CKarakilic.com
Current View

Besmele ve Hukmü ve Özellikleri

Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 0 B E S M E L E VE H U K M Ü VE Ö Z E L L İ K L E R İ Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2015 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 1 B E S M E L E VE H U K M Ü VE Ö Z E L L İ K L E R İ Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2015 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 2  Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 3 Besmele, Hamdele, Salvele ْ س ِ ب ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م َ ا َ ين ِ م َل ا َ ع ْل ا ِّ ب َ ر ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ لا ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا لا ِ م ْ و َ ي ِ ك ِ ل ا َ م ِ ن يِّ د لا ط َّ ي ِ إ َّ ي ِ إ َ و ُ د ُب ْ ع َ ن َ ك ا ُ ين ِ ع َت ْ س َن َ ك ا ط َ ط ا َ ر ِ ص َ م يِ ق َت ْ س ُ م ْل ا َ ط ا َ ر ِّ ص لا ا َن ِ د ْ ه ِ ا َ ا َ ن يِ ذ َّ ل ا ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن لا ِ ب و ُ ض ْ غ َ م ْل ا ِ ْ يْ َ غ َ ين ِّ ل ا َّ ض لا لآ َ و ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ا َّ ل ا ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َ د َ ه ي ذ ي ُ لله ا َ و ِ م لآ ْ س ِ لإ ْا َ و ِ ن ا َيم ِ لإ ِ ل ا َن ٍ م يِ ق َت ْ س ُ م ٍ ط ا َ ر ِ ص َ لى ِ إ ُء ا َ ش َي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َ ي َ ا َ ى ف َط ْ ص ا َ ن يِ ذ َّ ل ا ِ ه ِ د ا َب ِ ع َ ى ل َ ع ٌ م لآ َ س َ و ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َ ا َّ ص ل ِ ب ِّي َّ ط لا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د َّ م َُ مُ ا َن ِ ل و ُ س َ ر َ ى ل َ ع ُ م َلا َّ س لا َ و ُة َ و ل ْ ن َ م َ و َ ن يِ ر ِ ه اَّ ط لا َ ين ٍ ن ا َ س ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َت ِ ن يِّ د لا ِ م ْ و َ ي َ لى ِ إ Bi’smi’llâhi’r - Rahmâni’r - Rahîm Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün sâhibi olan Allâh’a hamd olsun Yâ Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri d oğru yola hidâyet eyle O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun Âmîn    Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 4 ُ لله ا ِ د ِ ر ُي ْ ن َ م ِ ن ي ِّ د لا ِ فِ ُه ْ ه ِّ ق َ ف ُ ي ًا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب “ Allâhü Teâla, bir kimsenin hayrini dilerse, onu dinde fakih yapar (anlayışlı ve bilinçli kılar)” Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’ 1 ss 28 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 5 ِ ب ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ِ ه ّل لا ِ م ْ س Rahmân, Rahîm olan Allâ h ’ ın ismi y le BESMELE VE HUKMÜ َ ق َل َ خ ى ِ ذ َّ ل ا َ ك ِّب َ ر ِ م ْ س اِ ب ْا َ ر ْ ق ِ ا ج “Yaratan Rabb’inin adı ile oku” 1 Âyet - i kerîmesindeki emre ve bu husûsda vârid olan diğer haberlere göre, okunacak, yazılacak, yapılacak her hayırlı işe, her meşrû’ şey’e, teberruken ( ya’nî Allâhü Teâlâ’nın, - dünyevî ve uhrevî - rahmetini, mağfiretini ve yardımını isteyip hayırlı, uğurlu, bereketl i ve başarılı olmasını ümîd ederek ve O’nun büyüklüğünü tanıyarak ) Besmele ve Hamdele ile başlamak vâcib’ dir Buna, Salvele de ilâve edilirse tam ve güzel olup istenilen veyâ yapılan şey’in, hayır ve bereket ile netîcelenmesine vesîle olur 2 1 - Alâk Sûresi, âyet 1 2 - Besmele: "Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adı ile - başlarım, okurum - " ma'nâsına gelen ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب : Bi'smi'llâhi'r - Rahmâni'r - Rahîm ) cümlesinin ismidir Hamdele: Yapılan bir işin - başından sonuna kadar - bütün hamd - ü senâ' larının, bütün teşekkürlerinin Allâhü Teâlâ'ya âid olduğunu ifâde eden ve "Bütün hamd - ü senâ'lar Allâhü Teâlâ'yadır" ma'nâsına gelen ( ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َا :El - Hamdü li'llâh) cümlesinin ismidir Salvele: Besmele ve Hamdele ile birlikde Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm 'a ve O'nun şahsında O'nun Âl ve Ashâb'ına - ve dolayısıyle kıyâmete kadar gelip geçecek bütün ümmetlerine - salât - ü selâm okuyarak, ٍ د َّ م َُ مُ ا َن ِ د ِّي َ س َ ي ل َ ع ُ م لآ َّ س لا َ و ُة لآ َّ ص ل َا َ ين ِ ع َْ جْ َا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ ل َأ َ ى ل َ ع َ و "Salât ve selâm, seyyidimiz Hazreti Muhammed üzerine, O'nun Âl ve Ashâb'ının üzerine olsun" Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 6 Sûre ba şlarındaki Besmele ’ler, - Mushaf’ın deffeteyni arasında Kur’ân’dan başka bir şey’ bulunmadığı hakkındaki İcmâ’a ve bu husûsdaki diğer haberlere göre - Kur’ân’dan ise de, bunların tam ve müstakil bir âyet olup olmaması husûsunda şübhe vâkî’ olduğundan ihtilâf edilmişdir 3 Bunun için yalnız Besmele ile namaz kılmak câiz değildir Bununla berâber bu şübhe, onun Kur’ân olmasına bir halel getirmez Bunun için de gerek namazda ve gerekse namaz hâricinde, okunacak, yazılacak ve yapılacak, her hayırlı ve meşrû’ bir işin başında, B esmele okunması bir sünnet ’dir Aynı şekilde cünüb, hâiz ve nifâs hâlinde olanların teberruk kasdı ile Besmele okumaları câiz ise de, Kur’ân olarak okumaları câiz değildir Bütün bu ihtilâfların ve özelliklerin hepsi, Besmele için mümtâz bir va sıf, onu teberruk kasdı ile okuyanlar için de, bir kolaylık, bir güven ve bir rahmet vesîlesidir 4    Besmele’nin ö z elliği Bu kadar güzel ve hayırlı bir gâyenin tahakkukuna vesîle teşkil eden Besmele, Kur'ân - ı Kerîm'de, başlıca iki türlü özellik arz eder: şeklinde okunup ifâde edilen bir duâ şeklidir ki her hangi bir işe, bu üç esâs ile başlamak, İslâm'ın îcâbların dandır 3 - Mushaf: Bir araya toplanıp bağlanmış sahîfeler veyâ sahîfelerin bir araya toplanmışı, ma'nâsınadır Deffeteyn: Bir araya toplanıp bağlanmış sahîfelerin iki yanındaki kabları, kapakları, ma'nâsınadır 4 - Usûl - i Fıkıh Dersleri, ss 25 - 26 Büyük Haydar Efendi Hak Dîni Kur'ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 11 ve 15 - 17 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kur'ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm, C 1 ss 11 Hasan Basri Çantay Kur'ân - ı Kerîm'in Türkçe Meâl - i Âlîsi ve Tefsîri, C 1 ss 7 Ömer Nasûhi Bilmen Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 7 Bunlardan birincisi , En - Neml sûresinin otuzuncu âyet - i kerîmesi olan, ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ُه َّ ن ِ إ َ و َ ن ا َ م ْ ي َل ُ س ْ ن ِ م ُه َّ ن ِ إ لا "Muhakkak ki o, Süleymân'dandır ve o, hakîkaten Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adı ile - başlanılarak yazılmış - dır" âyet - i kerîmesindeki Bemele'dir ki buradaki bu Besmele, bu âyet - i kerîmenin bir cüz'ü ( bir parçası ) dır Bu bakımdan bu özelliği ile de Kur'ân - ı Kerîm'den bir âyet ’ dir Bu husûs ise, tevâtür ve icmâ' ile sâbitdir Bu bakımdan bütün İslâm ulemâsı, En - Neml s ûresindeki bu Besmele'nin, âyet olduğu hakkında ittifak edip ihtilâf etmemişdir İkincisi ise, sûre başlarında yazılı olup her sûreyi birbirinden ayıran ve Kur'ân - ı Kerîm okumaya başlarken okunan Besmele'dir ki bu Besmele'lerin âyet olup olmadığı hakkında - aşağıdaki şekilde - ihtilâf edilmişdir 1 - Şâfiî âlimleri , her sûrenin başında bulunan Besmele, Kur'ân olup o sûreden bir cüz' ve bir âyetdir Aynı şek i lde Fâtiha sûresi ’ nin yedi âyetinden birincisi de, Bes mele'dir Böyle olduğu için de ( ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن َا لا ), bir âyet fâsılası (bir âyet sonu) değildir Tevbe sûresi ’ nin başında ise, Besmele yokdur Bu bakımdan (113) sûrenin başındaki Besmele'ler (113) âyetdir Eğer bunlar âyet olmasalar idi, Selef ulemâ sı tarafından, Kur'ân'a yazılmış olmazlardı Nitekim Fâtiha sûresi ’ nin sonunda "Âmin" demek sünnet olduğu halde, âmin lâfzı Kur'ân olmadığı için, Kur'ân'a yazılmamışdır Ayrıca, Mushaf'ın deffeteyni (iki kapağı) arasında, Kur'ân'dan başka bir şey' bulunmad ığı hakkında da icmâ' vardır ve bu husûsu Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 8 te'yîd eden bir çok haberler de bu husûsda vârid olmuşdur, derler Bunun için de namazda, Besmele'yi, açıkdan okurlar 2 - Mâlikî âlimleri, Besmele, yalnız En - Neml sûresi ’ nin otuzuncu âyet - i kerîmesinin bir cüz'ü (bir parçası) dır Bu bakımdan bu sûredeki Besmele, Kur'ân'dan bir âyetdir ki bu husûs, tevâtür ve icmâ' ile sâbitdir Fakat sûre başlarındaki Besmele'ler, âyet değildir Çünkü bunların âyet olduğu hakkında tevâtür yokdur Tevâtür olmayınca da, şübhe ile Kur'ân sâbit olmaz Ancak sûreleri birbirinden ayırmak için, Kur'ân'a yazılmışlardır, derler Bunun için de namazda, ne cehren ( açıkdan ) ve ne de sırran ( gizlice ), Besmele okumazlar 3 - Hanefî âlimlerinden Müte kaddimîn ulemâ 'sı, En - Neml sûresi ’ nin otuzuncu âyet - i kerîmesinde bulunan Besmele, bu âyetin bir cüz'ü (bir parçası) dır Bu bakımdan âyetdir ve Kur'ân'dır Fakat sûre başlarında bulunan Besmele'ler, âyet değildir Ancak sûreleri birbirinden ayırmak için k onulmuşdur, derler 5 5 - Allâme Teftezânî ’den evvelki devirlerdeki âlimlere “Mütekellimîn”, O’ndan sonraki devirlerdeki âlimlere de “Müteahhirîn” ismi verilmişdir Moğol fâciâsından sonra İslâm ilim müesseseleri sönmeye başladığı bir zamanda yetişen ve asıl ismi Mes’ud bin Ömer olan Allâme Sa’dü’d - din Taftezâ ni Hazretleri’nin çalışmaları ile İslâm ilimleri yeniden canlanıp kuvvetlenmeye başlamış, yazdığı değerli eser leri talebeleri tarafından İslâm âleminin her tarafına yayıyılarak yeniden neşv - ü nema’ bulmuşdur Bunun için m iş Allâme Teftezânî’den evvelki devirlerdeki âlimlere ( Mütekellimîn veyâ Mütekaddimîn: Selef: Öncekiler ); O’ndan sonraki devirlerdeki âlimlere de M üteahhirîn : Halef: Sonrakiler ) ism i verilmişdir Hicrî 727 veyâ 71 2 de Teftezân’da doğmuş ve 793 veyâ 792 târihinde Semerkand’da vefât etmiş, na’şı Serahs’e nakl edilmişdir Hukûk - i İslâmiyye ve İstılâhât - i Fıkhıyye Kâmûsu,C 1 ss 448 Ömer Nasûhi Bilmen Ruhu’l Beyan Tefsiri, Cilt 1 sahife 25 Mütekaddimin alimleri, daha ziyade Selef - i salihin diye bilinen ilk üç asır alimleridir ki bunlar, Sahabe, Tâbiin ve Tebe - i tabiin âlimleri ’ dir Müteahhirin âlimleri ise, İmam Eş’arî ve Maturidî ile başlayıp günümüze kadar gelen âlimlerdir Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 9 Müteahhirîn ulemâ 'sı ise, En - Neml sûresi ’ ndeki Besmele, Kur'ân'dan bir âyetin bir cüz'ü (bir parçası) olması hasebi ile âyet olduğu gibi, sûre başlarında bulunan Besmele'ler de, o sûreden bir cüz' olmayıp başlı başına müstakil bi rer âyetdirler Aynı şekilde Fâtiha sûresi’nin başındaki Besmele de, başlı başına müstakil bir âyet olduğundan Fâtiha sûresi’nin başı ( َ ين ِ م َل َا ع ل ْا ِّ ب َ ر ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َا لا ) dir ve ( ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن َا َ ن يِ ذ َّ ل ا َ ط ا َ ر ِ ص لا ) de, bir âyetdir Bu bakımdan sûre başlarındaki Besmele'ler, sûrelerin arasını birbirinden ayırmak ve başlangıçda teberruk olunmak için mükerreren nâzil olmuşlardır Mushaf'larda, Besmele'nin, Kur'ân'ın yazıldığı hatt ile yazılması ve Selef ulemâsı tarafından bu husûsda bir i'tirâz vâkî' olmaması da, bunun bir delîlidir, derler ki ekseriyyetle sahih görülen de budur İmâm A'zâm ile İmâm Yûsüf'ün kavilleri de böyledir Bunun için de namazda, Sübhâneke ve Eûzü'den sonra ve her rek'atin evvelinde Fâtiha sûr esini okurken Besmele'yi de - Fâtiha sûresi ’ nden bir cüz' olmadığına ve başlı başına müstakil bir âyet olduğuna işâret etmek için - cehrî ve sırrî namazlarda sırran ( gizlice ) okurlar Fakat namazın ortasında (ya'nî zamm - ı sûrelerin başında) okumazlar Bu husûsların böyle olduğu hakkında, bütün Hanefî âlimleri ittifak etmişlerdir 6    6 - Usûl - i Fıkıh Derslsri, ss 26 Büyük Haydar Efendi Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 10 Besmele’nin terkîbi ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ) ş eklindeki Besmele ’nin terkîbi , gör ünüşte dört kelimeden meydana gelmiş gibi olan ( ِ م ْ س ا ِ لله ا ) şeklindeki bir izâfet tamlaması ile ( ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ) ve ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ لله ا ) şeklindeki iki sıfat tamlamasından meydana gelen ve başınd a bir ( bulunan bağımsız bir cümledir Buradaki ( ile fâil ’ den meydana gelen üç kelime hükmünde dir Bunun için ( ِ ب ْ س ِ م ) lâfzı, ( ب :bâ) ile ( مسا ) den meydana gelen bileşik bir kelimedir ( َ ك ِّب َ ر ِ م ْ س اِ ب ) gibi vasıl hemzesi ile yazılması lâzım gelirken burada - Besmele’ye özgü olarak - bu vasıl hemzesi düşürülmüş ve söylendiği gibi yazılmıştır Bunun yerine ( ب :bâ) nın başı uzatılarak yazılmıştır ki bu özellik Besmeleye mahsus bir hatt kuralıdır Bunun, va hye müstenid olup tevkîfî olduğunu söyleyenler de vardır Gerçekte ise, bu bağlantının ifâde ettiği mukadder bir sözün ( hazf edilmiş gizli bir sözün ) gelişinden anlaşılan bir bağlantı ile kısa, öz ve açık anlamı olan ; fakat bir benzerini yapmanın mümkün olmadığını ifâde eden (i’câz - ı beliğ) bir sözdür Burada ismin Allâh’a izâfeti, ( ل :Lâm) veyâ ( نم :Min) edâtının) gizli bulundüğu bir izâfet olabilir ki birinci ha l de “Allâh’ın ism i ”, ikinci halde “Allâh ismi” demek olur Müfessirlerin ekseriyyeti birinci hâli , ya’nî “Allâh’ın ismi” hâlini, ( Lâm’ın gizli bulunduğu tamlamayı ) , tercih etmişlerdir Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 11 Burada hazf edilmiş olan fiil , ( kimsenin teşebbüs edeceği okurum, yazarım, yerim, içer im, kalkarım, otururum, başlarım gibi herhangi bir fiildir Böyle bir kimse, başlamak veyâ yapmak üzere olduğu murâdını kalbinde gizleyerek Besmele’yi çeker ve İsmü’llâh ’ ı ( Allâh’ın ismini) işinin evveline fâsılasız bir şekilde ara vermeden yapıştırabilir İşte bu umûmî fâideyi te’mîn etmek için cümlenin rükünleri olan fiil ve fâil , hazf edilmişlerdir Bu radaki bu hazfe , karine ( Makam ve mütekellimin hâli de, mahfû zun ta’yinine karîn edir İşte, b u şeki ldeki geniş ve ulvî anlamı ile ( ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب : Bi’smi’llâh) d iyerek bir şey’e başlamak isteyen bir kimse nin , ne kendisi ve ne de bir başkası nâmına hatırına gelebilecek herhangi bir şey’i, “ hiçbir kimsenin nam ı ile değil, ancak ve ancak Allâhü Teâlâ’nın nâmı ile şu işime başlarım veyâ başlıyorum ” demek anlamına gelen ( ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب :Bi’smi’llâh) lafzı ile yapmaya başlaması , tam ve noksansız bir Tevhîd ma’nâsını da ifâde etmiş olur 7 Buradaki ( ) lâfzı, bir şey’in zihinde doğmasını sağlayan işâret ve alâmet demektir ki örfde, tek başına anlaşılır bir ma’nâya delâlet eden bir kelime diye ta’rîf edilir Böyle bir kelimenin ifâde ettiği bu ma’nâya veyâ dışta ve zihinde gerçekleşen asıl şekline de Mü semmâ denir ( للها :Allâh ) lâfzı, hakk ve gerçek olan ma’bûd’un ( ilâh’ın ) zât ismi ve hass ismi ( özel ismi ) dir “ Hakîkî ma’b ûd ( Hakîkî 7 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir C 1 ss 15 - 49 Elmalılı M Hamdi Yazır Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 12 ilâh ) , gerçek Tanrı” ma’nâsınadır Kâinâtın hâlikı ( yaratıcısı ) dır Gerek özel ismi, gerek şahıs ismi ile anılan ( للها :Allâh ) lâfzı, kendisinden başka hiçbir ilâh ve hiçbir ma’bûd için kullanılmamıştır Bunun için de O’nun hiç bir adaşı ( hiçbir benzeri ) yoktur ٌء ْ ي َ ش ِ ه ِ ل ْث ِ م َ ك َ س ْ ي َل ج “ O' nun benzeri hiç bir şey' yokdur” 8 âyet - i kerîmesine göre Allâh, zâtı ile değil , sıfatları ve isimleri ile bilinir ki bu isimlere "Esmâü'l - husnâ : En güzel isimler " denilir “Allâh” lâfzı, Ulûhiyyet 'e ( isim ) dir ve sayılan i simler içinde İsm - i A'zâm ( En büyük isim ) dir Aynı zamanda Vâcibü'l - vücûd 'a delâlet eder ki varlığı zarûrî olan, bir an dahî yokluğunu farz etmek mümkün olmayan zât demekdir O'nun varlığı, zâtının muktezâsıdır, ya'nî varlığında zâtından başka bir şey'e m uhtaç değildir “Allâh” lâfzı, Cenâb - ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını, fiillerini hep birden ifâde eden bir lâfza - ı celâl'dir Bütün kemâl sıfatları ondadır Çoğul olarak kullanılmaz ve "Allâh'lar" denilmez Allâh, Allâh'dır Hem hakk, hem bâtıl ma'bûdlar hakkında kullanılan ve çoğ ul olarak da kullanılabilen "İlâh: Tanrı " kelimesi, onun yerini tutmaz “ Allâh ism - i şerîfinin hem lâfzında hem ma'nâsında bir topluluk vardır ” 8 - Şûrâ, 11 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 13 Allâh l âfzındaki bu topluluk şöyledir: Bu ismi teşkil eden harfler birer birer kaldırılsa, ma'nâ bo zulmaz ve yine Zât - ı Hakk 'a delâlet eden bir ism - i alem olarak kalır Baştaki hemze kaldırılarak ( لله : Li'llâhi) dense, birinci lâm kaldırılıp ( َ ل ُ ه : lehû) dense, bu lâm da kaldırılıp ( ُ ه : Hû) dense, hep aynı ma'nâdır, Al lâh'a delâlet ederler Kur'ân - ı Kerîm’in bir çok yerin de her üçü de gelmişdir Yalnız bir ( ه : He) kaldığı sûrette de yine Zâtu'llâh'a delâlet eder Çünkü ( ُ ه : Hû ) ism - i şerîfinin aslı da yalnız (He) dir ( و : Vav) aslî değil, zâiddir - Sarf ilminde beyan edildiğine göre tesniye ve cemi' hallerinde bu ( و : vâv ) bütün bütün ya'nî hem yazılışta, hem okunuşta düşüyor - Eğer ( و : vâv) aslî olsaydı sâbit kalırdı Şu halde tek bir harf olan ( He ) de Esmâü'l - husnâ'dan bir isimdir Hem de zât - ı ulâhiyyete delâlet eden bir isimdir ” “ Her canlı mahlûk, teneffüs etmek sûretiyle mecbûrî olarak Allâh'ı anmaktadır Çünkü ( ه : He) harfinin mahreci gögüsden ve ciğerlerden gelen nefes ile çıkar Her nefes, bir ( ه : He) harfidir Her insan ve hattâ teneffüs eden her mahlûk, fa rkına varmadan her nefesde Allâhü Teâlâ'yı bu ismi ile anmaktadır Teneffüs, Allâh'ı anmak olunca, Allâh anılmadığı sûrette hayat bitiyor demekdir Şu halde bu ism - i şerîf, aynı hayat demekdir Ruhların, bedenlerin varlıkda devâmı, ancak bu ism - i şerîf ile te'mîn edilmektedir ki bu hus ûs, her an açıkça görülmektedir” 9 Bunun içindir ki bir 9 - Esmâü'l - Husnâ Şerhi" Merhûm Ali Osman Tatlısu Ankara, 1963 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 14 çok âlimler, “ Y alnız beynin ölmesi ile hayat son bulmaz , kalbin de ölmesi lâzımdır” demişlerdir 10 Bu nun için ( الله :Allâh) ism - i şerîfi , bütün duygularımızın, bütün düşüncelerimizin ilk şartı olan derin bir duygunun, görünen ve görünmeyen varlıkların doğrudan doğruya birleştikleri tek n okta olan Yü ce Allâh’ın zatına delâlet eden ve yalnızca O’na âit olan özel bir isimdir Hayâtın gâyesi, böyle bir Allâhü Teâlâ 'nın rızâsını, sevgisini ve muhabbetini kazanmak ve O'na lâyık bir kul olmakdır Bunun için bütün ibâdetler, bütün güzel huylar ve davranışlar, Allâhü Teâlâ'nın rızâsına ulaştıran ve sevg isi ni kazandıran yollardır ki böyle bir yol , ancak , ezeldeki Fıtrî îmân ’ ı ile dünyaya gelen her insanın, bülûğ çağına geldikten sonra kendi hür irâdesi ile kazanacağı Kesbî îman ’a yönelen hakîkî bir Tevhîd inancı ile kazanılır Bütün kabahatler, bütün kötü huylar ve davranışlar da, Allâhü Teâlâ'nın hışmına, azâbına, gazâbına ve hoşnutsuzluğuna uğratacak çirkinliklerdir ki böyle bir yol da ancak şirk , küfür ve nifâk ile kazanılır İnsanlığı yükselten veyâ alçaltan bu iki vasıfdan Tevhîd inancını iyi anlamak, şirk , küfür ve nifâk virüslerinden uzak durmak, bu sûretle de dünyevî ve uhrevî mutluluğa ermek, ancak yaratan Rabb'imizi iyi tanımak ve O'na yaraşan bir kul olmakla mümkündür Bu da ancak O'nun isimlerini ve sıfatlarını iyi bilip öğrenmekle olur    10 - Bak: Organ nakli câiz midir ? Celâleddin Karakılıç Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 15 Besmele’nin tercemesi Ne müfredâtını n , ne de terkiblerini n tamamen terceme edilmesi mümkün olmayan ve hele vücûh - i belâğati nin , âheng - i beyânı nın başka bir dile nakl olunması hiçbir sû retle mümkün olmayan ; ancak dudaktan başlayıp vücûdün tüm organlarını dolaştıktan sonra yine dudakta nihâyet bulan Besmele harflerinin âhenkli bir nizam ve tatlılığı bile , her Müslümân’ın ve her Müslümân Türk’ün pek a’lâ bil diği ve az - çok anladığı bir vecî ze şeklindek i Besmele’yi, bir ( ile ) veyâ ( adıyle ) ta’bîri nâmına terceme etmeğe kalkışmayıp , her halde aslı ile söylemek ve bu gibi îzahlar ve tefsirlerle de mefhû munu tasavvur ve mütâleaya çalışmak , bir emr - i zarûr î dir Bunun için bir miftâh - ı kül ve bir âyet - i tevhîd olan ( ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ) nazm - ı mecîdini, müşrik bir muvahhid yapacak olan ( ب ٍ ب ا َّ ه َ و ٍ ه لِ ا ِ م ْ س ِ ب َ ٍ ل يِ خ ) ma’nâsını andıran “E sirgeyici, bağışlayıcı tanrı adıyle” gibi münker tercemelerle tahr î fe özenmekten sakınmaya mecburuz Böyle yüksek vasıfları ifâde eden Besmele’yi okurken de ( ِ م ْ س ِ ب ) üzerinde durmak ( vakıf yapmak ) hem nâkıs , hem kabî h ; ( ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ) deyip durmak kâfi ve sahih, ( ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ) de yip durmak yine böyle, ( ِ ب ْ س ِ م ِ لله ا َّ ر لا َ ْ حْ ِ ن َّ ر لا ِ ح ِ م ي ) deyip durmak tam bir vakıftır    Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 16 Besmele’nin hukümleri Mushaf yazarken ( ٌة َئ َا ر َب ) den başka sûre başlarında ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ) yazmak farz ’dır Hayvan keserken veyâ ava silâh atarken sâdece ( ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ) demek de farz ’ dır Kasden terk edilirse o hayvanın eti yenmez Fakat unutulursa ma’füvdür ( ِ م او ُل ُ ك ْا َت َ لا َ و ِ ه ْ ي َل َ ع ِ ه ّل لا ُ م ْ س ا ِ ر َ ك ْ ذ ُي َْ لَ ا َّ م : Üzerine Allâh’ın adı anılmayan o hayvanın etini yemeyin ) 11 âyet - i kerîme’sinde olduğu gibi ba’zı yerlerde ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ) denilmemesi sünnet ’ tir Namaz hâricinde Kur’ân okumaya başlarken ve sûre başlarında ise ( ا ا ِ ب ُذ و ُ ع ِ لله ِ م يج َّ ر لا ِ ن ا َط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م ْ س ِ ب ا ِ لله ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ) diyerek Eûzü - Besmele çekmek Cumhûr’a göre ( âli mlerin ekseriyetine göre ) sünnet , İbn - i Atâ gibi ba’zı âlimlere göre de vâcib ’dir Yalnız ( ٌة َئ َا ر َب ) de Besmele okunmaz İki sûre arasında iki kırâet vardır Bizim Âsım Kırâeti’nde Besmele okunması mendûb ’dur Kur’ân okumaya başlamak sûre başlarında değil de ortasında veyâ sonunda ise Eûzü - Besmele okumak mendûb ’dur Daha önce anlatıldığı gibi biz Hanafî’lere göre Fâtiha’dan önce gizlice Eûzü - Besmele okumak sünnet , Şâfiî’lere göre gizli veyâ sesli Besmele okumak farz , Mâlikî’lere göre okunmaması mendûb ’ dur İki sûre arasında ise biz Hanefî’ lere göre de böyledir (mendûb’dur) 11 - En’âm, 121 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 17 Kırâet’den başka diğer önemli yerlerde ve İslâm’a uygun işlerde ( ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ) veya ( ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ) diyerek başlamak, yapılacak işin önem derecesine göre mendûb veyâ sünnet veyâ vâcib ’ dir ki tafsîlâtı kırâet ve fıkıh kitabların da vardır    İstiâze (Eûzü - Besmele) İstiâze konusu , ( ِ ه ّل لاِ ب ْ ذ ِ ع َت ْ س ا َف َ ن ا ْ ر ُ ق ْل ا َ ت ْا َ ر َ ق ا َ ذ ِ ا َف ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن ا َط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م : Kur’ân okuduğun - ok u mak istediğin - zaman d e rhâl o koğulmuş şeytandan Allâh’a sığın ) 12 âyet - i kerîme’sinde; Besmele’den daha u mûmî olan ( eam olan ) tesmiye mes’elesi, ( ك ِّب َ ر ِ م ْ س اِ ب ْا َ ر ْ ق ِ ا ى ِ ذ َّ ل ا َ ق َل َ خ ج : Yaratan Rabb’inin adı ile oku ) 13 âyet - i kerîme’si nde; zebih mes’elesi , En’âm sûresi’n in ( :De ki: Şübhesiz benim namazım da, ibâdetlerim de - hacc ve umredeki kurbanım, hacc amellerim de - dirimim de, ölümüm de hiç bir ortağı olmayan âlemlerin Rabb’i Allâh’ın dır Ben böyle emr olundum; ben müslüman olanların ilkiyim ” 14 âyet - i kerîme’sinde zikr edilerek Besmele’nin ehemmiyyetine işâret edilmiştir Ayrıca Neml sûresi’nin ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ُه َّ ن ِ إ َ و َ ن ا َ م ْ ي َل ُ س ْ ن ِ م ُه َّ ن ِ إ لا : Muhakkak ki o, Süleymân'dandır ve o, hakîkaten Rahmân ve Rahîm olan 12 - Nahl, 98 13 - Alak, 1 14 - En’âm, 162 - 163 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 18 Allâh'ın adı ile - başlanılarak yazılmış - dır” 15 â yet - i kerîme’sinde de Besmele’nin özellikleri anlatılmışdır    Kırâet kitablarında istiâze Kur’ân - ı Kerîm’i tilâvete başlarken istiâze ile ( Allâhü Teâlâ’ya sığınma ile ) başlamak, - kırâet kitâblarında yazılmış olup - vâcib ’dir Bu ibârenin lâfzı, ْ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا “Eûzü bi’llâhi mine’ş - şeydâni’r - racîm” dir ki ma’nâsı, “Ebedî recme uğramış Şeytân’dan Allâh’a sığınırım” demektir Bu şekilde istiâze etmenin evlâ ve sünnet olduğu, yine kırâet kitâblarında yazılmış olan husûslardan olup meşhûr ’dur    Ziyâde istiâze Ziyâde istiâze etmek, ancak rivâyet olunan yerlerde câizdir Diğer yerlerde, câiz değildir Meselâ, her sabah namâzından sonra okunması müstehâb olan Haşr sûresi’nin son üç âyet - i kerîme’sinden evvel, ziyâde istiâze etmek câiz olup evlâdır Bu husûsda, şu Hadîs - i şerîf rivâyet edilmiştir: “Kim sabahleyin ( ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م يِ ل َ ع ْل ا ِ ع يِ م َّ س لا ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا “Eûzü bi’llâhi’s - semîı’l - alîmi mine’ş - şeydânir’r - racîm” 15 - Neml: 30 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 19 dedikten sonra, Haşr sûresi’nin âhirindeki üç âyet - i kerîme’yi okursa, Allâh, ona, akşama kadar istiğfâr edecek yetmişbin melek tevkîl eder O kimse o gün ölürse, şehîd olarak ölür Akşama çıktığı zaman okursa, yine böyle olur” 16 Üçü ncü okuyuş da , ( ُذ ُ و ع َا ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م يِ ل َ ع ْل ا ِ ع يِ م َّ س لا ِ لله اِ ب ) yerine ( َ ا َ ت ْ س ِ ع ي ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م يِ ل َ ع ْل ا ِ ع يِ م َّ س لا ِ لله اِ ب ُ ذ ) diye okunursa daha iyi olur Çünkü ziyâde bab, ziyâde ma’nâ ifâde eder Seyyidî ale’n - Nûri’s - Safâksî’nin “Ki tâbü Ğaysi’n - Nef’ı fi’l - Kırâeti’s - Seb’ı” isimli kitâbının (19 - 20) sayfasında şöyle denilmektedir: “ Cemi’ kurrâ’ ındinde muhtar olan istiâze, ( ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ) dir Bununla berâber ( ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م يِ ل َ ع ْل ا ِ ع يِ م َّ س لا ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ) veyâ ( ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م يِ ظ َ ع ْل ا ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ) veyâ ( ُ م يِ ل َ ع ْل ا ُ ع يِ م َّ س لا َ و ُ ه ُه َّ ن ِ ا ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ) veyâ ( ِ ب ُذ ُ و ع َا ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ م يِ ل َ ع ْل ا ِ ع يِ م َّ س لا ِ م يِ ظ َ ع ْل ا ِ لله ا ) gibi istiâze’ler de câizdir Fakat birincisi daha efdaldir ” 16 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 3 ss 1006 Hasan Basri Çantay َ م ْ ن َ ق َ ل ا ِ ح َ ين ُ ي ْ ص ِ ب ُ ح َ ث َ لا َ ث َ م َّ ر ٍ ت ا َأ ُ و ع ُ ذ ِ ب ِ لله ا َّ س لا ِ م ِ ع ي ْ ل ا َ ع ِ ل ِ م ي ِ م َ ن َّ ش لا ْ ي َ ط ِ ن ا َّ ر لا ِ ج ِ م ي َ و َ ق َ ر َأ َ ث َ لا َ ث ٍ ت آيآ ِ م ْ ن ِ خ آ ِ ر ُ و س َ ر ِ ة ْ ل ا َ ح ْ ش ِ ر َ و َ ك َّ ل ُ لله ا ِ ب ِ ه َ س ْ ب ِ ع َ ين َأ ْ ل َ ف َ م َ ل ٍ ك ُ ي َ ص و ل َ ن َ ع َ ل ْ ي ِ ه َ ح َّ ت ُ ي ْ م ِ س َ ى َ و ِ إ ْ ن َ م َ ت ا ِ ف َ ذ ى ِ ل َ ك ْ ل ا َ ي ْ و ِ م َ م َ ت ا َ ش ِ ه ً ا د ي َ و َ م ْ ن َ ق َ ل ا َ ه ِ ح ا َ ين ُ ي ْ م ِ س َ ك ى َ ن ا ِ ب ِ ت ْ ل َ ك ْ ل ا َ م ْ ن ِ ز َ ل ِ ة ى ِ ز ِ م ْ ر ِّ ت لا ُه ا َ و َ ر Et - Tâcü’l - Câmiu li’l - Usûl fî Ehâdîsi’r - Rasûl s a v C 4 ss 22 Eş - Şeyh M Ali Nâsıf Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 20 İbnü’l - Hasenü’l - Kâsıh’ın, “Şerhun ale’ş - Şâdıbiyye” adlı eserinde de, “ ( ِ م يِ ل َ ع ْل ا ِ ع يِ م َّ س لا ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ) veyâ ( ُ م يِ ل َ ع ْل ا ُ ع يِ م س لا َ و ُ ه ُه َّ ن ِ ا ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ) gibi ziyâde istiâze’ler câizdir ” denilmektedir    Besme’lenin okunup okunmayacağı yerler Lâfzı, ( ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب :Bi’smi’llâhi’r - Rahmâni’r - Rahîm) olup meâli “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismi ile başlarım” demek olan Besmele - i şerîfe’nin, Tevbe (Berâe) sûresi’nin evvelinde okunması, kat’î sûrette men’ edilmişdir Çünkü bu sûrenin , Enfâl sûresi’nin devâmı mı, yoksa ayrı bir sûre mi olduğu, Ashâb - ı Kirâm arasında ihtilâflıdır Bu sûrenin nüzûlü zamânında da Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve selem , Besmele yazılmasını emr etmemiştir 17 Bununla berâber diğer sûrelerin hepsinin evv elinde, Besmele okunması lâzımdır Bizim mezhebimiz olan Hanefî Mezhebi’ne göre, namazda iken yalnız Fâtiha sûresi’nin evvelinde, her def’asında Besmele okunur Fâtiha sûresi’nden sonra okunan diğer sûre ve âyet’lerin hiç birisinde, namazda iken, bir sûreden diğer bir sûreye geçişlerde, Besmele okunmaz Namaz hâricinde ise, Fâtiha sûresi’n in evvelinde Besmele okumak - ittifakla - vâcib, Tevbe sûresi’nden maadâ diğer bütün 17 - Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 1 ss 270 Hasan Basri Çantay Diğer bir rivâyette de “Tevbe sûresi, harp ve tehdîd için nâzil olmuştur Besmele ise, rahmet ve emân ’a delâlet ettiğinden, Besmele terk olunmuştur” denilmektedir Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 21 sûrelerin hepsinin başında Besmele okumak yine vâcib, iki sûre arasında ve yen i bir sûreden diğer bir sûreye geçişlerde Besmele okumak - Rivâyet - i Hafs’a göre - yine vâcib’dir Sûre başı olmayan âyet - i kerîme’lerin evvellerinde - gerek Tevbe sûresi’nin ve gerekse diğer sûrelerin âyet’lerinin evvellerinde - Besmele okumak ise, muhayyer ol up ba’zısında Besmele okumak evlâ, ba’zısında da Besmele’nin terk edilmesi münâsibdir Bu da, âyet evvellerindeki tafsîl - i ma’nâya göredir ( Bununla berâber Eûzü - Besmele ile başlamak efdaldir )    Eûzü - Besmele’nin vasl ve katı halleri Kur’ân - ı Kerîm’e, Besmele olmadan yalnız (Eûzü…) ile başlandığı zaman vasl ve katı’dan başka bir ihtimâl yoktur Her ikisi de câiz’dir 18 Eğer (Eûzü ve Besmele) ile başlanırsa, - cemi’ kurrâ’ya göre - dört vecih câiz olur ki şunlardır: a - Vasl - ı kül Bu halde hepsini vasl etmek câizdir b - Kat’ - ı kül Bu halde hepsini katı’ yapmak câizdir c - Vasl - ı evvel, kat’ - ı sânî Bu halde birinciyi vasl etmek, ikinciyi katı’ yapmak câizdir d - Kat’ - ı evvel, vasl - ı sânî Bu halde de birinciyi kat ı’ yapmak, ikinciyi vasl etmek câizdir Bu dört husûsun, - (Eûzü ve Besmele) ile başlamasının - misâl ve şemasını şu şekilde gösterebiliriz: 18 - Katı ’lara, fasl da denir Katı’ veyâ fasl yapmak, ya vakıf ile olur veyâ sekte ile olur Başka bir ihtimâl yoktur Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 22 ِ لله اِ ب ُذ ُ و ع َا ِ م يِ ج َّ ر لا ِ ن َا ط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا َ ر ِ لله ِ ُ د ْ م َْ لْ َا َ ين ِ م َل َا ع ْل ا ِّ ب a - ل ْ ص َ و : Vasl ل ْ ص َ و : Vasl b - ع ْط َق – ل ْ ص َف : Katı’ - (Fasl) ع ْط َق - ل ْ ص َف : Katı’ (Fasl) c - ل ْ ص َ و : Vasl ع ْط َق – ل ْ ص َف : Katı’ - (Fasl) d - ع ْط َق – ل ْ ص َف : Katı’ - (Fasl ) ل ْ ص َ و : Vasl’ dır Eğer iki sûre arasında (Eûzü…) okunmadan Besmele okunursa, üç vacih câiz olup yukarıdaki misâlin ( d ) şıkkı câiz değildir Bu husûsun misâl ve şemasını da şu şekilde gösterebiliriz: َ ع ِ ب ُ و ض ْ غ َ م ْل ا ِ ْ يْ َ غ َ ين ِّ ل َا ّ ض لا َلا َ و ْ م ِ ه ْ ي َل ِ لله ا ِ م ْ س ِ ب ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا َ ك ِ ل َ ذ لَ ا ِ ه يِ ف َ ب ْي َ ر َلا ُ ب َا تِ ك ْل ا a - ل ْ ص َ و : Vasl ل ْ ص َ و : Vasl b - ع ْط َق – ل ْ ص َف : Katı’ - (Fasl) ع ْط َق - ل ْ ص َف : Katı’ (Fasl) c - ل ْ ص َ و : Vasl ع ْط َق – ل ْ ص َف : Katı’ - (Fasl) Dördüncü şekil olan vasl - ı evvel ve kat’ - ı sânî, câiz olmayıp mümtenî’dir Çünkü bu halde, Besmele, evvelki sûrenin sonuna muttasıl oluyor ki bunu, ulemâ’, câiz görmemiştir Bu hal, diğer sûreler arasında da aynıdır Enfâl sûresi’nden Tevbe ( Berâ e ) sûresine geçildiği zaman da, üç vecih câiz olur ki şunlardır: a - Vasl b - Sekte c - Katı’dır 19 19 - Vasl diye, vakıf yapmadan mâba’dine geçmeye; Katı’ diye, vakıf yapıp nefes aldıktan sonra mâba’dine başlamaya; Sekte diye de, vakıf yapıp nefes almadan m âba’dine başlamaya denir Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 23 Tevbe sûresi’nin evvelinde mutlakâ; sûre başı olmayan âyet - i kerîme’lerde yalnız (Eûzü…) ile başlanıldığı zaman da, iki vecih câiz olur 20 ki şunlardır: a - Vasl b - Katı’dır    Hulâsa Allâhü Teâlâ, Habîb - i kibriyâ’sı sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem Efendimizi ( ٍ م يظ َ ع ٍ ق ُل ُ خ ى ل َ ع َل َ ك َّ ن ِ ا َ و : Sen büyük bir ahlâk üzerindesin ) 21 ve ( َ ين م َل ا َ ع ْ ل ِ ل ًة َ ْ حْ َ ر َّ لا ِ ا َ ك ا َن ْ ل َ س ْ ر َا ا َ م َ و : Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik ) 22 âyet - i kerîme’lerinde ifâde buyurulan şeref ile bahtiyâr kılmak için , Rûh - i emîn’i Hazreti Cebrâil aleyhi’s - selâm ile Hakk - ı mübîn’i , ( her şey’i ap - açık açıklayan Kur’ân - ı Kerîm’i ) indirirken her şey’den önce O’nun eğitim, öğretim ve terbiyesine önem vermiş ve mükemmel bir ahlâk sâhibi bir insan, bir peygamber olarak yetişmesi için ilâhî yardımına mazhar kılmış, her şey’den önce de kendisine karşı olan k ulluğunu göstermek ve ilâhî ismini ilk önce zikr etmek suretiyle bir şey’e başlamanın kutsal edebini öğretmiş ; bunu tatbik etmek için de bütün gönülleri ümidin başlangıcı ve bütün amellerin sonu , Rahmân olan Allâhü Teâlâ’nın yardımı nı ve Rahîm olan Allâhü Teâlâ’nın rahmetini , tüm varlık âleminin var olmasının en büyük kânunu olan ilâhlık ve 20 - Bu halde, sekte yoktur Çünkü, - ittifakla - câiz değildir 21 - Kalem, 4 22 - Enbiyâ’,107 Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 24 kulluk ilişkileri altında, bir Tevhîd - i beliğ ile ( - açık bir ifâde ile ), gayet veciz ( kısa ) ve veciz olması ( kısa olması ) ile birlikte son derece derli - toplu, son derece veciz olması ile berâber fevkalâde açık ve akıcı bir uslüp içinde beyân edib açı k layan ( ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ) düsturunu her şey’in bir a nahtarı gibi ihsân etmiş ve son ra bu düsturu, bu edeb ve terbiyeyi bütün ümmeti n kitâbları, kitâbetleri, kırâetleri, nutukları ve diğer önemli işleri ve ihtiyaçları başında iktibâs ve ittibâ edecekleri ( uyacakları ) yüce bir gelenek ( bir Sünnet - i seniyye ) kılmışdır 23 Rasûl - i E krem sallâ’llâhü aleyhi ve sellem Efendimiz de hadîs - i şerîf’lerinde şöyle buyurmuştur: ٍ ب ا َت ِ ك ِّ ل ُ ك ُ ح ا َت ْ ق ِ م ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب “ Bi’smi’llâhi’r - Rahmâni’r - Rahîm, her kitâbın anahtarıdır ” ُ ر َ ت ْ ب َا َ و ُ ه َ ف ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ِ ب ِ ه يِ ف ًا َ د ْ ب ُ ي َْ لَ ٍ ل ا َب ى ِ ذ ٍ ر ْ م َا ل ُ ك “ Bi’smi’llâh ile başlamayan her mühim iş güdükdür” “ y a’nî Allâhü Teâlâ’nın ismi ile başlama yan her hangi bir iş, O’nun huzû r - i ızzeti’ne arz olunamaz Arz olunmayınca da o iş güdük (sonuçsuz) kalır ” Demek ki bize ( ile Kitâbu’llâh’ın öyle bir anahtarı verilmiştir ki biz böyle bir Besmele’de, Kur’ân ilmi’nin mevzuunu, ğâyesini , kısaca ( icmâlen ) buluruz Önce Fâtiha sûresi’nde, sonra da ardı sıra gelen tüm Kur’ân 23 - Hak Dîni Kur'ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 11 ve 15 - 17 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 25 sûreleri ’nde , Sidre - i müntehâ’yı geçen ma’nevî sırların ortaya çıkmasını da etraflıca görüp anlayabiliriz Bunun için Kur’ân sûreleri ve âyet - i kerîme’leri, rastgele bir tesâdüfün veyâ sâdece şâirâne bir duygunun gücü ile ortaya çıkmış bir divan değil, baştan başa ( ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ِ م يح َّ ر لا ِ ن ْ حْ َّ ر لا ) gibi geniş anlamlı tek bir cümle, fasih bir kelime düzeni, âhenkli bir uyum ve sayısız hıkmetlerle dolu bir beyân ve uslüb ile inmiş ilâhî bir sözdür Bu ilâhî sözler, başında ( ِ ب ْ س ِ م ِ لله ا ) ile başlar , sonunda da ( bu iki beyân arasındaki Kur’ân âyetlerinin tamâmı, görünen ve görünmeyen bütün varlıkların ve özellikle insanlara gelen ve insanlardan yüce Allâh’a giden varlık ve hayat ilişkilerinin sonsuzluk zevki ile tadlandırılmış sağlam bir anlatım tarzıdır Her hatim sonunda, Hazreti Ali radıya’llâhü anh ’dan rivâyet edilen bir hadîs - i şerîf’e göre ( ِ س اَّن لا َ و ِ ة َّن ِ ْ لْ ا َ ن ِ م ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ِ م يِ ح َّ ر لا ِ ن َْ حْ َّ ر لا َ ين ِ م َل ا َ ع ْل ا ِّ ب َ ر ِ ه ّل ِ ل ُ د ْ م َْ لْ َا ) şeklindeki okuyuşumuz da, Kur’ân’ın, sayısız hıkmetlerle dolu bu beyân ve uslüb unun en fasîh ifâdelerinden birisidir B una “ Hall - i mürtehîl : Ölen bir kimsenin dünyadan göçü” denilir ki bu hall bize, ölen bir kimsenin bu âlemden ilişkisinin tamamen kesilmediğini ifâde eder Bun un için her şey’den önce gafletimizin, vesveselerimizin, şeytânî davranışlarımızın şerrinden arınıp temizlenmemiz için bütün gücümüz ve şuurumuzla ( ِ م يج َّ ر لا ِ ن ا َط ْ ي َّ ش لا َ ن ِ م ِ ه ل ّل اِ ب ُذ و ُ ع َا : Koğulmuş şeytanın şerrinden Allâh’a sığınırım ) diyerek Allâhü Teâlâ’ya sığınalım ve O’nun Rahmân ve Rahîm Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 26 isimlerini n ulviy y etinden istifâde etmek için ( ِ ن ْ حْ َّ ر لا ِ ه ّل لا ِ م ْ س ِ ب ِ م يح َّ ر لا : Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyle ) diyerek Besmele anahtarına yapışıp her işimizi ona göre yapalım Bu suretle de, dün yâ hayâtında îmân eden ve etmeyen herkesi ve her mahlûku; âhiret hayâtında da yalnız îmân edenleri esirgeyip koruyarak sonsuz rahmetinin ni’metlerine nâil eden Yüce Rabb’ imize karşı ( َّ ي ِ إ َّ ي ِ إ َ و ُ د ُب ْ ع َ ن َ ك ا ُ ين ِ ع َت ْ س َن َ ك ا ط : Yâ Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yal nız senden yardım dileriz ) sözümüzdeki sadâkatimizi, ifâde etmiş oluruz    Hüsn - i h âtime Besmele’nin bu güzel özelliklerini, merhum Hasan Basri Çantay’ın şu güzel duâsı ve merhûm Süleyman Çelebi Mevlid - i şerîf’inin şu mısrâları ile bitirelim: “Ya Rabb, Kur’ân - ı Hakîm’ i ni îmân ile okuyan, O’nun hıkmet ve fazîletlerine îkâ n ile ( ile ) uyan, O’nun sermedî ( ebedî ) ve ilâhî zevkini aşk ve îmân ile duyan din kardeşlerimizi ve azîz Müslü mân Türk milletimizi bitmez, tükenmez Lûtf - ü inâyet ve hıfz - u sıyanetine mazhariyyetle ş âdâ n ( mutlu ) ve iki cihanda seâdet ve refahın her türlüsü ile begâm ve handân eyle ( muradına erişip mutlu olan kullarından eyle ) ” Âmîn 24 24 - ( ينمآ : Âmîn ) lâfzı, ( Yâ Rabb, duâmızı kabû l buyur) anlamındadır ki Fâtiha - i şerîfe’yi okuyup bitiren bir kimsenin “âmîn ” demesi sünnet’dir Buhârî ve Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 27 Allâh âdın zikredelim evvelâ, Vâcib oldur cümle işde her kula Allâh âdın her kim ol evvel anâ, Her işi âsân ider Allâh anâ Allâh âdı olsa her işin önü, Hergiz ebter olmaya ânın sonu Her nefesde Allâh âdın di müdâm, Allâh âdıyle olur her iş tamam Bir kez Allâh dese aşk ile lisân, Dökülür cümle günah misl - i hazân İsm - i pâkin pâk olur zikreyleyen , Her murada erişir Allâh diyen َ لا َّ و َا ْ م ِ ل ه َ د يِ ا ر ْ ك ِ ذ ْ ن يِ د آ ْلله َا ه َل ُ و ق ْ ر َ ه ه َ د ْ ش ِ ا ه َل ْ م ُ ج ْ ر ُ د ْل ُ و ا ْ ب ِ ج ا َ و Müslim’de, Ebû Hurayra radıya’llâhü anh ’dan rivâyet edilen bir Hadîs - i şerîf’ de de şöyle buyur u lmuşdur: “İmâm, Fâtiha’dan fâriğ olup âmîn dediğin de siz de âmîn deyin Zîra, bir kimsenin âmîn demesi, meleklerin âmîn demesine muvafık olursa, Allâhü Teâlâ o kimsenin geçmişte vukû’ bulan küçük günahlarını mağfiret eder” ( ينمآ : Âmîn ) lâfzı, Allâhü Teâlâ’nın isimlerinden bir isimdir ve Allâhü Teâlâ’nın kulları üzerine bir mühr - i ilâhîsidir ki bu ismi okuyan bir kimsenin küçük günahlarının afv edileceği rivâyet edilmişdir Bununla berâber ( ينمآ : Âmîn ) lâfzı, bi’l - ittifak Kur’ân değildir Fâtiha - i şerîfe’nin ifâde buyurduğu duânın kabulünü ricâ ve istirham için vârid olmuş ikinci bir duâdır Bunun için her duânın sonunda o duânın kabulünü ricâ için ( ينمآ : Âmîn ) demenin meşrû’ olduğu da, yine Rasûlü’llâh sallâhü aleyhi ve sellem tarafından beyân edilip ta’lîm buyurulmuştur Hulâsatü’l - B eyân fî Tefsîri’l - Kur’ân,C 1 ss 28 Mehmet Vehbi Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 28 ا َ ك َا ْ ل َّ و َا ْ م يِ ك ْ ر َ ه ْ ن يِ د آ ْلله َا ْ ر َ د يِ ا ْ ن ا َ س آ ى ِ ش يِ ا ْ ر َ ه ا َ ك َا ْلله َا ى ِ ك و ُا ْ ك ِ ش يِ ا ْ ر َ ه ه َ س ْل ُ و ا ى ِ د آ ْلله َا ى ِ ك و ُ ص ْ ك ِ ن آ ه َي َ م ْل ُ و ا ْ ر َ ت ْ ب َا ْ ز ِ ك ْ ر َ ه ْ م ا َ د ُ م ى ِ د ْ ن يِ د آ ْلله آ ه َ د ْ س َ ف َ ن ْ ر َ ه ْ م ا َ م َ ت ْ ش يِ ا ْ ر َ ه ْ ر ُ و ل ُ و ا ه َل ي ِ د آ ْلله َا ْ ن ا َ س ِ ل ه َل ِ ق ْ و َ ش ه َ س يِ د ْلله َا ْ ز َ ك ْ ر ِ ب ْ ه ا َن ُ ك ه َل ْ م ُ ج ْ ر ُ و ليِ ك ُ و د ْ ن ا َ ز َ خ و ُل ْ ث ِ م ْ َ ين َل ْ ي َا ر ْ ك ِ ذ ْ ر ُ و ل ُ و ا ْ ك ا َب ْ ن ِ ك ا َب ِ م ْ س ِ ا ْ ن َي َ د ْلله آ ْ ر ُ و ش يِ ر يِ ا ه َ د ا َ ر ُ م ْ ر َ ه Âmîn, âmîn,âmîn Ve'l - hamdü li'llâhi Rabbi'l - âlemîn َ ع ِ ب ٍ د َّ م َُ مُ ا َن ِ د ِّي َ س ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د َّ م َُ مُ ا َن ِ د ِّي َ س َ ى ل َ ع ْ ك ِ ر ا َب َ و ْ م ِّ ل َ س َ و ِّ ل َ ص َّ م ُ ه َّ ل ل َا َ ك ِ م ْ ل ِ ع ِ د َ د Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi - adedi ılmik” 25 22 - Ekim - 2015 09 - Muharrem - 1437    25 - “ Yâ Rabb, seyyidimiz Hazreti Muhammed’e, O’nun âl ve etbâına, ilminin adedince rahmet eyle, selâmet ver, hayır ve bereket ihsân eyle” Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 29    َّ ن ِ إ َّ ن ِ إ َ و ِ ت ا َّي ِّ ن لاِ ب ُ ل ا َ م ْ ع َْ لا ا ا َ م ٍ ء ى ِ ر ْ م ا ِّ ل ُ ك ِ ل ا َ م ى َ و َ ن ا َ م “Amellerin hükümleri niyetlere göredir Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır” 26    26 - Buhârî, Cüz 1 ss 4 S B M Tecrîd - i Sarîh Tercemesi,C 2 ss 1 Ahmed Naim Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 30 Bi'smi'llâhi'r - Rahmâni'r - Rahîm Bi'smi'llâhi'r - Rahmâni'r - Rahîm    Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 31 Bi'smi'llâhi'r - Rahmâni'r - Rahîm Bi'smi'llâhi'r - Rahmâni'r - Rahîm    Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 32 ☼ Besmele ve Hukmü ve Özellikleri 33 Takvâ sâhibi Mü’min’ler için bir hidâyet ve şifâ’ rehberi olan Kur’ân - ı Kerîm a nahtarı B e s m e l e A Celâleddin Karakılıç Hediyedir Kiçiköy Mah Altıntepe Cd Gonca Sok No: 16 Talas – Kayseri Tel: ( 0352 ) 437 00 27 ( 0537 ) 422 56 09 www ckarakilic com