CKarakilic.com
Current View

Kısa İlm-i Hâl Bilgileri

Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 0 K I S A İ L M - İ H  L B İ L G İ L E R İ İ k i n c i B a s k ı H a z ı r l a y a n Celâleddin Karakılıç 2012 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 1 K I S A İ L M - İ H  L B İ L G İ L E R İ İ k i n c i B a s k ı 2012 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 2 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 3 K I S A İ L M - İ H  L B İ L G İ L E R İ İ k i n c i B a s k ı H a z ı r l a y a n Celâleddin Karakılıç 2012 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 4 ِ ن يِّ د لا ِ فِ ُ ه ْ ه ِّ ق َ ف ُ ي ً ا ْ يْ َ خ ِ ه ب ُ لله ا ِ د ِ ر ُ ي ْ ن َ م “ Allâhü Teâlâ, bir kimsenin hayrini d ilerse, onu dinde fakih yapar, ( anlayışlı ve bilinçli kılar ” Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 5 Besmele, Hamdele, Salvele ْ س ِ ب ِ م ي ِ ح � ر لا ِ ن َ ْ حْ � ر لا ِ لله ا ِ م َ ا َ ين ِ م َ ل ا َ ع ْ ل ا ِّ ب َ ر ِ لله ِ ُ د ْ م َ ْ لْ ِ ق ا َ ع ْ ل ا َ و َ ين ِ ق � ت ُ م ْ ل ِ ل ُ ة َ ب َ ين ِ م ِ ل � ا ظ لا َ ى ل َ ع � لا ِ ا َ ن َ ا و ْ د ُ ع َ لا َ و ا َ و � ص ل ِ ب ِّ ي � ط لا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د � م َ ُ � ا َ ن ِ ل و ُ س َ ر َ ى ل َ ع ُ م َ لا � س لا َ و ُ ة َ و ل َ ن ي ِ ر ِ ه ا � ط لا َ ين ِ ن يِّ د لا ِ م ْ و َ ي َ لى ِ إ ٍ ن ا َ س ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َ ت ْ ن َ م َ و Bi’smi’llâhi’r - Rahmâni’r - Rahîm Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyle  lemlerin Rabb’i olan Allâh’a hamd olsun Nihâî zafer (iyi sonuç, Allâh'a yönelib O'nun ıkâbından sakınan) müttekî'lerindir Zâlimlerden başkasına düşmanlık yokdur” Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Ha zreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun    Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 6 َ ين ِ ل ِ ه ا َ ْ لْ ا َ ن ِ م َ ن و ُ ك َ أ ْ ن َ أ ِ ه ّ ل لا ِ ب ُ ذ و ُ ع َ أ “Câhillerden olmakdan Allâh’a sığın ırım” Bakara 67  Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 7 Ö N S Ö Z Bu kitâb, merhûm ve mağfûr Abdü’l - Hamîd ibn - i Mustafâ rahmetü’llâhi aleyh ’in, Hicrî 1305 yılında neşr etmiş olduğu yirmidört sayfalık “Kitâbü Zübde - i İlm - i Hâl” isimli risâlesinden esinlenerek her Müs lümân’ın rahatlıkla istifâde edebileceği bir şekilde hazırlanmaya çalışılmış kısa ve öz bilgileri içeren bir kitâbcıkdır 1 Daha geniş bilgi sâhibi olmak isteyenler, Diyanet İslâm İlmihali , İslâm Dîni, Büyük İslâm İlmihali ve Ni’met - i İslâm gibi geniş bilgiler içeren ilm - i hal kitablarını okumalıdırlar Çünkü, ben de Müslümân’ım diyen bir kimsenin her yerde ve her zamanda bilmesi farz olan dînî bilgiler, değerli ilim adamlarımız tarafından “İlm - i hâl” kitâbları denilen kitâblarda - Ehl - i sünnet ve cemâat esâslarına göre - yazılmış ve tüm Müslümân’ların istifâdesine arz edilmişdir Bu küçük İlm - i hâl kitabcığında da, Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiyleri ve Hâtemü’l - enbiyâ ve’l - mürselîn olan sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aley hi ve sellem ’in bi’z - zât yaşayarak teblîğ etmiş olduğu dînî esâslar ve Müctehid imâmların ( Eimme - i müctehidîn’in ) ba’zı dînî (şer’î) hukümlere dâir olan dînî mes’eleleri içeren konular, - Ehl - i sünnet ve cemâat esâslarına göre - icmâlen (kısa ve açık olarak) - rahmete vesîle olur ümidiyle - anlatılmaya çalışılmışdır 1 - Zübde: Öz, özet, bir şey’i n en seçkin parçası, her şey’in en iyisi, kaymak Zübde - i ilm - i hâl: Kısa ve öz ilm - i hâl bilgileri Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 8 İslâm Dîni’nde, Allâhü Teâlâ’ya yönelip O’na teslîm olmak, Kur’ân - ı Kerîm’e ve Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’a itâat edip onların gösterdiği yoldan gitmek esâs olduğundan, bu yola yönelip bu y olda ömür tüketmek, bu sûretle de Allâhü Teâlâ’nın sevgi ve rızâsını kazanarak ebedî mutluluğa ermek isteyen takvâ ehli kardeşlerimize Cenâb - ı Hakk’ın rahmet, mağfiret, hidâyet ve nusratını niyâz eder - dünyevî ve uhrevî çalışmalarında - hayırlı başarılar di lerim Tevfîk ve hidâyet, yalnız ve yalnız Allâhü Teâlâ’dandır Celâleddin Karakılıç 25 - Ramazan - 1427 18 - Ekim - 2006 Talas    Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 9 Dîn'in genel anlamı Genel anlamda dîn, insanların, kendilerinden üstün buldukları insan üstü b ir kudret ve kuvvetin varlığına inanmaları demekdir İnsan ile insan üstü tanınan bu kudret ve kuvvet arasındaki münâsebetler ( ilişkiler ), îmânın akîdeleri, ibâdetler ve türlü ahlâkî duygular şeklinde kendini gösterir İnsan, kendisinden üstün tanıdığı bu varlığın ya celâl 'inden ( kuvvet, kudret ve azametinden ) korkar veyâ cemâl 'ine ( dîn denilen şey'in esâsları doğmuş olur Târih boyunca gelip geçen insan topluluklarının yaşayış şe killerini, bilgi ve inanışlarını tetkîk edecek olursak, hiç bir insanın, hiç bir toplumun, kendisinden üstün gördüğü her hangi bir şey'e inanmamış olduğunu göremeyiz Mutlakâ bir şey'e inandığını ve türlü şekillerde ona ibâdet ve kulluk etdiğini görürüz B u, türlü şekillerdeki inanış ve ibâdetler ise, ancak Allâhü Teâlâ'nın göndermiş olduğu Peygamberlere inanmayan ve onların göstermiş oldukları yoldan gitmeyen insan topluluklarında görülür Bu bakımdan bunların hepsine birden "Bâtıl Dînler" veyâ "Beşerî Dîn ler", denir Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki Allâh ve dîn fikri, insanlarla berâber doğmuş, insanlarla berâber yaşamış ve insanlarla berâber devam edecekdir 2 İnsanlar, dâimâ böyle 2 - Aşağıdaki âyet - i kerîme ve Hadîs - i şerîf, bu husûsun açık bir ifâdesidir: Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 10 yüksek fikirlere muhtâç olmuşlar ve durmadan onu aramışlardır İns anlara, dîn denilen bu yükek fikirleri en doğru bir şekilde telkîn edip öğretenler ise, ancak Allâhü Teâlâ'nın Peygamberleri olmuşdur Bu bakımdan h akîkî ma'nâda dîn , Allâhü Teâlâ tarafından vaz' olunup peygamberler vâsıtası ile insanlara teblîğ etdi rilmiş ( bildirilmiş ) ilâhî kânûnlar dır Bu kânunlar, i nsanlara saâdet yollarını gösterir, onların dünyevî ve uhrevî saâdete ermelerine vesîle olur İnsanların yaratılışlarındaki gâye ve hedefi, Allâhü Teâlâ'ya ne şekilde ibâdet yapılacağını bildirir Bunun için de Allâhü Teâlâ ’nın , peygamberler vâsıtası ile teblîğ etdirmiş olduğu böyle bir dînin esâsları , k endi arzûları ve özgür irâdeleri ile hareket eden akıllı insanları, dâimâ hayırlı olan işlere sevk ederek kötü işlerden men' eder Cenâb - ı Hakk , dîn denilen bu ilâhî kânûnlarını, vahy sûret iyle, en sevgili kulları olan peygamberlerine bildirmiş, onlar da ümmetlerine teblîğ etmişlerdir Peygamberler ise , Allâhü Teâlâ Hazretleri'nin emir ve nehiylerini ( e insanları dünyevî ve uhrevî saâdete götüren doğru yola yöneltmek maksâdı ile Allâhü Teâlâ tarafından me'mûr edilmiş en iyi in sanlardır Allâh'ın elçileridir ً ا ف ي ِ ن َ ح ِ ن ي ِّ د ل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َ ا َ ف ط � ا نلا َ ر َ ط َ ف ِ تى � ل ا ِ لله ا َ ت َ ر ْ ط ِ ف َ ا ه ْ ي َ ل َ ع َ س ط "O halde (Habîbim) yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allâh'ın o fıtratına (yaratışına) çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine yaratmışdır" (Rûm 30) ِ ه ِ ن َ ا د ِّ و َ ه ُ ي ُ ه َ ا و َ ب َ ا َ ف ِ ة َ ر ْ ط ِ ف ْ ل ا َ ى ل َ ع ُ د َ ل ُ و ي � لا ِ إ ٍ د ُ و ل ْ و َ م ْ ن ِ م ا َ م ِ ه ِ ن ا َ س ِّ ج َ ُ � ْ و أ ِ ه ِ ن َ ا ر ِّ ص َ ن ُ ي ْ و أ "Her çocuk ancak İslâm fıtratı üzere dünyâya gelir Bundan sonra anası babası onu, ( Yahûdî ise ) Yahûdî, ( Nasrânî ise ) Nasrânî, ( Mecûsî ise ) Mecûsî yaparlar" (Buhârî, cenâiz, ss 120) Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 11 İşte bu peygamberlerin Allâhü Teâlâ’dan vahy ile alıp insanlara teblîğ etmiş oldukları bu dinlere de İlâhî Dinler veyâ Hakk Dinler denir Îmân`ın aslı Allâhü Teâlâ, daha ruhlar âleminde iken Âdem aleyhi’s - selâm ’ın sulbünden ( zürriyyetinden ) kıyâmete kadar gelip geçecek olan tüm insanları,birbirinin sulbünden zerre misâli halk etdikden sonra onlara akıl, irâde, hayat, şuur ve idrâk ( konuşma ve düşünme, anladığını anlatma ) kudreti verdi 3 İşlenmesinde 3 - Aşağıdaki âyet - i ker îmeler, bu husûsun açık bir ifâdesidir: ُ ن َ ْ حْ � ر ل َ ا لا َ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ م � ل َ ع ط َ ن َ ا س ْ ن ِ لإ ْ ا َ ق َ ل َ خ لا َ ن َ ا ي َ ب ْ ل ا ُ ه َ م � ل َ ع “Rahmân (olan Allâhü Teâlâ, dilediğine, ezeldeki ahdine sâdık kalmak isteyen kullarına) Kur’ân’ı öğretdi İnsanı O yaratdı O’ na beyânı (anladığını anlatmayı), O ta’lîm etdi” Rahmân, 1 - 4 َ ب ْ ي َ ر لآ ُ ب َ ا ت ِ ك ْ ل ا َ ك ِ ل َ ذ لا ِ ه ي ِ ف لا َ ين ِ ق � ت ُ م ْ ل ِ ل ً ى د ُ ه “ (Allâhü Teâlâ’nın sözü olduğunda aslâ şübhe olmayan) Bu kitâb, (ezeldeki ahidlerine sâdık kalmak isteyen) takvâ sâhiblerine doğru yolu gösteren (bir kitâb) dır” Bakara, 2 ٍ م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م ٍ ض َ ا ر ِ ص َ لى ِ إ ُ ء َ ا ش َ ي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َ ي ُ لله ا َ و “Allâh (ü Teâlâ) kimi dilerse onu (kendisinde hayır gördüğü kimseleri, ezeldeki ahidlerinde sâdık kalmak isteyen kullarını)), doğru yola iletir” Bakara, 213 ِ ن ي ِّ د لا ِ فِ ُ ه ْ ه ِّ ق َ ف ُ ي ً ا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب ُ لله ا ِ د ِ ر ُ ي ْ ن َ م “Allâhü Teâlâ, bir kimsenin hayrini dilerse, onu ( ahdinde sâdık kalmak isteyenleri ) dînde fakîh yapar ( anlayışlı ve bilinçli kılar )” Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’,1,ss 28 َ ا ن ْ ل ُ ق ً ا ع ي ِ َ جَ َ ا ه ْ ن ِ م ا ُ و ط ِ ب ْ ه ا ج َ ن ُ و ن َ ز ْ َ يَ ْ م ُ ه لآ َ و ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ٌ ف ْ و َ خ � َ ف َ ي َ ا د ُ ه َ ع ِ ب َ ت ْ ن َ م َ ف ً ى د ُ ه ِّ � ِ م ْ م ُ ك � ن َ ي ِ ت ْ ا َ ي � ا م ِ إ َ ف “Dedik ki: Hepiniz oradan (cennetden) inin Eğer benden bir hidâyet (rehberi) gelir de kim benim o hidâyetime uyars a (göndereceğim peygamberlere ve kitâblara uyup benim emirlerimi tutar ve yasaklarımdan kaçarsa) onlar için hiç bir korku yokdur Onlar mahzûn da olacak değillerdir” Bakara, 38 َ ين ل ِ س ْ ر ُ م � ا ن ُ ك � ا ن ِ إ ج َ ك ِّ ب َ ر ْ ن ِ م ً ة َ ْ حْ َ ر ط “Biz, Rabb’inden bi r rahmet eseri olarak (peygamberler) gönderenleriz” Duhan, 5 - 6 ٌّ و ُ د َ ع ٍ ض ْ ع َ ب ِ ل ْ م ُ ك ُ ض ْ ع َ ب ا ُ و ط ِ ب ْ ه ا َ ل َ ا ق ج ٍ ين ِ ح َ لى ِ إ ٌ ع َ ا ت َ م َ و ٌّ ر َ ق َ ت ْ س ُ م ِ ض ْ ر َ لا ْ ا ِ فِ ْ م ُ ك َ ل َ و Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 12 sevâb, terk edilmesinde günah olan "Emânet" duygusunu kalblerinin derinliğine indirdi 4 Bundan sonra da Hâlikıyyet ’ine َ ن ُ و ج َ ر ْ ُ � َ ا ه ْ ن ِ م َ و َ ن ُ و ت ُ و َ تَ َ ا ه ي ِ ف َ و َ ن ْ و َ ي ْ َ � َ ا ه ي ِ ف َ ل َ ا ق ع “ (Allâh) dedi ki : Kiminiz kiminize düşman olarak inin Sizin için yer (yüzün) de bir zamâna kadar yerleşip kalmak ve geçinmek (mukadderdir) ” “Dedi ki: Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız” A’râf, 24 - 25 ِ ر ُ ظ ْ ن َ ي ْ ل َ ف َ ق ِ ل ُ خ � م ِ م ُ ن َ ا س ْ ن ِ لإ ْ ا ط ٍ ق ِ ف َ ا د ٍ ء َ ا م ْ ن ِ م َ ق ِ ل ُ خ لا ِ ب ِ ئ ا َ ر � ت لا َ و ِ ب ْ ل � ص لا ِ ْ ين َ ب ْ ن ِ م ُ ج ُ ر ْ َ � ط “İnsan hangi şey’den yaratıldığına bir baksın O, atılıp dökülen bir sudan yaratılmışdır Ki o, (erkeğin) arka kemiği ile (kadının) göğüs kemik leri arasından çıkıyor” Târık, 6 - 7 4 = - Aşağıdaki âyet - i kerîmeler ve Hadîs - i şerîf de bu husûsun açık bir ifâdesidir: ِ ض ْ ر َ لا ْ ا َ و ِ ت ا َ و َ م � س لا َ ى ل َ ع َ ة َ ن ا َ م َ لا ْ ا َ ا ن ْ ض َ ر َ ع � ا ن ِ إ ا َ ه ْ ن ِ م َ ن ْ ق َ ف ْ ش َ ا َ و ا َ ه َ ن ْ ل ِ م ْ َ يَ ْ ن َأ َ ْ ين َ ب َ ا َ ف ِ ل َ ا ب ِ ْ لْ ا َ و َ ا ه َ ل َ َ حْ َ و ُ ن ا َ س ْ ن ِ لإ ْ ا ط ً لا ُ و ه َ ج ً ا م ُ و ل َ ظ َ ن َ ا ك ُ ه � ن ِ إ ِ ت َ ا ق ِ ف َ ا ن ُ م ْ ل ا َ و َ ين ِ ق ِ ف َ ا ن ُ م ْ ل ا ُ لله ا َ ب ِّ ذ َ ع ُ ي ِ ل َ ى ل َ ع ُ لله ا َ ب ُ و ت َ ي َ و ِ ت َ ا ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ و َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ و ِ ت َ ا ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا َ و َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا ط ً ام ي ِ ح َ ر ً ا ر ُ و ف َ غ ُ لله ا َ ن َ ا ك َ و “Biz emâneti (işle nmesinde sevâb, terkinde azâb olan namaz, oruç v s gibi şey’leri), göklere, yere ve dağlara arz (ve teklîf) etdik de onlar bunu yüklenmekden çekindiler Bundan endîşeye düştüler İnsan (a gelince, o) bunu sırtına yüklendi Çünkü o, çok zulümkâr, çok câhild ir” “Bunun sebebi şudur: Allâh, erkek münâfık’lar ile kadın münâfık’ları, erkek müşrik’ler ile kadın müşrik’leri azâba uğratacak, (emâneti zâyi’ etdikleri için) Erkek mü’min’ler ile kadın mü’min’lerin de tevbelerini kabûl edecekdir, (emâneti muhâfaz a etdikleri için) Allâh, Ğafûr ve Rahîm’dir” Ahzâb, 72 - 73 ا َ ه ِ ل ْ ه َ ا َ لى ِ إ ِ ت َ ا ن َ ا م َ لا ْ ا او � د َ ؤ ُ ت ْ ن َأ ْ م ُ ك ُ ر ُ م ْ ا َ ي َ لله ا � ن ِ إ لا ِ ل ْ د َ ع ْ ل ا ِ ب او ُ م ُ ك ْ َ � ْ ن َأ ِ س � ا نلا َ ْ ين َ ب ْ م ُ ت ْ م َ ك َ ح َ ا ذ ِ إ َ و ط ا � م ِ ع ِ ن َ لله ا � ن َ إ ِ ه ِ ب ْ م ُ ك ُ ظ ِ ع َ ي ط َ ن َ ا ك َ لله ا � ن ِ إ ً ا يْ ِ ص َ ب ً ا ع ي َ سَ “Şübhesiz Allâh size emânet’leri (amme hizmetlerini) ehil (ve erbâb) ına vermenizi, insanlar arasında hukm etdiğiniz zaman adâletle hukm eylemenizi emr eder Allâh bununla size, gerçek, ne güzel öğüt veriyor Şübhe yok ki Allâh (sö zlerinizi, hukümlerinizi) hakkıyle işitici, (bütün yaptıklarınızı) hakkıyle görücüdür” Nisâ’, 58 َ ن ُ و ع ا َ ر ْ م ِ ه ِ د ْ ه َ ع َ و ْ م ِ ِ تِ َ ا ن َ ا م َ � ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ ْ م ُ ه َ ن ي ِ ذ � ل ا َ و لا “ (Kur'ân - ı Kerîm'in ve Hazreti Muhammd aleyhi's - selâm'ın bi'z - zât yaşayarak gösterdiği şekilde) Emânetlerine ve ahidlerine riâyet edenler (kurtuluşa ermişdir) ” Mü’minûn, 8 Meâric, 32 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 13 ( Yaratıcılığına ) ve Rubûbiyyet ’ine ( yegâne Rabb ve Ma’bûd olduğuna ) delâlet eden nice delîlleri gösterdi Bu hakîkatleri gözler önüne serip bildirdikden sonra da, ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ن أ َ ى ل َ ع ْ م ُ ه َ د َ ه ْ ش أ َ و ْ م ُ ه َ ت � ي ِّ ر ُ ذ ْ م ِ ه ِ ر ُ و ه ُ ظ ْ ن ِ م َ م َ د آ ِ � َ ب ْ ن ِ م َ ك � ب َ ر َ ذ َ خ أ ْ ذ ِ إ َ و ج َ ل أ ْ م ُ ك ِّ ب َ ر ِ ب ُ ت ْ س ط َ ى ل َ ب ا ُ و ل َ ا ق ج َ ا ن ْ د ِ ه َ ش ج َ ين ِ ل ِ ف َ ا غ ا َ ذ َ ه ْ ن َ ع � ا ن ُ ك � ا ن ِ إ ِ ة َ م َ ي ِ ق ْ ل ا َ م ْ و َ ي ا ُ و ل ُ و ق َ ت ْ ن أ لا ْ م ِ ه ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ً ة � ي ِّ ر ُ ذ � ا ن ُ ك َ و ُ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م َ ا ن ُ ء َ ا بآ َ ك َ ر ْ ش َ ا َ ا � نَّ ِ إ ا ُ و ل ُ و ق َ ت ْ و أ ج َ ل ً ع َ ف َ ا بم ِ َ ا ن ُ ك ِ ل ْ ه ُ ت َ ف أ ِ ط ْ ب ُ م ْ ل ا َ ن ُ و ل “Hani Rabb’in Âdem oğullarından, onların sırtlarından ( sulblerinden ) zürriyyetlerini çıkarıp kendilerini kendilerine şâhid tutmuş - Ben sizin Rabb’iniz değil miyim ? - (demişdi) Onlar da - Evet, (Rabb’imizsin), şâhid olduk - demişlerdi ” “ (İ şte bu şâhidlendirme) Kıyâmet günü - Bizim bundan haberimiz yokdu - dememeniz içindi” “Yâhud - Daha evvel ancak atalarımız (Allâh’a) şirk koşmuşdu Biz de onların ardından (gelen) bir nesiliz, (biz ancak onlara uyduk) Şimdi o bâtılı kuranların işlediğ i (günahlar) yüzünden bizi helâk eder misin? - dememeniz içindi” 5 َ ن ِ م ا ُ و م ِ ل َ ع َ و ِ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ن ِ م ا ُ و م ِ ل َ ع َ ف ُ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ل َ ز َ ن � ُ ثُ ِ ل َ ا ج ِّ ر لا ِ ب ُ و ل ُ ق ِ ر ْ ذ ِ ج ِ فِ ْ ت َ ل َ ز َ ن َ ة َ ن َ ا م َ � ْ ا � ن ِ إ ِ ة � ن � س لا “Emânet, insanların kalblerinin derinliğine indirildi Sonra Kur’ân inzâl edildi ( Bu sûretle ahdinde sâdık kalanlar ) Kur’ân’dan ve Sünnet’den ( o emânetlerin nasıl yerine getirileceğini ) öğrendiler” Sahîh - i Müslim Terceme ve Şerhi, C 2 ss 524 (230 nolu hadîs - i şerîf) Ahmed Davudoğlu 5 - A’râf Sûresi, âyet 172 - 173 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 14 âyet - i kerîmelerinde ifâde buyurulan süâl ve cevâbı ve kendimizi kendimize şâhid tutma keyfiyyetini dile getirdi Bunun netîcesi olarak da kıyâmete kadar ne kadar insan gelip geçeceks e hepsi Âdem aleyhi’s - selâm ’ın sulbünden çıkan zürriyyetler hâlinde yazılıp takdîr edildi Bunun için de beşerde tenâsül ( birbirinden doğup üreme ) bir kânun oldu 6 Ezeldeki bu şâhidlendirme netîcesinde bütün insanlar, daha ruhlar âleminde iken, Allâhü Teâlâ’nın varlığını, birliğini ve noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğunu kabûl ve tasdîk edip O’nun terbiye ve emânetini kabul etmiş, buna şâhid olduğunu teahhüd edip kabullenmiş, Rubûbiyyet ’ine ( Yegâne Rabb ve ma'bûd ol duğuna ) îmân edip ikrâr etmiş, bu sûretle de ezelî bir ahd ve zimmet altına girmişdir İşte her insan dünyâya gelişinde bu fıtrat ile yaratılır ki bu vasfa aslî îmân veyâ fıtrî îmân denir ً ا ف ي ِ ن َ ح ِ ن ي ِّ د ل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َ ا َ ف ط ِ تى � ل ا ِ لله ا َ ت َ ر ْ ط ِ ف َ ا ه ْ ي َ ل َ ع َ س � ا نلا َ ر َ ط َ ف ط "O halde (Habîbim) yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allâh'ın o fıtratına (yaratışına) çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine yaratmışdır" 7 Âyet - i kerîmesine göre dünyâya gelen her insan, bu vasıf ile yaratılmış oldu ğundan bu vasıf bülüğ çağına kadar devam eder Bülüğ çağına geldikden sonra ölünceye kadarki zaman içerisinde ezeldeki ahdini yenileyip yenilememek konusunda serbestdir Eğer ezelî ahdini yeniden tâzeleyip gereğini yerine getirirse Mü’min ve Müslümân olur ki buna, "Kesbî îmân" denir Eğer 6 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir C 4 ss 2329 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır 7 - Rûm, 30 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 15 ezelî ahdini yerine getirmeyip verdiği sözü ve yaptığı mukâveleyi inkâr ederse o zaman da müşrik veyâ kâfir olur Bunun için Yevm - i mîsâk ’da ( sözleşme, andlaşma günü'nde ) zuhûr eden ve Ahd - i mîsâk ’da ( söz vermede, a ndlaşmada ) bulunan zürriyyetin tamâmı dünyâya gelip bu ahdinde - samîmî olup olmadığı husûsunda imtihân olmadıkca - ölmiyeceği gibi kıyâmet’in kopması da vukû’ bulmaz Çünkü Ahd - i mîsâk zamânında samîmî bir şekilde îmân edip mü’min olanlar, bunu kendi rızâ’ ve ihtiyarları ile samîmî ve şuurlu olarak yaptılar Kendi rızâ’ ve ihtiyarları ile samîmî ve şuurlu bir şekilde îmân etmek istemeyenler de bunu kerhen yaptılar 8 َ ن ُ و م ُ ت ْ ك َ ت ْ م ُ ت ْ ن ُ ك َ ا م َ و َ ن ُ و د ْ ب ُ ت َ ا م ُ م َ ل ْ ع َ ا َ و "Siz, neyi açıklarsanız, neyi de g izlemişseniz hepsini elbetde ben bilirim" 9 8 - Hulâsatü'l - Beyân fî Tefsîri'l - Kur'ân, C 5 ss 1801 Mehmed Vehbi Allâhü Teâlâ, zaman ve mekândan münezzehdir İlmi, ezelî ve ebedîdir Bunun için ister gizli olsun ister açık olsun, olmuş ve olacak her şey'i anında bilir, ona göre de takdîr eder Bir i'tirazda bulunulmaması için de imtihan netîcesinin bildirilmesi gerekli olur 9 - Bakara sûresi, âyet 33 Bu âyet - i kerîme'nin üst tarafında ifâde buyurulduğuna göre Cenâb - ı Hakk, melekleri ve İblîs'i imtihân etmek istediğinde "Yer yüzünde bir halîfe - insan - yaratacağım" deyince onlar da "Biz seni hamd ile tesbîh ve takdîs edip dururken orada bozguncu luk yapacak, kanlar dökecek kimseler mi yaratacaksın?" demişlerdi Allâhü Teâlâ da "Her halde sizin bilmediklerinizi ben bilirim" deyince hatâ etdiklerini anlayan melekler, derhal "Seni tenzîh ederiz Senin bize öğretdiğinden başka bizim bir bilgimiz yok, Alîm ve Hakîm olan ancak sensin" diyerek Allâhü Te'alâya karşı olan teslîmiyyetlerini bildirmişlerdi ki bu sözü söyleyenler içinde İblîs de vardı Fakat meleklerin ve İblîs'in bu sözlerinde samîmî olup olmadıklarını belirtmek ve kendi amellerine bi'z - z ât kendilerinin şâhit olup bir i'tiraz haklarının kalmadığını göstermek gerekiyordu Bunun için de Cenâb - ı Hakk, hepsine birden "Âdem için - Allâh'a - secde edin" emrini verince, İblîs'den başka bütün melekler derhâl secde etdiler İblîs ise kibirlenip kendi ne göre bir yorum yaparak secde etmedi Çünkü o, yukarıdaki sözü kerhen söylemiş olduğundan sözünde samîmî olmayan kâfirlerdendi İşte bütün insanların ezeldeki sözleri de böyledir Bunun için Ahd - i mîsâk'da samîmî olanlar bunu kendi rızâları ile samîm î olarak yaptıklarından bu dünyâda da samîmî bir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 16 ْ م ُ ت ْ ن َ ل ْ ع َ ا َ ا م َ و ْ م ُ ت ْ ي َ ف ْ خ َ ا َ ا ِ بم ُ م َ ل ْ ع َ ا َ ا نَأ َ و ط "Ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim" 10 Âyet - i kerîme'lerine göre, insanların ve mahlûkâtın açığa vurduklarını da, gizli tuttuklarını da çok iyi bilen Allâhü Teâlâ, bu durumun açıkca ortaya çıkması; Allâhü Teâlâ ile yapdığımız ahd'e, verdiğimiz söze, bu dünyâda da sâdık kalıp kalmadığımızın isbâtı; herkesin kendi inanış ve ameline bi’z - zât kendisinin şâhid olup Cennet’ lik veyâ Cehennem’lik olduğuna her hangi bir şekilde bir i’tirâzda bulunmaması için , yerleri gökleri, hayâtı ve ölümü yaratıp - kabullenmiş oldukları emâneti hakkıyle yerine getirip yanlış yollara gitmemeleri için, sonsuz rahmetinin bir eseri olarak, onlara doğru yolu gösterecek kitâblar ve peygamberler göndermek sûretiyle - imtihana tâbi’ tutdu ki bu da İlâhî hıkmet’in bir gereği idi 11 müslümân olarak aslî (fıtrî) îmânlarını korudular ve kesbî îmâna yöneldiler Samîmî olmayanlar da bunu kerhen yaptıklarından bu dünyâda da küfrü, şirki ve nifâkı tercih etdiler ki bu dünyâdaki ilâhî imtihânı n hıkmeti de bu hakîkati gözler önüne sermek olsa gerekdir Allâhü a'lem Bununla berâber Rahmân olan Allâhü Teâlâ, kullarının kesbî îmâna yönelmeleri için - şirkden, küfürden ve nifakdan sakınmak şartı ile - îmân kapısını son nefese kadar açık tutm uş, tevbe edip kendine yönelenleri afv ve mağfiret edeceğini bildirmişdir Çünkü Allâhü Teâlâ, kulları hakkında Raûf ve Rahîm'dir " ( م ي ِ ح َ ر ٌ ف ُ ؤ َ ر َ ل ِ س � ا نلا ِ ب َ لله ا � ن ِ إ ٌ ِ : Allâh, insanlar hakkında Raûf ve Rahîm'dir" Hacc, 65 " ( ا ُ و ط َ ن ْ ق َ ت لآ ِ لله ا ِ ة َ ْ حْ َ ر ْ ن ِ م ط : Allâh'ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin" Zümer, 53 10 = - Mümtehıne, 1 11 = - Aşağıdaki âyet - i kerîmeler, bu “imtihân” konusunu açık bir şekilde ifâde edip gözler önüne sermektedir: ِ ل َ و ِ لله ِ ا ُ و بي ِ ج َ ت ْ س ا ا ُ و ن َ م آ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ا ه � ي َ ا َ ا ي ْ م ُ ك ي ِ ي ْ ُ يَ َ ا م ِ ل ْ م ُ ك ا َ ع َ د َ ا ذ ِ إ ِ ل ُ و س � ر ل ج ِ ه ِ ب ْ ل َ ق َ و ِ ء ْ ر َ م ْ ل ا َ ْ ين َ ب ُ ل و ُ َ يَ َ لله ا � ن أ ا ُ و م َ ل ْ ع ا َ و َ ن ُ و ر َ ش ْ ُ � ِ ه ْ ي َ ل ِ إ ُ ه � ن َأ َ و Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 17 “Ey îmân edenler, sizi, size hayât verecek şey’lere (dînî akîde ve esâslara) da’vet etdiği zaman Allâh’a ve Rasû l’üne icâbet edin Bilin ki şübhesiz Allâh, kişi ile kalbi arasına girer (ve ne yaptığını, ne düşündüğünü ve neye inandığını çok iyi bilir) Ve siz, hakîkaten O’na dönüp (O’nun huzûrunda) toplanacaksınızdır” Enfâl, 24 ن َ و َ ن َ ا س ْ ن ِ لإ ْ ا َ ا ن ْ ق َ ل َ خ ْ د َ ق َ ل َ و ْ ف َ ن ِ ه ِ ب ُ س ِ و ْ س َ و ُ ت ا َ م ُ م َ ل ْ ع ُ ه ُ س ج ِ د ي ِ ر َ و ْ ل ا ِ ل ْ ب َ ح ْ ن ِ م ِ ه ْ ي َ ل ِ إ ُ ب َ ر ْ ق َ ا ُ ن ْ َ نَ َ و ٌ د ي ِ ع َ ق ِ ل ا َ م ِّ ش لا ِ ن َ ع َ و ِ ين ِ م َ ي ْ ل ا ِ ن َ ع ِ ن َ ا ي ِّ ق َ ل َ ت ُ م ْ ل ا � ى ق َ ل َ ت َ ي ْ ذ ِ إ ٌ د ي ِ ت َ ع ٌ ب ي ِ ق َ ر ِ ه ْ ي َ د َ ل � لا ِ إ ٍ ل ْ و َ ق ْ ن ِ م ُ ظ ِ ف ل َ ي ا َ م ْ ت َ ء ا َ ج َ و ِ ب ِ ت ْ و َ م ْ ل ا ُ ة َ ر ْ ك َ س ِّ ق َ ْ لْ ا ط ُ د ي ِ َ � ُ ه ْ ن ِ م َ ت ْ ن ُ ك ا َ م َ ك ِ ل َ ذ “And olsun, insanı biz yaratdık Nefsinin ona ne vesveseler vermekde olduğunu da biz biliriz (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız” “Hatırla ki (insanın) sağında, solunda oturan, onun amelleri ni tesbit etmekde olan iki de (melek) vardır” “O, bir söz atmaya dursun, mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır” “ (Bir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelmiş, - İşte bu, senin kaçıp durduğun şey’ - dir (denilmiş) dir” Kâf, 16 - 19 ِ د ا َ ص ْ ر ِ م ْ ل ا ِ ب َ ل َ ك � ب َ ر � ن ِ إ ط “Rabb’in şübhesiz ki rasad yerindedir (her an gözetleyicidir, her şey’i bilen ve görendir)” Fecr, 14 َ و ُ ه َ و � ل ا َ ا ِ ة � ت ِ س ِ فِ َ ض ْ ر َ لا ْ ا َ و ِ ت َ ا و َ م � س لا َ ق َ ل َ خ ي ِ ذ َ ن َ ا ك َ و ٍ م ا � ي َ ع ُ ه ُ ش ْ ر َ ع َ و ُ ل ْ ب َ ي ِ ل ِ ء َ ا م ْ ل ا َ ى ل ً لا َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َ ا ْ م ُ ك � ي َ ا ْ م ُ ك ط “Hanginizin ameli ( hal ve hareketi) daha güzel olduğu (husûsunda) sizi imtihana çekmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur (Bundan evvel ise) Arş’ı, su üstünde idi” Hûd, 7 ْ ا َ ى ل َ ع ا َ م َ ا ن ْ ل َ ع َ ج � ا ن ِ إ ً لا َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َ ا ْ م ُ ه � ي َأ ْ م ُ ه َ و ُ ل ْ ب َ ن ِ ل َ ا َ لَ ً ة َ ن ي ِ ز ِ ض ْ ر لآ "Biz yer yüzünde ne varsa ona bir zînet verdik ki insanları, hangisi daha güzel amel yapacak diye, imtihân edelim" Kehf, 7 � ي َ ا ْ م ُ ك َ و ُ ل ْ ب َ ي ِ ل َ ة َ و ي َ ْ لْ ا َ و َ ت ْ و َ م ْ ل ا َ ق َ ل َ خ ي ِ ذ � ل َ ا ً لا َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َ ا ْ م ُ ك ط ُ ر ُ و ف َ غ ْ ل ا ُ ز ي ِ ز َ ع ْ ل ا َ و ُ ه َ و لا “O, hanginizin daha güzel amel (ve hareket) de bulunacağını imtihân etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır O, (kendisine isyân edenlerden intikam almakda) Gâlib - i mutlak’dır (Kendisine tevbe ile yönelip emir ve nehiy’lerine teslîm olanlar hakkında da) Gafûr’dur (bağışlayıcıdır) ” Mülk, 2 َ ن ي ِ ر ِ ب ا � ص لا َ و ْ م ُ ك ْ ن ِ م َ ن َ ي ِ د ِ ه َ ا ج ُ م ْ ل ا َ م َ ل ْ ع َ ن � تى َ ح ْ م ُ ك � ن َ و ُ ل ْ ب َ ن َ ل َ و لا ْ م ُ ه َ ر َ ا ب ْ خ َ ا ا َ و ُ ل ْ ب َ ن َ و "And olsun, sizi imtiha n edeceğiz Tâki içinizden mücâhidleri ve sabr - u sebât edenleri belirtelim Haberlerinizi açıklıyalım" Muhammed, 31 ِ ت ْ و َ م ْ ل ا ُ ة َ ق ِ ئ َ ا ذ ٍ س ْ ف َ ن � ل ُ ك ط ً ة َ ن ْ ت ِ ف ِ ْ يْ َ ْ لْ ا َ و ِّ ر � ش لا ِ ب ْ م ُ ك ُ و ل ْ ب َ ن َ و ط َ ن ُ و ع َ ج ْ ر ُ ت َ ا ن ْ ي َ ل ِ إ َ و Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 18 Bunun için aslî îmân ( fıtrî îmân ), ezeldeki mîsâkın bir devâmı olduğundan bülüğ çağına kadar devam eder ki buna i’tiba r olunmaz Fakat bülüğ çağına gelip mükellef oldukdan sonra kendi serbest fiil ve ihtiyârı ile kazanılan “Kesbî îmân” a i’tibar olunur Bu bakımdan kula düşen görev, aslî îmânı ( fıtrî îmânı ), kesbî îmân ile doğrulayıp tasdîk ederek takviye ve te’yîd etmek, ömrü boyunca da bu îmânını korumakdır ki Allâhü Teâlâ ındinde kabûl olunacak asıl îmân da budur 12 “İşte îmân’ın aslı ve başlangıcı böyle olduğu için, bir kimseye “Ne zamandan beri Müslümân’sın?” diye sorulsa, “ َ ي ل َ ب ا ُ و ل َ ا ق ج َ ا ن ْ د ِ ه َ ش ج :Evet (Rabb’ imizsin), şâhit olduk” - dediğimiz zamandan beri Müslümân’ım - demesi lâzım gelir Bunun için, bu dünyâya gelip bülûğ çağına erdikden sonra "Evet yâ Rabb'i, Sen benim Rabb'imsin, ben de senin kulunum Ezeldeki îmânıma sâdık kalarak Senin varlığını ve bi rliğini tasdîk eder, seni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarım" diyerek yaratana teslîmiyyetini bildirip aslî îmân 'ını kesbî îmân ile doğrulayıp tasdîk eden insanlar, şu âyet - i kerîmelerde ifâde buyurulan huzûr ve sükûna k avuşarak dünyâda ve âhiretde mutlu olurlar: ِ لله ا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب ْ م ُ ه ُ ب ُ و ل ُ ق � ن ِ ئ َ م ْ ط َ ت َ و ا ُ و ن َ م آ َ ن ي ِ ذ � ل َ ا ط ُ ب ُ و ل ُ ق ْ ل ا � ن ِ ئ َ م ْ ط َ ت ِ لله ا ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ب لآ َ ا ط “Bunlar (Allâh'ın gönüllerini kendisine çevirip doğru yola iletdiği kimseler) , îmân edenler ve kalb leri (gönülleri) Allâh’ın "Her can ölümü tadıcıdır Sizi bir imtihân olarak hayr ile de, şerr ile de deniyoruz (Nihâyet yine) ancak bize döndürüleceksiniz" Enbiyâ', 35 12 = - İbn - i Abbâs radıye'llâhü anhümâ , bu husûsa işâretle, "Bir toplum, Allâhü Teâlâ'ya karşı olan ahdini bozarsa, Allâhü Teâlâ, o to pluma düşmanlarını musallat eder" buyurmuşdur Taberânî Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 19 zikri ile sükûnete kavuşanlardır Haberiniz olsun ki kalbler, ancak Allâh’ın zikri ile (O’na kulluk ile) huzûr bulur” 13 َ ق َ ا ثي ِ م ْ ل ا َ ن و ُ ض ُ ق ْ ن َ ي لآ َ و ِ لله ا ِ د ْ ح َ ع ِ ب َ ن ُ و ف ُ و ي َ ن ي ِ ذ � ل َ ا لا "Onlar Allâh'ın ahdini yerine getirir ler, mîsâkı bozmazlar" 14 َ ق و ُ س ُ ف ْ ل ا َ و َ ر ْ ف ُ ك ْ ل ا ُ م ُ ك ْ ي َ ل ِ إ َ ه � ر َ ك َ و ْ م ُ ك ِ ب ُ و ل ُ ق ِ فِ ُ ه َ ن َ ي َ ز َ و َ ن َ ا � ِ لإ ْ ا ُ م ُ ك ْ ي َ ل ِ إ َ ب � ب َ ح َ لله ا � ن ِ ك َ ل َ و َ ن َ ا ي ْ ص ِ ع ْ ل ا َ و ط َ ن ُ و د ِ ش ا � ر لا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َ ل ُ و ا لا " (Ezeldeki ahdinize sadâkat gösterip kesbî îmâna yöneldiği niz için) Allâh size îmânı sevdirdi Onu kalblerinizde süsledi Küfrü, fâsıklığı, isyânı size çirkin gösterdi İşte rüşdünü bulanlar (îmânında sâbit olup kurtuluşa erenler ), bunların ta kendileridir" 15 ُ لله ا َ ر ِ ك ُ ذ َ ا ذ ِ إ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ن ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا َ ا � نَّ ِ إ ْ ت َ د َ ا ز ُ ه ُ ت َ ا يآ ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ْ ت َ ي ِ ل ُ ت َ ا ذ ِ إ َ و ْ م ُ ه ُ ب ُ و ل ُ ق ْ ت َ ل ِ ج َ و ْ م ُ ه ْ م ِ ِ بِ َ ر َ ى ل َ ع َ و ً ا ن َ ا � ِ إ َ ن ُ و ل � ك َ و َ ت َ ي ج "Mü'minler ancak onlardır ki Allâh anıldığı zaman yürekleri titrer, karşılarında âyetleri okununca da (bu, onların) , îmânlarını artırır Onlar ancak Rabb'ine dayanıp güvenirler" 16 ُ لله َ ا َ ِ ن َ ا ث َ م ً ا ِ بِ َ ا ش َ ت ُ م ً ا ب َ ا ت ِ ك ِ ث ي ِ د َ ْ لْ ا َ ن َ س ْ ح َ ا َ ل � ز َ ن ق ْ م ُ ه � ب َ ر َ ن ْ و َ ش ْ َ � َ ن ي ِ ذ � ل ا ُ د ُ و ل ُ ج ُ ه ْ ن ِ م � ر ِ ع َ ش ْ ق َ ت ج ِ لله ا ِ ر ْ ك ِ ذ َ لى ِ إ ْ م ُ ه ُ ب ُ و ل ُ ق َ و ْ م ُ ه ُ د ُ و ل ُ ج ُ ين ِ ل َ ت � ُ ثُ ط ِ لله ا َ ى د ُ ه َ ك ِ ل َ ذ ُ ء ا َ ش َ ي ْ ن َ م ِ ه ِ ب ى ِ د ْ ه َ ي ط ُ لله ا ِ ل ِ ل ْ ض ُ ي ْ ن َ م َ و ٍ د َ ا ه ْ ن ِ م ُ ه َ ل َ ا م َ ف 13 - Ra’d, 28 14 - Ra'd, 20K 15 - Hucurât, 7 16 - Enfâl, 2 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 20 "Allâh, sözlerin en güzelini, birbirini destekleyen lâfızlar ve ma'nâlar olarak (âyet âyet, sûre sûre) bir kitâb hâlinde indirdi Onu işitince Allâh'dan korkanların tüyleri ü rperir Anlayınca da tüyleri yatışır ve kalbleri Allâh'ın zikrine ısınır Bu bir hidâyet yoludur ki Allâh dilediğini ona ulaştırır (hidâyet verir) Allâh'ın şaşırtdığı kimseye hiç bir kimse yol gösteremez" 17 Aslî îmânı kesbî îmâna çevirmek istemeyenle rin durumu Aslî îmânı kesbî îmân ile doğrulayıp tasdîk etmek istemeyen insanlar, her şey’den önce, ُ ء ا َ ه َ ف � س لا َ ن َ م آ َ ا م َ ك ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ن َأ ا ُ و ل َ ا ق ُ س � ا نلا َ ن َ م آ َ ا م َ ك ا ُ و ن ِ م آ ْ م ُ َ لَ َ ل ي ِ ق َ ا ذ ِ إ َ و ط ُ م ُ ه ْ م ُ ه � ن ِ إ لآ َ ا َ ن ُ و م َ ل ْ ع َ ي لآ ْ ن ِ ك َ ل َ و ُ ء َ ا ه َ ف � س لا “Onlara, insanların îmân etdiği gibi siz de îmân edin denildiği vakit, - Biz de o beyinsizlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) inandığı gibi mi inanacağız - derler Dikkât et ki (asıl) beyinsizler hiç şübhesiz kendileridir Fakat bilmazler” 18 âyet - i kerîmesinde ifâde buyurulan inanca ve özelliğe sâhip kimselerdir ki bunlar, - küfür, şirk ve nifakdaki israrları sebebi ile - kalbleri, kulakları mühürlenmiş, gözlerinin önüne perde çekilmiş bir sürü sağırlar, dilsizler ve körlerdir ki şu âyet - i kerîmele r, bu husûsların açık bir ifâdesidir 19 ْ م ِ ه ِ ع ْ َ سَ َ ى ل َ ع َ و ْ م ِ ِ بِ ُ و ل ُ ق َ ى ل َ ع ُ لله ا َ م َ ت َ خ ط ٌ ة َ و ا َ ش ِ غ ْ م ِ ه ِ ر ا َ ص ْ ب َ ا َ ى ل َ ع َ و ط ٌ ب َ ا ذ َ ع ْ م ُ َ لَ َ و ٌ م ي ِ ظ َ ع ع 17 - Zümer, 23, 18 = - Bakara, 13K = 19 = - Nifak: Münâfiklık, iki yüzlülük, içi dışına uymamak Kalben îmân etmediği halde sözle müslümanım demek Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 21 "Allâh onların kalbleri üstüne de, kulakları üstüne de mühür basmış, gözlerinin üzerine de bir perde çekmişdir En büyük azâb onlarındır" 20 ٌ ض َ ر َ م ْ م ِ ِ بِ ُ و ل ُ ق ِ فِ لا ً ا ض َ ر َ م ُ لله ا ُ م ُ ه َ د َ ا ز َ ف ج ٌ م يلا ٌ ب َ ا ذ َ ع ْ م ُ َ لَ َ و لا َ ن ُ و ب ِ ذ ْ ك َ ي ا ُ و ن َ ا ك ا َ ِ بم "Onların kalblerinde bir maraz (küfür, şirk ve nifak hastalığı) vardır Allâh da marazlarını artı rdı Yalan söylemekde oldukları için de onlara acıklı bir azâb vardır" 21 َ ن ُ و ع ِ ج ْ ر َ ي لآ ْ م ُ ه َ ف ٌ ى ْ م ُ ع ٌ م ْ ك ُ ب ٌّ م ُ ص لا " (Onlar, bu halleri ile) bir sürü sağırlar, bir sürü dilsizler, bir sürü körlerdir Artık (Hakk'a) dönmezler" 22 ُ ق ْ ل ا َ ت ْ أ َ ر َ ق َ ا ذ ِ إ َ و ً ا ر ُ و ت ْ س َ م ً ا ب َ ا ج ِ ح ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ ب َ ن ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ ي لآ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ْ ين َ ب َ و َ ك َ ن ْ ي َ ب َ ا ن ْ ل َ ع َ ج َ ن آ ْ ر لا ً ا ر ْ ق َ و ْ م ِ ِ نِ آذ آ ِ فِ َ و ُ ه و ُ ه َ ق ْ ف َ ي ْ ن َأ ً ة �ن ِ ك َ ا ْ م ِ ِ بِ ُ و ل ُ ق َ ى ل َ ع َ ا ن ْ ل َ ع َ ج َ و ط ِ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا ِ فِ َ ك � ب َ ر َ ت ْ ر َ ك َ ذ َ ا ذ ِ إ َ و ُ ه َ د ْ ح َ و َ ى ل َ ع ْ و � ل َ و ْ م ِ ه ِ ر َ ا ب ْ د َ ا ً ا ر ُ و ف ُ ن “Sen Kur’ân’ı okuduğun zaman seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz” “Ve kalblerinin üzerine, onu (Kur’ân’ı) anlamalarına (engel) perdeler gerer, kulaklarına bir ağırlık veririz Sen Rabb’ini, Kur’ân’da bir tek olarak andığın zaman da ürkek ürkek arkalarını döner (kaçar) lar“ 23 َ ن ُ و م َ ل ْ ع َ ي لآ ُ ث ْ ي َ ح ْ ن ِ م ْ م ُ ه ُ ج ِ ر ْ د َ ت ْ س َ ن َ س َ ا ن ِ ت َ ا يآ ِ ب ا ُ و ب � ذ َ ك َ ن ي ِ ذ � ل ا َ و ج "Âyetlerimizi yalan sayanları biz bilmeyecekleri nokta (lar) dan yavaş yavaş helâke yaklaştırırız" 24 20 - Bakara, 7 21 - Bakara, 10K 22 - Bakara, 18K 23 - İsrâ’, 45 24 - A'râf, 182 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 22 İşte bu esâslara binâen hakîkî bir îmânın başlangıcı ve niteliği, yukarıda anlatıldığı gibi olmasına rağmen her an karşımızda okunan Kur’ân ’a ve İslâm ’a sırt çevirerek küfür, şirk ve nifak hallerini akıllı bir davranış sanan insanların bir çoğu, kend ilerinin veyâ başkalarının hevâ ve heveslerine uyarak veyâ şeytanın yanıltmalarına aldanarak bu ezelî ahdi ve zimmeti yenileyip îmân ederek müslümân olmayı arzû etmedi kleri gibi, böyle bir davranışı akılsızca bir davranış kabûl ederler Bunlardan bir çokları, “Biz bu Kur’ân’dan hoşlanmıyoruz, ya O’nun ba’zı yerlerini bizim isteklerimiz doğrultusunda değiştir veyâ yeni bir Kur’ân getir” diyerek küfür, şirk ve nifak yolunu tercih ederler ki şu âyet - i kerîme bunun açık bir ifâdesidir: َ ع َ ى ل ْ ت ُ ت َ ا ذ ِ إ َ و ٍ ت َ ا ن ِّ ي َ ب َ ا ن ُ ت َ ا يآ ْ م ِ ه ْ ي َ ل لا َ ل َ ا ق َ ء َ ا ق ِ ل َ ن ُ و ج ْ ر َ ي لآ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ا ن ِ ب ِ ت ْ ئ ا َ ا ذ َ ه ِ ْ يْ َ غ ٍ ن آ ْ ر ُ ق ُ ه ْ ل ِّ د َ ب ْ و َ ا ط ْ ل ُ ق ي ِ س ْ ف َ ن ِ ئ َ ا ق ْ ل ِ ت ْ ن ِ م ُ ه َ ل ِّ د َ ب ُ ا ْ ن َأ ِ لِ ُ ن ُ و ك َ ي َ ا م ج َ ا ْ ن ِ إ � َ لِ ِ إ َ ى حو ُ ي َ ا م � لا ِ إ ُ ع ِ ب � ت ج ِّ نّ ِ إ ُ ت ْ ي َ ص َ ع ْ ن ِ إ ُ ف َ ا خ َ ا ِّ بّ َ ر ٍ م ي ِ ظ َ ع ٍ م ْ و َ ي َ ب َ ا ذ َ ع “Âyetlerimiz onlara apaçık delîller ile okunduğu zaman bize kavuşmayı ummayanlar şöyle dediler: Ya bundan başka bir Kur’ân getir yâhud onu değiştir De ki: onu kendiliğimden değiştirmem benim için olmayacak şey’dir B en bana vahy olunandan başkasına tâbi’ olmam Eğer ben Rabb’ime isyan edersem o büyük günün azâbından korkarım” 25 Yine bir çokları da “Sakın şu Kur’ân’ı dinlemeyiniz, okundukça veya anlatıldıkça bir takım gürültüler çıkararak ona mâni’ olmaya çalışını z, belki bastırır gâlip gelirsiniz” gibi davranışları ile veyâ Yahûdî'lerin ve Hristiyan'ların Tevrat ve İncil'de işlerine gelen değişiklikleri yaptıkları gibi değişiklik yaparak türlü şekillerdeki hîle ve desîseleri ile geceler ve 25 ,Yûnüs, 15 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 23 gündüzler boyunca insanl arı Kur’ân ve İslâm yolundan çevirmeye çalışırlar ki aşağıdaki âyet - i kerîme'ler ve benzerleri de bu husûsun açık bir delîlidir: َ ن ُ و ب ِ ل ْ غ َ ت ْ م ُ ك � ل َ ع َ ل ِ ه ي ِ ف ا ْ و َ غ ْ ل ا َ و ِ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ا ذ َ ِ لَ ا ُ و ع َ م ْ س َ ت لآ او ُ ر َ ف َ ك َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ل َ ا ق َ و “Küfr edenler şöyle dediler: Şu Kur’ân’ı dinlemeyin, o okundukça gürültü yapın, belki bastırır galebe edersiniz ( belki onun anlatılmasına, öğretilmesine ve anlaşılmasına mâni' olursunuz ) ” 26 َ ين ِ م ِ س َ ت ْ ق ُ م ْ ل ا َ ى ل َ ع َ ا ن ْ ل َ ز ْ ن َ ا َ ا م َ ك لا َ ين ِ ض ِ ع َ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا ا ُ و ل َ ع َ ج َ ن ي ِ ذ � ل َ ا “ (Peygamberin ve İslâm’ın aleyhinde çalışmak için) iş bölümü yapanlara (azâb) indirdiğimiz gibi; (ba’zı âyetlerini kabûl edip ba’zı âyetlerini kabûl etmemek gibi bir şekil ile) Kur’ân’ı parçalayanlara da (azâb indirdik) ” 27 ُ ل ُ و ق َ ي ْ ن َ م ِ س � ا نلا َ ن ِ م َ و َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ ِ بم ْ م ُ ه ا َ م َ و ِ ر ِ خ لآ ْ ا ِ م ْ و َ ي ْ ل ا ِ ب َ و ِ لله ا ِ ب � ا ن َ م آ م ا ُ و ن َ م آ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ و َ لله ا َ ن ُ و ع ِ د ا َ ُ � ج َ ن و ُ ر ُ ع ْ ش َ ي ا َ م َ و ْ م ُ ه َ س ُ ف ْ ن َ ا � لا ِ إ َ ن ُ و ع َ د ْ َ � ا َ م َ و ط "İnsanlardan bir kısmı da, kendileri îmân etmiş olmadıkları halde, (münâfıklık yapa rak) - Allâh'a ve âhiret gününe inandık - der" 26 - Fussılet, 26 27 - Hıcr, 90 - 91 Bir hâtıra: 1963 - 1964 ders yılında, o zaman müdürü bulunduğum Kayseri İmâm - Hatip Okulu'nu ziyârete gelen merhûm Mehmet Özgüneş, dîn de reform yapmak sevdâları ile bir takım girişimlerde bulunan Osman Nûri Çerman ve arkadaşlarının, o zamanki Millî Birlik Komitesine bir dilekçe vererek "Kur'ân - ı Kerîm'in ibâdet ve ahlâk ile ilgili âyetlerini bırakıp diğer kısımlarını çıkarmak sûretiyle y eni bir Kur'ân yapmak isteğinde bulunduklarını, fakat çetin müzâkereler sonucunda bu isteğin redd edildiğini" ifâde etdi Bu konuşmadan bir saat kadar sonra Kur'ân - ı Ke'rîm'in meâlini okurken bu âyet - i kerîmeyi gördüm ki böyle bir hâdise de, Kur'ân - ı Kerîm 'in bir mûcize oluşunun apaçık bir delîlidir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 24 " (Böyle söylemek sûretiyle de gûyâ) Allâh'ı da, îmân edenleri de aldatırlar Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatmazlar da yine farkına varmazlar" 28 Böyle davranmak sûretiyle de nefsin süflî ar zûlarına ve insanın en büyük bir düşmanı olan şeytanın yanıltmalarına uyarlar Bu şekildeki bir yaşayış içerisinde - kendilerinin doğru bir yolda olduklarını zann ederek - küfür, şirk veyâ nifak içinde yaşayıp boş yere ömür tüketirler Böyle bir davranış ve yaşayış ise, Allâhü Teâlâ’nın sayısız ni’metleri karşısında nankörlük yapmakdan, bunun sonucu olarak da Allâhü Teâlâ’nın azâbını ve gazâbını ebedî olarak kazanmakdan başka bir netîce doğurmaz Halbuki, ُ ه ُ و ذ ِ � � َ ا ف ٌّ و ُ د َ ع ْ م ُ ك َ ل َ ن َ ا ط ْ ي � ش لا � ن ِ إ ً ا ّ و ُ د َ ع ط ِ ب َ ا ح ْ ص َ ا ْ ن ِ م ا ُ و ن ُ و ك َ ي ِ ل ُ ه َ ب ْ ز ِ ح ا ُ و ع ْ د َ ي َ ا � نَّ ِ إ ِ يْ ِ ع � س لا ط "Şeytan, sizin düşmanınızdır, onun için siz de onu düşman tutun O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşin (cehennemin) ehlinden olmaya çağırır" 29 َ ن َ ا ط ْ ي � ش لا � ن ِ إ ْ ل ِ ل ٌ ين ِ ب ُ م ٌ ّ و ُ د َ ع ِ ن َ ا س ْ ن "Şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır" 30 َ ا ط ْ ي � ش لا � ن ِ إ ْ ل ِ ل َ ن َ ا ك َ ن ّ و ُ د َ ع ِ ن َ ا س ْ ن ً ا ني ِ ب ُ م ً ا "Şeytan, insana apaçık bir düşmandır" 31 ا َ م َ ل َ ع ْ ج َ ي ِ ل َ م ْ م ِ ه ِ ي ُ و ل ُ ق ِ فِ َ ن ي ِ ذ � ل ِ ل ً ة َ ن ْ ت ِ ف ُ ن َ ا ط ْ ي � ش لا ي ِ ق ْ ل ُ ي ْ م ُ ه ُ ب ُ و ل ُ ق ِ ة َ ي ِ س َ ا ق ْ ل ا َ و ٌ ض َ ر ط � ن ِ إ ٍ د ي ِ ع َ ب ٍ ق َ ا ق ِ ش ي ِ ف َ ل َ ين ِ م ِ ل ا � ظ لا لا 28 - Bakara, 8 - 9 29 - Fâtır, 6 30 - Yûsüf, 5 31 - İsrâ', 53 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 25 " (Allâhü Teâlâ'nın, şeytana, vesvese vermesine müsâade buyurması) şeytanın meydana atacağı (fitneyi) kalblerinde maraz (küfür, şirk ve nifak) bulunanlara, yürekleri katı o lan (müşrik ve münâfık) lara bir imtihân (vesîlesi) yapmak içindir Hiç şübhe yok ki o zâlimler (hakk'dan) uzak bir ayrılık (ve muhâlefet) içindedirler" 32 َ و ُ ه ْ ن � ِ � ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ ب ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ي ْ ن َ م َ م َ ل ْ ع َ ن ِ ل � لا ِ إ ٍ ن َ ا ط ْ ل ُ س ْ ن ِ م ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ُ ه َ ل َ ن َ ا ك ا َ م َ و ٍ ّ ك َ ش َ ا ه ْ ن ِ م ط َ ى ل َ ع َ ك � ب َ ر َ و ٌ ظ ي ِ ف َ ح ٍ ء ْ ي َ ش ِّ ل ُ ك ع "Onun (İblîs'in) bunlar üzerinde hiç bir nüfûzu, hiç bir saltanatı yokdu Ancak biz, âhirete îmân eden kimse ile ondan şübhede bulunanı ayırd etmek için (buna meydan vermişdik) Senin Rabb'in h er şey'in üstünde gerçek bir nigehban (gerçek bir gözcü, gerçek bir bekci) dir" 33 âyet - i kerîmelerine göre insanın en büyük bir düşmanı olan şeytan ve arkadaşları, insanları hakk yoldan çevirip bâtıl yollara döndürmek için olanca hîleleri ile çalışar ak onları Allâhü Teâlâ’ya kullukdan uzaklaştırırlar Sonra da “Sen beni fersah fersah geçtin, ben Rabb’ime bir kere isyan etdim, ebedî olarak O’nun lânetine uğradım Ben Rabb'imden korkarım Senin şerrinden Allâh’a sığınırım” diyerek ondan ayrılıp uzaklaş ır ki şu âyet - i kerîmeler de bu husûsu açık bir şekilde ifâdesidir: ِ ل َ ث َ م َ ك ْ ل ِ ل َ ل َ ا ق ْ ذ ِ إ ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا ْ ر ُ ف ْ ك ا ِ ن ا َ س ْ ن ج ِّ نّ ِ إ َ ك ْ ن ِ م ٌ ء ي ِ ر َ ب ِّ نّ ِ إ َ ل َ ا ق َ ر َ ف َ ك ا � م َ ل َ ف ُ ف َ ا خ َ ا َ ل َ ا ع ْ ل ا � ب َ ر َ لله ا َ ين " (Münâfıkların) hâli şeytanın hâli gibi dir Çünkü (şeytan) insana - Küfr et - der de o küfr edince - Ben hakîkaten senden 32 - Hacc, 53 33 - Sebe', 21 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 26 uzağım Çünkü ben âlemlerin Rabb'i olan Allâh'dan korkarım - der" 34 َ ا ج ِّ نّ ِ إ َ و ِ س � ا نلا َ ن ِ م َ م ْ و َ ي ْ ل ا ُ م ُ ك َ ل َ ب ِ ل َ ا غ لآ َ ل َ ا ق َ و ْ م ُ َ لَ َ ا م ْ ع َ ا ُ ن َ ا ط ْ ي � ش لا ُ م ُ َ لَ َ ن � ي َ ز ْ ذ ِ إ َ و ْ م ُ ك َ ل ٌ ر لا ِ ن َ ا ت َ ئ ِ ف ْ ل ا ِ ت َ ء َ ا ر َ ت � ا م َ ل َ ف ِّ نّ ِ إ َ ن ْ و َ ر َ ت لآ َ ا م ى َ ر َ ا ِّ نّ ِ إ ْ م ُ ك ْ ن ِ م ٌ ئ ِ ر َ ب ِّ نّ ِ إ َ ل َ ا ق َ و ِ ه ْ ي َ ب ِ ق َ ع َ ى ل َ ع َ ص َ ك َ ن َ لله ا ُ ف َ ا خ َ ا ط ِ ب َ ا ق ِ ع ْ ل ا ُ د ي ِ د َ ش ُ لله ا َ و ع "O zaman şeytan onların yaptıklarını süslemiş ve şöyle demişdi: - Bu g ün insanlardan size galebe edecek (hiç bir kuvvet) yokdur Ben de sizin muhakkak yardımcınızım - Vaktâki iki ordu (karşı karşıya) göründü, (o zaman da), - Ben sizden kat'iyyen uzağım Gerçek şu ki ben sizin göremiyeceğizi görüyürum Ben Allâh'dan korkarım Allâh'ın azâbı şiddetlidir - diyerek iki topuğu üstüne (tabana kuvvet) kaçtı" 35 ْ م ُ ك ُ ت ْ ف َ ل ْ خ َ ا َ ف ْ م ُ ك ُ ت ْ د َ ع َ و َ و ِّ ق َ ْ لْ ا َ د ْ ع َ و ْ م ُ ك َ د َ ع َ و َ لله ا � ن ِ إ ُ ر ْ م َ � ْ ا َ ي ِ ض ُ ق ا � م َ ل ُ ن َ ا ط ْ ي � ش لا َ ل َ ا ق َ و ط ِ لِ َ ن َ ا ك َ ا م َ و َ د ْ ن َأ � لا ِ إ ٍ ن َ ا ط ْ ل ُ س ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ِ لِ ْ م ُ ت ْ ب َ ج َ ت ْ س َ ا ف ْ م ُ ك ُ ت ْ و َ ع ج ِ نّ ُ و م ُ و ل َ ت � َ ف ْ م ُ ك َ س ُ ف ْ ن َ ا ا ُ و م ُ و ل َ و ط ْ م ُ ك ِ خ ِ ر ْ ص ُ ِ بم َ ا نأ َ ا م � ي ِ خ ِ ر ْ ص ُ ِ بم ْ م ُ ت ْ ن َأ َ ا م َ و ط ِ ن و ُ م ُ ت ْ ك َ ر ْ ش َ ا ا َ ِ بم ُ ت ْ ر َ ف َ ك ِّ نّ ِ إ ُ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ط ٌ م ي ِ ل َ ا ٌ ب َ ا ذ َ ع ْ م ُ َ لَ َ ين ِ م ِ ل ا � ظ لا � ن ِ إ "Şeytan der ki: Şübh esiz Allâh size sözün doğrusunu söyledi Ben de size va'd etdim amma, size yalancı çıkdım Zâten benim sizin üzerinizde hiç bir hukmüm, nüfûzum da yokdu Yalnız ben sizi çağırdım, siz de bana hemen icâbet etdiniz O halde kusûru bana yüklemeyin, Siz kendin izi kınayın Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz Esâsen beni evvelce (Allâh'a) ortak tutmanızı da muhakkak tanımamışdım ya Zâlimlerin hakkı , 34 - Haşr, 16 35 - Enfâl, 48 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 27 (evet onların hakkı ) elbette pek acıklı bir azâbdır (Eğer bilmiş olsalardı bu yola gitme zlerdi) 36 ِ لله ا ِ ل ي ِ ب َ س ِ فِ َ ن ُ و ل ِ ت َ ا ق ُ ي ا ُ و ن َ م آ َ ن ي ِ ذ � ل َ ا ج ا ُ و ل ِ ت َ ا ق َ ف ِ ت ُ و غ ا � ط لا ِ ل ي ِ ب َ س ِ فِ َ ن ُ و ل ِ ت َ ا ق ُ ي او ُ ر َ ف َ ك َ ن ي ِ ذ � ل ا َ و ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا َ ء َ ا ي ِ ل ْ و َ ا ج ً ا ف ي ِ ع َ ض َ ن َ ا ك ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا َ د ْ ي َ ك � ن ِ إ ج "Îman edenler, Allâh yolunda harb ederler Küfr edenler de şeytan yolunda savaşırlar Öyle ise o şeytanın dostları ile döğüşün Şübhesiz ki şeytanın hîlekârlığı zaîfdir" 37 ِ لله ا ِ ب ْ ذ ِ ع َ ت ْ س َ ا ف ٌ غ ْ ز َ ن ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا َ ن ِ م َ ك �ن َ غ َ ز ْ ن َ ي ا � م ِ إ َ و ط ٌ م ي ِ ل َ ع ٌ ع ي ِ َ سَ ُ ه � ن ِ إ "Eğer şeytandan bir fit (gelip ) seni dürterse, hemen Allâh'a sığın Çünkü O, hakkıyle işitici, tam bilicidir" 38 ِ لله ا ِ ب ْ ذ ِ ع َ ت ْ س َ ا ف ٌ غ ْ ز َ ن ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا َ ن ِ م َ ك �ن َ غ َ ز ْ ن َ ي ا � م ِ إ َ و ط ُ م ي ِ ل َ ع ْ ل ا ُ ع ي ِ م � س لا َ و ُ ه ُ ه � ن ِ إ "Eğer şeytandan bir fit (gelip) seni dürterse, hemen Allâh'a sığın Çünkü O, (senin sığındığını) hakkıyle işitenin, (niyyetini) çok iyi bilenin ta kendisidir" 39 ْ م ُ ه َ ن ْ و َ ر َ ت لآ ُ ث ْ ي َ ح ْ ن ِ م ُ ه ُ ل ي ِ ب َ ق َ و َ و ُ ه ْ م ُ ك ي َ ر َ ي ُ ه � ن ِ إ ط لآ َ ن ي ِ ذ � ل ِ ل َ ء َ ا ي ِ ل ْ و َ ا َ ين ِ ط َ ا ي � ش لا َ ا ن ْ ل َ ع َ ج � ا ن ِ إ َ ن ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ ي "O (şeytan) ve k abîlesinden olan (lar), sizi, sizin kendilerini göremiyeceğiniz yer (ler) den muhakkak görür (ler), Biz şeytanları, îmân etmeyeceklerin velîleri yaptık" 40 Aşağıdaki âyet - i kerîmeler de, yukarıda anlatılan husûsları açık bir şekilde ifâde eden âyet - i k erîmelerden ba’zılarıdır: 36 - İbrâhîm, 22 37 - Nisâ', 76 38 - A'râf, 200 39 - Fussılet, 36 40 - A'râf, 27 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 28 ِ لله ا ِ ب َ ن ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ ت لآ ْ م ُ ك َ ل َ ا م َ و لا ْ ن ِ إ ْ م ُ ك َ ق ا َ ث ي ِ م َ ذ َ خ َ ا ْ د َ ق َ و ْ م ُ ك ِّ ب َ ر ِ ب ا ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ ت ِ ل ْ م ُ ك ُ و ع ْ د َ ي ُ ل ُ و س � ر لا َ و َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ م ُ ت ْ ن ُ ك “Peygamber sizi, Rabb’inize îmân etmeye da’vet etdiği zaman niçin îmân etmiyorsu nuz? Halbuki O (Allâh), sizden (ruhlar âleminde akıl, irâde, şuur ve idrâk vermek sûretiyle) kesin söz almışdı Eğer inanırsanız” 41 َ ن َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا ِ ل ي ِ ب َ س َ ر ْ ي َ غ ْ ع ِ ب � ت َ ي َ و َ ى د ُ ْ لَ ا ُ ه َ ل َ � ين َ ب َ ت ا َ م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م َ ل و ُ س � ر لا ِ ق ِ ق ا َ ش ُ ي ْ ن َ م َ و ا َ م ِ ه ِّ ل َ و ِ ه ِ ل ْ ص ُ ن َ و � لى َ و َ ت َ م �ن َ ه َ ج ط ً ا يْ ِ ص َ م ْ ت َ ء ا َ س َ و ع "Kim kendisine doğru yol besbelli oldukdan sonra Peygambere muhâlefet eder, mü'minlerin yolundan başkasına uyub giderse onu döndüğü o yolda (kendi hâline) bırakırız (  h i retde de) kendisini Cehennem’ e koyarız O, ne kötü bir yerdir " 42 ْ م ُ ه َ ن و � د ُ ص َ ي َ ل ْ م ُ ه � ن ِ إ َ و ٌ ن ي ِ ر َ ق ُ ه َ ل َ و ُ ه َ ف ً ا ن َ ا ط ْ ي َ ش ُ ه َ ل ْ ص ِّ ي َ ق ُ ن ِ ن َ ْ حْ � ر لا ِ ر ْ ك ِ ذ ْ ن َ ع ُ ش ْ ع َ ي ْ ن َ م َ و ِ ن َ ع َ ن ُ و ب َ س ْ َ يَ َ و ِ ل ي ِ ب � س لا َ ن ُ و د َ ت ْ ه ُ م ْ م ُ ه � ن َأ “Kim o Rahmân (olan Allâh) ın zikrinden göz yu marsa (gâfil olup ondan yüz çevirirse) biz de ona şeytanı musallat ederiz Artık o, onun (ayrılmaz) bir arkadaşıdır” “Şübhesiz ki bu (şeytan) onları yoldan çıkarır, onlar da kendilerinin hidâyetde (doğru yolda) olduklarını sanırlar” 43 ِ س � ا نلا َ ن ِ م َ و ٍ ف ْ ر َ ح َ ى ل َ ع َ لله ا ُ د ُ ب ْ ع َ ي ْ ن َ م ج ٌ ر ْ ي َ خ ُ ه َ ب َ ا ص َ ا ْ ن ْ إ َ ف ِ ن ِ ه ِ ب � ن َ ا َ م ْ ط ا ج ُ ه ْ ت َ ب َ ا ص َ ا ْ ن ِ إ َ و ٌ ة َ ن ْ ت ِ ف ِ ن َ ى ل َ ع َ ب َ ل َ ق ْ ن ا ِ ه ِ ه ْ ج َ و فق َ و َ ا ي ْ ن � د لا َ ر ِ س َ خ َ ة َ ر ِ خ لآ ط ُ ين ِ ب ُ م ْ ل ا ُ ن َ ا ر ْ س ُ ْ لْ ا َ و ُ ه َ ك ِ ل َ ذ 41 - Hadîd, 8 42 - Nisâ' , 115 43 - Zuhrûf, 36 - 37 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 29 “İnsanlardan kimi de Allâh’a, (dînin) y alnız bir tarafından (işine geldiği bir tarafından tutup) ibâdet eder Eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır Eğer bir fitne isâbet ederse yüzü üstü döner (de irtidâd eder) O, dünyâda da, âhiretde de hüsrâna uğramışdır Bu ise apaçık bir ziyânın ta kendisidir” 44 ُ لله ا ُ م ُ ه َ ن َ ع َ ل َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ك ِ ئ َ ل ُ و ا ْ م ُ ه َ ر َ ا ص ْ ب َ ا َ ى م ْ ع َ ا َ و ْ م ُ ه � م َ ص َ ا َ ف َ ا ُ لَ َ ا ف ْ ق َ ا ٍ ب ُ و ل ُ ق َ ى ل َ ع ْ م َ ا َ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ن و ُ ر � ب َ د َ ت َ ي � َ ف َأ َ ى د ُ ْ لَ ا ُ م ُ َ لَ َ � ين َ ب َ ت َ ا م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ْ م ِ ه ِ ر َ ا ب ْ د َ ا َ ى ل َ ع او � د َ ت ْ ر ا َ ن ي ِ ذ � ل ا � ن ِ إ لا ْ م ُ َ لَ َ ل � و َ س ُ ن َ ا ط ْ ي � ش لا ْ م ُ َ لَ َ ى ل ْ م َ ا َ و “İşte bunlar, Allâh’ın kendilerini lânetlediği, bu yüzden kendilerini sağır ve gözlerini kör kıldığı kimselerdir“ “Onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli mi?” “Şübhesiz ki kend ilerine doğru yol belli oldukdan sonra, ona arka dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermişdir” 45 َ ن ُ و ع ِ ج ْ ر َ ي ْ م ُ ه � ل َ ع َ ل ِ َ بَ ْ ك َ لا ْ ا ِ ب َ ا ذ َ ع ْ ل ا َ ن ُ و د َ ا ن ْ د َ � ْ ا ِ ب َ ا ذ َ ع ْ ل ا َ ن ِ م ْ م ُ ه � ن َ ق ي ِ ذ ُ ن َ ل َ و ِّ ب َ ر ِ ت آيآ ِ ب َ ر ِّ ك ُ ذ ْ ن � ِ � ُ م َ ل ْ ظ َ ا ْ ن َ م َ و َ ا ه ْ ن َ ع َ ض َ ر ْ ع َ ا � ُ ثُ ِ ه ط َ ن و ُ م ِ ق َ ت ْ ن ُ م َ ين ِ م ِ ر ْ ج ُ م ْ ل ا َ ن ِ م � ا ن ِ إ “Biz, o en büyük azâbdan (âhiret azâbından) önce de onlara mutlakâ yakın azâbdan (katl, esâret, kıtlık, salgın hastalıklar ve düşman tasallutu gibi dünyevî azâblardan) tatdıracağı z Tâ ki ric’at etsinler (küfür, şirk ve nifakdan îmâna dönsünler diye) ” 46 44 - Hacc, 11 45 - Muhammed, 23 - 24 - 25K 46 - İbn - i Abbâs radıye'llâhü anhümâ , bu husûsa işâretle, Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 30 “Kendilerine Rabb’inin âyetleri ile öğüt verilib de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kimdir? Hiç şübhesiz ki biz günahkârlardan intikam alıcılarız” 47 َ ر َ ق َ ا ذ ِ إ َ و ً ا ر ُ و ت ْ س َ م ً ا ب َ ا ج ِ ح ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ ب َ ن ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ ي لآ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ ْ ين َ ب َ و َ ك َ ن ْ ي َ ب َ ا ن ْ ل َ ع َ ج َ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ت ْ أ لا ً ا ر ْ ق َ و ْ م ِ ِ نِ آذ آ ِ فِ َ و ُ ه و ُ ه َ ق ْ ف َ ي ْ ن َأ ً ة �ن ِ ك َ ا ْ م ِ ِ بِ ُ و ل ُ ق َ ى ل َ ع َ ا ن ْ ل َ ع َ ج َ و ط َ ت ْ ر َ ك َ ذ َ ا ذ ِ إ َ و ِ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا ِ فِ َ ك � ب َ ر ُ ه َ د ْ ح َ و َ ا َ ى ل َ ع ْ و � ل َ و ً ا ر ُ و ف ُ ن ْ م ِ ه ِ ر َ ا ب ْ د “Sen Kur’ân’ı okuduğun zaman seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz” “Ve kalblerinin üzerine, onu (Kur’ân’ı) anlamalarına (engel) perdeler gerer, kulaklarına bir ağırlık veririz Sen Rabb’ini, Kur’â n’da bir tek olarak andığın zaman da ürkek ürkek arkalarını döner (kaçar) lar“ 48 ى َ و َ ْ لَ ا ِ ن َ ع َ س ْ ف � ن لا َ ى َ نِ َ و ِ ه ِّ ب َ ر َ م َ ا ق َ م َ ف َ ا خ ْ ن َ م � ا م َ ا َ و لا ى َ و ْ ا َ م ْ ل ا َ ي ِ ه َ ة �ن َ ْ لْ ا � ن ِ إ َ ف ط “Kim Rabb’inin makâmından korkar ve nefsini hevâ (ve heves) inden (kötü arzûlardan) uzaklaştırırsa, muhakkak ki cennet, onun varacağı yerin ta kendisidir” 49 İşte Rahmân olan Allâhü Teâlâ, daha ruhlar âleminde iken kalblerinin derinliklerine emânet duygusunu indirip Kur’ân’ı inzâl ederek ve peygamberler göndere rek o emânetleri nasıl yerine getirileceğini her an hatırlatmasına rağmen inanmayanların hâli ve uğrayacakları ilâhî azâb böyledir ki böyle bir yaşayışın netîcesi C ehennem'dir İnana n Mü’min’lerin hâli ise ebedî bir m utluluk diyârı olan C ennet'dir "Bir toplum, Allâhü Teâlâ'ya karşı olan ahdini bozarsa, Allâhü Teâlâ, o topluma düşmanlarını musallat eder" buyurmuşdur Taberânî 47 - Secde, 2N - 22K 48 - İsrâ’, 45 49 - Nâziât, 40 - 41 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 31 Yâ Rabb, şeytanın iğvâsına ( yanıltmalarına ) ve nefsin süflî arzûlarına uyarak böyle bir hâle düşmekden sana sığınırız Bizleri sırât - ı müstekîm 'ine hidâyet ederek doğru yolda kıldığın kullarından eyle Âmîn Dîn'in gerçek anlamı Dîn'in gerçek anlamı , Allâhü Teâlâ'nın Peygamberler vâsıtası ile vaz' etmiş ( ortaya koymuş ) olduğu ilâhî kânûnlar sistemidir İlâhî dînlerin esâsları denilen bu kânûnlar, 1 - İnsanlara saâdet ( mutluluk ) yollarını gösterir 2 - Onların saâdete ( mutluluğa ) erişmelerine de lâlet eder 3 - Yaratılışlarındaki gâye ve hedefi gösterir 4 - Allâhü Teâlâ'ya ne şekilde kulluk ve ibâdet yapılacağını bildirir 5 - Kendi arzûları ile Allâhü Teâlâ'nın dînini kabûl eden akıllı insanları, dâimâ hayırlı ve güzel işler yapmaya sev k ederek kötü ve zararlı işlerden uzak kılar Allâhü Teâlâ, bu ilâhî kânunlarını, vahy sûreti ile, en sevgili kulları olan Peygamberlere bildirmiş, onlar da Allâhü Teâlâ'dan vahy ile aldıkları bu ilâhî kânûnları, ümmetlerine teblîğ edip öğretmişlerdir İlk peygamber Hazreti Âdem aleyhi's - selâm , son peygamber de Hazreti Muhammd aleyhi's - selâm 'dır Bu ikisinin arasında bir çok peygamberler gelip geçmişdir ki bunların sayısını ancak Allâhü Teâlâ bilir Kur'ân - ı Kerîm, her topluluğa bir peygamber gönd erilmiş olduğunu bildirmektedir Bunların bir kısmının isimleri ve hangi topluluğa peygamber gönderilmiş olduğu bildirilmiş, diğerleri bildirilmemişdir َ ين ِ م َ ل َ ا ع ْ ل ِ ل ً ة َ ْ حْ َ ر � لا ِ إ َ ك َ ا ن ْ ل َ س ْ ر َ ا َ ا م َ و Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 32 “ (Habîbim) , biz seni âlemlere ancak rahmet ol arak gönderdik” 50 ِّ ن ِ إ ُ س � ا نلا َ ا ه � ي َ ا َ ا ي ْ ل ُ ق َ جَ ْ م ُ ك ْ ي َ ل ِ إ ِ لله ا ُ ل ُ و س َ ر ً ا ع ي "(Habîbim) de ki: Ey insanlar, şübhesiz ben, Allâh'ın sizin hepinize gönderdiği Peygamberim" 51 ً ار ي ِ ز َ ن َ و ً ايْ ِ ش َ ب ِ س � ا نل ِ ل ً ة � ف َ ا ك � لا ِ إ َ ك َ ا ن ْ ل َ س ْ ر َ ا َ ا م َ و َ ن ُ و م َ ل ْ ع َ ي لآ ِ س � ا نلا َ ر َ ث ْ ك َ ا � ن ِ ك َ ل َ و “ (Habîbim) Seni (rahmetimizin) müjdeci (si, azâbımızın) haberci (si) ve bütün insanların peygamberi olmakdan başka (bir sıfatla) göndermedik Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler” 52 âyet - i kerîmel erine göre her peygamber, belli bir topluluğa, belli bir kavme peygamber olarak gönderilmiş olduğu halde, en son peygamber olan Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm , yer yüzündeki bütün insanlara, hattâ bütün mahlûkâta peygamber olarak gönderilmişdir Bunun içi n O'nun peygamberliği yalnız bir kavme, bir topluluğa, bir millete, bir zamâna , bir yere mahsûs değildir Bu bakımdan Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın peygamberliğini i’lân etdiği zamandan kıyâmete kadar gelip geçecek olan bütün insanlar, - aslında, bütün insanlara gönderilen son peygamber olması hasebiyle - Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın ümmetidir Fakat bunlardan bir kısmı O’nun peygamberliğini ve getirdiği dîni kabûl edip O’nun etrâfında toplanmışlardır Bunun için bunlara “Ümmet - i icâbet” deni lmişdir Bir kısmı da O’nun peygamberliğini ve getirdiği dîni kabûl etmeyerek O’nun etrâfında toplanmamışlardır Bununla 50 - Enbiyâ’, 107 51 - A'râf 158 52 - Sebe’, 28 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 33 berâber bunlar, dâimâ İslâm’a da’vet hâlindedirler Bu bakımdan bunlara da “Ümmet - i da’vet” denilmişdir Son peygamber olan Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın asıl görevi, Allâhü Teâlâ'dan vahy ile almış olduğu "İslâm Dîn i” ni ve bu dînin kitâbı olan "Kur'ân - ı Kerîm" i, ümmetlerine teblîğ edip öğretmekdir Çünkü peygamberlerde bulunması zarûrî olan beş sıfatdan birisi de “Teblîğ” göre vidir 53 Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm 'ın, Allâhü Teâlâ'dan vahy ile alıp bildirdiği bu dîne "İslâm ve Müslümânlık", onu kabûl eden insanlara "Müslim ve Müslümân" , vahy ile alıp bildirmiş olduğu kitâba da "Kur'ân - ı Kerîm" denilmişdir Bu bakımda n Peygamberler, dîn ve şerîat vaz' edemezler ve kendiliklerinden bir huküm koyamazlar Onların vazîfeleri, sâdece Allâhü Teâlâ'dan vahy ile aldıkları dînî hukümleri, ümmetlerine teblîğ edip öğretmek ve Allâhü Teâlâ ile kulları arasında elçilik görevini yap makdır Bunun için Allâhü Teâlâ nazarında dîn, ancak "İslâm" dır İslâm'dan başka hiç bir dîn, hiç bir sistem, hiç bir düzen ve hiç bir doktirin, O'nun yanında makbûl değildir Bunun en güzel ve en açık bir delîli ise, Kur'ân - ı Kerîm'in şu âyet - i kerîm eleridir ُ م � ْ س ِ لإ ْ ا ِ لله ا َ د ْ ن ِ ع َ ن ي ِّ د لا � ن ِ إ فق "Hak dîn, Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 54 53 - Bu beş sıfat, 1 - Sıdk (doğru olmak), 2 - Emânet (güvenilir olmak), 3 - Fetânet (akıllı ve zekî olmak), 4 - İsmet (günahlardan korunmuş olmak), 5 - T eblîğ (şerîat hukümlerini - dînî hukümleri - ümmetlerine eksiksiz olarak olduğu gibi bildirip duyurmak) dır 54 - Âl - i İmrân 19 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 34 ُ ه ْ ن ِ م َ ل َ ب ْ ق ُ ي ْ ن َ ل َ ف ً ا ني ِ د ِ م � ْ س ِ لإ ْ ا َ ر ْ ي َ غ ِ غ َ ت ْ ب َ ي ْ ن َ م َ و ج َ ن ي ِ ر ِ س َ ا ْ لْ ا َ ن ِ م ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ فِ َ و ُ ه َ و "Kim İslâm'dan başka bir dîn arars a, ondan (bu dîn) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" 55 İslâm Dîni, en büyük bir ni'metdir Kur'ân - ı Kerîm'in ifâdesine göre dîn, insanlığı, yanlış inanç ve akîdelerden kurtararak tam bir Tevhîd, İhlâs ve Teslîmi yyet ile yalnız Allâhü Teâlâ'ya kulluk ve ibâdet etmelerini, bunun netîcesi olarak da dünyâ ve âhiretde selâmetde olmalarını sağlamak amacı ile, Allâhü Teâlâ tarafından - Rahmetinin bir eseri olarak - vaz' olunmuş ilâhî kânûnlardır Alâhü Teâlâ, bu kânû nları ya'ni İslâm Dîni'ni, kullarının dünyevî ve uhrevî saâdetlerini te'mîn etmek maksâdı ile beğenip seçtiğini, onu kemâle erdirerek kullarına en büyük bir ni'met olarak verdiğini, bu sûretle de ondan ve onun îcâblarını yerine getirenlerden râzı ve hoşnûd olduğunu, şu âyet - i kerîme ile açıklayıp bildirmişdir: ً ا ني ِ د َ م � ْ س ِ لإ ْ ا ُ م ُ ك َ ل ُ ت ي ِ ض َ ر َ و ِ تى َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ُ ت ْ م َ ْ تَ َ ا َ و ْ م ُ ك َ ن ي ِ د ْ م ُ ك َ ل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َ ا َ م ْ و َ ي ْ ل َ ا "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dî n olarak İslâm'ı beğenip seçtim, ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 56 Hakîkat bu olunca, elbetde ki O'nun nazarında, İslâm Dîni 'nden başka hiç bir dîn, hiç bir sistem, hiç bir düzen ve hiç bir doktirin, kabûle şâyan değildir Bu büyük hakîkati idrâk etmeyen, ona kulak vermeyen, onu görmek istemeyen, ona gönül 55 - Âl - i İmrân 85 56 - Mâide 3 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 35 vermeyen, onun îcâblarına göre yaşamak istemeyen, bu sûretle de büyük bir sorumsuzluk içerisinde yaşamak isteyen bir kimse, elbetde ki dünyâda da, âhiretde de büyük bir hu srandadır, zarardadır, ziyandadır Hem fertler, hem de toplumlar için dünyevî ve uhrevî bir mutluluğun ölçülerini veren Asr sûresi'nin şu âyet - i kerîmeleri, bunun ap - açık bir delîlidir: ِ ر ْ ص َ ع ْ ل ا َ و لا ٍ ر ْ س ُ خ ى ِ ف َ ل َ ن ا َ س ْ ن ِ لإ ْ ا � ن ِ إ لا ِ إ َ م آ َ ن ي ِ ذ � ل ا � لا َ و َ ت َ و ِ ت َ ا ِ لْ ا � ص لا ا ُ و ل ِ م َ ع َ و ا ُ و ن ا ْ و َ ص ا ِّ ق َ ْ لْ ا ِ ب ا ْ و َ ص ا َ و َ ت َ و ِ ْ بَ � ص لا ِ ب "Asra yemîn ederim ki muhakkak, insan, kat'î bir ziyandadır Ancak îmân edenler, güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsıye ve sabrı tavsıya edenler böyle değildir" 57 Bunun için yüce İslâm Dîni , Allâhü Teâlâ'nın beğenip seçtiği, ondan ve onun îcâblarını yerine getirenlerden râzı olduğu ve son Peygamberi Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem vâsıtası ile insanlara teblîğ ettirip bil dirdiği en son dîn ve en güzel, en büyük bir ni'met'dir Şu halde ey insanlar, َ و َ جَ ِ لله ا ِ ل ْ ب َ بح ِ ا ُ و م ِ ص َ ت ْ ع ا ا ُ و ق � ر َ ف َ ت لآ َ و ً ا ع ي ص ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ِ لله ا َ ت َ م ْ ع ِ ن او ُ ر ُ ك ْ ذ ا َ و "Hepiniz toptan Allâh'ın ipine (Kur'ân - ı Kerîm'e ve İslâm Dîni'ne) s ımsıkı sarılın Parçalanıp dağılmayın Allâh'ın üzerinizdeki ni'metini düşünün" 58 57 - İmâm Şâfiî rahmetü’llâhi aleyh, bu sûre hakkında şöyle der: “Kur’ân’da başka hiç bi r sûre nâzil olmasaydı bu kısa sûre bile (insanların dünyâ ve âhiret saâdetlerini te’mîn etmeye) yeterdi Bu sûre , Kur’ân - ı Kerîm’in bütün ilimlerini kucaklıyor” Çünkü bu sûrede, insanları, dünyâda ve ahretde mutlu kılacak îmân, sâlih amel, hakkı tavsıye, sabrı tavsıye vardır 58 - Âl - i İmrân, 103 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 36 ْ م ُ ك َ ل ُ ه � ن إ ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا ِ ت َ ا و ُ ط ُ خ ا ُ و ع ِ ب � ت َ ت َ لا َ و ً ة � ف َ ا ك ِ م ْ ل ِّ س لا ِ فِ ا ُ و ل ُ خ ْ د ا ا ُ و ن َ م آ َ ن ي ِ ذ � ل ا ا َ ه � ي َ ا َ ا ي ٌ ين ِ ب ُ م ٌّ و ُ د َ ع “Ey îmân edenler, hep birlikde silme ( İslâm’a, barışa, dünyâ ve âhiret selâmetine ) girin ( Kâmil, olgun, iyi, takvâ ve ihlâs sâhibi birer müslümân olun Ayıp ve kusurlardan uzak bulunun ) Şeytanın adımları ardına düşmeyin ( şeytânî yollara sapmayın ) Çünkü o, sizin için ap - açık bir düşma ndır” 59 َ و او ُ ِ بَ ْ ص ا َ و ْ م ُ ك ُ يَ ِ ر َ ب َ ه ْ ذ َ ت َ و ا ُ و ل َ ش ْ ف َ ت َ ف ا ُ و ع َ ز َ ا ن َ ت لآ َ و ُ ه َ ل و ُ س َ ر َ و َ لله ا ا ُ و عي ِ ط َ ا ط َ ع َ م َ لله ا � ن ِ إ َ ن ي ِ ر ِ ب ا � ص لا "Allâh'a ve O'nun Rasûlüne itâat edin (Fikir, görüş, yorum, inanç ve düşünce ayrılıkları ile) birbiriniz ile çeki şip didişmeyin Sonra korku ile za'fa düşersiniz Rüzgarınız (kuvvet ve kudretiniz kesilip) gider (Allâh'ın size olan yardımı kesilir Kuvvetiniz ve devletiniz yok olup gider) ( - u sebât) edin, (sıkıntılara katlanın) Çünkü Allâh, sabr edenler le berâberdir 60 � ن إ َ ا ِ لله ا َ د ْ ن ِ ع ْ م ُ ك َ م َ ر ْ ك َ ا ْ م ُ ك ي َ ق ْ ت “Şübhesiz ki sizin Allâh nezdinde en şerefliniz, takvâca en ileride olanınızdır” 61 َ ت ْ ر ِ م ُ ا َ ا م َ ك ْ م ِ ق َ ت ْ س َ ا ف " (Hepiniz), e mr olunduğun (uz) gibi dosdoğru ol (unuz) " 62 ki dünyâda ve âhiretde felâh bulup mutlu olasınız    59 - Bakara Sûresi, âyet 208 60 - Enfâl, 46 61 - Hucurât Sûresi, âyet 13 62 - Hud, 112 Şûrâ, 15 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 37 Îmân ve İslâm Îmân ve İslâm: Kalb ile tasdîk, dil ile ikrâr’dır Kalb ile tasdîk, îmânın asıl ruknü ( farzı ); dil ile ikrar, îmânın zâid bir ruknü ( farzı ) dır Çünkü biz, insanların, Müs lümân olup olmadıklarını, bu zâid ruknün ifâdesi ile biliriz Bu bakımdan îmânın aslı , Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın Allâhü Teâlâ’dan vahy alıp bizlere bildirmiş olduğu şey’lerin tamâmını - şeksiz ve şübhesiz olarak - kalb ile tasdîk edip kabûl etm ekdir Dîn ve Millet Peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın Allâhü Teâlâ’dan vahy ile alıp bizlere bildirdiği îmân, ibâdet, ahlâk ve muâmelât konuları ile ilgili şey’lerdir ki bunların tamâmına dîn denildiği gibi, millet, şerîat, islâm veyâ islâm dîni de denir Şerîat Peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın Allâhü Teâlâ’dan vahy ile alıp bizlere bildirdiği yüce İslâm dîni’nin ibâdet, amel, ahlâk ve muâmelât konuları ile ilgili konularıdır İslâm dîni, Allâhü Teâlâ ’nın kulları için beğenip seçtiği ve O’nun îcâblarını yerine getiren kullarından râzı olduğu yüce bir dîndir Bunun için O’nun nazarında İslâm dîni’ninden başka hiç bir dîn, hiç bir sistem, hiç bir düzen ve hiç bir doktrin makbûl değildir Aşağıdaki âyet - i kerîmeler, bu husûsun en açık ve en seçik birer delîlidir ً ا ئ ْ ي َ ش ِ ه ِ ب ا ُ و ك ِ ر ْ ش ُ ت َ لا َ و َ لله ا ا ُ و د ُ ب ْ ع ا َ و Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 38 “Allâh’a ibâdet (ve kulluk) edin O’na hiç bir şey’i eş (ortak) tutmayın” 63 ٌ د ِ ح ا َ و ٌ ه َ ل ِ إ ْ م ُ ك ُ َ لَ ِ إ َ و ج َ ْ حْ � ر لا َ و ُ ه � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ُ م ي ِ ح � ر لا ُ ن ع “Hepinizin tanrısı (zâtında ve sıfatlarında aslâ bir benzeri bulunmayan) bir tek Tanrı’dır O’ndan başka hiç bir tanrı yokdur O, Rahmân’dır, Rahîm’dir" 64 َ ر َ و ِ تى َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ُ ت ْ م َ ْ تَ َ ا َ و ْ م ُ ك َ ن ي ِ د ْ م ُ ك َ ل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َ ا َ م ْ و َ ي ْ ل َ ا ً ا ني ِ د َ م � ْ س ِ لإ ْ ا ُ م ُ ك َ ل ُ ت ي ِ ض "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim, ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 65 إ ُ م � ْ س لإ ْ ا ِ لله ا َ د ْ ن ِ ع َ ن ي ِّ د لا � ن قف "Hakk Dîn, Allâh ındinde ancak İslâm'dır (İslâm'dan başka hiç bir dîn, hiç bir sistem, hiç bir düzen, O'nun yanında makbûl değildir)" 66 َ ن ي ِ ر ِ س ا َ ْ لْ ا َ ن ِ م ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ فِ َ و ُ ه َ و ُ ه ْ ن ِ م َ ل َ ب ْ ق ُ ي ْ ن َ ل َ ف ً ا ني ِ د ِ م َ لا ْ س ِ لإ ا َ ر ْ ي َ غ ِ غ َ ت ْ ب َ ي ْ ن َ م َ و “Kim İslâm’dan başka bir dîn (bir sistem, bir düzen) ararsa ondan (bu dîn , bu sistem, bu düzen ) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde en büyük zarara uğrayanlardandır” 67 َ ن ُ و ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و � لا ِ إ ِ لله ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َ ا ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ي َ ا م َ و “Onların çoğu Allâh’a ortak tutmadan îmân etmezler” 68 63 - Nisâ’, 36 64 - Bakara, 16P 65 - Mâide, 3 66 - Âl - i İmrân, 19 67 - Âl - i İmrân, 85 68 - Yûsüf, 106 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 39 ُ ء ا َ ش َ ي ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ َ ن ُ و دا َ م ُ ر ِ ف ْ غ َ ي َ و ِ ه ِ ب َ ك َ ر ْ ش ُ ي ْ ن َ أ ُ ر ِ ف ْ غ َ ي لآ َ لله ا � ن ِ إ ط ْ د َ ق َ ف ِ لله ا ِ ب ْ ك ِ ر ْ ش ُ ي ْ ن َ م َ و � ل َ ض ً لا � َ ض ً ا د ي ِ ع َ ب “Şübhesiz ki Allâh, kendisine eş koşulması (nın günâhını) aslâ mağfiret etme z Ondan başkasını, dilediği kimse için, mağfiret eder Kim Allâh’a eş tutarsa muhakkak ki o, uzak bir sapıklık ile sapmışdır” 69 O T U Z İ K İ F A R Z Îmân’ın farzları ve şartları (6) 1 - Âmentü bi’llâhi, 2 - ve melâiketihi, 3 - ve kütübihi, 4 - ve rusulihi, 5 - ve’l - yevmi’l - âhiri, 6 - ve bi’l - kaderi hayrihi ve şerrihi mine’llâhi Teâlâ, ( ve’l - ba’sü ba’de’l - mevt ) Ya’nî 1 - Allâhü Teâlâ’nın var ve bir olduğuna ve noksan sıfatlardan münezzeh ( uzak ) olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğuna, 2 - Meleklerine, 3 - Kitâblarına, 4 - Peygamberlerine 5 - Âhiret gününe, 6 - Kadere, hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’dan olduğuna, îmân etdim, ( ve öldükden sonra dirilmeye de inandım ) 69 - Nisâ’, 116 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 40 İslâm’ın şartları (5) 1 - Kelime - i şehâdet getirmek, 70 2 - Namaz kılmak ( salât ), 3 - Oruç tutmak ( savm ), 4 - Zekât vermek ( zekât ), 5 - Hacca gitmek ( hacc ) dir Abdestin farzları (4) 1 - Yüzü yıkamak, 2 - Kolları dirsekleri ile birlikde yıkamak, 3 - Başın dörtde birini mesh etmek, 4 - Ayakları topukları ile birlikde yıkamak Guslün farzları (3) 1 - Ağıza su verip boğaza kadar çalkalamak, 2 - Burnuna su verip yıkamak, 3 - Bedenin tamâmını - kuru bir yer kalmayacak bir şekilde - yıkamak Namazın farzları (12) Namazın dışındaki farzları ( şartları ) (6) 1 - Abdest almak, gerekiyorsa gusül abdesti almak, ( gusül ve abdestsizlik hâli gibi gözle görülmeyen pisliklerden tem izlenmek ) 70 - Kelime - i şehâdet: ُ ه ُ ل و ُ س َ ر َ و ُ ه ُ د ْ ب َ ع ً ا د � م َ ُ � � ن َأ ُ د َ ه ْ ش َأ َ و ُ لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ْ ن َأ ُ د َ ه ْ ش َ ا “ Eşhedü en - lâ ilâhe illâ’llâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh” : "Ben şâhidlik ederim ki ( şübhesiz bilirim ve bildiririm ki ) Allâhü Teâl â’dan başka hiçbir ilâh ( hiçbir tanrı, hiçbir ma’bûd ) yoldur Yine ben şâhidlik ederim ki ( şübhesiz bilirim ve bildirim ki ) Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm Allâhü Teâlâ’nın kulu ve rasûlüdür" ifâdesidir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 41 2 - Necâsetden, ( gözle görülen pisliklerden ) temizlenmek, 3 - Setr - i avret, ( örtülmesi gerekli olan yerleri örtmek ) 4 - İstikbâl - i kıble, ( kıbleye dönmek ), 5 - Vakit, ( namazı vakti içinde kılmak ), 6 - Niyet etmek, ( Namazın vaktin i ve cinsini belirtmek ) Namazın içindeki farzları ( rukünleri ) (6) 1 - İftitah tekbîri, ( namaza Allâhü Ekber lâfzı ile başlamak ) 2 - Kıyâm, ( namazda ayakta durmak ) 3 - Kırâet, ( namazda Kur'ân okumak ) 4 - Rükû’, ( eller dizlere erişece k kadar eğilmek ) 5 - Sücûd, ( dizleri, elleri, burnu ve alnı yere koymak ) 6 - Ka’de - i ahîre’de ( son oturuşda ) teşehhüd mikdârı oturmak 71 İyiliği emretmek kötülükden vaz geçirmek (2) 1 - Emr - i bi’l - ma’rûf ( iyiliği emretmek ), 2 - Nehy - i a ni’l - münker ( kötülükden vaz geçirmek )  Tüm farzların toplamı : 6+5+4+3+6+6+2 = 32 eder    71 - Teşehhüd miktârı : Namazın sonunda Ettehıyyât ü ’ yü okuyacak kadar oturmak ve ِ ل ُ ت ا � ي ِ ح � ت ل َ ا َ ل َ ع ُ م � � س ل َ ا ُ ه ُ ت ا َ ك َ ر َ ب َ و ِ لله ا ُ ة َ ْ حْ َ ر َ و � ِ بِ � ن لا َ ا ه � ي َأ َ ك ْ ي َ ل َ ع ُ م � � س ل َ ا ُ ت ا ِّ ب ي � ط لا َ و ُ ت ا َ و َ ل � ص لا َ و ِ ه � ل َ ى ل َ ع َ و َ ا ن ْ ي لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ْ ن َأ ُ د َ ه ْ ش َأ َ ين ِ ِ لْ ا � ص لا ِ لله ا ِ د ا َ ب ِ ع ُ ِ َ و ُ ه ُ ل و ُ س َ ر َ و ُ ه ُ د ْ ب َ ع ً ا د � م َ ُ � � ن َأ ُ د َ ه ْ ش َأ “Ettehıyyâtü li’llâhi ve’s - selâvâtü ve’t - tayyibât Es - selâmü aleyke eyyühe’n - nebiyyü ve rahmetü’llâhi ve berekâtüh Es - selâmü aleynâ ve alâ ibâdi’llâhi’s - sâlihîn Eşhedü en lâ ilâhe illâ’llâh ve eş hedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh” duâsını okumakdır ki ma'nâsı şöyledir: "Dil ile, beden ile, mal ile yapılan bütün ibâdetler yalnız Allâh’adır Ey Nebî, Selâm ve Allâh’ın rahmet ve bereketi Senin üzerine olsun Selâm, bizim üzerimize ve All âh’ın iyi kulları üzerine olsun Ben şehâdet ederim ki Allâh’dan başka hiçbir ilâh yokdur Yine ben şehâdet ederim ki Muhammed aleyhi’s - selâm O’nun kulu ve Rasûlüdür" Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 42 Orucun farzları (3) 1 - Niyet etmek, 2 - Niyetin ilk ve son vaktini bilmek, 3 - Şafak yeri ağarmadan gün batıncaya kadar orucu bozan şey’lerden sakınmak Teyemmümün farzları (3) 1 - Niyet etmek, 2 - İki eli temiz bir toprağa vurup yüzünü mesh etmek, 3 - İki eli temiz bir toprağa vurup önce sağ kolunu sonra sol kolunu dirsekler ile birlikde mesh etmek Haccın farzları (3) 1 - Niyet edip ihrâma girmek, ( şart ) 2 - Arafât’da vakfeye durmak, ( rukün ), 3 - Ziyâret tavâfını yapmak, ( rukün ) Zekâtın farzları (1) 1 - Zekât vermek şartlarını kendisinde bulunduran bir kimsenin niyet edip malın kırkda birini yılda bir kere fakirlere vermek  Tüm farzlarınToplamı da: 32+3+3+3+1 = 42 eder    Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 43 Mükellef İslâm dîni’nin emr etdiği şey’leri yapmakla, yasakladığı şey’leri yapmamakla yükümlü olan ve ergenlik çağına gelmiş bulunan akıllı insanlara ( âkil ve bâliğ olan insanlara ) “Mükellef” denir Bu çağ, erkek çocuklarda (12 - 15), kız çocuklarında (9 - 15) yaşları arasında başlar Bu çağa geldiği halde kendisinde ergenlik belirtileri görülmeyen çocuklar - ister erkek olsun, ister k ız olsun - hukmen ergenlik çağına gelmiş ve mükellef olmuş sayılır Bu târihden sonra da artık Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerini - delilik ve bunaklık hâli gibi ba’zı özürler hâriç olmak üzere - ölünceye kadar yerine getirmekle yükümlü bulunur M ükellefin fiilleri ( Ef’âl - i mükellefîn ) (8) Mükellef bir kimsenin yapmakla yükümlü olduğu şer’î ( dînî ) görevler sekiz tâne olup şunlardır: 1 - Farz: Hem sübûtu, hem de ma'nâya delâleti kat'î olan ve mükellefden bir şey'in yapılmasını isteyen bir delîl ile sâbit olan hukümlerdir ki ya Farz - ı ayın veyâ Farz - ı kifâye olur 72 72 - Sübût: Bir şey’in sâbit olması, gerçekleşmesi ma’nâsınadır ki şer’î bir hukmü bildiren bir delîlin, Hazreti Muhammed aleyhi’süselâm ’dan kat’î sûretde sâbit olması veyâ olmaması demekdir Kur’ân - ı Kerîm ile mütevâtir sünnet ve hadislerin sübûtu kat’îdir ki bunlar ile sâbit olan hukümler, ya farz veyâ haram olur Meşhûr sünnetlerin sübûtu nda bir zannîlik olduğundan böyle delîller ile sâbit olan hukümler, vâcib veyâ tahrîmen mekrûh olur Haber - i âhad kabîlinden olan bir hadîsin veyâ haberin sübûtu kat’î olmadığından bunlar ile sâbit olan hukümler de, ya sünnet veyâ müstehâb veyâ mekrûh olur Delâlet: Bir şey’den, bir delîlden, bir lâfızdan anlaşılan ma’na demekdir ki tek bir ma’nâ ifâde eden ve hiç bir şübheye yer vermeden açık bir şekilde ma’nâsı anlaşılan lâfız veyâ delîllerin ifâde etdikleri ma’nâ, kat’î olur Birden fazla ma’nâsı olan lâfızların ifâde etdikleri ma’nâ kesin olmadığından böyle delîllerin ifâde etdikleri ma’nâ da zannî olur Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 44 Farz - ı ayın : Her mükellefin ayrı ayrı yapması gerekli olan farzlardır Namaz kılmak, oruç tutmak gibi Farz - ı kifâye: Ba’zı mükelleflerin yapması ile diğerlerinin ya pması gerekmeyen farzlardır Cenâze namazı gibi Farzları yapan sevâb kazanır, özürsüz olarak terk eden günahkâr olup azâba uğrar İnkâr eden dînden çıkar 2 - Vâcib: Sübût veyâ delâlet cihetlerinden birisi kat'î olmayan ve mükellefden bir şey'in ya pılmasını isteyen bir delîl ile sâbit olan hukümlerdir Vitir namazı kılmak, Bayram namazı kılmak, Kurban kesmek gibi Vâcibleri yapan sevâb kazanır, özürsüz olarak terk eden azâba uğrar İnkâr eden dînden çıkmaz ise de günahkâr olup bid’at ehlinden s ayılır 3 - Sünnet: Farz ve vâcib olmayarak Peygamber aleyhi's - selâm 'ın ibâdet maksâdı ile her zaman yapıp pek az terkettikleri şey'lerdir ki iki kısımdır: Müekked sünnet : Peygamber aleyhi’s - selâm ’ın ibâdet maksadı ile her zaman yapıp pek nâdir te rk etdiği şey’lerdir Sabah, öğle, akşam ve cum'a namazlarının sünnetleri gibi Müekked olmayan sünnet : Peygamber aleyhi’s - selâm ’ın ibâdet maksâdı ile ba’zan yapıp ba’zan terk etdiği şey’lerdir İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri gibi S ünnetleri yapanlar sevab kazanır Kasden terk edene azâb gerekmez ise de azarlamayı ve kınamayı gerektirir Şefâatden mahrum kalır 73 73 - Sünnetleri yapmayanlar, Hazreti muhammed aleyhi’s - selâm ’ın azarlamasına ve kınamasına ma’rûz kaldıkları gibi O’nun şefâatinden de mahrûm olurl ar ve O’nun Havz - ı Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 45 4 - Müstehab: Peygamber aleyhi's - selâm 'ın ba'zan yapıp ba'zan terk ettiği şeylerdir Kuşluk namazı ve teheccüd namazı kılm ak gibi Yapan sevâb kazanır Yapmayan sevâbdan mahrum kalır 5 - Mübâh: Yapılması da, yapılmaması da şer’an câiz olan şey’lerdir Halâl olan şey’leri yemek, içmek, oturmak, kalkmak, uyumak gibi Yapılmasında sevâb, terk edilmesinde günah yokd ur Fakat ifrât ve tefrîtden uzak olarak yapılması sünnetdir 6 - Harâm: Hem sübûtu, hem de ma'âya delâleti kat'î olan ve mükellefden bir şey'in yapılmamasını isteyen bir delîl ile sâbit olan hukümlerdir Adam öldürmek, hırsızlık yapmak, ana babaya karş ı gelmek, içki içmek, kumar oynamak gibi Haram olan bir şey’i yapan günah, yapmayan sevâb kazanır İnkar eden dinden çıkar 7 - Mekrûh: Sübût veyâ delâlet cihetlerinden birisi kat'î olmayan ve zannî bir delîl ile sâbit olan hukümlerdir ki ya Tah rîmen mekrûh ( harama yakın ) olur veyâ Tenzîhen mekrûh ( halâle yakın ) olur Tahrîmen mekruh : Harama yakın olan mekruhdur Vâcib olan bir şey’i yapmamak, sebebsiz yere ikindi namazını güneş batacağı sırada kılmak gibi 74 Tenzîhen mekruh : Halâle yak ın olan mekruhdur Sünnet ve müstehab olan şey’leri yapmamak, güneşte ısıtılmış su ile abdest almak, sağ el ile sümkürmek gibi Kevser’inden de istifâde edemezler Çünkü sünnetleri yapmayanlar, mahşerde, Kevser Havuzu başına giderken, melekler tarafından geri çevrilip istifâde ettirilmeyecekdir 74 = - Bu husûs, İmâm Muhammed rahmetü’llâhi aleyh’ e göre haram gibidir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 46 Yapılmasında azâb gerekmez ise de yapılmaması daha iyidir 8 - Müfsid: Başlanmış bir ibâdeti bozan şey'lerdir Namaz kı larken konuşmak, oruç tutarken yeyip içmek gibi Temizlik İslâm dîni, maddî ve ma’nevî kirlerden arınmayı emr eden bir dîn olduğundan her şey’den önce temizliğe büyük bir önem vermiş ve onun yapılmasını bir kısım ibâdetlerin şartı, başlangıcı ve anahtarı olarak kabûl etmişdir Böyle bir temizlik olmadan bu ibâdetler yerine getirilemez ve - namaz gibi ibâdetlerde - Allâhü Teâlâ’nın huzûruna durulamaz Bunun için her Müslümân, bedenini, elbîsesini, evini, barkını, oturup kalkdığı ve yaşadığı yer i, temiz ve intizamlı tutmak mecbûriyyetindedir Temizlik olmadan ibâdet yapılamıyacağı gibi kendimizi, çevremizi ve yaşadığımız yerleri temiz tutup kirletmemek de dînî görevlerimizdendir Dış temizliğimize önem verdiğimiz gibi iç temizliğimize, kalbî ve rûhî temizliğimize de ehemmiyyet vermemiz, her türlü kötü düşünce ve davranışlardan uzak kalmamız, kendimizi kötü duygu ve düşünceleden arındırmamız da lâzımdır Allâhü Teâlâ’nın, Maddî ve ma’nevî temizliğe titizlikle riâyet eden Müslümân’ları, her zam an sevdiğini, övdüğünü ve onlardan râzı olduğunu da hiç bir zaman unutmamalıyız Bedenimizi ve yaşadığımız yerleri kir ve pisliklerden; organlarımızı görünür görünmez günahlardan; kalbimizi kötü huy ve düşüncelerden; gönlümüzü Allâh sevgisi ve Allâh k orkusu ile doldurarak şirk ve küfür virüslerinden, temizleyip yalnız Allâhü Teâlâ’ya yönelip O’na teslîm olmalıyız ki Allâhü Teâlâ’nın râzı olduğu sevgili bir kul olalım Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 47 Bu bakımdan ilim, her türlü cehâletin kötü netîcelerini; maddî ve ma’nevî temizl ik, kirleri ve pasları; Tevhîd ve îmân, küfrü ve şirki; samîmî ibâdetler, günahları; zekât ve sadaka, malı; ahlâkî davranışlar, kötülüğü; muâmelât konuları, zulüm ve haksızlığı yok edip temizler Bunun için de Kur’ân - ı Kerîm’de ve Hadîs - i şerîflerde, bu ko nulara işâretle şöyle buyurulmuşdur َ ق َ ل َ خ ي ِ ذ � ل ا َ ك ِّ ب َ ر ِ م ْ س ِ ب ْ ا َ ر ْ ق ِ ا ج ُ م َ ر ْ ك َ لا ْ ا َ ك � ب َ ر َ و ْ ا َ ر ْ ق ِ ا ٍ ق َ ل َ ع ْ ن ِ م َ ن ا َ س ْ ن لإ ْ ا َ ق َ ل َ خ لا ي ِ ذ � ل ا ِ م َ ل َ ق ْ ل ا ِ ي َ م � ل َ ع لا ْ م َ ل ْ ع َ ي ْ َ لَ َ ا م َ ن ا َ س ْ ن لإ ْ ا َ م � ل َ ع “Yaratan Rabb’inin adı ile oku O, insanı bir kan pıhtısından yaratdı Oku, Rabb’in nihâyetsiz kerem sâhibidir Ki kalemle (yazı yazmayı) öğreten O’dur İnsana bilmediğini O öğretdi” 75 َ ى غ ْ ط َ ي َ ل َ ن ا َ س ْ ن ِ لإ ْ ا � ن ِ إ � لا َ ك لا َ � ْ غ َ ت ْ س ا ُ ه آ َ ر ْ ن َأ ط ى ع ْ ج � ر لا َ ك ِّ ب َ ر َ لى ِ إ � ن ِ إ ط “Sakı n (okumamazlık yapma) Çünkü (okumayan, hakk ve hakîkati öğrenmeyen, dilediği gibi bir hayat yaşamak isteyen) insan, (cehâleti sebebi ile) muhakkak azar ve hiç bir şey’e ihtiyâcım yok zann eder (Ey insan, şunu iyi bil ki) şübhesiz dönüşün ancak Rabb’inedi r” 76 ُ ر ِّ ث � د ُ م ْ ل ا َ ا ه � ي َ ا َ ا ي لا ْ ر ِ ذ ْ ن َ ا َ ف ْ م ُ ق لا ْ ر ِّ ب َ ك َ ف َ ك � ب َ ر َ و لا ْ ر ِّ ه َ ط َ ف َ ك َ ب َ ا ي ِ ث َ و لا ْ ر ُ ج ْ ه َ ا ف َ ز ْ ج � ر لا َ و لا "Ey bürünüp sarınan (Habîbim) Kalk, artık (kâfirleri azâb ile) korkut Rabb'ini büyük tanı Ve elbîselerini temizle Azâ ba sebeb olacak günahlardan artık uzak ol" 77 َ ن ي ِ ر � ه َ ط ُ م ْ ل ا � ب ِ ُ يَ ُ لله ا َ و ا ُ و ر � ه َ ط َ ت َ ي ْ ن َأ َ ن � و ب ِ ُ يَ ٌ ل َ ا ج ِ ر ِ ه ي ِ ف 75 - Alâk, 1 - 5 76 - Alâk, 6 - 8 77 - Müddessir, 1 - 5 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 48 “Orada (Kubâ mescidi’nde) temizlenmeyi sevenler vardır Allâh da çokca temizlenenleri (temizliğe çok dikkât edenleri) sever” 78 ُ ب ِ ة َ ف ا َ ظ �ن لا َ ى ل َ ع ُ ن ي ِّ د لا َ ِ � “Dîn, temizlik üzerine kurulmuşdur” 79 ِ ن َ ا � ِ لإ ْ ا ُ ر ْ ط َ ش ُ ر و ُ ه � ط ل َ ا “Temizlik, îmânın yarısıdır” 80 ِ ن َ ا � ِ لإ ْ ا َ ن ِ م ُ ة َ ف ا َ ظ �ن ل َ ِ “Temizlik, îmândandır” ُ ر ُ و ه � ط لا ِ ة � � ص لا ُ ح َ ا ت ْ ف ِ م “Namazın ana htarı, temizlikdir” ُ ق ْ ز ِّ ر لا َ ك ْ ي َ ل َ ع ْ ع َ س َ و ُ ي ِ ة َ ر َ ا ه � ط لا َ ي ل َ ع ْ م ُ د “Temizliğe devam et ki, rızkına genişlik verilsin” Bu esâslara binâen gözle görülen ve görülmeyen her türlü maddî temizlik su ile, ma’nevî temizlik de - son nefese kadar ya pılacak - tevbe ve istiğfâr ile yapılır Ömrü boyunca bunları gereği gibi yapan Müslümân’lar da, tertemiz olarak Rabb’ine kavuşur ve ebedî mutluluğa erer Abdest ve hukmü Hukmen pis sayılan küçük pisliklerden ( Hades - i asgar'dan ) temizlenmek için a bdest almak; büyük pisliklerden ( Hades - i ekber'den ) temizlenmek için de gusl etmek lâzımdır Namaz kılmak ve ba'zı ibâdetleri yapmak için abdest almak ve gusl 78 - Tevbe, 108 79 - Meşârik,C 2 ss 107 80 - Müslim, Tahâre 1 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 49 etmek farz olduğundan abdest almadan ve gusl etmeden namaz kılmak ve diğer ba'zı ibâdetleri yapma k câiz değildir Dünyevî ve uhrevî bir çok faydaları olan abdest’in dünyevî hukmü, abdestsiz halâl olmayan şey’lerin ancak abdest ile mübâh olmasıdır Uhrevî hukmü de, âhiret hayâtı için sevâb kazanmış olmakdır ki mükâfâtı çok büyükdür Bunun için abd est, maddî ve ma’nevî hayâtımızın en güzel bir temizlik hâlidir 81 Abdestin farzları (4) 1 - Yüzü bir kere yıkamak 2 - Elleri ve kolları dirsekleri ile birlikde bir kere yıkamak 3 - Başın dörtde birini mesh etmek 4 - Ayakları topukları ile birlikde yıkamak Abdestin sünnetleri (18) 1 - Niyet etmek 2 - Eûzü - Besmele ile ( biliyorsa duâ ile ) başlamak 3 - Önce elleri bileklere kadar yıkamak 4 - Misvâk veyâ fırça kullanmak 81 - Hazreti Muhammed aleyhis - selâm , bir hadîs - i şerîflerinde şöyle buyurmuşdur: “Bir Müslümân, abdest alıp yüzünü yıkarsa, yüzüne âit bütün günah ları; ellerini ve ayaklarını yıkarsa, bunlar ile işlediği bütün hatâ ve günahları, suyun damlaları ile berâber akıp gider ve kendisi tertemiz kalır Hattâ tırnak ve kirpik diplerindeki günahlardan bile eser kalmaz" (İslâm Dîni,ss 126 Ahmed Hamdi Akseki) "Bir kul, âdâb ve erkânına riâyet ederek abdest aldıkdan sonra kıbleye dönerek ُ ه ُ ل ُ و س َ ر َ و ُ ه ُ د ْ ب َ ع ً اد � م َ ُ � � ن َأ ُ د َ ه ْ ش َأ َ و ُ ه َ ل َ ك ي ِ ر َ ش لآ ُ ه َ د ْ ح َ و ُ لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ْ ن َأ ُ د َ ه ْ ش َ ا " Eşhedü en lâ ilâhe ilâ’llâh, vahdehû lâ şerîke le h, ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh" derse, şübhe yok ki o kul için Cennet kapıları açılmışdır, dilediğinden girer” � ج َ ُ � ً ا ّ ر ُ غ ِ ة َ م َ ا ي ِ ق ْ ل ا َ م ْ و َ ي َ ن ْ و َ ع ْ د ُ ي ِ تى � م ُ ا � ن ِ إ ِ ء ُ و ض ُ و ْ ل ا ِ ر َ ا ثآ ْ ن ِ م َ ين ِ ل ْ ن َأ ْ م ُ ك ْ ن ِ م َ ع َ ا ط َ ت ْ س ا ِ ن َ م َ ف ْ ل َ ع ْ ف َ ي ْ ل َ ف ُ ه َ ت � ر ُ غ َ ل ي ِ ط ُ ي "Benim ümmetim, kıyâmet gününde abdest azâları, abdest nûrunun parlaklığı ile geleceklerdir Bu parlaklığı daha fazla uzatmak hanginizin elinden gelirse yapsın” Buhârî, vudu’,3 ve Tecrîd, C 2 ss 130 Ahmed Naim Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 50 5 - Üç kere ağzına su vermek 6 - Üç kere b urnuna su vermek 7 - Abdest alırken ara vermemek 8 - Kulakları mesh etmek, ( baş ve şehâdet parmağı ile ) 9 - Boynu mesh etmek, ( diğer üç parmağın arka tarafı ile ) 10 - El ve ayak parmaklarının arasını hilâllamak 11 - Yıkanması gerekli olan her organı üç kere yıkamak 12 - Başın tamâmını kablayacak bir şekilde mesh etmek 13 - Başı mesh etmeye alnından başlamak 14 - Abdesti tertîb üzere almak, sırayı gözetmek 15 - Abdeste sağ tarafdan başlamak 16 - El ve ayakları yıkamaya p armaklarından başlamak 17 - Abdest organlarını yıkarken iyice ovmak 18 - El ve ayak parmaklarını yıkarken sağ tarafdan başlamak Abdestin müstehâbları ( âdâbı: edebleri ) (17) 1 - Abdest suyunun, üzerine sıçramamasına dikkat etmek 2 - Ab dest alırken kıbleye karşı durmak 3 - Abdest alırken başkasından yardım istememek 4 - Bir zorunluk olmadıkça konuşmamak 5 - Sol el ile sümkürmek 6 - Ağzına ve burnuna suyu sağ el ile vermek 7 - Bir özrü yoksa vakit girmeden abdest alıp n amaza hâzır olmak ( Özrü olanlar, namaza yakın alırlar ) 8 - Kalb ile yapılan niyeti dil ile de yapmak 9 - Besmele çekmek, biliyorsa her organ için duâ okumak 10 - Yüzüğü varsa altına su geçirmek 11 - Ayaklarını sol el ile yıkamak 12 - A bdestin sonunda Kelime - i şehâdet getirmek ve Kadr sûresini okumak 13 - Oruçlu değilse üç yudum su içmek 14 - Temiz bir yerde abdest almak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 51 15 - Suyu yüzüne çarpmamak 16 - Abdest suyunu israf ederek kullanmamak 17 - Abdest suyu güneşde ıs ıtılmış olmamak Abdestin mekrûhları (10) 1 - Sağ eli ile sümkürmek, 2 - Yıkanması gerekli olan organları üç kereden az yıkamak 3 - Yıkanması gerekli olan organları üç kereden fazla yıkamak 4 - Suyu yüzüne kuvvetlice çarpmak 5 - Suy u israf ederek kullanmak 6 - Güneşde ısınmış su ile abdest almak ( Güneş enerjisi ile bir âlet veyâ bir te’sîsat içerisinde ısıtılan sular hâriç ) 7 - Pis olan bir yerde abdest almak 8 - Hiç bir ihtiyâcı yok iken başkasından yardım istemek veyâ su döktürmek 9 - Abdest alırken gereksiz yere konuşmak 10 - Sünnet veyâ müstehâb olan şey’leri yapmamak Abdesti bozan şey’ler (11) 1 - Önden ve arkadan yel, idrar, meni ve necâset çıkmak 2 - Vücûdün bir yerinden kan, irin ve sarı su ç ıkmak 3 - Ağız dolusu kusmak 4 - Yatarak veyâ bir yere dayanarak uyumak 5 - Bayılmak, çıldırmak, deli olmak 6 - Sarhoş olmak 7 - Namaz içinde yanındakiler işitecek kadar gülmek 8 - Çıplak kadın ile yakın temasta bulunmak 9 - Tey emmüm etmiş bir kimsenin kullanabileceği bir su görmek 10 - Ağız içinin her hangi bir yerinden çıkan kanın, tükrüğün yarısı veyâ yarısından fazlası olmak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 52 11 - Erkek ve kadının tenâsül organları - arada bir şey' olmadan - birbirine dokunmak Abde sti bozmayan şey’ler (11) 1 - Bir hastalık olmaksızın gözden gelen yaşlık ve su 2 - Ağlamak ile gözden akan yaşlık 3 - Bir yaradan kopan deri parçası 4 - Tükrükle birlikde - yarıdan az olmak şartı ile - ağız içinde oluşan kan 5 - Ağız dolu su olmayan kusuntu 6 - Baştan inen veyâ içeriden gelen balgam ve tükrüğü yutmak veyâ dışarı atmak 7 - Bit, pire, kene, sivri sinek, kara sinek gibi haşerâtın emdikleri kan 8 - Saçların tıraş edilmesi, bıyıkların kısaltılması, tırnakların kesilme si ( Tırnaklar kesilinc e l ve ayaklar yıkanırsa iyi olur ) 9 - Namazda iken ayakta, oturarak, rükû’da veyâ secdede uyumak 10 - Namaz dışında sesli olarak gülmek Gözlerinden yaş gelirse yeniden abdest almak iyi olur 11 - Vücûdün bir tar afından çıkan kan veyâ irin etrâfına yayılmayarak çıkdığı yerde kalırsa, abdesti bozmaz Abdestsiz halâl olmayan şey’ler (6) 1 - Abdestsiz namaz kılmak 2 - Kur’ân - ı Kerîm’e el sürmek veyâ okumak 3 - Kur’ân okurken tilâvet secdesi yapmak 4 - Cenâze namazı kılmak 5 - Ka’be’yi tavâf etmek Çünkü Ka’be’yi tavâf etmek için abdestli olmak vâcib ( farz) dır Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 53 6 - Uykuya yatarken, uykudan kalkdığı zaman, abdesti varken ölü yıkadıkdan sonra, Kur’ân veyâ Hâdîs okurken abdest almak, mendûb ’d ur Bu esâslara göre usûl ve âd âbına uygun olarak abdest almak ve abdestli olmak, ba’zan farz , ba’zan vâcib , ba’zan da mendûb olur 82 Mest ve mest üzerine mesh etmek 1 - Ayakları topukları ile berâber örten, 2 - Normal bir yürüyüşle birbi ri ardına oniki bin adım veyâ daha fazla yürüyebilen, 3 - İçine su almayan, 4 - Her birinin topuklarından aşağısında ayak parmaklarının küçüğü ile üç parmak kadar delik, sökük, yırtık bulunmayan, 5 - Bağsız olarak bacakda duracak kadar kalın olan, ayakkabı’ya veyâ lâpçin, fotin, çizme, kalçın, konçlu aba, terlik, bağsız ayakda duracak kadar gâyet katı ve dayanıklı çorap gibi şey’lere “Mest” denir Temiz olmak ve içine su almamak şartı ile bunların hepsine mesh etmek câizdir Böyle olan ve abdes tli iken ayağa giyilen bir meste, tekrar abdest alırken mesh olunur ki bunun müddeti yirmidört saattir 82 - Usul ve âdâbına uygun bir abdest şu şekilde alınır: Mümkünse kıbleye karşı yüksekce bir yere oturup kolları dirseklere kadar sıvar ve çemrenilir Abdest almaya niyet ederek Eûzü - Besmele çekilir Eller, bileklere kadar üç kere - parmakların arası ile birlikde - iyice yıkanır, yüzük varsa oynatarak altına su geçirilir Bundan sonra sağ avucuna su alıp üç kere ağzın içi çalkalanarak yıkanır Misvâk veyâ fırça varsa onunla, yoksa sağ elin baş ve şehâdet parmakları ile dişler güzelce oğuşturulur Sonra sağ ele su alıp üç kere burna su çekilerek ve sol el ile sümkürerek temizlenir Sonra yüzün her tarafı üç kere yıkanır Bundan sonra evvelâ sağ kol, sonra sol kol - dirsekler ile birlikde - üçer kere iyice yıkanır Bundan sonra sağ eli ıslatılıp elin içi ile ba şın en az dörtde biri mesh edilir Bundan sonra yine eller ıslatılıp ellerin şehâdet parmağı ile kulakların içi, baş parmağı ile kulakların dışı, diğer üç parmağın dışı ile boynun arka tarafı mesh edilir Bundan sonra da - parmaklarının arası ile birlikde - önce sağ ayak, sonra sol ayak - topukları ile birlikde - üçer kere iyice yıkanır Bu sûretle de güzel bir abdest alınmış olur Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 54 Yolcular için bu müddet yetmişiki saattir ya’nî üç gün üç gecedir Bu müddet içinde hiç çıkarmadan mest üzerine mesh edilebilir Su değmesi zararlı olan yara ve sargılar üzerine de mesh edilerek abdest alınır ve gusül yapılır Abdest alırken sıra ayaklara gelince eller ıslatılır Sağ elin parmakları ile sağ ayağın üstü, sol elin parmakları ile de sol ayağın üstü, parmaklardan yukarı doğru çekil erek mesh edilir Başka bir şey’ lâzım gelmez Meshi bozan şey’ler (3) 1 - Abdesti bozan şey’ler meshi de bozar Yeniden abdest alırken mestlerin üzerine mesh ederek abdestini alır 2 - a - Abdestli olarak mestleri giydikden sonra abdesti bozula n bir kimsenin mestlerinden birinin veyâ ikisinin çıkması hâlinde meshi bozulur Yeniden abdest alıp mestlerini giyer b - Mest üzerine mesh yapar ak Abdest almış olan bir kimse abdesti bozulmadan mestlerinin birinin veyâ ikisinin çıkması hâlinde yalnız ayaklarını yıkayarak mestlerini giyer c - Ayaklarını yıkayarak normal bir şekilde abdest alıp mestlerini giymiş olan bir kimse, daha abdesti bozulmadan mestlerinden birinin veyâ ikisinin çıkması hâlinde, - abdesti bozulmuş olmayacağı için - ayaklarını yı kamak lâzım gelmez 3 - Mesh müddetinin sona ermesi ile de mesh bozulur Gusl ( Boy abdesti ) Bedenin herhangi bir yerinde iğne ucu kadar kuru bir yer kalmayacak bir şekilde tepeden tırnağa kadar bedenin her tarafını yıkamaya, gusl ( boy abdesti ) denir ki âkil ve bâliğ olan her Müslümân'ın cünüb olduğu zaman gusl etmesi farzdır Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 55 Guslün farzları (3) 1 - Agıza su verip boğaza kadar çalkalamak, 2 - Burnuna su verip yıkamak, 3 - Bedenin tamâmını - iğne uc u kadar kuru bir yer kalmayacak bir şekilde - yıkamak Guslün sünnetleri (12) 1 - Eûzü - Besmele ile başlayıp niyet etmek 2 - Önce avret ( edeb ) yerlerini yıkamak ve bedenin başka bir yerinde bir pislik varsa onu temizlemek 3 - Gusülden önce sünnet üzere abdest almak ( Ayak ları en son yıkamak ) 4 - Önce başını, sonra sağ tarafını, sonra da sol tarafını üçer kere yıkamak 5 - Bundan sonra bütün bedeni üç kere iyice yıkamak 6 - Suyu gereğinden fazla kullanmamak 7 - Tenha bir yerde yıkanmak 8 - Edeb mahalleri ni örtülü bulun dur mak ( 9 - Ön veyâ arka edeb mahalli kıbleye karşı olmamak 10 - Abdest için müstehâb olan şey’ler, gusul için de müstehâbdır 11 - Abdest için mekrûh olan şey’ler, gusül için de mekrûhdur 12 - Yıkandıkdan sonra bir havlu veyâ benzeri bir şey’ ile silinip kurulanmak Gusl etmek kimlere farzdır (3) 1 - Âkil ve bâliğ olan Müslümân bir erkek ve kadın, her ne sûretle olursa o lsun, cünüp olduğu zaman, gusl etmesi farz ’dır 2 - Âdet gören bir kadının âdeti tamam oldukdan sonra, loğusa olan bir kadının lohusalığı bitdikden sonra gusl etmesi farz ’dır Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 56 Gusl etmesi farz olan bir erkek veyâ kadın, gusl edip yıkanmadıça, namaz kılamaz, Kurân okuyamaz, eline Kur’ân - ı Kerîm’i alamaz, câmiye giremez, Ka’be’yi tavâf edemez Yıkanıp temizlenmedikçe, bunların hepsi de o kimseye haram’ dır 3 - Cum’a ve Bayram namazlarına giderken, Hacc ve Umre için ihrâm’a girerken gusl edip yıkanm ak sünnet ’dir 83 Teyemmüm Su bulunmadığı veyâ su olduğu halde suyu kullanmak imkânı olmadığı zamanlarda ( çok soğuk olup hastalanmak korkusu veyâ düşman korkusu olmak gibi ), abdest ve gusul yerine geçen ma'nevî bir temizik hâlidir ki bu câiziyyet ( bu izin ) kitâb ve sünnet ile sâbitdir Teyemmüm, temiz olan ve kendisine herhangi bir pislik bulaşmamış bulunan toprak, taş, kum, tuğla, kiremit gibi yer yüzü cinsiden bir şey’ üzerine - ileri geri - el sürülerek yapılır 83 - Bütün rukünlerine ve âdabına riâyet edilerek gusl etmek şöyle olur: “Gusl etmek isteyen bir kimse önce Besmele - i şerîfe ok ur; sonra gusl etmeye niyet eder Ellerini bileklerine kadar yıkar ve üzerine yapışıp kurumuş bir şey’ varsa onları temizler; sonra avret mahallinde veyâ uyluklarında bir pislik varsa onları yıkar, olmasa da yıkar Bundan sonra sağ avucuna su alarak onu ağ zına alır ve boğazına kadar ağzının içini ve dişlerinin arasını üç kere su ile çalkalar Oruçlu değilse, ağzına her su aldığında fazla alır ve ağzının her tarafını, tâ boğazına kadar iyice çalkaladıkdan sonra döker Sonra yine sağ eliyle burnuna su çekip ü ç def’a yıkar Burnunun içinde kurumuş kir - pas kalmasın diye her defasında sol eliyle sümkürür Bundan sonra tıpkı namaz abdesti alır gibi bir abdest alır Şâyet bastığı yere su toplanırsa, ayağını abdest alırken yıkamayıp gusl etdikden sonra, çıkarken yık ar Abdest aldıkdan sonra, evvelâ başına, sonra sağ, sonra sol omuzlarına üçer kere su döker ve vücûdünü yıkar Suyu ilk döküşte elinin erebildiği yere kadar vücûdünü güzelce oğuşturur Sonra her su döküşünde yine oğuşturur İğne ucu kadar kuru bir yer kal mayacak bir şekilde bedenini yıkar Göbeğinin ortasını ve kapanmış olan küpe deliklerini de yıkar Sakalını, saçını oğuşturur, suyu onların diplerine geçirmeye çalışır Eğer vücûdünde bir yara olup da üstünde ilâç varsa ve o ilâcı çıkardığı takdirde zararı olacaksa suyu ilâcın üstünden geçirir Geçirmesi de zararlı ise orasını mesh eder; mesh etmek de zararlı ise, onu da terk ederek yalnız sargı üzerine mesh eder” Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 57 Bunun için aşağıdaki özürl erden birisi ile karşılaşan bir kimseye - abdest ve gusul yerine geçmek üzere - teyemmüm etmek mübâh olur Bundan dolayı da abdest farz olan şey’ler için teyemmüm etmek farz, vâcib olan şey’ler için vâcib, sünnet olan şey’ler için sünnet olur Teyemmümü mübâh kılacak haller (6) 1 - Abdest alacak veyâ gusl edecek bir su bulamamak 2 - Suyu kullanmaya mâni’ olacak bir hastalığı veyâ özrü olmak 3 - Soğukdan veyâ düşmandan korkmak 4 - Yanında bulunan su, içeceğinden fazla olmamak 5 - Suyu, kuyudan veyâ bulunduğu yerden çıkaracak bir şey’i bulunmamak 6 - Su ile abdest alacak olsa, cenâze veyâ bayram namazının kaçması korkusu olmak Teyemmümün farzları (3) 1 - Ne için teyemmüm edecekse ona niyet etmek, 2 - İki eli temiz bir top rağa vurup yüzünü mesh etmek, 3 - İki eli temiz bir toprağa vurup önce sağ kolunu, sonra sol kolunu dirsekler ile birlikde mesh etmek 84 Teyemmümün sünnetleri (6) 1 - Teyemmüm yapmaya başlarken Eûzü - Besmele çekmek 2 - Önce yüzünü, sonra koll arını mesh etmek 3 - Ara vermeden birbiri ardınca yapmak 4 - Elleri toprağa koyunca önce ileri sürmek, sonra geri çekmek 5 - Parmakları kendi hâlinde açık bulundurmak 84 - Bu mesh, önce sol elin parmak içleri ile sağ elin parmak uçlarından başlayarak kolun dış t arafı dirseklere kadar mesh edilerek, sonra kol çevrilerek dirseklerden avuç içine kadar olan kısım mesh edilerek yapılır Bundan sonra sağ elin parmakları ile sol kol aynı şekilde mesh edilerek yapılır Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 58 6 - Ellerini yerden kaldırınca birbirine vurarak silkmek Teyemmümü b ozan şey’ler (3) 1 - Abdesti bozan şey’ler, teyemmümü de bozar 2 - Abdest ve gusul için yeterli suyun bulunması halinde teyemmüm bozulur 3 - Teyemmüm yapmayı mübah kılan bir özür ortadan kalkınca teyemmüm bozulur ( Çok soğuk oluphastalanma duru munun ortadan kalkması gibi ) Hayız ve nifas hâlinde yapılması haram olan şey’ler 1 - Namaz kılmak ( kılınamıyan namazlar sonradan kazâ edilmez ) 2 - Oruç tutmak ( Tutulamayan oruçlar, temizlenince uygun bir zamanda kazâ edilir ) 3 - Kur’ân’a el sürmek 4 - Câmiye girmek 5 - Ka’be’yi tavaf etmek 6 - Cinsel ilişkide bulunmak Hayız ve nifas hâlinde olan bir kadın, duâ âyetlerini duâ niyeti ile okuyabilir Besmele, hamdele, salvele okuyabilir, zikir ve tesbîh edebilir    Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 59 Namaz Îmân’dan sonra farzların en önemlisi namazdır Çünkü Allâhü Teâlâ’ya en sevimli ibâdetlerin başında namaz gelir Kur’ân - ı Kerîm’de namazı emr eden altmışdan fazla âyet - i kerîme vardır Ayrıca otuz yerde zekât ile berâber namaz kılma k emr edilmişdir Bunların dışında da otuz kadar yerde ibâdeti emr eden âyet - i kerîme vardır Bir çok Hadîs - i şerîf ile de namazın ehemmiyyeti ayrıca bildirilmişdir Namaz hakkındaki emrin bu kadar tekrar edilmesi, namazın ehemmiyyetini ve sevâbının ç okluğunu ifâde etdiği gibi terki hâlinde de cezâsının çok ağır olduğunu ifâde eder ki bu husûsları bildiren Âyet - i kerîme ve Hadîs - i şerîflerden ba’zıları şöyledir: َ ع ً ا د � م َ ُ � � ن َأ َ و ُ لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ْ ن َأ ِ ة َ د َ ا ه َ ش ٍ س ْ َ خَ َ ى ل َ ع ُ م � ْ س ِ لإ ْ ا َ ِ � ُ ب َ و ُ ه ُ د ْ ب ِ م َ ا ق ِ ا َ و ُ ه ُ ل و ُ س َ ر ِ ة َ و ل � ص لا ِ ت ْ ي َ ب ْ ل ا ِّ ج َ ح َ و َ ن َ ا ض َ م َ ر ِ م ْ و َ ص َ و ِ ة َ و ك � ز لا ِ ء َ ا تي ِ ا َ و "İslâm, beş temel üzerine kurulmuşdur Allâh'dan başka tanrı olmadığına, Muhammed (aleyhi's - selâm) ın O'nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmek; na mazı kılmak, zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Ka'be'yi hacc etmekdir" َ ة َ و ل � ص لا َ ن ُ و م ي ِ ق ُ ي َ و ِ ب ْ ي َ غ ْ ل ا ِ ب َ ن ُ و ن ِ م ْ ؤ ُ ي َ ن ي ِ ذ � ل َ ا " (O takvâ sâhibleri ki) onlar ğaybe inanırlar, namazı dos doğru kılarlar " 85 ِ إ ا َ ى ل َ ع ْ ت َ ن ا َ ك َ ة َ و ل � ص لا � ن ً ا ت ُ و ق ْ و َ م ً ا ب َ ا ت ِ ك َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل “Şübhesiz namaz, belirli vakitlerde, Mü’min’ler üzerine farz kılınmışdır” 86 85 - Bakara, 3 86 - Nisâ’, 103 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 6 0 َ ين ِ ع ِ ك ا � ر لا َ ع َ م ا ُ و ع َ ك ْ ر ا َ و َ ة َ و ك � ز لا ا ُ و تآ َ و َ ة َ و لل � ص لا ا ُ و م ي ِ ق َ ا “Namazı (dos doğru) kılın, zekâtı verin Rukû’ eden (mü’min) lerle berâber rukû’ edin (cemâatle namaz kılın, cemâate devam edin) ” 87 � ص لا َ و ِ ت ا َ و َ ل � ص لا َ ى ل َ ع ا ُ و ظ ِ ف ا َ ح ِ لله ِ ا ُ و م ُ و ق َ و َ ى ط ْ س ُ و ْ ل ا ِ ة َ و ل َ ين ِ ت ِ ن ا َ ق “Namazlara ve orta namaza devam edin Allâh’ın (dîvânına) huşû’ ve tâatle durun” 88 ل ا ا ُ و م ي ِ ق َ ا َ و َ ة َ و ك � ز لا ا ُ و تآ َ و َ ة َ و ل � ص ط ِ لله ا َ د ْ ن ِ ع ُ ه ُ و د ِ َ تَ ٍ ْ يْ َ خ ْ ن ِ م ْ م ُ ك ِ س ُ ف ْ ن َ � ِ ا ُ و م ِّ د َ ق ُ ت َ ا م َ و ط � ن ِ إ َ ا ِ بم َ لله ا ٌ يْ ِ ص َ ب َ ن ُ و ل َ م ْ ع َ ت “Namazı kılınız ve zekâtı veriniz, nefisleriniz için hayır olarak önden ne gönderirseniz onu, Allâh’ın yanında bulursunuz, (o asla kayb olmaz) Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı görür” 89 َ و َ ة َ و ل � ص لا ا ُ و م ي ِ ق َ ا ْ ن َأ َ و ُ ه ُ و ق � ت ا ط َ ن ُ و ر َ ش ْ ُ � ِ ه ْ ي َ ل ِ إ ي ِ ذ � ل ا َ و ُ ه َ و لا “Namazı dosdoğru kılın ve Allâh’dan korkun O, huzuruna varıp toplanacağınız (Allâh) dır” 90 َ و ُ ين ِ ق َ ي ل ْ ا َ ك َ ي ِ ت ْ ا َ ي � تى َ ح َ ك � ب َ ر ْ د ُ ب ْ ع ا “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb’ine ibâdet et” 91 ِ ن ي ِّ د لا ُ د َ ا م ِ ع ُ ة َ و ل � ص ل َ ا “Namaz, dînin direğidir” 92 87 - Bakara, 43 88 - Bakar a 238K 89 - Bakara, 110 90 - En’âm, 72 91 - Hıcr, 99 92 - Keşfü’l - Hafâ, C 2 ss 31 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 61 َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا ُ ج ا َ ر ْ ع ِ م ُ ة َ و ل � ص ل َ ا “Namaz, Mü’min’in mi’râcıdır” َ ا ُ ة � � ص ل ٌ ة َ ع ِ م َ ا ج َ ِ � ِ ر ْ ك � ش لا ِ م َ ا س ْ ق “Namaz, şukrün her çeşidini bir araya toplar” Bu bakımdan âkil ve bâliğ olan her Müslümân’a namaz kılmak farzdır Çocuklar da yedi yaşından i’tibâren namaz kılmaya alıştırılırlar Çünkü âyet - i kerîme ve hadîs - i ş erîflerde , şöyle buyurulmuşdur: ٍ ع ْ ب َ س ِ ل ِ ة � � ص لا ِ ب ْ م ُ ك َ د لآ ْ و َ ا ا ُ و ر ُ م “Çocuklarınıza yedi yaşına girdiklerinde namaz kılmalarını emr ediniz” 93 َ ا ه ْ ي َ ل َ ع ْ ِ بَ َ ط ْ ص ا َ و ِ ة َ و ل � ص لا ِ ب َ ك َ ل ْ ه َ ا ْ ر ُ م ْ ا َ و ط “Ailene (ve ümmetine) namazı emret Kendind e ona sabırla devam et ” 94 َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ ن ِ م ا ُ و ن ُ و ك َ ت لآ َ و َ ة َ و ل � ص لا ا ُ و م ي ِ ق َ ا َ و لا “Namazı dosdoğru kılın, müşriklerden olmayın” 95 ا ُ و ل َ ع ْ ج ا َ و ِ ق َ ا َ و ً ة َ ل ْ ب ِ ق ْ م ُ ك َ ت ُ و ي ُ ب َ ة َ و ل � ص لا ا ُ و م ي ط “Evlerinizi (kıbleye karşı) namaz kılınacak yerler yapın, ve namazlarınızı dosdoğru kılınız ” 96 َ ن ُ و َ حْ ْ ر ُ ت ْ م ُ ك � ل َ ع َ ل َ ل ُ و س � ر لا ا ُ و عي ِ ط َ ا َ و َ ة َ و ك � ز لا ا ُ و تآ َ و َ ة َ و ل � ص لا ا ُ و م ي ِ ق َ ا َ و “Namazı kılın, zekâtı verin; Peygamber’e itâat edin ki merhamet göresiniz” 97 93 - Ebû Dâvud, Salât, 26 Ni'met - i İslâm, ss 126 94 - Tâ Hâ, 132 95 - Rûm, 31 96 - Yûnüs, 87 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 62 ي ِ ر ْ ك ِ ذ ِ ل َ ة َ و ل � ص لا ِ م ِ ق َ ا َ و “Beni zikr etmek için namaz kıl” 98 ُ ة َ و ل � ص لا ِ ن َ ا � ِ لإ ْ ا ُ م َ ل َ ع َ و ٌ م َ ل َ ع ٍ ئ ْ ي َ ش ِّ ل ُ ك ِ ل “Her şey’in bir alâmeti vardır, îmânın alâmeti de namazdır” ِ ة � � ص لا َ ك ْ ر َ ت ِ ر ْ ف ُ ك ْ ل ا َ و ِ ك ْ ر ِّ ش لا َ ْ ين َ ب َ و ِ ل ُ ج � ر لا َ ْ ين َ ب � ن ِ إ “(Namaz kılan mü’min b ir) kişi ile küfür ve şirk (sâhibi) arasında sâdece namaz vardır, (namaz bir hâildir) Namaz terk edilince bu hâil yıkılmış olacağından fark ortadan kalkmış olur” 99 ِ ت ْ و َ م ْ ل ا َ ل ْ ب َ ق ِ ة َ ب ْ و � ت لا ِ ب ا ُ و ل ِّ ج َ ع َ و ِ ت ْ و َ ف ْ ل ا َ ل ْ ب َ ق ِ ة َ و ل � ص لا ِ ب ا ُ و ل ِّ ج َ ع “N amaz vakti geçmeden önce namaza, ölüm gelmeden önce de tevbeye acele edin” Namazın hukmü: Namazı kılanlar dünyâda sevâb kazanır, âhiretde borçdan kurtulur Bir namazın, bir veyâ bir kaç farzının terk edilmesi hâlinde o namaz kılınmış sayılmaz B unun için o namazı yeniden kılmak lâzım gelir Farzlardan her hangi biri kabûl edilmeyip yapılmazsa küfre gidilmiş olur Çünkü bu farzlar, kat’î delîller ile sâbit olan şer’î hukümlerdendir 100 97 - Nûr, 56 98 = - Tâ - Hâ, 14 99 = - Et - Tâcü’l - Câmiu li’l - Usûl fî Ehâdîsi’r - Rasûl s a v C 1 ss 140 Eş - Şeyh Mansûr Ali Nâsıf (Revâhu’l - hamsetü ille’l - Buhârî) 100 = - Beş vakit namaz, Mekke - i mükereme'de Hicret'den bir buçuk yıl önce Nübüvvet'in onbirinci yılında mi'râc gecesinde farz kılınmışdır ki bu husûs, ا ا ُ و تآ َ و َ ة َ و ل � ص لا او ُ م ي ِ ق َ ا َ و َ ة َ و ك � ز ل ط "Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin " (Bakara 110) âyet - i kerîmesi ile ve bundan başka otuzsekiz yerde ifâde buyurulan diğer âyet - i kerîmeler ile emr edilmişdir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 63 Her namazın kendine mahsûs bir vakti vardır Bu vakitler, müekked bir sünnet olan “Ezan” ın kendi özel sözleri ile okunarak bildirilir Böyle bir ezan okunması, Allâhü Teâlâ’nın varlığını, birliğini, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf olduğunu ve Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın peyg amberliğini, günde beş kere i’lân edip duyurmak ve Müslümânları namaza da’vet edip kurtuluşa çağırmakdır Bayrak , bir ülkenin bağımsız olarak varlığının sembolü olduğu gibi Ezan da, o ülkede İslâm varlığının bir sembolü ve İslâm dîni’nin bir şiârıdır Bu b akımdan ezan okumanın sevâbı çok büyükdür 101 Bunun için âkil ve bâliğ olan her Müslümân, her gün, be ş vakit namaz kılmak ile mükellefdir ki bu husûsun farzıyyeti, kitâb, sünnet ve icmâ' ile sâbitdir Kelime - i şehâdet'den sonra İslâm'ın beş ana şartından birincisi namaz kılmakdır Bunun için Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm bir Hadîs - i şerîflerinde, "Namaz dînin direğidir Kim onu kılarsa dînin direğini dikmiş olur Kim de onu terk ederse dînin direğini yıkmış olur" buyurmuşdur (Keşfü’l - hafâ’,C 2 ss 31) Çocuklara yedi yaşına geldikleri zaman namaz kılmaları emr edilir ve böylece yavaş yavaş namaz kılmaya alıştırılır Namazı vaktinde kılmaya edâ' denir Vaktinde kılınmayan namaz, kazâya kalmış olur Meşrû' bir sebeb yok iken namazı kazâya bırakmak büyük günahdır Bunun için namazını kazâya bırakan bir kimse hemen tevbe ve istiğfâr ederek o namazı - üç kerâhat vaktinin dışında - hemen kazâ etmeye çalışmalıdır Çünkü bu üç kerâhat vaktinde hiç bir namaz kılınmaz Bu vakitler, şunlardır: 1 - Güneş doğup iki mızrak boyu yükselinceye kadar olan 40 - 50 dakîkalık bir zaman 2 - Zevâl v akti ki güneş tam tepe noktasına gelipte henüz batı tarafına geçmeden 3 - Güneş sararıp gözleri kamaştırmaz bir hâle geldiğinden battığı zamana kadar Bu üç kerâhat vaktinde Kur'ân - ı Kerîm okunabilirse de duâ etmek, salâvât - ı şerîfe okumak, tesbî h ve tehlîl gibi zikirler ile meşkûl olmak daha fazîletlidir Vaktinde kılınmayan bir sabah namazı kazâya kalmış olur Güneş iki mızrak ( iki adam ) boyu yükseldikden sonra - kerâhet vakti çıkmış olacağından - zevâl vaktine kadar sünneti ile berâber kazâ edilir Öğle vakti ( zevâl vakti ) olunca sünneti de düşer, yalnız farzı kazâ edilir 101 = - Ezan: Farz namazlar için belli vakitlerde, bilinen şekli ile okunan ve namaz vakitlerini bildiren mübârek sözlerdir Ezan okunurken susup onu dinlemek ve usûlü daires inde okunan ezana icâbet etmek sevabdır Hattâ Kur’ân okuyan bir kimsenin de durup ezanı dinlemesi efdaldir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 64 Namazın dışındaki farzları ( şartları ) (6) 1 - Hadesden tahâret ( abdest almak ) 2 - Necâsetden tahâret ( pis olan şey’lerden temizlenmek ) 3 - Setr - i avret ( 4 - İstikbâl - i kıble ( kıbleye dönmek ) 5 - Vakit ( 6 - Niyet ( Namazın içindeki farzları ( rukünleri ) (6) 1 - İftitah tekbîri ( Başlama tekbîri ) 2 - Kıyâm 3 - Kırâat 4 - Rükû’ 5 - Sücûd 6 - Ka’de - i ahîre’de ( son oturuşda ) teşehhüt miktârı oturmak Namazın vâcibleri (21) 1 - Namaza “Allâhü Ekber” lâfzı ile başlamak 2 - Namazda “Fâtiha” sûresini okumak 3 - Fâtiha sûresini, farz namazların ilk iki rek’atinde, vitir ve nâfile namazları n her rek’atinde okumak 4 - Farz namazların ilk iki rek’atinde, vitir ve nâfilenamazların her rek’atinde, Fâtiha’dan sonra bir sure veyâ en az üç kısa âyet okumak 5 - Fâtiha sûresini, sûreden önce okumak 6 - Birinci ve ikinci oturuşda “Ettehıyy âtü” yü okuyacak kadar oturmak 7 - İki secdeyi birbiri ardınca yapmak 8 - Secdede alın ile berâber burnu da yere koymak 9 - Öğle ve ikindi namazlarının farzlarında Kur’ân’ ı gizli okumak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 65 10 - Cemâat ile kılınan namazlarda imam, sabah, akşam veyatsı namazlarının farzlarında, cum’a ve bayramnamazlarında, terâvih ve vitir namazlarında Kur’ân ’ı açıkdan okumak 11 - Üç ve dört rek’atli namazların ikinci rek’atinde , “Ettehıyyâtü” yü okuyacak kadar oturmak Buna, “Ka’de - i ûlâ : Birinci oturuş ” deni r 12 - Birinci ve ikinci oturuşda “Ettehiy y âtü” yü okumak 13 - Üç ve dört rek'atli farz namazlarda ve dört rek'atli müekked sünnetlerde, birinci oturuşda “Ettehıyyâtü” yü okudukdan sonra gecikmeden üçüncü rek’ate kalkmak 14 - Vitir namazında, üçüncü rek’atin zamm - ı sûresinden sonra “Allâhü Ekber” lâfzı ile, “Kunut tekbîri” ni alarak “Kunut duâları” nı okumak 15 - Cemâat ile namaz kılarken imama uyan kimseler, Fatiha ve sûreyi okumayarak susmak 16 - Ta’dîl - i erkân’ a riâyet etmek (Rükû’da n ve secdeden kalkınca, “Sübhâneke’llâhümme” diyecek kadar durmak, ayakta iken dosdoğru, rükû’da dümdüz olmak - kadınlar biraz meyilli durmak - , rükû’dan kalkınca iyice doğrulmak ve iki secde arasında tam oturmak) 17 - Sağına selâm vermek, ( soluna selâm vermek sünnetdir ) 18 - Namazda yanılınca sehiv secdesi yapmak ( Farzın yerinin değiştirilmesi, vâcibin yerinin değiştirilmesi veyâ terki gibi ) 19 - Namazda secde âyeti okunursa namaz içinde secde yapmak 20 - Bayram namazlarında “Zâid tekbirleri ( fazla tekbirleri ) ” almak 21 - Cemâat ile kılınan Terâvih namazında ve Terâvih’den sonra cemâat ile kılınan vitir namazında, imâm Fâtiha ve sûreyi açıkdan okumak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 66 Vâciblerin hukmü Namazın vâcibleri, namazın farzlarını tamamlayıp noksanlıklar ını giderir ve sevâb kazanmaya vesîle olur Bu bakımdan vâciblerin yapılmasında sevâb, terk edilmesinde de azâb vardır Bunun için unutarak veyâ yanılarak terk edenin namazı eksik olur Bu eksikliği gidermek için de sehiv secdesi yapılır Bu şekildeki vâci blerin inkâr edilmesi ma’siyet ( büyük günah ) dir Namazın vâciblerinden biri veyâ birkaçı kasden terk edilirse o namazı yeniden kılmak lâzım gelir Bunu yapmazsa o namaz eksik olarak kılınmış olacağından azâba müstehık olur Namzın sünnetleri (4 0) 1 - Erkekler, beş vakit namaz ile cum’a namazı için ezan ve ikâmet etmek ( Kadınlar için mekrûhdur ) 2 - “Allâhü Ekber” lâfzı ile İftitah Tekbîri alırken erkekler ellerini kulaklarının yumuşak yerine değecek şekilde kaldırmak ( Kadınlar, parmak u çları omuz hizâsına gelecek şekilde kaldırmak ) 3 - Tekbîr alırken eller serbest olarak kalkmak ve avuç içleri kıbleye doğru yönelik olmak 4 - Namaz, cemâat hâlinde kılınırken İftitah tekbîri ’ni, imamın tekbîrinden hemen sonra almak 5 - Kıyâm’da sağ eli sol elin üzerine koyup, erkek ise göbeği altına koyup baş ve serçe parmağı ile bileğini kavramak, kadın ise göğsüne koymak 6 - Bir özrü yoksa, kıyâm’da iki ayağının arasını dört parmak kadar açık tutmak 7 - Birinci rek’atde - sessizce - Sübh âneke duâsını okumak 8 - Birinci rek’atde - sessizce - Eûzü - Besmele çekmek 9 - Her rek’atde Fâtiha’dan once - sessizce - Besmele okumak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 67 10 - Fâtiha’dan sonra yavaşça “Âmîn : Duâmızı kabûl et ” demek 11 - Sabah ve öğle namazlarında Fâtiha’dan sonr a uzunca, ikindi ve yatsı namazlarında kısa, akşam namazında da daha kısa sûre okumuk 12 - Rükû’a ve secdeye varırken ve secdeden kalkarken “Allâhü Ekber” lâfzı ile Tekbir almak 13 - Rükû’da, dizlerini ellerin parmakları ile serbest olarak tutmak ( Kadınlar ellerini dizleri üzerine korlar ) 14 - Rükû’da, dizlerini ve ellerini dik tutup bükmemek ( Kadınlar dizlerini bükük tutarlar ) 15 - Rükû’da, arkasını dümdüz tutmak ( Kadınlar biraz meyilli tutarlar ) 16 - Rükû’da, başını ve boynunu sırtı ile aynı hizâda tutmak 17 - Rükû’da, üç kerre “Sübhâne Rabbiye’l - azîm” demek 18 - İmam ise, rükû’dan kalkarken “Semia’llâhü limen hamideh” demek 19 - İmama uymuş ise “Rabbenâ ve leke’l - hamd” demek 20 - Yalnız başına kılıyorsa her ikisini bi rlikde söylemek 21 - Rükû’dan doğruldukdan sonra “Sübhâne’llâh” diyecek kadar durmak 22 - Secdeye varırken önce dizlerini, sonra ellerini, sonra alnını, sonra da burnunu yere koymek 23 - Secdeden kalkarken - bir özrü yoksa - önce başını, sonra el lerini, sonra dizleri üzerine ellerini koyarak kalkmak 24 - Secdede iken yüzünü iki eli arasına koymak 25 - Secdede üç kerre “Sübhâne Rabbiye’l - a’lâ” demek 26 - Secdede ellerinin parmakları - serbest olarak - birbirine bitişik olmak ve kıbleye k arşı bulunmak 27 - Erkekler, karınlarını uyluklarından, dirseklerini yanlarından, kollarını da yerden yukarı tutmak ( Kadınlar, Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 68 secdede kollarını yanlarına, karınlarını uyluklarına yapıştırıp yere doğru alçaltırlar) 28 - Tehıyyât ’da, ellerini uyluk ları üzerine koymak ve parmakları kıbleye karşı serbest tutmak 29 - Erkekler, Tahıyyât ’da, sol ayağı üzerine oturup sağ ayağını - parmaklar kıbleye gelecek şekilde - dikmek ( k ) 30 - Ettehıyyâtü ’yü sessizce okumak 31 - Üç ve dört rek’atli farzların üçüncü ve dördüncü rek’atlerinde Fâtiha okumak ( 32 - Son oturuşda, Ettehıyyâtü’den sonra salât ve selâm duâsı o lan “Allâhümme salli ve Allâhümme bârik” salevât duâlarını okumak Bunlardan sonra da “Rabbenâ” duâlarını okumak 33 - Başını önce sağa çevirerek sağına, sonra sola çevirerek soluna selâm vermek ( Sağa selâm vermek vâcib’dir ) 34 - Selâm verirken “Es - selâmü aleyküm ve rahmetü’llâh” demek 35 - İki tarafa selâm verirken, Hafaza ve Kirâmen kâtibîn meleklerine; cemâat ile namaz kılınıyorsa imama, cemâate ve melâikeye; imâm ise cemâate ve melâikeye niyet ederek selâm vermek 36 - İmam ise, sol taraf a selâm verirken sesini biraz alçaltmak 37 - İmama uyan kişinin selâmı, imamın selâmının hemen arkasından olmak 38 - İmama sonradan uyan kimse, - yetişemediği rek’atleri kılmak için - imamın ikinci selâmını ( iki tarafa selâm vermesini ) beklemek Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 69 39 - Ettehıyyâtü ’ yü okurken Kelime - i şehâdet kısmına gelince sağ elin şehâdet parmağını kaldırarak “Lâ ilâhe” demek, indirirken de “illâ’llâh” demek 102 40 - Namaz kılarken önünden insan, hayvan veyâ başka bir şey’in geçme ihtimâli olan yerlerde sütre koym ak Sünnetlerin hukmü : Namazların sünnetleri, namazların vâciblerini tamamlar Onlardaki noksanlıkları gi derir ve daha fazla sevâb kazanmaya vesîle olur Sünnetleri terk etmek namazı bozmaz, fakat mekrûh olur Çünkü sünnetler de, şer’î hukümlerden ve esâslardandır Bunun için namazın sünnetlerini, - şer’î hukümlerden ve esâslardan kabûl etmeyerek - kasden yapmamak, hakk ve hakîkatden uzak tutmak, küfrü gerektirir Namazın müstehâbları ( Edebleri ) (17) 1 - Namazda huşû’ ve hudû’ içinde b ulunmak 2 - Üst elbîseyi açık bulundurmayıp düğmelemek 3 - Erkekler, yenleri varsa ellerini yenlerinden dışarı çıkarmak 4 - Müezzin ikâmet ederken oturmak, “Hayye ale’l - felâh” dediği zaman kıyam edip ayağa kalkmak 5 - İmâm, “Kad kâmeti’s - sa lâh” denilince namaza başlamak ( İmâmın, ikâmet bitdikden sonra namaza başlamasında da bir sakınca yokdur ) 6 - İftitah tekbîrinde ellerini kulaklarının yumuşağına değirecek kadar kaldırmak 7 - Kıyâm’da bileğini sıkıca tutmak, ( diğer üç parmağı bile ğin üstüne koyarak “Allâh” lâfzı şeklinde tutmak) 8 - Kıyâm’da secde yerine bakmak 102 - Bunu yaparken baş parmak ile orta parmak halka şeklinde yapılıp diğer iki parmak bükülmelidir Bu husûsu bir çok kimseler bu şekilde yapamadığı i çin terk edilmesi daha uygun görülmüşdür Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 70 9 - Rükû’ ve secdede üç, beş veyâ yedi kere tesbîh etmek ( üç kere tesbih etmek daha iyidir ) 10 - Rükû’da ayaklarının ucuna bakmak 11 - Alnından ve burnundan önce ellerini yere koymak 12 - Secdede burnunun iki yanına bakmak 13 - Oturduğu zaman kucağına bakmak 14 - Selâm verirken omuz başlarına bakmak 15 - Namazda bir yerini silmemek veyâ kaşımamak 16 - Öksürmemeye çalışmak 17 - Esnemem eye çalışmak ( Mecbur kalırsa sağ elinin arkası ile ağzını kapamak) Müstehâbların hukmü Namazın müstehâbları, namazın edeblerindendir Bunun için bunları terk etmemek lâzımdır Eğer terk edilirse bir şey’ lâzım gelmez ve günah sayılmaz Fakat fa zîleti ve sevâbı noksan olur Huşû’ ve hudû’ ile namaz kılmaya çalışan bir kimse, Allâhü Teâlâ’nın huzûrunda bulunduğunu ve bu namazın kendisi için bir mi’raç olduğunu düşünerek kalbini yalnız Allâhü Teâlâ’ya yöneltip dünyevî şey’lerden ve gereksiz dü şüncelerden korumaya çalışır 103 Namazın mekrûhları (75) 1 - Namazda bir özrü olmadan her hangi bir şey’e dayanmak 2 - Namazda boynunu eğip bükmek 3 - Bir özrü olmadan birbiri ardınca üç adım yürümek 4 - Bir nesne ile oynamak veyâ bir ş ey’ kovalamak veyâ rüzgârlanmak 5 - Hoşa giden bir kokuyu koklamak 103 - Huşû': Cenâb - ı Hakk'ın huzûrunda olma hissi ve vecdi içerisinde bulunma duygusu, Hudû': Alçak gönüllülük, gönül alçaklığı Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 71 6 - Secde yerinden taş ve çakıl gibi şey’i gidermeye çalışmak ( Fazla rahatsız ederse giderilebilir ) 7 - Özürsüz parmaklarını çıtlatmak veyâ birbirine geçirmek 8 - Elini böğ rüne koymak, 9 - Özürsüz bağdaş kurup oturmak 10 - Bir kere bir yerini kaşımak ( Çok olursa namazı bozar ) 11 - Rükû’ ve secdeleri yaparken sünnet olanları yapmamak 12 - Hânesinde giydiği halde insanların yanına çıkamayacağı kaftan veyâ giysi ile kılmak, 13 - Bir insan yüzüne veyâ uyuyan bir insana veyâ hayvana karşı namaz kılmak ( Câmide arkası dönük olursa zarar vermez ) 14 - Ateşe veyâ benzeri şey’lere karşı kılmak, 15 - Önünde, üstünde veyâ secde yerinde insan ve hayvan resmi olma k, ( görünmeyecek kadar küçük olursa zarar vermez ) 16 - Gerinmek, esnemek, serinlemeye çalışmak veyâ benzeri şey’leri yapmak 17 - Kollarını kaftanın koltuklarından çıkarmak, 18 - Ayaklarını dikip iki ökçesi üzerine oturmak, 19 - But ve bacakla rını yukarı dikip oturmak, 20 - Gözlerini yummak, sağa, sola, yukarı veyâ başka bir yere bakmak 21 - Erkekeler, secdede kollarını yere koymak 22 - Rükû’ ve secde yaparken tekbîr alır gibi ellerini kaldırmak 23 - Çok acele rükû’ ve secde yapm ak 24 - Secde ve tahiyyât’da el ve ayak parmaklarını kıbleden başka bir yöne çevirmek 25 - Baş örtmeyi bir ağırlık sayarak ( tembellik yaparak ) veyâ baş örtmeyi önemsemiyerek ( gevşeklik yaparak ) başı açık namaz kılmak ( Huşû ve hudû’ için olursa zar ar vermez ) 104 104 - Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm dâimâ başı kapalı kılmış ve, “ Namazı benden gördüğünü z gibi kılın ” buyurmuşdur Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 72 26 - Önünde açık bir yer var iken imâm ardında yalnız kılmak, 29 - Nohut tânesinden küçük bir şey’ yutmak ( Büyük olursa namazı bozar ) 30 - Yemek hâzır olunca namaza durmak ( önce namaz kılınır ) 31 - Rükû’ ve secd ede tekbîrleri terk etmek veyâ tesbihleri üçden az okumak 32 - İntikâl tekbîrlerini yerli yerince almamak 33 - Başkasına âit bir yerde sâhibinin izni olmadan namaz kılmak ( O yer ekili değilse veyâ sâhibinin izni olursa kılınabilir ) 34 - Namazı n huzûrunu bozacak yerlerde ve kalbi meşkûl edecek şey’lerin bulunduğu yerlerde ( çalgı çalınan veyâ oyun oynanan yerlerde ) namaz kılmak 35 - Mezarlıkda, yol ortasında, hamam ve benzeri gibi temiz olmayan yerlerde namaz kılmak ( Özel bir yer ayrılmışsa k ılınabilir ) 36 - Kabirlerin üstünde veyâ kabirlere karşı kılmak, 37 - Arada bir perde olmadan necâsete karşı kılmak, 38 - Kirli ve pis kokulu elbîseler ile kılmak 39 - Bir özrü olmadan elbîseyi, - paltosunu veyâ ceketini - giymeyip omuzlarına a larak kılmak veyâ ellerin çıkmasına engel olacak bir şey’ içine bürünerek kılmak 40 - Elbîseyi toz, toprak ve benzeri şey’lerden korumak veyâ ütüsü bozulmamak için yukarı doğru çekmek 41 - Namazda elbîse çıkarmak veyâ giymek, düğme iliklemek veyâ açmak, sarığını çıkarmak veyâ giymek 42 - Namazda başın etrâfına mendil gibi bir şey’ bağlayıp tepesini açık bulundurmak 43 - Kolları sıvalı bir halde iken namaz kılmak Kısa kol zarar vermez ( Kadınların kolları açık olursa namaz bozulur ) 44 - Âyet’leri, rükû’ ve secdelerdeki tesbihleri el ile saymak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 73 45 - Bir sûre veyâ bir âyet atlayarak okumak ( En az iki sûre veyâ iki âyet atlayarak okumak lâzımdır ) 46 - İkinci rek’atde evvelki rek’atde okuduğunun üstünden okumak, 47 - Kıyâm hâlind e iken okuduğu Kur’ân’ı, rükû’da bitirmek 48 - Farzda, ikinci rek’atde okuduğu âyet veyâ sûre, evvelki rek’atde okuduğundan üç âyet uzun olmak, 49 - Câmide, kendisi için bir yer belirliyerek namazı devamlı olarak aynı yerde kılmak 51 - Küçük vey â büyük tuvalet sıkıntısı var iken namaz kılmak ( Vakit dar ise kılınabilir ) 52 - Secdede - özürsüz - dizlerini ellerinden evvel kaldırmak, 53 - Secdede bir ayağını kaldırmak ( İki ayak kalkarsa namaz bozulur ) 54 - İmâmdan önce rükû’ etmek 5 5 - İmâmdan önce rükû’dan başını kaldırmak, 56 - İmâmdan önce secdeye varmak, 57 - İmâmdan önce secdeden başını kaldırmak, 58 - Secdeye varırken ellerini dizlerinden önce - özürsüz - yere koymak, 59 - Yere ve duvar gibi bir şey’e özürsüz dayanıp ka lkmak, 60 - Namaz içinde elinin toprağını silkmek, 61 - Ezberinde başka bir sûre varken bir rek’atde aynı sûreyi tekrâr okumak ( Sehven okursa zarar vermez ) 62 - Cemâatle namaz kılarken imâm ardında Kur’ân okumak, 63 - Elindeki tülbent üzerin e veyâ sarığının bir parçası üzerine özürsüz secde etmek 64 - Ayak üzere iken özürsüz asâya veyâ duvâra dayanmak 65 - İmâm özürsüz mihrâbın gayride kılmak 66 - İmâm yalnız olarak alçakda d urup bi’l - cümle cemâat yüksekde olmak, 67 - Bi‘l - cümle c emâat alçakda olup imâm yüksekde olmak, Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 74 68 - Besmele ve âmîn’i açıkdan söylemek, 69 - Meşrû’ olan rukünleri, intikâl temâm oldukdan sonra yapmak 70 - Rükû’ ve sücûdün tesbihlerini başını kaldırdıkdan sonra söylemek 71 - Sağına ve soluna salla nmak 72 - Özürsüz bir ayak üzerine durmak 73 - Rükû’da başını öne eğmek veyâ yukarı kaldırmak 74 - Önünden insan geçmesi ümit edilen bir yerde namaz kılarken önüne bir sütre koymamak 75 - Kıyâmda iken oraya buraya bakmak Mekrûhların hu kmü Namaz içinde yapılması veyâ yapılmaması mekrûh olan şey’ler, ya harama yakın olurlar veyâ halâle yakın olurlar Meselâ vâcib olan bir şey’i yapmamak, tahrîmen mekrûh olur Sünnet olan bir şey’i yapmamak da tenzîhen mekrûh olur Bununla berâbe r müekked bir sünneti terk etmek, vâcib olan bir şey’i terk etmek derecesine yakın bir kerâhet olur Namazda mekrûh olmayan şey’ler (5) 1 - Beline bağlamış olduğu bir şey’ çözülür ve avret mahalli açılırsa onu bağlamak 2 - Beline veyâ boynuna t akılı olduğu halde rükû’ ve secdeye mâni’ olmayan kılıç gibi bir şey’ ile namaz kılmak 3 - Mushafa, kılınca, yanan muma, kandile, fenere karşı namaz kılmak 4 - Namazda yılan ve akrep gibi zarar vermesi düşünülen bir şey’ öldürmek ( Bu öldürme işi, - a mel - i kesîr:çok iş - ile olursa namazı bozar ) 5 - Namaz kılanı rahatsız eden sinek gibi bir haşereyi eli ile kovmak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 75 Namazı bozan şey’ler (37) Bir namazın şart ve rukün ’lerinden biri bulunmazsa veyâ eksik olarak veyâ yanılarak unutulup yapılm azsa veyâ o namazı ifsâd edecek ( ) bir şey’ yapılırsa o namaz bozulmuş olacağından yeniden kılmak lâzım gelir 1 - Konuşmak veyâ bir söz söylemek 2 - Kendisi işitecek kadar gülmek ( Başkaları işitecek kadar olursa abdesti de bozulur ) 3 - Bir musîbet veyâ ağrıdan dolayı ses ile ah etmek, inleme veyâ ağlamak ( Eğer Cennet ümîdi ve Cehennem korkusu ile olursa zarar vermez ) 4 - Bir zarûret olmadan boğazı temizlemeye çalışmak 5 - Sakız çiğnemek 6 - Başı ve sakalı taramak, 7 - Üç kere kıl koparmak 8 - Bit, pire, böcek gibi bir şey’ öldürmek 9 - Her birinde elini kaldırarak üç kere bir yerini kaşımak, 10 - Bir rek’atde iki saf kadar yürümek 11 - Secdede iki ayağını birden yerden kaldırmak 12 - Cemâat ile kılınan rükû’ ve sücûdlu bir namazda imama uyan bir erkeğin, aynı namazı kılan bir kadın ile berâber arada bir hâil olmadan yanyana durmak veyâ kadın önde olmak, 13 - Kendisini gören bir kimsenin namazda olmadığına hukm edecek kadar bir şey’ ile meşkûl olmak ( Amel - i kesîr : Çok iş ) de bulunmak ( - i kalîl: Az iş ) olursa mekrûh olup namazı bozmaz 14 - Yüzünü ve göğsünü kıbleden çevirmek 15 - İmâmdan başkasının okuduğu Kur’ân’ı düzeltmek veyâ hatırlatmak Kendi imamının yanıldığı veyâ takıldığı yeri dü zeltirse bozulmaz 16 - Kur’ân’ı, Mushaf'dan yüzüne okumak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 76 17 - Yemek yemek veyâ su içmek 18 - Ma’nâ bozulacak kadar Kur’ân’ı yanlış okumak 19 - Selâm almak veyâ bir kimsey’e cevâp vermek veyâ tokalaşmak 20 - Bilerek kasden selâm vermek 21 - Çocuğunu emzirmek 22 - Ağıza alınan bir şey’in - hurma, kayısı, şeker gibi - eriyerek tadı boğaza gitmek 23 - Kendisi veyâ başkası tarafından abdesti bozulmak 24 - Bayılmak veyâ çıldırmak gibi bir hal olmak 25 - Sabah namazı kılark en güneş doğmak 26 - Namazda örtülmesi gerekli olan bir yer, bir rukün miktârı ( üç tesbih miktârı ) açık kalmak 27 - Namaza mâni’ olacak kadar bir pislik bulaşmış olmak 28 - Özür sâhibinin özrü ortadan kalkmış olmak 29 - Teyemmüm ile namaz k ılan bir kimsenin suyu görüp kullanmaya gücü yetmek 30 - Nohut tânesi kadar bir şey’ yutmak Küçük olursa bozmaz 31 - Üç ve dört rek’atli namazların birinci oturuşunda iki rek’at sanarak veyâ yanılarak selâm vermek Amma son tahıyyât’da olduğunu sa nıp sehv ile selâm verse fâsid olmaz Namazına devam edip sonunda secde - i sehv yapar 32 - Cemâat ile kılınan bir namazda imâmın önünde bulunmak 33 - Namaz içinde mestini veyâ ayağındaki bir şey’i çıkarmak ( Kendiliğinden kolayca çıkarsa namazı bozm az ) 34 - Namaz içinde meshin müddeti bitmek 35 - Aksıran bir kimseye namazda "Yerhamüke'llâh" demek 36 - Üç ve dört rek'atli bir namazı bilmeyerek veyâ kendini misâfir zann ederek, iki rek'atin sonunda selâm veren bir kimsenin namazı bozulur Ö ğlenin farzını cum'a veyâ sabah namazı, yatsının farzını terâvih zann ederek veyâ bilmediği için Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 77 dördü iki rek'at zann ederek birinci oturuş sonunda selâm veren kimsenin de namazı bozulur 37 - Bir kimse son ka'dede ( dukdan sonra kendi isteği ile namazdan çıkmadan önce namaz vakti çıksa veyâ başka bir namaz vakti girse namazı, İmâmeyne göre tamam olmuş olur İmâm A'zâm'a göre bozulur Başlanmış bir namazı bozmak gerekli olan haller 1 - Saldırıya uğrayan bir ins anın veyâ ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalan bir kimsenin yardım istemesi hâlinde namazı bozup o kimsenin yardımına koşmak vâcibdir 2 - Bir koyun sürüsüne kurt veyâ bir canavar saldırması hâlinde namazı bozup onları uzaklaştırmaya çalışmak câizdir 3 - Hayâtî bir tehlike olan veyâ maddî bir zarar olacak hallerde namazı bozup bunları kurtarmak câizdir 4 - Nafile namaz kılan bir kimseyi, anne veyâ babası ( onun nâfile namaz kıldığını bildiği halde ) çağırırsa, namazını bozabilir Fakat farz bir n amaz kılıyorsa ve bir tehlike de yoksa bozmaz Çocuk ağlaması veyâ yemek taşması gibi hallerde de bozabilir Bunların hepsinde de bozulan namaz, daha sonra kazâ ’ edilerek borçdan kurtulunmuş olunur Eğer b ozulan namaz nâfile bir namaz ise, yine kazâ ’ edilir Çünkü nâfile bir namaza niyet edilip başlanınca o namaz kendisine vâcib ( farz ) olmuş olur Namazı cemâat ile kılmak Farz bir namaz, temiz bir yerde, tek başına kılınabileceği gibi evde veyâ câmide cemâat ile de kılınabilir Fakat câmide cemâat ile birlikde kılınan bir namazın sevâbı, evde kılınan bir namazın sevâbından yirmiyedi derece daha fazladır Evde cemâat ile kılınması halinde cemâat sevâbı alınırsa da câmide cemâat ile kılınan namazın sevâbı kadar olmaz Çünkü Hazreti Muhammed sa llâ’llâhü aleyhi ve sellem, bu husûsda şöyle buyurmuşdur: Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 78 ً ة َ ج َ ر َ د َ ن ُ و ر ْ ش ِ ع َ و ٍ ع ْ ب َ س ِ ب ِّ ذ َ ف ْ ل ا ِ ة � َ ص ْ ن ِ م ٌ ل َ ض ْ ف َ ا ِ ة َ ع َ ا م َ ْ لْ ا ُ ة � َ ص “Cemâat ile kılınan bir namazın sevâbı, tek başına kılınan namazdan yirmiyedi derece daha fazladır” 105 Terâv ih namazından başka olan diğer sünnet ve nâfile namazlar, cemâat ile kılınmaz Bunların cemâat ile kılınması mekrûhdur Terâvih namazı ise böyle değildir Tek başına kılınabildiği gibi evde veyâ câmide cemâat ile de kılınabilir Cemâat ile kılınan bir terâ vih namazından sonra kılınan o gecenin vitir namazı da cemâat ile kılınır Terâvih namazının cemâat ile kılınması, Ashâb - ı Kirâm'ın icmâ'ı ile sâbitdir Vitir namazı Vitir namazı, vâcib olan bir namazdır Yatsı namazının vaktinde ve yatsı namazınd an sonra üç rek'at olarak kılınır Birinci, ikinci ve üçüncü rek'atlerin her birinde Fâtiha ve zamm - ı sûre okunur Üçüncü rek'atde, zamm - ı sûreden sonra rükûa varmadan önce eller kulaklara kadar kaldırılıp Allâhü Ekber denilerek - İftitah tekbîri gibi - tekb îr alınır ve eller bağlanır Bundan sonra Kunut duâsı okunur Kunut duâsını okuyup bitirdikden sonra da rükûa varılır 106 Namaz tamamlanarak selâm verilip namazdan çıkılır 105 - Buhârî, Ezan, 30 Müslim, Mesâcid, 42 106 = - Sünnet olan Kunut duâları aşağıdaki gibidir: َ و َ ك ُ ن ي ِ ع َ ت ْ س َ ن � ا ن ِ إ � م ُ ه � ل ل َ ا َ ك ي ِ د ْ ه َ ت ْ س َ ن َ و َ ك ُ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ن َ ل َ ع ِ � ْ ث ُ ن َ و َ ك ْ ي َ ل َ ع ُ ل � ك َ و َ ت َ ن َ و َ ك ْ ي َ ل ِ إ ُ ب ُ و ت َ ن َ و َ ك ِ ب ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ن َ و ُ ه � ل ُ ك َ ر ْ ي َ ْ لْ ا َ ك ْ ي َ ك ُ ر ُ ج ْ ف َ ي ْ ن َ م ُ ك ُ ر ْ ت َ ن َ و ُ ع َ ل ْ َ نَ َ و َ ك ُ ر ُ ف ْ ك َ ن لآ َ و َ ك ُ ر ُ ك ْ ش َ ن َ ك َ ب َ ا ذ َ ع َ ى ش ْ َ نَ َ و َ ك َ ت َ ْ حْ َ ر و ُ ج ْ ر َ ن ُ د ِ ف ْ َ نَ َ و َ ى ع ْ س َ ن َ ك ْ ي َ ل ِ إ َ و ُ د ُ ج ْ س َ ن َ و ِّ ي ل َ ص ُ ن َ ك َ ل َ و ُ د ُ ب ْ ع َ ن َ ك � ا ي ِ إ � م ُ ه � ل ل َ ا َ ك َ ب َ ا ذ َ ع � ن ِ إ ٌ ق ِ ح ْ ل ُ م ِ ر � ا ف ُ ك ْ ل ا ِ ب Allâh'ım, Biz senden yardımını ister, günahlarımızı mağfiret etmeni, bizi doğru yola iletmeni dileriz Sana îmân eder, sana tevbe eder, sana tevekkül ederiz Seni tüm hayırlar Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 79 Beş vakit namazda olan rek’atlerin toplamı (40) 1 - Farz (17) 2 - Vâcib (3) 3 - Sünnet - i müekkede (12) 4 - Sünnet - i ğayr - i müekkede (8) Nafile namazlar Farz ve vâcib olmayarak farz namazların sünnetlerinin dışında, nâfile olarak kılınan müstehâb ve mendûb namazlardır ki her birinin kendisine mahsûs bir takı m sevâb ve fazîletleri vardır İki veyâ dört rek’at olarak kılınan bu namazlar, Tahıyyetü’l - mescid, Kuşluk namazı, Teheccüd namazı, Tesbîh namazı ve Tevbe namazı gibi nafile namazlardır ki ikişer rek’at olarak kılınması daha iyi ve daha fazîletlidir 107 ile över, sana şükr eder, sana nankörlük etmeyiz Sana isyân edip duranlar ı hall eder, terk ederiz Allâh'ım, biz ancak sana ibâdet eder, senin rızan için namaz kılar, sana secde eder, senin rahmetine kavuşmak için çalışır koşarız Senin rahmetinin çok olmasını ve devâmını umar, azâbından korkarız Muhakkak ki senin azâbın kâfirlere ulaşacakdır 107 - Meselâ, günah işleyen bir Müslümân, yaptığına pişmân olup tevbe etmek isterse önce güzelce bir abdest alır, sonra iki rek’at namaz kılar, sonra da günahlarının bağışlanmasını cenâb - ı Hakk’dan ister ki böyle bir Tevbe namazı, mendûb ’dur Çünkü âyet - i kerîme ve hadîs - i şerîfde şöyle buyurulmuşdur: ْ م ِ ِ بِ ُ و ن ُ ذ ِ ل ا ُ و ر َ ف ْ غ َ ت ْ س َ ا ف َ لله ا ُ ر َ ك َ ذ ْ م ُ ه َ س ُ ف ْ ن َ ا ا ُ و م َ ل َ ظ ْ و َأ ً ة َ ش ِ ح َ ا ف ا ُ و ل َ ع َ ف َ ا ذ ِ إ َ ن ي ِ ذ � ل ا َ و ص ُ لله ا � لا ِ إ َ ب ُ و ن � ذ لا ُ ر ِ ف ْ غ َ ي ْ ن َ م َ و ص َ و ا ُ و ل َ ع َ ف َ ا م َ ى ل َ ع او � ر ِ ص ُ ي ْ َ لَ َ و َ ن ُ و م َ ل ْ ع َ ي ْ م ُ ه “Onlar çirkin bir günah işledikleri yâhud nefislerine zulm etdikleri vakit hemen Allâh’ı hatırlayarak günahlarının afv edilmesi için (kalben ve lisânen tevbe ve) istiğfâr ederler Günahları, Allâh’dan başka kim bağışlayabilir Bir d e onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile isrâr etmezler” Âl - i İmrân, 135 ً ا م ي ِ ح َ ر ً ا ر ُ و ف َ غ َ لله ا ِ د ِ َ يَ َ لله ا ِ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ي � ُ ثُ ُ ه َ س ْ ف َ ن ْ م ِ ل ْ ظ َ ي ْ و َأ ً ء و ُ س ْ ل َ م ْ ع َ ي ْ ن َ م َ و Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 80 Cum'a namazı Cum'a namazı, müekked bir farz - ı ayın'dır ve iki rek'atdir Farzıyyeti Kitâb, Sünnet ve İcmâ' ile sâbitdir Öğle vaktinde ve cemâat ile kılınır Dördü farzdan evvel, dördü de farzdan sonra sekiz rek'at sünneti vardır 108 Câminin içind e ikinci bir ezan okundukdan sonra hatîb minbere çıkarak bir hutbe okur Hutbeden sonra da imam olup farz olan iki rek'at cum'a namazını kıldırır Bundan sonra da son sünnet ve vaktin sünneti kılınır Cum’a namazı’nın sahih olmasının şartları (6) 1 - Cum’a kılınacak yer, şehir veyâ şehir hukmünde olmak 2 - Devlet başkanı veyâ vekîli tarafından Cum’a kıldırmaya resmen izin verilmiş bir hatîb olmak 109 3 - Öğle namazının vaktinde olmak 4 - Cemâat hâzır olarak namazdan evvel hutbe okumak 5 - İmâmdan başka en az üç veyâ iki erkek cemâat bulunmak “Kim bir kötülük yapar yâhud nefsine zulm eder de sonra Allâh’dan mağ firet dilerse o, Allâh’ı Ğafûr ve Rahîm bulur” Nisâ’, 110 ا َ ر َ ف َ غ � لا ِ إ َ لله ا ُ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ي � ُ ثُ ِ ْ ين َ ت َ ع ْ ك َ ر ِّ ي ل َ ص ُ ي َ و ُ ء ا � ض َ و َ ت َ ي � ُ ثُ ً ا ب ْ ن َ ذ ُ ب ِ ن ْ ذ ُ ي ٍ م ِ ل ْ س ُ م ٍ د ْ ب َ ع ْ ن ِ م َ ا م ُ ه َ ل ُ لله “Bir kul, bir günah işlediği zaman güzelce abdest alır , sonra iki rek’at namaz kılar, sonra da günâhının bağışlanmasını isterse, günâhı bağışlanır” İbn - i Mâce, Salât, 193 Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarîh Tercemesi,C 1 ss 78 Ahmed Naim ِ ه ِ س ْ ف َ ن ِ ل ُ ر ُ ك ْ ش َ ي َ ا � نَّ ِ إ َ ف َ ر َ ك َ ش ْ ن َ م َ و ج َ ر َ ف َ ك ْ ن َ م َ و ٌ يم ِ ر َ ك ٌّ ِ � َ غ ِّ بّ َ ر � ن ِ إ َ ف "Kim şükr ederse kendi fâidesinedir Kim de nankörlük ederse şübhe yok ki Rabb'in (onun şükründen) müstağnîdir, (hem O) hakkıyle kerem sâhibidir" Neml, 40 َ ك ا َ ِ بم ً ء ا َ ز َ ج ً ا يْ ِ ث َ ك ا ُ و ك ْ ب َ ي ْ ل َ و ً لا ي ِ ل َ ق ا ُ و ك َ ح ْ ض َ ي ْ ل َ ف َ ن ُ و ب ِ س ْ ك َ ي ا ُ و نا "Artık irtikab etmekde oldukları (günâhın) cezâsı olmak üzere az gülsünler, çok ağlasınlar" Tevbe, 82 108 = - Cum'a namazı kılan bir kimse isterse, farzdan sonra kıldığı dört rek'at sünnetden sonra dört rek'at de zuhr - i âhir ile iki rek 'at de vakit sünneti kılar 109 = - Bu yetki, bizim memleketimiz olan Türkiye'de, Diyânet İşleri Başkanlığı'na devr edilmişdir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 81 6 - Cum’a kılınacak yer herkese açık olmak ya’nî namazın edâsına, vaktinde kimse men’ olunmamak Cum’a namazının farz olmasının şartları (7) 1 - Şehir veyâ şehir hukmünde olan bir belde de ikâmet etmek, ( yolcu olmayıp mukîm olmak ) 2 - Hasta olmamak 3 - Hür ve serbest olmak 4 - Erkek olmak 5 - A’mâ ( kör ) olmamak 6 - A’zâları ( organları ) tamam olmak 7 - Câmî'e gitmek için bir korku ve bir özrü bulunmamak 110 Hutbe ve Hutbe’nin ruknü Hutbe’nin ruknü, Cenâb - ı Hakk’ı, - Tesbîh, Tahmîd, Tehlîl ve Tekbîr gibi bir ifâde ile - zikr etmekdir ki bu zikir, hutbe denecek kadar uzun bir zikirdir Hutbe ikidir Birinci hutbede Allâhü Teâlâ’ya hamd ve senâ’dan sonra Müsl ümânlara va’z ve nasîhat edilir Biraz oturdukdan sonra kalkılarak ikinci hutbe okunur Bu hutbede de Allâhü Teâlâ’nın varlığına ve birliğine, Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın peygamberliğine şehâdet edilir ve peygambere salâvat getirilir Bundan sonra d a - istenilirse - duâ yapılabilir Hutbe’nin şartları (5) 1 - Vakit içinde olmak 2 - Namazdan evvel okunmak 3 - Hutbe niyeti ile okunmak 110 - Kendisinde bu şartlar bulunmayan bir kimseye cum'a namazı farz olmaz Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 82 4 - İmâmdan başka, cum’a namazı kendisine farz olan en az üç, ( İmâm Ebû Yûsüf’e göre en az iki ), cem âat huzûrunda okunmak 5 - Hutbe ile namaz arası başka bir şey’ ile kesilmemek Cum’a namazının rek’atleri (5) 1 - Cum’a namazının farzından önce kılınan dört rek’at ilk sünnet - i müekkedesi 2 - Cemâat ile kılınan cum’a namazının iki rek’at farzı 3 - Farzdan sonra kılınan dört rek’at son sünnet - i müekkedesi 4 - Zuhr - i âhir niyeti ile kılınan dört rek’at namaz 5 - İki rek’at vakit sünneti niyeti ile kılınan namaz 111 Cum’a namazının mekrûhları (2) 1 - Cum’a namazı edâ’ olunm adan öğle namazı kılmak 2 - Cum’a namazı edâ' olunmadan öğle namazını cemâet ile kılmak 112 Bayram namazları Cum’a namazı farz olan kimselere senede iki kere bayram namazı kılmak da vâcib'dir Bayram namazı iki rek’atdir Cemâat ile ve güneş i ki mızrak boyu yükselip kerâhet vakti çıkdıktan sonra kılınır Cum'a namazı için lâzım olan şartlar, Bayram namazları için de lâzımdır Şu kadar var ki Bayram namazının hutbesi sünnet olup namazdan sonra okunur 113 111 - Hatib minberde iken câmiye gelen bir kimse ilk sünneti kı lmayarak sükût ederek oturur Farzdan sonra ilk sünneti, sonra son sünneti kılar Sonra da isterse (zuhr - i âhir'i ve ) vakit sünnetini kılar 112 - Cum'a namazı kılınmayan köylerde ve kasabalarda, Cum'a günü öğle namazını cemâat ile kılmaları kerâhetsiz olarak câizdir 113 = - Ramazan Bayramına, "Fıtra bayramı", Kurban bayramına da "Udhıye bayramı" denir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 83 Vakit girince cemâat saf olarak "Niye t etdim vâcib olan Ramazan Bayramı namazını kılmaya veyâ Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum hâzır olan imama" diye niyet ederek namaz kılınır Bayram namazlarında ezan okunmaz ve ikâmet getirilmez Bayram namazlarında , 1 - İftitâh tekbîri far z 1 - Sübhâneke’den sonra üç kere tekbîr almak vâcib 2 - Birinci rek’atde rükû’ tekbîri sünnet 3 - İkinci rek’atde zamm - ı sûreden sonra üç kere tekbîr almak vâcib 5 - Rükû’a giderken tekbîr almak vâcib ’dir Teşrîk tekbir’leri Zü’l - hıcce ayının dokuzuncu, onuncu, onbirinci, onikinci ve onüçüncü günlerinde, ya’nî Kurban Bayramı’nın arafe günü sabah namazından i’tibâren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın selâmından sonra - Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe ilâ’llâhü ve’llâhü ekber, Allâhü ekber ve li’llâhi’l - hamd - diyerek teşrîk tekbîrleri almak, erkek ve kadın Müslümânlara vâcib 'dir ki müftâbih olan ( kendisi ile amel olunması gereken huküm ) budur Unutulursa kazâsı gerekmez Bayram günlerinde Müslümân’ların birbirini tebrîk etmesi, musâfaha yapması ( tokalaşması ) ve birbirlerine ( َ غ َ ف َ ر ُ للها َ ل َ ا ن َ و َ ل ُ ك ْ م : Allâhü Teâlâ bizi d e sizi de mağfiret buyursun ) diye duâ etmesi mendûb ’dur Kezâ, bayram günlerinde, anne, baba, kardeş, amca, dayı, hala, teyze gibi yakın akrabâları, komşuları ve ilim adamlarını ziyâret edip onların duâlarını almak da mendûb ’dur Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 84 Terâvih namazı Farzlara tâbi’ olmayan sünnetlerden birisi de Terâvih namazıdır Terâvih namazı, yirmi rek’at olarak erkek ve kadın Müslümânlar için bir sünnet - i müekkede’dir Evde tek başına kılınabilirse de cemâat ile kılmak, bir sünnet - i kifâyedir Câmide cemâat il e birlikde kılınırsa, sevâbı ve fazîleti daha çok olur Terâvih, orucun sünneti değil, Ramazan ayının sünnetidir Bunun için oruc tutamayan hasta ve yolculara da Terâvih namazı kılmak sünnettir Terâvih namazı, yatsı namazından sonra kılınır Yatsıdan önce kılınması câiz değildir Ramazan ayında kılınan vitir namazı da terâvih'den sonra kılınır Terâvih'den önce de kılınabilir Her dört rekât sonunda selâm verince biraz oturmak müstehâbdır Oturunca da Tekbîr, Tehlîl veyâ Salevât - ı şerîfe okunursa iyi olur İki rek’at sonunda selâm verince oturmak mekrûhdur Bunun için kısa bir salevât - ı şerîfe okuyarak hemen ayağa kalkılıp namaza devam edilir Misâfir (yolcu) namazı Orta yürüyüş ile en az üç günlük (18 saatlik veyâ 90 km lik) bir yere gi tmek için niyet edip evinden çıkan kimselere misâfir ( yolcu ) denir Böyle bir kimse vardığı yerde onbeş gün veyâ daha ziyâde oturmaya niyet ederse o zaman misâfirlikden çıkmış olur Eğer onbeş günden daha az bir zaman kalacak olursa, o zaman misâfirlikden çıkmış olmaz Bununla berâber o nbeş günden daha az bir zaman kalacağına niyet etdiği halde bu müddet - tereddüt hâlinde - onbeş günü geçerse yine misâfirlikden çıkmış olmaz Böyle bir kimse dört rek’atli farz namazları iki rek’at olarak kılar veyâ kıldır ır Mukîm bir imama uyarsa dört rek'at olarak Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 85 kılar İki ve üç rek’atli namazları da yine iki ve üç rek’at olarak kılar Vakti geniş ve emniyetli olursa sünnetleri de kılar, olmazsa sünnetleri terk eder Yolculukda kazâ'ya kalmış dört rek’atli namazları da yine iki rek’at olarak kazâ' eder Geçmiş namazların kazâ ’ sı Namazı bile bile ve meşrû’ bir özrü yok iken vaktinden sonraya bırakmak büyük bir günahdır Yaptığı bu günahdan kurtulmak için hem tevbe ve istiğfâr etmeli, hem de geçirmiş olduğu nama zları kazâ' ederek kılmalıdır Beş vakit namazın edâ'sı nasıl farz ise, kazâ'sı da farzdır Vitir namazının kazâ'sı da vâcibdir Vakit çıkdıkdan sonra, sünnetler kazâ' edilmez Yalnız o günün sabah namazı , vaktinde kılınmamış ise kerâhet vakti çıkdıkd an sonra o günün zevâl vaktine kadar o günün sabah namazı, sünneti ile birlikde kazâ' edilir Öğle vakti girdikten sonra sünneti de düşer ve o sünnet kaza' edilmez, yalnız farzı kaza' edilir Kazâ' namazları için muayyen bir vakit yokdur Üç kerâhet vaktinin hâricinde her zaman kılınabilir Farz namazların kazâ'sı farz, vâcib namazların kazâ'sı vâcibdir 114 Yolculuk hâlinde kılınamayan sünnet namazları kazâ’ edilmez Fakat farza yetişmek için terk edilen öğle namazının sünnet olan ilk dört rek’ati , farzdan sonra kılınacak olan iki rek’at son sünnetinden önce kılınarak ve cum’a namazının sünnet olan 114 - Üç kerâhet vakti şunlardır ki bu vakitlerde namaz kılmak, tahrîmen mekruh’dur 1 - Güneş doğup iki mızrak boyu yükselinceye kadar olan 40 - 50 dakîkalık bir zaman 2 - Zevâl vakti ki güneş tam tepe noktasına gelipte henüz batı tarafına geçmeden 3 - Güneş sararıp gözleri kamaştırmaz bir hâle geldiğinden battığı zamana kadar Bu üç kerâhat vaktinde Kur'ân - ı Kerîm okunabilirse de duâ etmek, salâvât - ı şerîfe okumak, tesbîh ve tehlîl gibi zikirler ile meşkûl olmak daha fazîletlidir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 86 ilk dört rek’ati de, farzdan sonra kılınacak olan sünnetlerden önce kılınarak kazâ’ edilir Başlanmış olan nâfile bir namaz her hangi bir şekilde b ozulursa o namazı kazâ’ etmek vâcib olur Kazâ' namazlarını kılmak nâfile namaz kılmakdan daha evlâdır Fakat farz namazların müekkede olsun olmasın sünnetleri bundan müstesnâdır Bunun için bu sünnetleri terk ederek yerine kazâ'ya niyet etmek, evlâ ol madığı gibi doğru da değildir Hattâ kuşluk, tesbîh ve teheccüd namazları gibi nâfile namazlar da böyledir Çünkü bu sünnetler, farz namaz ların sevâbını tamamlar Bunun için bunların telâfîsi mümkün değildir Kazâ' namazlarının belli bir vakti olmadığından - üç kerâhet vakti dışında - her zaman telâfîleri mümkündür Sehiv ( yanılma ) secdesi Namaz kılarken farzlardan veyâ vâciblerden birinin yerinin değiştirilmesi veyâ vâciblerden birinin terk edilmesi hâlinde, namazın sonunda yalnız “Ettehıyyâtü” yü okuyup selâm verdikden sonra sehiv secdesi yapmak vâcib olur Eğer yalnız kılıyorsa iki tarafa, imâm olup bir cemâate namaz kıldırıyorsa yalnız sağ tarafa selâm verdikden sonra sehiv secdesi yapar Sonra da Ettehıyyâtü, Salli - B arik ve Rabbenâ duâlarını tekr ar okuyarak iki tarafa selâm verip namazını tamamlar Bu gibi hallerde farzlardan biri veyâ vâciblerden biri kasden terk edilirse o namazı yeniden kılmak lâzım gelir Secde - i tilâvet ( Okuma secdesi ) Kur'ân - ı Kerîmde bulunan ondört secde âyeti nden birisi namazda veyâ namaz hâricinde okunduğu vakit veyâ namaz hâricinde ehil bir okuyandan işitildiği vakit hem okuyana, hem de işitene , ayakda iken niyet edip eller kaldırılmadan - Allâhü ekber - Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 87 diyerek bir kere secde etmek vâcibdir Secdede üç kere “ Sübhâne Rabbiye’l - a’lâ” denilmesi ve - Allâhü ekber - diyerek kalkınca da “Ğufrâneke Rabbenâ ve ileyke’l - masîr” denilmesi müstehâbdır Bir yerde bir secde âyetini tekrar tekrar okuyan kimseye bir kere secde etmek yeterli olur Fakat bulunduğu yerden baş ka bir yere gider ve orada yine aynı secde âyetini okursa , önce yaptığı bir secde yeterli olmaz Ayrıca bir secde daha yapması lâzım gelir Secde yapmamak için secde âyetini atlayarak okumak mekrûhdur Kur’ân - ı Kerîm’de olan secdeler (14) Kur'ân - ı Kerîm'in ondört yerinde bulunan tilâvet secdeleri ( okuma secdeleri ) üç kısımdır ki şunlardır: a - Farz olanlar (7) 1 - Sûre - i A’râf 2 - Sûre - i Ra’d 3 - Sûre - i Nahl 4 - Sûre - i İsrâ’ 5 - Sûre - i Meryem 6 - Sûre - i Hacc 7 - Sûre - i sâd b - Vâcib olanlar (3) 1 - Sûre - i Fürkân 2 - Sûre - i Secde 3 - Sûre - i Fussılet c - Sünnet olanlar (4) 1 - Sûre - i Neml 2 - Sûre - i Necm 3 - Sûre - i İnşikâk Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 88 4 - Sûre - i Alâk 115 Cenâze namazı Cenâze namazı, asıl na maz olmayıp müslümân bir ölü için yapılan bir duâdır ki mü’min kardeşinin günahlarının afv olunmasını Allâhü Teâlâ’dan istemekdir Cenâze namazının , 1 - Edâ’sı, farz - ı kifâyedir 2 - Niyetinde, Erkek ise, ( K adın ise, ( Niyet etdim Allâh rızâsı için şu kadın için duâya ), K ız çocuğu ise, ( Niyet etdim Allâh rızâsı için şu kız çocuğu için duâya ), uydum imâma, denilir Cenâze namazının rukünleri (farzları) (2) Bir farz - ı kifâye olan cenâze namazının rukünleri, dört Tekbîr ile kıyâmdır 1 - Kıyam ( ayakda durmak ) 2 - Dört tekbîr almak Not: Cenâze namazı ölü için yapılan bir duâ olduğundan Kur'ân okumak, rukû' ve sücûd yokdur Cenâze namazının sünnetleri (6) 1 - Namaz kıldıracak imam, ölünün göğsü hizâsında durmak 2 - İftitâh tekbîrinde elleri kulaklara kadar kaldırmak 115 - Kur’ân - ı Kerîm, (114) sûre , (30) cüz’) ve (120) hizb’dir Bunların başlangıç ve bitim yerleri, ba’zı Ku’ân - ı Kerîm’lerde işâretlenmişdir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 89 3 - İftitah tekbîrinden sonra Sübhân eke ’yi, “ve celle senâük” lafzı ile berâber okumak 4 - Sonra ikinci tekbîri alıp namazın tahıyyetinden sonraokunan salevât duâlarını ( salli - bârik duâlarını ) okumak 5 - Sonra üçüncü tekbîri alıp cenâze duâlarını okumak Bilmeyenler, bildikler i bir duâyı veyâ kunut duâsını veyâ “Rabbenâ âtinâ fi’d - dünyâ ” âyetini okuyabilirler 6 - Sonra dördüncü tekbîri alıp iki tarafa selâm vermek Cenâze namazının müstehabları (3) 1 - Sağına soluna selâm vermek 2 - Cemâat üç saf olmak 3 - Bir müslümân ölü kabre defn olundukdan sonra orada bir deve boğazlanıp paylaşılabileceği kadar oturarak Kur'ân okumak ve cenâzenin afv ve mağfireti için duâ etmek 116 Kabir ziyâreti Kabir ziyâretinde, kabristana girince ve ziyâret edeceğimiz kab rin başına varınca ayakda kıbleye doğru yönelerek veyâ ölünün yüzüne karşı durularak şöyle duâ edilir ki Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm da böyle duâ etmişdir: َ ئ ْ س َ ا َ ن ُ و ك ِ ح لآ ْ م ُ ك ِ ب ُ لله ا َ ء َ ا ش ْ ن ِ إ َ ا نَأ َ و َ ين ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ٍ م ْ و َ ق َ ر ا َ د ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ُ م � � س ل َ ا ُ م ُ ك َ ل َ و ِ لِ َ لله ا ُ ل َ ة َ ي ِ ف َ ا ع ْ ل ا 116 - Mükellef bir kimsenin mezarı başında “Telkîn” verilmesi meşrû’ görülmüşdür Bununla berâber Hanefî âlimlerinin bir görüşüne göre de, ölü gömül dükden sonra telkîn yapılması ne emr edilir, ne de nehy edilir Esâs telkîn, ölmeden önceki ölüm zamânında yapılan telkîndir ki ölmek üzere olan bir kimsenin yanında Kelime - i tevhîd, Kelime - i şehâdet okunarak hatırlatılır, fakat "Sen de oku" diye tek lif edilmez Bu arada "Yâsin" ve "Ra'd" sûrelrerinin okunması müstehâbdır Harâreti varsa az az su verilir Ölünce gözleri yumdurulur, çenesi bağlanır, kıbleye karşı yatırılır, elleri yanına uzatılır, elbîseleri çıkarılıp üstüne bir örtü örtülür, şişmemesi için de karnının üzerine bir demir parçası gibi bir şey' konur Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 90 “Es - selâmü aleyküm, ey Mü’min’ler yurdunun sâkinleri Bizler de inşâa’llâh sizlere kavuşacağız Yüce Allâh’dan bizim ve sizin için âfiyet (selâmet) dilerim” Bundan sonra da oturulup Kur’ân - ı Kerîm okunması se vâbdır Bu sevâb, - Allâh rızâsı için - Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’ın, Ashâb - ı kirâm’ın, Enbiyânın ( tüm peygamberlerin ), evliyânın, mü’min ve mü’minâtın, müslim ve müslimâtın ve geçmiş yakınlarımızın ruhlarına bağışlanırsa, onlar bu sevâbdan istifâde ed erler Kendisine de Cenâb - ı Hakk tarafından ayrıca ecir ve mükâfât verilir Kimlerin cenâze namazı kılınır (6) 1 - Ölü Müslümân olmak, 2 - Ölü yıkanıp temiz olmak 3 - Ölü cemâat önünde olmak 4 - Ölünün tamâmı veya başı ile berâber bedeni nin en az yarısı bulunmak 5 - Ölü sâbit bir yerde olmak, omuzda veyâ bir hayvan üzerinde olmamak 6 - Cenâze namazını kılacak kimseler ayakta kılmak Beş vakit namaz nasıl kılınır? Daha önceki konularda anlatıldığı gibi îmânın esâslarını g üzelce öğrenip aslî îmânını kesbî îmân ile te'yîd ederek şeksiz ve şübhesiz kesbî bir îmâna sâhip olan bir Müslümân, ilk önce İslâm'ın birinci şartı olan Kelime - i şehâdeti şu şekilde kabullenip ifâde eder: َ ا ُ د َ ه ْ ش َأ َ و ُ لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ْ ن َأ ُ د َ ه ْ ش � م َ ُ � � ن َأ ُ ه ُ ل و ُ س َ ر َ و ُ ه ُ د ْ ب َ ع ً ا د “ Eşhedü en - lâ ilâhe illâ’llâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh” : Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 91 "Ben şâhidlik ederim ki ( şübhesiz bilirim ve bildiririm ki ) Allâhü Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh ( hiçbir tanrı, hiçbir ma’bûd ) yokdur Yine ben şâhidlik ederim ki ( şübhesiz bilirim ve bildirim ki ) Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm Allâhü Teâlâ’nın kulu ve rasûlüdür" Bundan sonra da َ ين ِ ع ِ ك ا � ر لا َ ع َ م ا ُ و ع َ ك ْ ر ا َ و َ ة َ و ك � ز لا ا ُ و تآ َ و َ ة َ و لل � ص لا ا ُ و م ي ِ ق َ ا “Namazı (dos doğru) kılı n, zekâtı verin Rukû’ eden (mü’min) lerle berâber rukû’ edin (cemâatle namaz kılın, cemâate devam edin) ” 117 emri gereğince İslâm'ın ikinci şartı olan namaz konularını öğrenip onları, ömrü boyunca, Rasûlü'llâh aleyhi's - selâm 'ın ُ ت ْ ي َأ َ ر َ ا م َ ك ا ُ و ّ ل َ ص ِ ى ّ ل َ ص ُ ا ِ ن ُ و م "Namazı, benim namaz kıldığımı gördüğünüz gibi, kılınız" Hadîs - i şerîfinde ifâde buyurduğu üzere - bi'z - zât kılarak gösterdiği gibi - kılmaya çalışır ki bunların kılınış şekilleri şöyledir: Sabah namazı İkisi sünnet, ikis i farz olmak üzere dört rek'atdir Sabah namazının sünneti, bütün sünnetlerin en kuvvetlisidir Bunun için mümkün olduğu kadar terk edilmemeye çalışılır Sabah namazını kılmak için kalkan bir kimse, önce tuvalet ihtiyacı varsa onu giderip kurulandıkda n sonra namazın dışındaki şartlarını yerine getirip güzelce abdest alır Namaz kılacağı yere gelerek kıbleye karşı durur ve "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu günkü sabah namazının sünnetini kılmaya" diyerek niyet 117 - Bakara, 43 Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 92 eder ve ellerini kulaklarının yum uşağına değecek şekilde kaldırıp "Allâhü ekber" diyerek tekbîr alır Baş ve serçe parmağı ile bileğini kavrayıp diğer üç parmağını "Allâh" lafzı şeklinde tutarak ellerini göbek altına gelecek şekilde sağ elini sol el üzerine koyarak bağlar Kadın ise eller ini omuz hizâsına gelecek şekilde kaldırdıkdan sonra sağ elini sol el üzerine koyarak göğsü üzerine kor Bundan sonra kendisi duyacak kadar bir sesle "Sübhâneke" duâsını ve Eûzü - Besmele çekerek Fâtiha sûresini okur ve sonunda "Âmîn" der Sonra bir sûre vey â en az üç kısa âyet veyâ üç kısa âyet uzunluğunda bir âyet okur "Allâhü ekber" diyerek rükû'a varır, üç kere "Sübhâne Rabbi'l - azîm" der Sonra "Semia'llâhü li - men hamideh" diyerek doğrulur ve ayakda "Rabbenâ leke'l - hamd" der "Sübhâne'llâh" diyecek kada r ayakda durdukdan sonra, tekrar "Allâhü ekber" diyerek secdeye varır, üç kere "Sübhâne Rabbiye'l - a'lâ" der "Allâhü ekber" diyerek sacdeden başını kaldırıp "Sübhâne'llâh" diyecek kadar oturur Sonra yine "Allâhü ekber" diyerek ikinci secdeye varır, üç ke re "Sübh'ane Rabb'iye'l - a'lâ" der Bundan sonra da "Allâhü ekber" diyerek ikinci rek'at için ayağa kalkar Besmele ile birlikde Fâtiha sûresini ve bir zamm - ı sûre okur Rükû' ve secdeleri - birinci rek'atde olduğu gibi - yaparak sol ayağını yatırıp sağ ayağın baş parmakları kıbleye gelecek şekilde dikip oturur Kadınlar iki ayağını sağ tarafına çıkarıp sol uyluğu üzerine oturur Sonra sırası ile "Ettehiyyâtü", "Allâhümme salli", "Allâhümme bârik" ve "Rabbenâ" duâlarını okur Bundan sonra başını sağ omuza bakacak şekilde sağa çevirerek "Es - selâmü aleyküm ve rahmetü'llâh" der Sonra sola çevirerek yine "Es - selâmü aleyküm ve rahmetü'llâh" der ve namazdan çıkar 118 118 - Sabah namazının sünneti ile farzı arasında, Peygamber aleyhi's - selâm 'a salât ve selâm getirdikden sonra, şu duâyı okumak çok sevâbdır: Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 93 Bundan sonra ayağa kalkarak erkek ise ikâmet getirir, kadın ise getirmez Sonra kıbleye kar şı durup "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu günkü sabah namazının farzını kılmaya" diye niyet eder Cemâtle kılıyorsa - Uydum hâzır olan imâma - der Bundan sonra "Allâhü ekber" diyerek namaza başlar ve - iki rek'at sabah namazının sünnetinde olduğu g ibi - iki rek'at sabah namazının farzını kılıp namazını tamamlar ve iki tarafa selâm verip namazdan çıkar Sabah namazını, sünneti ve farzı ile birlikde bu şekilde kılıp selâm verdikden sonra, َ ت ْ ك َ ر َ ا ب َ ت ُ م � � س لا َ ك ْ ن ِ م َ و ُ م � � س لا َ ت ْ ن َأ � م ُ ه � ل ل َ ا ِ م َ ا ر ْ ك ِ لإ ْ ا َ و ِ ل � َ ْ لْ ا َ ا ذ َ ا ي der 119 Bundan sonra Peygamberimize salât ve selâm getirerek, ٍ د � م َ ُ � َ ا ن ِ د ِّ ي َ س ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د � م َ ُ � َ ا ن ِ د ِّ ي َ س َ ى ل َ ع ِّ ل َ ص � م ُ ه � ل ل َ ا der 120 veyâ buna benzer başka bir salât - ü selâm okur َ ا ي ِ ل � َ ْ لْ ا َ ا ذ َ ا ي ُ م � و ي َ ق َ ا ي � ى َ ح ُ ه � ل ل َ ا ِ م َ ا ر ْ ك ِ لإ ْ ا َ و ْ ُ يَ ْ ن َأ َ ك ُ ل َ ئ ْ س َأ ِّ ن ِ إ � م لله َ ا َ ا ي لله َ ا َ ا ي لله َ ا َ ا ي َ ك ِ ت َ ف ِ ر ْ ع َ م ِ ر ُ و ن ِ ب ِ بِ ْ ل َ ق َ يى "Ey Hayy - u Kayyûm olan, azamet ve ikrâm sâhibi olan Allâh'ım: yüce ma'rifetinin nûru ile - sana yönelen - kalbimi aydınlatmanı ve he r an uyanık tutmanı niyâz ederim Yâ Allâh, yâ Allâh, yâ Allâh 119 - Meâli: "Yâ Rabb'i, Selâm sensin ( Sen bütün noksanlıklardan sâlimsin ), selâmet sendendir Azamet ve ikrâm sâhibi ( olan Allâh ) ın şânı ne yücedir" Bir Hadîs - i şerîfde, "Allâhümme ente's - selâm ve minke's - selâm " demeden, bilerek veyâ bilmeyerek yaptığımız her hangi bir hatânın afvi ve namazdaki eksiklerimizin tamamlanması için üç kere şu şekilde istiğfâr edilmesi tavsıye buyurulmuşdur َ ه � ل لا ُ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ا َ ه � ل لا ُ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ا ِ ه ْ ي َ ل ِ إ ُ ب ُ و ت َ ا َ و َ م ُ و ّ ي َ ق ْ ل ا � ى َ ْ لْ ا َ و ُ ه � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ى ِ ذ � ل ا َ يم ِ ر َ ك ْ ل ا َ م ي ِ ح � ر لا َ م ي ِ ظ َ ع ْ ل ا َ ه � ل لا ُ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ا "Azîm, Rahîm, Kerîm olan Allâhü Teâlâ'dan mağfiret dilerim O'ndan başka hiç bir ilâh yokdur, yalnız O vardır O, Hayy ve Kay yûm'dur (Yâ Rabb), sana tevbe ederim, ilâhî beni afvet" Başka bir hadîs - i şerîfde de "Her kim salâtın (beş vakit namazın) sonunda istiğfâr ederse, günahları mağfiret olunur" buyurulmuşsa da cemâat ile kılınan namazlarda yalnız sabah namazının far zından sonra istiğfar edilmesi uygun görülmüşdür Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 94 Bundan s onra da, ِّ ى ِ ل َ ع ْ ل ا ِ لله ا ِ ب � لا ِ إ َ ة � و ُ ق لآ َ و َ ل ْ و َ ح لآ َ و ُ ر َ ب ْ ك َ ا ُ لله ا َ و ُ لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ َ و ِ لله ِ ُ د ْ م َ ْ لْ ا َ و ِ لله ا َ ن َ ا ح ْ ب ُ س ِ م ي ِ ظ َ ع ْ ل ا der 121 Bunu da okudukdan sonra Eûzü - Besmele ile "Âyetü'l - kürsî" yi okur Sonra sırasi ile otuzüç kere ” لله ا َ ن َ ا ح ْ ب ُ س : Sübhâne'llâh" , otuzüç kere " لله ِ ُ د ْ م َ ْ لْ َ ا : El - hamdü li'llâh", otuzüç kere " َ بَ ْ ك َ ا ُ لله َ ا : Allâhü ekber" der Bundan sonra da, َ ى ل َ ع َ و ُ ه َ و ُ د ْ م َ ْ لْ ا ُ ه َ ل َ و ُ ك ْ ل ُ م ْ ل ا ُ ه َ ل ُ ه َ ل َ ك ي ِ ر َ ش لآ ُ ه َ د ْ ح َ و ُ لله ا � لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ٌ ر ي ِ د َ ق ٍ ء ْ ي َ ش ِّ ل ُ ك der 122 ve dilerse, ْ ب � ا ه َ و ْ ل ا َ ى ل ْ ع َ لا ْ ا ِّ ى ِ ل َ ع ْ ل ا َ ِّ بِّ َ ر َ ن َ ا ح ْ ب ُ س der veyâ buna benzer başka bir âyet - i kerîme okur 123 Bunu da okudukdan sonra duânın - kıblesi semâ' olduğu için - ellerini birleştirmeyip serbest o larak gögüs hizâsına kadar yukarı kal dırılarak ihlâslı ve samîmi bir şekilde - Allâhü Teâlâ’ya hamd - ü senâ’ da bulundkdan sonra - duâ eder, istek ve dileklerini Allâhü Teâlâ'ya sunar Duânın sonunda da Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm 'a, salevat getirerek "Fâtiha" okur Okumuş olduğu bu salevat ve Fâtiha'nın sevâbını, - Başta Hazreti 120 - Me'ali: "Yâ Rabb'i, Seyyidimiz Hazreti Muhammed'e, O'nun Âl (ve Ashâb) ına salât eyle (rahmet eyle)" 121 - Meâli: Yüce Allâh'ı eksik ve noksan sıfatlardan tenzîh ederim Her türlü hamd - ü senâ' Alâh'a dır Allâh'dan başka hiç bir ilâh yokdur, ancak O vardır Allâh en büyükdür Kuvvet ve kudret şânı, ancak Aliyy ve Azîm olan Allâh'a âitdir 122 - Meâli: "Allâh'dan başka hiç bir ilâh yokdur, yalnız O vardır ve birdir Şerîki (ortağı) yokdur Mülk O'nundur Ham d, O'na mahsûsdur O, her şey'e kâdirdir" 123 - Meâli: "Çok yüce, en âlî, çok bağışlayıcı olan Rabb'im, her türlü noksanlıkdan berîdir, kendisini tesbîh ve tenzîh ederim" Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 95 Muhammed aleyhi's - selâm olmak üzere, O'nun Âl ve Ashâb'ının, Enbiyâ'nın, evliyâ'nın (peygamberlerin ve velîlerin) mü'min ve mü'minelerin, geçmişlerinin ve yakınlarının ruhların a bağışlıyarak - ellerini yüzüne sürer ve bu sûretle namazını kılarak tamamlamış olur 124 Öğle namazı Dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi de son sünnet olmak üzere on rek'atdir İlk sünneti kılarken, "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu günkü öğle namazının ilk sünnetini kılmaya" diyerek niyet edilir ve "Allâhü ekber" denilerek İftitah tekbîri alınıp namaza durulur Aynen sabah namazının sünneti gibi iki rek'at namaz kılınıp oturulur Oturulunca yalnız "Ettehıyyâtü" okunur, başka bir şey' okunmaz 125 Bundan sonra "Allâhü ekber" diye tekbîr alınarak üçüncü rek'ate kalkılır "Sübhâneke" ve "Euzü" okunmadan yalnız Besmele ile Fâtiha ve sûre okunur Üçüncü ve dördüncü rek'atler de, aynen birinci ve ikinci rek'atler gibi kılınıp dördüncü rek'at s onunda oturulur Ettehıyyâtü, Alâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ duâları okundukdan sonra selâm verilerek namazdan çıkılır 124 - Sabah namazı kılınıp bitirildikden sonra ziyâde istiâze ile Haşr sûresinin sonundak i üç âyet - i kerîmenin okunması çok sevâbdır Çünkü hadîs - i şerîfde şöyle buyurulmuşdur: "Bir kimse sabahleyin üç kere ( ِ م ي ِ ج � ر لا ِ ن َ ا ط ْ ي � ش لا َ ن ِ م ِ م ي ِ ل َ ع ْ ل ا ِ ع ي ِ م � س لا ِ لله ا ِ ب ُ ذ ُ و ع َ ا ) dedikden sonra Haşr sûresinin sonundaki üç âyet - i kerîmeyi o kursa, Allâhü Teâlâ ona akşama kadar istiğfâr edecek yetmiş bin melek tevkîl eder O kimse o gün ölürse şehîd olarak ölür Akşama çıkdığı zaman okursa, yine böyle olur" İmâm Ahmed, Tirmizî, Taberânî, Beyhekî Kur'ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm, C 3 ss 1006 Hasan Basri Çantay Ayrıca, "Allâh'ın İsm - i A'zam'ı, Haşr sûresinin sonundaki altı âyetdedir" rivâyeti de vardır Deylemî 125 Başka bir şey' okunacak olursa namazın sonunda sehiv secdesi yapmak lâzım gelir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 96 Bundan sonra - erkekler için - ikâmet getirilir Kadınlar getirmez İkâmetden sonra "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân i çin bu günkü öğle namazının farzını kılmaya" denilir C emâatle kılı nı yorsa “Uydum hâzır olan imâma” dinilerek niyet edilir ve "Allâhü ekber" denilerek İftitah tekbîri alınıp namaza durulur Birinci ve ikinci rek'atler, aynen ilk sünnetin ilk iki rek'ati gi bi kılındıkdan sonra "Allâhü ekber" denilerek üçüncü rek'ate kalkılır Üçüncü ve dördüncü rek'atler de aynen ilk sünnetin üçüncü ve dördüncü rek'atleri gibi kılınır Fakat üçüncü ve dördüncü rek'atlerde yalnız Fâtiha okunur, sûre okunmaz 126 Dördüncü rek'at sonunda oturulup Ettehıyyâtü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ duâları okundukdan sonra selâm verilip namazdan çıkılır Selâm verdikden sonra "Allâhümme ente's - selâm ve minke's - selâm Tebârekte yâ ze'l - celâli ve'l - ikrâm" denilir Bund an sonra iki rek'at son sünneti kılmak için ayağa kalkılır ve "Yâ Rabb'i niyet etdim senin rızân için bu günkü öğle namazının son sünnetini kılmaya" diye niyet edilip "Allâhü ekber" denilerek namaza durulur Bu iki rek'at son sünnet de, sabah namazının sün neti gibi kılınarak selâm verilip namazdan çıkılır Bu sûretle de o günün on rek'at öğle namazı kılınıp bitirilmiş olur 127 İkindi namazı Dördü sünnet - i gayr - i müekkede, dördüde farz olmak üzere sekiz rek'atdir Sünneti kılmaya durunca "Yâ Ra bb'i, niyet etdim senin rızân için bu günkü ikindi namazının sünnetini kılmaya" diye niyet 126 Okunursa namazın sonunda sehiv sec desi yapmak lâzım gelir 127 = - Öğle namazının ilk dört sünneti, cemâtle kılınan farza yetişmek için terk edilecek olursa, farzın kılınmasından sonra - son iki rekâtden önce - kazâ’ edilerek kılınır Sonra da son iki rek’at edâ’ edilir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 97 edilip "Allâhü ekber" denilerek İftitah tekbîri alınıp namaza durulur Sabah namazının sünneti gibi iki rek'at namaz kılınarak oturulur Ettehıyyâtü, Allâhümme salli ve Allâhümme bârik duâları okunur ve "Allâhü ekber" denilerek üçüncü rek'at için ayağa kalkılır Sübhâneke, Euzü - Besmele Fâtiha ve sûre okunur "Allâhü ekber" diye tekbir alınarak rükû' ve secdeler yapılarak birinci ve ikinci rek'atler gibi üçüncü ve dörd üncü rek'atler kılınarak oturulur Ettehıyyâtü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ duâları okundukdan sonra selâm verilerek namazdan çıkılır Bundan sonra - erkekler için - ikâmet getirilir Kadınlar getirmez İkâmetden sonra "Yâ Rabb'i niyet e tdim senin rızân için bu günkü ikindi namazının farzını kılmaya" diye niyet edili r Cemâtle kılınıyorsa - Uydum hâzır olan imâma - denilir ve "Allâhü ekber" diye İftitah tekbîri alınarak namaza durulur Aynen öğle namazının farzı gibi dört rek'at namaz kılın arak tamamlanır ve selâm verilerek namazdan çıkılır 128 Selâm verdikden sonra da "Allâhümme ente's - selâm ve minke's - selâm Tebârekte yâ ze'l - celâli ve'l - ikrâm" denilir Akşam namazı Üçü farz, ikisi sünnet olmak üzere beş rek'atdir Erke kler için önce ikâmet getirilir İkâmetden sonra namaz kılmak için ayağa kalkılır ve "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu günkü akşam namazının farzını kılmaya" diye niyet edil ir Cemâatle kılınıyorsa - Uydum hâzır olan imâma - denilir ve "Allâhü ekber " diye İftitah tekbiri alınarak namaza durulur Sabah namazının sünneti gibi birinci ve ikinci rek'atler kılındıkdan sonra 128 - İkindi ve yatsı namazı nın dört rik’at ilk sünneti, cemâtle kılınan farza yetişmek için terk edilecek olursa, farzın kılınmasından son ra kazâ’ edilmezler Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 98 oturulur Yalnız "Ettehıyyâtü" okunur, başka bir şey' okunmaz 129 Bundan sonra "Allâhü ekber" diye tekbir alınarak üçüncü rek'at için a yağa kalkılır Üçüncü rek'atde yalnız Besmele ile Fâtiha okunur Başka bir şey' veyâ sûre okunmaz 130 Bundan sonra tekbîr alınarak rukû' ve secdeler yapılıp oturulur Ettehiyyâtü, Alâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ duâları okundukdan sonra selâm ver ilip namazdan çıkılır Selâmdan sonra "Allâhümme ente's - selâm ve minke's - selâm Tebârekte yâ ze'l - celâli ve'l - ikrâm" denilir Bundan sonra ayağa kalkılarak "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu günkü akşam namazının sünnetini kılmaya" diye niyet edilerek İftitah tekbîri alınıp namaza durulur - aynen sabah namazının sünneti gibi - iki rek'at akşam namazının sünneti kılınarak selâm verilip namazdan çıkılır Yatsı namazı İkindi namazının sünneti gibi, dört rek'at sünnet - i gayri müekke de, dördü farz, ikisi son sünnet olmak üzere on rek'atdir İlk sünneti kılarken "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu gecenin yatsı namazının ilk sünnetini kılmaya" diye niyet edilip "Allâhü ekber" diye İftitah tekbîri alınarak namaza durulur ve ikindi namazının sünneti gibi dört rek'at namaz kılınarak selâm verilip namazdan çıkılr Bundan sonra erkekler için ikâmet getirilerek ayağa kalkılır ve "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu gecenin yatsı namazının farzını kılmaya" diye ni yet e dilir Cemâatle kılınıyorsa - Uydum hâzır olan imâma - denilir ve İftitah tekbîri alınarak 129 - Okunursa namazın sonunda sehiv secdesi yapmak lâzım gelir 130 - Okunursa namaz sonunda sehiv secdesi yapmak lâzım gelir Kısa İlm - i Hâl Bilgileri 99 namaza durulur Öğle veyâ ikindi namazının farzı gibi dört rek'at namaz kılınıp selâm verilerek namazdan çıkılır Selâmdan sonra "Allâhümme ente's - selâm ve minke's - selâm Tebârekte yâ ze'l - celâli ve'l - ikrâm" denilir Bundan sonra "Yâ Rabb'i, niyet etdim bu gecenin yatsı namazının son sünnetini kılmaya" deyip İftitah tekbîri alınarak namaza durulur Aynen sabah namazının sünneti veyâ öğle namazının son sünneti v eyâ akşam namazının sünneti gibi iki rek'at namaz kılınarak selâm verilip namazdan çıkılır 131 Vitir namazı Yatsı namazından sonra üç rek'at olarak kılınan bir gece namazıdır Yatsı namazının son sünneti kılındıkdan sonra ayağa kalkılır ve "Yâ Rabb'i, niyet etdim senin rızân için bu gecenin vitir namazını kılmaya" deyerek niyet edilir Ramazan ayında cemâtle kılınan Terâvih namazından sonra cemâtle kılınıyorsa - Uydum hâzır olan imâma - denilir ve İftitah tekbîri alınarak namaza durulur Aynen ak şam namazının farzı gibi üç rek'at namaz kılınır Ancak üçüncü rek'atde Fâtiha'dan sonra zamm - ı sûre okunur ve rükû'a varmadan önce eller kulaklara kadar kaldırılıp "Allâhü ekber" diye tekbîr aldıkdan sonra eller bağlanıp kunut duâları okunur 132 Bundan sonr a rükû'a varılır Rükû' ve secdeler 131 - İ slâm Dîni'ne göre yirmidört saatlik bir gün, akşam namazı vaktinden başlar, ertesi günü akşam namazı vaktine kadar devam eder Bunun için yatsı ve vitir namazlarına niyet ederken "Bu gecenin yatsı namazının sünnetini veyâ farzını veyâ son sünnetini kılmaya " ve "Bu gecenin vitir namazını kılmaya" diye niyet edilir 132 - Sünnet olan Kunut duâları aşağıdaki gibidir: َ ا ِ د ْ ه َ ت ْ س َ ن َ و َ ك ُ ر ِ ف ْ غ َ ت ْ س َ ن َ و َ ك ُ ن ي ِ ع َ ت ْ س َ ن � ا ن ِ إ � م ُ ه � ل ل ي َ ك ْ ث ُ ن َ و َ ك ْ ي َ ل َ ع ُ ل � ك َ و َ ت َ ن َ و َ ك ْ ي َ ل ِ إ ُ ب ُ و ت َ ن َ و َ ك ِ ب ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ن َ و َ ْ لْ ا َ ك ْ ي َ ل َ ع ِ � َ ر ْ ي ُ ه � ل ُ ك َ ن َ ك ُ ر ُ ج ْ ف َ ي ْ ن َ م ُ ك ُ ر ْ ت َ ن َ و ُ ع َ ل ْ َ نَ َ و َ ك ُ ر ُ ف ْ ك َ ن لآ َ و َ ك ُ ر ُ ك ْ ش َ ا ُ د ِ ف ْ َ نَ َ و َ ى ع ْ س َ ن َ ك ْ ي َ ل ِ إ َ و ُ د ُ ج ْ س َ ن َ و ِّ ي ل َ ص ُ ن َ ك َ ل َ و ُ د ُ ب ْ ع َ ن َ ك � ا ي ِ إ � م ُ ه � ل ل َ ن َ ك َ ب َ ا ذ َ ع � ن ِ إ َ ك َ ب َ ا ذ َ ع َ ى ش ْ َ نَ َ و َ ك َ ت َ ْ حْ َ ر و ُ ج ْ ر ...