CKarakilic.com
Current View

Dînen Ve Ahlâken Çökertilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bir Apex'e Doğru Mu Gidiyor?

DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 0 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX 'E DOĞRU MU GİDİYOR? DOĞAL ÂFETLERDEN KURTULUŞ , ANCAK ALLÂHÜ TEÂLÂ'YA İTÂATDE KUSUR ETMEMEK ŞARTIYLA ŞİRKDEN, KÜFÜRDEN , FİTNE VE FESÂDDAN SAKINARAK YÜCE İSLÂM DÎNİ'Nİ İYİ ANLAMAYA ÇALIŞ IP A MEL ETMEKLE MÜMKÜNDÜR BÖYLE BİR YAŞAYIŞ İSE, DÜNYEVÎ VE UHREVÎ KURTULUŞUN TA KENDİSİDİR Y A Z A N Ali Celâleddin Karakılıç 2021 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 1 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX 'E DOĞRU MU GİDİYOR? DOĞAL ÂFETLERDEN KURTULUŞ, ANCAK ALLÂHÜ TEÂLÂ'YA İTÂATDE KUSUR ETMEMEK ŞARTIYLA ŞİRKDEN, KÜFÜRDEN, FİTNE VE FESÂDDAN SAKINARAK YÜCE İSLÂM DÎNİ'Nİ İYİ ANLAMAYA ÇALIŞ IP AMEL ETMEKLE MÜMKÜNDÜR BÖYLE BİR YAŞAYIŞ İSE; DÜNYEVÎ VE UHREVÎ KURTULUŞUN TA KENDİSİDİR Y A Z A N Ali Celâleddin Karak ılıç 2021 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 2 Besmele Hamdele Salvele ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ � ا ِ م ْ س ِ ب َ ا َ � ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ُة َب ِ قا َ ع ْلا َ و َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ � ِ ُ د ْ م َْ � � � ِ ا َ ن َاو ْ د ُ ع َ� َ و َ � ِ م ِ ل � اظلا َ ىل َ ع ا َ و � صل ِ ب �ي � طلا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ لآ َ ىل َ ع َ و ٍ د � م َُ � ا َن ِ لو ُ س َ ر َ ىل َ ع ُ م َ� � سلا َ و ُة َ ول ْ ن َ م َ و َ ني ِ ر ِ ها � طلا َ � ِ ني �دلا ِ م ْ و َي َ � ِ إ ٍ نا َ س ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َت Bi’smi’llâhi’r -Rahmâni’r -Rahîm Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla Âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a hamd olsun Nihâî zafer (iyi sonuç, Allâh'a yönelip O'nun azâbından sakınan) müttekî'lerindir Zâlimlerden başkasına düşmanlık yokdur” Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun  DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 3  Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın isyankâr, günahkâr, zâlim ve nankör kullarını Kor ona Virüsü, Sel, Yangın, Kuraklık ve benzeri âfetler ile U yarışı  İlâhî Uyarı'nın Şartı ve Amacı Deprem, yangın, sel, kuraklık gibi doğal âfetlerden kurtul uş, ancak, A llâhü teâlâ'ya itâatde kusur etmemek şartıyla , şirkden, küfürden, fitne ve fesâddan sakınarak Yüc e İslâm Dîni'ni , Ehl-i sünnet ve'l -cemâat e sâslarına göre inanıp yaşamakla mümkündür Böyle bir yaşayış ise, dünyevî ve uhrevî mutluluğun ta kendisidir Bunun için , İslâm Dîni'nin aslı ve esâsı olan îmân esâslarını ve aşağıdaki Kelime_i Tevhîd 'in anlamını , iyi ve doğru anlayıp amel etmek şartdır ُ مي ِ ل َ ح ْلا ُ مي ِ ظ َ ع ْلا ُ�ا � � ِ إ َه َل ِ إ َ� ِ مي ِ ظ َ ع ْلا ِ ش ْ ر َ ع ْلا � ب َ ر ُ�ا � � ِ إ َه َل ِ إ َ� ُ�ا � � ِ إ َ ه َل ِ إ َ� ِ مي ِ ر َ ك ْلا ِ ش ْ ر َ ع ْلا � ب َ ر َ و ِ ض ْ ر َ ْ �ا � ب َ ر َ و ِ ت َاو َ م � سلا � ب َ ر Lâ ilâhe illâ’llâhü’l -azîmü’l -halîm, lâ ilâhe illâ’llâhü rabbü’l - arşi’l -azîm, lâ ilâhe illâ’llâhü rabbü’s -semevâti ve rabbü’ l-ardı ve rabbü’l -arşi’l -kerîm " Azîm ve Halîm olan Allâh’dan başka hiçbir ilâh yokdur Arş -i azîm’in Rabb’i olan Allâh’dan başka hiçbir ilâh yokdur Arş -i kerîm’in Rabb’inden, arzın Rabb’inden, göklerin Rabb’inden başka hiç bir ilâh yokdur " DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 4 Kullarını, "Bana kulluk etsinler, benim varlığımı ve birliğimi bilsinler , beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler diye " yaratan Allâhü Teâlâ, kullarının en büyük düşmanı olan İblîs'in ve onun yolunda giden şerir insanların şerlerinden korumak için , zaman zaman deprem, yangın, sel, kuraklık ve benzeri âfetler ile uyarıda bulunması , O'nun kullarına karşı olan sonsuz rahmet ve mağfiretinin bir eseridir  Yaratılışımızın amacı ِ نو ُ د ُب ْ ع َ ي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و “Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler; yeryüzünde asâleten değil benim bir vekilim, bir halîfem olarak benim irâdelerimi, benim emirlerimi, benim kânûnlarımı tatbik ederek kulluklarını isbât etsinler) diye yarat dım” 1 buyuran Allâhü Teâlâ, aşağıdaki konuları hatırlatarak kulluğumuzu en iyi bir şekilde yapmamızı istemektedir ة َ في ِ ل َ خ ِ ض ْ ر َ�ا ِ � ٌ ل ِ عا َ ج � � ِ إ ِ ة َ ك ِ ئ َ� َ م ْ ل ِ ل َ ك �ب َ ر َ لا َق ْ ذ ِ إ َ و ط “Rabb’in meleklere: -Ben,Yer yüzünde (benim emirlerimi teblîğ edecek ve infaza me’mûr olacak) bir halîfe (bir insan) yaratacağım - demişdi” 2 َ و ُ ه َ و َ ن َاك َ و ٍ ما �ي َا ِ ة �ت ِ س ِ � َ ض ْ ر َ� ْا َ و ِ ت َاو َ م � سلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ِ ء َام ْلا َ ىل َ ع ُه ُ ش ْ ر َ ع � َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل ط 1 - Zâriyât, 56 2 -Bakara, 30 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 5 “(Halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin ameli daha güzel olduğu (husûsunda) sizi imtihana çekmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur (Bundan evvel ise) Arş’ı, su üstünde idi” 3 � َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل َ ة َ وي َْ �ا َ و َ ت ْ و َ م ْلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل َا ط ُ ر ُ وف َغ ْلا ُ زي ِ ز َ ع ْلا َ و ُ ه َ و � “O, (halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin daha güzel amel (ve hareket) de bulunacağını imtihân etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır O, Azîz ’dir, (kendisine isyân edenlerden intikam almakda Gâlib -i mutlak’dır) Ğafûr ’dur, (Kendisine tevbe ile yönelip emir ve nehiy’lerine teslîm olanlar hakkında da bağışlayıcıdır) ” 4 اعي ِ َ � ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � َام ْ م ُ ك َل َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا َ و ُ ه “O (Allâh), Yerde (ve gökde) ne varsa hepsini sizin için (sizin fâideniz için, sizi imtihan etmek için) yaratdı” 5 َ ءا َ م � سلا َ و ا را َ ر َ ق َ ض ْ ر َ ْ �ا ُ م ُ ك َل َ ل َ ع َ ج ي ِ ذ � لا ُه � للا ءا َن ِ ب ْ م ُ ك َ ر َ و ُ ص َ ن َ س ْ ح َ أ َف ْ م ُ ك َ ر � و َ ص َ و ْ م ُ ك َق َ ز َ ر َ و ِ م َ ن � ب َ ر ُه � للا َ ك َ را َب َت َ ف ْ م ُ ك �ب َ ر ُه � للا ُ م ُ ك ِ ل َ ذ ِ تا َب �ي � طلا َ لا َ ع ْلا َ � ِ م َ ه َل ِ إ َ � � ي َْ �ا َ و ُ ه ُ هو ُع ْ دا َف َ و ُ ه � � ِ إ َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ ه � ل ِ ل ُ د ْ م َْ �ا َ ني �دلا ُه َل َ � ِ ص ِ ل ُْ � "Allâh, sizin (fâideniz) için yeri bir karar (gâh), göğü bir binâ yapan, size sûret veren, sonra sûretlerinizi güzelleştiren, en t emiz ve en güzel şey'lerden sizi rızıklandırandır İşte Rabb'iniz olan All âh bud ur Demek ki , âlemlerin Rabb'i ne yücedir" "O, dâimî yaşayandır O'ndan başka hiçbir Tanrı yokdur O halde O'na, dîninde , ihlâs (ve samimiyyet) erbâbı olarak, -Hamd ol sun, kâinâtın Rabb'i olan Allâh'â - (diyerek) duâ edin" 6 3 - Hûd, 7 4 - Mülk, 2 5 -Bakara 29 6 - Mü'min (Ğâfir), 64 -65 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 6  Ahd- i Mîsâk ne demek Halîfelik vasfı ile bizleri en güzel bir sûretde yaratan Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ, ezeldeki rûhlar âleminde, tüm insanları yaratıp mükellef bir hâle getirdikden sonr a kendimizi kendimize şâhid tutarak " Ben sizin Rabb’iniz değil miyim ?" süâline karşı, " Evet, (Rabb’imizsin), şâhid olduk " cevâbını alarak , kendisine itâat konusunda, tüm insanlar ile bir andlaşma yapmış, kendisinin varlığını, birliğini, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttası f olduğunu tasdik etdirerek kendisini tanıtmışdır ki buna, Ahd-i Mîsâk (Sözleşme Ahdi) denir Şöyle ki: ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ نأ َ ىل َ ع ْ م ُ ه َ د َ ه ْ شأ َ و ْ م ُ ه َ ت �ي � ر ُذ ْ م ِ ه ِ ر ُ وه ُظ ْ ن ِ م َ م َ دآ ِ � َب ْ ن ِ م َ ك �ب َ ر َ ذ َ خأ ْ ذ ِ إ َ و ج ُ ت ْ س َلأ ْ م ُ ك �ب َ ر ِ ب ط َ ىل َب ا ُ ول َاق ج َ ان ْ د ِ ه َ ش ج ا َ ذ َ ه ْ ن َ ع � ان ُ ك � ان ِ إ ِ ة َ م َي ِ ق ْلا َ م ْ و َي ا ُ ول ُ وق َت ْ نأ َ � ِ ل ِ ف َاغ � ْ م ِ ه ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ة �ي � ر ُذ � ان ُ ك َ و ُ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م َان ُء َابآ َ ك َ ر ْ ش َا َا � � ِ إ ا ُ ول ُ وق َت ْ وأ ج َ ن ُ ول ِ ط ْ ب ُ م ْلا َ ل ع َ ف َا� ِ َان ُ ك ِ ل ْ ه ُ ت َ فأ “Hani Rabb’in Âdem oğullarından, onların sırtlarından ( sulblerinden ) zürriyyetlerini çıkarıp kendilerini kendilerine şâhid tutmuş -Ben sizin Rabb’iniz değil miyim ?- (demişdi) Onlar da - Evet, (Rabb’imizsin), şâhid olduk - demişlerdi ” “(İşte bu şâhidlendirme, hesâb günü olan) Kıyâmet günü -Bizim bundan haberimiz yokdu - dememeniz içindi” “Yâhud -Daha evvel ancak atalarımız (Allâh’a) şirk koşmuşdu Biz de onların ardından (gelen) bir nesiliz, (biz ancak onlara uyduk) Şimdi o bâtılı kuranların işlediği (günahlar) yüzünden bizi helâk eder misin?- dememeniz içindi” 7 7 - A'râf, 172 -173 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 7  Ahd- i Mîsâk'ın amacı Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ, ezeldeki ruhlar âleminde ki bu Ahd- i Mîsâk 'da bulunan tüm kullarını, kendisine itâat konusunda, samîmî olup olmadıklarını imtihan etmek için, yerleri gökleri, ölümü hayâtı yaratmış, bu inan ç ve duygu ile dünyâ hayâtına getirmiş ; kendisine kulluk yapmak konusunda hatâ etmememiz için, Kitab'lar ve Peygamberler göndererek aşağıdaki âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurulan doğru yolu göstermiş dir: افي ِ ن َ ح ِ ني �دل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َا َف ط َاه ْ ي َل َ ع َ س � انلا َ ر َط َف ِ � � لا ِ �ا َ ت َ ر ْط ِ ف ط " (Habîbim, Ey kulum), yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allâh'ın o fıtratına (yaratışına) çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine yaratmışdı r" 8 ا في ِ ن َ ح ِ ني �دل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َ أ ْ ن َ أ َ و ج َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ن ِ م � ن َنو ُ ك َت َ� َ و � “Ve yüzünü (hanîf bir Müslüman olarak) Tevhîd Dîni (İslâm) a döndür, sakın müşriklerden olma” 9 ُ ع ْ دا َف َ ك ِ ل َ ذ ِ ل َف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ سا َ و ج ْ ع ِ ب �ت َ ت � َ و ْ م ُ ه َءا َ و ْ ه َا ج "İşte bunun için (Habîbim), Sen (kullarımı Tevhîd'e ve İslâm Dîni'ne ) da'vet et Emr olunduğun şekilde dosdoğru hareketde sebât et Onların hevâ (ve heves) lerine uyma" 10  Kulların , itâatkâr olup olma masının hukmü İtâatk âr kulları hakkında , Rahmân , Rahîm, Raûf, Ğafûr, Ğâfir, Ğaffâr, Tevvâb olduğunu ; isyankâr , günahkâr , zâlim ve nankör kulları hakkında da Azîzün zü'ntikâm (İntikam almakda mutlak 8 - Rûm, 30 9 -Yunus, 105 10 -Şûrâ, 15 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 8 gâlib ) olduğunu ve Şidîdü'l -azâb (Şiddetli azâb sâhibi) olduğunu bildiren Allâhü Teâlâ , İblîs gibi, şirk, küfür ve isyan hâlinde bulunan isyankâr, günahkâr, zâlim ve nankör kullarını; müslümanım dediği halde îmân'dan sonra İslâm dışı sistemlere gönül verip , ( ِ ْ �ا َ س ْ ئ ِ ب ُ م ْ س ِ نا َ� ِ ْ �ا َ د ْ ع َب ُ قو ُ س ُ ف ْلا ج : Îmândan sonra fâsıklık ne (kadar da) kötü bir addır! ) âyet-i kerîme'sinde ve benzerlerinde belirtildiği üzere, şirk, küfür, günah ve isyan hâlini tercih eden , bilerek veyâ bilmeyerek kime ve neye hizmet etdiği ni bilmeyen münâfık kullarını; muhtelif yer ve şekillerdeki depremler; PKK ve DEAŞ gibi düşman tasallutu ; ormanları, köyleri, şehirleri kasıp kavuran yangın lar; hiç durmadan yön değiştirip ormanları , evleri, barkları, yakıp yıkıp târumân ed en şiddetli rüzgar lar; her şey'i kırıp geçirip yer yüzü ile irtibâtını kesen hortumlar; önüne gelen her şey'i bir kağıt parçası gibi sürükleyip götüren sel felâketleri ; yolları, evleri, köyleri altına alıp helâk eden heyelanlar; kuraklık; obruk; müsilaj gibi umûmî ve dünyevî bir uyarı niteliğinde olan azâb şekilleri ile , ardı-ardı na uyarılarda bulunduğu halde, ne İslâm dışı inanışlara sâhip olan şirk, küfür, isyan, fitne ve fesâd sâhibi insanlar; ne de müslümanım dediği halde şirk, küfür, isyan, fitne ve fesâd sâhibi iki yüzlü neye ve kime hizmet etdiğini bilme yen münâfık müslümanl ar, kendilerine sayısız ni'metler veren Yüce Rabb'lerine yönelip O'ndan afv ve mağfiret dilemeye yönelmediler Bununla da kalmayarak "Biz kendi gücümüz, kudretimiz, aklımız ve aldığımız güzel tedbirler ile bunları zararsız bir hale getirir kurtuluruz " diyerek isyan ve itâatsizliklerini ap açık yapmakdan geri kalmadılar İsyan ve itâatsizliklerini devam etdirerek , aşağıdaki âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurulduğu gibi, günahlarının affı için tevbe ve istiğfâr edib îmâna yönelmediler DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 9 ا َن ْ ذ َ خ َ أ ْ د َ ق َل َ و َ نو َ ع ْ ر ِ ف َ لآ ِ م ٍ ص ْ ق َن َ و َ � ِ ن � سلا ِ ب َ ن َ نو ُ ر � ك � ذ َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ تا َ ر َ م �ثلا ا َ ذ ِ إ َف َ ءا َ ج ِ ه ِ ذ َ ه ا َن َل او ُلا َق ُة َن َ س َْ �ا ُ م ُ ه ْ ت ج “Andolsun ki biz Fir’avn hânedânını, düşünüp ibret alsınlar diye, yıllarca kuraklıkla, mahsullerin kıtlığı ile tutub sıkdık” “Fakat onlara iyilik (bolluk, ucuzluk gibi şey’ler) gelince: Bu bizim hakkımızdır , dediler (de günahlarının affı için tevbe ve istiğfâr edib îmâna yönelmediler) ” 11 اَن ْ ل َ س ْ ر َ أ َف ُ م ِ ه ْ ي َل َ ع ِ دا َ ف � ضلا َ و َ ل � م ُ ق ْلا َ و َ دا َ ر َْ �ا َ و َ نا َفو � طلا ٍ ت َ� � ص َ ف � م ٍ تا َيآ َ م � دلا َ و َ ع َ � ِ م ِ ر ْ� � ا م ْ و َ ق او ُنا َ ك َ و او ُ ر َ ب ْ ك َت ْ سا َف “Bunun üzerine biz de, (onların üzerine), ayrı ayrı alâmetler olmak üzere, tûfan, çekirge, haşerât, kurbağalar ve kan gönderdik (Böyle iken) yine (îmân etmeyi) kibirlerine yediremediler de günahkârlar gürûhundan oldular” 12  Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın isyankâr, günahkâr, zâlim ve nankör kullarını Korona Virüsü, Sel, Yangın , Deprem ve diğer doğal felâketler ile uyarışı Bir buçuk seneyi aşkın bir zamandan beri, tüm dünyâda ve kendi memleke timiz Türkiye'de meydana gelen ve tahrîbâtı büyük olan Korona virüsü , aşağıdaki şekilde bir uyarıda bulunduğu halde , onun nasîhatlerinden ibret alıp kötü alışkanlıklarımızı terk ederek Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'ya yönelip O' ndan afv-ü mağfiret dileyerek böyle bir felâketi, üstümüzden kaldırması için duâ ve niyâz da bulunmadık 11 -A’râf, 130 -131 12 -A’râf, 133 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 10 "Ben bir Korona Virüsü’yüm Kendim küçük ama tahrîbâtım büyükdür Rabb’imin küçücük bir askeri ve elçisiyim O’na ve O’nun ni’metlerine karşı nankörlük yapan isyankâr kullarını uyarmak için geldim Görevim bitince gideceğim Uyarılarımı kabul etmezseniz, Rabb’imin âhiretdeki azâbı, hem daha şiddetli, hem daha süreklidir Bunun için nefsinizin arkadaşı olan şeytana ve şeytânî insanlara kul olmayın Sizleri halîfelik vasfı ile yaratıp yerlerdeki göklerdeki nice ni’metleri emrinize âmâde kılan Rabb’inize lâyık bir kul olmaya çalışın Çalışın ki dünyâda ve âhiretde ebedî mutluluğa eresiniz" Kafalarımızın içerisinde putlaştırıp bir türlü vazgeçemediğimiz demokrasi , lâiklik, özgürlük, hoş görü, Batı hayranlığı gibi İslâm dışı sistemleri terk ederek, kulları hakkında Rahmân, Rahîm, Raûf, Ğafûr, Ğâfir, Ğaffâr olan Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'dan afv ve mağfiret dilemeye yönelmedik Ecdâd yâdigâ rı şu güzel yurdumuzun Akdeniz sâhillerinde, edebin, hayânın, utanma hissinin, temizlik duygusunun bulunmadığı turistik bölgelerde yapılan azgınlıklardan vazgeçemediğimiz için dünyevî bir azâb şekli olan orman yangınları nı; suçsuz hayvanları, evleri, ağaçları, köyleri şehirleri yakıp târumân eden sel felâketlerini ; bi'z- zat görüp yaşadığımız halde, hâlâ, hayır ve şerr her şey'in hâlikı olan Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'ya yönelip O'nun emir ve nehiylerine göre hareket etmeyi bir kurtuluş yolu olarak görmedik 13 E debin, hayânın, utanma hissinin bulunmadığı Karadeniz'in turistik sâhillerinde, Doğu Anadolu'nun antik şehirlerinde meydana gelen sellerin, sanki bir Tsunami gibi, dağları, ormanları, köyleri, şehirleri ve buralarda yaşan insan ve hayvanları nasıl helâk etdiğini görüp yaşadığımız halde, hâlâ, çeşitli isyân larımızdan, gayr -i ahlâkî 13 -Allâhü Teâlâ'nın, irâdesi, ilmi, kazâsı ve takdiri , hayır ve şer işlerimizde müşterektir R ızâsı, muhabbeti ve emri , hayır işlerimizde vardır, şer işlerimizde yokdur DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 11 davranışlarımızdan , AB' nin meşrû' olmayan isteklerinden vazgeçerek Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın emir ve nehiylerine yönelerek O'ndan avf ve mağfiret dilemeyi aklımı za bile getirmedik " Bu doğal âfetlerin hepsinden, hükûmetler, belediyeler ve ilgili kurumlar sorumludur" diyerek kabahati kendimizde aramak yerine, suçu başkalarına isnâd ederek kendimizi tesellî etme yoluna gitdik ve bu doğal âfetler ile Allâhü Teâlâ'nın bize uyarıda bulunduğunu ve aşağıdaki âyet -i kerîme'lerden ibret alarak kötü huylarımızdan vaz geçip Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın emir ve nehiylerine göre hareket etmeyi ; O'ndan avf ve mağfiret dileyerek günahlarımızın bağışlanmasını, hiç düşünme dik: ْ ن َ أ َ و ِ ءا َ م � سلا َ ن ِ م ا َن ْل َ ز ءا َ م ِ ض ْ ر َ ْ �ا ِ � ُها � ن َ ك ْ س َ أ َف ٍ ر َ د َ ق ِ ب ق ٍ با َ ه َ ذ ى َل َ ع ا � ن ِ إ َ و َ نو ُ ر ِ دا َ ق َل ِ ه ِ ب " Gökden , yetecek kadar su indirdik de onu yerde (ihtiyâcınıza göre) iskân etdik Hiç şübhesiz ki biz onu gidermeye de (yeri kur aklık hâline getirip insanları ve hayvanları susuz bırakmaya da) kâdiriz" 14 ِ ءا َ م � سلا َ ن ِ م َ ل � ز َن ي ِ ذ � لا َ و ءا َ م ٍ ر َ د َ ق ِ ب ج ْ ن َ أ َف ْ ل َب ِ ه ِ ب ا َن ْ ر َ ش َ م ة َ د ا ت ْ ي ج َ نو ُ ج َ ر ُْ � َ ك ِ ل َ ذ َ ك " (O Allâh) , gökden bir ölçü ile (ihtiyâca göre; yerlerin, gökleri n, insanların ve hayvanların ihtiyâcına göre ) su indirmişdir İşte biz onunla ölü bir memleket e (ölü bir toprağa) can verdik (veririz) Siz de böylece (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız" 15 اَنو ُ ف َ سآ ا � م َل َ ف ُ ها َن ْ ق َ ر ْ غ َ أ َف ْ م ُ ه ْ ن ِ م ا َن ْ م َ ق َ ت ْ نا َ � ِ ع َْ � َ أ ْ م "Onlar bizi gazâblandırınca da , (uyarılarımızın gereğini yapmadıkları için) , kendilerinden intikam aldık , hepsini derhal (suda ve selde) boğduk" 16 14 -Mü'minûn, 18 15 -Zuhruf, 11 16 -Zuhruf, 55 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 12 َ نو ُ ق � ت َي او ُنا َ ك َ و او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َن ْ ي �َ � َ و " (İçlerinden) îmân edib de (Alllâh'dan) korkanları kurtardık" 17  İlâhî emirlere aykırı hareket etmek Demokrasi, lâiklik, özgürlük, hoşgörü gibi Batının bâtıl inanış ve sistemleri nâmına, Allâhü Teâlâ'nın emir ve nehiyleri ni terk ederek; Batı ve AB böyle istiyor diyerek, O'nun şiddetle yasak kıldığı en çirkin fiilleri meşrû' kılarak içinde bulunduğumuz toplumun felâketden felâkete sürüklenmesine ; her türlü ahlâksızlığın çoğalmasına; bir ailenin, bir toplumun, bir devletin ana temeli olan kadın -erkek ilişkilerinin bozulup çığırından çıkmasına sebeb olduk En güzel ahlâk sâhibi Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın, bu şekildeki yaşayışların hiç birinden hoşlanmadığını; bunları yapanları ve yaptıranları, dünyâda ve âhiretde, en şiddetli bir şekilde cezâlandıracağını , hiç düşünmed ik "Müslümanız" dediğimiz halde, iyi kötü, güzel çirkin, olumlu olumsu z her hareketimizin, Kirâmen Kâtibîn melekleri tarafından ânında kayda alınıp zamânı gelince gözlerimizin önüne serileceğini düşünüp inanm adık İnanmış olsak bile tatbik etmedik ِ ا ْ م ُت ْ ئ ِ ش ا َ م او ُل َ م ْ ع � ٌ ي ِ ص َب َ نو ُل َ م ْ ع َ ت ا َِ � ُه � ن ِ إ "Siz, (şimdilik) dilediğinizi işleyin , (dilediğiniz gibi inanıp yaşamaya devam edin ) Çünkü O, ne yaparsanız (hepsini) hakkiyle gören (ve bilen) dir (O, z amânı gelince tüm yaptıklarınızın hesâbını soracakdır )" 18 Âyet- i kerîmesi'n de ve benzeri âyet -i kerîme'ler de ifâde buyurulduğu üzere , emr- i ilâhî 'lere aykırı olarak yaptığımız davranış 17 -Fussılet, 18 18 -Fussılet, 40 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 13 ve yaşayışlarımızı n, hiçbir kimsenin hiçbir kimseye bir yardımda bulunama yacağı hesap gününde ki Mahkeme- i kübrâ'da, hesâbının sorulacağını düşünüp tedbir almadık  Dalâlet yollarını terk edip İslâma yönelmek Demokrasi, lâiklik, özgürlük, hoşgörü, çağdaş medeniyet, çağ atlama, yenilikçilik, değişim gibi insanları şeytanın kucağına atan ve onu s evindiren dalâlet yollarını terk ederek Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'ya yönelip emr edildiğimiz ve yâ nehy edildiğimiz gibi O'na kulluk yapmaya yönelmedik Bunun için de , aşağıdaki âyet -i kerîme'de ve benzeri âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurulan ilâhî uyarılardan ibret alarak Îmân ve İslâm yolunu tercih edip Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'ya yönelip O'ndan kusur ve günahlarımızın afv ve mağfiret edilmesi için bir istekde bulunmadık O'na kulluk yapacağımız yerde, şeytana ve şeytan gibi insanların isteklerine kulluk yapmakdan geri kalmadık Bunun için de Yüce Rabb'imizin intikâmına m a'rûz kalarak tarihde eşine az rastlanan yangın ve sel felâketleri gibi felâketler ile karşı karşıya kaldık َ نو � ل ِ ض َي َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ ْ ن َ ع ِ ه � للا ِ لي ِ ب َ س ط َ ِ � ٌ دي ِ د َ ش ٌ با َ ذ َ ع ْ م َُ � ِ با َ س ِ ْ �ا َ م ْ و َي او ُ س َن ا " Allâh yolundan sapıp hesab gününü unutanlar için pek acıklı bir azâb vardır” 19  Allâhü Teâlâ'nın afv ve mağfiretini dilemek ٌ مي ِ ح َ ر ٌ ف ُ ؤ َ ر َل ِ س � انلا ِ ب َ �ا � ن ِ إ “Allâh, insanlar hakkında Raûf ve Rahîm'dir , (esirgeyici ve bağışlayıcıdır) ” 20 19 -Sâd, 26 20 -Hacc, 65 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 14 Âyet -i kerîme'sinde ifâde buyurulan Raûf ve Rahîm sıfatlarından istifâde etmeyi düşünüp bu felâketlerden kurtulmanın dînî ve ma'nevî çârelerini aramak yerine, kabâhati başkalarına ve doğay a yüklemeyi bir ma'rifet sandık Halbuki Allâhü Teâlâ , şöyle buyurmaktadır: َ ن ُ وع ِ ج ْ ر َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ َ � ْ ك َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ُ ود َان ْ د َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ِ م ْ م ُ ه � ن َ قي ِ ذ ُن َل َ و “Biz, o en büyük azâbdan (âhiret azâbından) önce de onlara mutlakâ yakın azâbdan (katl, esâret, kıtlık, salgın hastalıklar , deprem, sel, yangın ve düşman tasallutu gibi dünyevî azâblardan) tatdıracağız Tâ ki ric’at etsinler (küfür, şirk ve nifakdan îmâna dönüp bizden afv ve mağfiret dilesinler de, biz de onların kusur ve günahlarını afv ve mağfiret edelim de , yeniden dünyevî ve uhrevi huzûra kavuşsunlar, diye)” 21 Çünkü, Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ, kendisinin varlığını, birliğini, noksan sıfatlardam münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf olduğunu kabul edip isyankâr olmayan kulları hakkında, Raûf, Rahîm, Ğafûr ve Tevvâb olduğu için, şöyle buyurmaktadır: ِ ت َار َ م �ثلا َ و ِ س ُ ف ْ ن َ� ْا َ و ِ ل َاو ْ م َ� ْا َ ن ِ م ٍ ض ْ ق َن َ و ِ ع ُ و ْ �ا َ و ِ ف ْ و َْ �ا َ ن ِ م ٍ ء ْ ي َ ش ِ ب ْ م ُ ك � ن َ و ُل ْ ب َن َل َ و ط َ ني ِ ر ِ با � صلا ِ ر � ش َب َ و � “And olsun, sizi biraz korku, (biraz) açlık, (biraz d a) mal, can ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihân edeceğiz Sabr edenlere (lûtf -ü keremini) müjdele” 22 اَ ِ � ِ ر ْ ح َب ْلا َ و � ر َ ب ْلا ِ � ُ دا َ س َ ف ْلا َ ر َ ه َظ ي ِ ذ � لا َ ض ْ ع َب م ُ ه َ قي ِ ذ ُي ِ ل ِ سا � نلا ي ِ د ْي َ أ ْ ت َب َ س َ ك َ نو ُع ِ ج ْ ر َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل او ُل ِ م َ ع 21 -Secde, 21 İbn -i Abbâs radıye'llâhü anhümâ, bu husûsa işâretle, "Bir toplum, Allâhü Teâlâ'ya karşı ola n ahdini "Ahd-i Mîsâk'ını" bozarsa, Allâhü Teâlâ, o topl uma düşmanlarını musallat eder" buyurmuşdur Taberânî 22 -Bakara, 155 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 15 “İnsanların kendi ellerinin kazandığı (kendi elleri ile yaptığı gayr- i meşrû’) şey’ler yüzünden karada, denizde fesad belirdi (bir takım bozulmalar meydana geldi) ki (Allâh) yaptıklarının bir kısmını (bir kısmının cez’a’sını) onlara, (dünyâda iken) tatdırsın Olu r ki onlar rücû’ ederler de (bu isyankâr hallerinden vaz geçip Hakk’a dönerler) ” 23 َ ن ُ وع � ر � ض َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ ء � ار � ضلا َ و ِ ء َاس ْا َب ْلا ِ ب َاه َل ْ ه َا َان ْ ذ َ خ َا � � ِ إ �ِ � َن ْ ن ِ م ٍ ة َي ْ ر َ ق ِ � َان ْ ل َ س ْ ر َا َام َ و �ُ � َ ن َ س َْ �ا ِ ة َئ �ي � سلا َ ن َاك َ م َان ْل � د َب ُء � ار � سلا َ و ُء � ار � ضلا َان َء َابآ � س َ م ْ د َق ا ُ ول َاق َ و ا ْ و َ ف َ ع � � َ ح َة َ ن ُ ور ُع ْ ش َي � ْ م ُ ه َ و ة َت ْ ع َب ْ م ُ ه َان ْ ذ َ خ َا َف ٍ ت َاك َ ر َب ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َان ْ ح َت َ ف َل ا ْ و َ ق � تا َ و ا ُ ون َ مآ ى َ ر ُ ق ْلا َ ل ْ ه َا � نَأ ْ و َل َ و َ ا َف ا ُ وب � ذ َ ك ْ ن ِ ك َل َ و ِ ض ْ ر َ� ْا َ و ِ ء َام � سلا َ ن ِ م َ ن ُ وب ِ س ْ ك َي ا ُ ون َاك َا ِ � ْ م ُ ه َان ْ ذ َ خ "Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdi isek onun halkını (peygamberlerini tanımamaları yüzünden bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka fakirlikle, şiddetle, hastalıkla (bir takım krizlerle , sıkıp) yakaladı k" "Sonra bu sıkıntının yerine iyilik (selâmet, bolluk, sıhhat) verdik (de, malları ve evlâtları) çoğaldı (Darlıkdan bolluğa çıkınca da, şü kr edecekleri yerde) -Atalarımıza da (gâh böyle) fakirlik, şiddet, hastalık (gibi şey'ler) , (gâh) iyilik, geni şlik (gibi şey'ler) dokunmuşdur, (-çektiğimiz o belâlar, bizim isyânımızdan doğma şey'ler değildir -) dediler, (ve hâdiseleri, isyanlarına nisbet etmediler) Bunun üzerine biz de, kendileri farkına varmadan, onları ansızın tutup yakalayıverdik" "Eğer o memleket halkı îmân edip de (küfür, şirk ve isyandan) sakınmış olsalardı elbette üzerlerine gökden ve yerden nice bereket (hazîne) ler (ini) açardık Fakat onlar (peygamberlerini, 23 -Rûm, 41 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 16 kitâbı, dîni) yalanladılar da biz de kazanmakda oldukları (o küfür, isyan ve diğer şey'ler) yüzünden onları tutup yakaladık" 24  Siyâsî ve Dînî yetki sâhiplerinin, İyiliği emr etmek kötülükden vaz geçirmek görevini gereği gibi yapmaması, felâketlerin ana sebebidir َ ا َ ةو َل � صلا او ُ ما َق َا ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � ْ م ُ ها � ن � ك َ م ْ ن ِ إ َ ني ِ ذ � ل َ و ُ وتآا ِ فو ُ ر ْ ع َ م ْلا ِ ب او ُ ر َ م َا َ و َ ةو َ ك � زلا ا ْ و َ ه َن َ و ِ ر َ ك ْ ن ُ م ْلا ِ ن َ ع ط ِ رو ُ م ُ� ْا ُة َب ِ قا َ ع ِ � ِ َ و “Eğer (hayır ve îmân yolunu tercîh eden mü’min kullarımızın) kendilerine , yer yüzünde bir iktidar mevkîi verirsek, onlar namazı dosdoğru kılarl ar (ve kıldırırlar) , zekâtı verirler (ve verdirirler), iyiliği emrederler ve kötülükden vazgeçirmeye çalışırlar Her yapılan işin âkıbeti Allâh’a âiddir, (O, karşılığını tam olarak verir)” 25 Âyet -i kerîme'sinde ve benzeri âyet -i kerîme'lerde ifâde b uyurulan "İyiliği emretmek kötülükden vazgeçirmek" görevini, siyâsî ve dînî yetki sâhiplerinin gereği gibi yapmamaları, bütün kötülüklerin; bunun netîcesi olarak da deprem, yangın, sel gibi İlâhî uyarı niteliğindeki felâketlerin ana sebebidir Çünkü Allâhü Teâlâ, itâatkâr kulları hakkında Rahmân, Rahîm, Raûf, Gafûr, Tevvâb olduğu gibi, isyanlarına, günahlarına ısrarla devam eden ; şirk, küfür, fitne, fesâd ve bid'at içinde yaşamayı bir ma'rifet ve bir medenî yaşam tarzı kabul eden kulları hakkında da ( ُ دي ِ د َ ش ِ با َ ذ َ ع ْلا : şiddetli azâb sâhibi ) dir Bunun için de, en güzel bir şekilde yaratıp sayısız ni'metleri lûtf -ü ihsân eden Rabb'lerine karşı nankörlük edip şeytana ve şeytan gibi 24 -A'râf, 94 -95-96 25 -Hacc, 41 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 17 şerir insanların yolunda giden kulları hakkında da ( َ ق ِ ت ْنا و ُذ ٌ زي ِ ز َ ع ٍ ما : intikam sâhibi ) dir Bu bakımdan, bir kısım yetki sâhibi kimselerin, "Em ri bi'l- ma'rûf nehyi ani'l -münker :İyiliği emretmek, kötülükden vaz geçirmeye çalışmak " yerine, Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına göre konuşmalar yapan ilim adamlarını ta’ n ederek "İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız Beni birçok hoca efendi tefe koyacak, o ayrı mesele Rabbim bizi tefe koymasın” gibi sözler i, İslâm Dîni'nin îman ve amel esâslarına aykırı bir ifâdedir Böyle bir esâsa binâen dir ki, büyük müfessirlerden merhûm ve mağfûr Konya’lı Mehmed Vehbi Efendi, "H ak ve gerçek olan kendi dîninin hukümlerini terk ederek veyâ değiştirerek veyâ çağın îcâbı olarak bir kısmını kabûl edip bir kısmını bırakarak veyâ -din nâmına da olsa - dinde olmayan şey’leri dînî bir esâs imiş gibi halka telkîn edip yanlış yollara yönelterek, hevâ ve hevese uyanlar hakkında, şöyle söylemektedir ": “Tâbi’ olduğu dînin ahkâmını terk ederek, hevâ ve hevesine uygun bir şekilde tahrîb eden milletlerin çeşitli belâ’lara mübtelâ olduğu ve vukû’ bulan bu hâdiselerden ibret alıp mütenebbih olmadıkları hallerde, Allâhü Teâlâ, düşmanlarını musallat ederek helâk etdiği, âlemde her zaman görülen ahvâld endir” 26  İyiliği emretmek kötülükden vazgeçirmek hakkında bir Hadîs -i şerîf Bir gün, Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , Ashâb -ı Kirâm’ına, -insanları ve ümmetlerini, akla hayâle gelmedik felâketlere 26 -Hulâsatü’l -Beyân fî Tefsîri’l -Kur’ân, C 2 ss 564 Mehmed Vehbi DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 18 sürükleyecek olan - kıyâmet alâmetle rinden bahsederken, “Emr- i bi’l- ma’rûf ve nehy -i ani’l -münker -(iyiliği emr etmek ve kötülükden vaz geçirmek) -, terk edil diği zaman Kıyâmeti bekleyin” buyurmuşdur Ashâb -ı Kirâm da, اَي ُ س َ ر َ لو ِ �ا َ � َ م ْ ت ُي َ ر ُ ك ْ ا ُ ر ْ م َ� ِ با ْ ل ِ فو ُ ر ْ ع َ م َ و � نلا ُ ي ْ ه ِ ن َ ع ْ لا ْ ن ُ م َ ك ِ ر؟ “Yâ Rasûle’llâh, emr -i bi’l -ma’rûf ve nehy -i ani’l -münker ne zaman terk edilecekdir?” deyince, ِ إ ا َ ذ َ ظ َ ر َ ه ِ ت ْ لا َ د ُ ما َ ن َ ه ُ ة ِ � َ اي ِ خ ُ ك ِ ر ْ م َ و ْ لا َ اف َ ش ِ ح ُة ِ � َ ر ِ شا ِ ر ُ ك ْ م َ و َ َ ت َ ل � و ْ لا ْ ل ُ م ُ ك ِ � َ اغ ِ ص ُ ك ِ ر ْ م َ و ْ لا ْ ق ِ ف ُ ه ِ � َ ا ِ ل ِ زا َ ر ُ ك ْ م “İçinizde bulunan hayırlı kimseler müdâheneye (yağcılığa) başladığı, şerîr kimseler şerlerini artırmaya başladığı, mülk (yetki, kudret ve idârî makamlar) ehli olmayan küçüklerinizin (rezil kimselerinizin) eline geçtiği (eline verildiği), dînî konular da ilmi il e amel etmeyen (şahsî re’y ve arzûları ile cevâb vererek hem halkı idlâl eden, hem de kendilerini dalâlet’de bırakan) rezil kimselerin eline geçtiği zaman, -iyiliği emretmek ve kötülükden vazgeçirmek, terk edilecekdir- ” 27 buyurm uşdur Başka bir Hadîs -i şerîf'de de, şöyle buyurulmuşdur: َة َ ع � اسلا ِ ر ِ ظ َت ْ نا َاف ِ ه ِ ل ْ ه َا ِ ْ ي َ غ َ � ِ ا ُ ر ْ م َ� ْا َ د � س ُ و َاذ ِ ا "Emânet, ehliyetsiz kimselere saltanat tahtı yapılıp oturtul du mu kıyâmetin kopmasını bekle" 28 27 -İhyâu Ulûmi’d -dîn, 1 Kitâb ss 99 Müdâhene: Dalkavukluk, koltukculuk, yağcılık etmek, koltuk vermek, Allâhü Teâlâ'yı ve Rasûl'ünü bırakıp kula kul olmak ma'nâlarınadır ki bir nev'î şirk ma'nâs ını ifâde eder 28 -Sahîhu’l -Buhârî, Kitâbü’l -ilm, Cüz’ 1 ss 23 S B M Tecrîd -i Sarîh Tercemesi,C 12 ss 201 Kâmil Miras DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 19  Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerine uymayanların karşılaşa cakları azâb şekilleri ا با َ ذ َ ع ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ ث َ ع ْ ب َي ن َ أ ى َل َ ع ُ ر ِ دا َ ق ْلا َ و ُ ه ْ ل ُق ِ م ْ ن ْ م ُ ك ِ ل ُ ج ْ ر َ أ ِ ت َْ ت ن ِ م ْ و َ أ ْ م ُ ك ِ ق ْ و َ ف مُ ك َ ض ْ ع َب َ قي ِ ذ ُي َ و اع َي ِ ش ْ م ُ ك َ س ِ ب ْ ل َي ْ و َ أ ٍ ض ْ ع َب َ س ْ أ َب ط ُ ا ْ ن ُ ف � ر َ ص ُن َ ف ْ ي َ ك ْ ر ُظ ِ تا َي�ا َ نو ُ ه َ ق ْ ف َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل “De ki: O (Allâh), size üstünüzden (fırtına, şimşek, tufan, sayha gibi) , yâhud ayaklarınızın altından (kuraklık, zelzele, kıtal gibi) zorlu bi r azâb göndermeye veyâ sizi birbirinize katıp kiminizden kiminin hıncını tatdırmaya kâdirdir Bak, âyetleri, onlar iyice anlasınlar diye, nasıl türlü türlü açıklıyoruz” 29 Câbir radıye’llâhü anh, bu âyet -i kerîme’nin nâzil oluşunu şöyle rivâyet etmektedir: “( ا با َ ذ َ ع ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ ث َ ع ْ ب َي ن َ أ ى َل َ ع ُ ر ِ دا َ ق ْلا َ و ُ ه ْ ل ُق ِ م ْ ن ْ م ُ ك ِ ق ْ و َ ف :-Yâ Muhammed- de ki: Allâh size üstünüzden bir azâb göndermeye kâdirdir) âyeti nâzil olunca, Rasûlü’llâh aleyhi’s -selâm ( َ ك ِ ه ْ ج َ و ِ ب ُذ ُ وع َ أ :Yâ Rabb, Senin zatına sığınırım) dedi ( ْ م ُ ك ِ ل ُ ج ْ ر َ أ ِ ت َْ ت ن ِ م ْ و َ أ :Yâhud ayaklarınızın altından bir azâb göndermeye kâdirdir) kısmı nâzil olunca ( َ ك ِ ه ْ ج َ و ِ ب ُذ ُ وع َ أ : Yâ Rabb, Senin zatına sığınırım) dedi 29 -En’âm, 65 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 20 ( م ُ ك َ ض ْ ع َب َ قي ِ ذ ُي َ و اع َي ِ ش ْ م ُ ك َ س ِ ب ْ ل َي ْ و َ أ ٍ ض ْ ع َ ب َ س ْ أ َب ط :Yâhud sizi birbirinize katıp kiminizden kiminin hıncını tatdırmaya kâ dirdir) kısmı nâzil olunca da ( ُ ر َ س ْي َ أ َاذ َ ه ْ و َ أ ُ ن َ و ْ ه َ أ َاذ َ ه :Bu hafîfdir, yâhud kolaydır) buyurdu” Bu konuların tefsirinde, Kâmil Miras merhum şöyle demektedir: “Âyet -i kerime’de üstden gönderileceği bildirilen azâb, Lût kavminin, Ashâb -ı Fîl’in başına taş yağdırılması, Nûh kavminin su tûfânına tutularak helâk edilmesi nev’inden azâblardır Altdan gelen azâb da Kârûn’un yere batırılması ile, Âl -i Fir’avn’in suda boğulması ile helâk olmaları gibi” “Ba’zı âlimler de yukarıdan gelecek azâbı sultanlarla, pâdişahlarla ve iş başındaki büyük devlet adamlarının zulümleri ile; aşağıdan gönderilecek azâbı da ayak takımının çapulculukları ile tefsir etmişlerdir” “Gerek rüesanın zulmü, gerek ayak takımının toplum nizâmını bozacak bir hâle gelmesi, bir milletin harâb olmasını mûcib olan en büyük azâb ve felâkettir Bu azâb, doğrudan doğruya Allâh tarafından gönderildiği için , Hadîs'de bildirildiği üzere , Peygamberimiz bu azâbdan Allâh’a sığınmışdır” “Âyet -i kerîme’nin ikinci kısmında is e, bir milletin muhtelif ve birbirine zıd ictimâî fırkalarının büyük bir ihtiras ve ihtilâf ile meydana getirdikleri kargaşalık ve anarşiyi mûcib büyük bir âfet ve bir azâb -ı ilâhî’dir , deniliyor Dînimiz, hakka, adâlete ermek için, âmme işlerinde milletin refâh ve saâdeti için vukû’ bulan ictihâd ve ihtilâfı ( geniş mikyasda bir rahmet ) diye tavsif ettiği halde, bu mukaddes millî gâyelerden kör bir ihtirâs ile hâsıl olan ayrılığı ve birbirlerine saldırışı , büyük bir âfet ve mahv -ü helâkı mûcib bir azâb olar ak tavsif etmişdir Bu azâb, kulların biribirlerine saldırmaları ile DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 21 vücûde geldiği için Peyamber Efendimiz bu husûsda: Allâh’ın semâvî ve arzî âfetlerinden ehvendir , buyurmuştur” Sûriye 'de, Irak'da, Mısır'da, Afkanistan'da ve diğer İslâm memleketlerinde olduğu gibi, bu mukaddes ve millî gâyeleri terk ederek kör bir ihtirâs ile hâsıl olan fitne, fesâd, anar şi, tefrika ve birbirlerine saldırış, -hadîs -i şerîf’de belirtildiği gibi - böyle büyük bir âfet, mahv -ü helâkı mûcib kolay ve hafif bir azâb olurs a, acebâ âhiretdeki azâb nasıl olur? اوُعي ِ ط َ أ َ و او ُع َْ �ا َ و ْ م ُت ْ ع َط َت ْ سا ا َ م َه � للا او ُ ق � تا َف “(Bunun için ) ne kadar gücünüz yetiyorsa okadar Allâh’dan korkun (Rabb’inizin sözünü) dinleyin ve O’na itâat edin” 30 ْ ن ِ م ُ ذ ِ خ �ت َي ْ ن َ م ِ سا � نلا َ ن ِ م َ و ُ و ّ ب ِ ُ � ادا َ د ْن َا ِ �ا ِ نو ُ د ِ �ا � ب ُ ح َ ك ْ م ُ ه َن ط او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا َ و ِ � ِ ا ّب ُ ح � د َ ش َ أ ط “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki Allâh’a karşı ortaklar, denk’ler, nazîr’ler ve emsâl’ler tutarlar da onları Allâh sever gibi severler (Allâh’a olan sevgileri gibi muhabbet beslerler Onların emirlerine, nehiylerine, arzûlarına itâat ederler Böyle yapmak sûretiyle de Allâh’a şirk, ortak koşarlar Allâh’a karşı yapılacak şey’leri onlara yaparlar Allâh’ın rızâsını düşünmeden onların rızâsını kazanmaya çalışırlar Hattâ Allâh’a isyân olan şey’lerde bile onlara itâat ederler) Halbuki îmân edenlerin Allâh’a karşı olan sevgi (ve itâat) leri ise, her şey’den ziyâdedir” 31 Âyet- i kerîmesi, Allâh’dan başka velîler, dostlar, kurtarıcılar ve hâmîler arayanların perîşan hallerini ve îmân edip Allâh’dan başkalarına gönül vermeyen mü’min’lerin güzel hallerini, en güzel bir şekilde beyân edip açıklamaktadır 30 -Teğâbün, 16 31 -Bakara, 165 Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 572 Elmalılı M Hamdi Yazır DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 22 Bunun için deccâl -vârî, iblîs -vârî ( deccâl gibi, iblîs gibi ) bir takım kimselerin peşine düşerek onları âdetâ tanrılaştırıp etrâfında toplanmak, şîa şîa, fırka fırka, parça parça olup her biri bir reise, bir lidere tâbi’ olmak, aslâ câiz değildir Bunun için bir Hadîs -i şerîf'de şöyle b uyurulmuşdur: "Bundan sonra sizin bir daha putperestliğe döneceğinizden endîşe etmiyorum Endîşe etdiğim şey', sizin dünyâ işlerine dalarak ve servet peşinde koşarak birbirinizin kanını dökmenizdir İhtiras ile nefsâniyyet güdüp didişmenizdir İşte o zaman siz de sizden evvelki milletler gibi helâk olursunuz Çünkü ihtiras, ni'metden mahrûmiyyete sebeb olur" "Siz iyi olursanız, âmirleriniz de iyi olur Kötülerin başına kötü geçerse, kimin kimde hakkı varsa helâlleşsin Zîrâ âhiretde cezâ'ya uğramak, dünyâda mahcûb olmakdan kötüdür"  İslâm Dîni'ni n ve Müslüman'ların aleyhinde çalışıp İslâm'sız bir dünyâ isteyenlerin âkıbeti Yıllardan beri İslâm Dîni'nin ve onun mensûbu olan müslümanların düşmanları olan müşrikler, kâfirler, fitne ve fesâd erbâbı münâfıklar, bu günlerde fitne ve fesâdlıklarını daha da artırarak İslâmsız ve müslümansız bir dünyâ hayâline düşmüşlerdir ki onların bu hayallerinin dünyâ hayâtındaki durumları, virüslerle, sellerle, yangınlarlar la ve benzeri uyarı şekilleri ile uğraşmak olduğu gibi; âhiret hayâtındaki durumları da , aşağıdaki şekilde anlatıldığı gibi olacakdır ki bu hâle tahammül etmeyi akılları kesiyorsa, hayallerine devam etmekden geri kalmasınlar: DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 23 Mü'min'lerin günahkârları Cehennem'den çıkarıldıkdan sonra geriye - zerre miktârı da olsa - îmânı olmayan küfür, şirk ve nifâk ehli kimseler kalacak Bu sûretle de bunlar , ebedî olarak Cehennem'in yârânı olacaklardır Görevli melekler tarafından Cehennem'in kapıları kapatılacak, üzerlerine ateşden hezenler, direkler uzatılıp bastırılmak sûretiyle Cehennem'in her tarafı sımsıkı kapatılacak, bu sûretle de artık oraya ne bir rûh girecek ve ne de bir gam çıkacak Kendileri de hiç bir yardım talebinde bulunamayacaklardır Bulunsalar bile onların sözleri ve feryadları, ancak bir "Zefîr-u şehîk: Nefes alıp verme " den ibâret olac akdır Cebbâr olan Allâhü Teâlâ da -gûyâ onları unutmuş gibi - Cehennem ile baş başa bırakacakdır ki şu âyet -i kerîmeler bunu açık bir şekilde ifâde etmektedir: ِ إ � ن َ اه َ ل َ ع ِ ه ْ ي ُ م ْ م ٌ ة َ د َ ص ْ ؤ � ٍ ة َ د � د َُ � ٍ د َ م َ ع ِ � "Muhakkak o ateş (Cehennem), onların üzerlerine bastırılıp kapıları kapanacakdır (kapatılmışdır) Uzatılmış direkler (dayaklar, dikmeler) içinde olarak, (veyâ -kendileri- uzatılmış -ateşden - sütunlara -bağlı olarak -)" 32 َ ل َ ع ِ ه ْ ي َ ان ْ م ٌ ر ُ م ٌ ة َ د َ صؤ " (Onların) cezâsı, üzerlerine kapıları sımsıkı kapatılmış bir ateşdir" 33 ٌ قي ِ ه َ ش َ و ٌي ِ ف َ ز َاهي ِ ف ْ م َُ � ِ ر � انلا ي ِ ف َف ا ُ وق َ ش َ ني ِ ذ � لا ا � م َا َف � "Şakî olanlara gelince: Onlar ateşdedirler ki orada (çok fecî) bir nefes alıp vermeleri vardır" 34 ِ ه ُ وج ُ و َ ىل َ ع َ ن ُ ور َ ش ُْ � َ ني ِ ذ � ل َا َ م � ن َ ه َ ج َ � ِ إ ْ م ِ ه � �ي ِ ب َ س � ل َ ض َا َ و ان َاك َ م ٌ ّ ر َ ش َ ك ِ ئ َل ُ وا ع 32 -Hümeze, 8 -9 33 -Beled, 20 34 -Hud, 106 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 24 "O yüzleri üstü Cehennem'e sürüklenecek kimseler yok mu?), onların yeri (olan Cehennem), çok kötü, yolu da çok sapıkdır" 35 ٍ ر ُع ُ س َ و ٍ ل َ � َ ض ِ � َ � ِ م ِ ر ْ ج ُ م ْلا � ن ِ إ َ ح ْ س ُي َ م ْ و َي ِ را � نلا ِ � َ نو ُب ْ م ِ ه ِ هو ُ ج ُ و ى َل َ ع ط َ ر َ ق َ س � س َ م او ُقو ُذ "Şübhesiz ki günahkârlar (dünyâda) sapıklık ve (âhiretde) çılgın ateşler içindedirler" "O gün onlar yüzleri üstü ateşde sürüklenirler (Onlara) - Tadın cehennemin dokunuşunu - (sıcaklığını ve elemini) denilir" 36  Tevhid Dîni İslâm’ın gereği olan Dînî kimliğimizi kaz anıp ihlâs ve takvâ sâhibi bir kul olmak veyâ demokrasi , lâiklik, özgürlük ve hoşgörü gibi İslâm dışı sistemleri kabûl edip şirk, küfür, fitne ve fesâd yollarına yönelip isyankâr bir kul olmak bizim tercîhimize bağlıdır Hayâtımız boyunca bizleri imtihân etmek için îmân ile küfür , hayır ile şerr arasındaki tercihi bize bırakan ve ona göre hakkımızdaki ilâhî hükmünü verecek olan Allâhü Teâlâ, aşağıdaki âyet -i ker îme'de if âde buyurulduğu gibi, aklımızı başımıza toplayıp îmân ve İslâm yolunu tercih ederek ihlâs ve takvâ sâhibi bir kul 35 -Fürkan, 34 "Yâ Rasûla'llâh, kâfir, kıyâmet gününde yüzüstü (ve baş aşağı veyâ sürüklenerek) nasıl haşr olunur?", diye sorunca, O da "Dünyâda onu iki ayağı üzerinde yürüten Allâhü Teâl â, kıyâmet gününde de yüzüstü yürütmeye kâdir değil midir?" cevâbını vermişdir S B M T ecrîd-i Sarîh Tercemesi,C 11 ss 143 (1718 nolu h ş ) Kâmil M iras 36 -Kamer, 47-48 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 25 olmamızı -kullarına olan sonsuz rahmetinin bir eseri olarak - ısrârla istemektedir Bunun için , Müslüman olduğunu söylediği halde, Batının demokratik ve laîk sistemleri ni, sağ ve sol düzenleri ni, temeli olmayan hakk ve özgürlük da’vâlarını durmadan müdâfaa edip yaşamaya çalışanlar, âyet -i kerîmede ifâde buyurulan netîceye (ilâhî azâba) tahammül edebileceklerini akılları kesiyorsa, şirk , kü für, nifâk ve fesâd ifâde eden bu bâtıl da’vâlarına devam etsinler Eğer akılları kesmiyorsa ve böyle bir azâba dûçar olmak istemiyorlarsa, fırsat elden gitmeden, kuş kafesden uçmadan, tevbe ve istiğfâr kapıları kapanmadan, müttakî bir kul olma imkânı elden çıkmadan , Kur'ân -ı Kerîm 'in aşağıdaki âyet -i kerîme'de ifâd e buyurduğu özgürlük ifâdesi karşısında , bâtılı terk ed ip hakkı kabûl ederek Cennet’i ve mağfireti elde etmeye çalışsın lar ُ ي ْ ل َ ف َءا َ ش ْ ن َ م َف ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م � ق َْ �ا ِ ل ُق َ و ْ ؤ ْ ن َ م َ و ْ ن ِ م ْ ر ُ ف ْ ك َي ْ ل َ ف َءا َ ش � َ ان ْ د َت ْ ع َا ا � ن ِ إ َ � ِ م ِ لا � ظل ِ ل ارا َن � ا َ ه ُ ق ِ دا َ ر ُ س ْ م ِ ِ � َ طا َ ح َا ط َ هو ُ ج ُ و ْلا ي ِ و ْ ش َي ِ ل ْ ه ُ م ْلا َ ك ءا َِ � او ُثا َغ ُي او ُثي ِ غ َت ْ س َي ن ِ إ َ و ط َ س ْ ئ ِ ب ُ با َ ر � شلا ط ا ق َ ف َ ت ْ ر ُ م ْ تءا َ س َ و او ُل ِ م َ ع َ و او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا � ن ِ إ ِ تا َِ �ا � صلا � َ م َ ع َ ن َ س ْ ح َ أ ْ ن َ م َ ر ْ ج َ أ ُ عي ِ ض ُن َ � ا � ن ِ إ � َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ْ ن ِ م ي ِ ر َْ � ٍ ن ْ د َ ع ُ تا � ن َ ج ْ م َُ � َ ر ِ وا َ س َ أ ْ ن ِ م ا َ هي ِ ف َ ن ْ و � ل َُ � ُ را َ ه ْ ن َ ْ �ا ُ م ِ ه ِ ت َْ ت ْ ن ِ م ٍ ب َ ه َ ذ َ و ِ م ا ر ْ ض ُ خ ا با َي ِ ث َ نو ُ س َب ْ ل َي ْ ن ُ م ٍ ق َ ر ْ ب َت ْ س ِ إ َ و ٍ س ُ دن ُ س َ � ِ ئ ِ ك �ت ِ ف َ ْ �ا ى َل َ ع ا َ هي ِ ك ِ ئا َ ر ط َ م ْ ع ِ ن ُ با َ و � ثلا ط ا ق َ ف َ ت ْ ر ُ م ْ ت َن ُ س َ ح َ و ع “De ki: (bu Kur’ân) Rabb’inizden gelen bir Hakk’dır Artık dileyen O’na îmân etsin (O’nun emir ve yasaklarına uysun), dileyen de O’nu inkâr edip kabûl etmesin (emir ve yasaklarına uymayarak dile diği gibi yaşasın) Hakîkat şudur ki biz, zâlimlere (fâsıklara, DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 26 kâfirlere, müşriklere) öyle bir ateş hazırladık ki (onun etrâfını saran) duvarları, çep eçevre kendilerini kuşatacaktır Onlar (orada susuzlukdan) feryâd etdikce (kaynamış ve) kalın bir mâyi’a (zeytin yağı tortusuna) benzeyen, yüzleri kavuran bir su ile imdâd olunacaklardır O, ne fanâ içecektir (O ateş) ne kötü bir dayanakdır” "Îmân edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince:) Biz, şübhe yok ki, iyi amel ve hare ket edenin mükâfâtını zâyi' etmeyiz" "Onlar (işte böyledir) Altından ırmaklar akan adn cennetleri onlarındır Orada tahtlar üzerinde kurularak, orada altın bileziklerle bezenecekler, ince dîbâdan, kalın dîbâdan yeşil elbîseler giyeceklerdir Ne güzel sevâb, ne güzel dayanak!" 37 Hakîkat böyle olduğuna göre, eğer biz, Kur'ân -ı Kerîm'in , Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın kelâmı olduğuna ve Hazreti Muhammed aleyhi's- selâm'ın tüm insanlara gönderilmiş son peygamber olduğuna inanıyorsak, şu güzel vatanımızda tek vatan, tek millet, tek devlet , tek bayrak ve tek din etrafında toplanarak Allâhü Teâlâ’nın rızâsına uygun bir yaşam tarzı istiyorsak , “Bizim da’vâmız cihangirlik da’vâsı değildir, i’lâ-i kelimetü’ llâh da’vâsıdır ” diyen merhûm ve mağfûr ecdâdımız gibi "İ’lâ -i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışmamız ve Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve İhlâs sâhibi bir Müslüman olmaya yönelmemiz lâzımdır Aynı zamanda , Tevhîd Dîni İslâm'ın merkezi ve nazargâh -ı ilâhî olan ma’nevî kalbimizin Haram -ı Şerîf ’inde, Allâh korkusundan ve Allâh sevgisinden başka hiçbir şey’e yer v ermeyerek demokrasi, 37 -Kehf, 29- 30-31 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 27 lâiklik, özgürlük, hoşgörü gibi Batının kokuşmuş beşerî sistemlerin in şirk, küfür, nifâk, fesâd ve bid’at virüslerinin girmesine hiçbir şekilde müsâade etmemeliyiz Bunun için, İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya ihtiyacımız vardır Öyle bir kurtarıcı ki kılavuzu karga’lar değil, "Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik , lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir " ifâdesi yerine , Birinci Büyük Millet Meclisinin büyük bir ferâsetle “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dır Resmi dili Türkçe’dir, makarrı Ankara Şehri’dir” şeklinde dile getirdiği ilkeleri dile getirecek ilmi ile âmil müttakî ve Muhlâs bir kılavuz 38  İslâm Dîni ve Demokrasî İlk çağlarda ve Eski Yunan’lılarda zaman zaman tatbik edilen ve bir halk idâresi şekli olan Demokrasî, onsekizinci yüzyılda, 38 - Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi insanları kendisine müşâvir ( danışman ) yapmayan idâreciler, ne kadar dikkât ederlerse etsinler her zaman ve her yerde hatâ edebilirler Bunun için “Kılavuzu karga olanın burnu çöplükden kurtulmaz” denilmiştir Bunun için Süleyman aleyhi’s -selâm ’ın Hüdhüdü gibi; diğer bir ifâde ile merhum Alparslan’ ın Nizâmü’l -mülk’ü, Osman Gâzî’nin Edebâlî’si, Fâtih’in Ak Şemseddin ’i, Kânûnî’nin Zembilli Ali Cemâlî Efendi’leri gibi, hakikatleri haber verip doğru yolu gösterici müşavirleri olan idâreciler, her zaman ve her yerde dünyevî ve uhrevî başarılara ulaşıp mutlu olurlar Çünkü Süleyman aleyhi’s-selâm ’ın Hüdhüdü, büyük bir şirk ve ihtişam içinde yaşayan Belkıs ’ın durumunu haber verdiği zaman, Süleyman aleyhi’s-selâm tarafından gerekli olan işler yapıldıktan sonra, ekâbirleri ile birlikte Süleyman aleyhi’s -selâm ’ın huzuruna gelen Belkıs’ın “( ا َق ْ ت َل َ ن َ م ْ ي َل ُ س َ ع َ م ُ ت ْ م َل ْ س َا َ و ي ِ س ْ ف َ ن ُ ت ْ م َل َظ � � ِ إ � ب َ ر ِ َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ � :Ey Rabb'im, hakîkat ben kendime yazık etmişim Süleymân'ın maıyyetinde âleml erin Rabb'i olan Allâh'a teslîm oldum (Müslümân oldum)” diyerek Müslüman olmasına sebeb olduğu gibi, tebaasının da Müslümân olmasına sebeb olmuştur (Neml,44) DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 28 4-Temmuz- 1776 Pazartesi Günü vukû’ bulan Amerikan bağımsızlık gününden sonra daha da geliştirilerek Amerika’nın tatbik etdiği, daha sonra da bir çok dünyâ ve Avrupa devletleri tarafından benimsenip tatbik edilen beşerî bir sistemdir ki İslâm Dîni ile uzakdan yakından hiç bir ilgisi ve benzerliği yokdur Çünkü birisi ilâhî bir kânun, diğeri beşerî bir sistemdir 1946-50 yılları arasında bizde de beğenilip tatbi k edilmeye başlanılan bu sistem, Türkiye Cumhûriyeti Anayasası’nın belirlediği diğer ilkeler ile birlikde tatbik edi lmeye başlanmışdır ki hâlen de öyledir Ne yazıkdır ki Gâzi Mustafa Kemâl Paşa'nın başında bulunduğu Birinci Büyük Millet Meclisinin me rhum ve muhterem üyeleri nin, büyük bir ferâsetle, yeni kurulan Türkiye Devleti'nin temelini teşkil eden 1921 Teşkilât -ı Esasîye Kanunu yaparken, “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dır Resmi dili Türkçe’dir, makarrı Ankara Şehri’dir” şeklinde yaptığı Anayasa ile yeni kurulan Türkiye Devleti’nin temelini, dînî esaslar üzerine oturtmak mecbûriyyetini duyarak böyle bir Anayasa yapmışlarsa , 1950 seçimlerinde , lâik bir devlet anlayışının babası ve önderi olan İsmet İnönü'ye ve temsil etmiş olduğu CHP zihniyetine karşı büyük bir zafer kazanarak 450 milletvekilinin 426 sını büyük bir çoğunlukla kazanıp iktidârı ele geçiren o günkü hükûmet , ABD nin demokrasisi yerine , 1921 Anayasasını kabûl ederek yürürlüğe koymuş olsaydı; 39 Müslüman Türk Milletinin eğitim ve öğretimini, ABD Büyükelçisi'nin başkanlığı altındaki komisyona veren Fulbright anlaşmasını iptal edip 39 - Böyle bir zamanda, böyle bir Anayasa'nın kabul edilmesine Celâl Bayar ve aynı düşünceye sâhip birkaç arkadaşından başka karşı çıkan olmazdı Çün kü o zamanın İnönü rejimine karşı olan inançlı asker ve subayların ekseriyyeti de, rey verip kurulacak yeni hükûmeti desteklemişlerdi Fakat yeni iktidârın "İslâm Dîni yerine, ABD' nin Demokrasi rejimini" getirmek , Fulbright anlaşmasını kaldırmamak, demokrasinin gereği diyerek o zamanki Harb Okulları Yönetmeliğini değiştirmek, gayr -i müslimlere yedek subay hakkı vermek gibi yanlış hareketleri, hem kendilerini hem de müslüman halkı bir takım zor durumlar ile karşı karşıya bırakmışdır ki hâlen de öyledir DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 29 yürürlükden kaldırsaydı , bu gün içinde bulunduğumuz şu günlerde, iç ve dış düşmanların yıllardan beri mel'un çalışmaları ile dînen ve ahl âken çöke rtilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile karşı karşıya kalmazdık Kezâ, bir tarafdan Şamanist olmak isteyen ırkç ı Dr Rızâ Nur gurûbu ile, diğer tarafdan "Hristiyan olalım, Kur'ân'ı ve İslâm'ı târihe gömelim " diyen Mustafa N ecâti gurûbu ile mücâdele eden, di ğer tarafdan da "Biz ne H ristiyanız, ne de Şamanistiz Biz Müslümanız ama ba'zı reformlar yapacağız" diyerek savaşta en çok kendisini destekleyip yardımcı olan hocalar ve müftüler gurûbunu destekliyen Mustafa Kemâl, protokoldeki yeri başbakandan önce olan Rıfat Börekçi' yi Diyanet İşleri Başkanı yaptıkdan sonra 40 Mehmet Akif’in de içinde bulunduğu muhâfazakâr milletvekillerine hükümeti kurun görevini vermesine rağmen hükûmeti kuramayan bu kimselerin gaflet ve beceriksizliklerinden istifâde etmesini bilen ve Lozan murahhasları tarafından gizli olarak görevlendirilen Ermeni asıllı Sabatayistler "Hasan Basri Çantay gurubu bu işi başaramaz, bu işi ancak bizimle yürütebilirsin " diyerek görevin kendilerine verilmesini istediler O da "Bunlar bu imkânı neden kullanamadı, olmaz böyle şey" diyerek kızıp bağırarak reddetdi ise de , O'nun içki ve kadın za'fından ve ba'zı reformlar yapma düşüncesinden istifâde etmesini çok iyi bilen Sabatayistler , Lozan Barış Konferansı gizli oturumlarında alınan gizli kararların tatbîkâtını isteyen murahhaslara, “Bu tekliflerinizin hiç birini kabul etmem mümkün değildir, ancak Mustafa Kemal kabul ederse ben de kabul ederim” diyen İsmet İnönü'nün de desteğini sağlayarak bu görevin kendilerine 40 -İlk Diyanet işleri Başkanı Rifat Börekçi'nin şöyle dedi ği rivâyet olunur: "Mustafa Kemâl'in huzûruna girdiğimde beni ayakta karşıla rdı Utanarak "Paşam beni mahcub ediyorsunuz" dediğim zaman, "Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın îcablarındandır" buyururlardı Mustafa Kemâl Paşa, şahsî çıkarları için kutsal dînimizi siyâsete âlet eden câhil din adamlarını sevmezdi" DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 30 verilmesinde başarı sağlamışlardır ki kendisinin ve babasının aslı Ermeni olan Ataist Prof Celâl Şengör 'ün "Ben TÜRK değilim, bu devleti biz kurduk, benim damarlarımda bir damla Türk kanı yok, biz göçmen de değiliz, biz bu devleti kuranlarız" sözleri, bu konunun en açık delîllerinden biridir Bu Sabatayist 'lerin bir çoğunun isimleri, 25 -Nisan-2000 Salı târihli "akit" gazetesinde ve 25-Nisan- 2000 Salı târihli "Politika" gazetesinde neşredilmişdir İlahiyat Fakültelerinde ve Diyanet İşleri Başkanlığında görevli bâzı Oryantalizm (Şarkiyatçılık ) heveslilerin in Kur'ân -ı Kerîm ve Hadîs-i şerîf'ler üzerinde yapmış oldukları Oryantalist çalışmalar ise, bunların yaptıkları tahrîbâta tuz biber ekmi şdir Bu konuya işâretle Ömer Nasuhi Hoca, hâtıralarında , "Bu görev bize verildi, fakat hiç kimse görev kabul etmedi Hasan Basri Çantay'a Başbakanlığı, Mehmet Akif’e Milli Eğitim Bakanlığı’nı teklif ettik, kabul etmedi O yüzden kabahat bizdeydi Eğer hükümeti kurabilseydik bu işler böyle olmazdı" Hasan Basri Çantay da, hatırâtında ''Bu işi başaramadık, hükümeti kuramadık, kabahat bizdedir'' demişdir 41 Eğer bu i'tirâflar doğru ise, şimdiye kadar yapılan tüm tahrîbatların sorumluluğ unda bunlar ın da payı var demekdir  41 - İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü hocalarından Prof Dr Ali Özek Hoca'nın hâtıralarında n Bu konuda, kendisi şöyle diyor: (Yeni Şafak 14 -Ekim-2012) Fâtih'de aynı mahallede oturan Ömer Nasûhi Hoca'nın komşusu idim Bir çok zaman Fatih Câmii'ne berâber giderdik Anılarını anlatırken "Ka bahat bizdedir" derdi Ba'ze n da Hacı Ârif beyle birlikte Küllük kahvesine gider, Hasan Basri Bey'i ziyâret eder, O'nun hâtıralarını dinlerdik Kendisi Beyazıt'da otururdu DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 31 Sabatayist'lerin izinden gidenler Türk ve Müslüman olduklarını söyledikleri halde, ne yaptıklarını, neye ve kime hizmet etdiklerini bilmeyen akıl, îmân ve iz'ân yoksulu bir takım zavallı devlet yetkilileri de , Eski Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Org Refet Ülgenalp'ın 1963 yılında benim masamın başında, " Eğer bu Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız birlik ve berâberliklerini te’min ederek bu memleketde şerîati tatbik ederler Bunun önüne geçmek için önce din adamlarını me’mûr yaparak dilediğiniz gibi yöneteceksiniz Sonra da muhtelif isimler altında bölerek birlik ve berâberliklerini bozup birlikde har eket etmelerini önleyeceksiniz” dediği gibi, söz ve davranışları ile; kim n e derse desin övgülerle bitiremeyeceğimiz başarı ve hizmetlerini büyük bir takdirle karşıladığımız Dîn -i Tevhîd Seddi Müslüman Tü rk Kudreti’nin son kalesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanlığı makâmında oturan; “ Ümmetin son halifesi sizdiniz, o topraklarda halifeliği kaybettik Yiğit düştüğü yerden kalkacağına göre aynı topraklardan kalkmasını bekliyoruz ” diyerek Dîn -i Tevhîd Seddi’ nin koruyucusu Müslüman Türk Kudreti ’nden İslâmî hizmetler bekleyen eski Dünyâ İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın Dönem Başkanı olan; Eski Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar gibi, tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek din uğrunda k udretli bir komutanı olan; MHP ile ittifak yapıp daha güçlü bir devlet başkanı hâline gelen ; Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın, DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 32 "Em ri bi'l- ma'rûf nehyi ani'l -münker :İyiliği emretmek, kötülükden vazgeçirmeye çalışmak " konusunu en iyi bir şekild e yapmak, en başta gelen görevlerinden biri olduğu halde, bunun yerine, AB böyle istiyor, Batıda böyledir, Tayyâr Altıkulaç, Hayreddin Karaman ve ekip leri böyle fetvâ veriyor, diyerek Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına göre konuşmalar yapan ilim adamlarını ta’n edip "İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız Beni birçok hoca efendi tefe koyacak, o ayrı mesele Rabbim bizi tefe koymasın” gibi ve Bakara Sûresi'nin 8-20 âyet -i kerîme'lerinde belirtildiği gibi, İslâm Dîni'nin îman , amel, ahlâk ve muâmelât esâslarına aykırı iki yüzlü münâfıkâne sözleri ile; koskoca bir milletin büyük bir çoğunluğu ve onların gençleri , "D emokrasi'nin, lâikliğin , hoşgörünün, modanın ve zamanın gereğidir gibi" boş ve faydasız şey'lerle beyinleri yıka narak, dînî hakîkatl eri göremez, işitemez ve anlayamaz bir hâle getirilmiş, her köşede fitne, fesâd, bid’at, anarşi, terör, isyan ve hak isteme çığlıkları pervâsızca at oynatır bir hâle gelmişdir Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Rejime ters düşecek, kulağa hoş gelmeyecek, göze batacak konuların konuşulmaması" ta'lîmâtını verip Yüce İslâm Dîni'ni inhisârı altına alarak Merkezî Hutbe, Merkezî Va'z, Merkezî Ezan sistemlerini kurup ilmi ile âmil ehliyetli ilim sâhibi din adamlarını saf dışarı bırakması da, Dînî ve ahlâkî çöküntünün asıl ana sebeblerinden biri olmuşdur ki aşağıdaki âyet -i kerîme ve benzeri âyet -i kerîmeler, bu ta'lîmâtı ve renlerin ve tatbik edenlerin; bunları yapanların ve yaptıranların dünyevî ve uhrevî hallerini şöyle ifâde buyurmaktadır: 42 42 -Ben, 1970- 1972 yılları arasında, Diyanet İşleri Başkanlığı Dînî Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Daire Başkanı iken, Din İşleri Yüksek Kurulu 'nda, teklif edilen DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 33 ِ � ِ سا � نل ِ ل ُها � ن � ي َب ا َ م ِ د ْ ع َب ْ ن ِ م ى َ د ُْ �ا َ و ِ تا َن � ي َ ب ْلا َ ن ِ م ا َن ْل َ ز ْ ن َا ا َ م َ نو ُ م ُت ْ ك َي َ ني ِ ذ � لا � نإ ِ با َت ِ ك ْلا � ُ وا َ نو ُن ِ ع� ْلا ُ م ُ ه ُ ن َ ع ْ ل َي َ و ُ �ا ُ م ُ ه ُ ن َ ع ْ ل َي َ ك ِ ئ َل ُ ون �ي َب َ و او ُ ح َل ْ ص َا َ و او ُبا َت َ ني ِ ذ � لا � � ِ إ ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُ بو ُت َا َ ك ِ ئ َلو ُا َف ا ج ُ مي ِ ح � رلا ُ با � و � تلا ا َن َ أ َ و ِ إ ا َ م َ و او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ن ت ُ و ِ �ا ُة َن ْ ع َل ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ك ِ ئ َلو ُا ٌ را � ف ُ ك ْ م ُ ه َ و ا ِ سا � نلا َ و ِ ة َ ك ِ ئ َل َ م ْلا َ و َ نو ُ ر َظ ْ ن ُي ْ م ُ ه � َ و ُ با َ ذ َ ع ْلا ُ م ُ ه ْ ن َ ع ُ ف � ف َُ � � َ و َ � ِ ع َْ � َا "O kimseler ki bizim inzâl etdiğimiz beyyineleri (Allâh'ın emrine, hükümlerine, irşâdına ve bunlara îmân etmenin, ittibâ' etmenin vücûbuna delâlet ed en ve ayn-i hidâyet, mahz -ı hidâyet olan âyet ve delîlleri), biz bunu insanlar için Kitâb'da (Tevrât, İncîl ve Kur'ân cinsi Kitâb'da) beyân etdikden sonra ketm ederler (gizlerler) İşte bunlar (öyle kimselerdir ki) Allâh bunlara lâ'net eder ve bütün lâ'net edebilecek kimseler de lâ'net eder" "Ancak tevbe edenler, tevbe edib de islâh -ı hâll edenler, islâh -ı hâll edib de ketm etdiği hakîkati beyân edip neşr edenler (yok mu?) , ben de onların tevbelerini kabûl ederim (Çünkü) Tevvâb olan, Rahîm olan da a ncak benim)" "Tevbe etmeyip de küfürlerinde sâbit olanlar ve bu hâl üzere ölenler (yok mu?) , onlar kâfirlerdir ki işte bunlar da böyle mel'unlardır Allâh'ın, meleklerin ve insanların lâ'neti onların üstünedir" "Onlar (o lâ'netin veyâ cehenne min) içinde ebedî olarak kalırlar Onlardan ile'l -ebed azâb hafifletilmez ve onlara hiçbir mühlet ve müsâade de verilmez" 43 bu uygulamalara karşı çıkarak böyle bir uygulamanın yapılmasına mâni' olmaya çalıştım ise de, daire başkanlığından ayrıldıkdan bir müddet sonra yin e yürürlüğe konmuşdur 43 -Bakara, 159-162 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 34  Müşriklerin hoşuna gitmese de O, dînini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle ve hakk dîn ile gönderen dir K ullarının dünyevî ve uhrevî mutluluğunu isteyen Allâhü Teâlâ, Rabb isminin muktezâsı ve sonsuz rahmeti'nin bir eseri olarak sevgili rasûlü Hazreti Mu hammed aleyhi's-selâm vasıtası ile bizlere teblîğ ettirmiş olduğu Kur'ân -ı Kerîm'inde ve İslâm Dîni esâsları'nda, insanlığın muhtaç olduğu en doğru yolun ve kendisini idâre edecek en doğru sistemin kendi ilâhî sistemi olduğunu belirterek şöyle buyurmaktadır: �ْ س ِ � ْا ِ �ا َ د ْ ن ِ ع َ ني �دلا � ن ِ إ ُ م فق "Hak dîn, (insanları dünyevî ve uhrevî mutluluğa erdiren gerçek düzen, gerçek sistem, gerçek rejim, gerçek inanış) , Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 44 اني ِ د َ م� ْ س ِ � ْا ُ م ُ ك َل ُ تي ِ ض َ ر َ و ِ � َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ُ ت ْ م َْ � َا َ و ْ م ُ ك َني ِ د ْ م ُ ك َل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َا َ م ْ و َ ي ْل َا "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim , ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 45 Bundan sonra da her türlü dünyevî ve uhrevî felâketin sebebi olan, İslâm dışı fikir, görüş, sistem, düzen, rejim ve inanışlara gönül vermememizi emr ederek şu mühim uyarıyı yapmakta ve İslâm Dîni'nin gerçek din olduğunu belirtmekdedi r ki böyle bir dînin dışınd a bir din kabul edip o yolda gitmek , apaçık bir şirk ve küfür 'dür Bunun için , İslâm Dîni'nin esâsların da, az bir dünyâ menfaati karşılığında, İslâm ve Müslüman düşmanlarını sevindirecek bir takım tahrîfatlar yapmakdan şiddetle kaçınmak lâzımdır 44 -Âl -i İmrân 19 45 -Mâide, 3 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 35 ُه ْ ن ِ م َ ل َب ْ ق ُي ْ ن َل َ ف اني ِ د ِ م� ْ س ِ � ْا َ ر ْ ي َ غ ِ غ َت ْ ب َي ْ ن َ م َ و ج َ ني ِ ر ِ س َا ْ�ا َ ن ِ م ِ ة َ ر ِ خ� ْا ِ � َ و ُ ه َ و اوُ د ِ ه َ ش َ و ْ م ِِ �ا َ� ِ إ َ د ْ ع َب او ُ ر َ ف َ ك ا م ْ و َ ق ُه ّللا ي ِ د ْ ه َي َ ف ْ ي َ ك ُ م ُ هءا َ ج َ و � ق َ ح َ لو ُ س � رلا � ن َ أ ُ تا َن � ي َ ب ْلا ط َ م ْ و َ ق ْلا ي ِ د ْ ه َي َ� ُه ّللا َ و َ � ِ م ِ لا � ظلا ِ ه ّللا َة َن ْ ع َل ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع � ن َ أ ْ م ُ ه ُ ؤآ َ ز َ ج َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ِ ع َْ � َ أ ِ سا � نلا َ و ِ ة َ ك ِ ئ� َ م ْلا َ و َ � � ا َ هي ِ ف َ ني ِ د ِ لا َ خ ج ُ ف � ف َُ � َ� ْ م ُ ه َ� َ و ُ با َ ذ َ ع ْلا ُ م ُ ه ْ ن َ ع ْ ن ُي َ نو ُ ر َظ � ْ ن ِ م او ُبا َت َ ني ِ ذ � لا � � ِ إ ٌ مي ِ ح � ر ٌ رو ُ ف َ غ �ا � ن ِ إ َف او ُ ح َل ْ ص َ أ َ و َ ك ِ ل َ ذ ِ د ْ ع َ ب "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa (İslâm dışı fikir, görüş, yorum, sistem , düzen, rejim ve inanış şekillerine uyarsa) ondan (bu dîn, İslâm dışı bu fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekilleri) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" "Kendilerine apaçık delîller gelmiş, o peygamberin şübhesiz bir hak olduğuna şâhidlik de etmişler iken îmânlarının ardından küfre sapan bir kavmi (bir toplumu) Allâh nasıl hidâyete erdirir? Allâh zâlimler gürûhunu hidâyete götürmez" "Muhakkak Allâh'ın, meleklerin, bütün insanların lâ'neti onların tepesine İşte onlar, (işte) onların cezâları" "Onlar bunun (bu lâ'netin ve cehennemin) içinde ebedî kalıcıdırlar Kendilerinden ne azâb hafifletilir, ne de onlara bakılır , (ne de mühlet ve aman verilir) " "Bundan sonra tevbe edib (önceki hallerine rücu' edenler) ve (nefislerini) ıslah edenl er müstesnâ Çünkü Allâh, cidden Ğafûr'dur (kusurları örten dir), Rahîm'dir (çok esirgeyendir )" 46 ٍ ر َ د َ ق ِ ب ُها َن ْ ق َل َ خ ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك ا � ن ِ إ ا َ م َ و ِ ر َ ص َب ْلا ِ ب ٍ ح ْ م َل َ ك ٌة َ د ِ حا َ و � � ِ إ ا َن ُ ر ْ م َ أ 46 -Âl -i İmrân, 85 -89 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 36 "Şübhesiz ki biz her şey'i , (han ginizin ameli daha güzel olduğu husûsunda sizi imtihan etmek için) bir kader ile, (bir takdîr ile, ezelî bir hüküm ve ölçü ile ) yaratdık Ve bizim emrimiz birdir, bir göz kırpması gibi (sür'atli) dir, (Kün: Ol, demekle hemen oluverir) " 47 َ و ُ ه َ و َ ن َاك َ و ٍ ما �ي َا ِ ة �ت ِ س ِ � َ ض ْ ر َ� ْا َ و ِ ت َاو َ م � سلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا ِ ء َام ْلا َ ىل َ ع ُه ُ ش ْ ر َ ع � َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل ط “(Halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin ameli daha güzel olduğu (husûsunda) sizi imtihana çekmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur (Bundan evvel ise) Arş’ı, su üstünde idi” 48 � َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ب َي ِ ل َ ة َ وي َْ �ا َ و َ ت ْ و َ م ْلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل َا ط ُ ر ُ وف َغ ْلا ُ زي ِ ز َ ع ْلا َ و ُ ه َ و � “O, (halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin daha güzel amel (ve hareket) de bulunacağını imtihân etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır O, Azîz’dir, (kendisine isyân edenlerden intikam almakda Gâlib -i mutlak’dır) Ğafûr’dur, (Kendisine tevbe ile yönelip emir ve nehiy’lerine teslîm olanlar hakkında da bağışlayıcıdır) ” 49 َ و � تلا ُ وت ْي � زلا َ و ِ � ِ ن � ُ وط َ و ِ ني ِ س ِ ر َ � � ْ لا ا َ ذ َ ه َ و َ ل َ ب ِ م َ� ْا ِ د ِ � ِ � َ نا َ س ْن ِ � ْا َان ْ ق َل َ خ ْ د َ ق َل ٍ ي ِ و ْ ق َ ت ِ ن َ س ْ ح َا ط � ُ � َ ان ْ د َ د َ ر َ ف ْ س َا ُه َ � ِ ل ِ فا َ س َ ل � ِ إ ا � � � ل ِ ذ ُ ون َ مآ َ ني ُ ول ِ م َ ع َ و ا َ ِ �ا � صلا ا ِ تا َ ف َ ل َ غ ٌ ر ْ ج َا ْ م ُ ه ُ ون َْ � ُ ر ْ ي ٍ ن ط ِ ني �دلا ِ ب ُ د ْ ع َب َ ك ُب � ذ َ ك ُي َام َف ط َ � ِ م ِ ك َا ْ �ا ِ م َ ك ْ ح َا ِ ب ُ �ا َ س ْ ي َل َا "Tîn, Zeytûn, Sînîn dağı ve bu Emîn şehir hakkı için yemîn ederim ki biz, insanı, (halifeliğe lâyık olabilmesi için ) Ahsen-i takvîm üzere (en güzel bir sûretde) yaratdık Sonra da O'nu, 47 -Kamer, 49-50 48 -Hûd, 7 49 -Mülk, 2 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 37 (halifeliğe lâyık olup olmadığını denemek için) aşağıların aşağısı olan Esfel- i sâfilîn'e redd etdik (Cehennem'in en alt tabakalarına kadar götüren şehevî arzûlarına, hevâ ve hevesine düşkün bir nefis ile berâber kıldık ve onun arzûlarına meyyâl bir hâle çevirdik) Ancak îmân edip güzel güzel amel ve hareketlerde bulunan kimseler, (halifeliğe lâyık olup) bundan müstesnâdır Onlar için bitmez, tükenmez (başa kakılmaz) mükâfât vardır O hâlde (Sen bu hakîkate inandıkdan sonra ) sana dîni (bu hakikatleri) ne tekzîb etdirebilir? Allâh, hâkimlerin hâkimi değil midir?" 50 ن ِ م َ با َ ص َ أ ا َ م ُ م ِ ه � للا ِ ن ْ ذ ِ إ ِ ب � � ِ إ ٍ ة َبي ِ ص ط ْ ن َ م َ و ْ ن ِ م ْ ؤ ُي ُ ه َب ْ ل َ ق ِ د ْ ه َي ِ ه � للا ِ ب ط ا َ و � ل ُ ك ِ ب ُه � لل ٌ مي ِ ل َ ع ٍ ء ْ ي َ ش "Allâh'ın izni olmadan, (ilmi, kazâsı, takdîri, irâdesi olmadan) hiçbir musîbet (gelib) çatmaz Kim Allâh'a îmân ederse , (o musîbetin , Allâh'ın kazâsı ve takdîri ile geleceğine inanırsa, Allâh) onun kalbini doğruya götürür , (o musîbetden kurtulma çâresini , o anda, onun kalbine ilhâm eder Eğer o anda, Rahmânî olanı tercih ederse doğru yolu; şeytânî olanı tercih ederse eğri yolu bulmuş olur ) Allâh her şery'i hakkıyle bilendir" 51 ِ �ا َ ىل َ ع ْ ل � ك َ و َ ت َ ف َ ت ْ م َ ز َ ع ا َ ذ ِ إ َف ط ِ إ َ � ِ ل � ك َ و َ ت ُ م ْلا � ب ِ ُ � َ �ا � ن "Karar verip azmetdiğin , (hakk olan doğru yola yöneldiğin) zaman da, Allâhü Teâlâ'ya tevekkül et, (O'na güvenip dayan, icrâda tereddüd etme, gevşek davranma) Çünkü Allâhü Teâlâ, kendisine güvenip dayananlar ı sever" 52 Bunun için böyle bir anda, hiç tereddüd etmeden Rahmânî olanı tercih edip ihlâs ve takvâ yoluna yönelmek; şeytânî olanı tercih edip şirk, küfür, fitne ve fesâd yoluna yönelmiş olmakdan çok daha iyi ve 50 -Tîn, 1-8 51 -Teğâbün, 11 52 -Âl -i İmrân, 159 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 38 çok daha akıllıca bir tercih olur ki bunun da ölçüsü, İslâm Dîni'nin emir ve nehiylerini iyi bilip tatbik etmekle olur Şu âyet -i kerîme'ler ise , bunun açık birer delîlidir: ْ لا ِ ب ُه َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ي ِ ذ � لا َ و ُ ه ه ُ ُ ه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ِ ني ِ د َ و ى َ د َ ه ِ ر َ ك ْ و َل َ و ِ ه � ل ُ ك ِ ني �دلا ى َل َ ع ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ نو ُ ك ع “Müşriklerin hoşuna gitmese de O, dînini (İslâm dînini) diğer bütün dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur’ân ile) ve hakk dîn ile (İslâm dini ile) gönderendir” 53 ْ لا ِ ب ُه َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ي ِ ذ � لا َ و ُ ه ه ُ ِ ني ِ د َ و ى َ د ِ ه � ل ُ ك ِ ني �دلا ى َل َ ع ُه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ط ِ ه � للا ِ ب ى َ ف َ ك َ و ا دي ِ ه َ ش ط “Onu (İslâm dînini), diğer tüm dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur’ân ile) ve hak dîn ile (İslâm Dîni ile) gönderen O’dur (Buna) şâhid olarak da Allâh yeter” 54 ي ِ ذ � لا َ و ُ ه ْ لا ِ ب ُه َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ه ُ ِ ني �دلا ى َل َ ع ُه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ِ ني ِ د َ و ى َ د ِ ه � ل ُ ك � َ ه ِ ر َ ك ْ و َل َ و َ نو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا “O, Müşrikler hoşlanmasalar da Rasûlünü hidâyetle (Tevhîd ve Kur’ân ile) , hak dîn ile (İslâm dîni ile) -o dîni (İslâm dînini) diğer dinlere ğâlib kılmak için (nesh edib üstün kılmak için) - gönderen O’dur” 55 افي ِ ن َ ح ِ ني �دل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َا َف ط ا َ ه ْ ي َل َ ع َ سا � نلا َ ر َط َف ِ � � لا ِ �ا َ ت َ ر ْط ِ ف ط َ لي ِ د ْ ب َ ت � ِ �ا ِ ق ْ ل َ ِ � ط ُ م �ي َ ق ْلا ُ ني �دلا َ ك ِ ل َ ذ ق َ و َ نو ُ م َل ْ ع َي � ِ سا � نلا َ ر َ ث ْ ك َا � ن ِ ك َل ق O hâlde (Habîbim), yüzünü bir hanîf (bir muvahhid) olarak, dîne, Allâh’ın o fıratına çevir ki O, insanları bunun üzerine 53 -Saff, 9 54 -Fetih, 28 55 -Tevbe, 33 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 39 yaratmışdır Allâh’ın yaratışına (hiç bir şey’) bedel olamaz Bu dimdik ayakda duran bir dîndir Fakat insanların çoğu bilmezler” 56  İslâm düşmanlarının çalışma şekilleri ve Müslümanları şirk, küfür, nifak ve fesâd yollarına yöneltmeye çalışmaları Demokrasî ve özgürlük nâmı altında, kendi çıkarlarını ve mel'un emellerini gerçekleştirmek maksâdı ile “Orta Doğu Projesi” gibi siyâsî ve şeytânî bir proje ile fitne, fesad, şirk ve küfrün öncülüğünü yapan ve kendilerine karşı koymaya çalışan Müslümân'ları terörist damgası ile damgalayan , Irak'ı işkal edip akla hayâle gelmedik işkenceler ile müslümanlara kan kusturan sabık ABD Başkanı Buch ’un şu sözleri de, İslâm dışı sistemlerin şirk, küfür ve nifâk olduğunun birer delîlidir: “Teröristler, Ortadoğu'da Demokrasî'nin gelişmesini istemiyorlar” “Özgürlüğün ilerlemesini durdurmaya çalışıyorlar” “Türkiye’de bir hareket yapmamız lâzım gelirse bizim Diyanet İşleri Başkanımız hazırdır” diyen Buch’a, “Kim o” diye sorulunca, “Fethullah Gülen” dir cevabını vermesi Bunların hepsinin amacı , kime ve neye hizmet etdiğini bilmeyen akıl, îmân, iz'ân yoksunu ve menfaat düşkünü içimizdeki gâfiller ile birlikte, Müslümanları helâke düşürmek , dinlerini karma karışıp edip içinden çıkılmaz bir hâle getirmek, Tevhîd, Şirk, küfür ve nifâk konularını ve İslâm Dîni esâslarını, göremez , işitemez , anlayamaz 56 - Rûm, 30 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 40 bir hâle getirerek müslümanları, özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin müslüman vatandaşlarını ve gençlerini dîne n ve ahlâken çökertip mel'un emellerini gerçekleştirmek dir  Demokrasi, lâiklik, özgürlük, hoşgörü gibi İslâm dışı sis temler, birer şirk, küfür, nifak ve fesad şekilleri midir? Genel anlamda "Din", toplumların nizâm ve intizâmını te'min etmek için te'sîs edilmiş büyük bir mü essese olduğundan, inanç, ibâdet, ahlâk ve muâmelât kurallarını içeren zarûrî bir âmil; vaz geçilmez bir sistemdir Dînî ina nçlar ve onun kuralları, insanların hiçbir zaman vazgeçemediği, nerede ve hangi zamanda olursa olsun insanları dâimâ kontrolü altında bulunduran, inanç şekillerine göre insanlara saâdet ve mutluluk yollarını gösteren en kuvvet li bir hâkimdir Diğer bir deyimle insanların yaratılışlarındaki dîn duygusunun zarûrî bir netîcesi olarak , insanların, kendilerinden üstün buldukları insan üstü bir kuvvet ve kudretin varlığına inanmaları demekdir Böyle bir sistem, insanlar tarafından te'sîs edilip tatbîkat safhasına konulursa, ona "Beşerî Dinler" veyâ "Bâtıl Dinler" denir ki demokrasi, lâiklik, özgürlük, hoşgörü gibi insanlara mutluluk, saâdet, refah ve medenî bir yaşayış va'd eden Batının felsefî sistemlerin in her biri böyl edir Eğer böyle bir sistem, yerlerdeki göklerdeki nice âlemleri yaratan ve "Rabb" isminin bir muktezâsı olarak onların her türlü eğitim ve öğretimini yapan Yüce bir Hâlik'ın, peygamberleri vâsıtasiyle teblîğ etdirip tatbikat safhasına koyduğu ilâhî bir sistem ise, ona da "Hakk Dinler" denir DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 41 İşte bu iki yoldan birinci si olan Beşerî dinleri kendi hür irâdesi ile tercih eden insanlar, nefislerine ve yaşam koşullarına hoş gelen Beşerî sistemleri tercih edip kabûl etdikleri için , insanların en büyük bir düşmanı olan İblîs'in ve onun avenesi şeytanların kulu kölesi olup onun yolunda ömür tüketip giderler ki böyle bir yolun sonu, İblî'in gideceği yer olan ebedî cehennem hayâtıdır Çünkü iblîs, ِ ل َ نا َ ك َ نا َط ْ ي � شلا � ن ِ إ ِ ْ � اني ِ ب ُ م ا ّ و ُ د َ ع ِ نا َ س ْن “Şeytan, muhakkak insanın apaçık bir düşmanıdır” 57 âyet -i kerîmesine göre, insanlığın en büyük bir düşmanı, insan üzerinde hakîkî bir nüfûz ve saltanatı olmayan bir hasmı, ancak Allâhü Teâlâ'nın -insanları imtihân etmek için - ona ba’zı imkân lar verdiği ve kendisinin yalan yanlış va’d ve telkinlerine inanıp peşinden gidenlerin velîsi yaptığı bir mel’ûn’dur ki Allâhü Te âlâ'nı n secde emrini yerine getirmeyip Allâhü Teâlâ'nın rahmetinden uzaklaştırılıp lâ 'nete uğrayınca, “Ey Rabb’im, beni azdırdığın şey’e (rahmetinden tard etmene) karşın ben de andolsun, yer (yüzün) de onlar ın ma’siyetlerini, isyanlarını) her halde süsleyeceğim Onların hepsini, muhakkak azdıracağım” diye yemin etdi ve şöyle dedi: 1- Kullarından bir nasîb (bir pay) edineceğim , 2- Onları mutlakâ saptıracağım, 3- Muhakkak onları boş kuruntulara (olmayacak şey’lere) boğacağım, 4-Kesin olarak onlara emr edeceğim de davarların (hayvanların) kulaklarını (ibâdet ediyoruz zannı ile) yaracaklar (putlar için nişanlıyacakl ar), 5-Onlara muhakkak emr edeceğim de Allâh’ın hilkâtini (yaratdığını) değiştirecekler, dedi” 57 -İsrâ’, 53 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 42 Allâh Teâlâ da, (Heryönden) zemme ve tahkîre uğramış ve (rahmetimden) koğulmuş olarak çık oradan Yemin ederim ki, onlardan kim sana uyarsa cehennemi bütün sizden dolduracağım” 58 buyurdu Bu iki yoldan İkinci olan Hakk Dinler' i tercih edip yerlerdeki göklerdeki nice âlemleri yaratan ve "Rabb" isminin bir muktezâsı olarak onların her türlü eğitim ve öğretimini en güzel bir şekilde yapan Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın , peygamberleri vâsıtasi yle teblîğ etdirip tatbikat safhasına koyduğu ilâhî sistemi kabul edenler de , Sırât -ı müstakîm'e (Doğru yola) yönelmiş olduklarından İblîs'in yanıltamadığı hakîkî bir îmân ve ihlâs sâhibi Müttakî ve Muhlâs birer kul ol muş olduklarından dünyevî ve uhrevî mutluluğu elde etmiş olurlar İşte, İblîs'in ve İblîs gibi şerîr insanların yanıltmalarına uyan insanların kabûl edip kafalarının içinde putlaştırdıkları ve bunları hiçbir zaman terk etmek istemedikleri dem okrasi, l âiklik, özgürlük, hoşgörü gibi İslâm dışı sistemler , birer şirk, küfür, nifak ve fesad şekilleri, Allâhü Teâlâ'nın gösterdiği doğru yol değil , İblîs'in ve İblîs gibi isyankâr insanların göstermiş olduğu birer Beşerî Sistemdir Bunun için de bunların hepsi birer şirk, küfür, nifâk ve fesâd şekillerinin ta kendisidir  Lâiklik I Lozan Barış Konferansı'nın çetin müzâkereleri karşısındaki gizli oturumlarında alınan kararların tatbîkâtını isteyen murahhaslara, “Bu tekliflerinizin hiç birini kabul etmem mümkün değildir, ancak Mustafa Kemal kabul ederse ben de kabul ederim” diyen İsmet İnönü' nün sözleri üzerine dağılan I Lozan konferansının azılı 58 -A’râf, 16 -17 -18 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 43 murahhasları, İstanbul’da bulunan ve siyâseten yetiştirilmiş olan bir Ermeni' yi görevlendirerek derhal Ankara’ya giderek Mustafa Kemal’in toplantılarına katılmasını ve İnönü 'ye teklif ettikleri konuları O’na telkin ederek benimsetmesi ta’limâtını verdiler II Lozan konferansı imzalanıp netîcelendikden sonra hükûmeti kurmak isteyen Mustafa Kemâl, R ıfat Börekçi' yi Diyanet İşleri Başkanı yaptıkdan sonra Mehmet Akif’in de içinde bulunduğu muhâfazakâr milletvekillerine hükümeti kurma görevini verdi; fakat hükûmeti kuramayan bu kimselerin gaflet ve beceriksizliklerinden istifâde etmesini bilen ve Lozan murahhasları tarafından gizli olarak görevlendirilen Ermeni asıllı Sabatayistler "Hasan Basri Çantay gurubu bu işi başaramaz, bu işi ancak bizimle yürütebilirsin " diyerek görevin kendilerine verilmesini istediler O da "Bunlar bu imkânı neden kullanamadı, olmaz böyle şey" diyerek kızıp bağırarak reddetdi ise de, O'nun içki 59 ve kadın za'fından ve ba'zı reformlar yapma düşüncesinden istifâde etmesini çok iyi bilen Sabatayistler , Lozan Barış Konferansı gizli oturumlarında alınan gizli kararların tatbîkâtını is teyen murahhaslara, “Bu tekliflerinizin hiç birini kabul etmem mümkün değildir, ancak Mustafa Kemal kabul ederse ben de kabul ederim” diyen İsmet İnönü 'nün de desteğini sağlayarak bu görevin kendilerine verilmesinde başarı sağladılar Birinci Büyük Millet Meclisinin merhum ve muhterem üyeleri, büyük bir ferâsetle, devletin temelini teşkil eden 1921 Teşkilât -ı 59 - Lâtife hanım, hâtıratında, bu içki masalarında gördüğü durumu anasına şöyle şikâyet ediyordu: "Haydi Kocamı dinlendiriyorlar diyeyim, ama bu benim işim; benim görevim…” "Hadi bundan da vazgeçtim, fakat kendileri çok az içtikleri halde kocama durmadan içiriyorlardı" Çünkü, aşırı sarhoş olan bir kimseye, her istediğinizi, rahatlıkla yaptırabili rsiniz Ayrıca Âfet İnan gibi siyâsî kadınlar da kullanılırsa bu işler daha rahat y apılır İçkisine katılan ve bedende gizli tahrîbatlar yapan civalı ilaçların kullanılması da ayrı bir ihânet şekli (Agoni Ogün De li) DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 44 Esasîye Kanunu yaparken, ikinci maddesini, “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dır Resmi dili Türkçe’dir, makarrı Ankara Şehri’dir” şeklinde yapmış, bu madde 1924 anayasasında aynen korunmuş; Batılıların Lozan’daki baskı, telkin ve isteklerinin bir devâmı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 10 -Nisan-1928 târihli toplantısında da aynen korunmuş, fakat şeytânî bir takım hîle ve desîselerle “A nayasanın lâikleşmesi ilkesinden hareketle ”, İnönü ve arkadaşlarının teklifi ile, anayasanın ikinci maddesinde yer alan “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dir” maddesi kaldırılmış; milletvekilleri ve cumhurbaşkanının yaptıkları yeminlerde “Allâh” üzerine yemin kaldırılarak “Nâmus” üzerine And içilmesi şekli kabul edilerek 1937 Anayasasında “Lâiklik ilkesi” kabul edilip kesinleşmişdir ki bunların hepsi nin, Mustafa Kemâl'in aşırı sarhoşluğundan ve hastalığından istifâde edilerek O'nun nâmına yapılmış olduğunda şübhe yokdur Çünkü, Dolmabahçedeki hastalığı esnâsında içki ve kadınlardan uzak kalınca, "İnönü'yü öldürün" emrini vermes i ve İnönü'nün aşağıdaki şu i'tirâfı, bunun açık bir delîlidir  Bir Röportaj Hürriyet Gazetesi’nin “Hürriyet’in ücretsiz armağanıdır” ilâves inde, sayfa 04- 05 de, Abdi İpekçi’nin “İkinci Adam İnönü, Atatürk’ü anlatıyor” yazısındaki, “Gazeteci Abdi İpekç i’nin 1968 yılında İnönü ile yaptığı unutulmaz söyleşi” den ibretli bir hâtıra: Soru: Atatürk’le aranızın açılmasında etrafınızdakilerin, sofrasındakilerin telkinleri mi etkili olmuştur? "Şimdi mühim mesele budur Bakın bir hatıramı anlatayım İçeride karışıklıkların belirdiği bir sırada idi Atatürk ile o turmuş, vaziyeti mütalaa ediyorduk Birden bana şunları söyledi: “Rejim aleyhtarlarının bir tek ümitleri vardır, bir tek ümitleri kalmışdır: DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 45 Aramızda çıkacak ihtilaf … Seninle benim aramda çıkacak ihtilaf… İçeride, dışarıda ümit buna bağlanmıştır Hatırında olsun bu…” İşte ondan sonra herkes her şeyi her vesile ile söyledi Bunlar hiç tesir etmezdi Atatürk’e… Hasta olduktan sonra tesir etmeye başladı Hastalığı ilerledikten sonra dedikodulardan mütessir olmaya başladı Benim teşhîsim budur" "Atatürk ile birlikte çalıştığımızı iki ayrı devrede izah edebilirim Başlangıçtan hastalığına kadar şöyle olmuştur: Akşamları bir araya gelir, toplanırız O coşar, biz coşarız Meydan okuyucu birtakım konuşmalar olur Hepimiz katılırız buna… Atatürk dahil, şöyle yapalım, böyle yapalım diye birtakım kararlar alır ve gece geç vakit dağılırız Ertesi sabah uyanınca düşünürüm: Dün akşam birtakım şeyler konuştuk, birtakım kararlar aldık… Hemen kalkar, Atatürk’e giderim Onu yatakta iken uyandırırım, oturup kunuşuruz Söylerim: “Dün akşam biz yine coştuk, şunu yapalım, bunu yapalım diye kararlar aldık Ama olacak şeyler değil, nasıl yapacağız?” “Canım sen bildiğin gibi yap” der bana… Sonra bir devir oldu … Yine aynı şekilde akşamları toplanıp alınmış kararları ertesi sabah görüşmeye gittiğimde artık “Sen bildiğini yap” demiyordu Israr ediyordu bu sefer… Asabileşiyordu Esaslı bir değişiklik olmuştu Atatürk’te … Doktorlarına sordum “Hastalığın bir safhasıdır bu” dediler Yani demek istediğim şudur ki, Atatürk’ün sıhhati ciddi olarak bozulduktan sonra sinir hâkimiyeti, s inir sükûneti zayıflamıştı Bu, birlikte çalışmalarımızı etkiliyor ve etrafında ona telkinlerde bulunanlar için ümitli bir hal yaratıyordu Bunun için, b u konuda Cevat Akşit Hoca 'nın "Gazi Mustafa Kemal Paşa lâikliği getirmiş ama an'aneyi bozmamış, bizi biz yapan değerleri değiştirmemiş Elmalılı Hamdi'ye tefsir yazdırmış…" sözlerindeki "Mustafa Kemâl Paşa " ifâdesi yerine , "İsmet İnönü" DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 46 denilmesi daha doğru olur Çünkü, lâik düşüncenin babası, önderi, destekleyicisi İsmet İnönü'dür  Bu konu ile ilgili olarak, "Vasiyetler, Hâtıralar, Röportajlar Analizler ve Tavsiyeler " isimli kitabımızdaki Mustafa Kemâl'in sözlerinden ve O'nun zamânında yapılan dînî hizmetlerden ba'zılarını, buraya aynen almayı faydalı bulduk Şöyleki: 1-“Ben İslam tarihini çok iyi bilirim Kur'an'ı da, dinimizi de çok iyi bilirim Hz Peygamberin hayatı hakkında birçok eser okudum Ben bir takva Müslümanı değilim ama bir cihad Müslümanıyım” Peygamberimiz aleyhi’s-selâm , "Bir gün ve bir gece sınırda nöbet tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır Şayet kişi bu nöbet esnasında ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder” buyurmuştur” 60 "Milli mücadelemizde de, dinden, din adamlarından çok büyük destek gördüm” 2 -1925 tarihindeki bütçe müzakereleri sırasında Kur’an -ı Kerim’in meal ve tefsirinin ve Hadis -i Şerif tercümelerinin devlet imkánlarıyla yaptırılması için Diyanet İşleri Başkanlığına verilen bir ta’limat üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı , meâlin yapılmasını Mehmet Âkif Ersoy ’a; tefsîrin yapılmasını Elmalılı Hamdi Yazır’a; hadis tercemelerinin yapılmasını da Ahmet Naim’e, onun vefatı üzerine Kâmil Miras ’a vermiştir Daha sonra Mehmet Âkif bu görevi bırakınca, meâl kısmı da yine Elmalılı Hamdi Yazır 'a verilmiştir 3-Elmalılı Hamdi Yazır’ın hazırladığı 9 ciltlik tefsir 1935 yılında, Ahmet Naim ve Kamil Miras tarafından hazırlanan “Sahih -i Buhari Muktasarı Tecrid -i Sarih Tercemesi” isimli 12 ciltlik hadis 60 -(Müslim, İmâre 163) Tirmizî, Fezâilü'l -cihâd 2;Nesâî, Cihâd 39; İbni Mâce,Cihâd 7) DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 47 tercümesi de 1928 yılında yayımlanmıştır ki bu konuda Ahmet Naim şöyle demektedir: “Diyanet İşleri Başkanlığı, Büyük Millet Meclisi’nin almış olduğu bir karar ile Zebîdî’nin Sahîh -i Buhârî Muhtasarını terceme etme yetkisini bana vermiştir” (C 1 ss 2) 4- 1926'da , Genel Kurmay Başkanlığı’nın isteği üzerine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki’nin yazdığı “Askere Din Kitabı” , bütün askeri birliklerde okutulmuşdur Bu kitabın Beşinc i baskısı, 1982 yılında yeniden yapılmışdır ki takdire ve tasvibe şâyandır Çünkü, 1982 yılında hazırlanan yeni Anayasanın 24 maddesinin ilgili paragrafı aynen şöyledir: “Din ve ahlak eğitimi ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okulların zorunlu dersleri arasında yer alır Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ancak kişinin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır ” (Böyle bir Anaya sa maddesini Anayasa'ya koyduran Kenan Evren'in cenâzesine gi tmeyen; fakat gayr-i müslim Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan 'nın cenâzesine, tâziye ile yetinmeyip, cumhurbaşkanlığı düzeyinde katılanlar ve Dinler Arası Diyalog 'u savunanlar , ACEB irtidâd mı etdiler ki böyle bir gerçeği görmüyorlar? ) Yoksa böyle bir davranış, Dinler Arası Diyalog çalışmalarının bir tatbîkat şekli midir?  Alâhü Teâlâ'nın rahmet ve mağfiret kapısı, son nefese kadar açıkdır Tüm dünyâ insanları, isyankâr ve günahkâr bir şekilde yaşamayı tercih edip Korona Virüsü, debrem, yangın ve seller ile boğuşurken , DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 48 kullarına karşı sonsuz rahmet ve mağfiret sâhibi olan Allâhü Teâlâ, son nefese kadar avf ve mağfiret kapılarını açık tutarak kusur ve günahlarından vazgeçip afv ve mağfiret dilemeleri için şöyle buyurmaktadı r: لَ ع ا ُ وف َ ر ْ س َا َ ني ِ ذ � لا َ ى ِ د َاب ِ ع َاي ْ ل ُق ْ ن ٍ م ا ُ وط َن ْ ق َ ت � ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ن َا َ ى ِ �ا ِ ة َْ � َ ر ط ُ ر ِ ف ْ غ َ ي َ�ا � ن ِ ا اعي ِ َ � َ ب ُ ون � ذلا ط ُ مي ِ ح � رلا ُ ر ُ وف َغ ْلا َ و ُ ه ُه � ن ِ ا " (Yâ Muhammed, Ey Muhammed aleyhi's-selâm'ın Benî İsrâil peygamberleri gibi görevli olan âlimleri, tarafımdan onlara) de ki (deyin ki): Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, (Yüce Rabb'iniz) Allâhü (Teâlâ) nın rahmetinden ümid kesmeyin (Eğer şirkden sakınır , günahlarınıza tevbe ve istiğfâr ederseniz) Allâh bütün günahları (nızı) bağışlar Çünkü O, Ğafûr'dur (çok bağışlayıcıdır) , Rahîm'dir (çok esirgeyicidi r)" َ نو ُ ر َ ص ْ ن ُت � �ُ � ُ ب َاذ َ ع ْلا ُ م ُ ك َي ِ ت ْا َي ْ ن َا ِ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ُه َل ا ُ وم ِ ل ْ س َا َ و ْ م ُ ك �ب َ ر َ � ِ ا ا ُ وبي ِ ن َا َ و "Size azâb gelip çatmadan Rabb'inize dönün O'na teslim ol un , (O'nun emir ve nehiylerini yerin e getirmeye çalışın) Sonra size (hiçbir şekilde) yardım edilmez" ْ م ُت ْ ن َا َ و ة َت ْ ع َب ُ ب َاذ َ ع ْلا ُ م ُ ك َي ِ ت ْا َي ْ ن َا ِ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ي َل ِ ا َ ل ِ ز ْن ُا َام َ ن َ س ْ ح َا ا ُ وع ِ ب � تا َ و َ ن ُ ور ُع ْ ش َت � � "Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb gelmezden önce Rabb'inizden size indirilen (ni'metler) in en güzeli (olan Kur'ân -ı Kerîm'e ve peygamberlerin en hayırlısı olan Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm 'a) uyun (O size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etdi ise, ondan da sakının Allâh’dan korkun Çünkü, Allâh'ın azâbı çetindir ” 61 61 -Zümer, 53 -54 -55 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 49  Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'ın ü mm etinin âlimlerinin görevi Ümmetleri hakkında Raûf ve Rahîm sıfatlarının sâhibi olan Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , tüm insanlara gönderilmi ş son peygamber olmasına rağmen, teblîğ edib muvaffak olduğu yüce İslâm Dîni esâslarının, Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına göre bozulmadan ve hiçbir kesintiye uğramadan kıyâmete kadar devam etmesi için ümmetinin âlimlerini görevlendirerek şöyle buyurmuş dur: ْ لي ِ ئا َ ر ْ س ِ ا ِ � َب ِ ءا َي ِ ب ْن َا َ ك ِ � � م ُا ُءا َ م َل ُع " Ümmetimin âlimleri Benî İsrâil peygamberleri gibidir (Onlar gibi görev yapmak mecbûriyyetindedirler) " Bunun için -Kelime-i Tevhîd’in ve İslâm Dîni’nin i’tikad, ibâde t, ahlâk ve muâmelat esâslarını, tüm özellikleri ile Rasûlü’llâh aleyhi’s -selâm ’ın ümmetinin âlimleri olarak, Ehl-i sünnet ve’l - cemâat esâslarına göre doğru bir şekilde ümmetlerine anlatmak, toplumların dînî hayâtında söz sâhibi olan dînî yetki sâhib i din adamlarının görev i olduğu gibi, devlet büyüklerini uyarıp anlatmak da en başta gelen görevlerindendir Böyle bir görevi , Ehl-i sünnet ve'l -cemâat esâ slarına göre ta'vîzsiz yerine getirmeye çalışan bir ilim adamının dünyâda ve âhiretde kazanacağı dereceler ne kadar yü ksek ise; bir takım ta'vîzler ve yanlış fetvâ lar ile yapılan böyle bir görevin sorumluluğunun ve netîcesi nin, tahammülü çok güç azâb -ı ilâhî'ler ile netîceleneceği de şübhe götürmez bir hakîkatdir ki bu konuyu, Prof Kâmil Miras şöyle dile getirmektedir: DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 50 “Bu âyetlerde bildirilen cezâ’, bir vaîd -i şedîddir ki, Peygamberler teblîğâtını öğrenib de başkalarına teblîğ etmeyip ketm edenlere âid bulunuyor Bu cihetle din mürşidlerine ve İslâm âlimlerine terettüb eden ma’nevî mes’ûliyyet çok ağırdır Vâcibât -ı dîniyesini bilmeyenlere dînî vazîfelerini teblîğ ve ta’lîm ile mükellef olanların bu mukaddes vazîfeden gafletleri afv olunur günahlardan değildir Husûsiyle millet hazînesinden bu nâma maaş alanların mes’ûliyetleri daha büyükdür Hem ma’nevî, hem kânûnîdir” 62 Çünkü Cenâb -ı Hakk, böyle bir görevin, aşağıdaki âyet -i kerîme'lerinde ve benzeri âyet -i kerîme'lerinde ifâde buyurduğu gibi emir ve nehiylerinin Ehl- i sünnet ve'l-cemâat esâslarına göre dosdoğru bir şekilde yapılmasını ister ve mükâfâtını ziyâdesi ile verir Emir ve nehiylerini kabul etmeyenler veyâ kabul edib de tatbik etmeyenler hakkında da şiddetli azâb eder ُ ع ْ دا َف َ ك ِ ل َ ذ ِ ل َف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ سا َ و ج ْ م ُ ه َءا َ و ْ ه َا ْ ع ِ ب �ت َ ت � َ و ج "(Habîbim) , Sen (onları Tevhîd'e) da'vet et Emr olunduğun şekilde dosdoğru hareketde sebât et Onların hevâ (ve heves) lerine uyma" 63 َ اف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ س ا ْ و َغ ْط َت � َ و َ ك َ ع َ م َ با َت ْ ن َ م َ و ط ٌي ِ ص َب َ نو ُل َ م ْ ع َ ت ا َِ � ُه � ن ِ إ "O halde sen, maıyyetindeki tevbe edenler ile berâber, emr olunduğun şekilde dosdoğru hareket et Aşırı gitmeyin Çünkü O, ne yaparsanız (hepsini) hakkiyle görücüdür)" 64 �ي ِ د ْ ب َ ت ِ �ا ِ ة � ن ُ س ِ ل َ د ِ َ � ْ ن َل َ ف ج �يو َْ ت ِ �ا ِ ة � ن ُ س ِ ل َ د ِ َ � ْ ن َل َ و “Allâh’ın kânununda (sünnetinde, âdetinde) aslâ bir değişiklik bulamazsın Allâh’ın kânununda (sünnetinde, âdetinde) aslâ bir döneklik de bulamazsın” 65 62 -Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarih Tercemesi, C 7 ss 182 Kâmil Miras 63 -Şûrâ,15 64 -Hûd, 112 Bu âyet -i kerîme, Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'ın "Beni, Hûd sûresi kocaltdı" dediği âyet -i kerîmedir 65 -Fâtır, âyet 43 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 51 ِ لي ِ وا َق َ�ا َ ض ْ ع َب ا َن ْ ي َل َ ع َ ل � و َ ق َ ت ْ و َل َ و � َ ِ � ِ م َي ْلا ِ ب ُه ْ ن ِ م ا َن ْ ذ َ خ َ� � ُه ْ ن ِ م ا َن ْ ع َط َ ق َل �ُ � ٍ د َ ح َا ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ن ِ م ا َ م َف َ � ِ ت َ و ْلا َ ني ِ ز ِ جا َ ح ُه ْ ن َ ع “Eğer (Peygamber söylemediğimiz) ba’zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı” “Elbetde O’nun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverirdik (boynunu vururduk)” “Sonra da, hiç şübhesiz, O’nun kalb damarını koparırdık (da yaşatmazdık)” “O vakit sizden hiç biriniz buna (bu katlimize) mâni’ de olamazdınız” 66 Gibi âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurulan gerçekler, böyle bir sorumluluğun gerektirdiği görevleri yapmayanların, Husûsiyle millet hazînesinden bu nâma maaş alanların, ne kadar şiddetli ve sürekli bir azâb -ı ilâhî ile karşılaşacaklarını açık bir şekilde ifâde eder Bunun için, böyle bir sorumluluğu yüklenmiş olan ilm -i ile âmil din adamlarının , hiçbir şey'den ve hiçbir kimseden çekinmeden ve herhangi bir ta'vîz vermeden görevlerini gereği gibi yapmaları şartdır  Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'ın ve "Ümmetimin âlimleri Benî İsrâil peygamberleri gibidir" dediği âlimlerin görevi Hirâ’ dağındaki ilk vahiyden üç sene kadar sonra yolda giderken yükseklerden bir ses işiten Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem, başını kaldırıp baktığı zaman, evvelce Hırâ' dağındaki mağarada gördüğü Meleği -gök ile yer arasında bir kürsîye oturmuş bir hâlde - görür Yine korkup titreyerek hemen evi ne gelip yatar ve üstünü örtdürür O, bu hâlde sâkinleşmeye çalışırken Cebrâîl aleyhi's- 66 -Hâkka, 44 -45 -46-47 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 52 selâm gelip O'na görünür ve ikinci vahyi getirip şu âyet -i kerîme’leri okuyarak mukaddes görevini yapması emr edilir َ ا ا َي ُ ر � ث � د ُ م ْلا ا َ ه �ي � ْ ر ِ ذ ْن َا َف ْ م ُق � ْ ر � ب َ ك َف َ ك �ب َ ر َ و � ْ ر � ه َط َف َ ك َبا َي ِ ث َ و � ْ ر ُ ج ْ ها َف َ ز ْ ج � رلا َ و � "Ey (örtüsüne) bürünüp sarınarak (kendi istirahatini düşünüp yatan Habîbim) Kalk, artık (kendi istirahatini düşünüp yatmanın zamânı değil; halifelik vasfına sâhip kullarım, şirk, küfür, isyan, gaflet ve dalâlet içerisinde ömür tüketip duruyor Onlara benim azâbımı haber ver, inanan ve inanmayan kullarımı benim azâbım ile) korkut, Rabb'ini büyük tanı Ve elbîselerini temizle Azâba sebeb olacak günahlardan da artık uzak ol" 67 Böyle bir esâsa binâen, bütün dünya insanları, bi'l -hâssa Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yüzde doksansekizi Müslüman denilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, büyük bir gaflet ve dalâlet içinde, demokrasî, lâiklik, özgürlük , hoşgörü ve batılılaşma nâmına, yanlış inanç ve felsefe ler içinde yaşarlarken, Dînî yetki Sâhibi Din âlimi geçinen din adamları, özellikle millet hazînesinden bu nâma maaş alıp bu uğurda birçok yetkileri elinde bulu nduran Prof'lar ve Makam s âhibi yetkililer de, aynı sorumluluk altında değiller mi? Yoksa bunlar, “Bir toplum, kendi peygamb erlerinin getirdiklerini bırakıp da başkalarının peygamberlerinin getirdiklerine veyâ kendi kitâblarının dışında başkalarının kitâblarına ilgi gösterirse, böyle bir davranış, onların ahmaklıklarına veyâ sapıklıklarına kâfîdir” 68 Hadîs -i şerîf'inde ifâde b uyurulan ahmaklardan veyâ sapıklardan mıdırlar? Yoksa bunlar, îmânı verib küfrü satın almak sûretiyle az bir dü nyâ mefaati karşılığında, kendi çıkarlarını ve yanlış inanç ve yaşayışlarını , ebedî cennet hayatını verip ebedî cehennem hayâtını mı almak 67 -Müddessir, 1 -5 68 -Hayâtü’s -sahâbe, C 3 ss 434 İbn -i Abdü’l -Berr (Câmi) inde 2/40 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 53 istiyorlar? Halbuki böyle bir ticâret i yapanların hâli, aşağıdaki âyet -i kerîme' de ve benzeri âyet -i kerîme'lerde, apaçık ifâde buyurulmuş ve âkıbetlerinin "Elîm bir azâb" 69 olduğu haber verilmişdir: َ ة َل َ� � ضلا ا ُ و ُ ر َ ت ْ شا َ ني ِ ذ � لا َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ َ ني ِ د َت ْ ه ُ م او ُنا َ ك ا َ م َ و ْ م ُ ه ُت َ را َ� � ت َِ � َ ر ا َ م َف ى َ د ُْ �ا ِ ب "Onlar, öyle kimselerdir ki hidâyeti vererek dalâlet’i (doğru yolu bırakıp sapıklığı) satın almışlardır Bu sûretle de onların alış - veriş’leri kendilerine bir kazanç sağlamamış ve hidâyet’i (doğru yolu) da bulamamışlardır” 70 َ ني ِ ذ � لا َ ك ِ ئ َلو ُ أ ا ُ و َ ر َ ت ْ شا ِ ة َ ر ِ ف ْ غ َ م ْلا ِ ب َ با َ ذ َ ع ْلا َ و ى َ د ُْ �ا ِ ب َة َل َ� � ضلا ج ا َ م َف ُ ه َ ر َ ب ْ صَأ ى َل َ ع ْ م ِ را�نلا "Onlar doğru yolu bırakıp sapıklığı, mağfirete bedel azâbı satın almış kimselerdir Onlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!" 71  Allâhü Teâlâ'nın , tüm kullarını uyarışı Kulları hakkında Raûf, Rahîm, Ğafûr ve Tevvâb olan Allâhü Teâlâ, onları uyararak şöyle buyurur: � ن َ و ُل ْ ب َن َل َ و ِ ت َار َ م �ثلا َ و ِ س ُ ف ْ ن َ� ْا َ و ِ ل َاو ْ م َ� ْا َ ن ِ م ٍ ض ْ ق َن َ و ِ ع ُ و ْ �ا َ و ِ ف ْ و َْ �ا َ ن ِ م ٍ ء ْ ي َ ش ِ ب ْ م ُ ك ط َ ني ِ ر ِ با � صلا ِ ر � ش َب َ و � “And olsun, sizi biraz korku, (biraz) açlık, (biraz da) mal, can ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihân edeceğiz Sabr ed enlere (lûtf -ü keremimi) müjdele” 72 َ ن ُ وع ِ ج ْ ر َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ َ � ْ ك َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ُ ود َان ْ د َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ِ م ْ م ُ ه � ن َ قي ِ ذ ُن َل َ و َاه ْ ن َ ع َ ض َ ر ْ ع َا �ُ � ِ ه �ب َ ر ِ تآيآ ِ ب َ ر � ك ُذ ْ ن �ِ � ُ م َل ْظ َا ْ ن َ م َ و ط َ نو ُ م ِ ق َت ْ ن ُ م َ � ِ م ِ ر ْ ج ُ م ْلا َ ن ِ م � ان ِ إ 69 -Âl -i imrân, 177 70 -Bakara, 16 71 -Bakara- 175 72 -Bakara, 155 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 54 “Biz, o en büyük azâbdan (âhiret azâbından) önce de onlara mutlakâ yakın azâbdan (katl, esâret, kıtlık, salgın hastalıklar ve düşman tasallutu gibi dünyevî azâblardan) tatdıracağız Tâ ki ric’at etsinler (küfür, şirk ve nifakdan uzaklaşıp kesbî îmâna dönsünler diye) ” “Kendilerine Rabb’inin âyetleri ile öğüt verilip de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kimdir? Hiç şübhesiz ki biz günahkârlardan intikam alıcılarız” 73 َ نو َ ع ْ ر ِ ف َ لآ ا َن ْ ذ َ خ َ أ ْ د َ ق َل َ و ِ م ٍ ص ْ ق َن َ و َ � ِ ن � سلا ِ ب َ ن ِ تا َ ر َ م �ثلا َ نو ُ ر � ك � ذ َي ْ م ُ ه � ل َ ع َل َ ءا َ ج ا َ ذ ِ إ َف ِ ه ِ ذ َ ه ا َن َل او ُلا َق ُة َن َ س َْ �ا ُ م ُ ه ْ ت ج “Andolsun ki biz Fir’avn hânedânını, düşünüp ibret alsınlar diye, yıllarca kuraklıkla, mahsullerin kıtlığı ile tutup sıkdık” “Fakat onlara iyilik (bolluk, ucuzluk gibi şey’ler) gelince: Bu bizim hakkımızdır , dediler (de günahlarının affı için tevbe ve istiğfâr edib îmâna yönelmediler) ” 74 اَن ْ ل َ س ْ ر َ أ َف ُ م ِ ه ْ ي َل َ ع ٍ ت َ� � ص َ ف � م ٍ تا َيآ َ م � دلا َ و َ ع ِ دا َ ف � ضلا َ و َ ل � م ُ ق ْلا َ و َ دا َ ر َْ �ا َ و َ نا َفو � طلا َ ك َ و او ُ ر َ ب ْ ك َت ْ سا َف َ � ِ م ِ ر ْ� � ا م ْ و َ ق او ُنا “Bunun üzerine biz de, (onların üzerine), ayrı ayrı alâmetler olmak üzere, tûfan, çekirge, haşerât, kurbağalar ve kan gönderdik (Böyle iken) yine (îmân etmeyi) kibirlerine yediremediler de günahkârlar gürûhundan oldular” 75 Evet, bu âyet-i kerîme'lerde ifâde buyurulan hâdiselerden ibret alıp afv ve mağfiret dileyip hâlimizi düzeltmek gerekmez mi? 73 -Secde, 21-22 74 -A’râf, 130 -131 75 -A’râf, 133 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 55  Mü'minler, bilmedikleri konuları ehline sorup öğrenmekle mükellefdirler İnsanlık târihi boyunca, fertlerin, ailel erin, toplumların ve devletlerin helâk olup çeşitli felâketler ile karşılaşması, kendilerini en güzel bir sûretde yaratıp sayısız ni'metler veren Yüce Rabb'lerine karşı olan görevlerini yapmamakdan ileri gelmişdir ki bu şekildeki felâketlerin asıl sebebi, "Dînî Cehâlet" dir Bunun için de her mükellef olan erkek ve kadına, dîni konulardan îmân, amel, ahlâk ve muâmelât konularını doğru bir şekilde öğrenip inanması ve her hâlinde , ( َ � ِ ل ِ ها َْ �ا َ ن ِ م َ نو ُ ك َ أ ْ ن َ أ ِ ه ّللا ِ ب ُذو ُع َ أ :Câhillerden olmakdan Allâh'a sığınırım) 76 duâsını okuyarak kendisi için gerekli olan akâid, ibâdet, ahlâk ve muâmelât gibi İlm-i Hâl konularını öğrenmesi farz -ı ayındır Bunun içindir ki Kur'ân -ı Kerîm'in ilk nâzil olan âyet -i kerîme'lerinde şöyle buyurulmuşdur: َ ر ِ م ْ سا ِ ب ْ أ َ ر ْ قا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا َ ك �ب ٍ ق َل َ ع ْ ن ِ م َ نا َ سن ِ ْ �ا َ ق َل َ خ َ ك �ب َ ر َ و ْ أ َ ر ْ قا ُ م َ ر ْ ك َ ْ �ا ي ِ ذ � لا ِ م َل َ ق ْلا ِ ب َ م � ل َ ع ْ م َل ْ ع َ ي َْ � ا َ م َ نا َ سن ِ ْ �ا َ م � ل َ ع � ن ِ إ � � َ ك ى َغ ْط َي َل َ نا َ سن ِ ْ �ا ُهآ � ر ن َ أ َ � ْ غ َ ت ْ سا ى َ ع ْ ج � رلا َ ك �ب َ ر َ � ِ إ � ن ِ إ “Yaratan Rabb’inin adı ile oku" "O, insanı bir kan pıhtısından yaratdı" "Oku Rabb'in nihâyetsiz kerem sâhibidir" "Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir" "İnsana bilmediğini O öğretdi" "S akın! (okumamazlık yapma) Çünkü (gerçekleri öğrenmeyen , yaratılış amacını öğrenmeyen her ) insan, muhakkak azar" 76 -Bakara, 67 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 56 "Kendisini (mal ve makam sebebiyle) ihtiyacdan vâreste gördü diye" " (Ey insan, şunu da iyi bil ki) şübhesiz dönüş (ün) ancak Rabb'inedir (Her ni'metin hesâbı senden sorulacakdır) " 77 Böyle bir konuda herhangi bir ma'zeret de makbûl değildir Çünkü âyet -i kerîme'de şöyle buyur ulmuşdur: َ ل ْ ه َ أ او ُل َ أ ْ سا َف ْ ن ِ إ ِ ر ْ ك � ذلا ْ ن ُ ك َ نو ُ م َل ْ ع َ ت َ� ْ م ُت "Eğer bilmiyorsanız zikir erbâbına (dînî konuları iyi ve doğru bilen âlimlere) sorup (öğrenin) " 78 Bu âyet -i kerîme'lerin ve benzeri âyet -i kerîme'lerin ifâdesine göre, İslâm Dîni'nin i'tikad, amel, ahlâk ve muâmelât özelliklerini öğrenmeyip bu konularda câhil kalan bir kimsenin ve mal, mülk, makam gibi dünyâ ni'metlerinin çokluğuna güvenip bunların kendisini mutlu kılacağına inanan bir kimsenin, muhakkak, çeşitli şekillerde taşkınlık yaparak azıp isyankâr bir kul olacağı ifâde buyurulmuşdur ki bu konu, şu âyet -i kerîme'de ve benzeri âyet -i kerîme'lerde açıkca ifâde buyurulup gözlerimizin önüne bir ibret levhası olarak serilmişdir ki bu gün içinde bulunduğumuz isyankâr hallerimizin ana sebeblerinden birisi budur َ ق ْ ز � رلا ُه � للا َ ط َ س َب ْ و َل َ و ْ ن ِ ك َل َ و ِ ض ْ ر َ ْ �ا ِ � ا ْ و َغ َ ب َل ِ هِ دا َب ِ ع ِ ل َ م ٍ ر َ د َ ق ِ ب ُ ل � ز َ ن ُي ُ ءا َ ش َي ا ط ُه � ن ِ إ ِه ِ دا َب ِ ع ِ ب ٌ ي ِ ص َب ٌي ِ ب َ خ "Eğer Allâh (bütün) kullarına (müsâvât üzere) bol rızık verseydi yer (yüzün) de muhakkak ki taşkınlık ederler, azarlardı Fakat O, ne miktar dilerse (rızkı o kadar) indirir Şübhe yok ki O, kulların (ın her hâlin) den hakkiyle haberda rdır, (her şey'i) kemâliyle görendir" 79 77 -Alak, 1-8 78 -Nahl, 43 79 -Şûrâ, 27 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 57 Taşkınlıkları n ve azgınlıkların ana sebeblerinden birisi de, Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'nın, kendisine kulluk yapmak istemeyen gafil ve isyankâr kullarına şeytanları musallat e dip arkadaş yapmasıdır ki böyle kimseler, kendilerinin doğru yolda olduklarını ve her yaptıkları işin doğru olduğunu zannederler Son yıllarda, İslâm dışı sistemlere inanıp onların doğru olduğunu zanneden ve tatbîkâtından bir türlü vaz geçmeyen kimseler gibi ki a şağıdaki âyet-i kerîme'de bildirilen bu hakîkat , bu gün pervâsızca yaşanıp tasvib edilmektedir Bunun için de bâtıl olan şey'leri yapmakdan bir türlü vazgeçemiyoruz ٌ ني ِ ر َق ُه َل َ و ُ ه َ ف ان َاط ْ ي َ ش ُه َل ْ ص �ي َ ق ُن ِ ن َْ � � رلا ِ ر ْ ك ِ ذ ْ ن َ ع ُ ش ْ ع َي ْ ن َ م َ و َ ن ُ ود َت ْ ه ُ م ْ م ُ ه � ن َ أ َ ن ُ وب َ س َْ � َ و ِ لي ِ ب � سلا ِ ن َ ع ْ م ُ ه َنو � د ُ ص َي َل ْ م ُ ه � ن ِ إ َ و َ ءا َ ج ا َ ذ ِ إ � � َ ح َ ك َن ْ ي َب َ و ِ � ْ ي َب َ ت ْ ي َل ا َي َ لا َق ا َن ُ ني ِ ر َ ق ْلا َ س ْ ئ ِ ب َف ِ ْ � َ ق ِ ر ْ ش َ م ْلا َ د ْ ع ُب ْ ن َل َ و ْ ن َي َ م ْ و َ ي ْلا ُ م ُ ك َ ع َ ف َ ظ ذ ِ إ ِ با َ ذ َ ع ْلا ِ � ْ م ُ ك � ن َ أ ْ م ُت ْ م َل َ نو ُ ك ِ َ � ْ ش ُ م “Kim o Rahmân (olan Allâh) ın zikrinden göz yumarsa (gâfil olup ondan yüz çevirirse , emrolunduğu ve nehy olunduğu gibi kulluk yapmazsa) biz de ona şeytanı musallat ederiz Artık o, onun (ayrılmaz) bir arkadaşıdır” “Şübhesiz ki bu (şeytan) onları yoldan çıkarır, onlar da kendilerinin hidâyetde (doğru yolda) olduklarını sanırlar” “Nihâyet (hesâp günü olan kıyâmet gününde) o, bize geldiği zaman, -Kâşki seninle benim aramda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı (da sen bana arkadaş olmasaydın) Sen ne kötü bir arkad aş (mışsın) - der, (ama artık iş işden geçmişdir) ” “(Bu temenniniz ve pişmanlığınız) bugün size aslâ bir fâide vermez Çünkü (hepiniz, dünyâda iken nefislerinize) zulmetdiniz Muhakkak ki hepiniz de azâbda ortaklarsınız” 80 80 -Zuhrûf, 36 -37-38-39 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 58 َ ك َ م ْ ر ُ ف ْ كا ِ ن َاس ْن ِ ْ � ِ ل ل َاق ْ ذ ِ ا ِ ن َاط ْ ي � شلا ِ ل َث ج َ ف �� ِ ا َ ك ْ ن ِ م ٌءى ِ ر َب �� ِ ا َ ل َاق َ ر َ ف َ ك � ام َل َ �ا ُ فاخ َا َ � ِ م َل َاع ْلا � ب َ ر َ ف َاهي ِ ف َ ني ِ د ِ ل َاخ ِ ر � انلا ِ � َام ُ ه � ن َا َام ُ ه َ ت َب ِ ق َاع َ ن َاك ط َ و َ كل َ ذ ج َ ز ُ اؤ ا َ � ِ م ِ ل � اظل ع "(Münâfıkların ve kâfirlerin) hâli, şeytanın hâli gibidir Çünkü (şeytan) , insana - Küfr et- der de o küfr edince -Ben kakîkaten senden uzağım Çünkü ben âlemleri n Rabb'i olan Allâh'dan korkarım - der" "Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakîkaten ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur İşte zâlimlerin (münâfıkların ve kâfirlerin) cezâsı budur" 81 İster Müslüman olsun ister müslüman olmasın tüm dünya insanları arasında dînî cehâlet çoğaldıkç a, hakkı bâtılı, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı birbirine karıştıran, hiç durmadan fitne ve fesâdı körükleyen, bu sûretle de içinde bulundukları toplumların nizâm ve intizâmını bozan, gerçek olmayanı gerçek gibi gösteren hilekâr, yalancı, yaldızcı sahtekâr insanlar da çoğalacakdır ki böy le insanlara "Deccâl" denir Bunlar, cihan târihinin son zamanlarında çokça görülecekdir ki kıyâmet alâmetlerindendir Bunun için Hadîs -i şerîf'de şöyle buyurulmuşdur: ِ لا � ج َ دلا َ ن ِ م ُ ر َ ب ْ ك َا ٌ ر ْ م َا ِ ة َ عا � سلا ِ م َاي ِ ق َ � ِ ا َ م َ دآ ِ ق ْ ل َ خ َْ � َب ا َ َ "Âdem'in yaratıldığı zamandan beri, kıyâmete kadar, Deccâl'in şerrinden daha büyük bir fitne olmamışdır" 82 B u sahtekar insanların en şerlisi ve tanrılık iddiâsında bulunacak olanı da, en sonra çıkacakdır ki bu da Hazreti Îsâ aleyhi's-selâm tarafından öldürülüp ortadan kaldırılacakdır 81 -Haşr,16 -17 82 -Riyâzü’s -sâlihîn,C 3 ss 326 (1846 nolu h ş ) DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 59  Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'ın ü mmetinden olan Siyâsî ve Dînî Yetki Sâhiblerinin görevi َ ا َ و َ ةو َل � صلا او ُ ما َق َا ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � ْ م ُ ها � ن � ك َ م ْ ن ِ إ َ ني ِ ذ � ل ُ وتآا ِ فو ُ ر ْ ع َ م ْلا ِ ب او ُ ر َ م َا َ و َ ةو َ ك � زلا ا ْ و َ ه َن َ و ِ ن َ ع ِ ر َ ك ْ ن ُ م ْلا ط ِ رو ُ م ُ� ْا ُة َب ِ قا َ ع ِ � ِ َ و “Eğer (hayır ve îmân yolunu tercîh eden mü’min kullarımızın) kendilerine , yeryüzünde bir iktidar mevkîi verirsek, onlar namazı dosdoğru kılarlar (ve kıldırırlar), zekâtı verirler (ve verdirirler), iyiliğ i emrederler ve kötülükden vazgeçirmeye çalışırlar Her yapılan işin âkıbeti Allâh’a âiddir, (O, karşılığını tam olarak verir)” 83 ِ ر َ ك ْ ن ُ م ْلا ِ ن َ ع َ ن ْ و َ ه ْ ن َي َ و ِ فو ُ ر ْ ع َ م ْلا ِ ب َ نو ُ ر ُ م ْ أ َي َ و ِ ْ ي َْ �ا َ � ِ إ َ نو ُع ْ د َي ٌة � م ُا ْ مك ْ ن ِ م ْ ن ُ ك َت ْل َ و ُ ؤا َ و ُ ه َ ك ِ ئ َل َ نو ُ ح ِ ل ْ ف ُ م ْلا ُ م “İçinizden öyle bir topluluk (öyle bir teşekkül) olsun ki (onlar herkesi) hayra çağırsınlar (Tevhîd’e, İslâm’a, birlik ve berâberliğe da’vet ederek) iyiliği emretsinler, kötülükden vazgeçirmeye çalışsınlar İşte (bu vazîfeleri hak kiyle yapanlar) felâha, murâda erenlerin ta kendileridir” 84 Bu âyet -i kerîme 'lerde ve benzeri âyet -i kerîmelerde ifâde buyurulduğu gibi, bir devletin idârî makamlarında görev alan bir müslümanın asıl görevi , yukarıdaki âyet -i kerîme'de ifâde buyuru lduğu gibi , namazı kılmak ve kıldırmak, zekâtı v ermek ve verdirmek, iyiliği emredip kötülükden vazgeçirmeye çalışmak olduğundan , Hazreti Ebû Bekr radıya'llâh anh , Mü'minlerin ilk emîri 83 -Hacc, 41 84 -Âl -i İmrân, 104 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 60 olunca, ilk hutbesinde, şöyle buyurmuşdur ki böyle bir hitabdaki esâsla r, "Ben Müslüman bir idâreciyim" diyen bir müslüman için , en güzel bir imtisal numûnesidir: "Ey nâs, ben sizin üzerinize velî ve emîr oldum Halbuki sizin en muktediriniz ve en hayırlınız değilim Eğer iyilik edersem bana yardım ediniz Eğer fenâlık yaparsam bana doğru yolu gösteriniz Doğruluk emânet, yalancılık hıyânetdir Sizin zaîfiniz, hakkını alıverirsem benim i ndimde kuvvetlidir Sizin kuvvetliniz de, ondan başkasının hakkını alırsam benim indimde zaîfdir İnşâa'llâh, hiç biriniz cihâdı terk et mesin Cihâdı terk eden bir kavim (bir millet) zelîl olur Ben Allâh'a ve Rasûl'üne itâat etdikce siz de bana itâat ediniz Eğer ben Allâh'a ve Rasûl'üne karşı isyânkar olursam, sizin de bana itâat etmeniz lâzım gelmez Kalkınız namaza Allâh, cümlenize ra hmet etsin" Böyle bir görevin en başında, bir toplumun birlik ve berâberliğini , huzur ve refâhını ifâde eden “T e v h î d ” inancının ve “Ş i r k” şekillerinin ve fıkhî konuların doğru bir şekilde öğrenilmesi, öğretilmesi ve gönüllerde yer etmesi ge lir Çünkü, fertlerin ve toplumların dünyevî ve uhrevî mutluluk ve saâdetinin temelini teşkîl eden bu "Emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy -i ani'l- münker: İyiliği emr etmek, kötülükden vazgeçirmek" görevi, diğer bir deyimle İslâmî esâsları teblîğ edip öğretmek görevi , gereği gibi yapılmayınca, toplumları temelinden sarsan tefrîka, ihtilâf, küfür, şirk, fitne, fesad, fısk, fücûr , zulüm ve anarşik olaylar gibi şey'ler, fertlerin ve toplumların maddî ve ma'nevî hayâtını felç eder Böyle toplumlar ise kendilerine gelip tevbe ve ist iğfâr ederek bu kötü yoldan vaz geçmezlerse, onlar için dünyâda ve âhiretde helâk olup gitmek, mukadder bir netîce olur ki târihimizdeki şu ibret li hâdise, bunun en açık bir delîli ve dile getirilmiş bir ifâdesidir DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 61 Kânûnî Sultan Süley man, bir gün, en güçlü bir duruma getirdiği Osmanlı İmparatorluğunun büyüklüğünü ve âkıbetini düşünürken "Acebâ böyle bir devlet, bir gün gelir de çöker mi? Çöküp yıkılırsa niçin çöküp yıkılır?" diye bir soru hatırına gelir Bunun cevâbını almak için sadrâzamını o zamanın ünlü Türk âlimlerinden Yahyâ Efendi'ye gönderir Yahyâ Efendi cevâbında "Neme lâzım, denilmeye başlandığı zaman , o devletin temelleri sarsılıp yıkılmaya başlar" cevâbını verir Böyle bir cevâbın ne demek olduğunu iyice anlayamayan Kânûnî, tekrar, Yahyâ Efendi'ye bir mektup yazarak bunun açıklanması nı ister O da, cevâben şöyle yazar: “Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk sıradan bir hale gelirse, işitenler de -Neme lazım - deyip uzaklaşırsa; sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse; bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse; fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse; işte o zaman devletin sonu görünür Böyl e durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır Halkın güven ve itimadı sarsılır Asayişe itaat hissi kaybolur Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir 85 Nitekim, yıllar sonra, şâirin "Kimden kime şikâyet edeyim, ben dahî şaştım " sözleri dile getirdiği koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nun âkıbeti de böyle olduğundan kısa bir zamanda yıkılmış ve yerine otuz küsur devlet türemişdir Asırlar boyunca dünyânın bir denge unsuru olan Müslüman Türk devle tlerinin sonuncusu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de, böyle bir âkıbete sürüklemek isteyen iç ve dış düşmanlar ve onların mel'un 85 - Beşyüz sene önce yazılan bu mektûbun aslının Topkapı Sarayı'nda muhâfaza edildiği söylenmektedir DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 62 emellerine âlet olan akıl, îmân ve iz'ân fukarası yetki sâhibi ehliyetsiz idâreciler de, yaptıklarına ve yapacaklarına çok pişman olacaklardır ama artık iş işten geçmiş olduğunda n, "Eyvâh bizlere, doğrusu biz bunun böyle olacağını düşünmemiştik Biz böyle yapmakla kendimize yazık ettik, hem kendimizin hem de dünyânın huzûrunu kaçırdık, istediğimiz çıkarlarımızı elde edemedik" , diyeceklerdir ki şu âyet -i kerîme 'ler, bunun apaçık bir delîlidir: َ ح ُ ج ُ وج ْا َي ْ ت َ ح ِ ت ُف َاذ ِ ا � � َ ن ُ ول ِ س ْ ن َي ٍ ب َ د َ ح � ل ُ ك ْ ن ِ م ْ م ُ ه َ و ُ ج ُ وج ْا َ م َ و اُ ور َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا ُ را َ ص ْب َا ٌة َ ص ِ خ َاش َ ى ِ ه َاذ ِ ا َف � ق َْ �ا ُ د ْ ع َ و ْلا َ ب َ ر َ ت ْ قا َ و ط ْ د َق َان َل ْ ي َ و َاي ِ � � ان ُ ك َ � ِ م ِ ل َاظ � ان ُ ك ْ ل َب َاذ َ ه ْ ن ِ م ٍ ة َل ْ ف َ غ "Nihâyet Ye'cûc ve Me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, - Eyvâh bizlere, Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik Hayır, biz (kendimize zulmeden) zâlim kimselerdik - (diyecekler) " 86  Buna benzer diğer bir hâdise de şöyledir: Şeyhü'l -İslâm Zenbilli Ali Efendi rahmetü'llâhi aleyh'e, kıyâmetin en büyük alâmeti nedir? diye sorulunca, "Allâhü Teâlâ bilir ammâ Neme lâzım ' cılık başladığı zamandır" demişdir ki merhûm ve mağfûr Hasan Basri Çantay , bu husûsu şöyle dile getirmişdir: “Zenbilli'ye sormuş biri: -Ey müftî -i âlim, Eşrât -ı kıyâmetde nedir en mütehattim? Bir şart -ı mühim - Der ki çekip hattı cevâbın: - Allâhü Teâlâ bilir ammâ, Neme lâzım!-” 87 86 -Enbiyâ', 96 -97 87 -Kur'ân -ı Hakîm ve Meâl -i Kerîm, C 1 ss 178 Hasan Basri Çantay Mütehattim : Lüzumlu, gerekli, mühim DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 63  Şeyh Edebâli de şöyle demişdir : " Ey oğul! Öyle insanlar göreceksin ki koyunu yemek için tilkiyle plân ya pacaklar, kurtla birlik te öldürecekler, çobanla birlikd e yiyecekler, s âhibiyle birlikte yas tutacaklar, hiçbir şey' olmamış gibi davranacaklar"  Merhûm ve mağfûr âlimlerimizin, böyle ifâdeleri kullanmasına işâret eden âyet -i kerîme'lerden ba'zıları da şöyledir: ِ �ا َ ن ِ م َف ٍ ة َن َ س َ ح ْ ن ِ م َ ك َبا َ ص َا ا َ م ط َ ك ِ س ْ ف َ ن ْ ن ِ م َف ٍ ة َئ �ي َ س ْ ن ِ م َ ك َبا َ ص َا ا َ م َ و ط "Sana gelen her iyilik Allâh'dandır Sana gelen her fenâlık da kendindendir" 88 ِ ا � ي َغ ُي � � َ ح ٍ م ْ و َ ق ِ ب َام ُ ر � ي َغ ُي � َ�ا � ن َ ا ِ ب َام ا ُ و ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ن ط "Bir toplum, özlerindeki (güzel hal ve ahlâk) ı değiştirip bozmadıkça, Allâh şübhesiz ki onun (hâlini) değiştirip bozmaz" 89 Kıyâmet alâmetlerinden olan böyle bir konu, Hadîs -i şerîf'lerde de şöyle ifâde buyurulmuşdur: 1-Topluma âit malın zimmete geçirilmesi, şahsî işlerde kullanılıp çarçur edilmesi 2- Emânet , ganimet görülüp ihânet edilmesi 3- Zekâtın, büyük bir yük ve angarya olarak görülmesi (veyâ başdan savma yapılması) 4- Ehliyetsiz ve kötü kişilerin iş başına getirilmesi 5- Kötü insanların şerlerinden korkulduğu için onlara saygı duyulması 88 -Nisâ', âyet 79 89 -Ra'd, 11 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 64 6- İlmin, (İslâmî ilimlerin) dünyâlık için tahsil edilmesi 90 Buraya kadar anlatmak istediğimiz konuların özeti, bir Atasözü'nde de şöyle dile getirilmişdir: “Kula belâ ' gelmez Hakk yazmayınca, Hakk belâ ' yazmaz kul azmayınca” "Belâ ' gelmez kula Hakk yazmayınca, belâ' gelmez kula, kul azmayınca"  Görev ini İslâmî esâslara göre yapmayan idâreciler in durumu ٍ ة � م ُ أ � ل ُ ك ِ � ا َن ْ ث َ ع َب ْ د َ ق َل َ و َ ه ّللا او ُ د ُب ْ عا ِ ن َ أ �و ُ س � ر او ُب ِ ن َت ْ جا َ و َ تو ُغا � طلا ج ْ م ُ ه ْ ن ِ م َف ْ ن � م ْ م ُ ه ْ ن ِ م َ و ُه ّللا ى َ د َ ه َ م ْ ن ُ ة َل� � ضلا ِ ه ْ ي َل َ ع ْ ت � ق َ ح ط َ ْ �ا ِ � او ُي ِ س َف ْ نا َف ِ ض ْ ر َ ف ْ ي َ ك او ُ ر ُظ َ � ِ ب � ذ َ ك ُ م ْلا ُة َب ِ قا َ ع َ نا َ ك "Andolsun ki biz her ümmete: -Allâh'a ku lluk edin, putlar (a tapmakdan ve İslâm dışı sistemlere göre yaşamak ) dan kaçının - diye (teblîğat yapması için) bir peygamber göndermişizdir Sonra Allâh içlerinden kimine (peygamberlerin da'vetini kabûl edenlere) hidâyet vermiş, kiminin üzerine de sapıklık hak olmuşdur Şimdi yer yüzünde gezinin de (peygamberlerini) tekzîb edenlerin , (onların emir ve nehiylerine uymayanların) sonu nice oldu görün" 91 ٌ ن َن ُ س ْ م ُ ك ِ ل ْ ب َ ق ن ِ م ْ ت َل َ خ ْ د َق � او ُي ِ س َف َ ْ �ا ِ � او ُ ر ُظ ْنا َف ِ ض ْ ر ُة َب ِ قا َ ع َ نا َ ك َ ف ْ ي َ ك َ � ِ ب � ذ َ ك ُ م ْلا 90 -Tirmizî, Fiten, 38 IV/494 91 -Nahl, 36 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 65 "Gerçek, sizden evvel bir çok vak'alar, şerîatler gelip geçmişdir Onun için yeryüzünde gezin, dolaşın da (peygamberleri) yalan sayanların âkıbeti nice oldu görün" 92 َ ءا َ م � سلا َ و ا را َ ر َ ق َ ض ْ ر َ ْ �ا ُ م ُ ك َل َ ل َ ع َ ج ي ِ ذ � لا ُه � للا ءا َن ِ ب ُ ك َ ر � و َ ص َ و ْ م ُ ك َ ر َ و ُ ص َ ن َ س ْ ح َ أ َف ْ م ْ م ُ ك َق َ ز َ ر َ و ِ م َ ن � ب َ ر ُه � للا َ ك َ را َب َت َ ف ْ م ُ ك �ب َ ر ُه � للا ُ م ُ ك ِ ل َ ذ ِ تا َب �ي � طلا َ � ِ م َلا َ ع ْلا ُ هو ُع ْ دا َف َ و ُ ه � � ِ إ َ ه َل ِ إ َ � � ي َْ �ا َ و ُ ه َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ ه � ل ِ ل ُ د ْ م َْ �ا َ ني �دلا ُه َل َ � ِ ص ِ ل ُْ � "Allâh, si zin (fâideniz) için yeri bir karar (gâh), göğü bir binâ yapan, size sûret veren, sonra sûretlerinizi güzelleştiren, en temiz ve güzel şey'lerden sizi rızıklandırandır İşta Rabb'iniz olan Allâh bud ur Demek, âlemlerin Rabb'i (olan Allâh) ne yücedir" "O, dâimî yaşayandır O'ndan başka hiçbir Tanrı yokdur O halde O'na , dîninde ihlâs (ve samimiyet) erbâbı olarak, -Hamd olsun, kâinâtın Rabb'i olan Allâh'â - (diyerek) duâ ) edin (ve O'ndan yardım bekleyin) " 93 Bu esâslara binâen Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi insanları kendisine müşâvir ( danışman) yapmayan idâreciler, ne kadar dikkât ederlerse etsinler her zaman ve her yerde hatâ edebilirler Bunun için “Kılavuzu karga olanın burnu çöplükden kurtulmaz” denilmiştir Bunun için Ehl -i sünnet ve'l -cemâat esâslarına bağlı İlmi ile âmil ehliyetli din âlimlerinden uzak kalan ve gerekli konuları onların irşâdı ile doğru bir şekilde yapmak istemeyen devlet yetkililerinin ve idâre etdikleri toplumların durumu da, âyet-i kerîme'de ifâde buyurulan azâba uğramış eski ümmetlerin durumundan başka bir netîce doğurmaz Bunun için âyet -i kerîme'de, şöyle buyurulmuşdur: 92 -Âl -i İmrân, 137 93 -Mü'min (Ğâfir), 64 -65 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 66 ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ى د ُ ه او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل َ و ُ ه ْ ل ُق ط "De ki: O (Kur’ân), îmân edenler için bir hidâyet (doğru yolu gösteren bir rehber ) ve (maddî ve ma'nevî dertlerinize bir) şifâ’dır" 94  Büyük ümitler ile yetiştirilen vatan evlâtlarının saf dışı bırakılması Büyük ümitler ile yetiştirilen ve hiçbir ta’viz vermeden dînine, vatanına, milletine, devletine, bayrağına hizmet etmek isteyen; mesleğinin ehli olan tarafsız birçok vatan evladı bürokrat ve siyâsîler in, bir takım kumpaslar ile , şu veyâ bu nedenler ile , kurtarılmış bölgeler ile, görevlerinden uzaklaştırılıp âtıl bir hâle getirilmesi veyâ bu yapılamayınca öldürülmeleri yoluna gidilmesi de, Türkiye Devleti'nin dînen , ahlâken ve siyâseten çökertilm esinin en önemli âmillerinden biridir Bunlardan, vatan, millet, devlet, bayrak ve dînî konular söz konusu olduğu zaman , hakkı olduğu halde bir türlü başbakan yapılmayan, faydalı gördüklerini hayâta geçirmek için olanca gücü ile çalıştığına bi'z-zat şâhid olduğum ve yakînen tanıdığım Turhan Feyzioğlu ; Kayseri-Talas I Komando Tugayı sınırları içinde bulunan kilisenin karşısına bir câmi yaptıran ve 12 Eylül için Kenan Evren Paşaya destek veren Suat Eren Paşa; 95 Kayseri Yüksek İslâm 94 -Fussılet, 44 95 - 12 -Eylül öncesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin nizam v e intizâmının bozulduğu, memleketin her köşesi sağ ve sol gurupların tahakkümü altın a alındığı, sağ ve sol gurupların birbirlerine karşı olan düşmanlığı had safhaya vadığı 11-Eylül günü ikindi vaktinde bir konuşma yapan Ecevit, "Artık sahaya inme zamânımız gelmişdir" diyerek bir iç harbin başlatılmasına işâret vermişdir Bu durumu gören yetkililer de, 12 -Eylül darbesini yapmak mecbûriyyetinde kalmışlardır Böyle büyük bir felâket, Allâhü Teâlâ'nı n sebeb kıldığı kimseler eliyle önlenmişdir ki şu âyet -i kerîme'ler bunun açık bir ifâdesidir DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 67 Enstitüsü'nün Kayseri'de açılmasına öncülük eden Kemâl Edib Kürkçüoğlu ve "Köy Enstitüleri karşısında kırk İmam -Hatip Okulu daha açacağım" diyen arkadaşı Millî Eğitim Bakanı Şevket Râşit Hatiboğlu ; Diyanet İşleri Başkanlığı teşkîlâtında samîmi hizmetler yapmak isteyen, fakat fitne ve fesâd erbâbı Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları'nın ve bunlardan biri sinin, "Özgüneş'e yağ çeke çeke anam sikildi" diye aldatıcı sözleri ile aldatıldığı için istediği hizmeti yapamayan Mehmet Özgüneş ; Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü'nün başlangıcından açılmasına kadar dört sene emek verdikden sonra açılmasına üç gün kala , fitne ve fesâd erbâbı ehliyetsiz ba'zı kişilere görev verip yetkili kılmak için , dışlanan Ali Celâleddin Karakılıç , Kur'ân -ı Kerîm, Fıkıh Usûlü ve İslâm Târihi için ehil b ir eleman olduğu halde, bir takım kumpaslar ile dışlanıp âtıl hâle getirilenlerdendir Kezâ, aynı Ali Celâleddin Karakılıç , Diyanet İşleri Başkanlığı Dînî Hizmetler Dairesi Başkanı iken , İngiliz Edmond'larının fikir ve tavsiyelerini, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için benimseyip ْ م ُ ه َ ض ْ ع َب َ سا�نلا ِ ه ّللا ُ ع ْف َ د َ� ْ و َل َ و َ ل ٍ ض ْ ع َ ب ِ ب ُ ض ْ ر َ�ا ِ ت َ د َ س َ ف و ُذ َه ّللا � ن ِ ك َل َ و َ � ِ م َلا َ ع ْلا ى َل َ ع ٍ ل ْ ض َف “Eğer Allâh insanların bir kısmını diğer bir kısmı il e önleyib savmasaydı yer (yüzü) muhakkak fesâda uğrardı Fakat Allâh, âlemlere karşı büyük bir fadl-ü kerem sâhibidir” Bakara, 251 َ � ْ و َل َ و ُ َ � ٍ ض ْ ع َ ب ِ ب م ُ ه َ ض ْ ع َب َ سا�نلا ِ ه � للا ُ ع ْف َ د ْ ت َ م �د َ ص ٌ تا َ و َل َ ص َ و ٌ ع َي ِ ب َ و ُ ع ِ ما َ و ِ ه � للا ُ م ْ سا ا َ هي ِ ف ُ ر َ ك ْ ذ ُي ُ د ِ جا َ س َ م َ و اي ِ ث َ ك ْ ن َ ي َل َ و ْ ن َي ن َ م ُه � للا � ن َ ر ُ ص ُ ه ُ ر ُ ص ط � ي ِ و َ ق َل َه � للا � ن ِ إ ٌ زي ِ ز َ ع “Eğer Allâh, ba’zı insanların (şerrini, diğer) ba’zısı ile def’ etmeseydi, içlerinde Allâh’ın adı çok anılan (râhiblere âit) Manastır’lar, (Hristiyan’lara âit) Kilise’ler, (Yahûdî’lere âit) Havra’lar ve (Müslümân’lara âit) Mescid’ler, muhakkak yıkılıp giderdi Elbetteki (Allâhü Teâlâ kendi dînine) yardım edenlere yardım eder Şübhesiz ki Allâh, Kavi ve Azîz’dir, (güçlüdür ve gâlibdir) ” Hacc 40 Ben de, 1979 yılının en hegâmeli bir zamanında, taraf sız olarak bir dernek kurarak çalışmalar yapmamız gerektiğini düşünen bir takım arkadaşlar ile bi rlikde "Hakka Hizmet Derneği" ni kurdum Yapmış olduğumuz çalışmalardan herkes memnun olduğ u gibi, darbecilerden de bize bir şey' söyleyen olmamışdır DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 68 uygun bulan ve yenilikci, telfikci, reformcu, diyalokcu bir çalışma içine giren masonik kimseler gibi olsaydı, bir takım kumpaslar ve iftir âlar ile, saf dışı edilip âtıl bir hâle getirilir miydi? Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerinden merhum Hasan Hulki Mert , Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki yenilikçi akımlara ayak uyduramadığı için bir takım kumpaslar ile görevinden u zaklaştırılıp üç sene Sivas'da arzuhâlcilik yaparak geçinmek mecbûriyyetinde bırakılır mıydı? İlmi ile âmil din adamı vâizler , yukarıda zikri geçen Bakara Sûresi'nin 159-160-161- 162 âyet-i kerîmelerinde belirtilen gerçekleri hesâba katmayarak, "Rejime ters düşecek, kulağa hoş gelmeyecek, göze batacak konuların konuşulmaması" ta'lîmâtına uyarak dînî gerçekleri ketm etmiş olsalardı, merkezî hutbe ve va'z sistemi ile , saf dışı bırakılıp etkisiz bir hâle getirilirler miydi Hâlen Diyanet İşleri Başkanlığı'nda , Ehl-i sünnet ve'l -cemâat es âslarına göre görevini yapmaya çalışan Ahmed Gelişgen , ilimi ile âmil ehil bir din adamı olmasaydı pasif görevlere itilir miydi? Yurd içinde, "Bu ülkede dürüst olmak başa belâdır ama o belâ başımızın tâcıdır" diyen merhum Muhsin Yazıcıoğlu; son sözleri , "Beni gözden çıkardılar O çocuğa sâhip çıkın" , (Binbaşı Cem Ersever için) diyen Org Eşref Bitlis ; Yurt dışında , "Tefrîkadan uzak olarak birlik berâberlik içinde olursanız, ben bu ülkede şerîati i'lân ede rim" diyen Pakistan İslâm Cumhuriyeti Devlet B aşkanı Ziyâü'l -hak; dar ağacına giderken "Ben gidiyorum, zâlimin yanında durup mazlû ma timsah gözyaşları dökenlere, kıyâma kalkmayı kolay zannedip eli ndekini muhafaza etmek için bahâne satanlara, alanlara, kırgınım Bu kırgınlıkla kavuşacağım Rabbime Söyleyeceğim bunları O'na" diyerek dar DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 69 ağacına giden Motiur Rahman Nizami gibi değerli kimseler, pasif bir hâle getirilemedikleri için, şehî t edilir miydi? Bunlardan başka, vatanını, milletini, devletini, bayrağını ve dînini seven ve tarafsız olarak bunlara hizmet etmeyi şiâr edinmeyi büyük bir şeref bilen nice vata n evladı bürokrat ve siyâsîler ve "Bir şey he veyâ bir mürşide intisap etmezsen cennete giremezsin" Feto tuzağı ile aldatılıp saf dışı edilen veyâ hapsedilen samîmî müslümanlar , sessiz sedâsız görevlerinden uzaklaştırılıp âtıl bir hâl e getirilirler miydi? Bunları yapanların içimizdeki ve dışımızdaki akıl, îmân, iz'ân yok sunu vatan ve millet hâinleri olduğun da hiçbir şübhe yokdur Çünkü böyle insanların zihinlerinde, İslâm Dîni ve müslüman düşmanlığı, hiçbir zaman eksik olmamışdır En büyük başarılarını, müslüman görünümlü , fitne ve fesad erbâbı, iki yüzlü bir münâfık olarak çalışmaları netîcesinde elde etmişlerdir Bu fitne ve fesâd kaynaklarının en acı netîcelerini, 1949 yıllarında, Fu lbright sözleşmesini yaparak ABD Büyük Elçisinin Başkanlığındaki bir komisyonun direktifleri doğrultusunda, eğitim ve öğretim çağındak i gençlerimizi yanlış yollara yönlendirip dînî, ahlâkî ve millî değerlerimizi göremez, işitemez, anlayamaz bir hale getiren zamanın devlet adamları yaşadığı gibi, bizler de aynı yanlışların acı netîcelerini hâlâ yaşamaktayı z Kim ne derse desin, Fulbright anlaşması'nı imzalayan İnönü , bu hâin elleri şöyle i'tirâf ediyor : “Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlenmesini istiyoruz Herkes aynı şeyden söz ediyor Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar Yapabilirler mi bunu? Hepsinin çevresinde uzman denen yabancılar dolu İğfal etmeye çalışıyorlar Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 70 O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor Sonucu, memurlardan önce sefirden öğreniyorum Bağımsızlık savaşından son ra Lozan ’da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu Yoksa sınırlar zaten fiili durum idi Tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik Bütün mücadele idaremize yapılmak istenen müdahaleler yüzünden çıktı Bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar Dayattık Biz onların neden ısrar ettik lerini biliyorduk Onlar bizim neden inatla redd ettiğimizi biliyorlardı Böyledir bu işler, peygamber edâsıyla size dünyâları vaat ederler İmzâyı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir Personeli gelmiştir, teçhizâtı gelmiştir, üsleri gelmiştir Ondan sonra sökebilirsen sök Gitmezler Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek Yoksa ne bağımsız dış politika, ne bağımsız iç politika güdemezsiniz Havanda su döversiniz Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez … ” 96 1950 seçimlerinde, CHP zihniyetine karşı büyük bir zafer kazanarak 450 milletvekilinin 426 sını büyük bir çoğunlukla kazanıp iktidârı ele geçiren o günkü hükûmet, ABD nin demokrasisi yerine , 1921 Anayasasını kabûl ederek yürürlüğe koymuş olsaydı; Müslüman Türk Milletinin eğitim ve öğretimini, ABD Büyükelçisi'nin başkanlığı altındaki komisyona veren Fulbright anlaşmasını iptal edip yürürlükden kaldırsaydı; bu gün içinde bulunduğumuz şu günlerde, iç ve dış düşmanların yıllardan beri mel'un çalışmaları ile dînen ve ahlâken çökertilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile karşı karşıya kalmazdık 97 96 -Zeki Mercan, Fatih Haber 97 - Bu anlaşma, ABD’nin, Truman doktrini ve Marshall planı çerçevesinde Türkiye'ye yaptığı yardımlar karşılığında, önce eğitime ortak edilmesini, sonra da belirleyici olmas ını sağlayacak sinsi bir anlaşmadır DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 71 Eğer, bu hâin eller vâsıtası yle, dînî ve Ahlâkî yönden çökertilerek yıkılmak istenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılırsa, herkesde n önce pişman olacak olanlar ve "Eyvâh bizlere, doğrusu biz bunun böyle olacağını düşünmemiştik Biz böyle yapmakla kendimize yazık ettik, hem kendimizin hem de dünyânın huzûrunu kaçırdık, istediğimiz çıkarlarımızı elde edemedik" diyecek olanlar, bunlar ın ta kendileri olacakdır ama , artık iş işden geçmiş olduğundan son pişma nlık ları bir fâide sağlamayacakdır Kurtuluş Savaşı'nda, Başkomutan Gazi Mustafa Kemâl Paşa'nın 26 Ağustos 1922'de sabaha karşı verdiği emirle başlattığı Büyük Taarruz'un ve eşi görülmemiş bir zaferle sonuçlanan 30-Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin başından sonuna kadar genç bir teğmen olarak görev yapan ve 9-Eylül'de Yunan ı denize dökenlerin içinde bulunan ve emekli bir subay olan merhum kayınpederim Reşit Seviktekin 'nin hâtıralarını yazmak istedim Fakat o, İnönü ile olan bir anlaşmazlığı yüzünden "İnönü hayatda olduğu müddedce hiçbir şey' yazdırmam; çünkü o çok kindardır, torunum kalsa ondan intikâmını alır" diyerek bir şey' yazdırmadı 1963 seçimlerinde, K ayseri Eski Sanâyi Bölgesi'nde S andık B aşkanı olarak görev yapınca, kime rey verdiğini sordum ise de söylemedi İsrar edince de "İnönü'ye verdim" dedi Ben böyle bir cevâbı hayretle karşılayınca "Oğlum, biz bu vatanı hayâtımız bahasına kurtardık Bu kerataların hiçbiri bu vatanın kıymetini bilmez Yine az - çok bilirse O bilir" cevabını verdi ki böyle bir anlayış, "Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek din" konularının, şahsî ihtiras ve mefaatlerden önde olduğunun en açık bir tezâhürüdür Bundan sonra da, " Mahkeme-i kübrâ'da benim hakkım muhakkak alınacakdır ama, bu dünyâda da bana olan olmuşdur" derdi ki son nâzil olan şu âyet -i kerîme ve benzeri âyet -i kerîme'ler, Mahkeme-i Kübrâ'nın apaçık bir ifâdesidir DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 72 او ُ ق � تا َ و َ � ِ إ ِ هي ِ ف َ نو ُع َ ج ْ ر ُت ا م ْ و َي � ُ � ِ ه ّللا َ م ٍ س ْ ف َ ن � ل ُ ك � � َ و ُت َ نو ُ م َل ْظ ُي َ� ْ م ُ ه َ و ْ ت َب َ س َ ك ا "Öyle bir günden sakının ki (hepiniz) o gün Allâh'a döndürüleceksiniz Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek, onlara haksızlık edilmeyecekdir" 98 ْ ن ِ إ ا َ ه � ن ِ إ �َ � ُب ا َي ِ م ٍ ة �ب َ ح َ لا َ ق ْ ث ِ م ُ ك َت ْ ن ْ ن ُ ك َت َ ف ٍ ل َ د ْ ر َ خ ْ و َ أ ِ تا َ وا َ م � سلا ِ � ْ و َ أ ٍ ة َ ر ْ خ َ ص ِ � ِ ت ْ أ َي ِ ض ْ ر َ ْ �ا ِ � ُ ه � للا ا َِ � ط ٌ ي ِ ب َ خ ٌ في ِ ط َل َه � للا � ن ِ إ "Oğulcağızım, hakîkat , (yaptığın iyilik veyâ kötülük) bir hardal tânesi kadar olsa dahî, bir kaya içinde, ya göklerde, yahud yerin içinde olsa bile Allâh onu getirir (hesâbını görür) Çünkü Allâh l atîf'dir, (ilmi, en gizli şey'lere kadar nâfiz ve şâmildir) , (her şey'den) hakkıyla haberdardır" 99 اَ َ �ا َ ز ْل ِ ز ُ ض ْ ر َ ْ �ا ِ ت َل ِ ز ْل ُ ز ا َ ذ ِ إ � ِ ت َ ج َ ر ْ خ َ أ َ و ا َ َ �ا َ ق ْ ث َ أ ُ ض ْ ر َ ْ �ا � ا َ َ � ا َ م ُ نا َ سن ِ ْ �ا َ لا َق َ و ج اَ ه َ را َب ْ خ َ أ ُ ث �د َُ ت ٍ ذ ِ ئ َ م ْ و َي � ا َ َ � ى َ ح ْ و َ أ َ ك �ب َ ر � ن َ أ ِ ب ط ا تا َت ْ ش َ أ ُ سا � نلا ُ ر ُ د ْ ص َي ٍ ذ ِ ئ َ م ْ و َي ِ ل ْ م َُ �ا َ م ْ ع َ أ ا ْ و َ ر ُ ي ط ْ ن َ م َف ا ر ْ ي َ خ ٍ ة � ر َ ذ َ لا َ ق ْ ث ِ م ْ ل َ م ْ ع َي ُ ه َ ر َي ط َ م ْ ع َي ن َ م َ و ُ ه َ ر َي ا � ر َ ش ٍة � ر َ ذ َ لا َ ق ْ ث ِ م ْ ل " Yer kendisine âid şiddetli bir sarsıntı ile zelzeleye uğratıldığı zaman" "yer (bütün) ağırlıklarını (dışarıya fırlatıp) çıkardığı (zaman)", "İnsan, -Buna ne oluyor?- dediği (zaman) ", "O gün (yer) bütün haberlerini anlatacakdır" "Çünkü Rabb'i kendisine (o vech ile) vahyetmişdir" "O gün insanlar, amelleri (nin karşılığı) kendilerine gösterilmek için, (sağcılar cennet, solcular cehennem yollarını tutarak) dağınık dağınık dönecek (ler) dir" 98 -Bakara, 281 99 -Lukmân, 16 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 73 "İşte (o gün) kim zerre miktârı bir hayır yapıyorsa onun (sevâbını) görecek" "Kim de zerre miktârı şer yapıyorsa onun (cezâsını) görecek" 100 َ ني ِ زا َ و َ م ْلا ُ ع َ ض َن َ و ا ئ ْ ي َ ش ٌ س ْ ف َن ُ م َل ْظ ُت َ � َف ِ ة َ ما َي ِ ق ْلا ِ م ْ و َ ي ِ ل َ ط ْ س ِ ق ْلا ط ِ إ َ و ْ ن �ا َ ك َ نشقشم ِ م ٍ ة �ب َ ح َ لا َ ق ْ ث ِ م ِ ب ا َن ْ ي َ ت َ أ ٍ ل َ د ْ ر َ خ ْ ن ا َ ه ط َ � ِ ب ِ سا َ ح ا َن ِ ب ى َ ف َ ك َ و "Biz kıyâmet günü (ehli) ne mahsus adâlet terâzileri koyacağız Hiçbir kimse hiçbir şey'le haksızlığa uğratılmayacakdır (O şey') bir hardal dânesi kadar bile olsa onu getiririz (mîzâna koyarız) Hesabcılar olarak da biz yeteriz" 101 ( َ و ْ ق � تل ِ ل ُة َب ِ قا َ ع ْلا َ و ى : (En güzel ) âkıbet , takvâ (erbâbı ) nındır " 102  ACEB , büyük ümitler ile yetiştirilen b u vatan evlâtları, şunları yapmış olsalardı saf dışı edilirl er miydi? ِ إ ْاو ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ي َ أ ا ِ ي ْ ن ُ وق �ت َ ت ا َ ل ل َ ع َْ � َ ه ّللا ْ م ُ ك ِ تا َئ �ي َ س ْ م ُ كن َ ع ْ ر � ف َ ك ُي َ و انا َق ْ ر ُ ف ْ م ُ ك ْ م ُ ك َل ْ ر ِ ف ْ غ َي َ و ط ِ مي ِ ظ َ ع ْلا ِ ل ْ ض َ ف ْلا و ُذ ُه ّللا َ و “Ey îmân edenler, eğer Allâh’dan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü (hak ile bâtılı, güzel ile çirkini) ayırd edecek bir anlayış (bir ma’rifet ve bir nûr) verir, suçlarınızı örter ve sizi mağfiret eder Allâh, büyük lûtuf ve ihsân sâhibidir” 103 َ م ِ ه ّللا َ ن ِ م َف ٍ ة َن َ س َ ح ْ ن ِ م َ ك َبا َ ص َ أ ا ز ْ ن ِ م َ ك َبا َ ص َ أ ا َ م َ و � ي َ س ْ ن ِ م َف ٍ ة َئ � ن َ ك ِ س ْ ف ط 100 -Zilzâl, 1 -8 101 -Enbiyâ', 47 102 -Tâ Hâ, 132 103 -Enfâl, 29 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 74 “Sana gelen her iyilik Allâh’dandır Sana gelen her fenalık da kendindendir” 104 Âyet -i kerîme'lerinde ve benzeri âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurulduğu gibi, ACEBÂ, b üyük ümitler ile yetiştirilen bu vatan evlâtları : iyi ile kötüyü, hakk ile bâtılı, güzel ile çirkini birbirinden ayırd edecek özelliklere sâhip olmasalardı, saf dışı bırakılıp pasif bi r hâle getirilirler miydi? Siyonizm'in uşakları İngiliz Edmond'larının çalışma şekillerini beğenip onların yolunda giderek İslâmî esâslardan ta'vîzler vererek yeni yeni fikirler, ictihâdlar, fetvâlar verselerdi, saf dışı bırakıl ıp âtıl bir hâle getirilirler miydi? ABD böyle istiyor, AB 'ye girmemiz için AB böyle olmamızı emrediyor , zamânın gereğidir, değişim lâzımdır, bugün ondört asır önceki katı kurallar ile amel etmek mümkün değildir gibi fikir ve düşünceleri kabûl ederek fuhşu serbest bırakmak, domuz etini serbest bırakmak, giyim -kuşamı serbest bırakmak, ahlâkî olmayan cinsel ilişkileri serbest bırakmak gibi Allâhü Teâlâ'nın şiddetle yasak etdiği ahlâksızlıkların serbest bırakılmasını isteselerdi, saf dışı bırakılıp etkisiz bir hâle getirilirler miydi? H içbir ta’viz vermeden dînine, vatanına, milletine, devletine, bayrağına hizmet etmek isteyen ve mesleğinin ehli olan akıl îmân ve iz'ân sâhibi bu vatan evlâtları, kendilerini saf dışı bırakıp pasif hâle getiren akıl, îmân ve iz'ân fukarâsı müslüman görünümlü, fitne fesad erbâbı, iki yüzlü münâfık ve fâsıklar gibi, Kur’ân’ın ve İslâm’ın hükümlerini, insanların mutluluğu için kifâyetsiz görerek veyâ beğenmiyerek veyâ tatbîkini imkânsız bularak bunun yerine daha geniş bir özgürlük hevesi ile Müslümân’lara kabul ettirilmek istenilen Avrupa kânunlarına, lâiklik felsefesine, demokrasî 104 -Nisâ’, 79 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 75 inançlarına, demokrasî Kültürüne ve sınırsız bir hoş görü felsefesine İslâmî bir kılıf giydirerek - İslâm Dîni’ne bir zararı yokmuş gibi- göstermek isteselerdi, saf dışı bırakılıp âtıl bir hâle getirilirl er miydi? Y erine, zamân ına ve olayların akışına göre, aşağıdaki Hadîs -i şerîf'de bildiri ldiği gibi , gece sabaha kadar kâfir gündüz akşama kadar mü'min , gündüz akşama kadar mü'min gece sabaha kadar kâfir görünümlü birer münâfı k ve fâsık müslüman olsalardı, saf dışı edilip pasif bir hâle getirilirler miydi? � للا ِ ع َط ِ ق َ ك ان َت ِ ف ِ ل َام ْ ع َ� ْا ِ ب ا ُ ور ِ د َاب ْ و َ أ ار ِ ف َاك ى ِ س ُْ� َ و ان ِ م ْ ؤ ُ م ُ ل ُ ج � رلا ُ ح ِ ب ْ ص ُي ِ م ِ ل ْظ ُ م ْلا ِ ل ْ ي ِ د ُ عي ِ ب َي ار ِ ف َاك ُ ح ِ ب ْ ص ُي َ و َان ِ م ْ ؤ ُ م ى ِ س ُْ� َاي ْن � دلا َ ن ِ م ٍ ض َ ر َ ع ِ ب ُه َني "Karanlık gecenin (zifîrî) karanlıkları gibi fitneler zuhur etmeden amellere koşuşun (Zîrâ o fitneler zuhur edince) kişi mü’min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak veyâ mü’min olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, dînini (az) bir dünyâ metâı mukabilinde satacaktır" 105 Rasûlü'llâh aleyhi's-selâm'ın sünnetlerini, Kur'ân -ı Kerî m'in emir ve nehiylerini hafife alıp şirk, küfür, nifâk ve fesâd içinde yaşamayı bir başarı saysalardı, saf dışı edilip âtıl bir hâle getirilirler miydi? "Bu yıldan i'tibâren Kur'ân -ı Kerîm, İmam -Hatip Okulları'nda lâtin harfleri ile okutulacakdır" emrini yerine getirip ta'vîz verselerdi; spor, müzik, resim, eğlence gibi konulara ağırlık verip diğer derslere ağırlık vermeselerdi ; kız öğrencilerin başörtüsü konusunu hafife alıp karma eğitimi ön safa geçirmeye çalışsalardı, A Celâleddin karakılıç gibi, yobaz ve gerici damgası ile damgalanıp saf dışı edilirler miydi? Dört günlük dünyâ menfaatlerini elde etmek için yağcılık ve dalkavukluk yaparak , mudâhanede bulunarak , hak ve hakîkatin 105 -Müslim, Îmân, (186 nolu h ş ) Sahîh -i Müslim Terceme ve şerhi,C 1 ss 446 Ah Davudoğlu DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 76 öncülüğünü yapmak istemeselerdi, saf dışı bırakılıp bunca emekl eri boşa çıkarılır mıydı? َ ل َ ر ِ خ� ْا َ م ْ و َ ي ْلا َ و َ �ا او ُ ج ْ ر َي َ نا َ ك ْ ن َ م ِ ل ٌة َن َ س َ ح ٌة َ و ْ س ُا ِ �ا ِ لو ُ س َ ر ِ � ْ م ُ ك َل َ نا َ ك ْ د َ ق اي ِ ث َ ك َ �ا َ ر َ ك َذ َ و ط "And olsun ki Allâh'ın Rasûlünde sizin için, Allâh'ı ve âhiret gününü ummakda olanlar ve Allâh'ı çok zikr edenler için güzel bir (imtisâl) numûne (si) vardır" 106 Âyet -i kerîme'sinde ifâde buyurulan gerçekleri göz ardı edip kiliselerde papazlar ın günah çıkartdığı gibi "Bir şeyhe, bir mürşîde bir öndere, intisap etmezsen cennete giremezsin" gibi yanlış yollara sapıp her türlü tefrîka ve ihtilâfın kaynağı olan cemâatleşmelerden birinin şeyhine , mürşîdine veyâ önderine tâbi' olsalardı veyâ siyâsi görüş ve parti liderlerinden ( deccâllerinden) birinin etrâfında toplanıp "Senin dediğin şöyledir, benim dediğim böyledir" gibi menfaatden başka hiç bir esâsa dayanmayan boş laflarla didişip dursalardı, saf dışı edilip pasif bir hâle getirilirler miydi? Kısacası, akıl, îmân ve iz'ân fukarası islâm ve müslüman düşmanlarının ; vatan, millet, devlet, bayra k sevdâlısı görünümlü, fitne ve fesâd erbâbı gâf illerin, hâinlerin, iki yüzlü münâfıkların, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dînen ve ahlâken çöküp bir Apex 'e, (meçhul bir istikâmete) doğru gittiğini gördükleri zaman, kabahati birbirlerine yükleyerek "Yazıklar olsun bize, biz hakîkaten azgın kimse lermişiz" 107 diyecekleri zaman gelmeden tedbir alınmazsa, iktisâdî ve siyâsî yönden ne kadar kuvvetli olursak olalım, geçmiş ümmetler gibi dünyevî ve uhrevî felâketlerle karşı karşıya kalmamız, kaçınılmaz bir netîce o lur 106 -Ahzâb, 21 107 -Kalem, 30-31 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 77 ِ را َ ص ْب َ� ْا ِ � ُ وا ا َي او ُِ � َت ْ عا َف "İşte, ey akıl ve basîret sâhibleri, siz (bundan) ibret alın (ve Hakk'a yönelin)" 108 ادا َ س َف� َ و ِ ض ْ ر� ْا ِ � ا ّ و ُل ُ ع َ نو ُ دي ِ ر ُي � َ ني ِ ذ � ل ِ ل َاه ُل َ ع َْ � ُة َ ر ِ خ� ْا ُ را � دلا َ ك ْ ل ِ ت ط ُ م ْ ل ِ ل ُة َب ِ ق َاع ْلا َ و َ � ِ ق �ت "İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde büyüklük ve fesad arzûsuna düşmeyeceklere veririz (En güzel) âkıbet müttekî'lerin (takvâ sâhiblerinin) dir" 109 َ ىد ُْ �ا َ ع َب � تا ِ ن َ م َ ىل َ ع ُ م� � سلا َ و : (Dünyâda ve âhiretde) Selâm (ve selâmet ), Hakk’a ve doğruya tâbi’ olanlaradır ) 110  Başımız a gelecek Felâketlerden önce Allâhü Teâlâ'ya yönelip O'na duâ etmek ve O'n dan yardım isteme k ُ ا او ُع ْ د ا ع � ر َ ض َت ْ م ُ ك �ب َ ر َ ني ِ د َت ْ ع ُ م ْلا � ب ِ ُ � َ� ُه � ن ِ إ ة َي ْ ف ُ خ َ و ج او ُ د ِ س ْ ف ُ ت َ� َ و ِ � َ ْ �ا َ ب ِ ض ْ ر َ د ْ ع ا ع َ م َط َ و ا ف ْ و َ خ ُهو ُع ْ دا َ و ا َ ه ِ ح َ� ْ ص ِ إ ط َ ت َْ � َ ر � ن ِ إ ِ م ٌ بي ِ ر َق ِ ه ّللا َ � ِ ن ِ س ْ ح ُ م ْلا َ ن "Rabb'inize yalvara yakara, gizlice duâ edin Şu bir hakîkatdir ki: Allâh haddi aşanları sevmez" "Yer (yüzün) de -o, iyi bir hâle getirildikden sonra- fesadcılık etmeyin O'na (Cenâb-ı Hakk'a), korkarak ve umarak, duâ edin Şübhe yok ki iyi hareket edenlere Allâh'ın rahmeti çok yakındır" 111 108 -Haşr, 2 109 -Kasas, 83 110 -Tâ -Hâ, 47 111 -A'râf, 55 -56 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 78 َ ءا َ ج ْ د َق ُ سا � نلا ا َ ه �ي َ أ ا َي ْ م ُ ك ْت َ م ٌ ة َظ ِ ع ْ و ى د ُ ه َ و ِ رو ُ د � صلا ِ � ا َ م ِ ل ٌءا َ ف ِ ش َ و ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م َ ر َ و َ � ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ِ ل ٌة َْ � “Ey insanlar, size Rabb’inizden bir öğüt, gönüllerde olan (derd ) lere bir şifâ, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet (olan Kur’ân) gelmişdir” 112 َ و َ � ِ ا ا ُ وبي ِ ن َا َ ع ْلا ُ م ُ ك َي ِ ت ْا َي ْ ن َا ِ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ُه َل ا ُ وم ِ ل ْ س َا َ و ْ م ُ ك �ب َ ر َ نو ُ ر َ ص ْ ن ُت � �ُ � ُ ب َاذ "Size azâb gelip çatmadan Rabb'inize dönün O'na teslim olun Sonra size yardım edilmez" 113 ْ م ُت ْ ن َا َ و ة َت ْ ع َب ُ ب َاذ َ ع ْلا ُ م ُ ك َي ِ ت ْا َي ْ ن َا ِ ل ْ ب َ ق ْ ن ِ م ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ي َل ِ ا َ ل ِ ز ْن ُا َام َ ن َ س ْ ح َا ا ُ وع ِ ب � تا َ و ُ ع ْ ش َت � َ ن ُ ور � "Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb gelmezden önce Rabb'inizden size indirilen (ni'metler) in en güzeli (olan Kur'ân -ı Kerîm'e ve peygamberlerin en hayırlısı olan Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm 'a) uyun (O size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etdi ise, ondan da sakının Allâh’dan korkun Çünkü, Allâh'ın azâbı çetindir ” 114 Bunun için, bu â yet-i kerîme 'lerde ifâde buyurulan azâb -ı ilâhi gelmeden, kuş kafesden uçmadan, her zaman ve her yerde, Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'ya yönelip O'na duâ ederek, O'nun emir ve nehiylerine göre harek et ederek, O'nun afv ve mağfiretini dileyerek , O'ndan yardım istemek mecbûriy etindeyiz  Felâketler karşısındaki duâlarıyle bizlere örnek olan lar 112 -Yûnus, 57 113 -Zümer, 54 114 -Zümer, 55 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 79 Rasûlü'llâh aleyhi's-selâm'ın duâsı Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , Tâif halkını İslâm Dîni'ne da'vet etmek için evlâtlığı Zeyd ibn -i Hârise radıye'llâhü anh 'ı yanına alıp Mekke'ye yüz kilometre kadar bir mesâfede bulunan "Tâif" kasabasına gitdi Orada Benî Sakif kabîlesi ve onun gibi nüfuzlu diğer kabîleler vardı Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm, burada bir ay kadar kaldı Benî Sakif kabîlesini ve diğer kabîleleri İslâm Dîni'ne da'vet etdi Fakat onlar îmân etmeyerek Müslümân olmadılar O'nunla alay edip eğlendiler O'na hakâret etdiler Hiç bir kabîle O'nu misâfir etmedi O'na i'tibâr da göstermedi Hattâ memleketlerinden çıkıp gitmesini söylediler Bununla da kalmayarak ayak takımı adamları toplayıp üzerine saldırtdılar Şehri terk etmek mecbûriy etinde kalan Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , şehrin dışına çıkar çıkmaz arkasından bağırıp çağırıp alay etdiler Hakâretde bulundular Geçeceği yolun iki tarafına sıralanarak O'nu taşa tutdular Ayakları yaralandı, kanamaya başladı Ayakkabıları kanla doldu, yürümeye tâkati kalmadı Tâkatsiz kalarak yere oturmak istediği zaman da zorla kaldırarak taşlamaya devam etdiler Rasûlü'llâh aleyhi's-selâm o kadar yorulmuşdu ki bir tarafa oturup dinlenmeye ihtiyâcı vardı Fakat bu şerîr ve haydûd insanlar, hiç bir yere oturtmuyorlardı Tâif'den Mekke'ye gelirken yol üzerinde Rabîa Oğulları'ndan Utbe ile kardeşi Şeybe 'nin bağları vardı Bunlar, Rasûlü'llâh aleyhi's- selâm 'a uzakdan akrabâ olurlardı Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm bu bağa varınca hemen oraya girip sığındı Tâif'lilerin ta'kîbinden kurtuldu Bağa girince de bir asmanın altına oturdu Biraz nefes alarak dinlendi, Tâif halkının vahşîce hareketlerinden böylece kurtuldu Bu sırada Cebrâil aleyhi's-selâm gelerek, DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 80 "Yâ Rasûlâ’llâh! Allâhü Teâlâ, kavminin sana ne söylediğini v e seni himâye etmeyi nasıl reddetdiğini duymuşdur Onlara dilediğini yapması için sana Dağlar Meleği 'ini gönderdi" dedi Bu sırada Dağlar Meleği de O'na seslenerek, "Yâ Muhammed, kavminin sana ne dediğini Cenâb -ı Hakk işitdi Ben Dağlar Meleği'yim Ne emredersen yapmam için Allâhü Teâlâ beni sana gönderdi Ne yapmamı istersin? Eğer dilersen şu iki dağı onların başına geçireyim" dedi Böyle bir teklîf karşısında kalan ve ümmetleri hakkında Raûf ve Rahîm sıfatlarının sâhibi olan Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem de, "Hayır hayır, ben Cenâb -ı Hakk'ın, onların soylarından kendisine ibâdet edecek ve O'na hiç bir şey'i ortak koşmayacak kimseler çıkaracağını ümîd ederim" dedi ve en sıkıntılı bir zamânında bile eşsiz bir ahlâk sâhibi olduğunu ve âlemlere rahmet için gönderilmiş bulunduğunu, ümmetleri hakkında Raûf ve Rahîm olduğunu bir kere daha dile getirdi 115 ve ellerini kaldırarak şu hazin ve ibretli duâsını yapmaya başladı "İlâhî, kuvvetimin za'fa uğradığını, çâresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arz ederim Ancak sana şekvâ ederim Ey merhametlilerin en merhametlisi, herkesin hor görüb de dalına bindiği bî -çârelerin Rabb'i, ancak Sen'sin İlâhî, huysuz, yüzsüz bir düşman eline beni düşürmeyecek, hattâ hayâtımın dizginlerini eline verdiğin akrabâmdan bir dosta bile bırakmayacak kadar beni esirgersin 115 -Riyâzü's -Sâlihîn, C 2 ss 46 (666 nolu Hadîs -i şerîf ) DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 81 İlâhî, gazâbına uğramayayım da çekdiğim mihnetlere, belâlara aldırmam Fakat senin afüv ve sıyânetin (koruman) bana bunları da göstemeyecek kadar genişdir İlâhî, gazâbına uğramakdan, rızâsızlığa dûçâr olmakdan, Senin o karanlıkları parıl parıl parlatan, dünyâ ve âhirete âit işlerin medâr -ı salâhı olan, yüzünün nûruna sığınırım İlâhî, Sen râzı oluncaya kadar işte affımı diliyorum Her kuvvet, her kudret, ancak Senin ile kâimdir"  Rasûlü'llâh aleyhi's-selâm'ın Bedir'deki duâsı Allâhü Teâlâ'nın Rasûlü Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , Bedir'de, askerlerini harb nizâmına sokdukdan sonra küçük ve toparlak çadırına, Hazreti Ebû Bekri's -sıddîk radıye'llâhü anh ile birlikde girdi Bedir mevkîindeki hazîn durumu düşünerek "Yâ Rabb İşte Kurayş, kibr -u gurûr ile geldi Sana meydan okuyor Rasûlünü de yalan lıyor" dedi ve ellerini semâya kaldırarak şöyle duâ ve niyâz etmeye başladı: "Yâ Rabb Peygamberlere nusrat ahdini, 116 bana da husûsî olarak zafer va'dini yerine getirmeni senden istiyorum Yâ Rabb Eğer şu bir avuç Müslümân bugün helâk olursa, yer yüzünde sana ibâdet edecek bir kimse kalmayacakdır" Bu duâ ve niyâzına devam eden Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem, Allâhü Teâlâ'nın huzûrunda niyâz deryâsına o kadar 116 -Cenâb -ı Hakk'ın bütün peygamberlere nusrat ( yardım) ahdi, şu meâldeki âyet -i kerîmelerde ifâde buyurulmuşdur: "And olsun ki (peygamber olarak) gönderilen kullarımız hakkında bizim geçmiş (şöyle) bir sözümüz (vardır)": "Muhakkak onlar, behemehâl onlar, mansûr (ve muzaffer) olacaklardır" "Muhakkak bizim ordumuz (Mü'min'ler), her hâlde onlar galebe edeceklerdir" Saffât, 171-173 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 82 dalmışdı ki ridâsı omuzlarından düşdüğü hâlde farkına bile varmıyordu Yanında bulunan Hazreti Ebû Bekri's -sıddîk radıye'llâhü anh , O'nun ridâsını alıp omuzlarına koymaya çalışıyordu Bu duâ ve niyâz esnâsında O'nun daha fazla vecd ve istiğrâka daldığını gören Hazreti Ebû Bekri's -sıddîk radıye'llâhü anh , "Yâ Rasûle'llâh, bu kadar dilek yetişir Duân Arş'ı titretdi Allâhü Teâlâ sana va'd etdiği zaferi yakında verecekdir" dedi Ashâb -ı Kiram da, en sıkışık bir zamanda Cenâb -ı Hakk'dan yardım dilemeyi ihmâl etmedikleri için şöyle duâ etmeye başladılar: "Yâ Rabb, düşmanın olan Kurayş müşriklerine karşı bizi mansûr ve muzaffer kıl Ey meded ve inâyet dileyenlere yardım eden Allâh'ımız, bize de imdâd eyle"  Sultan Birinci Murad Han'ın duâsı Rasûlü'llâh aleyhi'selâm 'ın ümmetlerinden Sultan Birinci Murad Han, 8- Ağustos -1389 yılında Kosova Muhârebesi başlamadan önce yüksekçe bir tepeye çıkıp düşmanın durumunu öğrenmek istedi Düşman kuvvetlerinin kendi kuvvetlerinden çok olduğunu görünce endişelenmeye başladı Bu sırada düşman tarafından İslâm askerlerinin tarafına bir rüzgâr da esiyor, tozu duma na katıyordu Böyle bir fırtına da, onu daha fazla endişelendirmeye başladı Harb dîvânını topladı ve durumu anlattı Buna rağmen harbe devam edilmesi kararı alındı Akşam olup geceleyin çadırına çekilen Sultan I Murat, yatsı namâzını kılıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra seccadesinin başında şöyle duâ ediyordu: Âb- ı rûy -i Habîb -i Ekrem için, Kerbelâ'da revan olan dem için, Şeb-i firkatte ağlayan göz için, Reh-i aşkında sürünen yüz için, DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 83 Ehl-i derdin dil- i hazîni için, Cana tesir eden enîni için, Eyle Ya Rabb lûtfunu hemrah, Hıfzını eyle bize püşt -ü penah, Ehl-i İslam'a ol muin -i nâsir, Dest-i a'dayı bizden eyle kasir, Bakma Ya Rab bizim günâhımıza, Nazar et can-ü dilden âhımıza, Etme Ya Rab mücâ hidini telef, Tir-i a'daya kılma bizi hedef, Çeşmimiz sakla gerd-i maârik den, Cünd-i İslam'ı cümle mehlekeden, Bunca yıl sa'ü içtihâdımızı, Gazavat içre yahşi adımızı, Etme Ya Rabb kahrın ile tebah, Yüzümü halk içinde etme siyah, Rah-ı din içre ben fedâ olayım, Siper-i asker- i Hüda olayım, Din yolunda beni ŞEHİD eyle, Ahirette beni sait eyle, Mülk-i İslam'ı payimâ l etme, Menzil-i fırka-i dalâ l etme, Keremin çoktur ehl -i İslam'a Dilerim ki erişe itmâ ma Diye başlayan uzunca bir duâsını yaptı ve Yüce Rabb'ine yönelip O'nu n yardımına güvenerek sabahladı Sabah olunca rahmet bulutları görünmeye, yağmur yağmaya ve rüzgâr kesilmeye başladı Ortalıkta toz duman kalmadı Harp başladı İslâmiyet’i yok etmeye gelmiş haçlı orduları, dağılarak kaçmaya başladı Bu büyük zafer üzer ine Sultan I Murad Han, Rabbine şükrederek gazâ meydanını dolaşırken, sinsi DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 84 bir sald ırı sonunda ağır yara aldı Duâsının kabul olunduğunu görmenin huzuru ile bir kaç saat sonra ş ehâdet şerbetini içt i  Ertuğrul Firkateyni mensuplarının duâsı 1890 yılında Japonya Seferine çıkan Ertuğrul Firkateyni mensupları, ziyaret bitip yola çıkıldıktan kısa bir zaman sonra Kolera salgını ile karşı karşıya kalmışlar, 37 gün bu Kolera salgını ile mücâdele etmişler, otuzsekizinci gün kurtularak yollarına d evam etmişlerdir ki böyle bir salgından kurtulmak için yaptıkları şu duâ, Korana Virüsü ile aylardan beri karşı kaşıya kalan bizler için de bir örnektir: Süvâri Beyimiz dedi cümlemiz edelim cân -ü gönülden duâ Kabûl eder ise üzerimizden def’ olur bu belâ ' B öyle din kardaşlarımız kendi gitmektedir hâlâ Kim varsa Hakk ’ın yanına redd etmez va’llâhi , Otuz yedi gün bu deryâda biz de Ne can kaldı bedende ne derman kaldı bizde Otuz sekiz inci gün halâs olduk cümlemiz de Çok şükür olsun ol ganî Mevlâ’ya, Belâ gelmez kula Hakk yazmayınca Hatâ gelmez kula, kul azmayınca Kulun murâdını vermez kapusuna varmayınca Yalvaralım cümlemizi yokdan var eden Allâh’a, Cümlemiz cân -ü gönülden âh eyledik Yâ Rabb, kurtar bizi bu belâdan deyü söyledik Bilmeden emrine muhâlif iş eyled ik Bin bir ismin hürmetine afvet bizleri,  DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 85 26 Ağustos'da Fevzi Çakmak'ın Kocatepede'ki duâsı ve Mustafa Kemâ l'in taarruz emrini vermek için sabırsızlıkla beklemesi Büyük Taarruz’un yapılacağı 26 -Ağustos gecesi seccadesinin başında teheccüd namânızını kıldıktan sonra duâ eden Niğde’li merhum ihtiyar bir hoca efendi, şafak vaktinin yaklaştığı bir zamanda Hasen Dağı’ndan 19 adet top atıldığını ma’nen duyar Hanımına seslenerek “Hanım hanım kalk, Hasen Dağı’ndan ondo kuz tâne top atıldı Allâhü a’lem bu gün zafer kapıları açılacaktır” diyerek müjdeyi verir Bu sırada merhûm Fevzi Çakmak, Kocatepe’deki siper yerinde Sûre -i Fethi okuyarak duâ ediyor; taaruz emrini vermek için sol elinin baş parmağı dudaklarında büyük bir heyecanla gidip gelen Mustafa K emâl, “Hocam tamam mı, hocam tamam mı?” diyerek merhum Paşa’nın ”Tamam” emrini bekliyor Biraz sonra “Paşam tamam, taarruz emrini verebilirsiniz” sözünden sonra verilen taarruz emri ile yerdekilerin göktekilerin nasıl taarruza geçip düşmanı perişan etmeye başladığını sizler daha iyi bilirsiniz Böyle bir duâdan sonra verilen taarruz emrini gerçekleştiren kah raman askerlerimizin içinde, henüz genç bir teğmen olan merhum kayınpederim Reşit Sevükteki n ve 12 sene askerlik yapmış olan dayım Bekir Beled de , bu taarruzun başından sonuna kadar içinde bulunmuşlar ve Yunanı denize dökmüşlerdir Hepsinin ruhları şâd, makam ları cennet olsun  DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 86 Dînen ve ahlâken çökertilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir Apex 'e, (meçhul bir istikâmete ) doğru mu gidiyor? Süâlinin cevâbını, aşağıdaki Gençliğe Hitâbe 'de bulmak, belki mümkündür: Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhâfaza ve müdâfaa etmektir Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur Bu te mel, senin, en kıymetli hazinendir İstikbalde dahi, seni, bu hazîneden, mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve hâricî, bedhahların olacaktır Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdâfaa mecburiyetine düşersen, vazîfeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin i mkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsâit bir mâhiyette tezâhür edebilir İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyâda emsâli görülmemiş bir gâlibiyetin mümessili olabilirler Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütü n kaleleri zaptedilmiş, bütün tersânelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidâra sâhip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyânet içinde bulunabilirler Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyâsî emelleriyle tevhît edebilirler Millet, fakr-u- zarûret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir Ey Türk istikbâlinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahî, vazifen; Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda ( ve kalbindeki îmânda), mevcuttur 117 117 -1960 lardan önce dinlediğim bir radyo programında, ko nuşmacılardan biri, "Mustafa Kemâl Türk Gençliğine hitâbesini yazıp getirince, toplantı da okudu Herkes büyük bir takdirle karşıladı Biraz sonra, içlerinden biri, Paşan şu kelimeyi kaldır sak olmaz mı? dedi O da Olur" cevâbını verdi Bunun için "Kalbindeki îmânda" kısmı, gençliğe hitâbede yokdur" dedi DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 87  Gençlerin dile getirdiği gerçekler Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor? t üründen yakınmalarınız oluyor Gençlik derken her halde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o gurubun bir üyes iyim Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız Ben de siz yetişkinlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu? Bu ülkenin başını belâya sokan olayların baş aktörleri genelde gençler mi yoksa yetişkinler mi? Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi? Din adamı sıfatiyle ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında? Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çı kamayan yapımcılar kaç doğumlu? Lûtfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vaz geçin Çünkü sizler bu ülkenin büyüğüsünüz Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini bize ihale ediyorsunuz Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz Evlilik gibi kutsal bir müesse seyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz Youtube fenomenlerini seyrediyoruz, diye ağlaşıyorsunuz Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 88 özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailen in öneminden bahsedemezsiniz Yetişkinler para hırsiyle sürekli inşaat yaparak şehirleri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz Size bir şey söyleyeyim mi? Sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde Son iki yılda kaç tane Türk filmi çekilmiş ve bunlardan kaç tanesi Osmanlıyı anlatıyor Bir bakın Kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış aceba! Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki Ama şu durumda hiç emanet alacak du rumumuz yok! Kusura bakmayın! Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekden ödev veremezsiniz Bu yüzden aranızda “Yeni nesil şöyle, yeni nesi l böyle” diye konuşup durmayı bırakın “senin yaşında Fatih istanbulu feth etmişd i” diyerek demagoji de yapmayın Evet, 21 yaşındayım Ama Fatih’in istanbulu fethettiği yaşta değilim Çünkü benim babam II Murad değil, hocam da Akşemseddin değil Zaten İstanbul da, artık Fatih’in feth ettiği İstanbul değil Kalın sağlıcakla Allah akıbetimizi hayreylesin… 118  Müslüman olduklarını söyledikleri halde, Dinler Arası Diyalog 'u zorunlu hâle getirmek isteyen iktidardaki siyâsî ve dînî otorite sâhipleri ACEB akıllarını mı yitirdi? Üç dîni n ortak ilkeler etrâfında buluşması gerektiği prensibinden hareketle Dinler Arası Diyalog projesinin meşrûluğunu müdâfaa etmek için "İslâm ve Batı" kitabını yazan İbrâhim Kalın ve bu 118 -Neslihan Soyipek DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 89 kitâbı bastırıp yayımlayan ve okunmasını şiddetle tavsiye eden Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki yetkililer , ACEB akıllarını mı yitirdiler ki, tüm dünyâ insanlarının şirk, küfür, fitne, fesâd, tefrîka ve nifakda tek ümmet hâline gelmesine ; kıyâmet al âmetlerinin zifîrî karanlıklar gibi başımızın üzerine çökmesine ; târih boyunca a lt edemedikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin dînen ve ahlâken çökerti lip yıkılmasına , zemin hazırlayacak fikir ve inançları , müslümanlık kisvesi altında, meşrûlaştırmak mı istiyorlar? Şurası iyi bilinmelidir ki, kıyâmet koptuğu zaman, Müslümanım d iyen insanlar çok olacakdır ama , îmân boğazlarından aşağı inmeyecekdir Çünkü Azîz ve Hakîm olan Allâhü Teâlâ'nın ilâhî emir ve nehiylerini bildiren İslâm Dîni kânunları yerine, beşerî bir sistem olan Demokrasî prensipleri hâkim kılınacak ; Yüce İslâm Dîni' ni Ehl- i sünnet ve'l -cemâat esâslarına göre teblîğ edip öğretecek ilmi ile âmil din adamları kalmayaca k; yanlış fetvâ veren “Müftî mâcin 'ler: Halka hîle ta’lîm eden, hîle öğreten kims eler" çoğalacak; bunun netîcesi olarak da herkes kendini müslümanım zanne derek dînin esâsları yok olup dünyânın nizam ve intizâmı bozulacak; huzûr ve güven kalmayaca k; her türlü ahlâksızlık ve şer yaygın bir hâle gelecekdir ki bu konuya işâretle Hadîs -i şerîf'de şöyle buyurulmuşdur : "Zamanla İslâm'ın esâsları marangozun ağaç yonttuğu gibi yontula yontula geriye namazla oruç kalacakdır Bir müddet sonra o da terk edilip İslâm'a âit bir şey' kalmayacakdır" 119 "İslâm'ın yapışacak kulpları elbette birer birer kopacakdır Her biri çözüldükçe halk, geriye kalanlara yapışıp t utunacaklardır Bunların en evvel kopanı hükümde adâlet, en sonu da namaz olacakdır" 120 119 -S B M Tecrîd -i Sarîh Tercemesi, C 3 ss 121 Ahmed Naim 120 -S B M Tecrîd -i Sarîh Tecemesi,C 3 ss 121 Ahmed Naim DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 90 Bunun için mi , Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, müslüman olduğunu söylediği halde, "Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak" konularını dile getirirken "Tek dîn İslâm " ifâdesini hiç kullanmıyor ve gayr -i müslim cenâzelerine tâziyelerini sunmakla yetinmeyip tüm devlet erkânı ile birlikte onların dînî merâsimlerine iştirak ediyor? Onun için mi, Korona Virüsü, deprem, yangın, sel, heyelan, hortum, kuraklık, obruk; müsilaj ve tsunabi gibi ilâhî uyarı niteliğindeki birçok felâketler ile karşı karşıya kaldığımız halde, Yüce Rabb'imiz Allâhü Teâlâ'dan afv ve mağfiret dileyerek kötü huylarımızdan vazgeçmek ihtiyâcını duymuyoruz? Yoksa, siyâsî ikti dar sâhibleri , Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri ve diğer dînî otorite yetkililer i, ACEB aynı inanç ve düşünceler e sâhip midir ler ki milyonlarca müslümanın îmân, ibâdet, ahlâk ve muâmelât esâslarını bozmaya çalışarak Allâhü Te âlâ'nin aşağıdaki âyet -i kerîme'de ve benzeri âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurduğu Yüce İslâm Dîni'ne ve O'nun mübelliği olan Alâhü Teâlâ'ya ve Rasulü Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem'e karşı , Allâhü Teâlâ'nın nankör kulları hakkında ( ٌ زي ِ ز َ ع ْ نا و ُذ ٍ ما َ ق ِ ت : intikam sâhibi ) ve ( ِ با َ ذ َ ع ْلا ُ دي ِ د َ ش : şiddetli azâb sâhibi ) olduğunu unutarak veyâ hesâba katmayarak , yeni bir harp şekli mi i'lân e tmek istiyorlar? Yoksa bunlar, aşağıdaki âyet -i kerîme'de ifâde buyurulan özelliklere sâhib birer fitne fesâd erbâbı kimseler olarak, iki yüzlü davranışları ile, müslümanları aldatıp iş başına gelen birer fitne ve fesâd erbâbı kimseler midir? ِ ه ِ ب ْ ل َ ق ِ � ا َ م َ ىل َ ع َ �ا ُ د ِ ه ْ ش ُي َ و ا ْن � دلا ِ ةو َي َْ �ا ِ � ُه ُل ْ و َ ق َ ك ُب ِ ج ْ ع ُي ْ ن َ م ِ سا � نلا َ ن ِ م َ و � ُ ه َ و َ و ِ ما َ ص ِ ْ �ا � د َل َا َ ل ْ س � نلا َ و َ ث ْ ر َْ �ا َ ك ِ ل ْ ه ُي َ و ا َ هي ِ ف َ د ِ س ْ ف ُ ي ِ ل ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � َ ىع َ س � � َ و َ ت ا َ ذ ِ إ َ و ط DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 91 َ دا َ س َ ف ْلا � ب ِ ُ � � ُ �ا َ و ِ ْ � ِ � ْا ِ ب ُة � ز ِ ع ْلا ُه ْت َ ذ َ خ َا َ �ا ِ ق � تا ُه َل َ لي ِ ق ا َ ذ ِ إ َ و ُ ه ُب ْ س َ ح َف ُ م � ن َ ه َ ج ط ُ دا َ ه ِ م ْلا َ س ْ ئ ِ ب َل َ و “İnsanlardan öylesi vardır ki, onun (bu) dünyâ hayâtı hakkındaki sözü hoşunuza gider (de sizi imrendirir) ve o, kalbinde olana Allâh’ı şâhid getirir (de sizi kendisine inandırmaya çalışır) Halbuki o, (İslâm) düşmanlarının en yamanı (en gaddarı) dır” “O, yeryüzünde (bir) iş başına geçdi mi orada fesâd çıkarmaya, hars’i (elinizin emeği olan her şey’i) ve nesl’i, kökünden kurutup yok etmeye (helâk etmeye) koşar (çalışır) Allâh fesâdı sevmez (ve fesâd çıkaranları da sevmez)” “Ona: -Allâh’dan kork -da böyle hareket etme - denildiği zaman, izzet (-i nefsi, câhilâne gurûr ve kibir) i onu (tutar, onurlandırır da daha ziyâde) günah işlemeye götürür İşte böylelerinin hakkından ancak Cehennem gelir O ne fenâ’ yatakdır (ve ne kötü yatılacak bir yerdir)” 121 Yoksa bunlar, -aşağıdaki âyet -i kerîme'lerde ifâde buyurulduğu gibi- Dinler Arası Diyalog projesini kullanarak, târih boyunca alt edemedikleri Türkiye Cumhuriyeti Devletini , dînen ve ahlâken çökertip yıkmaya çalışan Müslüman Türk düşmanları ile , bilerek veyâ bilmeyerek işbirliği yapan , müslüman görünümlü , iki yüzlü birer münâfık mıdırlar? � انلا َ ن ِ م َ و ِ �ا ِ ب � ان َ مآ ُ ل ُ وق َي ْ ن َ م ِ س َ � ِ ن ِ م ْ ؤ ُ ِ � م ُ ه ا َ م َ و ِ ر ِ خ�ا ِ م ْ و َ ي ْلا ِ ب َ و م َه ّللا َ نو ُع ِ دا َُ � َ ني ِ ذ � لا َ و او ُن َ مآ ج ا َ م َ و ِ إ َ نو ُع َ د َْ � م ُ ه َ س ُ فن َ أ � � َ نو ُ ر ُع ْ ش َي ا َ م َ و ط ٌ ض َ ر � م م ِ ِ �و ُل ُ ق ِ � � اض َ ر َ م ُه ّللا ُ م ُ ه َ دا َ ز َ ف ج ٌ مي ِ ل َ أ ٌ با َ ذ َ ع م َُ � َ و � َ نو ُب ِ ذ ْ ك َي او ُنا َ ك ا َِ � ٌ ري ِ د َق ٍ ء ْ ي َ ش � ل ُ ك َ ىل َ ع َ�ا � ن ِ إ 121 -Bakara, 204- 205-206 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 92 “İnsanlardan ba’zıları da, kendileri îmân etmiş olmadıkları halde, - Allâh’a ve âhiret günü’ne inandık - der” “(Böyle söylemekle) Allâh’ı da, îmân edenleri de (gûyâ) aldatırlar Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatmazlar da yine farkına varmazlar” “Onların kalblerinde bir maraz (hastalık) vardır Allâh da (onların) marazlarını artırdı Yalan söylemekde oldukları için de, onlara acıklı bir azâb vardır” “Kendilerine, -Yer (yüzün) de fesâd yapmayın - denildiği zaman, - Biz ancak islâh edicileriz - derler” “Gözünü aç Onlar muhakkak ki fesâd’cıların ta kendileridir Fakat farkında değildirler” “Onlara -insanların ( müslümân’ların) inandığı gibi (siz de) inanın - denilince - Biz de mi o beyinsizlerin inandığı gibi inanacağız - derler Dikkât et ki (asıl) beyinsizler hiç şübhesiz kendileridir Fak at bilmezler” “Onlar îmân edenler ile buluştukları zaman -Biz de (sizin gibi) inandık - derler Kendi şeytan’ları ile (hem fikir oldukları adamları ile) buluştukları zaman (onlarla başbaşa kaldıkları zaman) da -Emîn olun, biz sizinle berâberiz (Bir takım çıkarlarımız için), Biz ancak (onlarla) istihzâ (alay) edicileriz- derler” “Allâh da onlarla istihzâ’ eder ve taşkınlıkları içinde serseri serseri dolaşmalarına mühlet verir” “Onlar öyle kimselerdir ki hidâyeti vererek dalâlet’i (doğru yo lu bırakıp sapıklığı) satın almışlardır Bu sûretle de onların alış - veriş’leri kendilerine bir kazanç sağlamamış ve hidâyet’i (doğru yolu) da bulamamışlardır” DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 93 “Onların hâli, ateş yakan bir kimsenin hâli gibidir ki o (ateş) çevresindekileri aydınlatmaya başlayınca Allâh (da) ışıklarını giderip (söndürüp) kendilerini karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın) bir şekilde, bırakıvermişdir” “(Onlar, bu halleri ile) bir sürü sağırlar, bir sürü dilsizler, bir sürü körlerdir Artık (Hakk’a) dönmezler” “Yâhud onların hâli, gökden boşanan yağmur (a tutulmuşun hâli) gibidir ki onda (o yağmurda) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır Ölüm korkusu ile yıldırımlardan (korunmak için), parmaklarını kulaklarına tıkarlar Allâh kâfir’leri (işte böy le) çepeçevre kuşatandır” “O şimşek (nerdeyse) hemen hemen gözlerini (n nûrunu) kapıp alıverecek Onları aydınlatınca (da onun ışığı) içinde yürürler Başlarına karanlık çökünce de (bir odun kütüğü gibi) dikilip kalırlar Allâh dileseydi onların işitmelerini, gözlerini giderirdi (de kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi Bu sûretle de hiçbir şey’i işitemez ve göremez olurlardı ki bu da Allâhü Teâlâ’nın rahmetinin ve lûtfunun münâfıklara tanıdığı bir fırsatdır Bu fırsatdan faydalanıp kurtuluş imkânını da elden kaçırırlarsa vay onların hâline ) Şüb he yok ki Allâh, her şey’e hakkıyla kâdir’dir” 122  Yoksa bunlar, Hristiyân’larda olduğu gibi, ”Baba-oğul -Rûhu’l - Kudüs” esâslarını Allâhü Teâlâ’ya isnâd ederek Allâhü Teâlâ’nın - hâşâ - böyle üç unsurdan meydana gelmiş olduğuna inan an Hristiyan'lar gibi, açık bir şirk içinde midirler? Çünkü böyle bir inanış, Allâhü Teâlâ’nın “Vahdâniyyet” ine, -ya’nî Allâhü Teâlâ’nın varlığına, birliğine, zâtında, sıfâtında, ef’âlinde ve esmâ’sında tek olup eşi, b enzeri ve ortağı olmadığına -, aykırıdır 122 -Bakara, 8-20 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 94 Ç:ünkü böyle bir inanışa sâhib olan Hristiyân’lar, tamâmen yanlış olan ve kendilerini küfre götüren, şöyle bir inanışı ileri sürmektedirler: Teslis ’deki esâsa göre, Baba ilâh, kendi ilâh’lığı cevherinden Oğul’a ve Rûhu’l -Kudüs’e birer cevher vermiş, bu sûretle her biri birer ilâh olan üç uknüm ( üç unsur), ya’nî Baba, Oğul ve Rûhu’l - Kudüs’ den meydana gelen zât, hem cevher’de, hem ilâh’lık vasfında birleşip bir ilâh olmuşdur Daha doğrusu Allâhü Teâlâ’yı, b ir cevher’den üç şahsa ayırmışlar, sonra da üç şahsı -cevher’lerinin cinsi ile - ilâh’lık sıfatında birleştirerek bir şahıs yapmışlar, bu sûretle de üç zât’ı hem cevher’de, hem de sıfat’da ortak yaparak ( birleştirerek) üç şahsı bir şahıs, üç ilâh’ı bir ilâh yapmışlardır Çünkü cevher’leri bir, sıfat’ları bir, demişlerdir Bu sûretle de ap -açık bir şirk içine düşmüşlerdir Kurân -ı Kerîm'de, Allâhü Teâlâ’nın “Vahdâniyyet” ine işâret eden bir çok âyet -i kerîmeler ile aşağıdaki âyet -i kerrîme 'ler, bu husûsu , gâyet açık bir şekilde açıklayıp îzah etmektedir: ٍ ة َث َل َث ُ ث ِ لا َث َ �ا � ن ِ إ او ُلا َق َ ني ِ ذ � لا َ ر َ ف َ ك ْ د َ ق َل م ْ ن ِ م ا َ م َ و ٌ د ِ حا َ و ٌه َل ِ إ � � ِ إ ٍ ه َل ِ إ ط ْ َ � ْ ن ِ إ َ و او ُ ه َ ت ْ ن َي ٌ با َ ذ َ ع ْ م ُ ه ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ن � س َ م َي َل َ نو ُلو ُ ق َي ا � م َ ع ٌ مي ِ ل َا Allâh, -hakîkaten üçün (üç tanrı’nın) biridir-, diyenler (ya’nî Allâhü Teâlâ’ya Meryem ve îsâ’yı da şerîk yaparak onları tanrı tanıyanlar), and olsun, kâfir olmuşlardır Halbuki bir tek Tanrı’dan başka hiç bir tanrı yokdur Eğer söyledikleri (bu sözd en) vaz geçmezlerse içlerinden o kâfir kalanlarına her halde pek acıklı bir azâb dokunacakdır” 123 ُ ول ْ غ َ ت � ِ با َت ِ ك ْلا َ ل ْ ه َا ا َي � ق َْ �ا � � ِ إ ِ �ا َ ىل َ ع او ُلو ُ ق َ ت � َ و ْ م ُ ك ِ ني َ د ِ � ا ط ُ حي ِ س َ م ْلا ا َ� � ِ إ َ م ِ ل َ ك َ و ِ �ا ُ لو ُ س َ ر ََ ي ْ ر َ م ُ ن ْبا َ ىسي ِ ع ُه ُت ج َ ا ِ �ا ِ ب او ُن ِ مآ َف ُه ْ ن ِ م ٌ حو ُ ر َ و ََ ي ْ ر َ م َ � ِ إ ا َ هي َ ق ْل 123 -Mâide, 73 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 95 ِ ه ِ ل ِ س ُ ر َ و ج ا ُ ولو ُ ق َ ت � َ و ٌة َث َل َث ط ْ م ُ ك َل ا ْ ي َ خ او ُ ه َ ت ْ ن ِ ا ط ٌ د ِ حا َ و ٌه َل ِ إ ُ �ا ا َ� � ِ إ ط ْ ن َ أ ُه َنا َ ح ْ ب ُ س ٌ د َل َ و ُه َل َ نو ُ ك َي م ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � ا َ م َ و ِ تا َ و َ م � سلا ِ � ا َ م ُه َل ط �ي ِ ك َ و ِ �ا ِ ب َ ىف َ ك َ و ع “Ey Ehl -i Kitâb, dîniniz husûsunda haddi aşmayın Allâh’a karşı, hakk olandan başkasını söylemeyin Meryem oğlu Mesih îsâ, yalnız Allâh’ın Peygamber’i ve Kelime’sidir ki O’nu Meryem’e bırakmışdır O, Allâh tarafından (gelen) bir Rûh’dur Artık Allâh’a ve Peygamber’lerine inanın da (Allâh) üç (dür) demeyin Kendiniz için hayırlı olmak üzere (bundan) vaz geçin Allâh, ancak bir tek Tanrı’dır O, her hangi bir çocuğu bulunmakdan münezzeh’dir Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur Hakîkî vekil (ve şâhid) olmak bakımından da (bi’z-zât) Allâh yeter” 124 Bunun için Rasûlü'llâh sallâ'llâhü aleyhi ve sellem 'in peygamberliğini ve Kur'ân -ı Kerîm'in Allâh kelâmı olduğunu kabul etmeyen, Baba, Oğul, Rûhu'l -kudüs gibi, (Mâide 73), üçlü bir tanrı "Teslis" inanışı ile Allâhü Teâlâ'ya şirk koşan din mensûbları ile bir uzlaşma cihetine gitmek; İslâmî bakımdan tamâmen hatâ olup onların sinsi emellerine alet olmakdan ve onların düşmanca çalışmalarına istedikleri zemîni hazırlamakdan başka bir netîce doğurmaz Bütün bu çalışmaların hedefi, yüce bir dîne, tertemiz bir inanca ve sınırlı bir hoşgörü ahlâkına sâhib olan Müslümân'ları aldatarak Hristiyan'laştırmakdan ve kendilerine benzetmekden başka bir netîce intâc etmez Gâye ve netîce bu olunca, "Dinler arası uzlaşma ve sınırsız bir hoşgörü" felsefesi altında onları memnûn etmek de mümkün değildir Çünkü Cenâb -ı Hakk bu husûsu, Kur'ân -ı Kerîm'in bir çok âyet -i kerîmelerinde dile getirdiği gibi şu âyet -i kerîmede de şöyle ifâde buyurup gözlerimizin önüne sermekdedir 124 -Nisâ’ Sûresi, âyet 171 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 96 َ و ُ دو ُ ه َ ي ْلا َ ك ْ ن َ ع َ ىض ْ ر َ ت ْ ن َل َ و َ � ْ م ُ ه َ ت � ل ِ م َ ع ِ ب �ت َ ت � � َ ح ى َ را َ ص � نلا ط ِ �ا ى َ د ُ ه � ن ِ إ ْ ل ُق َ ىد ُْ �ا َ و ُ ه ط ِ م ْ ل ِ ع ْلا َ ن ِ م َ ك َءا َ ج ي ِ ذ � لا َ د ْ ع َب ْ م ُ ه َءا َ و ْ ه َا َ ت ْ ع َ ب � تا ِ ن ِ ئ َل َ و � َ ن ِ م َ ك َل ا َ م ٍ ي ِ ص َن � َ و �ِ � َ و ْ ن ِ م ِ �ا "Ne Yahûdî'ler, ne Hristiyân'lar -sen onların dînine uyuncaya kadar- aslâ senden hoşnûd olmaz (lar) De ki:- Allâh'ın hidâyet (yolu olan İslâm yok mu? İşte) doğru yolun ta kendisi odur- Eğer (vahy ile) sana gelen (bunca) ilimden sonra (bi'l-farz) onların hevâ (ve heves) lerine uyacak olursan, and olsun, Allâh'dan (başka seni koruyacak) ne hakîkî bir dost, ne de hakîkî bir yardımcı yokdur" 125  Dinler arası diyalog , bir fitne fesâd kaynağıdır Bu âye t-i kerîme'lerde ifâde buyurulan uyarıları dile getirdikden sonra " Dinler arası diyalog (uzlaşma ) ve Hoşgörü" felsefesi nâmı altındaki bu çalışmaların birer fitne ve fesâd kaynağı olduğu hakkındaki şu yazımızı da buraya aynen almayı uygun bulduk 126 Şöyleki: İslâm Dîni'nin ve onun mensûbları olan Müslümân'ların aleyhinde çalışan düşmanlar, târih boyunca eksik olmadığı gibi zamânımızda da - Dinler arası uzlaşma ve Hoşgörü felsefesi nâmı altında - bu çalışmaların daha değişik bir siyâset ve daha şeytânî bir kelime oyunları ile Müslümân'ların inanç ve yaşayışlarına bir takım şübheler sokarak kendi inanç ve mel'ûn emellerini gerçekleştirmeye çalıştıklarını esefle görüyür ve şâhit oluyoruz 125 -Bakara, 120 126 -Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri , sayfa 146 Zamânımızda Tevhîd ve Şirk, sayfa 383 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 97 Halbuki İslâm Dîni'nde "İ'lâ-i kelimetü'llâh: İslâm Dîni'ni ve Te vhîd akîdesini şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymak " esâs olduğu halde, asıl görevleri, ُ ك � ن َ و ُل ْ ب َن َل َ و َ ني ِ ر ِ با � صلا َ و ْ م ُ ك ْ ن ِ م َ ني ِ د ِ ها َ ج ُ م ْلا َ م َل ْ ع َن � � َ ح ْ م � ْ م ُ ك َ را َب ْ خ َا ا َ و ُل ْ ب َن َ و "And olsun sizi imtihân edeceğiz Tâki içinizden micâhidleri ve sabr- u sebât edenleri belirtelim , Haberlerinizi açıklıyalım" 127 âyet -i kerîmesinde ve buna benzer diğer âyet -i kerîme ve hadîs -i şerîflerde ifâde buyurulan "Fî sebîli'llâh bir cihâd: Allâh rızâsı için Allâh yolunda yapılan bir mücâdele ve mücâhede " olması lâzım gelirken - sözde ba'zı din adamlarının bu konuda - onlarla birlikde hem fikir olduklarını ve onlarla birlikde çalıştıklarını da , yine esefle görüyor ve müşâhede ediyoruz Halbuki böyle bir davranış, ِ ب � ق َْ �ا او ُ س ِ ب ْ ل َ ت � َ و َ نو ُ م َل ْ ع َ ت ْ م ُت ْ ن َا َ و � ق َْ �ا او ُ م ُت ْ ك َت َ و ِ ل ِ طا َب ْلا "Kendiniz bilib dururken hakk'ı bâtıl'a karışdırmayın ve hakk'ı (gerçeği) gizlemeyin" 128 âyet-i kerîme 'sine ve benzerlerine göre, ilim ehli olan kimselere ve İslâm ahlâkı ile ahlâklanmaya çalışan Müslümân'lara aslâ yakışmayan ve sâhib olduğu yüce vasıf ile bağdaşmayan bir haldir Bi'l- hâssa dînî ilimlerde şerefli bir vasıf kazanmış bir İslâm âliminin, herhangi bir ta'vîzde bulunmadan Hazreti Muhammed aleyhi's- selâm 'ın sîreti (tavrı, gidişi) üzere bulunması lâzım geldiği halde -ba'zı kimselerin hîleli arzû, istek ve oyunlarına uyarak - dînî konularda müdâhene ve ta'vîzde bulunması aslâ câiz değildir İlk insan ve ilk peygamber Hazreti Âdem aleyhi's-selâm'dan son peygamber Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'a kadar gelip geçen 127 -Muhammed 31 128 -Bakara, 42 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 98 bütün peygamberlerin teblîğ edip bi'z -zât yaşayarak toplum yaşamlarına sundukarı ilâhî dînlerin hepsi de hakk ve gerçek olduğu halde zamanla tahrîf edilip asılları bozulmuş olduğundan en son gelen Kur'ân -ı Kerîm ve İslâm dîni, onların hepsini nesh ederek hukümsüz bırakmışdır Bunun için İslâm'da, kendi dînî esâslarını, kitâbını ve bu kitâbın gösterdiği İslâm yolunu terk ederek -İslâm Dîni'ni aşağılayıcı bir tavırla aslı tahrîf edilerek bozulmuş olan - eski dînler ve ilimler ile uğraşmak, sanki bir anlaşmazlık varmış gibi uzlaşma nâmı altında İslâm'ı onların seviyyesine indirmek veyâ eski bâtıl inanç ve âdetleri bulup onları yeniden canlandırmaya çalışmak, İslâm'da, hoş karşılanmayan bir davranış olarak vasıflandırılmışdır Çünkü Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm, ba'zı Sahâbe'lerin, Yahûdî'lerden duydukları ba'zı sözleri, kendisine söyledikleri zaman şöyle buyurmuşdur "Bir toplum, kendi peygamberlerinin getirdiklerini bırakıp da başkalarının peygamberlerinin getirdiklerine veyâ kendi kitâblarının dışında başkalarının kitâblarına ilgi gösterirse, böyle bir davranış, onların ahmaklıklarına veyâ sapıklıklarına kâfîdir” 129 Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm ile böyle bir uzlaşma (diyalog) yapmak isteyen M ekke müşriklerinin ileri gelenlerinden Velîd ibn -i Mugîra, Ebû Cehil, As ibn -i Vâil, Esved ibn-i Muttalib ibn- i Esed ibn- i Abdü'l -uzzâ, Ümeyye ibn-i Halef gibi kimseler bir araya gelerek Hazeti Muhammed aleyhi's-selâm'a şöyle dediler: "Yâ Muhammed Sen bu da'vâdan vaz geç Biz sana istediğin kadar mal verelim Kızlarımızdan istediğin kimse ile evlendirelim Seni kendimize reis yapalım Eğer buna râzı olmazsan gel seninle bir 129 -Hayâtü's -sahâbe, C 3 ss 44 İbn -i Abdü'l -Berr (Câmi) inde 2 / 40 DÎNEN VE AHLÂKEN ÇÖKERTİLEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BİR APEX'E DOĞRU MU GİDİYOR ? 99 uzlaşma yapalım Gel, sen bizim dînimize tâbi' ol, biz de senin dînine tâbi ' olalım Seni kendi işlerimize ortak yapalım Bir sene sen bizim putlarımıza ibâdet et, bir sene de biz senin Allâh'ına ibâdet edelim Eğer senin getirdiğin dîn bir hayır ise biz de onda sana ortak oluruz Ondan nasîbimizi almış bulunuruz Eğer bizim elimizde olan hayır ise sen de bizim işimize iştirak etmiş ve ondan nasîbini almış olursun" Mekke müşriklerinden böyle bir teklif alan Hazreti Muhammed aleyhis- selâm da bu teklîfi redd ederek şöyle dedi: "Allâh korusun Ben Allâhü Teâlâ'ya başkasını ortak koşamam (Sizin ibâdetleriniz şirk ile karışıkdır İlâhi emre aykırıdır Vahdâniyyet -i ilâhiyye'yi terk ederek sizin şirkinize iştirak edemem) Allâhü Teâlâ'dan başka ilâh, O'ndan başka ibâdete lâyık bir şey yokdur" Bunun üzerine, "Hiç olmazsa bizim ilâhlarımızın ba'zılarına el sürüver de seni tasdîk edelim ve senin ilâhına ibâdet eyleyelim" diyerek ( ehemmiyetsiz gibi görünen ) bir ta'vîz vermesini istediler Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm buna da, "Hayır" cevâbını verince ümidleri kesildi Bu hâdise üzerine İslâm Dîni'nin -her cihetden - diğer tüm dînlerden üstün olduğunu; küfür, şirk ve nifâk derdlerinden uzak bulunduğunu, başka dinlerin hukümlerine ve onlarla bir uzlaşma yapmaya ihtiyâcı olmadığını, bunun için de onlarla bir uzlaşma yapmanın mümkün olmadığını ifâde eden Kâfirûn Sûresi nâzil oldu Bu sûretle küfr ve şirk erbâbının bu uzlaşma ve hoşgörü teklîfleri, Cenâb -ı Hakk tarafından da redd edildi ki bu sûrede şöyle deniliyordu: ...