م َ د آ ِ نِ َب ا َي ْ م ُ ك ْي َ و َ ب َ أ َ ج َ ر ْ خ َ أ ا َ م َ ك ُ ن ا َط ْ ي � ش لا ِ م ْ ن َ ي ِ ة � ن َْ لْ ا َ ن ُع ِ ز ا َ م ُ ه َ س ا َب ِ ل ا َ م ُ ه ْ ن َ ع َ س ا َ م ُ ه َ ي ِ ُ يْ ِ ل ا َ م ِ ِ تِ ا َء ْ و ط َلا ُ ث ْ ي َ ح ْ ن ِ م ُه ُل يِ ب َق َ و َ و ُ ه ْ م ُ ك ا َ ر َ ي ُه � ن ِ إ ْ م ُ ه َ ن ْ و َ ر َ ت ط َ ن و ُن ِ م ْ ؤ ُ ي َلا َ ن يِ ذ � ل ِ ل ء ا َي ِ ل ْ و َ أ َ ين ِ ط ا َي � ش لا ا َن ْ ل َ ع َ ج ا� ن ِ إ “Ey âdem oğulları, size (şeytanın açmak istediği) çirkin yerlerinizi örtecek bir libâs, bir de giyip süsleneceğiniz bir libâs indirdik (yaratdık) Takvâ libâsı ise, o, daha hayırlıdır Bu (libâsların indirilmesi) Allâh’ın (fazl - u rahmetine delâlet eden) âyetlerden (alâmetlerden) dir Tâki (insanlar) iyic e düşünsünler (ni’metlerinin kadrini bilsinler)” “Ey Âdem oğulları, şeytan ana ve babalarınızı, fenâ’ yerlerini kendilerine göstermek için, elbîselerini soyarak nasıl Cennet’den çıkardı ise, sakın size de bir belâ’ yapmasın Çünkü o da, kabîlesinden olan (lar) da sizi, sizin kendilerini göremiyeceği niz yerlerden muhakkak görürler (ve size yanlış telkinlerde bulunurlar) Biz şeytan’ları, îmân etmeyeceklerin velî’leri yapdık ” 111 Bunun için Müslüman bir kadının, kendi kocası veyâ mahremi olmayan bir erkek ile sarılması, onu öpmesi, onunla öpüşmesi, dans etmesi veyâ bunlara benzeyen bir davranışda bulunması veyâ şehvet duyguları ile el sıkışması, el tutuşması aslâ câiz değildir Çünkü bu durumlarda hükmen sihriyyet 111 - A’râf ,26, 27 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 72 ( evlenme dolayısı ile meydama gelen akrabalık ) hükümleri tahakkuk eder Bunun neticesi olarak da bir çok sakat ve gayr - i meşrû’ çocukların meydana gelmesine sebeb olunabilir    İslâmî bir ailede erkek ve kadı nın sorumluluğu Kendi serbest irâdesi ile İslâm Dîni’ni kabûl eden erkek ve kadın her Müslüman, onun bütün hükümlerine şeksiz şübhesiz îmân edip gereğini yerine getirmek mecbûriyyetinde olduğundan davranışlarında muhayyer değildir Çünkü kendi serbest irâdesi ile İslâm Dîni’ni kabul eden bir Müslüman, aşağıdaki âyet - i kerîme’de belirtilen hususlara riâyet etmek mecbûriyyetinde olduğundan, dilediği şekilde veyâ onun bunun te’sîrinde kalarak kendine göre bir Müslüman’lık anlayışına da sâhib değildir Bunun için Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına aykırı olarak bid’at, şirk , küfür ve nifâk ola n şey’leri yapması câiz olmadığı gibi demokratik, reformist ve lâik bir Müslüman’lık hayâtı yaşaması da hiçbir şekilde c âiz değildir Çünkü Allâhü Teâlâ, Kur’ â n - ı Kerîm’inde şöyle buyurmaktadı r : َ ر َ و ُ لله ا ى َ ض َق ا َ ذ ِ إ ٍ ة َن ِ م ْ ؤ ُ م لآ َ و ٍ ن ِ م ْ ؤ ُ م ِ ل َ ن ا َ ك ا َ م َ و ُ م َُ لَ َ ن و ُ ك َي ْ ن َ أ ًا ر ْ م َا ُه ُل و ُ س ْ م َا ْ ن ِ م ُة َ ر َ ي ِ ْ لْ ا ِ ر ْ م ِ ه ط ًا نيِ ب ُ م ًلا لآ َ ض � ل َ ض ْ د َ ق َ ف ُه َل و ُ س َ ر َ و َ لله ا ِ ص ْ ع َ ي ْ ن َ م َ و “Allâh ve peygamberi bir işe hukm etdiği zaman mü’min olan bir erkek ile mü’min olan bir kadın için (ona ayk ırı olarak ) işlerinde kendilerine muhayyerlik yokdur İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 73 Kim Allâh’a ve Rasûlü’ne ısyân ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla yolunu sapıtmışdır” 112 َ م ِ س � ا نلا َ ن ِ م َ و ٍ ف ْ ر َ ح َ ى ل َ ع َلله ا ُ د ُب ْ ع َ ي ْ ن ج ٌ ر ْ ي َ خ ُه َب َا ص َا ْ ن ْإ َف ِ ن ِ ه ِ ب � ن َا َ م ْط ا ج ٌة َن ْ ت ِ ف ُه ْ ت َ ب َا ص َا ْ ن ِ إ َ و ِ ن ِ ه ِ ه ْ ج َ و َ ى ل َ ع َ ب َل َ ق ْ ن ا فق َ ة َ ر ِ خ ْ لآ ا َ و َا ي ْن � د لا َ ر ِ س َ خ ط ُ ين ِ ب ُ م ْل ا ُ ن َا ر ْ س ُْ لْ ا َ و ُ ه َ ك ِ ل َ ذ “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki (cân - ü gönülden değil de işine gelen tarafından, bir kenarından, bir ucundan tutarak veyâ dil ucu ile müslümân olarak) Allâh’a ibâdet eder Eğer kendilerine bir hayır dokunursa ona yapışır, yatışır, (fit olur) Eğer bir fitne (bir şerr, bir zarar) isâbet e derse yüz üstü dönüverir (de irtidâd bile eder) (İşte bu şekilde Allâh’a kulluk eden bir kimse), dünyâ’da da, âhiret’de de hüsrâna uğramışdır Bu ise, ap - açık bir ziyandır, (ap - açık bir hüsrândır)” 113 Bu esâslara binâendir ki İslâm Dîni, aile fertlerinden her birini bir takım vazîfeler ile mükellef tutmuş ve onu, içinde doğup büyüdüğü toplumun ufak bir toplum u olarak kabûl etmişdir Bunun için de ana, baba, evlâ t ve akrabâlar, bu küçük toplumun bir er bireyleri olmuş ve onlara bir takım sorumluluklar yüklemişdir ki şu âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf, bunun en açık birer delilidir: ُ س ا� ن لا ا َ ه ُ د و ُق َ و ًا ر ا َن ْ م ُ ك يِ ل ْ ه َا َ و ْ م ُ ك َ س ُ ف ْ ن َا او ُق او ُن َ م آ َ ن يِ ذ � ل ا ا َ ه � ي َا ا َي ُة َ ر ا َ ج ِ ْ لْ ا َ و ِ ئ َ لا َ م ا َ ه ْ ي َل َ ع ٌ د ا َ د ِ ش ٌ ظ َ لا ِ غ ٌة َ ك ْ م ُ ه َ ر َ م َ أ ا َ م َ ه � ل لا َ ن و ُ ص ْ ع َ ي َ لا َ ن و ُ ر َ م ْ ؤ ُ ي ا َ م َ ن و ُل َ ع ْ ف َ ي َ و 112 - Ahzâb, 36 113 - Hacc, 11K İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 74 “Ey îmân denler, gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir ateşden koruyunuz ki onun yakacağı insanla taşdır (O ateşin) üzerinde iri gövdeli, sert tabiatli melekler vardır ki onlar, Allâh’ın kendilerine emr etdiği şey’lere ısyân etmezler Neye me’mûr iseler onu yaparlar, (fazla ve eksik yapmazlar) � ل ُ ك َ و ٍ ع ا َ ر ْ م ُ ك � ل ُ ك ِ ه ِ ت �ي ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ ْ س َ م ْ م ُ ك َ ا ِ ْ لا ِ ه ِ ت �ي ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ ْ س َ م َ و ٍ ع ا َ ر ُ م ا َ م ِ ه ِ ت �ي ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ ْ س َ م َ و ِ ه ِ ل ْ ه َا ِ ف ٍ ع ا َ ر ُ ل ُ ج � ر لا َ و ا َ ه ِ ت �ي ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ ْ س َ م َ و ا َ ه ِ ج ْ و َ ز ِ ت ْ ي َ ب ِ ف ٌة �ي ِ ع ا َ ر ُة َ أ ْ ر َ م ْل ا َ و َ س ِ ل ا َ م ِ ف ٍ ع ا َ ر ُ م ِ د ا َ ْ لْ ا َ و ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ ْ س َ م َ و ِ ه ِ د ِّي � ي ِ ه ِ ت َ و ِ ه ِ ت �ي ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ ْ س َ م َ و ِ ه يِ ب َا ِ ل ا َ م ِ ف ٍ ع ا َ ر ُ ل ُ ج � ر لا ْ س َ م َ و ٍ ع ا َ ر ْ م ُ ك � ل ُ ك َ و ِ ه ِ ت �ي ِ ع َ ر ْ ن َ ع ٌ ل و ُئ “Her birerleriniz râî (çobandır ve elinin altında ne varsa onu gereği gibi muhâfaza edip korumakla mükellef) dir ve her biriniz elinin al tındakilerden mes’uldür Devlet adamlarının her biri râî'dir ve idâre etdiklerinden mes’uldür İnsan (aile reisi) ehl - ü iyâlinin râî’sidir ve gütdüklerinden mes’uldür Kadın, kocasının evinin râî’sidir (muhâfızıdır) ve gütdüklerinden mes’uldür 114 - Tahrîm, 6 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 75 Hizmetkâr, efendisine âid malın râî’sidir ve elinin altındakilerden mes’uldür İnsan, babasına âid malın (ve ecdâdının kendisine bırakıp emânet etdiği değerlerin ) râî’sidir ve elinin altındakilerden mes’uldür (El - hâsıl), her birerleriniz râî (çoban) sınız ve her birerleriniz elinin altındakilerden mes’uldür” 115 Bu esâslara binâendir ki İslâm Dîni’ni, her yönü ile kendi serbest irâdeleri ile kabûl edip nefsinde yaşamak isteyen Müslüman’lar, hem kendilerini, hem Müslümân olan âkil ve bâliğ çocuklarını, hem de aile fertlerini ve idâre etdikleri Müslüman toplumlarını, îmân, ibâdet, ahlâk ve muâmelât konuları ile ilgili esâsların eğitim ve öğretimini yapmak ve yaptırmak suretiyle onları Cehennem ateşinden korumakla mükellef tutulmuşlardır Çünkü her Müslüman’ın kendisine göre bir yetkisi vardır ki bunlar, şu âyet - i kerîme’de belirtilen hususları, gereği gibi yapıp yerine getirmeye çalışırlar: َ ا ْ ن ِ إ َ ن يِ ذ � ل َ م َ ة َ لا � ص لا او ُ م ا َق َ أ ِ ض ْ ر َ ْ ل ا ِ ف ْ م ُ ه ا� ن � ك ا و ُ ر َ م َ أ َ و َ ة ا َ ك � ز لا ا ُ و َ ت آ َ و ْ و َ ه َ ن َ و ِ ف و ُ ر ْ ع َ م ْل اِ ب ْ ن ُ م ْل ا ِ ن َ ع ا ِ ر َ ك ط ِ ر و ُ م ُ ْ ل ا ُة َب ِ ق ا َ ع ِ ه � ل ِ ل َ و “Eğer (mü’min’lerin) kendilerine (mü’min kullarımızdan her hangi birine), yer yüzünde bir iktidar mevkîi verirsek, onlar namazı dosdoğru kılarlar (ve kıldırırlar) , zekâtı verirler (ve verdirirler) , iyiliği emr ederler ve kötülükden vaz geçirmeye çalışırlar Her yapılan işin âkıbeti Allâh’a âiddir, (O, gereken karşılığını tam olarak verir)” 116 115 - Sahîhu’l - Buhârî, Kitâbü’l - cumua, Cüz’ 2 ss 6 Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih tercemesi, C 3 ss 40 (487 nolu hadîs - i şerif) Ahmed Naim 116 - Hacc, 41K İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 76 Bunun için Müslüman olan her yetki sâhibinin, diğer Müslüman’lara karşı, “İyiliği emr edip kötülükden vaz geçirmek” esâsına dayalı böyle bir yetkisi vardır Bu yetkisini yerine getirmediği zaman da dünyevî ve uhrevî sorumluluğun en başta gelen sorumlularından olur Bunun için her yetki sâhibi, bu görevlerini, şu esâslar dâhilinde yapmaya ve yaptırmaya mecburdur: 1 - Tevhîd esâslarını ve bununla ilgili olarak şirk, küfür ve nifâk konularını, doğru bir şekilde - Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına uygun bir şekilde - öğrenmek, öğretmek; îmân, ibâ det, ahlâk ve muâmelât konularında gerekli çalışmaları yapmak, bu suretle de teblîğ görevini yerine getirmek 117 2 - Çocukları ve aile fertlerini, şer’î edeb ve terbiye ile yetiştirmeye çalışmak 3 - Her türlü ibâdet ve hayır yollarını ve onların yapılma şekillerini bi’z - zât yaparak ve yaptırarak kendilerini yokdan var edip ya ratan ve her türlü ni’meti verip âlemlere üstün kılan Allâhü Teâlâ’ya kulluk yapmalarını te’mîn etmeye çalışmak 4 - Şer’an yapılması emr edilen şey’leri bi’z - zât yaparak yaptırmaya çalışmak 5 - Şer’an yapılması yasak olan şey’leri bi’z - zât yapmayar ak yaptırmamaya çalışmak 6 - Kur’ân - ı Kerîm’i, îmân ve İslâm esâslarını okuyup okutmaya çalışmak 7 - Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in hayâtını ve görevlerini öğrenip öğretmeye çalışmak 117 - Hulâsatü’l - Beyân fî Tefsîri’l - Ku r’ân,C 14 ss 5998 Mehmet Vehbi İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 77 8 - Kur’ân - ı Kerîm’in ve Hazreti Mugammed s allâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in ahlâkı ile ahlâklanmaya, çocuklarını ve aile efrâdını İslâm ahlâkı ile yetiştirmeye gayret sarf etmek Bunları yapmaya ve yaptırmaya çalışırkan de , - haddi aşmamam üzere - , a - El ile yaptırmaya çalışmak b - Dil ile yaptırmaya çalışmak c - Kalbi ile buğz ederek yaptırmaya çalışmak l âzımdır ki şu hdîs - i şerîf, bu gerçeği, açık bir şekilde ifâde eder “Sizden her kim bir kötülüğü görürse onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmezse onu diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle nefret etsin Bu son durum, îmânın en zayıf derecesidir” 118 Böyle görevleri yaparken veyâ yaptırmaya çalışırken bir zorlama olarak değil, hakk ve bâtılın bütün özellikleri, ap - açık belli olup insanlara teblîğ edildikten sonra - Dinde zorlama yokdur - e sâsı karşısında, kendi hür irâdesi ile İslâm Dîni’ni kabûl edip onun îcablarını yerine getirmekle yükümlü olan Müslüm an’lar hakkında, bir zorlama olup olmadığını düşünmek bile tamamen yanlış bir davranış olur ki âyet - i kerîme’de, şöyle buyurulmuşdur: ِّ ي َغ ْل ا َ ن ِ م ُ د ْ ش � ر لا َ� ين َ ب َ ت ْ د َق ِ ن يِّ د لا ِ ف َ ه ا َ ر ْ ك ِ ا لآ ج ِ ت و ُغ ا� ط اِ ب ْ ر ُ ف ْ ك َي ْ ن َ م َف ِ د َ ق َ ف ِ لله اِ ب ْ ن ِ م ْ ؤ ُ ي َ و َ ى ق ْث ُ و ْل ا ِ ة َ و ْ ر ُع ْل اِ ب َ ك َ س ْ م َت ْ س ا قُ ا َ َ لَ َ م ا َ ص ِ ف ْن ا َلا ط ُ لله ا َ و ٌ م يِ ل َ ع ٌ ع يِ َ سَ 118 - Tirmizî, Fiten,1 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 78 “Dinde zorlama yokdur Hakîkat (şudur ki) , îmân ve küfür, ap - açık meydana çıkmışdır, (gözler önüne serilmiştir) Artık kim şeytan’ı (tâğût’u - ve insanları Allâh’ın dîni’nden uzaklaştırmaya ve İslâm Dîni’ni bozup içinden çıkılmaz bir hâle getirmeye çalışan Deccâl’leri - ) tanımayıb da Allâh’a îmân ederse o, muhakkak ki kopması (mümkün) olmayan en sağlam kulpa (Kur’ân’a ve İslâm’a) yapışmışdır Allâh (her şey’i) hakkıyle işitici ve (her şey’i) kemâliyle bilicidir” 119    İslâm Dîni’nde akrabalık bağları (Sıla - i rahim) َ ه ّل لا او ُ ق � ت ا َ و َ م ا َ ح ْ ر َ ْ ل ا َ و ِ ه ِ ب َ ن و ُل َء ا َ س َت ي ِ ذ � ل ا ط “ Kendisi ( nin adını öne sürmek sureti ) ile birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allâh’dan ve akrabalık - rahim sâhibesi kadınlar sebebi ile meydana gelen akrabalık - ( bağlarını kırmak ) dan korkun” 119 - Bakara, 256 Tâğût: Allâh’a karşı isyankâr olup kahr ile, cebr ile veyâ rızâ ile kutsallaştırılıp ma’bûd edinilen insan veyâ şeytan veyâ put gibi her hangi bir şey’dir İnsanları her hangi bir şekilde, Allâh yolundan men’ eden kimselere veyâ İblîs’e de tâğût denir Deccâl: Dünyânın son zamanl arında hakkı bâtıla, iyiyi kötüye, doğruyu yanlışı birbirine karıştıran, hiç durmadan fitne ve fesâdı körükleyen, bu suretle de içinde bulundukları toplumların nizâm ve intizâmını bozan, gerşek olmayanı gerçek gibi gösteren hilekâr, yalancı, yaldızcı şerir insanlardır Bunlar, dünyâ târihinin son zamanlarında çokça görülecektir ki Kıyâmet alâmetlerindendir Bunun için Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm bu husûsda şöyle buyurmuştur ِ ل ا � ج َ د لا َ ن ِ م ُ ر َ ب ْ ك َا ٌ ر ْ م َا ِ ة َ ع ا � س لا ِ م َا يِ ق َ لى ِ ا َ م َ د آ ِ ق ْ ل َ خ َْ ين َ ب ا َ م "Âdem'in yaratıldığı zamandan beri, kıyâmete kadar, Deccâl'in şerrinden daha büyük bir fitne olmamışdır" Riyâzü’s - sâlihîn,C 3 ss 326 (1846 nolu h ş ) İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 79 Âyet - i kerîme’sinde ifâde buyurulan akrabalık hakları, aile ve akrabalık hukûk ve münâsebetlerinin korunmasın ı ve bunların ihlâlinden korkmayı emr eden ap - açık bir ifâdedir ki burada Allâhü Teâlâ , erhâm’ı , ( rahim sâhibesi kadınlar sebebi ile meydana gelen akrabalık haklarını ) , kendi ismine mukârin olarak zikretmişdir Bunun için insanla r arasındaki akrabalık haklarını ihlâl etmek aslâ c âiz olmadığı gibi, akrabâlar arasında mâlikiyet ve memlûkiyet de câiz olmaz Çünkü böyle bir hal, akrabâlar arsında matlup olan hüsn - i muâşeret ve muhabbeti ihlâl eder Bu esâsa binâendir ki Hanefî ’le re göre, akrabâ olan köle ve câriyeler âzâd olur, ( köle ve câriye olarak kullanılmaları câiz olmaz ) Bunun için Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , bir hadîs - i şerîf’lerinde şöyle buyurmuşdur: “Sıla - i rahm’e ta’zîm ve riâyet etmek, rızkın bol olmasına ve ömrün bereketine sebebdir” " Emânet ile sıla - i rahm , Sırat’a gönderilip Sırât'ın sağlı sollu iki yanına dururlar , (hâin ile emîn hakkında şâhidlik yaparlar) " Bunun için bu hadîs - i şerîf’de ifâde buyurulan Emânet ile Sıla - i rahm , Sırât’ın, sağlı sollu iki yanına durarak hâin ile emîn arasında , sıla - i rahmi yerine getirenler ile getirmeyenler arasında , şâhidlik yapıp hakkı yerine getirenleri müdâfaa edecekler, bâtılı kabûl edip onunla uğraşanların da aleyhinde bulunacaklardır Bu bakımdan b unların hepsinde , yanî gerek Allâhü Teâlâ’nın haklarının korunmasında , gerekse akrabâ haklarının korunmasında , “Muhabbetü’llâh’a : Allâh sevgisine ” ve “Mehâfetü’llâh’a : Allâh korkusuna ” riâyet etmek esâsdır İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 80 َ ْ ل ا او ُل و ُ أ َ و ِ م ا َ ح ْ ر ِ ه ّل لا ِ ب ا َت ِ ك ِ ف ٍ ض ْ ع َ ب ِ ب َ لى ْ و َ أ ْ م ُ ه ُ ض ْ ع َ ب ط ٍ ء ْ ي َ ش ِّ ل ُ ك ِ ب َه ّل لا � ن ِ إ ٌ م يِ ل َ ع “Hısımlar, Allâh’ın kitabınca (Allâh’ın hükmünce) birbirine daha yakındırlar Allâh her şey’i hakkıyle bilendir” 120 Âyet - i kerime’sine göre de, akrabâların birbirine bağlanmalarına ve birbirlerine karşı nefreti gerektirecek hallerden sakınmalarına işâret edilmişdir Bunun için Rasûlü’llâh sa llâ’llâhü aleyhi ve sellem , “Ben sizi hidâyete da’vetim üzerine sizden ücret istemem Ancak Ehl - i beyt’ime ve akrabalarıma muhabbetinizi isterim” diyerek Ehl - i beyt’inin ve kendi akrabâlarını n haklarına riâyet edilm esini, ümmetlerinden istemişdir ki şu âyet - i kerîme, bunun açık bir delilidir: ُ ق ْ ل َ لا َ ا ْ س َ ئ ُ ل ُ ك ْ م َ ع َ ل ْ ي ِ ه َ ا ْ ج ً ا ر ِ ا � لا ْ ل ا َ م َ و � د َ ة ِ فِ ْ ل ا ُ ق ْ ر َ ب ط “De ki: Ben bu (tebliğime) karşı akrabâlıkda , sevgiden başka (Ehl - i beytime ve akrabama muhabbetinizden başka) hiçbir mükâfât istemiyorum” 121 Bunun için Ümmet - i merhûme’nin sevgili peygamberi Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’e muhabbeti vâcib olunca, O’nun Ehl - i beyti’ne ve akrabalarına muhabbetin de vâcib olacağında şübhe yokdur Çünkü bir kimseye muhabbet; onun muhabbet ettiği akrabasına da muhabbeti îcâb eder Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in en yakın akrabâsı, Hazreti Ali, Hazreti Fâtıma, 120 - Enfâl, 75 Zevi’l - erhâm’ın mîras alması hakkı bu âyetle istidlâl edilmişdir (Beyzâv î) Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 1 ss 269 Hasan Basri Çantay 121 - Şûrâ, 23 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 81 Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ile Ehl - i îmân’dan olan Hazreti Hamza ve Abbâs radıya’llâhü anhüm gibi amcalarıdır “ Bununla berâber Kurayş kabilesi olması da muhtemeldir Çünkü Kurayş’in her bir kabilesine Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’ın akrabalığı olduğu halde onların bir kısmı O’nun peygamberliğini tekzîb ederek O’na ezâ etmekden de geri kalmamışdır Bu duruma göre âyet - i kerîme’nin ma’nâsı şöyle olur ” : “Ey Kurayş kabilesi size Allâh’ın kelâmını teblîğ ettiğimden d olayı ben sizden bir ücret istemiyorum Ancak sizinle aramızda olan akrabâlığa muhabbet ve o muhabbet sebebi ile bana ezânızı terk etmenizi isterim Çünkü akrabâlığın îcâbı iyilik, şefkât ve merhamettir Yoksa ezâ ve cefâ etmek değildir” 122 Âyet - i kerîme’deki ( برقلا : Kurbâ) lâfzı, - ibâdet ve kulluk ile Cenâb - ı Hakk’a takarrub etmek - anlamına da gelir ki bu halde ma’nâ şöyle de olabilir: “ Ben sizden ücret istemem, ancak ibâdet ve kullukla Cenâb - ı Hakk’a takarrub etmeye muhabbet etmeniz i isterim ” 123 ُ ه � ق َ ح َ ب ْ ر ُ ق ْل ا ا َ ذ ِ ت آ َ و ا ً ر يِ ذ ْ ب َ ت ْ ر ِّ ذ َب ُ ت َلا َ و ِ ل يِ ب � س لا َ ن ْب ا َ و َ ين ِ ك ْ س ِ م ْل ا َ و َ ن يِ ر ِّ ذ َب ُ م ْل ا � ن ِ إ ا و ُن ا َ ك ِ ين ِ ط ا َي � ش لا َ ن ا َ و ْ خ ِ إ ط ا ً ر و ُ ف َ ك ِ ه ِّب َ ر ِ ل ُ ن ا َط ْ ي � ش لا َ ن ا َ ك َ و “Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hak (lar) ını ver (Malını) isrâf ile saçıp savurma” “Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir Şeytan ise Rabb’ine (karşı) çok nankördür , (insanlardan 122 - Ahkâm - ı Kur’âniyye ,ss 194 Konya’lı Mehmed Vehbi 123 - Hulâsatü’l - Beyân fî Tefsîri’l - Kur’ân,C 13 ss 5 139 Mehmed Vehbi İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 82 aldatabildiğini küfrân - ı ni’mete sevk eder ve iğfâl edebildiği kimselere kardeş olur) ” 124  Buraya kadar anlatılan hususlardan anlaşıldığına göre, Sıla - i rahm: Akrabâlık haklarına riâyet etmek ve onlarla ilgiyi kesmemek, her Müslüma’nın üzerine farz olup mutlaka yerine getirilmesi gereken dînî vecîbelerdendir Çünkü sıla - i rahm, dünyâda rızkın ve ömrün bereketine, âfiyetine, akrabâ arasında güzel bir imtiz âc ile birbirleri ile yardımlaşmaya ve istifadeye sebeb olduğundan sıla - i rahm’in terk edilmesi, dünyevî ve uhrevî bir takım zararların kazanılmasına sebeb ol ur Bunun için hiç olmazsa her imkân dâhilinde selâmlaşarak veyâ selâm göndererek bu bağı kesmemek , her birerlerine lâyık olduğu mertebede iltifat etmek ve bu suretle de akraba haklarını yerine getirmeye çalışmak , iyi bir müslüman’ın en önemli görevlerinde n biridir “Sıla - i rahmi terk edenlerin rızkı dar ve ömrünün bereketi az olacağı ve hukuk - ı karâbete riâye t edemediğinden âhiretde mes’ul olacağın a dâir bir çok şer’î deliller mevcutdur ve bi’l - hâssa Kur’ân’da sılaya riâyet etmeyenleri tehdîd hakkında bir çok âyet - i celîle vardır” 125 Fâsık kimseler ise, Allâhü Teâlâ’ya kesin söz verdikleri halde, O’nunla yapmış oldukları ahdi bozarak emr - i ilâhî’ye karşı gelirler ve Allâhü Teâlâ’nın sıla olunmasını ve ona r iâyet edilmesini emrettiği sıla - i rahmi terk edip yer yüzünü ifsâd ederler ki şu âyet - i kerîme, bunun açık bir delilidir 124 - İsrâ’, 26 - 27 125 - Ahkâm - ı Kur’âniyye,ss 195 Konya’lı Mehmed Vehbi İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 83 ذ � ل َا َ ن ي م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ِ ه ّٰ ّ ل لا َ د ْ ه َ ع َ ن و ُ ض ُ ق ْ ن َ ي ه ِ ق ا َث ي ص َ ن و ُع َط ْ ق َ ي َ و ا َ م َ ر َ م َا ُ ه ّٰ ّ ل لا ه ِ ب ْ ن َا َ ل َ ص و ُي َ ن و ُ د ِ س ْ ف ُ ي َ و ِ ف ْ ر َ ْ لا ا ِ ض ط َ ك ِ ئ ّٰ ل و ُا ُ م ُ ه ُ ر ِ س ا َ ْ لْ ا َ ن و “Onlar (o fâsıklar) ki, Allâh’ın, (kendi kitablarında Hazreti Muhammed’e îmân etmeleri hakkındaki) ahdini (ve emrini) - kesin söz verdikden sonra - bozarlar All âh’ ın birleş tiril mesini emrettiği şey’i ( hısımlık râbıtalarını, toplum birliğini, peygambere îmânda birleşmeyi ) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar İşte bunlar, hüsrana (maddî ve ma’nevî en büyük zarara ) uğrayanların ta kendileridir ” 126    İslâm Dîni’nde d in kardeşliği Müslüman’ lar, kan akrabâlığı ile ve sihriyyet akrabâlığı ile birbirlerinin akrabâsı ve yakını olduğu gibi, aşağıdaki âyet - i kerîme’de belirtildiği gibi , dinde de birbirinin kardeşi, a krabâs ı ve yakını olup bir ana, bir babadan doğmuş kardeş gibidirler Bu kardeşlik , mü’ minlerin kendi aralarında olup kâfir ile mü’min arasında değildir Kâfir ile mü’min nesebde kardeş olsalar bile aralarında islâmî bir kard eşlik olmadığından verâset de câiz olmaz Bunun için de mü’min kâfire, kâfir de mü’mine vâris olamaz Aynı şekilde bir Mü’min bir kâfire vatandaş derse de kardeş diyemez َ ه � ل لا او ُ ق � ت ا َ و ْ م ُ ك ْي َ و َ خ َ أ َ ْ ين َ ب او ُ ح ِ ل ْ ص َ أ َف ٌة َ و ْ خ ِ إ َ ن و ُن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا ا َ � نَّ ِ إ َ ن و َُ حْ ْ ر ُ ت ْ م ُ ك � ل َ ع َل “Mü’min’ler , şübhe yok ki (dînde) kardeştirler O halde iki kardeşinizi n arasını (bulub) barışdırın Allâh’dan korkun Tâki esirgenesiniz” 126 - Bakara, 27 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 84 Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in kendisi de Mü’min’lerin dinde ma’nevî babası olduğu gibi O’nun hanımları da, Mü’min’lerin anneleri dir ki şu âyet - i kerîme, bunun açık bir delilidir: ْ ن َ أ ْ ن ِ م َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْل اِ ب َ لى ْ و َ أ �ِ بِ � ن لا ْ م ُ ه ُ ت ا َ ه � م ُ أ ُه ُ ج ا َ و ْ ز َ أ َ و ْ م ِ ه ِ س ُ ف ط و ُ أ َ و ِ م ا َ ح ْ ر َ ْ ل ا و ُل ِ ه � ل لا ِ ب ا َت ِ ك ِ ف ٍ ض ْ ع َ ب ِ ب َ لى ْ و َ أ ْ م ُ ه ُ ض ْ ع َ ب َ ن يِ ر ِ ج ا َ ه ُ م ْل ا َ و َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا َ ن ِ م “Peygamber, mü’minlere öz nefislerinden evl âdır Zevceleri de (mü’minlerin) analarıdır Akrabâ da, Allâh’ın kitâbında, birbirine diğer mü’minlerden ve Muhâcir’lerden daha yakındırlar” 127 Aynı konuya işâretle, İbn - i Mes’ûd radıye’llâhü anh ’ın rivâyet etdiği şâzz bir kırâetde de , şöyle buyurulmuşdur: َ و ُ ه َ و َ أ ٌ ب َ ل ُ ه ْ م “O (peygamber) onların (Mü’min’lerin) babasıdır” Kezâ, b ir hadîs - i şerîf’de de şöyle buyurulmuşdur: “Her peygamber, ümmetinin ma’nevî babasıdır Bundan dolayıdır ki Mü’min’ler de birbiri ile din kardeşi olmuşlardır” Bu âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf’de ifâde buyurulduğu üzere, Rasûlü’llâh sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , kendi ümmetinin dinde ma’nevî babası dır Bunun için , ٍ د � م َُ مُ ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د � م َُ مُ َ ى ل ّ ع ِّ ل َ ص � م ُ ه � ل ل َا “Allâhümme salli alâ Muhammed’in ve alâ âl - i Muhammed” 128 127 - Ahzâb, 6 128 - Meâli: “Yâ Rabb, Hazreti Muhammed’e ve O’nun âl ve etbâına rahmet eyle” İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 85 d iye O’na salât etdiğimiz zaman , hem kendisi, hem Ehl - i beyt'i, hem Ashâb - ı kirâm'ı, hem de kıyâmete kadar gelip geçecek tüm ümmetlerine salât etmiş ( duâda bulunmuş ) oluruz Çünkü, bu husûsu ifâde eden âyet - i kerîme’de şöyle buyurulmuşdur: ِِّ بِ � ن لا َ ى ل َ ع َ ن � و ل َ ص ُي ُه َت َ ك ِ ئ َل َ م َ و َ لله ا � ن ِ إ ط ِ ه ْ ي َل َ ع ا � و ل َ ص ا ُ و ن َ م آ َ ن يِ ذ � ل ا َا ه �ي َ أ َا ي ا ُ و م ِّ ل َ س َ و ًا م يِ ل ْ س َت “Şübhesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çok salât (ve tekrîm) ederler Ey îmân edenler, siz de O’na salât edin ve tam bir teslîmiyyetle de selâm verin” 129 Bu âyet - i kerîmesinin hukmüne göre de , sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’e - zaman ve mahal ile sınırlı olmayarak - icmâlen ( kısa olarak ) salât etmek ( salevât getirmek ) , her Müslüman’ının üzrine farz ’dır Aynı zamanda , َ خ َ ل ْ ق ُ ت َ ك ِ م ْ ن ُ و ن ِ ر َ و ْ ج ِ ه ي َ و َ خ َ ل ْ ق ُ ت ِ م ْ ن ُ و ن ِ ر َ ك َ ء َا ي ْ ش ْ ل ا � ل ُ ك “Seni kendi veçhimin (zâtımın) nûrundan), diğer şeyleri de senin nûrundan yarattım” 130 hadis - i kudsî’sinde bildirildiğine göre de , Allâhü Teâlâ, sevgili Rasûlü Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in mübârek Rûh - i şerîf’lerini ( nûrunu ) yaratdığı zaman, ismini “Muhammed” koyarak O’na “Habîbim” demiş ve 129 - Ahzâb, 56 Salât: Allâhü Teâlâ’dan olursa rahmet ma’nâsına, meleklerden olursa i stiğfâr ma’nâsına, mü’minlerden olursa hayır duâ ma’nâsınadır 130 - Îmân Ahmed, Müsned IV - 127; Hâkim, Müstedrek II - 600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV - 312/6404; Aclûnî, Keşfü'l - Hafâ I - 265/827 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 86 ismini kendi ismi ile berâber yazıp Tevhîd ’in aslı, esâsı ve kaynağı olan, “( ِ لله ا ُ ل و ُ س َ ر ٌ د � م َ ح ُ م ُلله ا � لا ِ إ َه َل ِ إ َلا ) : Lâ ilâhe illâ’llâh , Muhammedü’r - Rasûlü’llâh : Allâh’dan başka hiç bir ilâh, - hiç bir tanrı, hiç bir ma’bûd - yokdur, ancak O vardır ; Muhammed - aleyhi’s - selâm - Allâh’ın ( kulu ve ) Rasûlü’dür ” Kelime - i Tevhîd ’ini, Levh - ı mahfûz’a yazmış, yarattığı her mahlûku bu esâsa göre inanıp yaşamakla, ( kendisini tesbîh ve tenzih etmekle ) görevlendirerek bu esâsın gereklerini yerine getiririp kulluk yapmaları ile sorumlu tutmuşdur ki îmân’ın ve İslâm’ın aslı ve esâsı bu olduğu gibi, temeli de budur Bunun için tüm Müslüman’lar, hem ruhlar âleminde, hem de dünyâ âleminde birbirlerinin kardeşi olup Hazret - i Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in kendi Ehl - i beyt - i gibi aile efradından olduğundan O’na salât ederken yalnız ( َ ا � ل ل ُ ه � م َ ص ِّ ل َ ع َ ى ل َ ُ مُ � م ٍ د : Allâhümme salli alâ Mehammed : Yâ Rabb, Muhammed’e rahmet eyle ) dersek, böyle bir salât etmemiz yarım olup yanlış olur Onun için O’na salât ederken dâima ( ٍ د � م َُ مُ ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د � م َُ مُ َ ى ل َ ع ِّ ل َ ص � م ُ ه � ل ل َا : Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl - i Muhammed : Yâ Rabb, Hazreti Muhammed’e ve O’nun âl ve etbâına rahmet eyle ) diye salât ederiz Bu suretle de hem Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in kendi Âl ve Ashâb’ına, hem de O’nun peygamberliğini kabûl edip da’vetine icâbet eden ve kıyamete kadar gelip geçerek ihsân ile O’nun Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olan, tüm ümmetlerine duâ etmiş oluruz    İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 87 Ana, baba ve k ardeşlik bakımından Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm 'ın nesebi Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , kendi nesebi hakkında şöyle buyurmuşdur: " Ben, - devirden devire, aileden aileye intikâl eden, bu sûretle de seçilip ayırd edilen - Âdem oğullarının en temizinden nakl olundum Nihâyet şu içinde bulunduğum Hâşimî topluluğundan neş'et etdim" "Allâh, İbrâhîm oğullarından İsmâîl 'i, İsmâîl oğullarından Benî Kinâne'yi, Kinâne oğullarından Kurayş'i, Kurayş 'den de Benî Hâşim'i, Benî Hâşim 'den de beni seçmişdir" "Allâh beni, dâimâ helâl babaların sulbünden pâkize anaların rahmine nakl edere k, nihâyet babamla anamdan izhâr buyurmuşdur ve - Âdem ile Havvâ 'dan, Abdu'llâh ile Âmine 'ye kadar olan - ebeveynim, kat'iyyen nikâhsız bir birliğe uğramamışdır" “Her peygamber, ümmetinin ma’nevî babasıdır Bundan dolayıdır ki Mü’min’ler de birbiri ile din kardeşi olmuşlardır” İbn - i Mes’ûd radıye’llâhü anh ’ın rivâyet etdiği şâzz bir kırâet ’ de de, “ َ و ْ م ُ ه َ ل ٌ ب َ أ َ و ُ ه : O ( peygamber ), onların ( Mü’min’lerin ) babasıdır” buyurulmuşdur    İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 88 İslâm Dîni’nde akrabâ ve kardeşlik ilişkileri ا و ُ د ُب ْ ع ا َ و ُ ت َلا َ و َه ّل لا ا و ُ ك ِ ر ْ ش ِ ن ْي َ د ِ ل ا َ و ْل اِ ب َ و ا ًئ ْ ي َ ش ِ ه ِ ب َ ب ْ ر ُ ق ْل ا ي ِ ذ ِ ب َ و ا ًن ا َ س ْ ح ِ إ ِ ر ا َْ لْ ا َ و ِ ين ِ ك ا َ س َ م ْل ا َ و ى َ م ا َت َي ْل ا َ و ِ ب ِ ح ا � ص لا َ و ِ ب ُن ُ ْ لْ ا ِ ر ا َْ لْ ا َ و َ ب ْ ر ُ ق ْل ا ي ِ ذ ْ ن َلْ اِ ب ِ ب ِ ل يِ ب � س لا ِ ن ْب ا َ و لا ْ م ُ ك ُن ا َ ْ يم َ أ ْ ت َ ك َل َ م ا َ م َ و ط � ن ِ إ ْ ن َ م � ب ِ ُ يَ َلا َ ه ّل لا َ ن ا َ ك ا ً ر و ُ خ َف ًلا ا َت ُْ � لا “Allâh’a ibâdet edin O’na hiçbir şey’i eş (ortak) tutmayın Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanın ı zdaki arkadaşa, yolda kalmışa, sağ ellerinizin mâlik olduğu kimselere (köle ve cariyelerinize) iyilik edin Allâh kendini beğenen ve dâimâ böbürlenen kimseleri sevmez” 131 Âyet - i kerîme’sinde ve benzeri bir çok âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîf’lerde ifâde buyurulduğu gibi, İslâm Dîni’nde akrabâ ve kardeşlik ilişkileri, bir çok yönleri ile en ince noktalarına varıncaya kadar anlatılmışdır ki bunlardan ba’zıları nın başlıkları şöyledir: Akrabâlar ile olan ilgiyi hiçbir şekilde kesmemek Akrabâlara z iyâreti ihmâl etmemek Akrabâlar ile olan bağlar ( sıla - i rahm ), kıyâmetde sırat’ın iki yanında olacaktır Akrabâlık bağları, insanı Cennet’e götüren amellerdendir Akrabâ bağlarını koparanlar, Cennet’e giremez 131 - Nisâ’, 36 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 89 Akrabâ haklarına riâyet e tmek, rahmete vesîle olur Akrabâlara olan iyiliklerin sevâbı fazla olur Akrabâya iyilik yapmak, Mü’min’in şiârındandır Akrabâya verilen sadakaların sevâbı, daha fazladır Zekât ve sadakalarda akrabalara öncelik tanımak, Allâh’ın emri dir Akrabâ haklarına riâyet etmek, rızkı çoğaltır, ömrü uzatır Akrabânın hakları ise , sıla - i rahim, muhabbet, hüsn - i muâşeret, ma’rûf veçhile ülfet, kudreti nisbetinde muhtaç olanların nafakalarını vermek ve her birerlerine lâyık olduğu mertebe de iltifat etmektir Bununla berâber, ا ً ر يِ ذ ْ ب َ ت ْ ر ِّ ذ َب ُ ت َلا َ و ِ ل يِ ب � س لا َ ن ْب ا َ و َ ين ِ ك ْ س ِ م ْل ا َ و ُه � ق َ ح َ ب ْ ر ُ ق ْل ا ا َ ذ ِ ت آ َ و � ن ِ إ ِ ين ِ ط ا َي � ش لا َ ن ا َ و ْ خ ِ إ او ُن ا َ ك َ ن يِ ر ِّ ذ َب ُ م ْل ا ط ا ً ر و ُ ف َ ك ِ ه ِّب َ ر ِ ل ُ ن ا َط ْ ي � ش لا َ ن ا َ ك َ و “Hısıma, yoksula, yolda kalmışa, hak (la r) ını ver (Malını) isrâf ile saçıp savurma” “Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleri olmuşlardır Şeytan ise, Rabb’ine (karşı) çok nankördür” 132 â yet - i kerîme’lerinde ifâde buyurulan isrâf, malını mahallinin gayrine ve lâyık olmayan yerlere ve mahalline de gereğinden fazla sarf etmek demektir ki Allâhü Teâlâ, müsriflerin isrâfları sebebi ile şeytana arkadaş olduklarını beyân ederek müsrifleri şiddetle zemmetmişdir Çünkü isrâf, insanları bir takım tehlikelere düşüren ahlâk - ı zemîme’nin en başta gelenlerindendir Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’ın, yer 132 - İsrâ’, 26 - 27 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 90 yüzünde sudan daha bol bir şey’ olmadığı halde, abdest suyunda isrâfda bulunmayı men etmesi de, isrâfın zemmine en güzel bir delîldir Bunun için ak rabaya, yoksula ve yolda kalmışa haklarını verirken veyâ başka yerlerde bir hizmetde bulunurken de isrâfda bulunmamaya dikkât etmek lâzımdırç    İslâm Dîni’nde aile teşkîli İslâm Dîni’nde aile teşkili, nikâh denilen bir evlenme muâmelesi ( evlenme akdi ) ile meydana gelir Böyle bir akid, nikâh meclisindeki gerekli şâhidlerin huzurunda îcâb ve kabûl ile meydana gelir ki böyle bir muâmele ile toplumların nüvesini teşkil eden bir aile yuvası kurulmuş olur Böyle meşrû’ bir şekilde bir yuva kurmanın en başında , nişanlanma ve nikâh ile ilgili konular gelir ki bunlar, özet olarak, Münâkehât ( Nikâh akdi mes’elelerine âit hukümler ) kitapçığımızda anlatılmışdır Or aya bakılması tavsıye olunur 133    Bir ailede mutlu olmanın şartı İslâm Dîni esâslarını gözeterek kurulmuş olan mutlu bir yuvanın ana ve babaları, akraba bağlarının korunmasını, komşu haklarına riâyet edilmesini, onlara eliyle, diliyle ezâ verecek davranışlardan sakınılmasını , kendi nefislerinde tatbik ederek çocukl arına öğreten ana ve babalardır Bunun için 133 - Münâkehât (Nikâh akdi mes’elelerine âit hukümler) Yazan: Ömer Nasûhi Bilmen Özet olarak sâdeleştiren , A Celâleddin Karakılıç İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 91 Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm , bu konuya işâretle, şöyle buyurmuşdur: “Neseblerinizi, soylarınızı bilip öğrenin; hısımlarınızı arayıp sorun; akrabânızı aramayacak olursanız, onlar her ne kadar yakınınızda olsal ar bile , onlarla hiç yakınlığınız yok demekdir Onları arayıp sorduğunuz zaman, uzakta bile olsalar, uzaklık kalmaz Teyzeler ana makamındadır” “Komşuları şerrinden emîn olmayanlar, hakîkî mü’min değildir” “Büyüklerine hürmet, küçüklerine şefkâ t göstermeyen bizden değildi r ” “Ana ve babaya itâat, Allâh’a itâatdir; onlara karşı gelmek Allâh’a karşı gelmekdir” “Allâh’ın rızâsı, ana ve babayı kendisinden memnûn ve râzı etmekle kazanılır” “Cennet, anaların ayakları altındadır” “Allâh’ın en sevdiği amel, vaktinde kılınan namaz ile anaya, babaya yapılan iyilikdir” “Hiç şübhe yok ki: Üç kişinin duâsı kabûl olur: Babanın çucuklarına duâsı, misâfirin duâsı, mazlûmun duâsı” “Mü’min’lerin îmânca en kâmil olanları ahlâk ı güzel ve ailesine nezâketle muâmele edenlerdir Sizin hayırlınız, karısına hayırlı olandır Ben aileme karşı sizin en hayırlınızım” “Kadınlara kerîm olanlardan başkası ikrâm etmez; onlara ihânet ve hürmetsizlik edenler de ancak leîm ya’nî kötü adam lardır” İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 92 “Kıyâmet günü kadın evvelâ namazından, sonra da kocasına itâat edip etmediğinden sorulacaktır” Bunun için namazını kılan, orucunu tutan, nefsini haramdan saklayan, kocasına itâat eden kadının gideceği yer, doğruca Cennet’dir Çünkü mutl u bir aile yuvasının temelini teşkil eden karı ile koca, bir bir inin tamamlayıcısı olduğundan ölünceye kadar, birbirinin kendi elbisesi gibi hayat yoldaşı ve sır arkadaşıdır Böyle bir yuvanın temelini teşkil eden ana ve babanın, dünyaya gelmelerine s ebeb olacakları çocuklarını en iyi bir şekilde yetiştirmeleri, tahsil ve terbiyelerine son derece dikkat etmeleri, içinde yaşacacakları toplumlara hayırlı birer insan olarak yetiştirmeleri, dünyevî ve uhrevî felâketlere sebeb olacak kötü ahlâk ve hallerden uzak kalmalarının eğitim ve öğretimini vermeleri, en mühim görevlerindendir Bunun için hadîs - i şerîf’de şöyle buyurulmuşdur: “Çocuklarınıza iyi bakınız Onları güzel terbiye ediniz” او ُ ر ِّ ف َ ن ُ ت َلا َ و او ُ ر ِّ ش َب َ و او ُ ر ِّ س َ ع ُ ت َلا َ و او ُ ر ِّ س َي “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz (ürkütmeyiniz)” 134 Bunun için mutlu bir ailede dünyevî ve uhrevî mutluluğun tek yolu ve tek çâresi, bir taraftan Muhabbetü’llâh ’ı (Allâh sevgisini ve rızâsını) kazanma ümîdi il e, diğer tarafdan da bu Muhabbetü’llâh ’ı (bu sevgi ve rızâyı) kaybetme korkusu Haşyetü’llâh (Allâh korkusu) ile mümkündür ki şu âyet - i kerîme, bunun en açık ve güzel bir delilidir : 134 - Sahîhu’l - Buhârî,Cüz 1,Kitâbü’l - ilmi,ss 27 ve 71 Tecrîd,C 1 ss 77 Ahmed Naim İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 93 ا و ُن َ م آ َ ن يِ ذ � ل ا � ن ِ ئ َ م ْط َت َ و ْ م ُ ه ُ ب و ُل ُ ق ِ ه ّل لا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب ط � ن ِ ئ َ م ْط َت ِ ه ّل لا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب َلا َ أ ُ ب و ُل ُ ق ْل ا ط “ (Allâhü Teâlâ’nın insanları imtihân etmek için , emretmiş olduğu sınırları şeksiz şübhesiz kabûl edip) îmân edenler, Allâh’ın zikri ile gönülleri (vicdanları) huzû r ve sükûna kavuşan (mutlu insanlar) dır Haberiniz olsun ki kalbler, ancak zikru’ll âh ile ( Al lâh’ın emir ve nehiylerine uyup onları yerine getirmekle ) oturaklaşır, (sükûna kavuşup mutlu olur) Bunun için bir tarafdan Muhabbetü’llâh ’ı (Allâh sevgisini ve Allâh rızâsını) kazanma ümîdi ile, diğer tarafdan da bu Muhabbetü’llâh ’ı (bu sevgi ve rızâyı) kaybetme korkusu ile İslâm esâslarına göre yaşamak isteyen bir insan, Dünyâda ve âhiretde en mutlu bir insandır Bunun için merhûm ve mağfur Elmalılı Muhamme d Hamdi Yazır, bu konuya işâretle ş öyle der: “Her derde şifâ’ olan Kur’ân âyetlerini okumakdan maksad, efsunculuk yapmak veyâ sabâhîden, seğâhdan makam çatlatmak değil, elini başına koyarak düşünmek ve “Ma’rifetü’llâh ile : Allâh’ı bilme ve O’na îmân edip O’na inanma duygusu ile ” bezenip Haşyetü’llâh ile (ya’nî Allâh korkusu ile) dolarak yarın için hazırlanmakdır” 136 Bu esâsa binâendir ki bir kimsede Mehâfetü’llâh ( Allâh korkusu ) yoksa , diğer bir ifâde ile Haşyetü’llâh ( Allâh korkusu ) yoksa, o kimse taşdan daha katı kalbli bir kimse 135 - Ra’d, 28 136 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir,C 7 ss 4884 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 94 olduğundan insanların en şerlilerinden olup yaratılanların en kötüsüdür Çünkü âyet - i kerîme’de şöyle buyurulmuşdur: ْ م ُ ك ُب و ُل ُ ق ْ ت َ س َق �ُ ثُ ِ م ْ ن َ ك ِ ل َ ذ ِ د ْ ع َ ب ً ة َ و ْ س َق � د َ ش َ أ ْ و َ أ ِ ة َ ر ا َ ج ِ ْ لْ ا َ ك َ ي ِ ه َف ط � ن ِ إ َ و ُ ر � ج َ ف َ ت َ ي ا َ م َل ِ ة َ ر ا َ ج ِ ْ لْ ا َ ن ِ م َ ْ ل ا ُه ْ ن ِ م ُ ر ا َ ه ْ ن ط ُه ْ ن ِ م ُ ج ُ ر ْ خ َي َ ف ُ ق � ق � ش َي ا َ م َل ا َ ه ْ ن ِ م � ن ِ إ َ و ُ ء ا َ م ْل ا ط � ن ِ إ َ و ِ ه ّل لا ِ ة َي ْ ش َ خ ْ ن ِ م ُ ط ِ ب ْ ه َ ي ا َ م َل ا َ ه ْ ن ِ م ط ا � م َ ع ٍ ل ِ ف ا َغ ِ ب ُه ّل لا ا َ م َ و َ ن و ُل َ م ْ ع َ ت “Sonra, bunun arkasından yine kalbleriniz katılaşdı Şimdi o, taş gibi yâhud daha katı Çünkü taşın öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar, öylesi vardır ki yarılıp ondan su fışkırır, öylesi vardır ki Allâh korkusu ile yukarıdan aşağı düşer (yuvarlanır) Allâh, ne yaparsanız hiç birinden gâfil değildir” 137 َ ل ا َ ذ َ ه ا َن ْل َ ز نَ أ ْ و ٍ ل َب َ ج ى َل َ ع َ ن آ ْ ر ُ ق ْل ا َ ل ُ م ا ً ع ِ ش ا َ خ ُه َت ْ ي َ أ َ ر ِ م ا ً ع ِّ د َ ص َت ِ ة َي ْ ش َ خ ْ ن ِ ه � ل لا ط ْ ا َ ك ْ ل ِ ت َ و َ ن و ُ ر � ك َ ف َ ت َ ي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ س ا� ن لِ ل ا َ ه ُ ب ِ ر ْ ض َن ُ ل ا َث ْ م َل “Eğer biz (hakîkatleri ve hukümleri içeren) bu Kur’ân’ı, bir dağ başına indirseydik muhakkak ki onu (o dağı) Allâh korkusundan baş eğmiş (itâat etmiş) , parça parça olmuş görürdün (O kaskatı dağ a , - insanlara verildiği gibi, akıl ve şuur kabiliyeti ile birlikte emânet duygusu verilmiş olsaydı - o derece müteessir olur, Allâh’ın emir ve nehiyleri karşısında saygı ile baş eğerek çatlayıncaya kadar itâat ve inkıyâd edip secdelere kapanırdı) İşte bu misâller (yok mu?) biz onları, insanlar düşünsünler (de önlerine sonlarına baksınlar, Allâh’ın azamet ve kudre tini anlasınlar da yarın için ona 137 - Bakara, 74 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 95 göre hazırlanıp korunsunlar) diye îrâd ediyoruz (söylüyoruz) ” 138 َ ن يِ د ِ ل َا خ َ م � ن َ ه َ ج ِ ر َا ن ِ فِ َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْل ا َ و ِ ب َا تِ ك ْل ا ِ ل ْ ه َا ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك َ ن يِ ذ � ل ا � ن ِ ا َا ه يِ ف ط ِ ة �ي ِ َ ب ْل ا � ر َ ش ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ُ و ا ط آ َ ن يِ ذ � ل ا � ن ِ ا ِ ت َا ِ لْ ا � ص لا ا ُ و لِ م َ ع َ و ا ُ و ن َ م لا ِ ة �ي ِ َ يْ ْل ا ُ ر ْ ي َ خ ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َل ُ و ا ط َا ه يِ ف َ ن يِ د ِ ل َا خ ُ ر َا ْ نْ َلا ْا َا ه ِ ت َْ تَ ْ ن ِ م ى ِ ر َْ تَ ٍ ن ْ د َ ع ُ ت � ا ن َ ج ْ م ِ ِّ بِ َ ر َ د ْ ن ِ ع ْ م ُ ه ُ ؤ ا َ ز َ ج ًا د َب َا ط ُه ْ ن َ ع ا ُ و ض َ ر َ و ْ م ُ ه ْ ن َ ع ُلله ا َ ى ِ ض َ ر ط ُ ه �ب َ ر َ ى ِ ش َ خ ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ “Hakîkat (şudur ki) , kitâblılardan olsun, müşriklerden olsun küfr edenler, cehennem ateşindedirler Onlar, onun içinde ebedî kalıcıdırlar Yaratılanların en kötüsü de onların ta kendileridir” “Îmân edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulun anlar (a gelince ): Hiç şübhe yok ki bunlar da yaratılanların en hayırlısıdır” “Onların Rabb’leri nezdindeki mükâfatı altlarında ırmaklar akmakda olan Adn cennetleridir Hepsi de içlerinde ebedî, dâimî kalıcıdırlar Allâh bunlardan hoşnûd olmuşdur Bu nlar da O’ndan hoşnûd olmuşlardır İşte bu (seâdet), Rabb’inden korkan (lar) a (günahlardan kaçınanlara) mahsûsdur” 139 َ لا ْ و َ أ َ و ْ م ُ ك ُل ا َ و ْ م َ أ ا َ � نَّ ِ إ ْ م ُ ك ُ د ٌ ة َن ْ ت ِ ف ط ٌ م يِ ظ َ ع ٌ ر ْ ج َ أ ُه َ د نِ ع ُه � ل لا َ و ْ م ُت ْ ع َط َت ْ س ا ا َ م َه � ل لا او ُ ق � ت ا ف او ُع َْ سَ ا َ و ْ ن َ أ َ و او ُع يِ ط َ أ َ و ا ً ر ْ ي َ خ او ُ ق ِ ف َ ِ ل ْ ن ْ م ُ ك ِ س ُ ف ط ْ ن َ م َ و و ُ أ َف ِ ه ِ س ْ ف َ ن � ح ُ ش َ قُ و ُي َ ن و ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْل ا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َل 138 - Haşr 21 139 - Beyyine, 6 - T - 8 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 96 “Mallarınız, evlâtlarınız her halde sizin için bir fitne (bir imtihan) dır Allâh ise, büyük mükâfât O’nun nezdindedir” “ O halde ne kadar gücünüz yetiyorsa o kadar Allâh’dan korkun (Öğütleri) dinleyin İtâat edin (Mallarınızdan Allâh yolunda), kendinizin hayrı olarak, harcayın Kim nefsinin cimriliğinden korunursa , işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir” 140 Bunun için, Aldanma dünyânın ni’metine Ne kadar süslü olsa da, Kazanmaya bak rızâu’llâh’ı Ne kadar müşkil olsa da Zîrâ, “Sanma ey hâce kim S enden zer - u sîm isterler, Yevme lâ yenfeu’da Kalb - i selîm isterler” 141 denilmişdir    140 - Teğâbün 15 - 16 141 - Hâce: Hoca Zer : Altın Sîm : Gümüş Yevme lâ yenfeu: Kendi amelinden başka hiçbir şey'in ve hiçbir kimsenin fayda vermeyeceği kıyâmet günü, mahşerdeki hısâb günü Kalb - i selîm: Her türlü küfür, şirk ve isyan hallerinden uzak olarak Allâhü Teâlâ'ya yönelip teslîm olmuş temiz kalb Böyle bir kalbde Allâh sevgisinden ve Allâh korkusundan başka hiçbir şey' yer etmez İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 97 Nikâhdan maksat tenâsül (neslin devâmı) dır َ ل ٌ ث ْ ر َ ح ْ م ُ ك ُ ؤ آ َ س ِ ن ْ م ُ ك ص ا و ُت ْ أ َف ْ م ُت ْ ئ ِ ش � نِ َ أ ْ م ُ ك َث ْ ر َ ح ز ا و ُ م ِّ د َق َ و َ ِ ل ْ ن ْ م ُ ك ِ س ُ ف ط َ و ا و ُ م َل ْ ع ا َ و َه ّل لا او ُ ق � ت ا ْ م ُ ك � ن َ أ ُ ه و ُق َلا � م ط َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْل ا ِ ر ِّ ش َب َ و “Kadınlarınız sizi n (evlât yeti şd iren) tarlanızdır O halde tarlanıza, dilediğiniz gibi, gelin Kendiniz için önden ( Bi’smi’llâh deyip iyi ameller) gönderin (hayırlı evladlar yetişt irin) Bir de Allâh’dan korkun ve bilin ki her halde siz O’na kavuşacaksınız Îmân edenlere müjdele” 142 Bunun için nikâhdan maksat, kazây - ı şehvet değil, belki kazây - ı şehvetden maksat, çocuk sâhibi olmaktır Bu güzel neticeyi elde etmek için de Allâhü Teâlâ , zevc ile zevcenin bir cinsten olmasını, bu suretle de aralarında güzel bir muhabbetin meydana gelmesininin hıkmetini anlatmak maksâdıyle şöyle buyurmaktadır: ْ م ُ ك َل َ ق َل َ خ ْ ن َ أ ِ ه ِ ت ا َي آ ْ ن ِ م َ و ِ م ْ ن َ أ ْ ن ْ م ُ ك ِ س ُ ف ِ ل ا ً ج ا َ و ْ ز َ أ َ ل َ ع َ ج َ و ا َ ه ْ ي َل ِ إ او ُن ُ ك ْ س َت ة َْ حْ َ ر َ و ً ة � د َ و � م م ُ ك َن ْ ي َ ب ط ِ إ ِ ل ٍ ت ا َي َ لآ َ ك ِ ل َ ذ ِ ف � ن َ ن و ُ ر � ك َ ف َ ت َ ي ٍ م ْ و َ ق “Size, nefislerinizden, kendilerine ısınasınız diye, zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması (şefkât ve merhamet yaratması) da O’nun âyetlerin dendir Şübhe yok ki bunda fikrini iyi i’mâl edecek bir toplum için elbette i bretler vardır” 143    142 - Bakara, 223 143 - Rûm, 21 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 98 Zevc ile zevce karşılıklı birer hak k sâhibidirler َ ل َ و ه ُ ِ ف و ُ ر ْ ع َ م ْل اِ ب � ن ِ ه ْ ي َل َ ع ي ِ ذ � ل ا ُ ل ْث ِ م � ن ص ٌ ة َ ج َ ر َ د � ن ِ ه ْ ي َل َ ع ِ ل ا َ ج ِّ ر لِ ل َ و ط ُه ّل لا َ و ٌ م ي ُ ك َ ح ٌ ز يِ ز َ ع “Erkeklerin meşru sûretde kadınlar üzerindeki (hakları) gibi kadınların da onlar üzerinde (hakları) vardır (Y alnız) erkekler, onlar üzerinde (daha üstün) bir dereceye mâlikdirler Allâh Azîz ( mutlak gâlib ) , Hakîm ( gerçek hüküm ve hıkmet sâhibi ) dir” 144 Bu âyet - i kerîme’de de belirtildiği gibi , İslâm Dîni’nde, “Erkek = Kadın” gibi bir eşitlik felsefesi yokdur Bunun yerine “Erkek+Kadın” birbirinin tamalayıcısı olarak dünyevî ve uhrevî mutluluğun esâsı olan bir aile teşkîli vardır Bunun için yaratılış bakımından kadınları erkeklere müsâvî kılmak mümkün değildir Çünkü erkekler, yaratılışda, akıl ve dirâyetde , ilâhî farzları yerine getirme konusunda ve bir takım müşkil işlere göğüs germe de, me şakkat ve mihnete tahammü l etme de, kadınlar üzerine meziyet ve rüçhanları meydanda olan bir hakikattir ki bunun inkâri mümkün değildir İslâmî esâslara göre değil de, insan ve cin şeytanlarının telkinlerine uyarak erkek ve kadın eşitliğini kabul edenlerin inanç ve çalışmaları , hiçbir şekilde Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerine uygun olmadığından neticesi hüsrandan başka bir şey’ değildir Bunun için de mutlu bir yuva sâhibi olama ları her zaman mümkün olmaz; en ufak bir sarsıntıda yıkılıp gider    144 - Bakara, 228 İslâm Dîni’nde Aile Yapısı, Kadın ve Kadın Hakları 99 Erkeklerin kadınlar üzerine fazîleti ِ ء ا َ س ِّن لا ى َل َ ع َ ن و ُ م ا � و َ ق ُ ل ا َ ج ِّ ر لا ْ م ُ ه َ ض ْ ع َ ب ُه ّل لا َ ل � ض َف ا َ ِ بِ ا َ ِ بِ َ و ٍ ض ْ ع َ ب ى َل َ ع ْ ن َ أ َ ف ا و ُ ق ْ م ِ ِ لَ ا َ و ْ م َ أ ْ ن ِ م ط ُ ت ا َِ لْ ا � ص لا َف ِ ل ٌ ت ا َظ ِ ف ا َ ح ٌ ت ا َت ِ ن ا َق َ ظ ِ ف َ ح ا َ ِ بِ ِ ب ْ ي َغ ْ ل ُ ه ّل لا ط “ Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler, (ailenin reisidirler) Çünkü Allâh onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün kılmışdır, (birisinde olan bir vasıf diğerinde yokdur, bunun için birbirine muhtaçdır) ” “Bir de (erkekler onları) mallarından infâk etmektedirler, (mehir ve nafaka gibi şey’ler ile) ” “İyi kadınlar, itâatli olanlardır Allâh kendi (hak) larını (Kurân - ı Kerîm’de) nasıl korudu ise onlar da öylece göze görünmeyeni, (mal, nâmûs, ev sırrı, kocasının ve kendisinin şer ef, iffet ve nâmûsu gibi şey’leri) koruyanlardır” 145 Bunun için sâliha kadınlar zevclerine itâat ederler ve Allâhü Teâlâ’nın koruması ile zevcinin bulunmadığı yerlerde nâmûsunu muhâfaza ederler “ Erkekler, akılları müstakîm, mizaçları mu’tedil, te dbirleri hasen, amelde kuvvet sâhibi olmak gibi özellikleri ile kadınlar üzerine hâkim kılınmışlardır Bunun için nübüvvet, imâmet - i kübrâ, umûr - i âmmeye velâyet, şeâir - i islâmiyyeyi lâyıkı ile ikâme, küffâr üzerine gazâ, Cum’a ve Bayram namazlarının vâcib olması gibi hususlar, erkeklere mahsus olduğundan erkeklerin kadınlar üzerine fazileti olduğu gibi, erkekler 145 - Nisâ’, 34 ...